- Vekilin Tasarrufunun Sınırı

Adsense kodları


Vekilin Tasarrufunun Sınırı

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
ezelinur
Mon 22 February 2010, 03:18 pm GMT +0200
Vekalet, rükün ve şartlan tam olarak tahakkuk edip sabit olduktan sonra, vekil, vekil tutulduğu hususta tasarruf etme hakkına sahip olur. Ancak bu tasarrufun sınırı nereye kadardır? Bunu vekil´e isnad edilen vekalet konusuna göre tesbit etmeye çalışacağız.

teker ölü olarak.bulunan kişiyi öldürmediklerine dair yemin etmeleridir. Yemin´in sekli

ÖIdürmed? ve k?* öldürdüğünü de

yin etmeleridir. Yeminin sekli ÖIdürmed? ve k?* öldürdüğünü de

1. Husumetlerde Vekil Tayin Etmek

Husumetlerde vekil tutmak, hâkim huzurunda murafaa davasında vekil tayin etmektir. Bu, günümüzde avukatların müvekkillerini sa­vunması gibidir. Eğer kişi husumet konusunda bir avukata veya başka birisine vekalet verirse, avukat müvekkilinin hakkını isbat etmek için her yola başvurabilir veya avukat, husumeti müvekkilinden uzaklaşurmak için her çareye başvurabilir.

Vekil, müvekkili üzerinde bulunan bir hakkı ikrar etme yetkisine sahip midir?

Bu soruya şöyle cevap verilebilir: Vekil´in böyle bir yetkisi yoktur. Çünkü vekil, sadece münazaa hususunda vekil tayin edilmiştir. İkrar ise başka bir konudur. İkrar, musalahadır (sulh yapmaktır). Bu bakımdan husumet hususunda verilen vekalet, ikrarı (sulh yapmayı) kapsamaz. Dolayısıyla vekil, böyle bir yetkiye sahip değildir. Mal husumetinde vekil tayin edilen kişi, müvekkili için hakkı isbat eder de hâkim de karar verirse, vekil, müvekkili yerine o hakkı kabzedebilir mi?

Buna da şöyle cevap verilir: Burada vekil, müvekili adına o malı kabzedemez. Çünkü vekil, sadece hakkın isbat edilmesi için tayin edilmiştir. Dolayısıyla o malı kabzetme yetkisine sahip değildir. Böyle bir yetki, ne şer´an, ne de örfen bulunmamaktadır; zira örfen kişi, hakkı isbat etmek için avukat´ tutar, fakat avukatın malı kabzetmesine razı olmaz; zira o insanlar genellikle hakkını en iyi şekilde savunacak . avukatları tutarlar. Tutulan bu avukat ise din ve ahlâk bakımından in­sanların en zayıfı olabilir. İnsanlar avukat tutarken genellikle avukatın din ve ahlâkının güzel olmasına dikkat etmezler. Bu bakımdan husumet için tutulan avukat, kabz için elverişli olmayabilir. Husumet için avukat tutmak, avukatın malı kabzetmesine rıza göstermek anlamına gelmez.

2. Kabz İçin Vekil tayin Etmek

Bir kişi, başka bir şahısta bulunan hakkını kabzetmek için vekil tayin ederse, o şahıs da bunu inkâr ederse, vekil, hakkı isbat etmek için muhaseme yapabilir mi?

Burada iki görüş vardır:

Birincisine göre vekil muhaseme yapabilir. Çünkü ancak muhaseme ile hakkı isbat ettikten sonra malı veya alacağı kabzedebilir. Kabz´a izin vermek, o hususta muhaseme etmeye- de izin vermek sayılır.

