- Yeni medya yeni hayatlar

Adsense kodları


Yeni medya yeni hayatlar

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Mon 13 August 2012, 05:03 pm GMT +0200
Yeni medya yeni hayatlar
İbrahim BARAN • 88. Sayı / EDİTÖRÜN NOTU


İlk insan Hz. Âdem (a.s) dünyaya gönderildiğinde –konuşma ve etrafıyla iletişim kurma dâhil olmak üzere– tüm ilimler kendisine öğretilmişti. Şayet konuşmak, iletişim kurmak diye bir mecburiyet olmasaydı, Allah O’na bu bilgiyi öğretmeyecekti belki de. İletişim, ilk insandan bugüne bizler için bir mecburiyet. İnsanlar, tarihin her döneminde şartlar ne şekilde yaşamayı gerektiriyorsa bu gerekliliklere uygun olarak birbirileriyle iletişim kurmaya çalıştılar. Birbirileriyle haberleşmek için kimi zaman ateş yaktılar ve ateşin dumanını kullandılar, kimi zaman da davulla haberleşmeye çalıştılar. Zaman ilerleyip şartlar değiştikçe iletişim yöntemleri de gelişerek değişti. Özellikle 19. yüzyıldan, yani telgraf ve telefonun icadından sonra bu sürecin hızlandığını, tam 80 yıl önce televizyonun icadıyla bu sürecin farklı bir mecraya evrildiğini ve iletişim tarihinin dönüm noktası denilebilecek bir buluş olan internetin icadı ile tahayyülleri zorlayan bir noktaya geldiği söyleyebiliriz. Bugün artık bilgisayarımızın karşısına geçerek ya da telefonumuz marifetiyle dünyanın diğer ucunda gerçekleşen bir olaya anında şahitlik edebiliyoruz.

Her toplumsal gerçeklik gibi iletişim teknolojilerindeki gelişmelerin avantajlarıyla birlikte dezavantajları da var. Telefon ve internet hayatımızı çok kolaylaştırıyor. Birbirimizden anında haberdar olabiliyoruz, birbirimizi dünya gözüyle görmek için artık kilometrelerce yolu katetmemize gerek kalmıyor. Her türlü sosyal paylaşım ağlarında meramımızı milyonların önüne serebiliyoruz. Kitap okumak için kitapçı kapılarını ya da kütüphaneleri aşındırmamıza da gerek yok! Çünkü tablet bilgisayarımıza yüzlerce kitabı indirip oradan okuyabiliyoruz. Hatta sanal kütüphanelerimiz bile oldu. Meseleye bu açıdan yaklaştığımızda “bunda ne gibi bir sorun var?” sorusu aklımıza gelebilir. Doğru, iletişim teknolojileri hayatımızı çok kolaylaştırdı fakat fark ettirmeden bizi esareti altına aldı. Korkarım bundan sonra “özel hayatıma kimse karışamaz” cümlesini rahatlıkla kur(a)mayacağız, çünkü “özel hayat” dediğimiz mahremimize herkesi ortak ediyoruz, farkında olmadan nasıl geçtiğini bir türlü anlayamadığımız(!) zamanı sosyal medyada bozuk para gibi harcıyoruz. Kitap okuyor muyuz peki elimizdeki tablette? Hiç zannetmiyorum. İnternet, sosyal medya o kadar köleleştirdi ki bizi, bilgisayarın başına yalnızca anlık ileti yazmak için oturur olduk. Şunu da kabullenmemiz lazım: Kabahat iletişim teknolojilerinin gelişmesinde değil, onu nasıl, ne şekilde kullanmayacağını bilmeyen bizlerde.

Bu ay tüm bu soru(n)ları ele aldığımız oldukça kapsamlı bir dosya hazırladık. Yeni medya: Geleneksel medyanın sonu mu? başlığını verdiğimiz dosya meselenin biraz da bu tarafına dokunuyor. Dergimizin medya yazarı Hakan Çopur, Nur Özkan Erbay ve düşünce yazarımız Yusuf Kaplan yeni medyayı farklı açılardan ele alıyorlar. Hakan Çopur meselenin tarihî seyrini anlatırken, Nur Özkan Erbay tıpkı Arap Baharı’nda olduğu gibi yeni medyanın toplumsal hareketlerde önemli tesiri olduğunun altını çiziyor. Yusuf Kaplan da bir neslin nasıl sosyal medyanın esiri olduğunu gözler önüne seriyor. Dosyanın söyleşi konuğu Türkiye’de iletişim alanında çığır açmış eserlere imza atan Prof. Dr. Nabi Avcı’nın tespiti ise çok net:  “Enformasyonda bilgiyi, bilgide hikmeti kaybettik.”     

Dergimizde bu ay önemli bir söyleşiye daha yer veriyoruz. Amerikalı Profesör Muhyiddin Şekûr, Müslüman oluş ve tasavvufa giriş serüvenini anlatıyor. Bu söyleşide hepimiz için bir şeyler var.

Önümüzdeki sayıda görüşmek dileğiyle…