- Veliahd usulü ile halife tayini

Adsense kodları


Veliahd usulü ile halife tayini

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Fri 11 March 2011, 02:15 pm GMT +0200
H. VELIAHD USULÜ İLE HALİFE TAYINI



Halîfenin, kendisinden önceki halîfe tarafından tâyin oluna­bileceği, hilâfet akdinin tamam olabileceği mes'elesine temas et­mek gerekirse; bu yolla da halîfenin tâyin olunabileceği hususun­da icmâ vâki olmuş, ittifakla kabul edilmiştir. İki sebepten müslü-manlar bu şekilde hareket etmiş, her iki sebebi de kötü görmemişlerdir. Bunlar da: 1- Hz. Ebû Bekr, vefatından önce Ömer'i halîfe olarak göstermiş, onun tâyinini ve Ömer'in halifeliğini bütün müslümanlar kabul etmişlerdir.

2- Hz. Ömer kendisinden sonraki halîfenin seçimi hususunu şûraya havale etmiştir. Bütün müslümanlar da kurulan bu mecli­si kabul etmişlerdir. Çünkü heyet üyelerinin hepsi de inanç ve ahlâk yönünden zamanın tanınmış kimseleriydiler. Diğer müslü­manlar heyetten hariç bırakılmışlardır. Hz. Abbas'm, Hz. Ali'nin bu heyete alınmayışım ayıp görmesi, durumu Hz. Ali'ye söylemesi üzerine Hz. Ali, Abbas'a:

- "Halifelik İslâmın işlerinin en mühimlerindendir. Şahsımın heyetten uzak tutulması benim için önemli değildir" demiştir.

Böylece imâmın seçiminde, bir heyetin önceden tâyininin hukuken mahzurlu olmadığına dair icnıâ vâki olmuştur. Şayet imâm veliahd usulü ile bir aday tâyin edecekse, en lâyık, imamlık şartlan en kuvvetli olanını arayıp bulması şahsı için vâcib, çok Önemli bir vazifedir. Araştırma sonucu bir aday, tesbit etmişse du­ruma bakılır. Tesbit ettiği şahıs oğlu veya babası değilse, seçmen­ler heyetinden birine de danışmamışsa veliahd kabul edip etme­mek caizdir. Ancak veliahd tâyin edilen kimseye bîat edip etme­mek hususunda, seçmenler heyetinin rızâsının açıklanmasının gerekip gerekmediğinde görüş ayrılığı vardır.

a) Basra'lı bazı hukukçulara göre: Müslüman topluluğu için önemli olan bu konuda, veliahd tâyin edilene seçmenler heye­tinin muvafakat göstermesi şarttır. Çünkü toplumun hakkı olan imâm seçme meselesinde, kendi aralarından seçtikleri seçmenler heyetinin rızâsı ve muvafakati olmadan bir veliahd tâyini toplu­mu bağlayıcı değildir.

b) Doğru olan ve yaygın fikir ise: Veîiahd tâyin edilene, tâyin edenin biati, imâm olması için yeterlidir. Burada seçmenler heyetinin rızâsını aramak uygun düşmez. Çünkü Hz. Ömer'e ya­pılan bîatta ashabın rıza ve muvafakatına dayanılmamıştır.

Hâlen imâm olanın veliahde bîati daha tesirli, veliahdi seçmesi, tesbiti daha çok geçerlidir. Bu konuda imâmın sözleri hepsinden tesirlidir.

Veliahd oğlu veya babası olursa, bîat edip etmemenin hukuken doğruluğu konusunda üç ayrı çözüm yolu vardır.

Birinci yol: Seçmenler heyetine danışıp, onlar hilâfet için ve­liahdi ehil görmedikçe, oğlu veya babasına halîfenin bîat etmesi doğru değildir. Seçmenler heyeti lâyık görürse onların bu görüşü, veliahdi tezkiye kabul edilir, halîfenin bîatı da uygundur. Halîfenin müslüman toplumuna veliahd tâyini tasarrufu hakem makamına oturuşun dan dır. Veliahd tâyin edilene karşı meyli de artık bir tenkid ve kötülemeye hak vermez.

ikinci yol: Halîfenin oğlunu veya babasını veliahd tâyin et­mesi halinde ona bîat etmemek doğru olur. Çünkü halîfenin emri, topluluğun iyiliğine ve kötülüğüne olan hususlarda geçerlidir. Makam nesebten daha üstündür. Yüklenmiş olduğu hilâfet göre­vini istismara hakkı yoktur. Bu görüşte hilâfeti kötülemeye fırsat vermemek isteniyor. Topluluk içinde çatışmanın çıkması arzulan­mıyorsa oğlunun veya babasının dışında birini veliahd gösterme­lidir. Babasını veya oğlunu veliahd tâyin etmesi halinden sonra seçmenler heyetinin rızâsının İslâm topluluğunu bağlayıcı olup olmadığı caiz midir, değil midir? meselesi daha önce incelenmiştir.

Üçüncü yol: Babasına yapılan bîat akdinden ayrılmak caizdir, oğluna yapılan bîattan ayrılmak caiz değildir. Çünkü oğu-la olan temayülün babaya olan temayülden fazla oluşu kişinin ya­ratılışı icâbıdır. Bu sebepledir ki kazandığı şeylerin çokçasım ba­badan ziyâde oğula bırakmak ister.

Halîfenin, asabesinden veya soyundan olan yakınlarından bi­rine veya kardeşine bîatı, veliahd tâyin edişi, yabancı bir şahsı ve­liahd tâyin edişi gibidir. Oradaki sözler burada da geçerlidir.[20]



[20] El-Ahkâmu’s-Sultaniyye, Ebu’l-Hasan Habib, Bedir Yayınevi, 1/ 39-41.