sumeyye
Mon 10 January 2011, 01:07 pm GMT +0200
Yalan Söylemek
584. Abdullah bin Ömer (r.a.) rivayet ediyor:
"Kul yalan söylediğinde meydana gelen [manevî] kötü koku sebebiyle melekler kendisinden bir mil uzaklaşır."[562]
Borç Üzüntü Kaynağıdır
585. Câbir bin Abdullah (r.a.) rivayet ediyor:
"Borç üzüntüsünden daha büyük üzüntü, göz ağrısından daha büyük ağrı yoktur."[563]
İzah
Peygamberimiz (s.a.v.) birçok defalar borçlanmaktan Allah'a sığınmıştır. Meselâ bir hadislerinde,
"Ey Rabbimiz, her türlü günahtan ve borçlanmanın şerrinden Sana sığınırız"[564]
buyururken, bir hadislerinde de borçlanmayı kabir azabı, Mesih Deccal, hayat ve ölümün fitnesi gibi son derece tehlikeli fitneler arasında zikretmiş ve Allah'a sığınmıştır. Borçtan bu derece şiddetle Allah'a sığınmasının sebebi sorulduğunda da,
"İnsan borçlandığı zaman yalan uydurur, söz verir de sözünde durmaz"[565] cevabını vermiştir.
Resûlullah (s.a.v.) izahını yaptığımız hadislerinde de borçlanmanın büyük bir üzüntü sebebi olduğunu nazara vermektedir. Gerçekten de insanın ödeyemeyecek kadar borcun altına girmesi, kendisi için büyük bir sıkıntı kaynağıdır. Peygamberimiz bu gerçeği bir başka hadislerinde şöyle ifâde etmiştir:
"Borç geceleyin kaygı, gündüzleyin zillettir."[566]
3772 numaralı hadise de bakınız.[567]
Allah'ın Adaleti
586. Ebû Hüreyre (r.a.) rivayet ediyor:
"Allah Âdem'e evlatlarını Cehenneme atması hakkında üç haklı gerekçe bildirecek ve buyuracak ki:
"Ey Âdem, eğer Ben yalancılara lanet etmeseydim, yalana ve sözden dönmeye buğzetmeseydim ve bunu yapanlara azap vermeseydim, şüphesiz bugün bütün evlatlarına merhamette bulunarak onları kendileri için hazırladığım şiddetli azaptan koruyacaktım. Ne var ki, şu sözüm kesinlik kazanmıştır,
'Elçilerim yalanlanır ve emrim çiğnenirse, Cehennemi cin ve insanlarla dolduracağım."
Yine aziz ve celil olan Allah buyurur:
"Ey Âdem, bil ki, Ben ezelî ilmimle bildiğim, zürriyetinden dünyaya gönderdiğimde de şimdiki halinden daha kötü bir durumla dönecek, kötülükten vaz geçmeyecek ve kendini kınamayacak olandan başka hiç kimseyi Cehenneme sokmam."
Yine Allah buyurur:
"Ey Âdem, seni Kendimle zürriyetin arasında hakem kıldım. Mizanın başında bekle. Ve sana sunulacak amellerine bak. Kimin hayrı şerrine bir zerre miktarı ağır gelirse o cennetlik olsun! Tâ iyice bilesin ki, ben onlardan zâlim olandan başkasını Cehenneme sokmam."[568]
Peygamberimizden Çeşitli Tavsiyeler
587. Enes (r.a.) rivayet ediyor:
Resûlullah (s.a.v.) Medine'ye hicret ettiğinde ben sekiz yaşında bir çocuktum. Annem beni ona götürdü. Annem, "Ya Resûlullah, Ensarın erkek ve kadınlarından benden başka size hediye vermeyen kalmadı. Ben ise bu oğlumdan başka size hediye edecek bir şey bulamadım. Benden bunu kabul et, hizmetinde bulunsun" dedi. On sene Resûlullaha (s.a.v.) hizmet ettim. Asla beni dövmedi, asla bana sövmedi. Yüzünü ekşitmedi. Onun bana ilk tavsiyesi şu oldu:
"Ey oğlum, sırrımı koru ki, kâmil mü'min olasın."
(Enes diyor ki): Onun sırrını annem dâhil hiç kimseye söylemedim. Resûlullahın (s.a.v.) hanımları onun sırrını sorduklarında onlara sırrını söylemedim. Resûlullahın (s.a.v.) sırrını ebedî olarak hiç kimseye söylemeyeceğim.
Sonra şöyle buyurdu:
"Ey evladım, abdesti tam al, ömrün artsın ve iki hafaza meleğin seni sevsin.
"Ey oğlum, eğer abdestli olarak gecelemeye gücün yeterse, bunu yap. Kim abdestli iken ölürse, şehid olur.
