hafiza aise
Sat 23 March 2013, 02:44 pm GMT +0200
17. YÜZYILDA FELSEFE
1-17.YY. düşünürlerinin özellikleri nasıldır?
1-On yedinci yüzyıl düşünürleri olarak Descartes, Spinoza ve Leibniz‟in düşünsel karakteristikleri farklı olmuş olsa da rasyonalist bir biçimde felsefe yapmak olduğu söylenebilir.
2-Rasyonalist yaklaşım nedir?
2-Akılcılık, her türlü bilginin kaynağının akıl olduğu görüşünü savunan bir yaklaşımdır.
3-17.yy. rasyonalist felsefeye göre uygunluk nedir?
3- On yedinci yüzyıl rasyonalist felsefeye göre uygunluk, Tanrı‟nın hem evrenin bütünselliğine ve hem de insan ruhuna aynı ilkeleri yerleştirmiş olmasından kaynaklanmaktadır. Böylece rasyonel olan akıl, rasyonel bir öze sahip doğayı kolaylıkla kavrayabilecektir.
4-Rönesans felsefesi ve 17.yy. felsefesinin farkı nedir?
4- Rönesans felsefesi, eskiden koparak yeniyi bulma eğilimi içerisinde bir hareketlilik, düşünsel bir zenginlik dönemidir.
Buna karşın on yedinci yüzyıl felsefesi, bir durağanlık ve durulma dönemidir.
Yine Rönesans felsefesinin zengin düşünselliğe sahip olmasına karşın bu dönemde farklı düşünsel boyutların sistemleştirilmesine gayret gösterilmiştir.
On yedinci yüzyıl felsefesi, tıpkı matematik fizik gibi gerçeği son öğelerine ulaşmak için tözleri konu alır ve bunlar arasındaki ilgileri „neden-sonuç‟ bağıyla açıklamaya çalışır.
5. Descartes Kimdir? Eserleri nelerdir?
5-1596 yılında Fransa’da Descartes, 1629 senesinde Hollanda‟ya göç eden filozof, burada geçirdiği yirmi yıl boyunca tam bir yalnızlık içinde felsefe üzerine eserlerini kaleme aldı. 1649 yılında İsveç Kraliçesinin bir akademi kurma teklifini kabul eden Descartes, buraya geldikten beş ay sonra 1650 yılında öldü. Belli başlı eserleri şunlardır:
1. Aklı Kullanmak İçin Kurallar.
2. Denemeler.
3. İlk Felsefe Üzerine Düşünceler.
4. Felsefenin İlkeleri.
5. Ruhun Tutkuları.
6- Descartes Bilgi Teorisi nedir?
6-Descartes yeniçağ rasyonalizmin babasıdır. Rasyonalist eğilimi gereği tüm açık ve seçik düşüncelerin doğuştan geldiğini düşünmüştür. Dolayısıyla bilimsel bilgi, ona göre, doğuştan düşünceler yani apriori (deney öncesi) olan düşüncelere dayanmalıdır.
Descartes, gerçekliğin doğru bilgisine ulaşmak adına kuşkuyu kullanmaktadır. Descartes için kuşku, doğru bilgiye ulaşmada bir araç, diğer deyişle bir yöntemdir.
7-Descartes‟in kuşkuculuğun özellikleri nelerdir?
7-Descartes‟in kuşkuculuğun birtakım özellikleri bulunmaktadır.
a-kuşkuculuğun evrensel olmasıdır. B- kuşku, yöntemsel olmalıdır. C- Descartes‟in kuşkusu, daha önce inanılmış önermelerin yerine yeni önermeleri geçirmeyi amaç edinmiş olması anlamında geçicidir. D-kuşkunun, bizlerin onu davranışlarımızda kullanmıyor olmaması nedeniyle kuramsaldır.