İkinci görüşe göre vekil, hakkı isbat etmek için muhaseme edemez. Çünkü izin, sadece kabz için verilmiştir. Kabz için verilen izin, lafzen de örfen de muhaseme etmeye delâlet etmez; zira insan bazen birine kabz için vekalet verir, fakat aynı kişinin hakkı isbat hususundaki vekaletine razı olmaz. Çünkü insanlar kabz için dindar, muttaki ve emin kişileri vekil (avukat) tayin ederler. Fakat bu kişiler hakkı isbat hususunda çok zayıf olabilirler. Buna binaen eğer vekil, hakkı isbat etmek için kendiliğinden dava açarsa, hâkim de onun ve müvekkilinin aleyhine karar verirse, bu hüküm geçerli olmaz. Bu hususta muhtemelen ikinci görüş daha doğrudur. Allah hakikati daha iyi bilir.

3- Almak ve Satmak Hususunda Vekil Tayin Etmek

A. Satış Hususunda Vekil Tayin Etmek

Kişi, bir başkasını herhangibir şeyi satmak üzere vekil tayin ettiğinde bu vekalet ya mutlak, ya da kayıtlı olur. Bunların herbirinin de ayrt hükümleri vardır:

Satış Hususunda Mutlak Vekalet Vermek

Satış hususunda mutlak vekalet vermek, bir kişiyi herhangibir malı satmak üzere hiçbir kayıt koymaksızm vekil tayin etmektir. Kendisine mutlak vekalet verilen kişinin şu hususlara dikkat etmesi gejekir:

a. O malı, memleketin parasından başka bir para ile satamaz.

. Zira satış konusunda mutlak vekalet verilmesi, örfen o memleketin parasına bağlıdır. Memlekette iki çeşit para kullanılıyorsa, alışverişlerde daha geçerli olan para ile satmalıdır. Eğer her iki para da eşit oranda geçerli ise daha yararlı olanla satmalıdır. Yarar hususunda da eşitseler, hangisiyle satabiliyorsa, onunla satar.[1]

b. Malı borca satamaz.

Peşin satması halinde az paraya gitse bile borca satamaz. Çünkü vekaletin mutlak olması, paranın derhal alınmasını gerektirir; zira satışta esas olan paranın peşin alınmasıdır. Eğer mal sahibi, malı belli bir zamana kadar borca satmasına izin verirse, vekil´in izin verilen zamana kadar borca satması caiz olur. Ancak izin verilen zamandan daha fazlası için malı borca satamaz. Fakat malın peşin satılmasında müvekkilin zararı varsa veya paranın gasbedilmesi sözkonusu ise borca satılabilir. Müvekkil ´Mallarımı borca satabilirsin´ dese ve belli bir zaman tayin etmese -en sahih görüşe göre- vekalet sahih olur. Bu durumda zaman örfe göre takdir edilir. Eğer bu hususta Örf yoksa müvekkil için en yararlı olan gözetilir.

c. Malı fahiş bir zararla satamaz. Fiyat -çoğunlukla- muhtemel olan miktardır ve bu miktar eksperlerin takdirlerinden çıkan Ölçüyle tesbit edilir. Meselâ alışverişte uzman olan kişiler (eksperler) malın yedi ile. onu arasında gideceğini tahmin ederler de vekil malı beş veya altıya satarsa, bu satış sahih olmaz. Bu üç şarta uymazsa -en sahih görüşe göre- satış caiz olmaz. Eğer malı müşteriye teslim etmişse vekil zâmin olur. Çünkü tasarruf sınırını aşmıştır. Satılan mal müşterinin elinde ise parası verilerek mal geri alınır. Aksi takdirde müvekkil, malın kıymetini isterse vekilden, isterse de müşteriden talep eder. Malın tazminatı müşterinin üzerine olur. Vekil, malın parasını daha önce vermiş olsa da geri alır.

Satışa Bağlı Olan Vekalet

Satışa bağlı olan vekalet şöyle olur: Kişi, mülkünde olan bir malı, bir şahsa satmak veya belli bir zaman içinde satmak veya belli bir para karşılığında sstmak üzere bir vekil tayin eder.

