- Ünite 4 İslam Hukukunun Tarihsel Gelişimi

Adsense kodları


Ünite 4 İslam Hukukunun Tarihsel Gelişimi

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
ehlidunya
Thu 22 August 2013, 01:00 am GMT +0200

                                                                                ÜNİTE 4

                                                           İSLÂM HUKUKUNUN TARİHSEL GELİŞİMİ


HZ. PEYGAMBER (S.A.S) DÖNEMİNDE FIKIH

Fıkıh tarihinin en önemli dönemidir. Mekke Medine devri olmak üzere 2 döneme ayırırız.


Mekke Dönemi
:610 yılından 622 yılına kadar geçen 13 yıllık süreci kapsar.Bu dönemde inen ayetlerin sayısı,  Medine dönemine göre az olup ve inen ayetler ağırlıklı olarak tevhid inancını ve güzel ahlaka yöneliktir.Bu sırada müslümanlar çok büyük sıkıntılar içerisindeydi.

Medine Dönemi
:Mekke deki baskıdan Medine ye göç eden müslümanlar burda yeni bir teşkilatlanma
halindeydiler ve bu teşkilatlanma yeni bir hukuk düzeni ve bu yeni kurallar demekti. Bu kurallar Kuran ve sünnet kaynaklıydı.


Hz. Peygamber Döneminde Fıkhî Hükümlerin Konulma Şekli


*Günlük hayatın sıkıntılarını ashab Peygamberimize sorar oda sünnet ve inen ayetler doğrultusunda problemlere çözüm bulunurdu.

* Herhangi bir olay yaşanmadığı ve soru sorulmadığı halde, hüküm koyucu olan  Rabbimiz onun elçisi olan Peygamberimiz  tarafından zamanı geldikçe doğrudan hükümler konulmaktaydı

Hz. Peygamber Döneminde Fıkhî Hükümlerin Genel Özellikleri

Bu özellikleri üçe ayırabiliriz. Bunlar :Tedrîc, kolaylık ve nesih diyebiliriz.


Tedric
:Hükümlerin  aşamalı olarak ortaya konulması demektir.Kur’an-ı Kerim ve sünnet kaynağı, yaklaşık yirmi üç yıl süren bir zaman dilimine yayılarak peyderpey hükümler getirmişlerdir.

Tedric ikiye ayrılır;

*Zaman içinde tedrîc:
Hükümlerin  zaman içinde  yayılarak  gelmesidir.

*Hükümler içinde tedrîc: Hükümlerin  tamamlayıcı ve bütünleyici tarzda aşamalı olarak gelmesidir.

Kolaylık :İslâm dininin hükümleri koyarken gözettiği önemli ilkelerden biri de kolaylık ilkesidir.Kur’an-ı Kerim’de ALLAH’ın kulları için kolaylık dilediği ağırlaştırmak değil hafifletmek istediği (Nisâ, 4/28) vurgulanmaktadır.
Hz. Peygamber de ;“Kolaylaştırın, güçleştirmeyin; müjdeleyin nefret ettirmeyin” buyuruyor.İşte bu kolaylığın kanıtıdır


Nesih:
Sonradan gelen bir hükmün öncekini kaldırması demektir.

HZ. PEYGAMBER DÖNEMİNDE FIKIH

Hz. Peygamber (s.a.s) dönemi vahyin tamamlandığı, dinin kemale erdirildiği  dönem olduğundan, fıkıh ilminin temellerin atıldığı dönemdir.

Hz. Peygamber döneminde, hükümlerin kaynakları ve bu kaynaklardan nasıl çıkarıldığını gösteren fıkıh usûlü ilmi ile bizzat farz, haram, mekruh, şart ve rükün gibi  hükümlerin yer aldığı füru-ı fıkıh ilmi ayrı ayrı ele alınacaktır:


Hz. Peygamber Döneminde Fıkhın Kaynakları (Fıkıh Usulü)

Kur’an-ı Kerim, Sünnet, İctihad ve diğer kaynaklar (şer’u men kablenâönceki ilahî dinlere ait hükümler gelmektedir)


Hz. Peygamber Döneminde Fürû-I Fıkıh

Fürû-ı fıkıh tabiri, fıkıh ilminin kapsamına giren bütün konuları, yani ibadetler, muameleler ve cezaların hepsini ifade eder.Mekke ve Medine dönemlerine ayırabiliriz.

