- Vasiyetler ve Taşıdığı Hükümler

Adsense kodları


Vasiyetler ve Taşıdığı Hükümler

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
neslinur
Thu 12 August 2010, 05:32 pm GMT +0200
Vasiyetler ve Taşıdığı Hükümler
 

Vasiyyet sözlük olarak sipariş ve öğüt anlamına gelir. Fıkhı te­rim olarak, bir kişinin ölümünden önce, yani sağlığında Ölümünden sonra yerine getirilmesini istediği şey demektir.

islam Dini vasiyyet konusuna önem vermiş ve buna ayrı bir bab ayırmıştır. Çünkü en hayırlı insan, başkalarına da faydalı olandır. Hayatta iken özellikle din kardeşlerine faydalı olup zekatıyla, sada-kasıyla, vakfıyla ve çeşitli bağış ve hizmetleriyle sosyal dengeyi sağlayan kimse, ister ki ölümünden sonra da yaptığı bu faydaların zincir halkalarına ilave edilsin ve böylece cari sadakanın sağlayacağı rahmet ve gufran havasını ebediyyen teneffüs etsin.

Ancak kişinin sağlığında yaptığı tasadduk ve hayırların ayrı bir yeri ve farklı sevabı söz konusudur. Zira insanın sağlığı yerinde olup henüz birtakım emel ve arzuları sürüp giderken mal ve servetin basit bir bekçisi bulunmadığını idrak etmesi ve kazancının bir bölümünü müslümanların istifadesine bırakması büyük bir fedakarlık sayıldığı gibi, sağlam ve köklü imanın da gereğidir. O bakımdan öylesinin ya­pacağı bir hayrın, kuracağı bir hayır tesisinin anlamı çok büyüktür. Yeter ki niyetine gösteriş karışmasın. [1]

 

Konuyla İlgili Hadisler
 


îbn Ömer (r.a.) dan yapılan rivayete göre, Resulüllah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuştur: "Bir şeyi vasiyyet, etmek isete-yen mü'mun kişinin, vasiyyeti yazılı olarak başucunda bulun­maksızın iki geceyi vasiyyetsiz geçirmesi hakkı değildir." [2]

Ebu Hüreyre (r.a.) den yapılan rivayete göre, adı geçen diyor ki:

"Bir adam geldi ve şöyle dedi: "Ya Resulellah! Ecir (sevap ve mükafat) bakımından hanefi sadaka daha üstün veya daha büyüktür?" Efendimiz ona şu cevabı verdi: "Ama baban hakkı için sana fetva verilecektir: Sen cimrilik duygusu taşıdığın, sıhhatin yerinde iken, fakirlikten korktuğun, baki olmayı ar­zuladığın halde tasaddukda bulunmandır ve artık can boğaza gelinceye ve falana ve filana şu kadar şu kadar deyinceye ka­dar -ki zaten (ölümünden sonra) falana o kadar olacaktır- ta-saddukta bulunmayı ihmal etme»" [3]

Yine Ebu Hüreyre (r.a.) den yapılan rivayete göre, Resulüllah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuştur:

"Erkek veya kadın Allah'a taatle altmış sene amel ettik­ten sonra kendilerine ölüm gelip hazır olur da vasiyyet husu­sunda (varislere) zarar verirler ve o yüzden ateş onlara vacip olur." [4]

Sonra Ebu Hüreyre (r.a.) şu ayeti okudu: ,

Mealen; "Bütün bunlar mirasçıları zarara uğratmaksızın yerine getirilir, bunlar Allah tarafından tavsiye (emir) dir. Al­lah bilendir ve yüksek hilim sahibidir." [5]

 

Müctehidlerin İstidlal ve İhticacları

 

a) Hanefîlere göre: Vasiyyet: Ölüm sonrasına izafe edilen bir temliktir (birine mülk kazadırmaktır).  Bu temlik teberru an-lammadır. Aynı zamanda bu ayın (eşyanın hakikati kendisi) olabi­leceği gibi, bir menfaat de olabilir.

Vasiyyette bulunmak müstehabdır. Ancak terekenin üçte birini aşmayacak nisbette olması söz konusudur. Aştığı takdirde, aşan kısım varislerin icazetine bağlı kalır, isterlerse kendilerine düşen his­seden bunu karşılarlar, isterlerse o fazla kısmı yerine getirmezler.

O bakımdan vasiyyet ancak terekenin üçtebiri nisbetinde mute­ber ve sahih olur. Aynı zamanda murisi bilerek kasden öldüren katile ve bir de varise vasiyet sahih değildir. Ancak diğer varisler, varise yapılan vasiyete olumlu bakıp kabul ederlerse, o takdirde sahih olur.

Varisler zengin olmayıp muhtaç durumda iseler, kişinin vasiyy­ette bulunmaması daha uygun olur. [6]

b) Şafiîlere göre: Kafir olsun, hacr altında bulunsun, muslini ve gayr-i müslim her mükellefin hür olduğu takdirde vasiyyeti sahih­tir. Akli dengesi bozuk olan, baygınlık halinde bulunan ve ergen ol­mayan kişilerin vasiyyeti ise sahih değildir. Bir kavle göre, temyiz çağma giren çocuğun vasiyyeti sahihtir.

Genelm anlamda vasiyyette bulunan kimsenin bu tür vasiyye-tinde aranan şart, günahı gerektiren bir cihete sarfedilmemesidir. [7]

c)  Hanbelî ve Malikî'lere göre: Vasiyyet müstehab veya sünnettir. Serveti olan kimsenin bile vasiyyet etmesi farz değildir.

