- Ünite 9 Soru-Cevap Ders Özetleri

Adsense kodları


Ünite 9 Soru-Cevap Ders Özetleri

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Wed 16 April 2014, 10:38 am GMT +0200
ÜNİTE 9 – İSLÂM BORÇLAR HUKUKU-II (AKİT ÇEŞİTLERİ)

S.   AKİT NE DEMEKTİR?
C.   Akit sözlükte; bağlamak, rabtetmek, düğüm yapmak, bir şeyin iki ucunu birbirine bağlamak gibi anlamlara gelir. Bu bağ maddi nitelikli olabileceği gibi manevi nitelikli de olabilir. Mesela, ipi bağlamak maddi nitelikli olmasına karşılık, satışı bağlamak manevi nitelikli bir durumdur. Çünkü akitlerdeki bağ sözü ile değişik türde tasarruflar kastedilmektedir.

S.   İSLÂM HUKUKU’NA GÖRE AKİT NASIL ADLANDIRILIR?
C.   İslam hukukunda akd kelimesi, birisi genel diğeri ise özel olmak üzere iki anlamda kullanılmıştır:
•   Genel anlamda akit: Kişinin yapmaya yöneldiği her çeşit tasarruf ve borçlanmadır ki, bu bir nevi tasarruf ile aynı anlama gelir. Fakihlerin çoğunluğu akdi bu anlamda tanımlamışlardır.
•   Özel anlamda akit: İcap ve kabulün akde konu olan şey üzerinde meşru şekilde birleşmesidir. Bu genelde Hanefilerin benimsediği bir tanımdır. Mecelle akdin tanımını şu şekilde yapmıştır: "Tarafeynin bir hususu iltizam ve taahhüt etmeleridir ki, icap ve kabul irtibatından ibarettir." Hanefilerin tanımı ile Mecelle'nin tanımı birbirine oldukça yakındır. Zaten İslam hukukçularının terminolojisinde akit, Mecellenin tarif ettiği gibidir.
BEY’ AKDİ

S.   BEY' VE BEY’ AKDİ?
C.   Bey’: Mübadele, malı mala değişmektir.
   Bey’ Akdi: Mübadele, Alım- Satım üzerine kurulu akit.
   
S.   BEY’ AKDİ’NİN İSTİLAHLARI?
C.   Bey’ Akdi’nin istilahları:
•   Bayi' :    Satıcı,
•   Müşteri :    Satın alan,
•   Mebi’ :    Satılık mal,
•   Semen :    Pazarlık neticesinde üzerinde anlaşılan fiyat,
•   Kıymet :    Mebi’in hakiki değeri,
•   Akdin mahalli :    Mebi’

S.   BEY’ AKDİ’NİN ÖZELLİKLERİ?
C.   Bey' akdinin meşrûiyyeti, Kitap, sünnet ve icma ile sabittir.
•   Akdi yaparken şahit bulundurmak şart değildir. Zahirîlere göre şahit tutmak ve alışverişi -veresiye olması takdirinde- kayıt altına almak şarttır. Bunlar yapılmayacak olursa Allah'a isyan edilmiş olur. Delil olarak müdâyene âyetini getirirler.
•   Veresiye satış caizdir. Alışveriş götürü (mücazefe) usûlü ile de yapılabilir. Tabii ki bu tip alışverişte ribaya düşmemeye dikkat edilmelidir.
•   Örfte, mebiin şâmil olduğu her şey akit anında zikredilmese bile bey'e dahil olur. Aynı şekilde mebiin avadanlığından olan şeyler ve ondan ayrılmamak üzere kendisine (ittisal-i kararla) yapılan ilaveler de -zikredilmeksizin- bey' akdine dahil olur.

S.   BEY’ AKDİ ÇEŞİTLERİ?
C.   Bey’ Akdi Çeşitleri:
A.   Kazanılacak Kârın Zikrine Göre
B.   Yapılan Muameleye Göre
C.   Yapılan Zamana Göre
D.   Bedellerin Durumuna Göre

S.   KAZANILACAK KÂRIN ZİKRİNE GÖRE BEY’ AKDİ?
C.   Kazanılacak Kârın Zikrine Göre:
1.   Müsâveme: Pazarlık yapılmak suretiyle yapılan alışveriştir. Müşteriye ne kadar kar edildiği söylenmez. Halk arasında en çok yapılan alışveriş şekli.
2.   Murabaha: Maliyet ile kârın miktarını müşteriye söyleyerek yapılan alışveriştir. Müşteri, aldanacak olursa, akdi feshedebilir ki buna "Hıyanet Muhayyerliği" denir.
3.   Tevliye: Malı sadece maliyetine satmaktır. Masraflar da maliyete eklenir.
4.   İşrâk: Tevliyenin kısmî olanıdır.
5.   Vazîa: Maliyetinden daha az bir miktara satmak.

S.   YAPILAN MUAMELEYE GÖRE BEY’ AKDİ?
C.   Yapılan Muameleye Göre:
1.   Mün'akit: gerekli şartları kendisinde bulunduran akittir.
2.   Gayri mün'akit: İn’ikad şartlarnı kendisinde bulundurmayan akittir.
3.   Nafiz: başkasının hakkının karışmadığı akittir. 2’ye ayrılır:
a.   Lâzım: İçerisinde muhayyerlik bulunmayan akittir.
b.   Gayri Lâzım: Muhayyerlik bulunan akittir.
4.   Gayri Nafiz (Mevkuf): Başkasının hakkının karıştığı akittir.
5.   Bâtt: Kesinlik kazanmış ve her işi bitmiş olan alışveriş çeşididir. Nafizle aynı manayı ifade eder. Muamelelerde aslolan budur.
6.   Telcie: Bir hileye başvurarak yapılan akid.
7.   Vefâen Bey' (el-Bey'u bi'l-Vefa): Bâyiin "Bu malı sana sattım, semenini iade ettiğim an mal yine benimdir" denen akid caiz muamele ve emânet gibi isimler de verilmiştir. Müşterinin istifade etmesi yönünden caiz iki tarafın bunu feshedebilme yetkisine sahib olması yönünden fâsid, müşterinin bir başkasına aynı mebii satamaması yönünden rehin hükmündedir. Hanefilerce rehin olma yönü ağır basmaktadır.
8.   Bey' bi'l-İstiğlâl: bayi' müşteriye, "Bu malı satın aldıktan sonra bana kiraya vermen şartıyla sana sattım Hanefi ve Şafii esaslarınca fâsid olması gerekirken Hanefi kaynaklarda fesadı üzerinde pek durulmamıştır.
9.   Sahih: Aslen de vasfen de meşru olan bey’ akdidir.
10.   Bâtıl: Aslen meşru olmayan akittir
11.   Fâsid: Vasfen meşru olmayan akittir.
12.   Bey'u'l-îyne (el-îyne): Bayiden mebii veresiye alıp aynı mecliste evvelki semenden noksan bir para ile peşin olarak geri satmaktır. eğer üçüncü kişi karışmaksızın sadece bayi' ve müşteri arasında yapılıyorsa riba olacağından caiz değildir. Ama alınan mal üçüncü kişiye satılıyorsa caizdir.

S.   YAPILAN ZAMANA GÖRE BEY’ AKDİ?
C.   Yapılan Zamana Göre Bey’ Akdi:
1.   Mekruh: Cuma günü ezan okunurken başkası mebii almak için pazarlık ederken atılıp o mala alıcı olmak.
2.   Mubah: Yasaklanan vakit ve durumlar dışında alışveriş yapmak.

S.   BEDELLERİN DURUMUNA GÖRE BEY’ AKDİ?
C.   Bedellerin Durumuna Göre Bey’ Akdi:
1.   Mutlak Bey’: Parayı mal ile
2.   Mukayaza (Trampa): Malı mal ile
3.   Sarf (Para Bozma): Parayı para ile değiştirmek,
4.   Selem: Parayı peşin verip malı veresiye almak
5.   İstisna: Sipariş vermek

SARF AKDİ
S.   SARF VE SARF AKDİ?
C.   Sarf: Altın ve gümüş gibi aslen nakit olan maddelerden birini yine kendisiyle veya diğeriyle değiştirmek.
   Sarf Akdi: Para bozma üzerine kurulan akit.

S.   SARF AKDİ’NİN ÖZELLİKLERİ?
C.   Sarf akdinde:
*   Birbiriyle değiştirilecek olan nakitler aynı cinsten ise ağırlıkça ve miktarca birbirine eşit olması şart olduğu gibi peşin olarak alınıp verilmesi de şarttır. Ama ayrı ayrı cinslerden olursa sadece peşin olması şartı vardır. Sarf akdinde alışverişin peşin olmasının şart olduğunda ulema ittifak etmiştir. Mesela gümüş gümüşle değiştirildiği zaman hem aynı mecliste alınıp verilmesi hem de değiştirilen gümüşlerin birbirine eşit olması lâzımdır. Fakat altın gümüşle değiştirildiği zaman gümüş miktarca altından fazla olabilir. Ama peşin olarak alınıp verilecektir.
*   Değiştirilen maddelerin eskisi ile yenisi arasında fark olmadığı gibi aynı cins maddeler değiştirilirken fazladan bir de işçilik masrafı almak haramdır. Yine bu maddelerin külçesi, basılmışı ve işlenmişi arasında da fark yoktur.
*   Sarf muamelesinde, alışverişin peşin olması nasıl gerekliyse, peşin olmasına mâni olacak her türlü şarttan da uzak durulması öylece gereklidir. Buna göre mesela şart muhayyerliğiyle veya veresiye olarak yapılan sarf akdi, ribaya sebebiyet verdiği için fâsid olur. Sarf akdinde, taraflar değiştirdikleri nakitleri henüz kabzetmeden üzerinde tasarrufta bulunamazlar.

