ecenur
Thu 18 March 2010, 07:22 pm GMT +0200
(DÖRDÜNCÜ BÖLÜM)
VAKIFLARA AİD TAMİRAT VE İNŞAATA,
SARFİYATA, İSTİDANEYE, CİHETLERE, VAZİFELERE MAHSUS UMUMİ MALÛMATI HAVİDİR.
İÇİNDEKİLER : Vakıflara aid tamirat ve inşaat. Bir vakfa aid varidatın başka bir vakfa sarf ve naklinin caiz olub olmaması. Vakıflar İçin istida-ne. Cihetlerin tevcihi. Cihetlerde istinabenin ve ferağın cereyanı. Cihetlerin muattal bırakılması. Vazifelerin aksamı ve mürtezikaya vakfın gailesinden vazifelerinin nasıl verileceği. [20]
Vakıflara Aid Tamirat Ve İnşaat
615 - : Vakıfların tamiratı vazifelerden mukaddemdir.
Binaenaleyh tamire muhtaç bulunan bir vakfın gailesi, evvelâ tamirine sarf edilir. Tamir yapılmadıkça vazifelere bîr şey verilmez. Vâkıf tarafından bu husus, şart edilmiş olsun olmasın müsavidir. Şayed mütevelli, gaileyi vazifelere sarf edib de tamir için bir şey kalmazsa vazifelere sarf ettiği meblâğı zamin olur. Çünkü vâkıfın maksadı, vakfının devamiyle gailesinin müeb-beden sarf edilmesidir. Bu maksadı ise tamir İle kabil olabilir. Bu halde imaret ciheti iktizaen meşrut bulunmuş olur. Artık mütevelli, tamiri takdim etmeyince vâkıfın iktizaen olsun şartına muhalefet etmiş, kendisine mevdu olan emanete teaddîde bulunmuş, âdeta müvekkilinin enirine muhalefet eden bir vekil hükmünde bulunuvermişdir. Hidaye, Ankaravî HâmişJ.
616 - : Bir vakfın gailesi bir camii şerifin yalnız imam ve hatibine meşrut bulunsa bu gaile, o camiin tamirine sarf olunamaz. Feyziyye.
Bir de imam, müezzin, ferraş, medrese müderrisi gibi hizmetlerinin mu-attaliyyetî zararı beyyini müsteizim olan hademei hayrat, imarete mülhaktırlar, ki bunlara «erbabı şeair» denir.. Binaenaleyh bir mescid. tamire muhtaç olub gailesi hepsine kifayet etmediği gibi bu hademeye vazifeleri verilmediği takdirde mescidin tatili lâzım gelecek olsa galiden bunların vazifeleri kesilemez. Belki gaile, tamirat ile beraber bunların vazifelerine - imkân nisbetinde - sarf edilir. Fakat hizmetlerinin devam etmemesinde zararı beyyin olmayan sair bir kısım hademeye bu tamir esnasında bir şey verilmez. Tenkihi Hâmiüı.
617 - : Gailesi fukaraya veya vâkıfın evlâdına meşrut olan bir vakıf haraba yüz tutunca mütevelli gailesinden evvelâ tamiratım yapar, sonra bir şey kalırsa anı da fukaraya veya evlâdı vâkıfa sarf eder, yoksa fukara veya vâkıfın evlâdı, buna muhalefet ederek gailenin tamamını aramızda ikti-sam ederiz diyemezler. Mülteka, Damad.
618 - : Medrese, mekteb gibi vakıf bir mahal, tamire muhtaç olduğu halde gailesi bulunmasa tamirine kâfi bîr mikdarının kiraya verilerek bedeliyle tamirini yapmak caiz olur, Mecmuai Cedide.
619 - : Süknası meşrut olan bir vakıf akar, tamire muhtaç oldukda bakılır. Eğer bu akarın gailesi vakıf dan tamir edilmesi vâkıf tarafından şart kılınmış ise bu akar, vakfın gailesinden tamir edilir, çünkü vâkıfların bu gibi şartlarına riayet icab eder. Ve eğer vâkıf tarafından böyle şart edilmemiş veya cart edilmiş ise de vakıfda gaile bulunmamış olursa bu akarı onun meşrutun îehi kendi malından teberrüan tamir eder.
Şayed meşrutun lehin tamire iktidarı olmaz, veya olur da tamirden kaçınırsa hâkim, o akarı mütevellisinin marifetiyle kirasına mahsuben tamir etmek ü-zeıc başkasına kiraya verir, tamir masraf ´kiradan ödenince bu akar yine meşrutun lehine iade edilir. Şerhi Vatı
620 - : Süknası meşrut bir vakıf akarda meşrutun lehi kendi mâlinden badana ve saire gibi meremmeti müstehleke kabilinden bazı tamirler yapsa bunlar her halde vakfa teberru olmuş olur. Çünkü bu gibi aynini ahz etmek mümkün veya vakfa zarardan hali olmayan şeyler, helak olmuş sayılır.
Fakat bir oda1 ilâvesi gibi meremmcü gayri müstehleke kabilinden bir şey ise bu kendisinin malı olur. vefatında da vârislerine mevrus olur.
Bu hr.ide o akar, bu meşrutun lehin vefatından sonra başka bir zata tevcih edilince o zat, bu ilâve edilen binanın kıymetini müteveffanın vârislerine vurı´î d binaya mâlik olur. Fakal bunu vermekden imtina etdiği takdirde o akar, ücretinden o binanın kıymeti temin ve tamamen vârislere ita edilinceye kadar hâkim tarafından başkasına kiraya verilir, badehu o zata iade ve tesüm olunur. Yoksa bu zat, o binanın hedm ve kal´ına razı olamaz. Is´af, Bahri Raik. C4ÛH) inci meseleye müracaat!.
621 - : Süknası iki kimse arasında müşterek bir vakıf hane harab olmakla bunların biri tamirden imtina edib diğeri hâkimin emriyle kendi ma-iından tamir eylese bu masrafını istifa etmedikçe diğeri bu hanede sakin olamaz. Abdurrahim fetâvası.
622 - : Bîr vakfın müsteciri, mütevellinin emriyle vakıfda tamirat ya-
pınca bakılır: Bu tamirat, damın kiremitlerini aktarmak, mecurun ıslahına ve halelden vikayesine aid şeyler ise masrafını vakfın gailesinden olmak üzere mütevelliden alabilir. Velev ki mütevelliden alması şart edilmiş olmasın. Fakat me´cur hanenin fırını tamir etmek, pislik çukurunu boşaltmak gibi mü-cerred müstecirin menafiine aid ise masrafını vakıfdan alamaz. Meğer ki alması şart edilmiş olsun. Tenkihi Hamîdi, Hayriyye.
623 - : îcareteynli bir vakıf yerin taksimi mümkün olmadığı veya vakıf hakkında muzir bulunduğu halde haraba yüz tutmakla hissedarlardan biri kirasına mahsuben malından tamir etmek, isteyib de diğer hissedarlar buna razı olmasalar, tamir etmek isteyen hissedar, hâkime müracaat eder. Hâkim rîe mütevellinin re´yile bu tamire ve masrafının kirasından istifasına izin verirse o hissedar, yapacağı tamir masrafından sair hissedarlara isabet eden mikdarı istif edinceye kadar bu akarı kiraya verib bedelini alabilir.
624 - : îcareteynli bir vakıf akarı, hissedarlarından biri diğerlerinin emri hâkimin izni olmaksızın kendi malından para sarf ederek tamir etse´ müteberri olmuş olur.
Binaenaleyh diğer hissedarların hisselerine isabet eden masrafı anlardan isteyemez. Fakat hissedarların emirleri ve kendilrine rücua muvafaket-leri ile veya görülen lüzumuna mebni hâkimin izniyle tamir etdiği takdirde anların hisselerine isabet eden masrafı kendilerinden isteyebilir. Nefakatü´´-hüiâsa.
625 - : Bir vakfın bizzat ayninden vücude gelen hâsılat, meselâ : mür:-hedim bir vakfın ankazı, o vakfın imaretine sarf edilir, m ür tezi kasın a sarf çdilemez. Çünkü bu, gaile kabilinden değil, mevkufun rakabesi cümlesindendir.
626 - : Vakıf müsakkafatın kadim vaziyetini tağyir caiz değildir. Meğer ki tağyir için bir zaruret ve vakıfça bir menfaat tahakkuk etsin. O takdirde hâkimin re´yi ve mütevellinin izniyle tağyiri caiz olur.