"Zühr^-ve-^bû-Miclezle göre, malı olan kimsenin vasiyyette bu­lunması vaciptir. Çünkü vasiyyetin meşruiyeti ikitap, sünnet vaicma1 ile sabit olmuş ve Resulüllah (s.av.) Efendimiz bunun gereğine işarette bulunmuştur.

Nitekim İbn Hazm de aynı görüştedir. Zira sahabeden İbn Ömer, Talha, Zübeyir, Abdullah b. Ebî Evfa, ayrıca Tâlha b. Mutarrıf, Tavus ve Şa'bi gibi tabiinin ileri gelenleri bunun vücubuna kail olmuşlardır. Bunlar daha çok Bakara Suresi'nin 180. ayetiyle istidlal etmişlerdir.

Diğer" Ulf görüşe göre, ölene varis olmayan ana-babaya ve yakınlarına yasiyyette bulunmak vaciptir. Nitekim ilim adam­larından Mesruk, İyas, Katade, İbn Cerir ve Zührî bu görüştedirler.

Mezhep sahibi dört imama gelince, onların içtihadına göre, sünnet veya müstehabdır. Ancak ahvale göre bu hüküm değişebilir. Mesela üzerinde bir hak bulunan kimse, ölümünden sonra bu hakkın ödenmesinde şüphe eder, varislerinin tavrından bu neticeyi çıkarırsa, o takdirde o hakkın yerine getirilmesi için vasiyette bulunması farz veya vaciptir. Mesela üzerinde farz hac, ödenmedik zekat veya yanında bir emanet bulunuyorsa bunların yerine getirilmesi için va­siyette bulunması, müctehidlerden bir kısmına göre vaciptir.

Varis olmayan hısımlarından fakir olanlar ve salih kişiler için vasiyette bulunmak ise müstehabdır.

Başkasına veya varislerine zarar verecek şekilde vasiyette bu­lunmak ise, kimine göre mekruh, kimine göre haramdır. Nitekim İbn Abbas (r.a.): "Başkasına zarar verecek şekilde vasiyyette bulunmak büyük günahlardandır" demiştir. [8]

Bunun gibi, içki sofrası tertiplenmesi, kilise, bar ve benzeri yer­lerin inşa edilmesi için yapılan vasiyyet kesinlikle haramdır ve büyük günahlardandır.

Dört mezhebe göre de kişi ölmeden önce vasiyyetinden rücu' edebilir.

Yapılan vasiyyet ancak vasiyyeti yapanın ölmesiyle yürürlüğe girer ve kim için vasiyyet edilmişse, ancak o ona müstehik olur.

Şarta bağlı vasiyyetler, şartın gerçekleşmesiyle gerçekleşip yürürlüğe girer.

Varisler için vasiyyet yapılmaz. Ancak müctehidlerden bir kısmına göre, diğer varisler buna cevaz verdiği takdirde caiz olur. Çünkü Resulüllah (s.a.v.) Efendimiz Mekke'nin fetih yılında: "Varis adına hiçbir vasiyet yoktur (yapılamaz)," Nitekim Tirmizî bu hadisi hasenlemiştir. Her ne kadar haber-i ahad ise de müctehidlerin he­men çoğu ve cumhur bununla istidlal ve amel etmişlerdir. Diğer bir rivayette ise Resulüllah'm (s.a.v.): "Şüphesiz Cenab-ı Hakk her hak sahibinin hakkını vermiş (ayırmış) bulunuyor. O bakımdan varis için vasiyyet yoktur" buyurmuştur. [9]

 

Çıkarılan Hükümler
 

1- Vasiyyet, kitap, sünnet ve icma' ile sabit olmuştur..

2- Zengin bir kimsenin başkasına ve varislerine zarar vermeksi­zin malının üçte birini vasiyyet etmesi sahih ve müstehabdır.

3- Günahı gerektiren şeylere sarfedilmek üzere vasiyette bulun­mak haramdır.

4- Kişinin üzerindeki hakka, yanındaki emanete yönelik bir va­siyyette bulunması vaciptir.

5- Kölenin, esirin, çocuğun, delinin ve bunağın vasiyyeti sahih değildir.

6- Kişinin kendi varislerine vasiyyeti sahih değildir. Çünkü Cenab-ı Hakk her hak sahibinin hakkını belirlemiştir.

7- Müctehidlerden bir kısmına göre, varis için yapılan vasiyyeti diğer varisler tecviz eder, yani rıza gösterirlerse sıhhat kazanır.

8- Varis olmayan fakir hısımlara, salih kişilere ve muhtaç du­rumda olanlara vasiyyet etmek müstehabdır.

9-  İmam Şafiî'ye göre kafirin, hacr altında bulunanın ve zim-mi'nin vasiyeti sahihtir.

10- Vasiyyet ancak, kişinin vefatından sonra yürürlüğe girer.

11- Kişi ölmeden Önce yaptığı vasiyyetten rücu' edebilir.

12- Yapılan vasiyyetin terekenin üçte birini geçmemesi gerekir. Bu nisbetten fazla olan kısım sahih ve geçerli değildir. Meğer ki va­risler bunu tecviz edip kendilerine düşen hisseden karşılamış olsun­lar. [10]

Bilal2009
Fri 17 May 2019, 01:17 pm GMT +0200
Esselamü aleyküm Rabbim paylaşım için razı olsun

ceren
Fri 17 May 2019, 06:16 pm GMT +0200
Esselamu aleykum. Rabbim razı bizlere bu bilgileri sunan kardesimizden...