SELEM AKDİ
S.   SELEM VE SELEM AKDİ?
C.   Selem: vermek ve teslim etmek mânâlarına gelir.
Selem Akdi: Semen peşin, mebi' veresiye olmak şartıyla yapılan akittir.
*   Muacceli, müeccel mukabilinde almak
*   Selem; semen üzerinde hemen, mebi’ üzerinde sonradan mülkiyeti gerektiren akdin adıdır.
*   Selem, muayyen bir müddetin bitiminde teslim edilmesi şartıyla zimmette mevsûf bulunan bir mebi' karşılığında bir mal (semen) vermektir.
*   Selem müecceli, muaccele satmak yani peşin para ile veresiye mal almaktır.
*   Şâfıîler de aynı mânâda bir tarif yaparlar fakat "Selem lafzıyla" kaydını zorunlu olarak ifade ederler. Bununla onlar, selem akdinin sadece selem" sözüyle mün'akit olacağını kasdederler. Lâkin bu şekilde bir tarife itiraz eden ve "selem" lafzıyla olması şart değildir, diyen Şafiî müctehidler de çıkmıştır.

S.   SELEM AKDİ’NİN İSTİLAHLARI?
C.   Selem Akdi’nin istilahları:
•   Rabbu's-Selem :    Müşteri,
•   Mûslemün ileyh :    Bayi',
•   Mûslemün fîh :    Satılacak mebi',
•   Re'sü mâli's-Selem :    Peşin ödenen semen.
•   Akdin mahali :    Mûslemün fîh,

S.   SELEM AKDİ’NİN ÖZELLİKLERİ?
C.   Selem akdinin meşrûiyyeti, Kitap, sünnet ve icma ile sabittir. Selem akdi, mâdûmun satışı olduğu için kıyasa muhaliftir. Ancak Kitap ve sünnet delilleriyle istihsanen caiz olmuştur.
•   Re'sül-mâl’in nakit olması şart değildir. Diğer mallardan da olabilir. Ancak iki bedelin, aralarında vade sebebiyle riba tahakkuk etmeyecek mallardan olması gerekir.
•   Mûslemün fîh’in akit anından teslim anına kadar ortalıkta mevcut bulunmasının şartiyetinde ihtilaf edilmiştir. Sevrî, Evzaî, Ebû Hanife ve diğer re’y ehline göre mûslemün fîhîn, akdin yapılışından teslim vaktine kadar çarşı ve pazarda satılır olması yani daimî olarak mevcut ve teslimine güç yetirilebilir (makdûru't-teslim) olması şarttır. Fakat Şafiiler, Hanbelîler ve Mâlikîler bunu şart koşmamışlardır.
•   Vakti geldiği halde, müslemün ileyh malı teslim edemeyecek olursa Züfer, Şafiî ve Kerhi'den bir rivayete göre akit bâtıl olur. Bu durumu kabzdan önce mebi’in helakine, dolayısıyla bey' akdinin bâtıl olmasına benzetmişlerdir. Ebû Hanife ve İmameyn ise, bu durumda rabbu's-selem muhayyerdir, dilerse akdi fesheder, dilerse müslemün ileyhin, malı teslim edeceği vakti bekler, demişlerdir.

İSTİSNA’ AKDİ
S.   İSTİSNA’ VE İSTİSNA’ AKDİ?
C.   İstisna’: bir şeyi yapmayı talep etmek.
İstisna’ Akdi: belli bir bedel karşılığında bir kimsenin sanat erbabıyla bir eşya yaptırmak için anlaşmasıdır. Mesela bir ayakkabıcıya veya bir marangoza gidip belli ölçüler ve fiyatlar dâhilinde ayakkabı veya pencere siparişi vermek ve bunun üzerine anlaşmak birer istisna akdidir.

S.   İSTİSNA’ AKDİ’NİN İSTİLAHLARI?
C.   İstisna’ Akdi’nin ıstılahları:
•   Sâni' :    İşi yapan sanatkâr,
•   Mustasni' :    İşi yaptıran,
•   Masnû' :    Yapılan iş, sipariş.
•   Akdin mahalli :    Masnû'.

S.   İSTİSNA’ AKDİ’NİN ÖZELLİKLERİ?
C.   İstisna’ akdi:
*   Masnû', akit sırasında henüz mevcut olmadığı için satışı ve dolayısıyla istisna' akdi kıyasa muhaliftir. Fakat ihtiyaçtan dolayı -istihsânen- caiz kılınmıştır. Meşruiyetinde ulema ittifak halindedir.
*   İsitsna' akdinde müddet tayin edildiği takdirde Ebû Hanife'ye göre akit, seleme dönüşür.
*   İstisna' bedelini mustasni’in peşinen ödemesi gerekmez.

İCARE AKDİ
S.   İCARE VE İCARE AKDİ?
C.   İcare: kiralamak
İcare Akdi: menfaati satmak üzerine kurulan akittir.. Bey'den mahal itibarıyla ayrılır. Bey'de satılan şey, malın bizzat kendisi; icarede satılan şey, menfaattir.

S.   İCARE AKDİ’NİN İSTİLAHLARI?
C.   İcare Akdi’nin ıstılahları:
•   Ücret:    Menfaat karşılığında verilen bedel. Kiralananın insan olması halinde ücrete, ecr de denilir. Bey' de semen karşılığıdır.
•   Âcir veya mûcir:    Kiraya veren. Bey'de bayi' karşılığı
•   Müste'cir:    Kiralayan. Bey'de müşteri karşılığı,
•   Müste'cerun fîh:    Üzerinde bir ameliye yapması için ecîre teslim edilen mal ve hammadde. Elbise dikmesi için terziye teslim edilen kumaş gibi.
•   Me'cûr (mûcer) :    Kiralanan şey,
•   Ecir :    Çalışan insan, işçi,
•   Ecîr-i Hâs :    Sadece müs'teciri için çalışan ecîr, özel görevli,
•   Ecîr-i Müşterek:    Başkaları için de çalışabilen ecîr,
•   Akdin mahalli:    Menfaat ve emek,

S.   İCARE AKDİ’NİN ÖZELLİKLERİ?
C.   İcare akdi:
*   İcare akdi kıyasın hilafına caiz kılınmıştır. Çünkü mâdûmun (olmayan şeyin) bey'i bâtıldır. Kiralanan şeyin menfaati ise henüz mâdûmdur. O şey kullanıldıkça ve zaman geçtikçe menfaati vücut bulur. Henüz mâ’dûm olan menfaatin satışı ise kıyasa muhalif düşer.
*   Ecîr, müste'cerun fîh üzerinde yaptığı işten dolayı bir eseri varsa: ücretini almadan müste'cire teslim etmeyebilir. Kumaş boyacıları gibi, Kumaş boyacısının boyadığı kumaşta eseri vardır. Onun için ücretini alana kadar kumaşı teslim etmeme hakkına sahiptir.
*   Ecîr, müste'cerun fîh üzerinde yaptığı işten dolayı bir eseri yoksa: ücretini almak için onu alıkoyamaz. Hamallar gibi. Hamal yükü sadece taşımıştır, mal üzerinde bir eseri meydana gelmemiştir. Dolayısıyla ücretini almasa bile yükü teslim edecektir. Çünkü ecîr ancak yaptığı işi yani emeğini alıkoyabilir. Yaptığı iş ise hamalın taşıdığı yükte mevcut değildir ve o yükün aynından ayrı bir şeydir. Ma'kûdun aleyhin, kendisinde mevcut bulunmadığı bir aynı da ma'kûdun aleyhden dolayı saklayamaz.

S.   İCARE AKDİNİ SONA ERDİREN HALLER NELERDİR?
C.   İcare akdi aşağıdaki hallerde sona erer:
1.   İkale: Tarafların anlaşarak beraberce icare akdinden vazgeçmeleri,
2.   Taraflardan birinin ölmesi,
3.   Me'cûrun yok olması,
4.   İcare müddetinin bitmesi.

KEFALET AKDİ
S.   KEFALET VE KEFALET AKDİ?
C.   Kefalet: ilave etmek. "Kefalet, bir şeyin mutalebesi hakkında zimmeti zimmette zammetmektir: Yani bir kimse zatını diğerin zatına zammedip ve ânın hakkında lâzım gelen mutalebeyi kendi dahi iltizam eylemektir.” (Mecelle Md. 612)
Kefalet Akdi: Başkasının mesela bir borcunu ödemeyi üzerine alan kimse, borçluyla aralarında bir kefalet akdi yapmış olurlar. Burada borcu üzerine alan şahıs kendi zimmetini borçlu olan şahsın zimmetine eklemiştir.

S.   KEFALET AKDİ’NİN İSTİLAHLARI?
C.   Kefalet Akdi’nin ıstılahları:
•   Kefil :    Borcu üstlenen -Zâmin, Ğarîm, Zaîm, Kabîl ve Sabîr
•   Mekfûlun leh :    Alacaklı -Mazmunun leh
•   Mekfûlun anh :    Borçlu - Asil
•   Mekfûlun bih :    Borç veya akitle üstlenilen mükellefiyet- Mazmun
•   Akdin mahalli:   Mekfûlun bih ( borç veya mükellefiyet ),

S.   KEFALET AKDİ’NİN ÖZELLİKLERİ?
C.   Kefalet akdi:
*   Kefalet akdi, alacaklı için akdolunmuş bir güvenceden ibarettir. Bu akitle mekfûlun lehin hakkı ve huzuru emniyet altına alınmış olur.
*   Meşruiyeti sünnet ve icma ile sabittir. Şimdiye kadar müslümanlar arasında bu akit yapıla gelmiş ve hiçbir âlimin muhalefeti olmamıştır.

S.   KEFİLİ KEFALET BORCUNDAN KURTARAN ŞEYLER?
C.   Kefili kefalet borcundan kurtaran ve Kefalet Akdi’ni sona erdiren haller:
1.   Borcun Sona Ermesi: Akdin mahalli olan mekfulun bihin, akdin gayesine uygun olarak yerine getirilmesi ve yapılması.
2.   İbra: Mekfulun lehin, kefil ve asili borçtan beri kılarak kendi hakkından vazgeçmesi.
3.   Kefalet bi'n-nefsde mekfulun bih olan şahsın ölmesi: Bu durumda akdin mahalli olan şahıs vefat ettiği için kefilin teslim edeceği bir şey kalmamıştır.
4.   Borcun kefil veya mekfulun anhın üzerinden kalktığı diğer bütün durumlar: Alacaklı ve borçlunun sulh olmaları, alacaklının borçluya borcu hibe etmesi, borcun başkasına havale edilmesi... gibi.
HAVALE AKDİ
S.   HAVALE VE HAVALE AKDİ?
C.   Havale: nakletmek, hareket etmek ve değişmek.
Havale Akdi: borcu birinin zimmetinden diğerinin zimmetine nakletmektir. Mesela borçlu alacaklıya “Senin borcunu filanın üzerine havale ettim, git ondan iste”, dese, alacaklı ve borcun kendisine yükletildiği şahıs da kabul etseler havale akdi meydana gelir.

