hafiza aise
Mon 25 April 2011, 10:40 am GMT +0200
Ve Fetih
Beri tarafta ise kıyasıya bir cenk devam ediyordu. Kılıçlarını çeken Merhab'la Hz. Ali, pür-dikkat birbirlerini süzüyor ve hamle üstüne hamle yapıyorlardı. Hayber önlerinde sadece kılıç şakırtılanyla karşılıklı meydan okumalar duyulabiliyordu. Bir aralık büyük bir gürültü koptu; öldürücü darbenin indiğini herkes anlamıştı. Sonucu merak ediyorlardı. Toz duman dağılıp da ayakta duranın Hz. Ali olduğu görülünce mü'minler tekbir getirmeye başladılar. Meğer çift kat zırhlar içindeki Merhab'ın başına Zülfikar inmiş ve işini oracıkta bitirivermişti!
Yasir'den sonra Merhab'ın da öldürüldüğünü görünce Resülullah (sallallahu aleyhi ve sellern), ashabına şu müjdeyi verdi:
- Sevininiz; Hayber'in işi artık daha kolay!
Gerçekten de öyle olacaktı. Merhab'ın da ölümüyle ortalık tam bir savaş alanına dönmüştü. Hayberliler, düşmek üzere olan kalelerini teslim etmemek için var güçleriyle karşılık veriyorlar, ölümüne saldınyorlardı! Onlar için her fethedilen kale, içi boşaltılarak kaçılması gereken bir mekan demekti. Arkada kalan kalelere doğru kaçıyor ve kendilerini buralarda koruma altına almaya çalışıyorlardı.
273 Bir aralık yüzünü şiddetle Hz. Yesar' dan çevirdiği görüldü; normal bir yüz çevirme değildi bu ve hemen:
- Ya Resülullah! Ondan niye yüzünüzü çevirdiniz, diyerek sebebini sordular. Buyurdular ki:
- Şimdi onun yanında, cennet hurilerinden iki zevcesi bulunuyor! Şehid, vurulup da yere düştüğü zaman, cennet hurilerinden iki zevcesi gelip de yüzünden tozlan silerken, 'Senin yüzünü toz ve toprağa bulayanların da Allah, yüzlerini toprağa bulasın; seni öldüreni de öldürsün" diye dua ederler. Allah (celle celaluhü), bu kuluna ikram edip onu hayra sevk etti; Allah'a hiç secde etmediği halde cennet hurilerinden ikisini onun baş ucunda gördüm! Bkz. İbn Hişam, Sire, 4/316; Vakıdi, Megazi, 1/650; İbn Hacer, el-İsabe, 1/19; Süheyli, Ravdu'I-Unf, 4/87; İbn Esir, Üsüdü'l-Ğabe, 1/47,3/129
Bu fütuhat sırasında bir gün Hz. Ali'nin kalkanı elinden düşmüş ve kendine siper edecek bir dayanağı kalmamıştı. İki tarafına bakınıp dururken gözü, kalenin kapısına ilişti. Kaptığı gibi kapıyı eline aldı. Artık, kale fethedilip de içeri girileceği ana kadar kalenin kapısı, kalkan olarak Hz. Ali'nin elindeydi!
Dirençleri kırılıp da arka taraflardaki kalelere doğru kaçan Hayberlileri, Hz. Ali ve ashab da arkalarından takip ediyorlardı. Hayber'de hakim olan artık, 'Allahü Ekber!' sedalarıydı. Tekbir sesleriyle iyice ürperen Hayberlilerin artık kol ve kanatları kırılmış, yapabilecekleri hiçbir şeyleri kalmamıştı! Her ne kadar diğer kalelere doğru sığınmaya çalışsalar da sonlarının geldiğini görebiliyorlardı.