Descartes, öncelikle kuşkunun sınırlarını belirlemeye çalışır. O ilkin, duyular yoluyla öğrenilen her Şeyden kuşku duyar. Descartes‟e göre duyuların, bizleri günlük yaşantımızda bazen aldatmıyor olduğunun hiçbir güvencesi olamaz. Örneğin suyun içindeki çubuk kırık olarak algılanır.
Descartes matematiğin önermeleri konusunda bu kuşkuculuğunu sürdürmez. . Hiçbirimiz ister uyurken ister uyanıklı halde olalım; iki ile üçün toplamının beş ettiğinden kuşku duymayız.
Descartes, yöntemsel kuşkuyu, kuşku-duyulmaz bir gerçeklik olup olmadığını ortaya çıkarmak amacı ile kullanmaktadır. O, söz konusu gerçeği “Cogito ergo sum” (Düşünüyorum, öyleyse varım) önermesinde bulmaktadır. Ona göre kuşku duyamayacağımız tek gerçeklik, kendi varoluşumuzdur.
8- Descartes Teoloji Anlayışı nedir?
8-Descartes‟e göre, Tanrı‟nın varlığını dışsal dünyaya göndermede bulunarak kanıtlamak yerine, O‟nün varoluşunu içeriden kanıtlamak gerekmektedir. Descartes‟in Tanrısal varlığın kanıtlanması yolunda ilk sorusu, insanın zihnindeki Tanrı düşüncenin, bizim kendimiz tarafından üretilebilmiş olup olmadığı üzerinedir. Descartes‟e göre insan, Tanrı kavramı altında sonsuz, her Şeyi bilen, her Şeyden güçlü ve her Şeyi yaratan bir tözü anlamaktadır. Sözü edilen bu nitelikler, bizler gibi sonlu tözsel varlıklar tarafından üretilmiş olamazlar. Dolaysıyla Descartes‟e göre sonsuzluk düşüncesi, insanın sonlu düşüncesine önceliklidir.
9-Descartes‟in akıl yürütmesinde varılan sonuç nedir?
9-Descartes‟in akıl yürütmesinde birbirini izleyen iki sonuç bulundurur. Bunlardan ilki, Tanrı düşüncesinden hareketle Tanrı‟nın varlığına gidilmesi .
ikincisi ise Tanrı‟nın yalnızca insanın değil bütünüyle evrenin nedeni olarak görülmesidir. Sonuç olarak, zihinlerimizdeki mükemmel, sonsuz, her Şeyi bilen, her Şeye gücü yeten ve sonsuz iyi gibi niteliklere sahip Tanrı karşısında doğamızın eksikliğini kabul etmekteyiz.
10- Descartes’in Metafizik Anlayışı nedir?
10-Descartes‟in metafizik anlayışının temelinde töz kavramı bulunmaktadır. Ona göre töz, var olabilmek için kendinden başka hiçbir Şeyi gerektirmeyen Şeydir. Dar anlamıyla bu tanım, yalnızca Tanrı için kullanılabilir gözükmektedir.
Descartes ,eserden nedene değil, nedenden esere giden bir yöntem sunmaktadır.
11-Descartes‟e göre töz kaça ayrılır?
11-Tanrısal töz dışında, töz kavramı yaratıklar için kullanıldığında, biri düşünün ve diğeri cisimsel olmak üzere iki ayrı tözün varlığından söz edilir.
12-Descartes’e göre , ruh ile beden arasında nasıl bir ilişki vardir?
12-Descartes’e göre , ruh ile beden arasında özünlü değil ilintili bir ilişkinin bulunduğundan söz eder .
B ilişkiyi tıpkı kaptan ile gemi arasındaki hareket ettiren ile hareket ettirilen ilişkisi olarak açıklar. Bu örnekte ruh, kaptana ve beden, gemiye benzetilmektedir.
