- Vücudumuzdaki İlahi Program

Adsense kodları


Vücudumuzdaki İlahi Program

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
ehlidunya
Fri 25 May 2012, 08:33 pm GMT +0200
İnsan Vücudunda İlahi Bir Program

YüceAllah, en güzel surette yarattığı insan vücudunu milyarlarca minicik canlılardan ibaret olan hücrelerden teşkil etmiştir.En önemli yapı taştan olan bu hücreler, bütün yüzeylerinden çepeçevre fışkıran ve mikrovillus denen emici ve tutucu kökcüklerle (tıpkı su içinde de yapışıp tutunabilen vantuzlu ahtapot kolları gibi) birbirlerine sımsıkı geçirilerek bağlanmak suretiyle dokular oluşturulmuştur. Dokular, tıpkı yüce dinimizin cemiyet nizamini tesis etmek, birlik ve beraberliği sağlamak; güçlü olmak, faydalı neticelere ulaşmak; birbirlerine dayanıp güç almak, emniyet içinde olmak hususundaki emirlerinde olduğu gibi, bir araya gelerek organları meydana getirirler. Dokuların aynı gaye uğrunda birbirleriyle olan bu sıkı irtibatları cemaatle kılınan namazdaki dirsek dirseğe, birbirine geçmişcesine, yanyana gelmeye ve peşpeşe saf saf dizilerek aynı duygularla, aynı düşüncelerle, aynı işi, aynı inançla yapmaya çok benzemektedir. Organlar kendi paylarına düşeni ölçülü olarak alıp gerisini komşu organlara verirler ve buna karşılık da diğer organlardan değişik ürünler alırlar. Böylece, insan vücudu, sükun içinde sağlıklı, güçlü bir hayat sergilemektedir. Hücre-doku-organ sistemindeki bu yardımlaşma ve birbirini tamamlama işbirliği, sanki kendine has bir medeniyeti sergilemektedir. Asıl medeniyet ise Yüce Allah’ın yarattıklarından onları okuyup anlıyarak faydalanmak ve Onun emir ve yasaklarına uyarak yaşanan hayatla ortaya konabilir.

Vücudu meydana getiren hücrelerin faaliyet süresi insan ömrüne göre çok kısadır. Bazı hücreler sadece birkaç saat bazıları ise yıllarca yaşar; ama, büyük çoğunluğu insanda olduğu gibi 70-100 yıl ömürlü değildir. Yani bir hücre doğar, çabucak olgunlaşır; kendi toplumundaki “saf’‘larda yerini alır: çalışır, ürün verir; yavrular ve bu sırada ihtiyarlar, eksfoliasyona uğrar; yani dalından, dokusundan SAF’ından ayrılır. Tıpkı, daima yeşil görünen dev bir çam ağacından, gözle seçilemeyen bir yavaşlık ve sessizlik içinde, bazı yaprakların sürekli dökülüp yenilerin onların yerini alması gibi,.. Yine, tıpkı büyük bir şehirde her gün, birçok İnsanın ecel ile gelen ölümünde, eksfoliasyonlarında olduğu gibi. Bütün bu kayıpların yerine yenileri, gençleri gelir, görevi devralırlar. İşte Yüce Kitabımızın bize gösterdiği birarada SAĞLIKLI YAŞAMA YOLU, prensibi ve disiplini; sağlıklı bir insan vücudundaki deri, tüm hücrelerin düzeni, disiplini ve çalışması.. Kuşkusuz, insan vücudunun sağlığını ve çalışma düzenini bozmaya çalışan güçler de vardır. Bu bozucu, yıkıcı, hasta edici güçleri temsil eden çeşitli mikroplar, virüsler ve parazitler de Yüce Allah’ın yaratıklarıdır, şüphesiz; ancak, bu hastalık amillerinin Allah’ın en güzel sanatı olan insan vücuduna saldırmalarında da Yüce bir mana, bir hikmet vardır.

Tabiattaki bütün canlılar, birisi diğeri için bir YEM, bir CAN KAYNAĞI olarak yaratılmıştır. Önemsiz sayılan son derecede ufak olanların bile dev yaratıkları, hatta dünyaya hakim olan, uzaya gidip hükmetmeğe başlamış bulunan insanı dahi, fırsat bulduğunda bir yem kaynağı olarak kullandıklan gibi...

