- Ünite 9: Ulusal ordunun kurulması

Adsense kodları


Ünite 9: Ulusal ordunun kurulması

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Mon 20 December 2010, 01:25 pm GMT +0200
ÜNİTE 9.

Ulusal ordunun kurulması ve kurtuluş savaşı;
Bir devletin geleceğini güvenlik altına almak, ulusal çıkarları savunmak amacıyla başta askeri güç olmak üzere devletin ve ulusun maddi – manevi bütün olanaklarının ve kaynaklarının kullanılmasını gerektiren silahlı mücadeleye savaş denir.
TBMM kuruluncaya kadarki direnme hareketlerini ve Kuvayi Milliye etkinliğini savaş olarak nitelemek mümkün değildir. Bir devlet tarafından yönetilen, düzgün bir savaş durumunun alınması TBMM’nin kurulmasıyla mümkün olmuştur.
TBMM nin bir devlet olarak varlığı işgalci güçler tarafından hemen tanınmadı. Onlar için görüşülebilecek tek siyasi güç Osmanlı devleti idi.
TBMM’nin açılmasıyla yeni bir türk devleti kurulmuştu.
Ulusal egemenlik ilkesini her dönem savunan TBMM, aldığı çeşitli kararlar ve çıkardığı yasalarla Yunan tehlikesi karşısında yeni bir ordunun kurulması yolunda yoğun bir çaba içine girmişti.
22 haziran 1920’de Yunanlılar Milne Çizgisini aşarak, Batı Anadolu’da ilerlemeye başlamışlardı. Yunanların bu saldırıya iten nedenler şunlardı:
TBMMnin açılması ile Anlaşma Devletleri ve Yunanistan kesin tavırlarını artık koymak gereğini duymuştu.
San Remo’da imzalanacak barışla ilgili taslağa karşı direnişi kırmak
Türk ulusuna direnmenin anlamsız olduğunu göstermek.
Planlı yunan saldırısı ile, Kuvayi Milliye birliklerini dağıtıp kısa zamanda Alaşehir, Balıkesir, Bursa ve Uşak’ı ele geçirmişlerdi. Bu arada bütün Doğu Trakya da Yunan kuvvetlerinin eline geçmişti.
Yunan saldırısının tepkileri;
Kuvayi Milliye birliklerinin Yunan ileri harekatı karşısında tutunamayıp başarısız olması, TBMM’de büyük bir düş kırıklığı ve kızgınlık yarattı. Saldırı öncesinde Kuvayi Milliye birlikleri, TBMM Hükümeti Genelkurmay Başkanlığı’na bağlanmıştı. Ancak Kuvayi Milliye birlikleri, merkezden gönderilen subaylara değil, kendi şeflerine itaat ediyorlardı. Zaman zaman amaçlarının dışına çıkarak suçsuz insanlara zararlar verebiliyorlardı. Bu durumda halktan gelen tepkiler Kurtuluş Savaşı’nın aleyhine bir durum yaratıyordu. Ayrıca Kuvayi Milliye, yurtseverlikleri bir yana, savaş sanatından anlamayan insanlardan kuruluydu.
Aynı dönemde Osmanlı ordusunu canlandırmak da mümkün değildi. TBMM kurulur kurulmaz Kuvayi Milliye birliklerine belli ölçüde çeki düzen vermek için Milli Savunma ve Genelkurmay işlerini düzenlemeye başlamıştı. Ancak bu çabalardan sonuç alınamamış ve Kuvayi Milliye birlikleri Yunan saldırısı karşısında tutunamamıştı. Bu saldırının kolay gelişmesi Anlaşma Devletleri’ni de umutlandırmıştı.
Ulusal ordunun kurulmaya Başlaması; Kuvayi Milliye’nin Yunan saldırısı karşısında tutunamaması düzenli bir ulusal ordunun kurulmasının şart olduğunu ortaya çıkarmıştı. TBMM’nin ikna edilmesinden sonra hızla ordunun kurulmasına geçildi. Batı cephesi, bu yeni oluşturulmaya başlanan ordunun ihtiyaçlarına göre yeniden düzenlendi. Ordunun kurulmasıyla Mustafa kemal mücadeleyi halka mal etmek yolunda çok önemli bir adım atmış oldu.

