- Yeni medyaların toplumsal hareketlerdeki rolü

Adsense kodları


Yeni medyaların toplumsal hareketlerdeki rolü

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Mon 13 August 2012, 05:16 pm GMT +0200
Yeni medyaların toplumsal hareketlerdeki rolü: “Wall Street Protestoları ve Arap Baharı”
Nur Özkan ERBAY • 88. Sayı / DOSYA YAZILARI


Dünya, geride bıraktığımız iki yıl içinde son yarım asırdır görmediği kadar yoğun bir toplumsal hareketlenmeye tanık oldu. Şark cephesinde; Kuzey Afrika ve Ortadoğu’yu kapsayan Arap coğrafyasında meydana gelen değişim ve dönüşüm-ler “Arap Devrimi” veya “Arap Halk Ayaklanması”, Batı’daki söylemi ile “Arap Baharı” olarak adlandırıldı. ABD merkezli başlayıp Amerika kıtasına, Avrupa’nın çeşitli ülkelerine yayılan ve “Wall Street’i İşgal Et” sloganı ile kavramsallaşan protestolar ise garb cephesinin 1960’lı yıllardan bu yana gördüğü en etkili toplumsal hareketlerden biri olarak dikkatleri üzerine çekti. Dünyanın farklı ülkeleri, toplumları ve coğrafyalarında yer yer eş zamanlı yer yer ardı ardına yaşanan bu toplumsal hareketlenmeler, ortak karakteristiği itibariyle “var olan düzene bir başkaldırı” amacını taşırken “eşitlik”, “adil gelir paylaşımı”, “herkes için demokrasi”, “herkese iş” gibi temel söylemlerle ön plana çıktı.

New York’taki Zuccotti Park’da “Yüzde 99, yüzde 1’e karşı” sloganı ile “kapitalizme dur” diyenler ile yüzbinlerce kilometre ötedeki Tahrir Meydanı’nda “daha fazla eşitlik ve özgürlük” diye bağıran, “Mübarek’e dur” diyen nesil yeknesak bir sürece başkaldıran aktörler oldu. Mesajlarını bugüne dek geleneksel/ana akım medyalarda kısıtlı olarak aktarabilen bu aktörlerin seslerini yerel ve global ölçekte duyurabilmeleri için ise yeni bir araç yeni bir mecra gerekliydi. İşte bu süreçte, sosyal medyaların adı ilk kez yoğun bir şekilde duyuldu. Şimdi, bu hareketlerin gerçekte birer “Devrim” mi yoksa “Devrimsel Süreçler” mi olduğu, başarıya ulaşıp ulaşmadığı tartışması diğer bir önemli fasıla olmakla birlikte, “Sosyal Medya’ların bu dönüşüm-dönüştürme sürecinde nasıl bir rol oynadığı” en fazla tartışılan başlıklar arasında yer alıyor.

Sosyal medyalarda söylem ve dil
2000’li yılların başından bugüne, dünyanın çeşitli yerlerinde gerçekleştirilen kolektif eylemlerde mobil iletişim teknolojilerinin kullanım yöntemleri ve amaçları üzerine yapılan çalışmaların ardından iletişim dünyası ve sosyal bilimler çevreleri bugün, internet ile evrilen “sosyal ağların ve yeni medyaların toplumsal hareketlerdeki işlevi ve rolü” nü tanımaya, tanımlamaya çalışıyor.


Globalleşmenin teknolojik ayağı olan internetin endüstriyel ürünleri olan sosyal medyalar, araçsallığı itibariyle sosyal örgütlenmeler ve hareketlerde önemli bir unsur olarak görülüyor. Zira sosyal medyalar, toplumsal örgütlenmelerde eş ve gerçek zamanlı paylaşım, etkileşim, dağıtım ve yayım olanağı tanıyan özellikleri ile klasik medyalara karşı avantaj sağlıyor. Sosyal medyaların içerdiği global ve yerel söylemlere bakıldığında ise gerek Arap ülkelerinde gerekse ABD merkezli Batı ülkelerinde yaşanan protesto ve ayaklanma dalgasındaki söylemlerle örtüştüğü görülüyor. Diğer yandan, son on yılda istikrarlı bir şekilde evrilen ve iletişim teknolojilerindeki devrimsel sürecin son halkası olan sosyal medyalar, globalleşmeye ve teknolojiye açık olan her bireyi ve toplumu potansiyel katılımcı ve kullanıcı; ticarî bağlamda da bir tüketici olarak görüyor. Zaman ve mekan sınırlaması olmaksızın, “fikirleri özgür ve sınırsız olarak paylaşma ve tartışma olanağı sağlaması” veçhesiyle liberal bir yapı vaat eden bu mecraların söylemi de genelde otoriteyi karşısına alan özgürlükçü bir dili barındırıyor.

