hafiza aise
Wed 11 May 2011, 01:08 pm GMT +0200
Yeni Bir Yıldız
Bilhassa Yahudi alimleri arasındaki yaygın anlayışa göre, ahir zaman peygamberinin doğumu yaklaşmıştı ve bu doğumu haber verecek olan yıldız da doğmak üzereydi. Zaten, uzun zamandır gökyüzünde, adeta bir maytap şenliği başlamıştı, yıldız kaymaları semada sürekli kavsiyeler çiziyordu.
54 Hz. Hamza'yı, kısa bir süreliğine de olsa Halime-i Sa'diye de emzirmiş ve böylelikle o, Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) ile iki ayrı bağla süt kardeş haline gelmişti. Bkz. Buhari, Sahih, 2/935 (2502)
Daha önceleri hiç bu kadar yıldız kayınası yaşarırnamıştı; o geceden sonra da yaşanmayacaktı. Zira şeytani düşüncenin haber kaynaklarına yıldızlar kurşun olmuş yağıyor, O'na ve O'nunla gelecek hakikatlere zarar vermesinin önüne geçilmiş olunuyordu. O güne kadar Hicaz'da yaygın olarak yapılagelen kahinlik, bundan sonra vahye karıştırılmamak için son bulacak ve kahinlere gelen haberlerin de önü kesilecekti. Zira O, kahinleri de kahinliği de ortadan kaldırmak için geliyordu.
O gün Mekke'de, Yahudi bir tüccar vardı. Sabah olunca Kureyş'e şunları soruyordu:
- Ey Kureyş Topluluğu! Bu gece sizin aranızda bir çocuk
dünyaya geldi mi?
Henüz kimsenin haberi yoktu ve:
- Vallahi haberimiz yok, bilmiyoruz, dediler.
Bunun üzerine adam, önce tekbir getirdi ve arkasından da şunları tembihledi onlara:
- Bir yanlışınız var; gidin iyice bakın ve söylediklerimi de iyice hıfzedin: Bu gece, ümmetin Son Nebisi Ahmed dünyaya geldi. İyi bakın; zira o burada değilse Filistin'dedir. İki omuz küreği arasında, siyahla sarı arasında tüylerle örtülü risalet mührü vardır.
Mekkeliler, adamın sözlerinden hayrete düşmüşlerdi. Şaşkınlıkla birbirlerine bakıyorlardı, ama henüz böyle bir doğumdan da haberdar değillerdi. Her zaman olduğu gibi bu meclis de dağılmış ve herkes çoluk-çocuğunun arasına gitmişti. Çok geçmeden her biri, o gece Abdulmuttalib'in bir torunu olduğu ve adını da Muhammed koydukları haberini alıyordu. Daha da ilginci, Yahudi bilgenin anlattığı gibi bu çocuğun iki omuz küreği arasında tarif edildiği şekilde bir mührün bulunmasıydı.
Durumdan haberdar olan Yahudi bilgenin yanına geliyordu. Onlar:
- Hani sen, bizim aramızda bir çocuğun dünyaya gelişinden bahsetmiştin ya, demeden adam:
- Ben size haber verdikten sonra mı doğdu, önce mi, diye sordu telaşla.
- Önce, dediler.
Adam iyice heyecanlanmıştı ve bir an önce kendisini bu çocuğun yanına götürmelerini istedi. Hz. Amine'nin yanına gelip de küçük Muhammed'in omuz kürekleri arasındaki . mührü görünce kendinden geçip bayıldı. Kendine geldiğinde:
- Yazıklar olsun! Sana neler oluyor, diye çıkıştıklarında da, teker teker şunlan söylemeye başladı:
- Artık nübüvvet meselesi, İsrailoğullannın elinden çıkıp gitmiştir. Bu, böyle yazılıdır. Artık peygamberliğin bereketi Araplanndır. Sevinin ey Kureyş! Çünkü O, sizinle birlikte öyle bir güce ulaşacak ki O'nun haberi, Doğu ile Batı arasını dolduracak.v
Benzeri bir durum da Medine' de yaşanıyordu. O gün için henüz sekiz yaşlannda bir çocuk olan meşhur şair Hassan bin Sabit, bu heyecanı yıllar sonra şu cümlelerle anlatacaktı:
- Ben o zaman yedi veya sekiz yaşlannda bir çocuktum ve işittiğim her şeyi anlıyordum: Yesrib kalelerinden birinin üzerinde Yahudi bir bilgeyi, yüksek sesle şöyle bağınrken gördüm: - EyYesrib halkı! EyYesrib halkı!
Bu telaşa herkes şaşırmıştı. Belli ki, çok önemli bir hadise gerçekleşmişti veya büyük bir tehlike geliyordu. Çok geçmeden:
- Ne bu telaşın? Ne oldu sana, diyerek etrafında toplanıverdiler. Etrafında birikenIere şöyle sesleniyordu:
- Bu gece, dünyaya gelen Ahmed'in yıldızı doğdu.