13. Hobbes (Thomas Hobbes) kimdir.
13-Thomas Hobbes, 1588 yılında İngiltere‟ gelmiştir. Oxford üniversitesinde skolâstik felsefe eğitimi almıştır. Hobbes, daha sonra Fransa ve İtalya‟yı gezmiş; buralarda yeni düşüncelerin temsilcileri, sözgelimi ile Galileo karşılaşmıştır. İngiltere‟ye geri döndüğünde ise uzun süre fikirlerinin etkisi altında kalacağı Francis Bacon; ayrıca Gassendi ve Mersenne gibi filozoflarla da tanışmıştır. Bu geniş filozoflar çevresi düşünürümüzün, geleneksel felsefeye yönelttiği güçlü eleştirilerinin temelini sağlamış gözükmektedir. Hobbes insan merkezli felsefenin bir taraftarı olarak ortaya çıkmıştır. 1679 yılında İngiltere‟de ölmüştür.
14-Hobbes (Thomas Hobbes) eserleri nelerdir.?
14-1. Felsefenin Öğeleri. Bu eser, cisim üzerine, insan üzerine ve yurttaş üzerine başlıklarıyla üç bölümden oluşmaktadır.
2. Doğal ve Politik Yasanın İlkeleri.
3. Leviathan.
15- Hobbes (Thomas Hobbes) Bilgi Teorisi nedir?
15 - Hobbes‟a göre bilgisel sürecin temelinde adlar bulunmaktadır. Nesneleri göstermek üzere seçilen adlar, her ne kadar keyfi olarak seçilmişlerse de, onlarla düşünceleri ifade etmek mümkündür. İnsan, düŞüncelerini konuşarak başkalarına iletirken adları, simgeler olarak kullanmakta ve onları birbirine bağlamaktadır.
Hobbes‟a göre adlar iki kısma ayrılmaktadır.
ilki, örneğin „Ali‟ adında olduğu gibi tek bir nesneye özeldir.
İkinci ad türü ise düşünürümüzün evrensel adlar veya evrenseller olarak adlandırdığı, pek çok nesneyi tek bir adla gösteren adlardır. Sözgelimi ağaç ya da insan adı gibi.
Hobbes, biri, olgu ve diğeri sonuç bilgisi olmak üzere iki tür bilgiden söz eder. Olgu bilgisi; bir Şeyin yapıldığının görüldüğünde ya da anımsandığında sahip olunan bilgidir. Örneğin mahkemede tanıktan istenin bilgi, olgu bilgisidir ve bu tür bilginin kayıt altına alınması tarih biliminin iŞidir.
Hobbes‟a göre sonuç bilgisi, „A –doğru- ise B de doğrudur‟ biçiminde dile getirilebilecek olan koŞullu ya da varsayımsal bir bilgidir. Örneğin bir çemberden söz edildiğinde, çemberin ortasından geçen bir düz çizginin onu iki eŞit parçaya böleceği bilgisi sonuçsal bir bilgi olmaktadır.
16-Hobbes (Thomas Hobbes) Fizik Anlayışı nedir?
16- Hobbes‟a göre felsefe, zorunlu olan yani etkin olan nedensellikle ilgilenmektedir. Etkin neden, eseri üzerinde bir etki üreten ve bundan dolayı da neden-sonuç bağının zorunlu olduğu bir nedendir. O, nedensel etkinliğin etken tarafından edilgende hareket üretmek olduğunu söylemektedir. Bir başka deyişle felsefe, hareket halindeki cisimler, bu hareketlerin nedenleri ve özellikleri ile ilgilenmelidir.
17- Hobbes (Thomas Hobbes Teoloji Anlayışı nedir?
17-Hobbes‟un felsefesi cisimler dışında bir gerçekliği konu almaması anlamında maddecidir. Bu anlamda Tanrı ve diğer tüm tinsel varlıklar alanını felsefeden uzaklaştırmaktadır. Ancak Hobbes‟un yaklaşımının yöntemsel bir maddecilik olduğu söylenebilir. Buna göre filozofumuz, Tanrı‟nın var olmadığını söylemek yerine aslında O‟nün felsefenin konusu olamayacağını dile getirmektedir.