Kişi, malını belli bir şahsa satmak üzere vekil tayin ederse, meselâ ´Benim şu malımı falan adama sat´ derse, vekilin o malı o şahsa satması vacib olur. Çünkü müvekkilin özel bir amacı olabilir. Meselâ satmasını istediği adamın malı şüpheden uzak olabilir. Mal sahibi, malının falan adama satılmasını isterken özel bir amacı yoksa, karineler mal sahibinin kâr etmeyi kasdettiğine delâlet ederse, tayin edilen şahıstan başkasına da satılabilir.

Mal sahibi, malın satışını" belli bir zamanla kayıtlandırırsa, meselâ ´Malımı Cuma günü sat´ derse, Cuma günü satılması gerekir; daha önce veya daha sonra satmak caiz olmaz. Çünkü mal sahibinin tayin ettiği günde bir ihtiyacı olabilir.

Mal sahibi, malın satışını belli bir mekânla kayıüandınrsa, meselâ ´Mahmt falan pazarda sat´ derse, bunda da meşru bir hedefi olursa, meselâ.mal orada daha fazla ediyorsa veya mal orada peşin para ile satılıyorsa veya o pazarın parası daha kaliteli ise (bu hüküm eski za -manlara aittir) o pazardan başka yerde satmak caiz olmaz. Mal sahibinin, belli bir pazar tayin etmesinin özel bir nedeni yoksa, meselâ oradaki para ile diğer pazarlardaki para aynı ise -en kuvvetli görüşe göre- diğer pazarlarda da satılabilir. Çünkü hangi pazarda satılırsa satılsın maksat hasıl olmaktadır. Bu durumda mal sahibinin bir mekânda satış izni vermesi, başka yerlerde de satış izni vermesi anlamına gelir.

Mal sahibi, malının belli bir fiyata satılmasını şart koşarsa, meselâ ´Malımı 100 liraya sat´ derse, vekil, malı 100 liradan daha aşağıya sata -maz. Vekil, o malı semen-i misil veya 100 liradan daha aşağıya satarsa, satış akdi sahih olmaz. Çünkü müvekkilin iznine muhalefet etmiş olur. Ancak vekil, o malı -en sahih görüşe göre- belirtilen fiyattan daha fazlasına satabilir. Çünkü malın belli bir fiyata satılmasını istemek, örf de o fiyattan daha düşük bir fiyata satmamayı istemek anlamına gelir. Eğer belirtilen fiyattan daha fazlasına almak isteyen bir müşteri olursa, o zaman 100 liraya satılması caiz olmaz. Çünkü vekil, müvekkili için en yararlı olanı yapmak mecburiyetindedir. Hatta vekil malı muhayyer olarak satmışsa (muhayyerlik müddeti içinde satıştan vazgeçme şartıyla satmışsa), muhayyerlik müddeti dolmadan o mala daha fazla para veren bir müşteri çıkmışsa alışveriş feshedilir. Vekil alışverişi feshetmese bile alışveriş akdi kendiliğinden fesholur.

Mal sahibi vekil´e, ´BelirtLiğim fiyattan daha fazlaya satma´ derse, vekil, belirtilen fiyattan daha fazlaya satamaz. Çünkü sarahat olduğunda örfün delâletine bakılmaz; zira sarih söz, örfün delâletini iptal eder.

