- Ünite 4 Soru-Cevap Ders Özetleri

Adsense kodları


Ünite 4 Soru-Cevap Ders Özetleri

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
hafiza aise
Wed 9 April 2014, 02:51 pm GMT +0200
ÜNİTE 4 DELİLLER

S.   DELİL NEDİR?
C.   Sözlükte iz, işaret, alamet, rehber gibi anlamlara gelen delil kelimesi Din Felsefesinde: “Tanrı’nın varlığı’nın delili işareti ve O’na götüren rehber” anlamında kullanılmaktadır.

S.   DELİLLERİN ORTAK ÖZELLİĞİ NELERDİR?
C.   Delillerin ortak özelliği: ispattan çok inancı rasyonalize etmektir.

S.   LİTERATÜRDE ÜZERİNDE DURULAN BASLICA DELİLLER?
C.   Literatürde üzerinde durulan baslıca deliller:
1.   Ontolojik delil
2.   Kozmolojik delil
3.   Teleolojik delil
4.   Dini Tecrübe delili
5.   Ahlak delili

S.   ONTOLOJİK DELİL NEDİR?
C.   Varlık delilidir. Tanrının varlığının zorunlu olmasıdır. “Tanrı, tanımı gereği, eksiklik içeremeyeceği için, O’na bir eksiklik ifade eden “var-olmama” atfedilemez. O halde, Tanrı, vardır ve hatta O, tanımı gereği, en büyük varlık olduğu için, zorunlu olarak vardır.”

S.   ONTOLOJİK DELİLDE TANRININ VARLIĞI NASIL FORMÜLE EDİLİR?
C.   Ontolojik delilde tanrının varlığı:
•   Tanrı en büyük varlıktır.
•   Tanrı bir kavram olarak zihinde vardır.
•   Sadece zihinde var olmak, “hem zihinde hem de zihin dışında” var olmaya göre, bir eksiklik halini ifade eder.
•   Tanrı, en büyük varlık olduğu için, O’n eksiklik atfedilemez.
•   O halde Tanrı’nın, hem bir kavram olarak zihinde hem de bir varlık olarak zihin dışında var olması zorunludur.

S.   ONTOLOJİK DELİL ZORUNLU VARLIK KAVRAMI DİKKATE ALINARAK NASIL FORMÜLE ELDİR?
C.   Ontolojik delil zorunlu varlık kavramı dikkate alınarak:
•   Tanrı ya vardır ya da yoktur.
•   Tanrı varsa, tanımı gereği, O’nun varlığı zorunludur.
•   Tanrı yok ise, tanımı gereği, O’nun var olması imkânsızdır.
•   Bu durumda, Tanrı’nın varlığı ya zorunludur ya da imkânsızdır.
•   Tanrı’nın varlığı imkânsız değildir.
•   O halde, Tanrı’nın varlığı zorunludur.
   
S.   DESCARTES, “NASIL OLUYOR DA BİR KAVRAM TAHLİLİNDEN GERÇEK BİR VARLIĞA ULAŞABİLİYORUZ?” SORUSUNU NASIL CEVAPLAMIŞTIR?
C   Descartes’e göre: “Biz Tanrıyı düşündüğümüz için O var değildir; O var olduğu için biz O’nu düşünüyoruz.” Fakat bunu herkes anlayabilecek ve kavrayabilecek zihni ve akli düzeye sahip değildir. Bir başka deyişle Tanrı’nın varlığının açıkça kavranılamayışının sebebi, her insanın anlama güç ve kapasitesinin buna elverişli olmamasıdır.

S.   ONTOLOJİK DELİLİN EN BELİRGİN ÖZELLİĞİ NEDİR?
C.   Tanrı kavramını esas almasıdır.

S.   KOZMOLOJİK DELİL NEDİR?
C.   Evrenin varlığından hareketle Tanrının varlığına gitme anlamında ‘’evrenbilimsel delil ‘’dir. Bu delil genel olarak, özünde,’”her şeyin bir nedeni vardır; aynı şartlar altında aynı nedenler aynı etkiyi doğurur” şeklinde özetlenebilen “nedensellik ilkesi” ne dayanır. Ancak sonuçları itibariyle nedensellik ilkesinin telkin ettiği kesinlikten uzaktır.