Meselâ : îcareteynli bir vakıf han, pek büyük olub zaman itibariyle kendisinin hali hâzırından kira ile istifade kabil olmasa da küçük kısımlara ayrılması ve bazı odalarının dükkân ittihaz edilmesi, maslahata muvafık, vakfı için faideli olduğu tahakkuk eylese bu hanın kadim vaziyetini bu veçhile ıslah etmesi için mutasarrıfına mütevellisi tarafından hâkimin reyüe izin verebilir.
627 - : Vakıf bir mezreayı mezreahkdan çıkararak üzerinde binalar, dükkânlar ve saire inşasiyle kiraya vermek caiz olmaz. Belki mezrea olarak istiğlâl olunması lâzım gelir. Fakat böyle vakıf arazi, beldenin hanelerine bitişik olub da üzerinde bina veya dükkân inşa edilmekle intifa edilmesi, vakıf ve fukara hakkında ekin ekmek, ağaç dikmek suretiyle intifadan daha faideli bulunsa mütevelli, vakfın maliyle onda ebniye inşa ve icar edebilir. Bezzaziyye.
628 - : Bir kimse mütevellisi bulunduğu bir vakıf arşa üzerine bir bina yapınca veya dikince bakılır : eğer vakfın malından yapmış ise bu bina veya ağaç da vakıf olmuş olur. Gerek nefsi için veya vakıf için yapdığım söy-liyerek işhadda bulunmuş olsun olmasın müsavidir. Ve eğer kendi malından yapmış ve binaya veya ağaç diğmeğe başlıyacağı zaman kendi nefsi için yapdığım söyliyerek işhadda bulunmuş ise bina veya ağaç kendisinin olur. Fakat bina veya ağaç dikme zamanında işhad etmeyib sükût eylemiş ise bina ve ağaç vakfın olur.
Bir de bu hususda mescidler müstesna bir halde bulunur. Şöyle ki : bir mescidin harimine dikilecek ağaçlar, işhad bulunsun bulunmasın her halde mescide aid olur. Çünkü hiç bir kimse kendi nefsi için mescide ağaç dikemez. Rriüi Muhtar.
629 - : Bir kimse kendi vakfının mütevellisi olduğu halde kendi malından o vakıf üzerinde bir bina yapsa ağaç dikip yetiştirse bunlar, kendisinin malı olmuş olur, vefatında vârislerine intikal eder. Velev ki bina ve dikme zamanında bunları kendi nefsi için yapdığım söyliyerek işhadda bulunmuş olmasın. Kadıhan. [21]
Bir Vakfa Aid Varidatın Başka Bir Vakfa Sarf Ve Naklinin Caiz Olub Olmaması :
630 - : Cihetleriyle vâkıfları müttehid olan iki vakıf dan birinin fazla varidatını, gailesine zaaf arız olan diğer vakfın masarifine sarf etmek caizdir.
Meselâ bir kimse vakf etmiş olduğu bir medresenin tamiratı için bir akar, bu medresenin müderrislerinin vazifeleri için de diğer bir akar vakıf ve şart etdiği halde meşrut akarın gailesine bilâhare zaaf arız olub vazifelere kifayet edemez olsa tamirata meşrut olan akarın gailesi fazlasından be vazifele; -arf edilebilir. Çünkü bunlar, .bir şey gibidirler. Dürri Muhtar.
631 - : Cihetleri muhtelif olan iki vakıfdan birinin bir cihete meşrut olan gailesini, diğer vakfın masarifine sarfetmek caiz değildir. Velev ki vâkıfları müttehid olsun. Şaye3 mütevelli, sarf edecek olursa zamin olur.
Meselâ : bir kimse vakıf etdiği iki medreseden her birinin masrafı için bir akar vakf etmiş olsa bu medreselerden birinin akarının gailesi, diğer medresenin masrafına sarf edilemez.
Kezalik bir kimse bir mescid ile bir mekteb yapmış olsa bunlardan birine vakıf etmiş olduğu akarın gailesi, diğerine sarf edilemez.
Kezalik bir kimse biri süknaya, diğeri istiğlâle mahsûs olmak üzere flri menzil vakf etmiş olsa bunlardan birinin gailesi, diğerine sarf edilemez.
Kezalik iki kimseden her biri bir mescid yapmış oîsa birine meşrut akarın fazla varidatı, diğerine sarf edilemez. Dürri Muhtar, Reddi Muhtar.
632 - : Hayır müesseselerinden biri harab ve kendisinden istiğna hâsıl olunca varidatı, amn cinsinden olub varidatı az ve kendisine en yakın bulunan diğer bir hayır müessesesine hâkimin reyile sarf olunabilir.
Meselâ : vakıf bir imarethane harab olub müstağna anh bir hâle gelse vakıfakaratmın gailesi, amn yakinindeki diğer bir imarethaneye sarf edilebilir.
Kezalik bir dere üzerinde bulunan vakıf bir köprü, o vadideki sulann geçilib başka bir dereye akmasiyle müstağna anh olub o diğer derenin köprüsü tamire muhtaç bulunsa bakılır : Eğer bu ikinci köprü de âmmeye aid olub birinci köprüye kendisinden daha yakın ve âmmeye aid bir köprü bulunmazsa o birinci köprünün varidatını, bu ikinci köprüye sarf etmek caiz olur. Hindiyye.
633 - : Kiraya verilib gailesi bir cihete sarf edilmek üzere vakf edilmiş olan bir mahal, harab olsa, imamı Muhammede göre de vâkıfının mülküne avdet etmez, belki bunun yalnız ankazı avdet eder. Fetva bu veçhiledir. Arsası yine vakıf olarak kalır, çünkü bu arsadan velev az bir kira ile intifa edilmesi mümkündür. Reddi Muhtar.
634 - : İstiğlâle mahsus olmayan vakıf bir bina veya vakıf bir havz harab olub da tamiri mümkün olmamakla müstağna anh bir hâle gelse bunların yerleriyle nakazı, îmam Muhammede göre vâkıflarına veya vârislerine aid olur. Bunlar Tnaîûm ve mevcud olmayınca o vakıf yerler; lûkata hükmünde olarak fakirlere tesadduk edilir. Fakirler de bunları satarak seme-niyle intifa ederler. Hindiyye. îmam Ebu Yusüfün muhtar olan kavli ise buna muhaliidir. [22]
Vakıflar İçin İstidanenin Caiz Olub Olmaması
635 - : Bir vakıf namına istidanede bulunmak, yani ödünç para almak, veya veresiye bir mal satın almak caiz değildir. Meğer ki vakfın maslahatı için bu istidaneye ihtiyaç görülsün.
Söyle k: : bir vakfın akarı tamire muhtaç olduğu halde gailesi filhal mevcud bulonmasa bakılır :. eğer ihtiyaç halinde mütevellinin istidanede bulunması, vâkıf tarafından vakfiyyesinde zikr edilmiş, ise mütevelli, kendi kendine istidanede bulunarak vakfın tamiratına sarf edebilir. Fakat böyle bir şey zikr edilmemiş İse istidane hâkimin iznine tevakkuf eder, Binaenaleyh mütevelli, hâkimin reyini istihsal etmedikçe istidanede bulunamaz- Ten-kini Hâmidî, Reddi Muhtar.
Mezhebrie mutemed olan budur. Fakat bazı ulemaya göre mütevelli, zaruret tahakkuk edince hâkimin izni olmaksızın da istikrazda. bulunabilirbahusus hâkim, uzak bir mahalde bulunub da kendisine müracaat müteazziı olursa. Haniyye, Hayriyye.
636 - : Müstegaliâtı tamire muhtaç olub filhâl gailesi mevcut bulunmayan bir vakıf için rıbıhsız = faizsiz olarak istidane mümkün oldukça rıbıh ile istidane cihetine gidilemez. Fakat rıbıhsız istidane kabil olmayınca hâkimin emriyle ve muamelei §eriyye veçhile istidane caiz olur.
Binaenaleyh mütevelli, böylece istidane etdiği meblâğı vakfın tamirine kadri maruf olarak sarf edince bu meblâğ ile muayyen rıbhını - mukrize vermek için - bu vakfın müstakbel gailesinden istifa edebilir. Kendisi henüz istifa etmeden vefat edince vârisleri bunu biTisbat istifaya müstahik olurlar. Çünkü istidane edilmediği takdirde vakıf harab olub gidecekdir. Şerhi Vehbaniyye, Behcetül´fetâvâ.