S.   HAVALE İLE KEFALET ARASINDA NE FARK VARDIR?
C.   Havale kefaletten farklıdır. Kefalette zimmet, zimmete ilave edilir. Birinci zimmetten yani asilden borç kalkmaz ve tamamıyla ikinci zimmete (kefile) yüklenmez. Alacaklı (mekfûlun leh) alacağını hem asilden hem de kefilden isteme hakkına sahiptir. Fakat havalede asil, tamamen borçtan kurtulur ve borç olduğu gibi havaleyi kabul edene yüklenir.

S.   HAVALE AKDİ’NİN İSTİLAHLARI?
C.   Havale Akdi’nin ıstılahları:
•   Muhil:    Borçlu,
•   Muhalün leh:    Alacaklı - Muhtal
•   Muhâlun aleyh:    Borcu üzerine alan – Muhtalun Aleyh
•   Muhalun bih:    Borç
•   Akdin mahalli:    Muhalun bih veya borcun ödenmesi.

S.   HAVALE AKDİ’NİN ÖZELLİKLERİ?
C.   Havale akdi:
*   Akdin mahalli olan muhalun binin sahih bir deyn olması şarttır. Aynın havalesi sahih değildir. Mesela birinin yanında 1000 Lr. veya 50 kilo buğday vedîa olarak bulunsa bunların başka birisi üzerine havale edilmesi sahih olmaz. Çünkü havalede söz konusu olan nakil itibarî bir nakildir. Yoksa a'yânın naklindeki gibi hissî bir nakildeğildir. Tarife dikkat edilecek olursa havalenin, borcun zimmetten zimmete nakli olduğu görülür. Birisinin elinde ve mevcut bulunan ayn, borç (deyn) değildir.
*   Bu hususta umûmî kaide şudur: “Kefaletin sahih olmadığı bütün borçlarda havale de sahih değildir.”.

S.   HAVALE’NİN HÜKÜMLERİ NELERDİR?
C.   Havale’nin hükümleri:
*   Umûmî olarak havale akdiyle muhil, borçtan kurtulur. Muhile daha önce birisi kefil olmuşsa kefil de muhil ile beraber borçtan kurtulur. Çünkü asilin beraatıyla kefil de ibra edilmiş olur.
*   Muhalun leh için muhalun aleyhten muhalun bihi isteme hakkı doğar.
*   Havale-i mukayyedede muhil, muhalun aleyhin yanında veya zimmetinde bulunan malını artık isteyemez.
*   Havale-i mübheme veya gayri mübhemede tacil ve te'cilden hangisi konuşulmuş ve şarta bağlanmışsa o şart göz önünde bulundurulur ve ödeme ona göre yapılır.
*   Muhalun aleyhin iflas etmesi (tevâ) veya havale akdinin çeşitli sebeplerle feshedilmesi halinde muhalun bih (borç) tekrar muhilin zimmetine avdet eder.

S.   MUHALUN ALEYH( BORCU ÜZERİNE ALAN) KİŞİYİ BORÇTAN KURTARAN ŞEYLER?
C.   Muhalun aleyhi borçtan kurtaran şeyler kefili borçtan kurtaran şeylere benzer. Bu da bize kefalet ve havale akitlerinin birbirine çok benzediğini gösterir. Muhalun aleyh, genel olarak beş şeyle borçtan kurtulur:
1.   Fesih: Havale akdinin feshedilmesiyle muhalun aleyh havale yükünden kurtulmuş olur. Fesih de iki şekilde meydana gelir:
a.   İkâle ile: Tarafların anlaşarak beraberce Havale akdinden vazgeçmeleri,
b.   Şart muhayyerliği ile: taraflardan birisi muhayyer olduğu takdirde, muhayyer olan tarafın akdi geçersiz kılmasıyla.
2.   İflas (tevâ),
3.   Borcu ödemek,
4.   İbra: Muhalün lehin, Muhil ve Muhalün aleyh’i Muhalün bih’ten beri kılarak kendi hakkından vazgeçmesi.
5.   Ölüm: Muhalun leh ölür de muhalun aleyh onun mirasçısı bulunuyorsa muhalun aleyh yine borçtan beri olur. Çünkü muhalun lehe ödemesi gereken mal irsiyet sebebiyle kendisine döner.

REHİN AKDİ
S.   REHİN VE REHİN AKDİ?
C.   Rehin: sabit, devamlı, bir şeyi hapsetme ve Alıkoyma
Rehin Akdi: alacaklının alacağını güven altına almak için karşılıklı rıza ile borçlunun bir malını kendisinin veya başkasının yanında hapsetmesine rehin denir.

S.   REHİN AKDİ’NİN İSTİLAHLARI?
C.   Rehin Akdi’nin ıstılahları:
•   Rehin :    Hapsedilen mal - Merhun
•   İrtihan :    Rehin almak,
•   Râhin :    Rehni veren,
•   Mürtehin :    Rehni alan.
•   Akdin mahalli :    Merhûn.

S.   REHİN AKDİ’NİN ÖZELLİKLERİ?
C.   Rehin akdi:
*   Rehin akdinin meşrûiyeti Kitab, sünnet ve icma ile sabittir.
*   Rehin alışverişlerde ve borç verme hallerinde alacağı teminat altına almak için meşru kılınmış bir akittir. Cumhur-i ulema rehin akdini hem seferde hem de hazarda caiz görür. Fakat Mücahid, Dahhâk ve Zahirîler rehni sadece sefer haline has görürler.
*   Mürtehin, merhûnu kabzettikten sonra onu muhafaza etmekle mükelleftir. Buna bağlı olarak muhafaza masrafları kendisine ait olur. Ama merhûnun yaşayabilmesi ve ıslâhı ile ilgili masraflar râhine aittir. Çünkü rehin akdi, bir alacak mukabilinde mürtehinin, merhûnu alıkoymasıdır. Rehin akdiyle mürtehin, merhûnun alıkonulmasını ve hapsini üzerine alıyor. Dolayısıyla muhafaza işi kendisine ait olur. Ama merhûn, râhinin mülkiyetinden çıkmadığı için zatı, bekası ve ıslahına yapılacak masraflar da râhine ait olur.

S.   TEMİNAT / TEVSİKAT AKTİ NE DEMEKTİR?
C.   Niza ve zulmü önleme prensibinin açıkça bulunduğu akitler. Bunlar:Havale,Kefalet ve Rehin Akitleridir.

S.   REHİN AKDİ’NİN HÜKÜMLERİ NELERDİR?
C.   Rehin Akdi’nin hükümleri:
*   Rehin akdi tamamen husule geldikten sonra mürtehinin, merhûnu hapsetme hakkı doğar.
*   Râhin veya mürtehinin vefatıyla rehin akdi sona ermez. Rahinin vefat etmesi halinde mürtehin, râhinden kalan terikeden alacağını alır. Mürtehin alacağını alma hususunda diğer alacaklılardan önce gelir.
*   Mürtehinin vefatı halinde ise, vârisleri onun yerine geçer ve onlar merhûnu tutmaya devam ederler.
*   Râhin de mürtehin de tek taraflı olarak merhûnu satamazlar.
*   Mürtehinin merhûndan istifade etmesi râhinin iznine bağlıdır. Râhin bu hususta kendisine müsaade ederse merhûndan faydalanabilir.
*   Râhin borçtan kurtulunca, merhûn, rehin olmaktan çıkar ve mürtehinin onu hapsetmesi sona erer. Râhinin borçtan kurtulması, borcunu ödemesi, başkasının kendisine kefil olması ve borcu üzerine alması, mürtehinin alacağından vazgeçmesi... gibi şekillerden birisiyle olur.


ŞİRKET
S.   ŞİRKET VE ŞİRKET AKDİ?
C.   Şirket: ortaklık ve ortak olmak. Birden fazla kimsenin bir mal veya bir hakta ortak olmalarıdır. Şirket: fi’l-asl birden ziyade kimselere bir şeyin ihtisası ve anların ol şeyde imtiyazıdır.

S.   ŞİRKET’İN ÖZELLİKLERİ?
C.   Şirket :
*   Şirketin meşrûiyyeti Kitap, sünnet ve icma ile sabittir.
*   Ashab ortaklık kuruyordu, Peygamberimiz (sav) de bunu yasaklamıyordu. Şimdiye kadar müslümanlar arasında yapıla gelmiş; ulemadan hiçbirisi, bu caiz değildir, dememiştir. Dolayısıyla meşruiyeti hakkında icma vücûda gelmiştir.
*   Şirketler gayri lâzım akitlerdir. Tarafları bağlayıcı bir yönü yoktur. Ortaklardan herhangi birisi istediği zaman şirketten ayrılabilir.