Mesela, kötü yaşantı ve bakımsızlık sonucu, bağışıklığı kaybolarak AİDS olan kimse, en adi bir nezle mikrobunun esiri olur, avlanır, yenilir, yutulur yok edilir...

Canlıların diğer bazı canlıları yem olarak görmesi ve yemesi ilghi bir proğramın gereği ve uygulamasıdır. Böylece bütün canlılar kendilerini ve benliklerini (egolarını) korumak ve hayatta kalmak için güçlü, uyanık ve tetikte bulunacak kabiliyette yaratılmışlardır. Bundan daha güzel bir EĞİTİM daha güçlü bir uygulama veya alternatif olabilir mi?.. Yüce Allah bu programın içerisine övünerek, severek en güzel şekilde yarattığı; emrine, dünyayı ve uzayı vererek “Al kullan,yararlan” dediği insanı da dahil etmiştir. Onun da karşısına ve çevresine kullarının, binlerce çeşit, en küçüğünden kanser ve aids gibi korkuncuna varıncaya kadar bir sürü hastalık mikropları, kazalar, belalar, çıkarmıştır. Bu ise muhakkak ki, diğerlerinde olduğu gibi, belki de onlardakinden de fazla, bir hikmet ve bir mana taşımaktadır.


O halde insan vücudu, bu mükemmeliyet ve taşıdığı zeka gücü ile kendini koyuverme- meli sürekli tetikte bulunmalı, kendini korumalıdır... Koruyucu gücü Yüce Allah doğumla birlikte ona lütfetmiş ve onun vücuduna yerleştirmiştir. Ancak doğuşta ve çocuklukta bu koruyucu güç zayıftır. İnsanın kendi kendini savunup koruması ile alakalı olan bu güç, tabii olarak, vücuda saldıran mikroplarla boğuşa boğuşa spor yapa yapa, yenilmezlik kazanır; gerçek bir güç haline gelir. Hem bu gücü oluşturan unsurların sayısı artar, hem her birisi komando asker gibi vurucu oyunlar öğrenir. Böylece ‘‘kazanılmış bağışıklık” (Acquired İmmunite) oluşur. Bu bağışıkliğın kazanılması, zekayı kullanmaksızın - kendi haline bırakılırsa; 200-300 yıl öncelerinde olduğu gibi, mikroplar fırtına gibi eser; binlerce, onbinlerce bebeği, çocuğu ve yetişkini öldürür, bu sırada az sayıda insan da bağışıklık kazanabilir. Buna karşılık zeka kullanılarak, mikroplar ve cinsleri tanınır, ayrıca da vücuttaki bağışıklık askerleri olan hücreler bilinirse; zayıflatılmış mikroplar aşı olarak azar azar vücuda verilir, zayıf bulunan bağışıklık gücü talim ettirilirse; düşman ona tanıtılır ve düşmana saldırı marifetleri geliştirilirse küçük yaratıkların büyük katliamına set çekilmiş olur.

Nasıl ki, bir memlekette, varlığını ve kıymetli vatanını korumak için, güçlü ordular, komando gibi eğitilmiş askerler ve bunlara ilaveten bunları bir bölgeden, lüzum görülen diğer bir bölgeye süratle taşıyacak nakil vasıtaları ve araçları ihdas ediliyorsa, insan vücudunda da , bağışıklık güçleri (doku yaparak yerinde durup çalışan işçi- memur-çiftçi hücrelerinden farklı olarak), sürekli hareket edebilir şekilde görevlendirilmiştir, devamlı talim görürler, güçlerini ve hareketliliklerini sürdürür, korur ve arttırırlar.

Görülüyor ki, en küçük bir aile müessesesinden bir memlekete, hatta bütün insanlığa güçlü ve ürün verici bir hayat tarzını sağlayacak ilahi düsturlar, hücre-doku-organ işbirliği olarak insan vücudunda mevcuttur. Henüz hücreyi ve işleyişini dahi tanıma ve anlayabilmenin başlangıcında olan insanoğlu, başta kendini yaradılanları tam olarak onlardaki ilahi tezgahı kavradığı an, bu hem onun hem de bütün insanlığın kurtuluşu olacaktır.

sızıntı