637 - : Bir vakfın mütevellisi, o vakfın filhal gailesi mevcud olmamakla lüzum görülen tamirat ve mühimmatına hâkimin reyile ve vakfa rücu etmek şartiyle kendi malından -kaderi maruf bir meblâğ sarf etmiş bulunsa bu meblâğı hayatında kendisi, vefatından sonra da vârisleri vakfın gailesinden istifa edebilirler. Şu kadar var ki hâkimin izniyle ve rücu şartiyle sarf edilmiş olduğu beyyine ile sabit olmalıdır. Aksi takdirde mütevelli, müteberri olacağından vakfa rücu edemez. Tenkihİ Hâmidi.
638 - : Hademe ve mürtezikanın vazifelerini Ödemek için vakıf namına istidane caiz değildir. Mütevelli, bunlar için istidanede bulunacak oisa bunu kendi malından ödemesi lâzım gelir.
Fakat imam, hatib, müezzin gibi mesalihi mescidden bulunan hademenin vazifeleri için hâkimin reyile istidane tecviz edilm^şdr. Bu halde bununla vakfın gailesine rücu edebilir. Aksi takdirde mescidin muatta! kalmasına sebebiyet verilmiş olur. Tenkihi Hâmidî, Reddi Muhtar.
639 - : Bir mütevelli, vakfın imar ve ıslahı için gailesi mevcud iken kendi malından bir mikdar meblâğ sarf etse veya vakıf için bir şey satın alsa bu bir istidane sayılmaz. Bununla vakfın gailesine dıyaneten rücu edebilir, velev ki hâkimin reyi munzam bulunmasın. Şu kadar var ki vakfa rücu etmek niyyetiyle sarf etdiğine şahid ikame etmedikçe hu: babdaki iddiası hükmen kabul olunmaz. Reddi Muhtar.
640 - : Bir vakfı bir kimse, meselâ o vakfın müüteciri, müteveHisinin emriyle vakfa rücu etmek üzere kendi malından tamir edecek olsa bununla vakfa rücu edebilir. Fakat gerek mütevellinin ve gerk mütvelli tarafından mezun olan kimsenin vakfa rücuu şart etmeksizin kendi malından vakfın tamiratına sarf etdiği meblâğ, bir kavle göre teberru sayılır, bununla vakfa rücu edilemez. Diğer bir kavle göre de teberru sayılmaz. Bununla vakfa rücu edilebilir. Reddi Muhtar
(Hanbelî fukahasına göre bir mütevelli, hâkimin izni olmaksızın vakıf için bir maslahata mebni istidanede bulunabilir. Nitekim sair tasarrufatı da böyledir. Çünkü mütevelli, mütemendir. mutlakuttasarrufdur, hakkında izin ve i´timan sabitdir. Keşşafül´kına.) [23]
Cihetlerin Tevcihi :
641 - : İmamet, hitabet, müderrislik, vaizlik, kurralık gibi ilmi cihetlerin ve kayyımlık^ türbedarlık gibi bedenî cihetlerin ehil olmayanlara tevcihi caiz değildir.
Binaenaleyh böyle bir cihet, ehil olmayan bir kimseye tevcih olunsa uhdesinden ref ile ehline tevcih edilmesi hâkim üzerin vâcib olur.
Bir cihetin nâ ehle tevcihinde iki bakımdan zulm ve teaddî vardır: birisi, o cihetin ehil olmayana verilmesi, diğeri de o cihetden ehil olanın mahrum bırakılmasıdır. Hayrüddin.
642 - : Hademesinin azl ve nasbi´mütevellisine meşrut olan bir vakfın tevcihatma hâkim müdahale edemez. Çünkü hâkimin velayeti meşrutun lehin velayetinden müteahhirdir. ftİeğer ki mütevelli; cihetleri nâ ehle tevcih veya bir kimsenin uhdesindeki bir ciheti haksız yere ref etsin, o takdirde hâkim müdahale edebilir. Bahri Raik.
643 - : Bir zata tevcih edilen bir cihet refini mucib bir sebeb bulunmaksızın bilâhare başkasına da tevcih olunsa bu ikinci tevcih muteber olmaz. Fakat bir kimsenin uhdesindeki bir cihet, refini icab eden bir sebebden dolayı ref edilerek başkasına tevcih edilirse muteber olur. Artık o kimse, bu cihete müdahale edemez. Ali Efendi Fetâvası.
644 - : Cihetleri tevcih ve takrire memur olmayan bir hâkim, bir kimseye bir cihet için takrir ve tevcih hücceti verdikden sonra o cihet, veliy-yül´emrin beratiyle başkasına tevcih olunsa o kimse, mücerred hâkimin takririne mebni bu ciheti zabta´kadir olamaz. Behcetül´fetâvâ.
(Berat : bir zata bir cihetin tevcih veya bir vazifenin tahsis edildiğini veya bir rütbe ve imtiyazın verildiğini tasdik eden ferman demekdir. îlmiyye-ye verilen müderrislik cihet ve payesine «rüusi hümayun» denilmişdir.
Vaktiyle Türkiyede 2 Ramazanı şerif 1331 tarihli tevcihi cihat nizamnamesi muçebince imamet, hitabet, müderrislik, meşihat, ve kürsü şeyhliği ve enbiyayı izam hazeratınuı türbedarlığı ve haremeyni şerif eyn ve beytül´-makdis hademeliği ile tevliyet ve zaviyedarlık ciheti beratı âli ile ve maada cihatı ilmiyye evkaf nezaretince verilecek bir vesikai resmiyye ile ve berata muhtaç olmayan cihatı bedeniyye de kezalik evkaf nezaretince veya nezaret namına mahallî evkaf idarelerince verilecek vesaik ile tasarruf olunurdu.)
645 - : Hidematmın ifası bir zamana müsadif olan iki cihetin bir zat uhdesinde cem´i caiz değildir, iki camii şerifde hitabet gibi.
Binaenaleyh bir zata böyle iki cihet tevcih edilse bunlardan dilediği uhdesinde ibka edilerek diğeri elinden alınır.
(Düsturun üçüncü cildinde yazılı 1290 tarihine müsadif tevcihi cihat ni-zamna;nesinin yedinci maddesinde şöyle denümidir :
«Eda ve ifaıs bir zamana tesadüf eyliyen ve. yahut birinin hizmeti diğerinin hizmetim hakkiyle ifaya mani olan iki ciheti müstakille şahsı vahide t&vcih olunmaz.»)
646 - : Cihetlerin meşrutun lehlerindeki vasıflar, birer sarih şart mesabesindedir. Kendilerinde bu vasıfların bulunması aranır.
Binaenaleyh bir vasıf ile m utta sı f, bir sınıfa mensub zatlara meşrut edan cihetler, o vasfı haiz, o sınıfa dahil olmayan zatlara tevcih edilemez.
Meselâ : Hanefî fukahasma veya nakşibendî meşayihine meşrut olan bir cihet, Şafiî fukahasma, veya kadiri meşayihine tevcih edilemez. Tevcih edilecek olsa ref olunarak vâkıfın şartına riayet edilir. Çünkü vâkıfın şartı, şariin nassı gibi lâzurtürriayedir. Bahri Raik.
647 - : İmamet, müezzinlik, müderrislik gibi bir cihet, vefat eden mutasarrıfının o cihete ehl olan büyük evlâdına tevcih edilir. Başkasına. tevcih edilmesi lâik olmaz. Çünkü bununla maksadı şer´î hâsıl olmuş, ve cihet sahibinin hukukuna riayet edilmiş olur. Meğer ki o cihetin ayrıca bir meşrutun lehi bulunsun. Feyziyye, Hızanatürrivâyat.
Ramazanı Şerif 1331 tarihli cihat nizamnamesinde şöyle denilmişdir.
6 - Madde : Meşruta olan cihat, ehliyeti tahakkuk eden meşrutun lehine usuli şeriyyesine tevfikan tevcih olunur.
7. - Madde : Evkafı gayri sahihaya aid cihatin tevcihinde şartı vâkıfa riayet lâzım olmayıb gayri meşruta cihat gibi tevcih olunur.
8 - Madde : Meşrutiyet vech ile tasarruf olunmayan bir cihetin teVcihi lâzım geldikde müsabaka imtihanı bil´icra en ziyade isbatı ehliyet edenlere tevcih edilecekdir. Ancak babadan kalan postnişînliklerin evlâda tevcihi için bil´imtihan isbatı ehliyet kâfidir.
9 - Madde : Ciheti ilmiyye talibini meyanında icra kılınacak müsabaka imtihanında ehliyetde müsavi olanlar zuhur eder ve bunlar arasında mutasarrıfı sabıkın evlâdı dahi bulunursa tercih olunacaktır.