S.   ŞİRKETLER KAÇA AYRILIR?
C.   Şirketler üçe ayrılır:
1.   Şirket-i İbaha: Kullanılması herkese mubah olan, kimsenin mülkü olmayan şeylerden istifade etmede bütün insanların ortak olmasıdır. Su ve umûmî otlaklar burada misal olarak verilebilir. Bunlardan istifade etmede herkes hak sahibidir ve herkes bunda ortaktır.
2.   Şirket-i Mülk: Mülk edinme sebeplerinden biriyle, birden fazla kişinin bir malda ortak olmasıdır. Bu şirket ticaret amaçlı değildir. Mesela üç kişi birleşip bir mal satın alsalar veya bu üç kişiye bir mal hibe edilse, mezkûr kişiler bu malda ortak olurlar. İşte bunların ortaklıklarının adı Şirket-i Mülk'tür. Şirket-i mülk, ortakların rızasına ve şirketin mahalline göre kısımlara ayrılır:
a.   Mahalline göre: Şirket-i mülke mahal olan mal, ayn ise şirket-i mülk, şirket-i ayn olur. Bir sürü koyun veya bir tarladaki ortaklık gibi. Ama şirkete mahal olan mal, deyn olursa o zaman da şirket, şirket-i deyn adını alır. Birden fazla şahsın, başkasının zimmetinde bulunan bir alacakta ortak olmaları gibi.
b.   Ortakların rızasına göre: Bâzı mallar vardır ki şahısların mülkiyetine mecburî olarak girer. Şahıs cebren ona mâlik olur. Mesela miras malları varislerin mülkiyetine, söylenen şekilde girer ve varis ona o şekilde sahip olur. İşte birden fazla şahsın bu şekilde bir malda ortak olmalarıyla meydana gelen şirket-i mülk, cebrî ismini alır. Ama birden fazla şahıs birleşip beraberce bir mal satın alsalar, şirket, ortaklarının rızalarıyla meydana geldiği için, ihtiyarî olur.
3.   Şirket-i Akd: Bu çeşit şirket, ortakların kâr kazanmak maksadıyla herhangi bir iş ve tasarruf için karşılıklı anlaşmalarıyla meydana gelir.


ŞİRKET AKDİ
S.   ŞİRKET AKDİ?
C.   Bu çeşit şirket, ortakların kâr kazanmak maksadıyla herhangi bir iş ve tasarruf için karşılıklı anlaşmalarıyla meydana gelir.

S.   ŞİRKET AKİTLERİNİN ÖZELLİKLERİ?
C.   Şirket Akitleri:
*   Şirket-i Akdin bütün çeşitlerinde ortaklar, birbirinin vekilidir. Ortaklar birbirlerinin vekili sıfatıyla mal alıp satarlar, iş yapmayı taahhüd ederler, kredi sağlarlar ve tasarrufta bulunurlar.
*   Şirket-i akdin mufavada çeşitlerinde, sonradan da göreceğimiz gibi ortaklar vekâletin yanı sıra aynı zamanda birbirinin kefilidir. Buna göre ortakların vekâlet ve kefalet için gerekli şartları kendilerinde bulundurmaları gerekir.
*   Şirket akdinde ortakların kâr almaya hak kazanması ancak mal (sermaye) veya amel (emek) yahut zaman (sorumluluk) ve taahhüd ile olur. Mesela mudarabe akdinde mal sahibi, malı; mudarib, ameli; şirket-i amalde usta, yapacağı işleri taahhüd etmesi sebebiyle kâr kazanırlar.
*   Ortaklar, kârı kendi aralarında ne şekilde taksim edeceklerini konuşup karara bağlamalıdırlar. Ortaklar tarafından alınacak kâr miktarı karara bağlanmayacak olursa niza ve düşmanlığa sebebiyet vereceği için akit fâsid olur. Alınacak kâr hissesi de 1/2, 1/3, 1/4 veya %20, %30, %40...vb şeklinde yüzdeli (oranlı - muşa') olmalıdır. Bu şekilde karara bağlanmaz da ortaklardan herhangi birisi için maktûan mesela 15 bin TL. verilmesi şeklinde bir şart koşulsa şirket yine fâsit olur. Çünkü şirketin o kadar parayı kazanıp kazanmayacağı bilinmez. Dolayısıyla ortaklar arasında çekişme ve nefretin çıkması kaçınılmaz olur.
*   Şirket malları, ortakların elinde vedîa hükmündedir.

S.   AKDÎ ŞİRKETLER KAÇ KISMA AYRILIR?
C.   Akdî şirketleri, iki yönden tasnif edebiliriz:
A.   Mahalline bakarak ayırıma tabi tutulunca altı tane akdî şirket çıkar:
1.   Şirket-i Emval,
2.   Şirket-i A'mâl,
3.   Şirket-i Vücûh,
4.   Mudârabe,
5.   Müzâraa,
6.   Musâkât.
B.   Ortakların; katkı, tasarruf ve kâr nispetlerine bakarak taksim ettiğimiz takdirde de iki tane akdî şirket çıkar:
1.   Mufavada,
2.   İnan.

S.   MAHALLERİNE GÖRE AKDÎ ŞİRKETLER?
C.   Mahallerine Göre Akdî Şirketler:
A.   Mahalli sadece mal olan şirketler: iki tanedir:
1.   Şirket-i Emval
2.   Şirket-i Vücûh.
B.   Mahalli sadece amel olan şirketler: Bir tanedir:
1.   Şirket-i Âmâl.
C.   Mahalli hem mal hem de amel olan şirketler: Üç tanedir:
1.   Mudarabe,
2.   Müzaraa,
3.   Musâkaat.

ŞİRKET-İ EMVÂL
S.   ŞİRKET-İ EMVÂL NE DEMEKTİR?   
C.   Şirket-i Emvâl: Ortakların ortaya mal koyarak, bunu işletip hasıl olacak kârı aralarında paylaşmak üzere anlaşmalarıyla oluşan şirket akdidir.

S.   ŞİRKET-İ EMVÂL’İN ÖZELLİKLERİ NELERDİR?   
C.   Şirket-i Emvâl’in özellikleri:
•   Kurulan şirketin mufavada veya inan olmasına göre şirkete katılan mal eşit nispette olabileceği gibi değişik nispetlerde de olabilir.
•   Hâsıl olan kâr, şirket akdinde üzerinde anlaşmış oldukları şarta göre taksim edilir.
•   Şirketteki sermayenin aynî nakit olması şarttır. Nakitler, altın veya gümüşten yapılmış paralar olabileceği gibi tedavülde kullanılan ve diğer madenlerden yapılan paralar da olabilir.
•   Ortaklardan birisi, ticaretleri cinsinden olmayan bir malı kendi parasıyla almış olsa o mala sahip olur. Diğer ortakların bu malda bir hakkı yoktur. Fakat sözü geçen ortak, üzerinde şirketin parası olduğu halde kendi parasıyla ticaretleri cinsinden olan bir malı alsa o mal, şirkete ait olup diğer ortakların o malda hakkı bulunmuş olur. Bu hüküm, muhtemel zan ve dedikoduyu önleyici rol oynar.
•   Ortaklardan biri, elinde şirket parası olmadığı halde şirket için mal satın alamaz. Böyle bir durumda mal satın alacak olursa o mal kendisinin olur.
•   Ortaklardan birisi, diğerinin izni olmadan şirket malından başkasına borç veremez. Fakat borç alabilir. Alınan borç para diğer ortakların da borcu olur.
•   Şirket malı, ortakların elinde emanet hükmündedir. Çünkü şirket malı, sahibinin izniyle alınmıştır. Bundan dolayı ortaklardan birisinin elinde ortağın kusur ve kasdı bulunmadan şirket malına bir zarar gelse bu zararı sadece ortak tazmin etmez. Sermayeye katkıları nispetinde diğer ortaklar da zararı tazmine katılır.
•   Ortaklardan her biri kâr sağlamak gayesiyle gerekli tasarruflarda bulunabilir. Şirket malıyla mudarebe akdi yapmak, malların muhafazası için dükkân kiralamak veya başkasına emanet bırakmak, tüccarlar arasında câri olan işleri (veresiye ve peşin gibi) yapmak bu kabildendir.
•   Ortaklar, şirket için yaptıkları masrafları şirket malından alırlar.

ŞİRKET-İ VÜCÛH
S.   ŞİRKET-İ VÜCÛH NE DEMEKTİR?   
C.   Şirket-i Vücûh: Birden fazla şahsın, malları olmadığı halde çevredeki itibarlarından istifade ederek veresiye mal alıp satmak ve hasıl olacak kârı aralarında paylaşmak üzere anlaşmaları suretiyle meydana gelen ortaklıktır. Bu şirkete, şirket-i mefâlîs de denir.

S.   ŞİRKET-İ VÜCÛH’UN ÖZELLİKLERİ NELERDİR?   
C.   Şirket-i Vücûh’un özellikleri:
•   Bu nevi şirketi Hanefiler caiz görmüşler, Mâlikîler ve Şafıîler caiz görmemişlerdir.
•   Ortakların, şirkete eşit şekilde mal alarak katılmaları şart değildir. Her ortak değişik miktarda mal ile katılabilir.
•   Ortakların alacağı kâr satın alınmış olan maldaki hisselerine göredir. Ortaklardan herhangi birisi için, hissesinin nispetinden fazla olarak kâr verme şartı bulunsa bile böyle bir şarta itibar edilmez.
•   Ortaklar, zarar ve ziyana mutlak olarak, satın almış oldukları mallardaki hisse nispetlerine göre iştirak ederler.
•   Şirket-i vücûh bir nevi ticaret üzerine olabileceği gibi bilumum ticaretler üzerine de olabilir:
a.   Şirket-i Vücûh-i Hâssa: Bir nevi ticaret üzerine olan şirket.
b.   Şirket-i Vücûh-i Âmme: Bilumum ticaretler üzerine olan şirket.
ŞİRKET-İ A’MAL
S.   ŞİRKET-İ A’MAL NE DEMEKTİR?   
C.   Şirket-i A’mal: Birden fazla kişinin, yapmaları için iş kabul edip hasıl olacak olan kârı aralarında pay etmek üzere anlaşmalarıyla meydana gelen şirkettir. Bu şirkete; şirket-i tekabbul, şirket-i sanayi ve şirket-i ebdân da denir.