Mekke Dönemi


Mekke döneminde konulan bazı hükümler şunlardır:

*Câhiliye devrindeki âdet üzere kulağı yarılıp salıverilen ve putlara adak yapılan develerin, putlar için kesilen erkek koyunların ve sırtı yüke haram kılınan develerin etlerinin haram sayılması geleneği kaldırılmıştır (Mâide, 5/103).

*Kesilirken ALLAH’ın adı anılmayan hayvanın etinden yemek yasaklanmıştır (En’am, 6/121).

* Leş, akıtılmış kan, domuz eti ve ALLAH’tan başkası adına kesilmiş (murdar) hayvanın etinin haram kılınmıştır (En’am, 6/145).

* Beş Vakit Namaz: Hz. Peygamber önceleri sabah ve akşam olmak üzere ikişer rekat namaz kılardı. Hicretten yaklaşık bir buçuk sene önce yaşanan Miraç sırasında beş vakit namaz farz kılındı. Cebrail (a.s.) gelerek Hz. Peygambere, beş vaktin başlangıç ve bitiş zamanlarını öğretti (Müslim, Mesacid, 176)

* Abdest, Gusül ve Necasetten Tahâret:
Mekke’de ilk zamanlarda inen ayetlerden biri olan “Elbiseni temizle” ayeti (Müddessir, 74/4), necasetten taharet olarak anlaşılmıştır. Câhiliye Arapları cünüplükten dolayı yıkanma geleneğine sahipti. Hz. Ömer’in Müslüman olması sırasında kız kardeşinin ona gusletmedikçe Kur’an sayfalarına dokunamayacağını söylemesi, henüz Mekke döneminin başlarında bu hükmün bilindiğini göstermektedir. Bazı âlimlere göre “O Kur’ân’a ancak temiz olanlar dokunur” (Vâkıa, 56/79) ayeti bu hükmü ifade etmektedir. Abdestin ne zaman farz kılındığı konusundaysa iki görüş bulunmaktadır: İbn Abdilberr’e (ö. 463/1071) göre Hz. Peygamber hiçbir zaman abdestsiz namaz kılmamıştır. Abdest Mekke döneminde bilinmekteydi. Fakat bu konudaki son düzenleme, Medine’de inen ayetle (Mâide, 5/6) yapılmıştır.

* Cuma Namazı:
Akabe beyatlarından sonra Müslümanlar Medine’de çoğalmaya başlayınca Mus’ab b. Umeyr veya başka bir rivayete göre Es’ad b. Zürâre’nin talebi üzerine Hz. Peygamber ona Medine yakınlarında Cuma namazı kıldırma izni vermiş ve böylece ilk Cuma namazı Hz. Peygamber henüz Mekke’den hicret etmeden kılınmıştı.

Medine Döneminde Fürû

Birinci yıl:
1. Hutbe, 2. Ezân, 3. Nikâh, 4. Cihad, 5. Belediye nizamı: Ölçü ve tartıyı düzgün yapmayı emreden ayetler.

İkinci yıl:1. Ramazan orucu, 2. Bayram namazları, 3. Fıtır sadakası (fitre), 4. Kurban, 5. Zekât, 6. Kıblenin Mescid-i Aksa’dan Kâbe’ye değiştirilmesi, 7.Ganîmetler ve taksimi.

Üçüncü yıl: 1. Miras hükümleri, 2. Boşanma hükümleri.

Dördüncü yıl: 1. Yolculukta namazın kısaltılması ve korkulu durumlarda namaz, 2. Recm cezası, 3. Arâzi ıktâ’ı (mülkiyetini vermek), 4. Teyemmüm ile ilgili tamamlayıcı hükümler ve ay tutulması sebebiyle namaz (husûf), 5. İffete iftira cezası (haddu’l-kazf), 6. Örtünme ve içeri girerken izin isteme.
Beşinci yıl: 1. Yağmur duası namazı, 2. Îlâ (hanımına yaklaşmama yemini) ile ilgili hüküm.