S.   KOZMOLOJİK DELİLİN İFADE EDİLME ŞEKİLLERİ VE ANLATILDIĞI ÖRNEKLER NELERDİR?
C.   Kozmolojik delilin ifade edilme şekilleri ve anlatıldığı örnekler:
a.   İlk-Sebep: Dünyada gözlemlenmektedir ki, meydana gelen her şeyin yani her sonucun bir sebebi vardır. Bu düşünme biçimi, sonuna kadar götürülmeye çalışılırsa, kısır döngüye düşüldüğü için, artık kendisinin sebebi olmayan veya tartışmalı olmakla birlikte, kendisinin sebebi yine kendisi olan bir “İlk-Sebep”te durulması gerekir ki, iste, bu İlk-Sebep Tanrı’dır.
b.   İlk-Hareket Ettirici: Gözlemlenmektedir ki, kâinat hareket halinde olup hareket, kendiliğinden gerçekleşmemektedir. Yani her hareketin bir hareket ettiricisi vardır. Yine bu düşünme biçimi sonuna kadar götürülmek istenilirse, kısır döngüye düşüldüğü için, artık kendisi hareket etmeyen bir hareket ettiricide veya kendi hareketinin kaynağı da kendisi olan bir “İlk-Hareket Ettirici” de durmak gerekmektedir ki, iste, bu İlk-Hareket Ettirici Tanrı’dır.
c.   Meydana-Gelme (Hudûs): Görülüyor ki, dünyadaki varlıklar bir hareket ve değişim içerisindedir. “Hareket” ve “değişim” ise yeni ve sonradan olmayı ifade eder. “Sonradan olma”, tanımı gereği, bir şey var olduğu anda onun var olmasını sağlayan ve var olma zamanını belirleyen ve tercih eden, fakat kendisi sonradan olmayan, başka bir varlığı gerektirir ki, iste bu varlık, Tanrı’dır.
d.   Mümkün Olma (İmkân): “Mümkün” türediği kök itibariyle bir şey olmaya müsait güç ve kapasite gibi potansiyellik ima eden anlamlar içerdiği için, “mümkün olmak” demek, olmaya veya olmamaya yani varlığa ve yokluğa eşit uzaklıkta bulunmak demektir. Bu durumda, mahiyeti gereği mümkün olan bir şey, varlığa ve yokluğa eşit uzaklıkta olduğu için, onun kendiliğinden varlık kazanması ve var olduktan sonra da varlığını kendiliğinden devam ettirmesi düşünülemez. O halde, mahiyeti gereği mümkün olan bir şey var olabilmesi için, mahiyeti gereği, kendisi mümkün olmayan yani “zorunlu” olan bir varlığı gerektirmektedir ki, iste bu varlık da Tanrı’dır.
S.   TEOLOJİK DELİL NEDİR?
C.   “Erek-Bilisel Delil” ve “Gaye-Nizam Delil” isimleriyle bilinir. Âlemde görülen ve belli bir amacı gerçekleştirmek üzere planlandığı düşünülen düzenlilik ve uyum fikrine dayanılarak dile getirilen bir delildir.

S.   TEOLEJİK DELİL NASIL FORMÜLE EDİLMİŞTİR?
C.   Teolejik delil şöyle formüle edilmiştir:
•   Âlemde bir düzen vardır.
•   Bu düzenin belli amaçları tasıdıgı görülmektedir.
•   İlim ve irade gerektiren “Düzen” ve “amaç” kendi basına ortaya çıkamaz.
•   O halde, bu düzen ve amacı gerçeklestiren ilim ve irade sahibi bir varlık vardır ki, bu da Tanrı olmalıdır.

S.   TELEOLOJİK DELİL HANGİ FİKİR ÜZERİNE BİNA EDİLİR?
C.   Teleolojik delil, daha çok mahiyete ilişkin olan “varlık” kavramından değil, âlemde görülmesi ve kavranılması mümkün olan “amaç”, “düzen” ve “uyum” fikrinden kaynaklanmaktadır.

S.   TELEOLOJİK DELİL İSLÂM’DA HANGİ FİLOZOFUN HANGİ FİKİRLERİ İLE DESTEKLENİR?
C.   Teleolojik delil, İslam’da daha çok İbn Rüşd’ün “inayet” (lütuf) ve “ihtira” (icat) kavramlarını dikkate alarak ortaya koyduğu “inayet delili” ve “ihtira delili” diye bilinen iki ayrı yaklaşımla da desteklenmektedir.