S.   ŞİRKET-İ A’MAL ‘İN ÖZELLİKLERİ NELERDİR?   
C.   Şirket-i A’mal ‘in özellikleri:
•   Ortakların yapacağı işler aynı cinsten olacağı gibi değişik de olabilir. Mesela bir terzi ile bir boyacı ortak çalışmak üzere anlaşabilirler.
•   Şirket-i a'mâlı İmamı Şafiî, Leys, Davud, İbn Hazm ve Hanefılerden Züfer caiz görmemişlerdir.
o   Caiz görmeyenler, şirketin sadece mala has olduğunu, şirket-i a'malda herhangi bir ortağın ne kadar iş yaptığının tespit edilemeyeceğini, böylelikle şirkete cehalet ve aldanmanın gireceğini söylemişlerdir.
o   Caiz görenler ise delil olarak; askerin ganimet malında ortak olduğunu, halbuki bu malı savaşarak yani iş yaparak elde ettiklerini ileri sürmüşlerdir.
•   Şirket-i emvalde sermaye aynî nakit olduğu halde şirket-i a'malde sermaye bizzat ortakların iş güçleridir.
•   Ortaklardan herhangi birisi iş kabul edebilir. İş kabul etme, ücreti tahsil etme hususunda ortaklar birbirinin vekilidir. Bundan dolayı birinin kabul ettiği iş, diğer ortakları da borçlandırır ve bütün ortaklar, kabul edilmiş bulunan işi yapmakla mükellef olur. İş yaptırmayı istemiş olan müste'cir, işinin yapılmasını ortaklardan herhangi birisinden isteyebilir. Ortaklar, hâsıl olan kârı, şirket akdindeki kâr taksim şartnamesine göre paylaşırlar. iş eşit, kâr alma payı değişik olması şartıyla yapılsa akit sahih olur.
•   Ortakların ücret almasının sebebi, işi taahhüd ve tazmin etmeleridir. Bunun için ortaklardan birisi iş yapmasa veya bir yere gitse bile ücret alabilir. Bu ortağın iş yapmaması şirketi feshetmez.
•   Ortakların elinde müste'cerun fîh (işledikleri mal)e bir zarar gelse bu zararı tazmin etmeye bütün ortaklar katılırlar. Zarara katılma işi tekabbul ve teahhüd nispetine göre değişir. Zarar, ortağın ister kendi kusurundan mütevellid olsun, ister olmasın.
•   Şirket-i a'mâl, bir nevi insan kiralama olduğundan taahhüd edilen işin Şer'an meşru olan işlerden olması şarttır.

S.   EMVAL, VÜCÛH VE A'MÂL ŞİRKETLERİN KENDİ ARALARINDA TASNİFİ?
C.   Bu üç şirket ortakların katkı, kâr ve tasarruf nispetlerine göre iki kısma ayrılır:
1.   Mufavada Şirketi
2.   İnan Şirketi

ŞİRKET-İ MUFAVADA
S.   ŞİRKET-İ MUFAVADA NE DEMEKTİR?   
C.   Şirket-i Mufavada: Ortakların; şirkete katkıları, mallar üzerindeki tasarrufları ve alacakları kârda eşit haklara sahip olmalarıyla meydana gelen akdi şirkettir. Şirket-i mufavada ancak icab ve kabulde "Mufavada" lafzının söylenmesi veya mufavada için gerekli şartların söylenip tarafların bunu kabullenmesiyle meydana gelir.

S.   ŞİRKET-İ MUFAVADA ‘NIN ÖZELLİKLERİ NELERDİR?
C.   Şirket-i Mufavada’nın özellikleri:
*   Mufavada şirket çok az akdedilebilen bir şirkettir.
*   Emval, Â'mal ve Vücûh Şirketleri’nin her üçünde de uygulanmasının mümkün olduğu görülür. Her üç şirket çeşidinde ortaklar, şirkete eşit şekilde mal katmış, eşit şekilde tasarrufta bulunma ve kâr alma hakkına sahip iseler, kurdukları şirket aynı zamanda bir şirket-i mufavada olur. Buna göre:
•   Şirket-i Emvâl-i Mufavada: Ortaklar eşit şekilde ortaya mal koyup diğer hususlarda da eşitliliği şart koşarak şirket akdetseler şirket-i emvâl-i mufavada meydana gelir
•   Şirket-i Â'mâl-i Mufavada: Şirket-i a'malın mufavadasında ise ortaklar eşit şekilde iş kabul ederler, kâr alırlar ve zarara ortak olurlar. Bu şirketin mufavadasımn, kendisine has bir durumu vardır. Diğer şirketlerden ayrı olarak sermayesinin, iş olması bu özel duruma sebebiyet vermiştir. Çünkü ortakların tıpkısı tıpkısına aynı miktarda iş yapmaları mümkün değildir. Kabiliyetler değişiktir. Dolayısıyla işteki eşitlik itibaridir.
•   Şirket-i Vücûh-i Mufavada: Şirket-i vücûhun mufavadasında ortaklar eşit şekilde mal sağlarlar ve kâr alırlar.
*   Mufavada şirketinde ortaklar birbirinin hem kefili hem de vekilidir Birinin ikrarı, diğerinin ikrarıdır. Birinin borcu, diğerinin borcudur.
*   Ortaklardan herhangi birisinin, gerek kendisi ve gerekse aile fertleri için almış olduğu zarurî eşyalar kendilerine aittir. Diğer ortakların bu eşyalarda hakları yoktur. Ama bayi' satmış olduğu bu eşyaların parasını diğer ortaklardan isteyebilir. Çünkü ortaklar birbirinin kefilidir.

ŞİRKET-İ İNAN

S.   ŞİRKET-İ İNAN NE DEMEKTİR?   
C.   Şirket-i İnan: ortakların; katkı, kâr, tasarrufta eşit olmaları şartı yoksa şirket inan olur. Ortaklar birbirlerinden farklı veya eşit miktarda ortaya mal koyarlar. Ortaklar aynı zamanda emeklerini de şirkete katabilirler. Bu şartla kâr da aralarındaki şartnameye göre veya bir ortak eşit miktarda veya diğer ortaklardan daha az mal kattığı halde fazla yahut diğer ortaklarınki kadar kâr alabilir. Zararların tazmini hususunda bir şartnameleri bulunsa bile ona itibar olunmaz. Her halde ortak, katkıda bulunduğu mal nispetinde zararı tazmine katılır.

S.   ŞİRKET-İ İNAN ‘NIN ÖZELLİKLERİ NELERDİR?
C.   Şirket-i İnan’nın özellikleri:
*   İnan şirketinde ortaklar birbirinin sadece vekilidir. Bundan dolayı vekâletin caiz olmadığı hususlarda şirket akdi yapmak caiz değildir.
*   Alışveriş yapmadan önce şirket mahalli helak olacak olsa şirket bâtıl olur.
*   Şirket-i a'malda, iş kabul etmede ve ücreti almada ortaklar birbirinin vekili sıfatında hareket ederler. Bir ortağın kabul ettiği iş, diğer ortakları da bağlar. Müste'cir, ortaklardan herhangi birisine ücretin tamamım verse borçtan kurtulmuş olur. Bundan dolayı taahhüd edilen iş ve ücret hususunda şirket-i a'malin inan ve mufavadası arasında fark yoktur.

MUDARABE
S.   MUDARABE VE MUDARABE AKDİ?
C.   Mudarabe: Yol tepmek’ten alınmıştır. Kâr sağlamak için mudaribin, yeryüzünde diyar diyar dolaşmasından dolayı bu  isim verilmiştir.
Mudarabe Akdi: ortaklardan birisinin sermâye verip diğerinin bu sermayeyi işletmesi, hâsıl olacak olan kârın da aralarında ortak olması üzerine yapılan şirket akdidir. Mudarabe akdine, mukaraza ve mücâzât isimleri de verilmiştir.

S.   MUDARABE AKDİ’NİN İSTİLAHLARI?
C.   Mudarabe Akdi’nin ıstılahları:
•   Rabbü'l-Mâl:    Mal (sermâye) sahibi,
•   Mudarib:    Sermayeyi işleten,
•   Res'su'l-Mâl:    Sermâye,
•   Akdin mahalli:    Sermâyeyi işletmek ve kâr sağlamak.

S.   MUDARABE AKDİ’NİN ÖZELLİKLERİ?
C.   Mudarabe akdi:
*   Mudarabe akdinin meşruiyeti sünnet ve icma ile sabittir. Mudarib, kârda rabbü'l-malın ortağıdır. Rabbü'1-mal kâr almaya malıyla, mudarib ise ameliyle hak kazanır.
*   Sermâye mudaribin elinde emânet hükmündedir. Mudarib, sermâyeyi işletince "vekâlet" durumu ortaya çıkar. Çünkü mal sahibinin izniyle tasarrufta bulunmuştur.
*   Hâsıl olacak olan kârın tamamının mudaribe ait olması şartı koşulacak olursa, yapılan akit bir "karz" (borç) akdi olur. Mudarib, rabbü'l-malın ileri sürdüğü ve üzerinde anlaştıkları şartların dışında tasarrufta bulunacak olursa -başkasının malını izinsiz kullandığı için- "ğâsıb" olur.
*   Mudarabe akdi, gayr-i lâzım akitlerdendir. Ortakları bağlayıcı bir vasfı yoktur. Ortaklardan herhangi birisinin tek taraflı irade beyanıyla akit fesholur. Yalnız feshin hüküm ifade etmesi için diğer ortağın bu fesihten haberdar olması şarttır.

S.   MUDARABE AKDİ KAÇ KISMA AYRILIR?
C.   Mudarabe akdi iki kısma ayrılır:
1.   Mudarabe-i Mutlaka: Belli bir zaman, yer, ticaret malı ve kendisiyle tasarrufta bulunulacak şahısla kayıtlı bulunmayan mudarabe akdidir. Mudarabe-i mutlakada mudarib kâr kazanmak için her türlü tasarrufu yapmada hürdür.
2.   Mudarabe-i Mukayyede: Belirli zaman, yer, ticaret malı ve kendisiyle tasarrufta bulunulacak şahısla kayıtlı bulunan mudarabe akdidir. Mudarabenin bu çeşidinde mudaribin tasarruf hürriyeti kısıtlıdır. Mudarib ancak akitteki şartlar dahilinde tasarrufta bulunabilir.
*   İbn Hazm ve İmam-ı Şâfıî mudarabede tasarruf müddetinin belli olmasını şart koşmamışlardır.