10. Madde : Maddei sabıkada beyan olunan ehliyeti mütasaviye erbabı meyanında mutasarrıfı sabıkın evlâdı bulunmazsa birinci deredede müteveffaya karabeti olan, ikinci derecede uhdesinde diğer cihet bulunmayan üçüncü derecede fakri hali bulunan tercih kılınır, dördüncü derecede kura medarı tercih ittihaz edilir.
11 - Madde : Büâ meşrutiyet tasarruf olunan ciheti İlmiyyeden birine tasarruf eden kimsenin vefatında kebir evlâdı bulunmaz veya. imtihanda kazanamazsa ciheti mezkûre sagîr oğlu "bulunduğu halde bilmüsabaka isbatı ehliyet eden şahsı ahar niyabetiyle sağiri mezkûre ve sağîri evlâdı müteaddid ise sinnen ekberine tevcih olunur.
12 - Madde : Tasarrufu meşrutiyet vech ile olmayan müteaddid cihati ümiyyenin mutasarrıfı kebir ve sagir evlâdım terk ederek vefat eyledikde cihati mezkûreden kebir oğullarının bilmüsabaka istihsal edebilecekleri birer adedinden maad kalacak cihet maddei sabıkaya tevfikan sagîr oğluna veya evlâdı sigarının sinnen ekberine tevcih edilir. Evlâdı kibarı müsabakada kazanamaz veya fazla kalan cihet, müteaddid olur iseı evlâdı sigarına e"h faidelilerinden birer adedi kura ile taksim olunur. Ve sagîr oğlu bir dane ise cihati mezkûreden en faidelisi ana verilerek diğerleri haricden bilmüsabaka ehliyet edenlere tevcih kılınır,
13 - Madde : kayyımlık, ferraşhk, türbedarlık gibi ciheti bedeniyyenin inhüâlinde mutasarrıfı sabıkın ehliyeti tahakkuk «den oğluna ve oğlu müteaddid olur ve ehliyetde müsavi bulunurlarsa ekberine ve oğlu ehil olmadığı veya sagir bulunduğu takdirde haricden ehil ve erbabına tevcih edilecekdir.
Madde : Sagîr iken uhdelerine binniyabe cihati ilmiyye tevcih edilmiş olanlar tariki tahsilde bulunmak şartiyle devr hanlık ve cüz´ hanlık ve emsali için yirmi ve imamet ve hitabet ve müezzinlik cihetleri için yirmi beş, ve müderrislik ve tevcih müsabakaya muhtaç olan sair cihetler için otuz yaşma kadar müsabaka imtihanı taleb edeceklerdir. On beş yaşına vâsıl oîub da tariki tahsilde bulunmayanların veya tariki tahsilde buîunub da zikr olunan cihat için muayyen olan sinleri tecavüz edinceye kadar a´zarı meşrua olmaksızın müsabakaya girmeyenlerin veya imtihanda müsabıkîarıyle müsavi dererecede leyakat ibraz edemiyenlerin uhdelerindeki cihat ref olunarak müsabakada kazananlara tevcih edilecekdir.) [24]
Cihetlerde İstinabenin Ve Ferağın Cereyanı :
648 - : Niyabete kabiliyeti olan cihetlerde hâkimin reyile istinabe, yani : naib, vekil tayin etmek caizdir.
Binaenaleyh bir kimse, velev ki ma´zur olmasın, uhdesinde bulunan imamet, ifta, tedris gibi bir cihetin hizmetini eda için eh] olan bir zatı hâkimin reyile vekil tayin edebilir. Hattâ sahih görülen bir kavle nazaran özrü şer´î mevcud olunca hâkimin reyi bulunmaksızın da istinabe caizdir.
Fakat hizmetini bizzat ifa etmesi vâkıf veya hâkim tarafından meşrut bulunan bir ciheti mutasarrıfı, mazur olmadıkça yerine başkasını vekil tayin edemez. Niyabeti kabil olmayan cihetlerde ise istinabe asla caiz değildir. Taallümi ilm gibi. Tahtavi. Tenkihi Hâmidi.
(Hanbelîlere göre de tedris, imamet, hitabet, ezan, bevvablık gibi hususlarda niyabet caizdir, velev ki vâkıf bundan neh yetmiş oisun. Şu kadar var ki naib. bunları edaya ehl olmalıdır. Keşşafül´kına.)
649 - : Bîr Özrden dolayı yapılan istinabe, cihet sahibinin muayyen vazifeyi almasına mani değildir. Bu halde vekâlet için bir ücret dermeyan edilmiş olunca vekil de vekâleti müddetince bu ücreti müvekkili olan cihet sahibinden alabilir. Çünkü bu vekâlet, bir nevi icare demekdir. Müteahhirini fukaha ise imamet, tedris, talimi kur´an gibi hususlar isticarı caiz görmüşlerdir.
Fakat istinabe özre müstenid olmaz veya cihet sahibinin bizzat hizmetde bulunması meşrut bulunursa bu cihet sahibi vekâlet müddetince muayyen vazifeye müstahik olmaz.
Şayed vâkıf, imamet ve tedris gibi bir cihetin vazifesini o cihetin hizmetini biifi´l ifa edene şart etmiş olursa o hizmeti gören vekil, bu vazifeye müstahik olarak bunu vakîfdan alabilir. Tahtavi, Reddi Muhtar. Tenkih.
650 - : Okumaya mübaşeret edecekleri ezanlar veya dualar mukabilinde bir camii şerifin müezzinlerine meşrut, müretteb olan vazifeye bu ezan ve duayı o müezzinler namına niyabeten ifa eden kimseler müstahik olurlar. Yoksa asıl olmaları itibariyle o müezzinler müstahik olmazlar. Çünkü bu vazife o hizmetlerin mübaşirlerine meşrut bulunmuşdur. Tenkihi Hâmidi. -
651 - : Bir cihet sahibinin ademi ehliyeti, istinabe için bir Özür teşkil etmez. Çünkü ehliyeti olmayan kimseye bir cihetin tevcihi esasen sahih değildir. Binaenaleyh uhdesine meselâ müderrislik tevcih edilen bir kimse, cahil bulunursa yerine bir âlim zatı vekil tayin etmekle tedris vazifesine müstahik olamaz. Tenkihi Hâmidî.
652 - : Bir kimse uhdesindeki bir ciheti hâkimin tevcihine iktiran etmek şartiyle başkasına ferağ ve o cihetden kasrı yed edebilir.
Fakat mefruğün îehin bu cihete ehliyeti hâkimin yanında tebeyyün etmeli, ve bu cihet mefruğün lehe hâkim tarafından tevcih edilmelidir. Böyle olmayınca ferağın hükmü olamaz. Çünkü böyle mücerred bîr ferağ, bir sebebi zayıfdır, hâkimin takriri inzimam etmedikçe sahih olamaz. Tenkih.
453 - : Cihetlerden, vazifelerden bîr mal mukabilinde nüzul caizdir.
Meselâ : bir kimse uhdesindeki bir imamet veya hitabet cihetini malûm bir bedel mukabilinde ve hâkimin huzurunda her veçhile ehil olan bir zata ferağ, hâkim de o ferağı takrir edebilir. Bu halde fariğ, bedeli ferağa müstahik olur.
Bu hususda fukahayı kiramın ihtilâfı vardır. Bazı fukahaya göre bu, şüfa-cİ3 olduğu gibi hukuki mücerrede kabilindendir, bundan bir bedel mukabilinde feragat, caiz değildir. Binaenaleyh mefruğün leh, bedeli ferağdan fariği ibrâi âm ile ibra etmese bilâhare bu bedeli andan istirdad edebilir. Şeyhül´islâm Ali Efendi merhum bu veçhile fetva vermisdir. Tenkihi Hâmidi.
Fakat diğer bazı fukahaya göre bu i´tiyaz. caizdir. Bu zevatın kavli, as-ph maslahatına daha muvafık görüldüğü cihetle bu kavil üzere amel olunması için Şurayı Devlet ve mülga Mecelle Cemiyeti ve Meclisi Tedkikatı Şer´iyye tarafından verilen karar üzerine 1295 recebi şerifinde bir irade sâ-dir olmuş, ve andan sonra bu kavi üzere fetva verilmişdir.
654 - : Bir cihet, bir bedel mukabilinde ve hâkimin huzurunda ferağ cdiidikden sonra mefruğün leh. ferağ bedeli kendisine geri verildiği takdirde ciheti fariğe iade edeceğine söz vermiş bulunsa bu sözü ifası lâzım gelmez. Çünkü böyle mücerred bir va´din ifasına - hukukan - mecburiyet yokdur. Fetavâyj Hayriyye. [25]
VAKIFLARA AİD TAMİRAT VE İNŞAATA,
SARFİYATA, İSTİDANEYE, CİHETLERE, VAZİFELERE MAHSUS UMUMİ MALÛMATI HAVİDİR.