Kaynak Sorunu; ordunun kurulması kolay degildir. Orduyu savaş için donatmak beslemek ve yönetmek daha da zordur. Oysa Osmanlı devletinde bırakınız Birinci Dünya Savaşı’nın gerektirdiği askeri teknolojiyi daha basit savaş ihtiyaçlarını giderecek hiçbir sanayi kuruluşu yoktu. Halkın eğitim düzeyi düşüktü. Ülkede doğru dürüst bir ekonomik etkinlik yoktu. Ulaşım büyük ölçüde yabancıların işlettiği demiryollarından ibaretti. Sağlık işleri içler açısıydı.
Tanzimat döneminden itibaren aydın meslek sahipleri yetiştirilmeye çalışılmış, yüksek okullar açılmıştı. Bu okullardan mezun olan üst düzey bürokratlar hekimler öğretmenler subaylar ülkenin geleceği üzerinde etkili olmaya başlamışlardır. Ancak hala bilgi üretilemiyordu. Aydınların büyük bir kısmı Trablusgarp, Balkan ve Birinci Dünya savaşlarında askere alındılar ve çoğu bu savaşlarda yaşamını yitirdi. Buna karşılık çok iyi yetişmiş türk subayları için bütün bu savaşlar deneyim kazanmalarına neden olmuştu. Kurtuluş savaşı sırasında yeni kurulan ordunun insan kaynakları açısından sorunu vardı. Halk uzun süren savaşlardan bıkmış ve yılgın bir durumdaydı. İkinci sorun orduyu donatmak sorunuydu. Askere alınacak insanların silahını cephanesini giysisini ve besisini sağlamak büyük sorundu. Ayrıca Osmanlı yönetiminin kışkırtmalarıyla çeşitli direnişler ortaya çıkmıştır. TBMM’nin kurulmasından sonra askere alma işleri sert önlemlerle hızlandırıldı ve istiklal mahkemeleri yoluyla başı bozukluk giderilmeye çalışıldı. TBMM’nin korkunç bir para sıkıntısı içinde olduğu bilinen bir gerçektir. Bu parasal sıkıntıyı atlatabilmek için; halktan bağış toplamak, bankaların elinde bulunan paralara el koymak, posta havalelerini geciktirmek gibi uygulamalara gidildi. Ayrıca İtalyanlardan ve Fransızlardan borç bile alındı. Yine İslam cemaatleri özellikle Hindistan Müslümanlara önemli miktarda paralar göndermişlerdi.

Siyasal Gelişmeler; Genel Olarak; TBMM’nin açılışını önleyemeyen Damat Ferit, bu olaya tepkisini 10 ağustos 1920’de Sevr Barışı’nı benimseyerek ortaya koydu. SEVR BARIŞI; Paris Barış Konferansı’nda, Anlaşma Devletleri’nin Osmanlı ülkesini paylaşma kararlarında olduklarının farkında olmayan Osmanlı yönetimi, barış çabalarına devam etmekteydi. Hatta sadrazamlığa getirilen Damat Ferit, Paris’teki barış görüşmelerine katılmışsa da bunda başarı sağlayamamıştı. Ancak TBMM’nin açılması için yapılan hazırlıklar gerek Damat Ferit’i gerekse Anlaşma Devletleri’ni harekete geçirmiş ve barış çalışmalarına hız verilmişti.
19 nisan 1920’de San Remo’da yapılan toplantıda Barış Taslağı hazırlandı. San Remo’da alınan kararlar Paris’e çağrılan Osmanlı temsilcisi Tevfik Paşaya sunuldu.
Tevfik Paşa’nın tepki gösterdiği bu taslak üzerinde görüşmelerin yapıldığı bir sırada Yunan saldırısı başladı 22 haziran 1920 Anlaşma Devletleri bu yolla hazırlanan taslağın kabul edilmesi için baskı yapıyorlardı. 10 ağustos 1920’de direnme gücü kalmayan Osmanlı, Padişahın yolladığı Saltanat Şurası tarafından, Paris’te, Sevr Barış Antlaşması’nı onayladı.

SEVR Antlaşması’na göre sınırlar;
Barış, Osmanlı devleti ile İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Belçika, Yunanistan, Hicaz, Polonya, Yugoslavya ve Çekoslavakya arasında imzalandı. bu barışa gore;
Irak, Lübnan ve Suriye bölgeleri Osmanlıdan ayrılıyor ve buralarda İngiliz ve Fransız manda yönetimi kuruluyordu.
Doğu anadoluda bir ermeni devleti ve bir özerk bölge kuruluyordu.
Batı Anadolu ve Doğu Trakya Yunanistan’a veriliyordu.
Boğazlar Anlaşma Devletleri’nin ortak yönetimine bırakılıyordu.