S.   MUDARABE AKDİ’NİN HÜKÜMLERİ?
C.   Mudarabe Akdi’nin Hükümleri:
*   Mudarib, rabbü'l-mâlın müsade ettiği sınırlar dışına çıkmadıkça emindir. Kendisine teslim edilen sermâye, vedîa hükmündedir.
*   Tasarrufu neticesinde mudarib kâr ederse akit mûcebince rabbü'1-mâlın ortağı olur.
*   Mudarabe-i mutlakada mudarib tasarruflarında hürdür. Kâr kazanmak için istediği tasarrufu yapabilir. Şirket lehine borç edecek olursa akit, şirket-i vücûha dönüşür.
*   Mudarib, tasarruf masraflarını şirket malından karşılar.
*   Mudarabe-i mukayyedede mudarib, akitteki kayıt ve şartlara bağlı kalır, tasarruflarında hür değildir. Bu şartlara riayet olunmadığı takdirde -sahibinin izni olmadan mal üzerinde tasarrufta bulunduğu için- ğâsıb olur. Dolayısıyla ğasb hükümleri cereyan eder.
*   Mudarib ameliyle, rabbü'l-mâl malıyla kâr almaya hak kazanır.
*   Mudarabe malına gelen zararlar öncelikle hâsıl olan kârdan tazmin edilir, sermâyeye dokunulmaz. Zarar, kârdan fazla olursa kâr tamamen verildikten sonra artakalan zarar sermayeden kapatılır. Mudarib ayrıca bir tazminat ödemez. Yani mudarib kâr ve amelini, rabbü'l-mâl kâr ve sermayesini kaybeder.
*   Zararın mudaribe yüklenmesi şartı bâtıl olup herhangi bir hüküm ifade etmez.
*   Mudarib, mudarabe malının nerede bulunduğunu, bildirmeden vefat etse, sermâye terikesinden alınır.
*   Rabbü'l-mâl bir kişiden fazla olursa, ortaklığa eşit şekilde mal katmaları halinde alacakları kâr nispetleri de eşit olur.
*   Mudarib, rabbü'l-mâlın izni olmadan tasarrufta bulunamayacağı gibi rabbü'l-mâl da mudaribin izni olmadan tasarrufta bulunamaz.
MUZARAA ( TARLA-ZİRAAT ORTAKLIĞI)
S.   MUZARAA VE MUZARAA AKDİ?
C.   Muzaraa: ekin ekmek
Muzaraa Akdi: ortakların birisinden tarla diğerinden de bu tarlayı ekmek ve meydana gelecek mahsûlü aralarında paylaşmak üzere yapılan şirket akdinin ismidir. Eken şahsa müzâri' denir.
*   Müzaraa akdine muhabere adı da verilir. Bu isim "Hayber" kelimesinden alınmıştır. Çünkü Resulullah (sav), Hayber'i fethettiği zaman arazisini yine yerli halka kendileriyle müzaraa akdi yaparak geri vermişti.

S.   MUZARAA AKDİ’NİN ÖZELLİKLERİ NELERDİR?
C.   Muzaraa Akdi’nin özellikleri:
*   Müzaraa akdi duruma göre lâzım ve gayr-i lâzım olur: Tohumu vermeyecek olan taraf için akit lâzımdır. Dolayısıyla bu taraf, diğerinin rızası olmadan veya bir özür bulunmadan akdi feshedemez. Tohumu veren taraf için tohum tarlaya atılmadıkça akit gayr-i lâzımdır. Bu taraf tek taraflı irade beyanıyla akdi feshedebilir.
*   Müzaraa akdinin muhtevasında iki tane icare akdi mevcuttur: Tarla sahibi, müzariî; müzari’ tarlayı kiralamaktadır. Tarla sahibi, müzaria çıkacak olan mahsulün belli bir kısmını vermek suretiyle onu kiralarken, muzari' de yine çıkacak olan mahsûlün belli bir kısmı karşılığında tarlayı kiralamış olmaktadır. İşte bu özellik, bize müzaraa akdinin sahih ve gayr-i sahih olanlarını birbirinden ayırmada ölçü olacaktır:
*   Bu iki icaredeki mahallerden (tarla ve insan emeği) biri bir taraftan diğeri öbür taraftan olan müzaraa akdi çeşitleri sahihtir. Ama her iki mahallin aynı taraftan olduğu müzaraa akdi çeşitleri gayr-i sahihtir.

S.   MUZARAA AKDİ’NİN HÜKÜMLERİ?
C.   Muzaraa Akdi’nin Hükümleri:
•   Tohum, müzâriin elinde emanet hükmündedir. Müzariin kusuru olmaksızın tohum helak olsa, müzari' onu tazmin etmez.
•   Taraflar, hâsılatı aralarında, şartlara uygun olarak taksim ederler. Ekin bitmeyecek olursa taraflar da bir şey alamaz.
•   Akit fâsiden mün'akit olsa (Yapılan sözleşme- akit şartlarını taşımayan fasit bir akde dönüşse) hâsılat tamamen tohum sahibinin olur. Öbür taraf eğer arazi sahibi ise, arazinin ücretini; çiftçi ise normal çalışma ücretini alır.
•   Ekin henüz yeşil iken arazi sahibi veya müzari' vefat etse her birinin varisleri kendilerinin yerine kâim olup müzariin varisleri işe devam ederler. Arazi sahipleri bunlara mâni olamaz.
•   Ekinin ermesinden önce sulama, bekçilik, otlarını yolma, ark ayıklama gibi mahsulün ıslahına yönelik işleri, akdin gereklerinden olduğu için müzariin yapması lâzımdır. Fakat ekinin erip olgunlaşmasından sonra mahsulün toplanması için gerekli hasat işlerini hem müzari hem de arazi sahibi beraberce yapacaktır.

MÜSÂKAT (BAHÇE ORTAKLIĞI)
S.   MÜSÂKAT VE MÜSÂKAT AKDİ?
C.   Müsâkat: sulamak.
Müsâkat Akdi: birinden ağaç (bahçe), diğerinden bu ağaçların bakımı olmak ve meydana gelecek mahsulü aralarında paylaştırmak üzere ortakların anlaşıp yaptıkları akittir. Bu akde muamele ismi de verilir.

S.   MÜSÂKATAKDİ’NİN ÖZELLİKLERİ NELERDİR?
C.   Müsâkat Akdi’nin özellikleri:
*   Musâkat akdinin meşruiyeti sünnetle sabittir: Peygamberimiz (sav) Hayber'i fethettiği zaman, hurma bahçelerini, hasılatın aralarında ortak olması şartıyla eski sahiplerine geri vermişti.
*   Musâkaat akdi ahkâm bakımından müzaraaya çok benzer.

S.   MÜSÂKAT AKDİ’NİN HÜKÜMLERİ?
C.   Müsâkat Akdi’nin Hükümleri:
*   Musâkaat akdinin amel ve tevabiinden olan aşı yapma, bekçilik, sulama gibi şeylerin yapılması âmile aittir.
*   Ağaçlara yapılacak olan masraflar da, alacakları hak nispetinde ortaklara aittir.
*   Mahsul akitteki şartlara göre taksim edilir. Mahsul alınamadığı takdirde ortaklar bir şey alamaz.
*   Âmil, bahçeyi müsâkat akdi yaparak başkasına veremez.
*   Fâsid olan müsâkat akdinde, mahsul tamamen bahçe sahibinin olup âmilin mahsulde hakkı yoktur. Âmil çalışmasımn ücretini, bahçe sahibinden alır. Bahçenin mahsul verip vermemesi âmilin ücretine zarar vermez.
*   Meyve ham iken bahçe sahibi veya âmil vefat edecek olsa varisleri kendi yerlerine kâim olup dilerlerse müsâkat akdini devam ettirirler, dilerlerse, muhayyer olurlar.
S.   ŞİRKET AKDİ’NI SONA ERDİREN HUSUSLAR NELERDİR?
C.   Şirket akitleri, muhtevalarında vekâleti bulundurduğu için vekâlet akdini sona erdiren her şey şirket akdini de sona erdirir. Şirket akitlerinin sona ermesinde umûmî kaide budur.

Şirketlerin sona erdiği haller:
1.   Ortaklardan herhangi birisinin akdi feshetmesi: Şirket akitleri gayr-i lâzım akitlerdendir. Bu bakımdan tarafları bağlayıcı bir vasfı yoktur. Taraflar istediği zaman, tek taraflı olarak akde son verebilirler.
2.   Ortaklardan herhangi birisinin ölmesi: Ölüm hükmen azildir.
3.   Ortakların herhangi birisinin irtidâd edip dârul-hârbe iltihak etmesi: İrtidâd ölüm gibidir.
4.   Ortaklardan herhangi birisinin, tasarruf ehliyetini kaybetmesi: Tasarruf Ehliyetini kaybeden kişi artık kendi adına karar veremeyeceği için akdin şartlarından biri sakit olmuştur. Aşırı delirme gibi.
5.   Akdin mahallinin yok olması.
6.   Şirket-i müfavadada, sermaye katkısı eşitliğinin bozulması: Şirket-i müfavada’da eşitliğin akdin, başından sonuna kadar devam etmesi şarttır. Eşitlik bozulacak olursa mufavadalık özelliği ortadan kalkar. Eşitliğin bozulmasından sonra akit inan'a dönüşür.
7.   Mudarebe-i mukayyede’de tayin olunmuş olan vaktin bitmesi.

*   Ortaklardan herhangi birinin akdi feshetmesi veya Ortaklardan birinin ölümü durumunda:
•   Müzaraa akdi: Duruma göre lâzım ve gayr-i lâzım olur: Tohumu vermeyecek olan taraf için akit lâzımdır. Dolayısıyla bu taraf, diğerinin rızası olmadan veya bir özür bulunmadan akdi feshedemez. Tohumu veren taraf için tohum tarlaya atılmadıkça akit gayr-i lâzımdır. Bu taraf tek taraflı irade beyanıyla akdi feshedebilir. Müzaraa akdinin böyle değişik sıfatlara bürünmesinde tohum sahibinin zarara girmemesi göz önünde bulundurulmuştur.
•   Müsâkat Akdi’nde: Meyve ham iken bahçe sahibi veya âmil vefat edecek olsa varisleri kendi yerlerine kâim olup dilerlerse müsâkat akdini devam ettirirler, dilerlerse, muhayyer olurlar.