Hobbes‟a göre tanrıbilim, bilim olarak ya da doğru önermelerin oluşturduğu kendi içinde tutarlı bir bütünsellik ifade etme bağlamında saçma veya akıl dışı olarak kalmak durumundadır. Felsefe bağlamında dile getirdiği bu ifadesinden yola çıkarak Hobbes‟un bir “tanrıtanımaz” olduğu yargısına ulaşılabilir.
18-Hobbes‟un Ortaçağ tanrı anlayışı farkı nedir?
18-Tanrı anlayışının, ortaçağınkinden bütünüyle farklı olduğunu belirtmek gerekmektedir. Ortaçağ tanrıbilimci ve filozofları Tanrı‟yı cisimsel olmayan bir töz ve sonsuz bir tin olarak düşünmekteydiler.
Oysa Hobbes Tanrı‟yı, en yalın cisimsel bir töz olarak görür.
19- Hobbes (Thomas Hobbes Ahlak Anlayışı nedir?
19- Ona göre canlılarda, biri bilinç-dışı ve diğeri iradeye dayanan olmak üzere iki tür hareket görülmektedir.1- Kan dolaşımı, solunum ve sindirim gibi süreçlerdeki hareket, bilinç-dışı olana hareketin örnekleridir.
2-İradeli hareket ise düşünürümüze göre ahlak ve siyasetin temelini oluşturan hareketler olmaktadır.
Hobbes‟a. Ahlaksal kavramlar olarak iyi ve kötü, iştah ile tiksinmeye dayandırılır. Buna göre bir insanın iştah duyduğu, iyi ve tiksinme duyduğu ise kötü olarak tanımlanmaktadır.
20- Hobbes ‘in Siyaset Anlayışı nedir?
20-Hobbes‟a göre insanlar, bedensel ve akılsal yeteneklerin her ikisine de birbirine eŞit olmayacak ölçüde sahiptirler. Sözgelimi fizik olarak zayıf yapıda olan biri, aklını kullanarak bedence kendinden daha güçlü durumda olan bireylere efendi konumuna gelebilmektedirler.
Hobbes‟un siyaset felsefesine ilişkin görüşlerini açıkladığı Leviathan adlı eserinde on dokuz doğa yasasından söz ettiği görülür.
Hobbes‟un sözleşme kuramı, egemenin gücünü uygulamasının akılsal temelini oluşturan bir „araç‟ konumundadır.
Hobbes, egemenin gücünü, bir kılıca benzetir. Kılıç olmaksızın yasa ve sözleşme kavramları, boş sözlerden fazla bir anlam ifade etmez. Burada Hobbes için kılıç vazifesi gören gücü bir kişi temsil etmektedir. Bir başka deyişle Hobbes‟a göre önemli olan egemenliğin kendisini nasıl ortaya koyduğu değil, bütünselliği ve bölünmezliğidir.
21- Spinoza kimdir?
21-bir Yahudi olan Benedict de Spinoza, 1632 yılında Amsterdam‟da doğmuştur. İlk eğitimini büyük ölçüde geleneksel Yahudi öğretisinin verildiği bir okulda başlayan Spinoza, bu eğitimden tatmin olmamış ve yeni bilimin temsilcileri olan Bacon, Descartes ve Hobbes gibi düşünürlerin eserlerine yönelmiştir. Bu düşünürlerden etkilenin Spinoza teoloji alanındaki bazı düşünceleri nedeniyle Yahudi cemaatinden dışlanmış, hiçbir dine bağlı olmayarak yaşamını sürdürmüş ve 1677 yılında Lahey‟de ölmüştür.
22-Spinoza’nın eserleri nelerdir?
22- 1. Etike (Ahlâk).
2. Teolojik-Politik İncelemeler.
3. Devlet Üzerine İnceleme.
4. Descartes Felsefesinin İlkeleri.
5. Zihnin Düzeltilmesi Üzerine İnceleme.
23--Spinoza’nın Bilgi Teorisi nedir?