S.   İNAYET (LÜTUF) DELİLİ?
C.   İnayet (Lütuf) Delili: Bütün varlıklar insana ve insanın varlığını devam ettirebilmesine elverişli bir uyum, düzen ve uygunluk içerisinde var edilmiştir. Bu uyum ve uygunluk, ilim ve iradeye dayalı bir düzenleme gerektirdiği için, onun, varlıklarda kendi basına gerçekleşmesini düşünmek makul görünmemektedir. O halde, bunu sağlayan ilim ve irade sahibi bir varlığın olması gerekir ki, bu da Tanrı’dır.

S.   İHTİRA (İCAT) DELİLİ?
C.   İhtira (İcat) Delili: Bu, canlılığın başlangıcı ve cansız varlıklarda hayatın ve hareketin ortaya çıkısı esasına dayanır. Doğadaki bütün varlıklarda görülen canlılık kendiliğinden olan bir durum olmayıp Tanrı’nın bir icadıdır ve her birinde insan için bir fayda vardır. Mesela, kuru bir kütükten üzüm gibi tatlı ve sulu bir meyvenin ortaya çıkması Tanrı’nın bir icadı ve bir lütfüdür. Bu yaklaşım, âlemde görülen gaye ve düzenin insan hayatı açısından yararlılığına dikkat çekerek onları, teorik bir fikrî tespit olmaktan çıkarıp anlamlı ve pratik bir faaliyetin eseri haline getirmektedir.

S.   DİNİ TECRÜBE NEDİR?
C.   Dini duygu yoğunluğu içerisinde yaşanılan dini hayatta ulaşılan ve tasavvufta ‘zevk’ ,’vecd’ ve ’cezbe’ dile getirilen ’mistik hal’dir.

S.   DİNİ TECRÜBE DELİLİ NEDİR?
C.   Dini tecrübe (Zevk, Vecd ve Cezbe) haline ulasan kişi, bir bakıma, zihnin dış dünya ile ilişkisinin kesildiği ve “Mantıkî Düşünme”den uzaklaşıldığı o anda, duygusal olarak âdeta Tanrı’ya ulaştığını hissetmekte ve bu hali yasarken hissettiklerini, daha sonra, kendine geldiğinde, belli bir mantıkî tutarlılık içerisinde anlatamamasına rağmen, kendisi için kuvvetli ve önemli bir hissî bilgi olarak görmekte ve hatta bu bilgiyi, daha doğrusu duygusal tecrübeyi, Tanrı’nın varlığının doğrudan hissedilerek fark edilmesine dayanan, dolayısıyla doğruluğu tartışılamayacak derecede açık olan bir delil olarak görmektedir..

S.   DİNİ TECRÜBE DELİLİ’Nİ DİĞER DELİLLERDEN AYIRAN ÖZELLİK NEDİR?
C.   Dini tecrübe delili, diğer delillerde olduğu gibi çeşitli ipuçları kullanılarak yapılan istidlale (delil getirme) değil, doğrudan yaşanılan ve duygusal olarak kavranılan özel “mistik hâl”e dayanmaktadır.

S.   DİNİ TECRÜBE DELİLİ NEDEN DELİL OLMA NOKTASINDA TARTIŞMALIDIR?
C.   Dini Tecrübe hali ile yaşananların doğrulanması ve başkalarına aktarılması mümkün olmamasından dolayı, bu hâli yasayan kişiden başkası için bir delil olarak görülemeyeceği yönünde, literatürde, çeşitli tartışmalar vardır.

S.   AHLAK DELİLİ’NİN TEMELİ NEYE DAYANIR?
C.   Eflatun’a kadar giden “İyi Formu” na ve hatta “en yüksek iyi” kavramına dayanmaktadır.

S.   İNSANIN, AHLÂKLILIĞI VE MUTLULUĞU ARZULAMASI NASIL OLUR?
C.   Mahiyeti gereği insan toplumsal bir varlıktır; dolayısıyla varlığını bir toplum içerisinde sürdürmek zorundadır. Bu da, gerek toplumu gerekse toplumu oluşturan bir fert olarak insanı, bir takım kurallara göre yasamak zorunda bırakır. Genel olarak toplumda var olan kurallar, ilk etapta farklı amaçlar taşıyor görünse bile, nihai noktada hepsinin hedefi insanın huzuru ve mutluluğudur. Bu durum, toplumsal bir varlık olan insanın aynı zamanda ahlâkî bir varlık olduğunu da gösterir. İnsanın ahlâkî bir varlık olması, onun hem “ahlaklılığı”, dolayısıyla, hem de “mutluluğu” arzulamasını gerektirir.