"Ey evladım, durmadan namaz kılmaya gücün yeterse bunu yap. Şüphesiz melekler namazda olduğun müddetçe sana duâ ederler.
"Ey oğlum, namazda sağa sola dönmekten sakın. Namazda sağa sola dönmek helâkettir. Eğer mutlaka sağa sola döneceksen, bunu farzlarda değil, nafilelerde yap.
"Ey evladım, rüküye eğildiğinde ellerini dizlerinin üzerine koy. Parmaklarının arasını aç. Dirseklerini yanlarına yapıştırma. Başını rükudan kaldırdığında her azan sabit hale gelsin. Şüphesiz ki, Allah kıyamet gününde rükû ve secdede belini tam olarak düz tutmayan kimselerin namazlarına bakmaz.
"Ey evladım, secde yaptığın zaman horuzun yem yemesi gibi çabuk çabuk yapma. Köpeğin düşmesi gibi düşme. Kollarını hayvanların yayışı gibi yere yayma. Ayağının arkasını iyice yere koy. Uyluğunu topuklarının üzerine koy. Bunu yaparsan kıyamet gününde hesabın kolay olur.
"Ey oğlum, gusülde mübalağa yap ki, üzerinde hiçbir günah ve hata kalmaksızın banyodan çıkasın.
Enes diyor ki: "Annem ve babam sana feda olsun. Gusülde mübalağa yapmak ne demektir diye sordum."
"Kıl diplerini iyice ıslatırsın, derini tertemiz yaparsın" cevabını verdi.
"Namazından bir miktarını evine ayırabil irsen, ayır. Çünkü bu evinin hayrını artırır.
"Ey oğlum, eve girdiğinde ailene selâm ver. Böyle yapman senin ve ailen üzerine berekete sebeptir.
"Ey evladım, evinden çıktığında gördüğün her Müslümana mutlaka selam ver ki, sevapların artmış olarak dönesin.
"Ey evladım, hiç kimseye karşı kalbinde kötülük düşüncesi olmadan yaşamaya gücün yeterse bunu yap.
"Ey evladım, evinden çıktığında gördüğün her Müslümanın mutlaka senden üstün olduğunu düşün.
"Ey oğlum, eğer nasihatimi dinlersen, hiçbir şey sana ölümden daha sevimli olmaz.
"Ey evladım, bunlar benim sünnetimdendir. Kim sünnetimi yaşatırsa, muhakkak beni sevmiş olur. Kim beni severse Cennette benimle beraberdir."[569]
İzah
Hadis, kadın olsun, erkek olsun Sahabîlerin Peygamberimize duydukları sevgiyi nazara vermektedir.
Ayrıca Resûlullahın ahlakını ders vermekte, onun hizmetine verilmiş küçük çocuk da olsa, kimseye vurmadığını, kötü söz söylemediğini, yüzünü ekşitmediğini bildirmektedir.
Hadis aynı zamanda Resûlullahın küçük büyük ayırt etmeden herkese faydalı nasihatlarda bulunduğunu, onları muhatab alıp öğütler verdiğini ifâde etmektedir.
Hadiste Peygamberimiz (s.a.v.) Enes'in (r.a.) şahsında çok önemli hususları ümmetine ders vermiştir. Bunlardan birisi sır saklamaktır. Enes, Resûlullahın bu tavsiyesine harfiyen uymuş, onun sırrını annesi de dahil hiç kimseye söylememiştir. Enes (r.a.) bununla ilgili olarak şöyle bir hatırasını anlatır:
"Çocuklarla oynuyordum. Resulullah (s.a.v.) oraya geldi. Selâm verdi. Sonra beni bir işe gönderdi. Kendisi de bir duvarın gölgesine oturup bekledi. Ben gelip neticeyi bildirdim. Sonra dönüp eve gittim. Annem bana niçin geciktiğimi sordu. Resûlullahın beni bir işe gönderdiğini söyledim. O işin ne olduğunu sordu. Ben bunun sır olduğunu, söyleyemeyeceğimi ifâde ettim. Annem benim bu hareketimden çok memnun olarak şöyle dedi:
"Oğlum, Resûlullahın (s.a.v.) sırlarını saklamaya devam et."[570]
Allah'ın Yakub'a Bir Vahyi
588. Enes (r.a.) rivayet ediyor:
Hz. Yakub'un samimî bir arkadaşı vardı. Bir gün Yakub'a (a.s.), "Ey Yakup, gözünün kör olmasına, belinin bükülmesine sebep olan şey nedir?" diye sordu.
Yakup (a.s.), "Gözümün kör olmasının sebebi Yusuf'a ağlamamdır. Belimin bükülmesine sebep ise oğlum Bünyamin'e üzülmemdir" cevabını verdi.