KISMET AKDİ
S.   KISMET VE KISMET AKDİ?
C.   Kısmet: pay etmek, dağıtmak.
Kısmet Akdi: ortakların bir mal veya menfaatteki malûm ve muayyen hisselerinin kendilerine dağıtılmasıdır.
S.   KISMET AKDİ’NİN ÖZELLİKLERİ?
C.   Kısmet akdi:
•   Kısmetin meşruiyeti Kitap, sünnet ve icma ile sabittir. Peygamberimiz (sav) harp mahsulü ganimetleri gaziler arasında taksim ediyor ve herkese hakkını veriyordu.
•   Kısmet, bir mal veya menfaat üzerinde birden fazla şahsın hak sahibi olması halinde herkesin hissesini ayırıp vermek olduğuna göre şirketlerle yakın ilgisi vardır.
•   Kısmetin mahalli taksim edilmeye müsait olan müşterek mallar ve menfaatlerdir. Taksime müsait mallar ise, taksim sebebiyle, maksud olan menfaati yok olmayan mallardır. Taksim edildiği takdirde menfaati yok olan mallar, kısmete mahal olmaz.
•   Taksim edilen malın cinsine göre kısmet metre, kilo, litre... gibi değişik birim ölçüleriyle yapılır. Taksim neticesinde ortaklar, kendi hisselerine müstakillen sahip olup her ortak kendi hissesinde tasarruf yapma ehliyetini elde eder.
•   Aslında ortak olan malların her cüzünde ortaklar eşit haklara sahiptir. Müşterek olan mallar taksim edilince ortaklar, söz konusu malın belli bir kısmını alırlar. Halbuki ortaklardan birisinin almış olduğu parça malda diğer ortakların da hakkı vardır. Aynı şekilde diğer ortakların almış oldukları parça mallarda da sözünü ettiğimiz ortağın hakkı mevcuttur. Fakat ortaklardan herhangi birisi malın bir kısmını almakla, diğer kısımlardaki hakkını diğer ortaklara satmış, buna karşılık kendisinin almış olduğu parçadaki diğer ortakların hakkını satın almış olur. Bu yönden müşterek bir mal taksim edilmekle farkında olunmadan mübadele akdine benzer bir tasarruf yapılmış olur.

S.   KISMET AKDİ’NİN ŞARTLARI?
C.   Kısmetin sahih olması için bâzı şartlar gereklidir. Bu şartlar şunlardır:
1.   Maksûm (taksim edilen mal)’un ayn olması: Buna göre elde mevcut olan mesela 1000 TL, 50 koyun, 500 yumurta… vb. ayn olduğundan taksim olunabilir. Başkasının zimmetinde bulunan 1000 TL. alacak ise deyn olduğundan taksim edilemez. Çünkü alacaklar taksim edildiği takdirde duruma göre borçlu, alacaklıya zulmedebilir. Söz konusu zulüm, taksimden önce hak sahibi tek şahıs olmadığından, daha az muhtemeldir. Her hükümde olduğu gibi İslâm burada da şahısların huzur ve sükûnunu dikkate almıştır.
2.   Hisselerin birbirinden ayrılması: Ortaklardan birisi, diğer ortağa, “Sen bu yığın buğdayın şu tarafını al, ben de bu tarafını alayım” dese kısmet sahih olmaz.
3.   Taksim anında maksûmun, ortakların mülkü olması: Taksim yapıldıktan sonra ortaklardan birinin hissesinin başkasına ait olduğu (istihkak) ortaya çıksa kısmet bâtıl olur.
4.   Kısmetin âdilâne olması: Taksim adilâne yapılmazsa geçersiz kabul edilir.

SULH AKDİ
S.   SULH VE SULH AKDİ?
C.   Sulh: barış, anlaşma, iyi olma
Sulh Akdi: tarafların, niza ve çekişmeyi önlemek için aralarında karşılıklı anlaşma ile yaptıkları anlaşmadır.

S.   SULH AKDİ’NİN İSTİLAHLARI?
C.   Sulh Akdi’nin ıstılahları:
•   Musâlih:    Sulhu yapan.
•   Musâlehün aleyh:    Üzerinde anlaşılan sulh bedeli,
•   Musâlehün bih:    Hakkında sulh yapılan dâva.
•   Müddeî:    Davacı.
•   Müddea aleyh :    Davalı
•   Müddea bih:    Dava konusu olan şey.
•   Akdin mahalli :    Musâlehün bih ve sulh bedeli.

S.   SULH AKDİ’NİN ÖZELLİKLERİ?
C.   Sulh akdi:
*   Sulh akdi yapıldıktan sonra taraflar arasında niza ve çekişme sona erer.
*   Musâlehün aleyhi hak eden şahıs, ona sahip olur. Tasarrufta bulunmak için gerekli olan kabz ve diğer şartlar mevcut bulunduktan sonra dilediği gibi üzerinde tasarrufta bulunabilir.

S.   SULH AKDİ’NİN KISIMLARI?
C.   Sulh teklifine karşı müddea aleyhin vereceği cevaba göre sulh akdi:
1.   İkrar ile Sulh: Müddeînin istek ve iddiasını müddea aleyhin aynen kabul etmesiyle meydana gelen sulhtur. Bu istek ve iddiayı müddea aleyh açık lafızlarla kabul ederse "Hakikaten İkrar ile Sulh"; açıktan açığa bunu söylemez de sulh olmayı veya ibra edilmeyi talep ederse, müddeînin iddiasını hükmen kabul etmiş olacağından "Hükmen İkrar ile Sulh" meydana gelmiş olur.
2.   İnkâr ile Sulh: Müddeînin iddia ve isteğini müddea aleyh inkâr edip de onunla sulh olsa "inkâr ile Sulh" yapılmış olur. Mesela bir şahıs başka birisinin yanına emânet mal bırakıp sonradan mal sahibi (mûdî), emânet bıraktığı şahsa (müstevda') "Malımı geri ver" dediğinde müstevda' bunu inkâr ettiği halde mûdî ile sulh olsa inkâr ile sulh meydana gelir.
3.   Sükût ile Sulh: Müddeînin istek ve iddiasını müddea aleyhin ne inkâr ne de ikrar etmeden sadece susması suretiyle yapılan sulhtur.
*   İbn Ebî Leyla inkâr ile sulhu, İmam-ı Şafiî inkâr ve sükût ile sulhu kabul etmez.

HİBE AKDİ
S.   HİBE VE HİBE AKDİ?
C.   Hibe: karşılıksız vermek ve bağışlamak
Hibe Akdi: kendisinden faydalanılabilen bir şeyi başkasına vermek (temlik etmek)tir.

S.   HİBE AKDİ’NİN İSTİLAHLARI?
C.   Hibe Akdi’nin ıstılahları:
•   Vâhib:    Hibe eden,
•   Mevhûb:    Hibe edilen şey,
•   Mevhûbun leh:    Kendisine hibe edilen şahıs.
•   Akdin mahalli:    Mevhûb.

S.   HİBE AKDİ’NİN ÖZELLİKLERİ?
C.   Hibe akdi:
*   Hibe dinimizde meşru kılınmış ve Müslümanların hediyeleşmeleri teşvik olunmuştur.
*   Hibe tek taraflı olabileceği gibi çift taraflı da olabilir. Binâenaleyh hibe akdinde taraflar karşılıklı olmak şartıyla hediyeleşebilirler. Bu durumda hibe bir nevi trampa alışveriş gibi olur. İbn Hazm, ivaz (karşılıklı)’lı hibeyi caiz görmemiştir.

S.   HİBE’DEN RÜCU’ (HİBE’DEN VAZGEÇMEK) ?
C.   Yapılmış bulunan hibeden rücû etmek konusunda Mezhep âlimleri ihtilafa düşmüştür:
*   Hanelilere göre aşağıdaki durumlarda vâhib, hibesinden rücû edemez:
1.   Hibe, mahrem olan yakın akrabaya ise.
2.   Karı-koca arasında,
3.   Karşılıklı yapılmışsa,
4.   Mevhûb, mevhûbun lehin mülkiyetinden çıkmışsa,
5.   Mevhûb’da, telef veya kendisine ilave olunmak ve üzerinde tasarufta bulunmakla... (hakiki veya hukukî) bir değişiklik husule gelmişse,
6.   Vâhib veya mevhûbun leh vefat etmişse hibeden rücû edemez.
*   Malikîler ve Zahirîler, baba ve annenin çocuklarına yaptıkları hariç olmak üzere hibeden rücûu caiz görmemişlerdir.
*   Ahmed b. Hanbel'den müsbet ve menfî rivayetlerde bulunulmuştur.
*   Şafiîler, baba ve annenin yanı sıra dede ve ninelere de rücû hakkı tanımışlardır.

VEDİA AKDİ
S.   VEDİA VE VEDİA AKDİ?
C.   Vedia: bir şeyi koruma amacıyla başkasının yanına bırakma işlemi, terk etmek, bırakmak
Vedia Akdi: malı koruma konusunda yapılan akit.

S.   VEDİA AKDİ’NİN İSTİLAHLARI?
C.   Vedia Akdi’nin ıstılahları:
•   Vediâ :   Akde konu olan şey - Tevdi’ edilmiş mal
•   Mûdi’ :    Vedia’yı veren kişi – Müstevdi’
•   Mûda’ :    Vedia’yı alan kişi – Müstevda’

S.   VEDİA AKDİ’NİN ÖZELLİKLERİ?
C.   Vedia akdi:
*   Vedia akdinde bir şahsın başka bir şahıstan, malını koruması için yardım talep etmesi ve yardım talep edilen şahsın da fedâkârlık edip bekçiliği kabul etmesi durumu vardır. Bekçi yani mûda' da kendi gücünü o yönde sarf eder ve bunun mukabilinde de para istemez. Para istememesi yönüyle vedîa akdi icare akdinden ayrılır.
*   Vedia akdi, emânetin karşılığı da değildir. Emânet "genel" olarak mütalaa edilecek olursa vedîa "özel" olur. Vediada bir malı başkasına akit yaparak muhafaza ettirme durumu olduğu halde, her emânette akit yapma hususu olmayabilir. Emânet bilumum bütün mal muhafazalarını ifade eder. Bu muhafazanın akit yoluyla olup olmaması mümkündür. Hülasa bütün vedialar emânettir, fakat bütün emânetler vedîa değildir.
*   Vedia akdi gayri lâzım akitlerdendir. Dolayısıyla taraflardan her biri istedikleri vakit akdi bozabilirler.
*   Müstevdaın vefat etmesiyle vedîa akdi sona ermez. Müstevdaın varisleri veya vasisi tarafından vedianın korunmasına devam edilir.
*   Vedia, müstevdaın elinde emânettir. Dolayısıyla emânet hükümlerine tâbidir. Müstevdaın herhangi bir kusuru veya haddi aşması olmadan vediaya gelecek zararlardan sorumlu değildir. Ama müstevdaın kusurundan ya da haddi aşmasından (taksir ve taaddi) ileri gelen zararları müstevda' tazmin eder.
*   Vedia, mudiin mülkiyetinden çıkmadığı için meydana gelecek ziyadelik ve menfaatler kendisine ait olacak, istediği zaman vedîa ve ziyadesini geri alabilecektir.