Altıncı yıl:
1. Uluslararası barış anlaşması imzalama, 2. Alkollü içkilerin ve şans oyunlarının yasaklanması, 3. Zıhâr (hanımını öz annesine benzeterek kendine haram kılma) ile ilgili hükümler, 5. Vakıf, 6. İsyân ve haydutluğun cezası.

Yedinci yıl: 1. Evcil eşek etinin yasaklanması, 2. Zirâî ortaklık.

Sekizinci yıl:
1. Mekke’nin kutsallık ve dokunulmazlığı, 2. Kısas, 3. Alkollü içki satışının yasaklanması, 4. Süreli evlenmenin (müt’a nikahı) yasaklanması, 5. Hukuk karşısında eşitliğin ilânı, 6. Kabir ziyaretine izin verilmesi.

Dokuzuncu yıl:
1. Çıplak tavafın yasaklanması, 2. Mülâ’ane (Kocanın kendi eşine zina isnadında bulunması üzerine mahkemede lânetleşerek ayrılmaları).
Onuncu yıl: 1. İnsan haklarının ilanı: Veda haccında Hz. Peygamber başta temel hak ve özgürlükler olmak üzere bazı konuları ilan etti, 2. Vasıyet, neseb, nafaka ve borçla ilgili hükümler, 3. Cezanın şahsîliği prensibi, 4. Vasiyetin malın üçte biriyle sınırlandırılması, 5. Faizin yasaklanması

ehlidunya
Thu 22 August 2013, 06:00 pm GMT +0200
Hz. Peygamber Döneminde Kazâ (Yargılama)
Hz. Peygamber dini tebliğ etme ve devlet başkanlığı yanısıra  hukukî davaları da karara bağlayarak yargılama görevini de yapmıştır.Bu dönemde davalara mescitte bakılırdı.

Hz. Peygamber Döneminde İftâ (Fetva Verme)

İftâ, soru üzerine bir mesele üzerine dinî görüşün bildirilmesidir. Yapılan açıklamaya ise fetvâ denir. Hz. Peygamber (s.a.s) kendisine sorulan dinî soruları da cevaplamış ve insanların problemlerini çözmüştür. Hz. Peygamber hayattayken, onun olmadığı mekanlarda fetvâ veren sahâbîler de olmuştur.

SAHABE DÖNEMİNDE FIKIH

Hz. Peygamber (s.a.s)’in 11/632 yılında vefatından sonraki döneme sahabe dönemi denilmektedir. Bu dönem, fıkhın gelişme dönemidir.Râşid halifeler dönemi 11/632 yılında Hz. Peygamberin vefatının hemen ardından Hz. Ebubekir’in halife olarak seçilmesiyle başlayıp 41/661 tarihinde Hz. Hasan’ın hilafeti Hz. Muaviye’ye vermesine kadar
sürer.
Hz. Ebubekir, hilafeti sırasında mürtedlerle savaşmak durumunda kalmıştır.
Hz. Ömer döneminde  fetihler sonucunda yargılama, arazi ve vergi hukuku alanındaki gelişmeler, divan teşkilatı ve âkıle sistemindeki yenilikler göze çarpar.

Hz. Osman’ın şehit edilmesiyle  Müslümanların çoğu Hz. Ali’ye biat ederek onu halife seçmekle birlikte, o zaman Şam valisi olan Hz. Muâviye onun halifeliğini tanımamıştır. Hz. Ali’nin döneminde çıkan sıkıntılar temelde imâmet/hilâfet meselesindeki farklı yaklaşımlar olmak üzere itikadî ve fıkhî açıdan iki grup ortaya çıkmıştır ki bunlar hâricîler (havâric) ve şîîlerdir (Şîa).