Vekil´in Yakınlıkla İtham Olunacağı Kimselere Mal Satması

Bir malı satmak üzere vekil tayin edilen kişi o malı kendisine sa­tamaz (o malın parasını vererek kendisi alamaz). Ayrıca vekil o malı küçük çocuğu için de himayesinde ve velayetinde bulunan kişiler için de satın alamaz. Çünkü bir malı satmak üzere vekil tayin edilen kişi, örf ve âdete göre o malı ancak başkalarına satabilir. Kendine, küçük çocuğuna, himayesinde veya velayetinde bulunan kimselere satamaz. Eğer bunlara satarsa, alışveriş akdi sahih olmaz. Hatta müvekkil vekil´e, bu hususta izin vermiş olsa dahi satamaz. Çünkü satıcı ile alıcının gayeleri değişiktir. Alıcı daima en ucuz fiyatla almak ister, vekil ise o malı en yüksek fiyatla satmaya gayret etmek zorundadır. Eğer vekil, malı kendisine alırsa, alıcı ile satıcı aynı kişi olur ve alışverişten kasdedilen hedef tahakkuk etmez. Yukarıda saydığımız kişilerin dışındaki yakınlarına satmasında herhangibir sakınca yoktur. Vekil o malı, hanımına, kardeşlerine ve diğer akrabalarına satabilir. Çünkü burada alışveriş akdi yapan tek kişi değildir, alışverişten kasdedilen hedef de ortadan kalmaz. En sahih görüş şudur ki vekil malı, babasına, dedesine, asılları olan herkese, baliğ olan oğluna ye diğer ferlerine -müstakil oldukları takdirde-satabilir. Ancak öyle bir fiyatla satmalıdır ki o malı başkalarına sattığında ..da yine aynı kârı elde edebilmelidir. Bu durumda sevgi ithamı ortadan kalkar, alışveriş akdi sahih olur.

Fasid Bir Alışveriş İçin Vekil Tutmak

Fasid bir alışveriş için, meselâ bir ölçek buğday verip iki ölçek buğday almak için veya aralarında riba cereyan eden mallardan birini verip diğerini fazlasıyla almak için veya lehv (oyun) aletleri karşılığında malını satmak için vekil tutmak caiz değildir. Çünkü Allah Teâlâ bunları yasaklamıştır. Müvekkil bunları yapmaya yetkili değil ki vekil tutabilsin de vekil yetkili olsun.

Kişi, fasid bir alışveriş için birini vekil tayin ederse, o vekilin mü­vekkilinin malını meşru bir şekilde satması caiz olur mu?

Buna şu şekilde cevap verilir: Hayır! Satması caiz olmaz. Çünkü müvekkil ona bu hususta izin vermemiştir.

B. Satınalma Hususunda Vekalet Verme

Satınalma Hususunda Mutlak Vekalet Verme

Kişinin, belli vasıflara sahip bir malı almak üzere bir kişiyi vekil tayin etmesi veya belli bir para ile sınırlamadan muayyen bir malı satınalmak üzere bir kişiyi vekil tayin etmesi, meselâ ´Bir araba almak üzere seni vekil tayin ettim´ demesi halinde, vekil´in şu hususlara riayet etmesi gerekir:

1. Kusurlu bir mal almamalıdır. Çünkü kişinin mutlak olarak ´Bana araba al´ demesi, alınacak arabanın kusursuz olmasını gerektirir; yani kişinin mutlak olarak ´Bana araba al´ demesi, ´Bana kusursuz bir araba al´ mânâsına gelir. Buna rağmen vekil, kusurlu bir araba alırsa ve ara­banın da kusurlu olduğunu biliyorsa, alınan araba vekil´in kendisine ait olur. En sahih görüşe göre vekil´in aldığı kusurlu mal para etse dahi müvekkile değil, kendisine ait olur. Çünkü müvekkil, kusurlu araba alması için izin vermemiştir. Vekil o arabayı almak suretiyle kusur iş­lemiştir. Dolayısıyla bunun cezası da kendisine ait olur; zira müvekkil arabayı, satan kişiye iade etme imkânına sahip olmayabilir, meselâ adam arabayı sattıktan sonra kaçıp gitmiş olabilir. Bu durumda müvekkil zarara girmiş olur. Hele alınan arabanın kıymeti ödenen paradan çok düşük olursa müvekkilin zararı daha da artar.