İÇİNDEKİLER : Vakıflara aid tamirat ve inşaat. Bir vakfa aid varidatın başka bir vakfa sarf ve naklinin caiz olub olmaması. Vakıflar İçin istida-ne. Cihetlerin tevcihi. Cihetlerde istinabenin ve ferağın cereyanı. Cihetlerin muattal bırakılması. Vazifelerin aksamı ve mürtezikaya vakfın gailesinden vazifelerinin nasıl verileceği. [20]
Vakıflara Aid Tamirat Ve İnşaat
615 - : Vakıfların tamiratı vazifelerden mukaddemdir.
Binaenaleyh tamire muhtaç bulunan bir vakfın gailesi, evvelâ tamirine sarf edilir. Tamir yapılmadıkça vazifelere bîr şey verilmez. Vâkıf tarafından bu husus, şart edilmiş olsun olmasın müsavidir. Şayed mütevelli, gaileyi vazifelere sarf edib de tamir için bir şey kalmazsa vazifelere sarf ettiği meblâğı zamin olur. Çünkü vâkıfın maksadı, vakfının devamiyle gailesinin müeb-beden sarf edilmesidir. Bu maksadı ise tamir İle kabil olabilir. Bu halde imaret ciheti iktizaen meşrut bulunmuş olur. Artık mütevelli, tamiri takdim etmeyince vâkıfın iktizaen olsun şartına muhalefet etmiş, kendisine mevdu olan emanete teaddîde bulunmuş, âdeta müvekkilinin enirine muhalefet eden bir vekil hükmünde bulunuvermişdir. Hidaye, Ankaravî HâmişJ.
616 - : Bir vakfın gailesi bir camii şerifin yalnız imam ve hatibine meşrut bulunsa bu gaile, o camiin tamirine sarf olunamaz. Feyziyye.
Bir de imam, müezzin, ferraş, medrese müderrisi gibi hizmetlerinin mu-attaliyyetî zararı beyyini müsteizim olan hademei hayrat, imarete mülhaktırlar, ki bunlara «erbabı şeair» denir.. Binaenaleyh bir mescid. tamire muhtaç olub gailesi hepsine kifayet etmediği gibi bu hademeye vazifeleri verilmediği takdirde mescidin tatili lâzım gelecek olsa galiden bunların vazifeleri kesilemez. Belki gaile, tamirat ile beraber bunların vazifelerine - imkân nisbetinde - sarf edilir. Fakat hizmetlerinin devam etmemesinde zararı beyyin olmayan sair bir kısım hademeye bu tamir esnasında bir şey verilmez. Tenkihi Hâmiüı.
617 - : Gailesi fukaraya veya vâkıfın evlâdına meşrut olan bir vakıf haraba yüz tutunca mütevelli gailesinden evvelâ tamiratım yapar, sonra bir şey kalırsa anı da fukaraya veya evlâdı vâkıfa sarf eder, yoksa fukara veya vâkıfın evlâdı, buna muhalefet ederek gailenin tamamını aramızda ikti-sam ederiz diyemezler. Mülteka, Damad.
618 - : Medrese, mekteb gibi vakıf bir mahal, tamire muhtaç olduğu halde gailesi bulunmasa tamirine kâfi bîr mikdarının kiraya verilerek bedeliyle tamirini yapmak caiz olur, Mecmuai Cedide.
619 - : Süknası meşrut olan bir vakıf akar, tamire muhtaç oldukda bakılır. Eğer bu akarın gailesi vakıf dan tamir edilmesi vâkıf tarafından şart kılınmış ise bu akar, vakfın gailesinden tamir edilir, çünkü vâkıfların bu gibi şartlarına riayet icab eder. Ve eğer vâkıf tarafından böyle şart edilmemiş veya cart edilmiş ise de vakıfda gaile bulunmamış olursa bu akarı onun meşrutun îehi kendi malından teberrüan tamir eder.
Şayed meşrutun lehin tamire iktidarı olmaz, veya olur da tamirden kaçınırsa hâkim, o akarı mütevellisinin marifetiyle kirasına mahsuben tamir etmek ü-zeıc başkasına kiraya verir, tamir masraf ´kiradan ödenince bu akar yine meşrutun lehine iade edilir. Şerhi Vatı
620 - : Süknası meşrut bir vakıf akarda meşrutun lehi kendi mâlinden badana ve saire gibi meremmeti müstehleke kabilinden bazı tamirler yapsa bunlar her halde vakfa teberru olmuş olur. Çünkü bu gibi aynini ahz etmek mümkün veya vakfa zarardan hali olmayan şeyler, helak olmuş sayılır.
Fakat bir oda1 ilâvesi gibi meremmcü gayri müstehleke kabilinden bir şey ise bu kendisinin malı olur. vefatında da vârislerine mevrus olur.
Bu hr.ide o akar, bu meşrutun lehin vefatından sonra başka bir zata tevcih edilince o zat, bu ilâve edilen binanın kıymetini müteveffanın vârislerine vurı´î d binaya mâlik olur. Fakal bunu vermekden imtina etdiği takdirde o akar, ücretinden o binanın kıymeti temin ve tamamen vârislere ita edilinceye kadar hâkim tarafından başkasına kiraya verilir, badehu o zata iade ve tesüm olunur. Yoksa bu zat, o binanın hedm ve kal´ına razı olamaz. Is´af, Bahri Raik. C4ÛH) inci meseleye müracaat!.
621 - : Süknası iki kimse arasında müşterek bir vakıf hane harab olmakla bunların biri tamirden imtina edib diğeri hâkimin emriyle kendi ma-iından tamir eylese bu masrafını istifa etmedikçe diğeri bu hanede sakin olamaz. Abdurrahim fetâvası.
622 - : Bîr vakfın müsteciri, mütevellinin emriyle vakıfda tamirat ya-
pınca bakılır: Bu tamirat, damın kiremitlerini aktarmak, mecurun ıslahına ve halelden vikayesine aid şeyler ise masrafını vakfın gailesinden olmak üzere mütevelliden alabilir. Velev ki mütevelliden alması şart edilmiş olmasın. Fakat me´cur hanenin fırını tamir etmek, pislik çukurunu boşaltmak gibi mü-cerred müstecirin menafiine aid ise masrafını vakıfdan alamaz. Meğer ki alması şart edilmiş olsun. Tenkihi Hamîdi, Hayriyye.
623 - : îcareteynli bir vakıf yerin taksimi mümkün olmadığı veya vakıf hakkında muzir bulunduğu halde haraba yüz tutmakla hissedarlardan biri kirasına mahsuben malından tamir etmek, isteyib de diğer hissedarlar buna razı olmasalar, tamir etmek isteyen hissedar, hâkime müracaat eder. Hâkim rîe mütevellinin re´yile bu tamire ve masrafının kirasından istifasına izin verirse o hissedar, yapacağı tamir masrafından sair hissedarlara isabet eden mikdarı istif edinceye kadar bu akarı kiraya verib bedelini alabilir.
624 - : îcareteynli bir vakıf akarı, hissedarlarından biri diğerlerinin emri hâkimin izni olmaksızın kendi malından para sarf ederek tamir etse´ müteberri olmuş olur.
Binaenaleyh diğer hissedarların hisselerine isabet eden masrafı anlardan isteyemez. Fakat hissedarların emirleri ve kendilrine rücua muvafaket-leri ile veya görülen lüzumuna mebni hâkimin izniyle tamir etdiği takdirde anların hisselerine isabet eden masrafı kendilerinden isteyebilir. Nefakatü´´-hüiâsa.
625 - : Bir vakfın bizzat ayninden vücude gelen hâsılat, meselâ : mür:-hedim bir vakfın ankazı, o vakfın imaretine sarf edilir, m ür tezi kasın a sarf çdilemez. Çünkü bu, gaile kabilinden değil, mevkufun rakabesi cümlesindendir.
626 - : Vakıf müsakkafatın kadim vaziyetini tağyir caiz değildir. Meğer ki tağyir için bir zaruret ve vakıfça bir menfaat tahakkuk etsin. O takdirde hâkimin re´yi ve mütevellinin izniyle tağyiri caiz olur.