Hâricîler,
ALLAH’ın ne dünyada ne de ahirette görülebileceği, haktan ayrılan imamı azletmek için isyan etmek gerektiği, ehl-i kıbleyi kâfir sayma(tekfîr), İslâm’ın imandan bir parça olduğu, Kur’ân’ın mahlûk olduğu, Hz. Peygamber’in günahkârlara şefaatini inkâr etme gibi itikadî görüşleri öne çıkmışlardır

Şîa da başta hilafetin Hz. Ali’nin hakkı olduğu ve kendilerinin onun destekçileri oldukları iddiasıyla ortaya çıkmış, zamanla kendi aralarından bazı gruplar Hz. Ali’nin peygamberliğini iddia edecek derecede ileri gitmişlerdir.Bu ve bunun gibi birçok asılsız meseleyi savunurlar


Müslümanların çok büyük çoğunluğu ise Hz. Peygamber’in izinden ayrılmayarak ve onun sünnetini ayırım yapmadan takip ederek aşırı uçlara sapmadan doğru ve orta yoldan Ehli sünnet çizgisinde kalmışlardır.

Sahabe Döneminde Hüküm Kaynakları


Sahabe, hüküm kaynakları olarak Kur’an-ı Kerim ve Hz. Peygamberden intikal eden sünnete başvurmakla birlikte, bu ikisinde çözümünü bulamadıkları zaman re’y denilen bir tür ictihada başvuruyorlardı.Burdan hüküm çıkarmaya
çalışıyorlardı.Bu devirde re’y olarak bilinen ictihad, sonradan  istihsân, kıyâs, istıslâh gibi adlarla anılırdı.


İctihad ve İftâ Bakımından Sahabe

Fetva verdiği bilinen ve bundan menedilmeyen sahabeye müctehid denir, fetva verdiği bilinmeyenlerin müctehid oldukları söylenemez.

Verdikleri fetva sayısı bakımından sahabe üç gruba ayrılmaktadır


Birinci grup:
Fetvaları bir büyük kitap olacak kadar çok olan sahâbîler; İbn Abbas, Ömer, Ali, İbn Mes’ud, İbn Ömer, Zeyd b. Sâbit ve Aişe bunlardandır.

İkinci grup:
Fetvaları bir küçük kitap olacak kadar çok olan sahâbîler; Ebubekir, Osman, Ebû Musa, Muaz, Selman el-Fârisî, Câbir b. Abdillah, Muaviye b. Ebî Süfyan ve Ümmü Seleme gibi sayıları yirmi kadar olan sahabe bu grupta yer alır.

Üçüncü grup:
Çok az sayıda fetva vermiş olan sahabedir ki bu sahâbîlerin sayısı yaklaşık yüz yirmi kadar olup hepsinin verdiği fetvalar toplandığında ancak bir kitap meydana gelir

Görüldüğü üzere fetva verdiği bilinen sahabe sayısı yaklaşık yüz elli civarındadır. Hz. Peygamber’in veda haccında yaklaşık yüz bin sahâbî bulunduğu bildirildiğine göre, fetva veren sahabe sayısı  oldukça düşüktür.

Sahabenin ictihad ve fetvaya dair ilkeleri:

* Sahabe ictihad yapmış ve bunu teşvik etmiştir.
* İctihad ile ulaştıkları sonuçları kesin görmeyerek bunları, naslarla sabit olan kesin hükümlerden ayırmıştır.
* Uygulama gerekliliği bulunduğunda ictihad yapmış, nazarî/farazî ictihad faaliyeti henüz başlamamıştır.
* Zamana ve şartlara göre değişebilen hükümlerde, gerektiğinde şartlara göre farklı uygulamalara gitmiştir. Hz. Ömer’in bazı uygulamaları buna örnektir.
* Nasların meşru ve mubah kıldığı bazı şeyleri, kötülüğe yol açması endişesi olunca sınırlama yoluna gitmiştir. Ehl-i kitap kadınlarla evlenmeye hoş bakılmaması buna örnektir.
*Maslahat ilkesini dikkate alarak hüküm vermişlerdir. Kur’ân’ın Mushaf haline getirilmesi gibi.

ehlidunya
Fri 23 August 2013, 12:39 am GMT +0200
Sahabenin İhtilaf Sebepleri

*Medine’den uzak kalan sahabenin bazı konulardan habersiz kalması.
* Hz. Peygamberin (s.a.s) bazı hadislerinin sağlam bir kaynakla onlara ulaşmamış olması.
* Ayet veya hadisleri farklı anlamaları.
*Yanılma veya unutmaları.
*Zahiren çelişkili gibi görünen ayet ve sünneti farklı şekilde uzlaştırmaları.