Bu nedenle ki; Arap ülkelerinde yaşanan ve yaşanmakta olan siyasî dönüşüm sürecindeki rolü ile sosyal medyaların; bu ülkelerde kolektif eylemler üzerindeki engellerin kaldırılması, geleneksel medyaların dikkatinin çekilmesi, kitlelerin örgütlenmesi, muhalif söylemin yayılması ve duyurulması, protestoların internetten sokağa indirilmesinde “etkili bir araç” olduğu genel kabuller arasında yer alıyor. Sosyal medya mecralarının “Arap Baharı” ve “Wall Street Protestoları”ndaki kullanımına baktığımızda; Facebook’un ağırlıklı olarak protesto ve eylem gruplarının oluşturulması, haberleşme ve duyuruda kullanıldığı, Flickr ve YouTube’un gerçek zamanlı olarak fotoğraf ve video paylaşımı ve dağıtımında, Twitter’ın uluslararası ve ulusal kamuoyuna protestoların amacını anlatma, muhalif/göstericilerin talepleri, gösterilerde meydana gelen olaylara ilişkin gerçek zamanlı-hızlı bilgilendirme amaçlarıyla kullanıldığı gözlemleniyor.

Yeni medya toplumsal hareketlerin dinamosu mu?
Öte yandan, bu yeni mecraların geleneksel medyanın tahtını sarstığı gerçeğini kabul etmekle birlikte, araçsal işlevinin ötesinde “toplumsal hareketlerin dinamosu ya da jeneratörü” olduğu tezine ise şüphe ile yaklaşmak gerekiyor. Kaldı ki, Sosyal Medya’nın toplumsal hareketlerdeki rolünün bu denli yüceltilmesi, aynı zamanda birer endüstriyel ürün olan bu mecraların “cazibesini ve pazar değerini artırma amacı” taşıdığını akla getiriyor. Zira bu husus, sürecin başından beri eleştirel iletişim kuramcıları ve sosyal bilimciler tarafından yoğun bir biçimde sorgulanıyor. Diğer bir yanda da, devrimsel süreçlerin toplumların içinde bulunduğu sosyal, siyasal ve ekonomik koşullardan bağımsız incelenemeyeceği gerçeği duruyor. Halihazırda ekonomik sıkıntılardan bunalmış, gelecek ile ilgili kaygıları had safhaya ulaşmış, mevcut sistem ve liderliği çözümün adresi olarak görmeyen kitleler; Arap halkları ve Batı’daki kapitalizm karşıtı muadilleri, sokağa çıkmak için sosyal medyalardan gelecek bir işareti mi bekliyorlardı? Son tahlilde, sosyal medyaların iktidar ve hâkim otorite karşıtı protesto ve isyanlardaki rolü üzerine, eylemlerin örgütlenmesi ve duyurulması noktasında etkili olduğunu kabul etmek gerekiyor. Ancak bu etkiyi, “devrim” ya da “devrimsel bir süreç” olarak anılan Arap ayaklanmaları ve Wall Street Protestoları’nın salt sosyal medyaların varlığı ile vücut bulduğunu izah ve tarif etmek mümkün görünmüyor. Zira, tarihin internet öncesi dönemde birçok devrime şahit olduğu gerçeğinden hareket edildiğinde bu okuma, halkların teknolojik aygıtlar olmaksızın gerçekleştirdikleri ve dönüştürdükleri devrimsel süreçlere haksızlık olur.