Vekil, aldığı arabanın kusurlu olduğunu bilmiyorsa, araba da verilen paraya denk ise, araba müvekkile ait olur. Çünkü müvekkilin zarara uğraması sözkonusu değildir. İsterse arabayı alıkoyar, isterse de satıcıya iade eder. Vekil burada kusur işlemiş sayılmaz, zira arabanın kusurlu olduğunu bilmemektedir. Ayrıca benzerlerinin fiyatından daha fazlaya da almamıştır. Satınahnan kusurlu araba, verilen paraya denk değilse ?en sahih görüşe göre- araba yine müvekkile ait olur. Bu tıpkı müvekkilin, kusurunu bilmeden o arabayı almasi gibidir. Bu durumda malın kusurlu olması nedeniyle sadece müvekkilin cayma hakkı vardır. Ancak araba peşin para ve peşin mal ile alınmışsa cayabilir. Çünkü zarar gören odur. Eğer kusura razı olursa vekil onu geri verme hakkına sahip değildir; zira akid vekil için vâki olmadığı gibi, zarar gören de vekil değildir. Ancak vekil malı borca almışsa, vekil´in onu iade etmeye hakkı vardır. Çünkü bu vekil´in hakkıyla meydana gelmiş bir durumdur, dolayısıyla vekil bunu ortadan kaldırma yetkisine sahiptir. Vekil burada o malı kendisi için almış gibidir. Eğer vekil´in iade hakkı olmasa, mal sahibi razı olmadığında malın mülkiyeti vekile geçer ve malı iade etmek zorlaşır. Çünkü mal, kusuru görüldüğünde hemen iade edilmeyi gerektirir. Buna müvekkil de razı olur.

2. Semen-i misille veya herkesin aldanabileceği az bir artışla alabilir. Vekil, normal, olmayan bir aldanma ve fazlalık ile satın alırsa, aldığı mal müvekkile değil, kendisine ait olur.

? Satmalmakla Kayıtlı Olan Vekalet

Meselâ Zeyd, Amr´ı bir malı belli bir para ile almak üzere vekil tayin etse, Amr´ın bu kayıtlara riayet etmesi gerekir. Bu kayıtlara muhalefet ederse, yaptığı tasarruf müvekkil için değil, kendi için olur. Ancak müvekkilin yararına olmak şartıyla müvekkilin şartlarına muhalefet ederse, yaptığı tasarruf müvekkil için olur.

Satın alınacak malın nevini belirtmek suretiyle kayıtlandırmaya misal şudur: Müvekkil, vekiline Bana şu model mercedesten bir tane al´ dese, vekil de belirtilen modeldeki mercedesi olsa, bu müvekkil için alınmış olur. Eğer vekil belirtilen modelden başka bir model alırsa, aldığı müvekkil için değil, kendisi için olur. Çünkü muteber olan, bazen de müvekkil için maslahatlı olan bir kayda muhalefet etmiştir.

Paranın sınırlandırılmasına misal İse şudur: Müvekkil, vekiline ´Bana 100.000 dirheme bir araba al1 veya ´Bana 100.00Ö dirheme bir ev al1 dese, vekil de gidip 200.000 dirheme satın alsa, alınan mal müvekkil için değil, kendisi için olur. Çünkü para için tayin edilen sınırı aşmıştır.

Müvekkil için daha yararlısını yapmak için müvekkilin şartlarına muhalefet etmeye misal şudur: Müvekkil, vekiline ´Falan malı 1000 dirheme satın al´ dese, vekil de aynı malı 800 dirheme satın alsa, alınan . mal müvekkil için olur. ne kadar vekil, müvekkilin şartlarına riayet etmemişse de bu muhalefet müvekkilin yararına olduğundan alınan mal müvekkile ait olur.

Meselâ Zeyd, Arnr´ı belli vasıflara sahip olan bir malı belli bir paraya satın alma hususunda vekil kılsa, Amr da o para ile müvekkilin belirttiği vasıflara sahip maldan iki tane alsa, alınan mallar müvekkile ait olur; zira vekil her ne kadar müvekkilin söylediğine muhalefet etmişse de onun için en yararlı olanı yapmıştır. Bütün bunlara, daha önce geçen Urve hadîsi delâlet etmektedir.