23-Spinoza, dört düzeyden söz ederek bilgi anlayışını açıklamaktadır.
Birinci düzey olan söylenti yoluyla bilgi; başka insanların tanıklığı yoluyla edinilen bilgi türüdür. Bir insanın doğum gününün ne zaman olduğu bu tür bir bilgiyle bilinmektedir. Başkalarının yalan söylemesinin bir gereği bulunmadığından, düşünürümüze göre bu tür bilginin gerçekliğinden kuşku duymaya gerek yoktur.
İkinci bilgi düzeyi, karışık ya da diğer deyişle bulanık görgülerimden edinilen bilgidir. Spinoza‟ya göre görgüdenim alanın duygusal algısı, insanın hayatına yararı dokunacak birtakım bilgiler sağlamaktadır. Örneğin ateşin su ile söndürülebileceği bu tür bir bilgi ile bilinmektedir.
Spinoza üçüncü bilgi düzeyinin, bilimsel bilgi ve dördüncü bilgi düzeyinin de sezgisel bilgi olduğunu söyler.
Spinoza‟ya göre üçüncü bilgi düzeyi olan sezgisel bilgi, bilginin en yüksek ve en kapsamlı olan bilgidir. Çünkü sezgisel bilgi, doğadaki dizgenin en kapsamlı kavrayışını sağlamaktadır.
Bir kişi, sezgisel bilginin en üst düzeyine ne kadar yakınlaşırsa kendisinin ve Tanrı‟nın bilincine de o kadar fazla ulaşır ve böylece kutsanmış kişi olarak görülür. Bu bilgi anlayışında, Tanrı ile doğanın özdeş görüldüğünün işaretleri oldukça açıktır.
24-Spinoza’nın Metafizik ve Teoloji Anlayışı nedir?
24-Spinoza, evren adına birçok görgüm varlığı açıklamak adına “Tanrı” ya da “Doğa” olarak isimlendirdiği tek ve sonsuz bir nedensel tözden söz etmektedir. Spinoza‟nın metafiziği bağlamında töz; kendinde olup, kendisi yoluyla kavranabilir olan varlığı ifade etmektedir. Ayrıca tözsel varlık, kendisi dışında bir dışsal nedenin varlığını gerektirmeyen bir varlıktır.
Spinoza için töz; sonsuz ve mutlak bir varlık olmakla Tanrı‟yığ ifade etmektedir. Tanrı ise özü gereği eksiksiz olmalıdır.
Dolaysıyla Spinoza‟ya göre,Tanrı‟nın eksiksiz ve mükemmel olan bu tanımından hareketle O‟nün var olmadığını söylemek mümkün olamamaktadır.
25-Leibniz kimdir?
25-Gottfried Wilhelm Leibniz, 1646 yılında Almanya da doğdu. Babası buradaki üniversitede ahlak felsefesi dersleri veren bir akademisyendir. Leipzig Üniversitesine bir hukuk öğrencisi olarak girdi. Meraklı bir öğrenci olarak Leibniz, tüm zamanını hukuka ayırmamış, özellikle iki yıl boyunca dönemin Kepler, Galileo ve Descartes gibi bilgin ve filozofların eserlerini keşfetmiştir.
Yeni bir bilim anlayışının doğmakta olduğunu sezen düşünürümüz, matematik öğrenmeksizin bu ilimleri kavramının olanaksızlığını görünce 1663 yılında Jean Üniversitesine geçerek buradaki ünlü matematik bilginlerinden ders aldı.
Matematik, en başarılı olduğu alan olmakla birlikte Leibniz, hukuk, din, siyaset, tarih, edebiyat, mantık ve felsefe konularında sayısız eser bırakmıştır. Bu kadar çok yönlü olan Leibniz, yetmiş yaşındayken 1716 yılında Hannover Şehrinde ölmüştür.