Meselâ : îcareteynli bir vakıf han, pek büyük olub zaman itibariyle kendisinin hali hâzırından kira ile istifade kabil olmasa da küçük kısımlara ayrılması ve bazı odalarının dükkân ittihaz edilmesi, maslahata muvafık, vakfı için faideli olduğu tahakkuk eylese bu hanın kadim vaziyetini bu veçhile ıslah etmesi için mutasarrıfına mütevellisi tarafından hâkimin reyüe izin verebilir.
627 - : Vakıf bir mezreayı mezreahkdan çıkararak üzerinde binalar, dükkânlar ve saire inşasiyle kiraya vermek caiz olmaz. Belki mezrea olarak istiğlâl olunması lâzım gelir. Fakat böyle vakıf arazi, beldenin hanelerine bitişik olub da üzerinde bina veya dükkân inşa edilmekle intifa edilmesi, vakıf ve fukara hakkında ekin ekmek, ağaç dikmek suretiyle intifadan daha faideli bulunsa mütevelli, vakfın maliyle onda ebniye inşa ve icar edebilir. Bezzaziyye.
628 - : Bir kimse mütevellisi bulunduğu bir vakıf arşa üzerine bir bina yapınca veya dikince bakılır : eğer vakfın malından yapmış ise bu bina veya ağaç da vakıf olmuş olur. Gerek nefsi için veya vakıf için yapdığım söy-liyerek işhadda bulunmuş olsun olmasın müsavidir. Ve eğer kendi malından yapmış ve binaya veya ağaç diğmeğe başlıyacağı zaman kendi nefsi için yapdığım söyliyerek işhadda bulunmuş ise bina veya ağaç kendisinin olur. Fakat bina veya ağaç dikme zamanında işhad etmeyib sükût eylemiş ise bina ve ağaç vakfın olur.
Bir de bu hususda mescidler müstesna bir halde bulunur. Şöyle ki : bir mescidin harimine dikilecek ağaçlar, işhad bulunsun bulunmasın her halde mescide aid olur. Çünkü hiç bir kimse kendi nefsi için mescide ağaç dikemez. Rriüi Muhtar.
629 - : Bir kimse kendi vakfının mütevellisi olduğu halde kendi malından o vakıf üzerinde bir bina yapsa ağaç dikip yetiştirse bunlar, kendisinin malı olmuş olur, vefatında vârislerine intikal eder. Velev ki bina ve dikme zamanında bunları kendi nefsi için yapdığım söyliyerek işhadda bulunmuş olmasın. Kadıhan. [21]
Bir Vakfa Aid Varidatın Başka Bir Vakfa Sarf Ve Naklinin Caiz Olub Olmaması :
630 - : Cihetleriyle vâkıfları müttehid olan iki vakıf dan birinin fazla varidatını, gailesine zaaf arız olan diğer vakfın masarifine sarf etmek caizdir.
Meselâ bir kimse vakf etmiş olduğu bir medresenin tamiratı için bir akar, bu medresenin müderrislerinin vazifeleri için de diğer bir akar vakıf ve şart etdiği halde meşrut akarın gailesine bilâhare zaaf arız olub vazifelere kifayet edemez olsa tamirata meşrut olan akarın gailesi fazlasından be vazifele; -arf edilebilir. Çünkü bunlar, .bir şey gibidirler. Dürri Muhtar.
631 - : Cihetleri muhtelif olan iki vakıfdan birinin bir cihete meşrut olan gailesini, diğer vakfın masarifine sarfetmek caiz değildir. Velev ki vâkıfları müttehid olsun. Şaye3 mütevelli, sarf edecek olursa zamin olur.
Meselâ : bir kimse vakıf etdiği iki medreseden her birinin masrafı için bir akar vakf etmiş olsa bu medreselerden birinin akarının gailesi, diğer medresenin masrafına sarf edilemez.
Kezalik bir kimse bir mescid ile bir mekteb yapmış olsa bunlardan birine vakıf etmiş olduğu akarın gailesi, diğerine sarf edilemez.
Kezalik bir kimse biri süknaya, diğeri istiğlâle mahsûs olmak üzere flri menzil vakf etmiş olsa bunlardan birinin gailesi, diğerine sarf edilemez.
Kezalik iki kimseden her biri bir mescid yapmış oîsa birine meşrut akarın fazla varidatı, diğerine sarf edilemez. Dürri Muhtar, Reddi Muhtar.
632 - : Hayır müesseselerinden biri harab ve kendisinden istiğna hâsıl olunca varidatı, amn cinsinden olub varidatı az ve kendisine en yakın bulunan diğer bir hayır müessesesine hâkimin reyile sarf olunabilir.
Meselâ : vakıf bir imarethane harab olub müstağna anh bir hâle gelse vakıfakaratmın gailesi, amn yakinindeki diğer bir imarethaneye sarf edilebilir.
Kezalik bir dere üzerinde bulunan vakıf bir köprü, o vadideki sulann geçilib başka bir dereye akmasiyle müstağna anh olub o diğer derenin köprüsü tamire muhtaç bulunsa bakılır : Eğer bu ikinci köprü de âmmeye aid olub birinci köprüye kendisinden daha yakın ve âmmeye aid bir köprü bulunmazsa o birinci köprünün varidatını, bu ikinci köprüye sarf etmek caiz olur. Hindiyye.
633 - : Kiraya verilib gailesi bir cihete sarf edilmek üzere vakf edilmiş olan bir mahal, harab olsa, imamı Muhammede göre de vâkıfının mülküne avdet etmez, belki bunun yalnız ankazı avdet eder. Fetva bu veçhiledir. Arsası yine vakıf olarak kalır, çünkü bu arsadan velev az bir kira ile intifa edilmesi mümkündür. Reddi Muhtar.
634 - : İstiğlâle mahsus olmayan vakıf bir bina veya vakıf bir havz harab olub da tamiri mümkün olmamakla müstağna anh bir hâle gelse bunların yerleriyle nakazı, îmam Muhammede göre vâkıflarına veya vârislerine aid olur. Bunlar Tnaîûm ve mevcud olmayınca o vakıf yerler; lûkata hükmünde olarak fakirlere tesadduk edilir. Fakirler de bunları satarak seme-niyle intifa ederler. Hindiyye. îmam Ebu Yusüfün muhtar olan kavli ise buna muhaliidir. [22]
Vakıflar İçin İstidanenin Caiz Olub Olmaması
635 - : Bir vakıf namına istidanede bulunmak, yani ödünç para almak, veya veresiye bir mal satın almak caiz değildir. Meğer ki vakfın maslahatı için bu istidaneye ihtiyaç görülsün.
Söyle k: : bir vakfın akarı tamire muhtaç olduğu halde gailesi filhal mevcud bulonmasa bakılır :. eğer ihtiyaç halinde mütevellinin istidanede bulunması, vâkıf tarafından vakfiyyesinde zikr edilmiş, ise mütevelli, kendi kendine istidanede bulunarak vakfın tamiratına sarf edebilir. Fakat böyle bir şey zikr edilmemiş İse istidane hâkimin iznine tevakkuf eder, Binaenaleyh mütevelli, hâkimin reyini istihsal etmedikçe istidanede bulunamaz- Ten-kini Hâmidî, Reddi Muhtar.
Mezhebrie mutemed olan budur. Fakat bazı ulemaya göre mütevelli, zaruret tahakkuk edince hâkimin izni olmaksızın da istikrazda. bulunabilirbahusus hâkim, uzak bir mahalde bulunub da kendisine müracaat müteazziı olursa. Haniyye, Hayriyye.
636 - : Müstegaliâtı tamire muhtaç olub filhâl gailesi mevcut bulunmayan bir vakıf için rıbıhsız = faizsiz olarak istidane mümkün oldukça rıbıh ile istidane cihetine gidilemez. Fakat rıbıhsız istidane kabil olmayınca hâkimin emriyle ve muamelei §eriyye veçhile istidane caiz olur.
Binaenaleyh mütevelli, böylece istidane etdiği meblâğı vakfın tamirine kadri maruf olarak sarf edince bu meblâğ ile muayyen rıbhını - mukrize vermek için - bu vakfın müstakbel gailesinden istifa edebilir. Kendisi henüz istifa etmeden vefat edince vârisleri bunu biTisbat istifaya müstahik olurlar. Çünkü istidane edilmediği takdirde vakıf harab olub gidecekdir. Şerhi Vehbaniyye, Behcetül´fetâvâ.