Fıkıh Açısından Sahabe Döneminin Özellikleri


*İslâm devletinin sınırları genişlediği ve farklı kültürlerle karşılaşıldığı için yeni meseleler ortaya çıkmış ve bunlar ictihadla çözülmüştür.

Ehli Hadis ve Ehli Rey Ayırımı

* Henüz meydana gelmemiş olaylar hakkında nazarî/farazî ictihad yapılmamıştır.
*Özellikle râşid halifeler döneminde fıkıh yönetime değil, yönetim fıkha tabi oluyordu.
*Fıkhî hükümler herkesi bağlıyor, yönetimin fıkha uymayan tasarruflarına halk serbestçe karşı çıkıyordu.
*Özellikle Hz. Osman zamanına kadar şura heyetiyle istişare edildiği için kararlar genellikle ittifakla alınıyordu


EMEVİLER DÖNEMİNDE FIKIH

Hz. Peygamber’in torunu Hz. Hasan’ın, babası Hz. Ali’den sonra devraldığı hilafeti, İslâm birliğini sağlamak ve iç savaşı önlemek amacıyla 41/661 tarihinde Hz. Muaviye’ye teslim etmiştir.

Bu dönemde ve özellikle halife Ömer b. Abdülaziz zamanında hadislerin toplanması ve sonraki nesillere aktarılması için gayret edilmiştir. Bu dönemde uydurma hadisler ortaya çıkmıştır. Diğer yandan Emevî yöneticilerin  dinî hükümlere riayet etmediklerini gören sahabe,  Medine merkez olmak üzere Hicaz bölgesinde daha çok sünnetin tespitine ağırlık vermiş, Kur’an ve sünnet temelinde fıkhî hükümlerin inşaasına yönelmiştir.


HİCAZ VE IRAK MEDRESELERİ

Sahabe fetihler, dini tebliğ ve ilim yolculukları gibi nedenlerle farklı coğrafyalara dağılmış bazı yerlerde ilim halkaları oluşmuştu. Bu dönemde Hz. Peygamber’den beri ilim merkezi olan Medine’den sonra Kûfe, Mısır, Şam ve Kuzey Afrika daki ilim merkezleri dikkar çekiyordu.
Mısır’a yerleşenler arasında Zübeyr b. el-Avvâm, Ebû Zer, Amr b. el-Âs ve Abdullah b. Amr vardı.Kuzey Afrika’da Ukbe b. Âmir, Muaviye b. Hudeyc ve Ebû Lübâbe gibi zevat bulunuyordu.Kûfe’ye yerleşenler arasında İbn Mes’ud, Sa’d b. Ebî Vakkâs, Ammâr b. Yâsir, Ebû Musa’l-Eş’arî, Muğîre b. Şu’be, Enes b. Mâlik, İmrân b. Husayn ve Hz. Ali gibi sahabe bulunuyordu.
Bu merkezlere yerleşen sahabe İslâm’ı öğretmeye ve yeni nesilleri yetiştirme başlamışlardır. Arasıra bu merkezler arasında fıkhî görüş farklılıkları oluşuyordu. Bunlar  arasında en önemli gruplaşma ve ilmi mücadele Medine ile Kûfe arasında olmuştur.

Medineliler, Hicaz kaynaklı bir teyit bulunmadıkça Irak ulemasını hadis rivayetlerini  kabul görmüyorlardı.Nedeni ise Hz. Ali zamanında ve sonrasında Irakta yaşanan olumsuzluklar,Şîa ve hâricilerin ortaya çıkışı, Cemel ve Sıffîn olayları, zalim Haccâc’ın ortaya çıkışı ve Kerbela olayları bu bölgede yaşanmış olması buranın halkına karşı bir güvensizlik oluşmuş bu yüzden Hicaz uleması, Irak ulemasının hadisine ve fıkhına güvenmediler.