26- Leibniz eserleri nelerdir?
26- 1. Monadoloji.
2. Metafizik Üzerine Konuşma.
3. İnsan Zihni Üzerine Yeni Denemeler.
4. Teodise.
5. iyelerin En Son Kökenleri Üzerine.
6. Tanrı‟nın İyiliği, İnsanın Özgürlüğü ve Kötülüğün Kökeni Üzerine Denemeler.
27-Leibniz’in Mantık Anlayışı nedir?
27-Leibniz‟e göre mantık, bir özne-yüklemden oluşan önermelerden kurulu bir disiplindir. Leibniz, önermeler ile bunların olgusal durumları arasında bir ayrıma gitmiş ve onları akıl önermeleri ile olgusal önermeler olmak üzere iki grupta ele almıştır.
Leibniz‟e göre akıl gerçeklikleri, zorunluluk içermektedir.
Buna karşın Leibniz‟e göre olgu gerçeklikleri, bir zorunluluk içermezler. Böylece olgu önermeleri, olumsallık yani mümkün olmayı gösterirler.
28- Leibniz Fizik ve Metafizik Anlayışı nedir?
28-Leibniz‟e göre görülür cisimler olan duyusal nesnelerin, bölünebilir nitelikte oldukları açıktır. Bir başka deyişle her bir duyusal cisim, parçasız yalın tözlerin oluşturduğu bir bileşikliktir.
Leibniz‟in algı ayrımı, insanın ruhu ile bedeni arasında bir ayrım yapmasına temel sağlamış gözükmektedir. Böylece o, seçik algılara sahip olan monada eylem, karışık algılara sahip olan monada ise tutkuyu yükler. Dolaysıyla insan ruhu, seçik olan algılara sahip olduğu ölçüde etkin; insan bedeni ise karışık algılara sahip olduğu ölçüde edilgindir. Bu yaklaşım aynı zamanda ruhun, bedene egemen ve bedenin de ruha bağlı olduğu görüşünü ortaya çıkarmaktadır. Ruh, daha büyük eksiksizliğe sahip olmakla bedene egemendir. Çünkü beden, ruh tarafından yani bir başkası tarafından etkilendiği için eksikli olmak durumundadır.
29-Leibniz Teoloji Anlayışı nedir?
29-Leibniz‟e göre her biri özgün ve bu nedenle bireysel olan monatların, doğada önceden saptanmış bir uyum içinde oldukları gözlemlenmektedir. bunun nedeni, Tanrı‟nın evrendeki nesneleri daha başlangıç konumunda böyle saptamış olmasındadır.
Leibniz, yasaları Tanrı tarafından önceden belirlenmiş bir dizgeye sıkı sıkıya bağlı olan monatların oluşturduğu mükemmel bir evren anlayışını benimsemiş gözükmektedir.
Leibniz‟in Tanrı‟nın varlığına ilişkin kurguladığı delillerden ilki, ontolojik delildir.
İslâm filozofları ile Skolâstik felsefede oldukça sık kullanılmış olan bu delil, „Tanrı vardır‟ önermesinin gerçekliğinin apriori yani önsel ve açık olduğunu gösterme yönünde bir girişimdir.
Böylece özü gereği eksiksiz olarak tanımlanan Tanrı‟nın varlığı zorunludur. Bir başka deyişle, Tanrı zorunlu olarak vardır.
Öte yandan Leibniz, mantık anlayışına bağlı olarak Tanrı‟nın varlığını kanıtlamak üzere bir başka kavramsal delil daha kurgulamıştır. Ona göre Tanrı, hiçbir sınırlaması, hiçbir olumsuzlaması ya da hiçbir çelişkisi olmayan bir varlıktır. Bir çelişkisi olmaması bakımından, „Tanrı vardır‟ önermesi, olgu gerçekliğiyle değil akıl gerçekliğiyle bağlantılı olan bir önermedir.