637 - : Bir vakfın mütevellisi, o vakfın filhal gailesi mevcud olmamakla lüzum görülen tamirat ve mühimmatına hâkimin reyile ve vakfa rücu etmek şartiyle kendi malından -kaderi maruf bir meblâğ sarf etmiş bulunsa bu meblâğı hayatında kendisi, vefatından sonra da vârisleri vakfın gailesinden istifa edebilirler. Şu kadar var ki hâkimin izniyle ve rücu şartiyle sarf edilmiş olduğu beyyine ile sabit olmalıdır. Aksi takdirde mütevelli, müteberri olacağından vakfa rücu edemez. Tenkihİ Hâmidi.
638 - : Hademe ve mürtezikanın vazifelerini Ödemek için vakıf namına istidane caiz değildir. Mütevelli, bunlar için istidanede bulunacak oisa bunu kendi malından ödemesi lâzım gelir.
Fakat imam, hatib, müezzin gibi mesalihi mescidden bulunan hademenin vazifeleri için hâkimin reyile istidane tecviz edilm^şdr. Bu halde bununla vakfın gailesine rücu edebilir. Aksi takdirde mescidin muatta! kalmasına sebebiyet verilmiş olur. Tenkihi Hâmidî, Reddi Muhtar.
639 - : Bir mütevelli, vakfın imar ve ıslahı için gailesi mevcud iken kendi malından bir mikdar meblâğ sarf etse veya vakıf için bir şey satın alsa bu bir istidane sayılmaz. Bununla vakfın gailesine dıyaneten rücu edebilir, velev ki hâkimin reyi munzam bulunmasın. Şu kadar var ki vakfa rücu etmek niyyetiyle sarf etdiğine şahid ikame etmedikçe hu: babdaki iddiası hükmen kabul olunmaz. Reddi Muhtar.
640 - : Bir vakfı bir kimse, meselâ o vakfın müüteciri, müteveHisinin emriyle vakfa rücu etmek üzere kendi malından tamir edecek olsa bununla vakfa rücu edebilir. Fakat gerek mütevellinin ve gerk mütvelli tarafından mezun olan kimsenin vakfa rücuu şart etmeksizin kendi malından vakfın tamiratına sarf etdiği meblâğ, bir kavle göre teberru sayılır, bununla vakfa rücu edilemez. Diğer bir kavle göre de teberru sayılmaz. Bununla vakfa rücu edilebilir. Reddi Muhtar
(Hanbelî fukahasına göre bir mütevelli, hâkimin izni olmaksızın vakıf için bir maslahata mebni istidanede bulunabilir. Nitekim sair tasarrufatı da böyledir. Çünkü mütevelli, mütemendir. mutlakuttasarrufdur, hakkında izin ve i´timan sabitdir. Keşşafül´kına.) [23]
Cihetlerin Tevcihi :
641 - : İmamet, hitabet, müderrislik, vaizlik, kurralık gibi ilmi cihetlerin ve kayyımlık^ türbedarlık gibi bedenî cihetlerin ehil olmayanlara tevcihi caiz değildir.
Binaenaleyh böyle bir cihet, ehil olmayan bir kimseye tevcih olunsa uhdesinden ref ile ehline tevcih edilmesi hâkim üzerin vâcib olur.
Bir cihetin nâ ehle tevcihinde iki bakımdan zulm ve teaddî vardır: birisi, o cihetin ehil olmayana verilmesi, diğeri de o cihetden ehil olanın mahrum bırakılmasıdır. Hayrüddin.
642 - : Hademesinin azl ve nasbi´mütevellisine meşrut olan bir vakfın tevcihatma hâkim müdahale edemez. Çünkü hâkimin velayeti meşrutun lehin velayetinden müteahhirdir. ftİeğer ki mütevelli; cihetleri nâ ehle tevcih veya bir kimsenin uhdesindeki bir ciheti haksız yere ref etsin, o takdirde hâkim müdahale edebilir. Bahri Raik.
643 - : Bir zata tevcih edilen bir cihet refini mucib bir sebeb bulunmaksızın bilâhare başkasına da tevcih olunsa bu ikinci tevcih muteber olmaz. Fakat bir kimsenin uhdesindeki bir cihet, refini icab eden bir sebebden dolayı ref edilerek başkasına tevcih edilirse muteber olur. Artık o kimse, bu cihete müdahale edemez. Ali Efendi Fetâvası.
644 - : Cihetleri tevcih ve takrire memur olmayan bir hâkim, bir kimseye bir cihet için takrir ve tevcih hücceti verdikden sonra o cihet, veliy-yül´emrin beratiyle başkasına tevcih olunsa o kimse, mücerred hâkimin takririne mebni bu ciheti zabta´kadir olamaz. Behcetül´fetâvâ.
(Berat : bir zata bir cihetin tevcih veya bir vazifenin tahsis edildiğini veya bir rütbe ve imtiyazın verildiğini tasdik eden ferman demekdir. îlmiyye-ye verilen müderrislik cihet ve payesine «rüusi hümayun» denilmişdir.
Vaktiyle Türkiyede 2 Ramazanı şerif 1331 tarihli tevcihi cihat nizamnamesi muçebince imamet, hitabet, müderrislik, meşihat, ve kürsü şeyhliği ve enbiyayı izam hazeratınuı türbedarlığı ve haremeyni şerif eyn ve beytül´-makdis hademeliği ile tevliyet ve zaviyedarlık ciheti beratı âli ile ve maada cihatı ilmiyye evkaf nezaretince verilecek bir vesikai resmiyye ile ve berata muhtaç olmayan cihatı bedeniyye de kezalik evkaf nezaretince veya nezaret namına mahallî evkaf idarelerince verilecek vesaik ile tasarruf olunurdu.)
645 - : Hidematmın ifası bir zamana müsadif olan iki cihetin bir zat uhdesinde cem´i caiz değildir, iki camii şerifde hitabet gibi.
Binaenaleyh bir zata böyle iki cihet tevcih edilse bunlardan dilediği uhdesinde ibka edilerek diğeri elinden alınır.
(Düsturun üçüncü cildinde yazılı 1290 tarihine müsadif tevcihi cihat ni-zamna;nesinin yedinci maddesinde şöyle denümidir :
«Eda ve ifaıs bir zamana tesadüf eyliyen ve. yahut birinin hizmeti diğerinin hizmetim hakkiyle ifaya mani olan iki ciheti müstakille şahsı vahide t&vcih olunmaz.»)
646 - : Cihetlerin meşrutun lehlerindeki vasıflar, birer sarih şart mesabesindedir. Kendilerinde bu vasıfların bulunması aranır.
Binaenaleyh bir vasıf ile m utta sı f, bir sınıfa mensub zatlara meşrut edan cihetler, o vasfı haiz, o sınıfa dahil olmayan zatlara tevcih edilemez.
Meselâ : Hanefî fukahasma veya nakşibendî meşayihine meşrut olan bir cihet, Şafiî fukahasma, veya kadiri meşayihine tevcih edilemez. Tevcih edilecek olsa ref olunarak vâkıfın şartına riayet edilir. Çünkü vâkıfın şartı, şariin nassı gibi lâzurtürriayedir. Bahri Raik.
647 - : İmamet, müezzinlik, müderrislik gibi bir cihet, vefat eden mutasarrıfının o cihete ehl olan büyük evlâdına tevcih edilir. Başkasına. tevcih edilmesi lâik olmaz. Çünkü bununla maksadı şer´î hâsıl olmuş, ve cihet sahibinin hukukuna riayet edilmiş olur. Meğer ki o cihetin ayrıca bir meşrutun lehi bulunsun. Feyziyye, Hızanatürrivâyat.
Ramazanı Şerif 1331 tarihli cihat nizamnamesinde şöyle denilmişdir.
6 - Madde : Meşruta olan cihat, ehliyeti tahakkuk eden meşrutun lehine usuli şeriyyesine tevfikan tevcih olunur.
7. - Madde : Evkafı gayri sahihaya aid cihatin tevcihinde şartı vâkıfa riayet lâzım olmayıb gayri meşruta cihat gibi tevcih olunur.
8 - Madde : Meşrutiyet vech ile tasarruf olunmayan bir cihetin teVcihi lâzım geldikde müsabaka imtihanı bil´icra en ziyade isbatı ehliyet edenlere tevcih edilecekdir. Ancak babadan kalan postnişînliklerin evlâda tevcihi için bil´imtihan isbatı ehliyet kâfidir.
9 - Madde : Ciheti ilmiyye talibini meyanında icra kılınacak müsabaka imtihanında ehliyetde müsavi olanlar zuhur eder ve bunlar arasında mutasarrıfı sabıkın evlâdı dahi bulunursa tercih olunacaktır.