İARE ( ARİYET ) AKDİ
S.   İARE VE İARE AKDİ?
C.   İare: İki kişinin kendi aralarında bir şeyi alıp vermeleri ve ödünç
İare Akdi: Karşılıklı rıza ile bir şahsın, herhangi bir malını, istifade etmesi için diğer şahsa karşılıksız olarak ödünç vermesi.

S.   İARE AKDİ’NİN İSTİLAHLARI?
C.   İare Akdi’nin ıstılahları:
•   Ariyet:    Ödünç verilen mal, muâr - müsteâr
•   Muîr:    Malı veren, mal sahibi,
•   Müsteîr:    Malı ödünç alan,
•   İstiare:    Ariyet alma.
•   Akdin mahalli:    Müsteârdan elde edilecek menfaat.

S.   İARE AKDİ’NİN ÖZELLİKLERİ?
C.   İare akdi:
*   İare de bir nevi emânettir. Ariyet olarak verilen, mal olduğu için vedîadan, karşılıksız verildiği için icareden ve ariyetin aynı istihlâk edilmeden sadece menfaatinden istifade olunduğu ve ariyet malın aynısı sahibine iade edildiği için karz (borç) akdinden ayrılmaktadır. Borç verme akdinde borç verilen mal, borç alan tarafından harcanır, aynı istihlâk edilir, sahibine de borç malın yerini tutan başka bir mal (misli) verilir. Halbuki iarede verilen mal aynen iade olunur.
*   Mesela bir alet ödünç alınsa o aleti, ödünç alan kimse kullanır, istifade eder ve aynını sahibine iade eder. Fakat 500 TL. borç alan kimse bu parayı harcar, para başka başka şahıslara geçer. Nihayette borçlu, alacaklıya, aldığı paranın aynını değil, ona müsâvî başka bir para verir. Aynı şekilde düğün esnasında takınıp sonradan iade olunmak üzere bir bilezik ödünç alınsa bu akit iare akdi olur. Fakat aynı bilezik, bozdurulup harcanmak, sonradan da misli ödenmek şartıyla alınsa bu akit de karz akdi olur. İare ve karz akitleri arasındaki ince fark işte budur.
*   İare meşru olup İslâm Dininin teşvik ettiği güzel ahlak örneklerindendir. Dinimiz başkalarının yardımına, gerek canla gerek malla koşmayı müntesiplerine dâima tavsiye eder. Bunun aksine yardımdan kaçmayı hoş görmez, yardım etmeyenleri yerer.
*   Muîr, dilediği an akde son verme selâhiyetine sahip olduğu için iare akdi gayri lâzım akitlerdendir. Fakat verdiği sözde durması, "şu zaman alacağım" dediği zamandan önce almaması hem insanî bir mükellefiyet hem de dînî bir tavsiyedir.

KARZ AKDİ
S.   KARZ VE KARZ AKDİ?
C.   Karz: kesmek, (Borç verilen mala karz denilmesinin sebebi, borç malın diğer mallardan kesilerek, ayrılarak verilmesidir.)
Karz Akdi: borç verilebilen bir malı sonradan mislinin iade olunması şartıyla istek üzerine başkasının istifadesine sunmaktır.

S.   KARZ AKDİ’NİN İSTİLAHLARI?
C.   Karz Akdi’nin ıstılahları:
•   İkraz:    Borç verme,
•   Mukriz:    Borç veren,
•   İstikrâz:    Borç isteme,
•   Müstakriz:    Borç isteyen.
•   Akdin mahalli:    Borç verilen para (mukraz)

S.   KARZ AKDİ’NİN ÖZELLİKLERİ?
C.   Karz akdi:
*   Karşılıkları Türkçede borç olan karz ve deyn arasında fark vardır. Karz deyne göre özel, deyn geneldir. Bu bakımdan her karz bir deyndir ama her deyn bir karz değildir. Mesela birisinden 1000 TL. almak bir karz ve aynı zamanda bir deyndir fakat mebiin veresiye semeni bir deyndir, karz değildir.
*   Karz akdi yapılırken şâhit bulundurmak ve senet yapmak, niza halinde ispat kolaylığı sağlaması bakımından iyidir.
*   Karz akdinde taraflardan birinin lehine bir menfaati şart koşmak haramdır. İslâm'da, sadece verilen alınır, prensibi vardır, verilenden fazlasını almak faizdir. Mesela 100 TL. yi borç veren adam, ödeme esnasında borçlunun, kendisine ayrıca bir yemek yedirmesini veya 105 TL. ödemesini şart koşsa verdiğinden fazlasını aldığı ve lehine bir menfaati şart koştuğu için haram olur. Bundan dolayı "Menfaat celbeden bütün borçlar haramdır, faizdir", denilmiştir.
*   Mislî malların en önemli özelliği, borçlu ve alacaklı arasında çıkabilecek niza halinde, nizayı kesinkes önleyecek şekilde miktarının tespit edilebilmesidir. Kıyemî mallarda görülmeyen bu özellik, karz akdinde büyük rol oynar:
o   Hanefi mezhebi: ancak mislî malların borç verilebileceği, kıyemîlerin borç verilemeyeceği noktasında ısrar eder.
o   Diğer mezhepler de tespit edilebilen malların ancak borç verilebileceği fikrinde olmakla beraber bazı kıyemîlerin de tespit edilebileceğini, vasıfları açıkça belirlendikten sonra bir kısım kıyemî malların nizaa sebebiyet vermeyeceği görüşündedir.

S.   MAL VE MAL TAKSİMİ?
C.   Mallar misli ve kıyemî diye iki kısma ayrılır: Benzeri ve eşi bulunan mallar misli, benzeri ve eşi bulunmayan, bulunsa bile piyasaya arz edilmeyip münferit ellerde bulunan mallar da kıyemîdir. Buna göre yazma bir kitap kıyemî olduğu halde matbu kitaplar mislidir. Ölçek, tartı ve uzunluk birimi ile satılan mallar ve büyüklükleri aynı olmasa bile birbirine yakın olup tane ile satılan mallar, misli mallardır. Bunlara sırasıyla mekîlât, mevzûnât, mezrûât ve adediyyât-ı mütekâribe denilir. Buğday, elma, yumurta ve kumaş mezkûr isimlere örnek teşkil eder. Adediyyât-ı mütekâribenin zıddı, adediyyât-ı mûtefavitedir. Hayvanlar gibi. Adediyyât-ı mütekâribe misli mallardan olduğu halde adediyyât-ı mütefavite kıyemî mallardandır.

BEY’ AKDİ:    Malı malla değişmektir. Türkçe'de kullanılan alış-veriş" tabiri, bey'in tam karşılığıdır.

SARF AKDİ:    Altın ve gümüş gibi aslen nakit olan maddelerden birini yine kendisiyle veya diğeriyle değiştirmek anlamım ifade eder.

SELEM AKDİ:    Semen peşin, mebi' veresiye olmak şartıyla yapılan akittir.

ISTISNA AKDİ:    Belli bir bedel karşılığında bir kimsenin sanat erbabıyla bir eşya yaptırmak için anlaşmasıdır.

İCARE AKDİ:    Menfaati satmaya icare denir.

KEFALET AKDİ:    Bir şeyin mutalebesi hakkında zimmeti zimmette zammetmektir: Yani bir kimse zatını diğerin zatına zammedip ve ânın hakkında lâzım gelen mutalebeyi kendi dahi iltizam eylemektir.

HAVALE AKDİ:    Borcu birinin zimmetinden diğerinin zimmetine nakletmektir. Mesela borçlu alacaklıya “Senin borcunu filanın üzerine havale ettim, git ondan iste”, dese, alacaklı ve borcun kendisine yükletildiği şahıs da kabul etseler havale akdi meydana gelir.

REHİN AKDİ:    Alacaklının alacağını güven altına almak için karşılıklı rıza ile borçlunun bir malını kendisinin veya başkasının yanında hapsetmesine rehin denir.

ŞİRKET AKDİ:    Birden fazla kimsenin bir mal veya bir hakta ortak olmalarıdır.

KISMET AKDİ:    Ortakların bir mal veya menfaatteki malûm ve muayyen hisselerinin kendilerine dağıtılmasıdır.

SULH AKDİ:    tarafların, niza ve çekişmeyi önlemek için aralarında karşılıklı anlaşma ile yaptıkları anlaşmadır.
HİBE AKDİ:    Kendisinden faydalanılabilen bir şeyi başkasına vermek (temlik etmek)tir.

VEDÎA AKDİ:    Bir şeyi koruma amacıyla başkasının yanına bırakma işlemiyle ilgili olarak Arapça V-D-A kökünden türetilmiş olup sözlük olarak "terk etmek, bırakmak" anlamlarına gelmektedir.

İARE AKDİ:    Karşılıklı rıza ile bir şahsın, herhangi bir malını, istifade etmesi için diğer şahsa karşılıksız olarak ödünç vermesine iare denir

KARZ AKDİ:    Borç verilebilen bir malı sonradan mislinin iade olunması şartıyla istek üzerine başkasının istifadesine sunmaktır.