Leibniz, Tanrı‟nın varlığını apriori akıl yürütme ile kanıtlamaktadır.
Leibniz‟in Tanrı‟nın varlığına ilişkin üçüncü kavramsal kanıtlaması, zorunlu ve sonsuz gerçekliklerin bulunmasından hareketle kurgulanmıştır.
Leibniz‟e göre, örneğin matematiğin ve geometrinin önermeleri olumsallıktan yani mümkünlükten yoksun olmakla, zorunlu ve ebedi bir varlığa sahiptirler. Bir başka deyişle onlar, „uydurmalar‟ olarak görülemezdirler.
Leibniz‟in Tanrı‟nın varlığını kanıtlama yönünde getirmiş olduğu diğer deliller, olgu gerçekliklerinden hareket ederek kurgulanmıştır. Bu tür kanıtlar, aposteriori kanıtlamalar olarak da adlandırılmaktadır.
.
Leibniz‟in Tanrı‟nın varlığını kanıtlamak üzere kurguladığı bir diğer aposteriori delil, filozofumuzun monada anlayışına dayanmaktadır. Fizik ve metafizik anlayışında Leibniz, birbiri ile hiçbir dışsal etkilenmeye sahip olmayan çok sayıda monadın bulunduğundan ve buna karşın onların birbirleriyle uyumlu olduklarından söz etmiştir.
30- Leibniz Kötülük ve İnsan Özgürlüğü nasıldr?
30- Leibniz‟in teolojisine ilişkin görüşleri açıklanırken ahlakî bir varlık olarak Tanrı‟nın, her zaman ve her durumda en iyi olanı yaratması gerektiği hususuna işaret edilmiştir. Dolayısıyla Tanrı‟nın yaratmayı seçmiş olduğu bu evrenin de, olabilecek en iyi evren olması gerekmektedir.
Teolojisi başlığında ele alındığı gibi Leibniz, ahlakî iyilik niteliğiyle Tanrı‟nın, mümkün olabilecek en iyi evreni yaratmış olduğunu ileri sürer. Bu yaklaşım bağlamında düşünürümüz, evrende görülen tüm acıların, canavarlıkların ve tüm kötü durumların var olan bir dizgenin parçası olduklarını belirtmek suretiyle iyiliklerle birlikte kötülüklerin bir bütünlük oluşturduklarını söyler. Buna göre örneğin gölgeler, aydınlığı daha göze çarpıcı kılmaktadır
Bununla birlikte Leibniz, insandan kaynaklanan ahlakî kötülüklerin, Tanrı‟ya yüklenmeye kalkışılmasına kesin bir dille karşı çıkmaktadır
İnsan, Leibniz‟e göre, özgür bir varlıktır ve bu özgürlüğü zihnine katılmış bir kendiliğindenlik durumudur. İnsanların, ancak birtakım hukuksal davranışlara yaptırım koymak suretiyle bir arada yaşamayı mümkün olmaları, Leibniz‟e göre insanın özgür bir canlı olduğunun apaçık göstergesidir. Nitekim ister hukuksal isterse ahlaksal olsun birtakım yaptırımlar varsa, bu yaptırımların aklanabilmesi adına insan özgür olmak durumundadır.
Tüm varlık anlayışını monada adını verdiği salt elementler bağlamında Şekillendiren Leibniz‟e göre içinde yaşadığımız tikel dünyanın nedensiz olarak yaratıldığını söylemek demek, Tanrı‟nın bilgelik ile bilgi niteliklerinden yoksun olduğunu söylemek anlamına gelecektir ki bu kabul edilemezdir. Öyleyse bilge ve bilgili bir varlık olarak Tanrı, bu dünyayı belli bir nedenden dolayı seçmiş ve yaratmış olmalıdır. Leibniz‟e göre Tanrı‟nın ahlakî iyiliği, O‟nun yaratıkları adına olabilecek en iyi biçimde yaratmasını ahlaksal bir zorunluluk olarak gerektirmektedir.