Egemenlik haklarını kısıtlayan hükümler;
***Osmanlı ordusu 50700 kişiyi geçmeyeçekti.*** Zorunlu askerlik uygulaması kaldırılacaktı. ***Azınlıklara çok geniş haklar verilecek ve bu konuda hükümet denetlenecekti.***Ekonomik, yönetsel ve yargısal kapütilasyonların kapsamı genişletilmişti. ***Osmanlı, savaştan zarar görenlere tazminat ödeyecekti.
İç anadolunun güney yarısı, Akdeniz Bölgesi ve yunanlılara bırakılan ege kesimi dışında bütün Anadolu İtalyanların,
Silifke, Kayseri, Tokat, Mardin çizgisi içinde kalan bölge Fransızların,
Mardin’in doğusu da İngilizlerin nüfus bölgesi olacaktı.

Sevr Barışının Değerlendirilmesi;
Sevr Barışı’nda Misakı Milli’ye hiçbir biçimde saygı gösterilmemişti. TBMM’nin anlaşmaya tepkisi çok sert oldu. Anlaşma tümüyle reddedildi. Barışı imzalayanlar ve onaylayanlar vatan haini ilan edildi. Böylesi ağır bir barış, türk ulusunun direnme bilincini artırmıştır.

SEVR BARIŞINDAN SONRAKİ GELİŞMELER;
İç Durum;
Sevr Barışı’nın imzalanması TBMM üzerinde olumsuz etki yapmadığı gibi mücadele hırsını ve azmini şiddetlendirmişti. Ancak Barış sonrasında Damat Ferit’in kışkırtmalarıyla ayaklanmalar yeniden başladı. Düzce, Yozgat ve Konya’da yeniden ayaklanmalar başladı.
Diğer yandan ulusal orduya katılmak istemeyen Kuvayi Milliyeciler sorun çıkarmaya başlamışlardır. Kuvayi Milliyecilerin çıkardığı en önemli ayaklanma Demirci Mehmet Efe’nin başkaldırısıydı . Diger yandan bazı Kuvayi Milliyeciler halka sert davranıyorlardı.
Bütün bunların yanında doğuda Ermeni ilerleyişi devam ediyordu. Ayrıca Güney’de Fransızlara karşı yürütülen direniş sürüyordu.

DIŞ İLİŞKİLER;
TBMM hükümeti 1920 sonbaharına kadar batılı devletlerle ilişki kurmadı bu süre zarfında Rusya’daki yeni yönetimle ilişkiye geçilmişti. Çarlık taraftarlarını destekleyen Anlaşma Devletleri’nin, boğazlara ve İstanbul’a egemen olmasını çıkarlarına uygun görmeyen Sovyet Rusya da TBMM hükümeti ile ilişkilerini geliştirmeye başladı.. Bunun sonunda iki yeni rejim kadrosu arasında yakınlaşma başladı. TBMM Dışişleri Bakanının Moskova’da yaptığı görüşmeler sonrası Sovyet Rusya Misakı Milli’yi tanıdığını açıkladı. TBMM ordularının Ermenistan üzerinde sağladığı zaferden sonra ilişkiler iyice gelişti.

Ermeni Sorunu;
Ermeniler, Kafkasya’nın güneyinden başlayarak Çukurova’ya kadar uzanan geniş bir bölgede dağınık bir şekilde yaşamaktaydılar. Osmanlı sınırları içinde yıllarca huzur ve barış içinde yaşayan Ermeniler 19. yüzılın sonlarına doğru Ruslar ve İngilizlerin kışkırtmalarıyla Osmanlı yönetimine baş kaldırmaya başladılar.
Rusyanın amacı, Osmanlı devletini zayıflatarak boğazlar yoluyla Akdeniz’e, Doğu anadoluya ve oradan da Basra körfezine inmekti.
İngilizler ise Rusya’yı yalnız bırakmamak ve Ermenileri kendi taraflarına çekmek için müdahale etmeye başlamıştı. 20. yüzyılın başlarında İngiliz-rus yakınlaşması sonunda kışkırtmalar daha da arttı. Ancak Ermeni halkının büyük bir kısmı bu olaya karışmadı.
Rusya’da eğitilen Ermeni Çeteciler terör eylemlerinde bulunmuşlardı. Birinci Dünya Savaşı sırasında, Doğu da Ermeni yıkıcı faaliyetlerinin artması üzerine 1915 yılında bölgede yaşayan Ermeniler başka yerlere göçe tabi tutuldu.
Bu göç esnasında Ermeniler; Suriye ve Lübnan’a yerleştirildiler. 1917 yılındaki Bolşevik ihtilali sonrasında, Ruslar Kafkasya’yı boşalttı. Bu olaydan kısa bir süre sonra bölgede Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan devletleri kuruldu.
Mondros Ateşkesi’nin imzalanmasından sonra ise Osmanlı orduları Kafkasya’yı ve Doğu Anadolu’nun sınır bölgelerini boşalttılar.Bu durumdan istifade eden Ermeniler, türk birliklerinin çekildikleri yerleri işgal etmeye başladılar. Bu durumda Ermenistan ile bir savaş kaçınılmaz oldu.
Paris Barış Görüşmeleri’ne katılan Ermeniler Kafkasya’dan Çukurova’ya kadar uzanan bölgeyi istemişlerdi. Sevr Barışı ile bu bölgenin büyük bir kısmı Ermenilere bırakılmıştı.
TBMM’nin açılmasından sonra artan Ermeni saldırıları karşısında Doğu Cephesi kuruldu ve komutanlığına Kazım Karabekir Paşa getirili. Böylece düzenli ordunun ilk cephesi açılmış oldu.
Ermenilere karşı yürütülen karşı harekat sonunda 2-3 Aralık 1920’de taraflar arasında Gümrü Barışı imzalandı . Gümrü barışı ile; Ermenistan bugünkü doğu Anadolu sınırımızı tanıdı. Sevr anlaşmasını geçersiz saydığını açıkladı. Tbmm hükümeti topraklarından ayrılan Ermenilerin üç yıl içinde geri dönebilecekleri Kabul edildi. Ermenistan Türkiye’ye karşı düşmanca tutum içine girmeyeceğini kabul etti. Buna karşılık TBMM hükümeti de istenildiği takdirde ermenistana askeri ve siyasi yardım etmeyi kabullendi.