Bu arada Cebrail (a.s.) indi, "Allah sana selam söylüyor ve 'Beni başkasına şikâyet etmekten haya etmiyor mu?' diyor" dedi.
Yakub (a.s.) "Ben derdimi de, üzüntümü de ancak Allah'a şikâyet ederim" dedi.
Cebrail (a.s.), "Bunu Allah senden daha iyi bilir, ey Yakub" dedi. Ve oradan gitti.
Sonra Yakub (a.s.) Allah'a şöyle niyazda bulundu:
"Ya Rabbi, yaşlı ihtiyara merhamet etmez misin? Gözümü görmez ettin, belimi büktün. Reyhanım Yusuf'u bana geri ver, onu ölmeden önce bir defa koklayayım. Sonra bana dilediğini yap ey Rabbim."
Bu niyazın arkasından Cebrail (a.s.) tekrar geldi ve "Ey Yakub Allah sana selâm ediyor ve sana diyor ki:
"Müjdeler olsun. İzzet ve Celâlime yemin olsu; onlar ölü bile olsalardı, kalbini ferahlandırmak için onları diriltirdim.
"Fakirler için bir yemek hazırla. Ben yarattıklarım arasında fakirleri sevdiğim kadar hiç kimseyi sevmedim.
"Biliyor musun gözünü niçin görmez ettim, belini niçin büktüm? Yusuf'a kardeşleri niçin o işi reva gördüler?
"Siz bir koyun kesmiştiniz. Size falan fakir gelmişti. Oruçlu idi. Ona ondan vermediniz."
Bundan sonra her akşam yemeği yenileceğinde Yakub (a.s.) adına bir kişi "Dikkat! Fakirlerden kim yemek istiyorsa Yakub'un yemeğine buyursun" diye bağırdı.
Yakub (a.s.) oruçlu olduğunda da dellala şöyle demesini emretti:
"Dikkat! Fakirlerden kim oruçlu ise Yakub ile beraber iftar etsin."[571]
İzah
Yakub (a.s.) bir peygamberdi. On iki oğlu vardı. Bunlar arasında en çok Yusuf'u (a.s.) seviyordu. Diğer kardeşleri bunu çekemediler, Hz. Yusuf'u bir gezinti esnasında kuyuya attılar ve babalarına da "Onu kurt yedi" dediler.
Bu hal Yakub'u (a.s.) çok üzdü. Ağlaya ağlaya sonunda gözleri görmez oldu.
Yusuf'u (a.s.) kervancılar kuyuda bularak çıkarmışlar ve onu köle diye satmışlardı. Sonunda Hz. Yusuf çeşitli hadiselerden sonra zindana atıldı. Bir müddet sonra zindandan çıktı, Mısır'a aziz oldu. Bu arada ülkede büyük bir kıtlık yaşandı. Fakat Hz. Yusuf'un tedbiri sayesinde onun halkı kıtlıktan etkilenmedi. Ayrıca etraftan pekçok beldeye yardımda bulundu. Kardeşleri de ondan yardım talebi için geldiler. Yusuf'u tanımadılar. Fakat o onları tanıdı. Küçük kardeşi Bünyamin'i de bir hile ile yanında alıkoydu. Yakub'un (a.s.) oğulları durumu babalarına bildirdiler. Yakub (a.s.), Yusuf'tan (a.s.) sonra en çok sevdiği küçük oğlu Bünyamin'i de kaybedince üzüntüsü daha da arttı. Beli büküldü, yaşlandı. İhtiyarlık yaşına gelmeden ihtiyarladı, iyice çöktü.
İşte hadiste onun bu ani ihtiyarlamasının sebebi açıklanmaktadır. Ayrıca ona ve onun şahsında bütün Müslümanlara dertlerini sadece Allah'a arz etme, Allah'ı başkasına şikâyet etmeme hususu ikaz edilmektedir. Bunun üzerine yaptığı hatâyı anlayan Hz. Yakub hemen tevbe etmiş, Rabbine yönelmiş ve Ondan oğullarını bir kerecik de olsa göstermesini niyaz etmiştir. Yüce Allah onun bu niyazını kabul ederek oğullarını ona kavuşturmuş, böylece Hz. Yakub'un gözü de açılmış, oğullarını dünya gözü ile yeniden görebilmiştir.
Hadis ayrıca fakirlere yemek yedirmenin, onlara iftar ettirmenin Allah indindeki faziletini de ders vermektedir.[572]
[562] Tirmizî, Birr: 46. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/274.
[563] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/274.
[564] Müslim, Zikir: 49.
[565] Müslim, Mesâcid: 25.
[566] Câmiü's-Sagîr, 3:557. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/275.
[567] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/275.
[568] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/275-277.
[569] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/277-281.
[570] Müslim, Fezâilü's-Sahabe: 145. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/281-282.
[571] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/283-285.
[572] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/285-286.