Vekil´in Muhayyerlik Şartı Koşması

Almak ve satmak için vekil tayin edilen kişi, alışverişte muhayyerlik şartı koşmaya yetkili değildir. Çünkü her iki halde de müvekkilin yararına olmayan bir şarttır. Eğer müvekkil buna izin verirse, vekil´in muhayyerlik şartı koşması caizdir. Vekil hem kendi, hem de müvekkili için şart koşabilir. Çünkü bu şartta müvekkil için yarar vardır. Ayrıca böyle bir şart ihtiyata daha uygundur.

Vekalet Akdinin Hakları ve Hükümleri

Vekalet akdinin haklarından maksat, vekalet akdinden kasdedilen amaca ulaşmak için yapılan tasarruflardır. Bunlar sattığı malı teslim et­mek, malın parasını almak, nikâha mehir istemek gibi tasarruflardır.

Vekalet akdinin hükümlerinden maksat da akidden beklenen ga­yenin tahakkuk etmesidir. Bunlar da satılan malda müşteri için mülki­yetin sabit olması, nikâhta kadınla cinsî münasebetin helâl olması gibi hükümlerdir.

Şimdi akdin hakları ve hükümlerinin vekil için mi, müvekkil için mi sabit olacağını inceleyeceğiz.

Vekalet akdinin hükmüne gelince, fakihler, akdin hükmünün vekil için değil, müvekkil için sabit olduğunu belirtmişlerdir. Çünkü vekil bir vasıtadır, müvekkilin adına konuşur, akdi onun için yapar. Vekilin akid üzerindeki velayeti müvekkilinden ötürüdür. Bu nedenle gerçekte akdi yapan vekil değil, müvekkildir. Dolayısıyla akdin hükmü de müvekkil için sabit olur.

Akdin Hukuku

Bunlar akdin üzerine terettüb eden akidler hasebiyle iki kışıma ayrılır. Çünkü vekil´in yerine getirmek imkânına sahip olduğu akidler iki çeşittir:

? Vekil´in kendisine izafe ettiği akidler.

? Vekil´in müvekkiline izafe ettiği akidler.

Vekil´in Kendisine İzafe Ettiği Akidler


Bunlar satmak, almak, icare ve benzeri akidlerdir ki vekil akid ya­parken ´Sattım, satın aldım, kiraya verdim´ der de ´Müvekkilim için sattım, müvekkilim için satın aldım, müvekkilim için kiraya verdim´ demez. İşte bu tür akidlerin hükümleri müvekkile değil, vekile bağlanır. Vekil´in burada alıp sattığı malı akidden önce görmesi gerekir. Onun meclisten ayrılmasıyla akidler lüzumluluk vasfına sahip olur. Aldığı malın parası ondan istenir, sattığı malın teslimi ondan talep edilir. Sattığı malın bedelini kendisi alır. Buna benzer işler onun sorumluluğundadır.1 (Bu haklar vekile râcidir). Çünkü artık o asıldır ve akdi müvekkiline izafe etmek mecburiyetinde değildir.

Vekil´in Müvekkiline İzafe Ettiği Akidler

Bunlar nikâh, musalaha (sulh yapmak) ve benzeri akidlerdir ki vekil burada ´Senin kızının nikâhını müvekkilim olan falan kişi için kabul ettim´ der. Kadının vekili olarak da kadının kocasına ´Hanımın adına onu şu kadar para karşılığında boşaman şartıyla seninle sulh yaptım´ der. Bu tür akidlerde hükümler vekil´e değil, müvekkil´e bağlanır. Çünkü mehir vekilden değil, müvekkilden istenir, boşanma için yapılan musalaha´nm parası da vekilden değil, müvekkilden istenir.