10. Madde : Maddei sabıkada beyan olunan ehliyeti mütasaviye erbabı meyanında mutasarrıfı sabıkın evlâdı bulunmazsa birinci deredede müteveffaya karabeti olan, ikinci derecede uhdesinde diğer cihet bulunmayan üçüncü derecede fakri hali bulunan tercih kılınır, dördüncü derecede kura medarı tercih ittihaz edilir.
11 - Madde : Büâ meşrutiyet tasarruf olunan ciheti İlmiyyeden birine tasarruf eden kimsenin vefatında kebir evlâdı bulunmaz veya. imtihanda kazanamazsa ciheti mezkûre sagîr oğlu "bulunduğu halde bilmüsabaka isbatı ehliyet eden şahsı ahar niyabetiyle sağiri mezkûre ve sağîri evlâdı müteaddid ise sinnen ekberine tevcih olunur.
12 - Madde : Tasarrufu meşrutiyet vech ile olmayan müteaddid cihati ümiyyenin mutasarrıfı kebir ve sagir evlâdım terk ederek vefat eyledikde cihati mezkûreden kebir oğullarının bilmüsabaka istihsal edebilecekleri birer adedinden maad kalacak cihet maddei sabıkaya tevfikan sagîr oğluna veya evlâdı sigarının sinnen ekberine tevcih edilir. Evlâdı kibarı müsabakada kazanamaz veya fazla kalan cihet, müteaddid olur iseı evlâdı sigarına e"h faidelilerinden birer adedi kura ile taksim olunur. Ve sagîr oğlu bir dane ise cihati mezkûreden en faidelisi ana verilerek diğerleri haricden bilmüsabaka ehliyet edenlere tevcih kılınır,
13 - Madde : kayyımlık, ferraşhk, türbedarlık gibi ciheti bedeniyyenin inhüâlinde mutasarrıfı sabıkın ehliyeti tahakkuk «den oğluna ve oğlu müteaddid olur ve ehliyetde müsavi bulunurlarsa ekberine ve oğlu ehil olmadığı veya sagir bulunduğu takdirde haricden ehil ve erbabına tevcih edilecekdir.
Madde : Sagîr iken uhdelerine binniyabe cihati ilmiyye tevcih edilmiş olanlar tariki tahsilde bulunmak şartiyle devr hanlık ve cüz´ hanlık ve emsali için yirmi ve imamet ve hitabet ve müezzinlik cihetleri için yirmi beş, ve müderrislik ve tevcih müsabakaya muhtaç olan sair cihetler için otuz yaşma kadar müsabaka imtihanı taleb edeceklerdir. On beş yaşına vâsıl oîub da tariki tahsilde bulunmayanların veya tariki tahsilde buîunub da zikr olunan cihat için muayyen olan sinleri tecavüz edinceye kadar a´zarı meşrua olmaksızın müsabakaya girmeyenlerin veya imtihanda müsabıkîarıyle müsavi dererecede leyakat ibraz edemiyenlerin uhdelerindeki cihat ref olunarak müsabakada kazananlara tevcih edilecekdir.) [24]
Cihetlerde İstinabenin Ve Ferağın Cereyanı :
648 - : Niyabete kabiliyeti olan cihetlerde hâkimin reyile istinabe, yani : naib, vekil tayin etmek caizdir.
Binaenaleyh bir kimse, velev ki ma´zur olmasın, uhdesinde bulunan imamet, ifta, tedris gibi bir cihetin hizmetini eda için eh] olan bir zatı hâkimin reyile vekil tayin edebilir. Hattâ sahih görülen bir kavle nazaran özrü şer´î mevcud olunca hâkimin reyi bulunmaksızın da istinabe caizdir.
Fakat hizmetini bizzat ifa etmesi vâkıf veya hâkim tarafından meşrut bulunan bir ciheti mutasarrıfı, mazur olmadıkça yerine başkasını vekil tayin edemez. Niyabeti kabil olmayan cihetlerde ise istinabe asla caiz değildir. Taallümi ilm gibi. Tahtavi. Tenkihi Hâmidi.
(Hanbelîlere göre de tedris, imamet, hitabet, ezan, bevvablık gibi hususlarda niyabet caizdir, velev ki vâkıf bundan neh yetmiş oisun. Şu kadar var ki naib. bunları edaya ehl olmalıdır. Keşşafül´kına.)
649 - : Bîr Özrden dolayı yapılan istinabe, cihet sahibinin muayyen vazifeyi almasına mani değildir. Bu halde vekâlet için bir ücret dermeyan edilmiş olunca vekil de vekâleti müddetince bu ücreti müvekkili olan cihet sahibinden alabilir. Çünkü bu vekâlet, bir nevi icare demekdir. Müteahhirini fukaha ise imamet, tedris, talimi kur´an gibi hususlar isticarı caiz görmüşlerdir.
Fakat istinabe özre müstenid olmaz veya cihet sahibinin bizzat hizmetde bulunması meşrut bulunursa bu cihet sahibi vekâlet müddetince muayyen vazifeye müstahik olmaz.
Şayed vâkıf, imamet ve tedris gibi bir cihetin vazifesini o cihetin hizmetini biifi´l ifa edene şart etmiş olursa o hizmeti gören vekil, bu vazifeye müstahik olarak bunu vakîfdan alabilir. Tahtavi, Reddi Muhtar. Tenkih.
650 - : Okumaya mübaşeret edecekleri ezanlar veya dualar mukabilinde bir camii şerifin müezzinlerine meşrut, müretteb olan vazifeye bu ezan ve duayı o müezzinler namına niyabeten ifa eden kimseler müstahik olurlar. Yoksa asıl olmaları itibariyle o müezzinler müstahik olmazlar. Çünkü bu vazife o hizmetlerin mübaşirlerine meşrut bulunmuşdur. Tenkihi Hâmidi. -
651 - : Bir cihet sahibinin ademi ehliyeti, istinabe için bir Özür teşkil etmez. Çünkü ehliyeti olmayan kimseye bir cihetin tevcihi esasen sahih değildir. Binaenaleyh uhdesine meselâ müderrislik tevcih edilen bir kimse, cahil bulunursa yerine bir âlim zatı vekil tayin etmekle tedris vazifesine müstahik olamaz. Tenkihi Hâmidî.
652 - : Bir kimse uhdesindeki bir ciheti hâkimin tevcihine iktiran etmek şartiyle başkasına ferağ ve o cihetden kasrı yed edebilir.
Fakat mefruğün îehin bu cihete ehliyeti hâkimin yanında tebeyyün etmeli, ve bu cihet mefruğün lehe hâkim tarafından tevcih edilmelidir. Böyle olmayınca ferağın hükmü olamaz. Çünkü böyle mücerred bîr ferağ, bir sebebi zayıfdır, hâkimin takriri inzimam etmedikçe sahih olamaz. Tenkih.
453 - : Cihetlerden, vazifelerden bîr mal mukabilinde nüzul caizdir.
Meselâ : bir kimse uhdesindeki bir imamet veya hitabet cihetini malûm bir bedel mukabilinde ve hâkimin huzurunda her veçhile ehil olan bir zata ferağ, hâkim de o ferağı takrir edebilir. Bu halde fariğ, bedeli ferağa müstahik olur.
Bu hususda fukahayı kiramın ihtilâfı vardır. Bazı fukahaya göre bu, şüfa-cİ3 olduğu gibi hukuki mücerrede kabilindendir, bundan bir bedel mukabilinde feragat, caiz değildir. Binaenaleyh mefruğün leh, bedeli ferağdan fariği ibrâi âm ile ibra etmese bilâhare bu bedeli andan istirdad edebilir. Şeyhül´islâm Ali Efendi merhum bu veçhile fetva vermisdir. Tenkihi Hâmidi.
Fakat diğer bazı fukahaya göre bu i´tiyaz. caizdir. Bu zevatın kavli, as-ph maslahatına daha muvafık görüldüğü cihetle bu kavil üzere amel olunması için Şurayı Devlet ve mülga Mecelle Cemiyeti ve Meclisi Tedkikatı Şer´iyye tarafından verilen karar üzerine 1295 recebi şerifinde bir irade sâ-dir olmuş, ve andan sonra bu kavi üzere fetva verilmişdir.
654 - : Bir cihet, bir bedel mukabilinde ve hâkimin huzurunda ferağ cdiidikden sonra mefruğün leh. ferağ bedeli kendisine geri verildiği takdirde ciheti fariğe iade edeceğine söz vermiş bulunsa bu sözü ifası lâzım gelmez. Çünkü böyle mücerred bir va´din ifasına - hukukan - mecburiyet yokdur. Fetavâyj Hayriyye. [25]