S.   BİR FERT OLARAK İNSANIN AHLAKLILIK VE MUTLULUK ARZUSU NASIL GERÇEKLEŞİR?
C.   Bir fert olarak insanın bu arzusunun gerçekleşebilmesi, ancak, dış dünyanın bu arzuyu gerçekleştirebilmeye müsait bir işleyişe sahip olmasıyla mümkün olur. Oysa insan, bunu başaracak güçte değildir. İnsanın bu güce sahip olmaması, “ahlaklılık” ile “mutluluk” un bir arada bulunmasını dile getiren “en yüksek iyi”nin insan hayatında gerçekleşmesinin, dolayısıyla ahlaklı yasamanın beraberinde mutluluğu getirmesinin, bir arzu ve bir temenniden öteye geçemeyeceği anlamına gelir. O halde, kâinatın bir parçası olan insanda, mahiyeti gereği, böyle bir arzunun bulunması, o arzunun, dolayısıyla “en yüksek iyi”ye ulaşılmanın mümkün olması demektir. “En yüksek iyi”nin gerçekleşmesi de ancak “en büyük güç”e sahip olan bir varlık sayesinde mümkün olur ki, bu varlık da, olsa olsa, ancak Tanrı olabilir.

S.   KANT YAKLAŞIMINA GÖRE AHLAK DELİLİ NASIL FORMÜLE EDİLİR?
C.   Kant yaklaşımına göre ahlak delili şöyle formüle edilir:
•   Akıllı bir varlık olarak mutlu olmak insanın hakkıdır.
•   Fakat insan mutlu olmak için tabiatta olup bitenleri o yönde etkileyebilecek güce sahip değildir
•   Bu durumda, tabiattan hareketle insan, “ahlaklılık” ile “mutluluk” arasında bağ kurmayı sağlayamaz.
•   Buna rağmen insanın ‘iyi’ olması ve ondan ‘en yüksek iyi’ yi ideal bilerek yaşaması ve davranması talep edilmektedir.
•   Bu “en yüksek iyi” nin, objektif olarak, gerçekleşmesinin mümkün olması anlamına gelir.
•   Bu da, bu gerçekleşmeyi sağlayacak sebebin, herhangi bir delile ihtiyaç hissedilmeden, peşinen anlaşılacak şekilde verilmiş olmasını ön görür.
•   Bu da nacak bilgi ve irade sahibi bir varlığın fiiliyle mümkün olur ki, bu varlıkta olsa olsa ancak Tanrı olabilir.

S.   DELİLLERİN AMACI NEDİR?
C.   Deliller, inanmayan bir kimsenin inanmasını sağlamaktan çok, bilinçli olarak inananın, inancının doğruluğuna ve haklılığına kendi kendisini ikna etme amacını taşımaktadır.

S.   AHLÂK DELİLİ’NİN ÖZELLİĞİ NEDİR?
C.   Bilinçli olarak inananın, inancının doğruluğuna ve haklılığına kendi kendisini ikna etme amacı açısından Ahlak delili’ne bakıldığında, hayat ve topluma atıfta bulunmasından dolayı, bir bakıma, bir pratik tecrübe değeri taşıdığı için, onun diğer delilllere göre, Tanrı’nın varlığıyla ilgili daha açık ve daha gerçekçi bir anlayışı dile getirdiği söylenebilir.


yagmur_7-c
Wed 9 April 2014, 05:15 pm GMT +0200
selamunaleykum;
Allah arzı olsun çok güzel bir paylaşım olmuş...

hafiza aise
Thu 10 April 2014, 01:25 pm GMT +0200
Aleyna ve aleykum selam kardeşim Rabbim sizden de razı olsun. Dua ile...

reyyan
Mon 7 July 2014, 02:56 pm GMT +0200
Allah razı olsun kardeşim bu deliller kelam ekolunde de mevcut. Rabbim imanimizi taklididen tahkikiye tebdil eylesin.