Gümrü Barışı’nın nitelikleri; TBMM hükümetinin hem askeri hem de siyasi ilk başarısıdır. Tbmm hükümeti doğuda düzenli bir savaş yürütmüş ve kazanmıştır. Ermenistan’ın Türkiye’ye karşı olan tutumu olumlu bir çizgiye gelmiştir. Ermeniler türk toprakları üzerindeki isteklerinden vazgeçmiştir. Ermeni sorunu denilen yapay sorun kapanmıştır. Bu barışla TBMM, devletlerarası alanda varlığını ilk kez kanıtlamıştır. Osmanlı devleti deyimi hiç geçmemiş, tarihte ilk kez bir türk devleti uluslar arası bir antlaşmada Türklüğünü vurgulamıştır.

Gümrü Barışı’ndan sonra 23 şubat 1921’de Gürcistan ile Barış Antlaşması imzalandı. Ardahan ve Artvin geri alındı. Ayrıca Batum’da türk tarafına geçtiyse de barışın kalıcılığı açısından sonra burası Rusya’ya verildi. Gümrü Barışı ile Doğu Cephesi kapandı. Bunun sonunda, batıda Yunanlılara ve güneyde Fransızlara karşı daha etkin bir mücadele verilmeye başlandı.


HATIRLATMALAR;
22 haziran 1920 de başlayan yunan saldırısının amacı Sevr Antlaşması’nın taslağının kabul edilmesini sağlamaktı.
Kuvayi Seyyare Çerkes Ethem’in birliklerine verilen isimdir.
Sevr Barış Anlaşması, padişah tarafından kurulan Saltanat Şurası tarafından onaylanmıştır.
Kuvayi Milliye’den sonra düzenli ordu kurulmuştur.
İtalya’nın San Remo kentinde Sevr Barış Anlaşmasının taslağı üzerine görüşmeler yapılmıştır.
İşgallere karşı Kurtuluş Savaşı TBMM’nin kurulmasıyla başlamıştır.
San Remo ve Paris’te belirlenen Sevr Barış taslağını Osmanlı’ya kabullendirmek için Yunan saldırıları başlamıştır.
Sevr’e göre Arap toprakları, İngiliz ve Fransız mandası olarak bırakılmıştır.
TBMM, Sevr Barış Antlaşması’nı tümden reddetmiştir.
Sevr Barışı’nın Osmanlı devleti açısından hükümsüz olmasının nedeni parlemento tarafından onaylanmamasıdır.
Kuvayi Milliyecilerin çıkardığı en büyük ayaklanma Demirci Mehmet Efe Ayaklanması’dır.
Boğazların ve Anadolu’nun batılı emperyalistlerin eline geçmesini istemeyen ve Türk Kurtuluş Savaşı’na destek veren devlet Rusya’dır.
Kars, Ardahan ve Batum; Berlin anlaşmasıyla Ruslara verilmiştir.
Düzenli ordunun ilk büyük başarısı Doğu’da Kazım Karabekir komutasında Ermenilerle yapılan savaş olmuştur.
Osmanlı topraklarında yaşayan Ermeniler, İngiltere ve Rusya’nın kışkırtmalarıyla ayaklandılar.