Önceleri sahabe devrinde sadece coğrafi farklılık ve üstad farklılığı gibi görünen Irak ve Hicaz medresesi ayırımı, zamanla tâbiûn dönemi ve sonrasında itikadî ve fıkhî yöneliş farklılıklarının ortaya çıkıp yerleşmesiyle, Medineliler için “ehl-i hadis = hadis taraftarı” veya “ehl-i eser= rivayet taraftarı”; Iraklılar için de “ehl-i rey = ictihad ve şahsi görüş taraftarı” tabirleri kullanılmaya başlanarak, hadis ve rey merkezli gruplaşmaya dönüşmüştür. Her iki grup da Kur’ân, sünnet ve sahabe icmâını delil saymakla birlikte, Hicazlıların hadis malzemesi daha çoktu, Medine uygulamasına özel bir önem veriyorlar ve ahkâmı rivayetlere dayandırmaya gayret ediyorlardı. Iraklılar ise Medine uygulamasına özel önem vermezler, hadis malzemeleri nispeten azdır, hadislerin kabulü ve yorumlanması konusunda şüpheli davranırlar,yeni meseleleri hükme bağlamak için rey ictihadına nispeten daha fazla başvururlardı.


Emevîler Dönemi Tâbiûn Fakîhleri


Sahabe neslinden son fakîhlerin yaklaşık 100/709 yıllarında vefatıyla ilim, tâbiûn nesline intikal etmişti.Tâbiûn döneminde başlıca ilim merkezleri ve buralardaki ulema şöyledir:

Medine:  Saîd b. el-Müseyyeb, Urve b. Zübeyr, Kâsım b. Muhammed, Hârice b. Zeyd, Ebûbekr b. Abdurrahman, Süleyman b. Yesâr, Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe’nin yanında; Ebû-Bekr b. Muhammed b. Amr b. Hazm, Ebû-Ca’fer b. Muhammed b. Ali, Rabî’atü’r-Re’y ve ez-Zührî.

Mekke: Atâ b. Ebî Rebâh, Mücâhid ve İkrime.

Basra: Hasenü’l-Basrî, Muhammed b. Sîrîn ve Katâde.

Kûfe: Alkame b. Kays, Şurayh b. el-Hâris, Mesrûk b. el-Ecda’, Abdurrahman b. Ebî-Leylâ, İbrahîm en-Nehâ’î, Saîd b. Cübeyr ve Hammâd b. Ebî Süleyman.

Şam: Mekhûl, Ömer b. Abdülaziz ve Ebû İdrîs el-Havlânî.


ABBÂSÎLER DÖNEMİNDE FIKIH


Emevîlerden sonra İslâm dünyasında 132/750-657/1258 yılları arasında Bağdat merkezli Abbasîler hâkim olmuş ve bu dönemin başından itibaren 350/961 yılına kadar, tâbiûn ve tebe-i tâbiûn neslinden yetişen ulema tarafından fıkıh ilmi olgunlaştırılıp tedvin edildiği ve fıkhî mezhepler oluştuğu için bu döneme “fıkhın olgunluk dönemi” denilmiştir.

Abbasîler, Emevîlerin baskıcı düzenine son vermek için iktidar olmuşlardı.Bu sebeple Abbasîler dönemi nispeten daha olumlu bir dönem olmuştur. Buna rağmen, fıkhî mezheplerin ilkinin kurucusu olan Ebû Hanife, kendisine teklif edilen vazifeyi kabul etmediği için, Emevîler ve Abbasîlerden şiddet ve baskı görmüştür. Diğer taraftan onun öğrencisi olan Ebû Yûsuf, halife Harun Reşîd tarafından “kâdı’l-kudât=baş yargıç” olarak tayin edilmiş, bütün hukukî ve fetvaya dair işlerde onun sözü geçerli olmuştur.

Bu dönemde fıkıh bakımından dikkat çeken hususlar ise Kur’an ve sünnet kaynağından sonra, sahabenin söz ve davranışları ve ardından tâbiûn neslinin görüş ve ictihadları, kaynak olarak fıkıh malzemesi içine dâhil edilmiştir.
 büyük fıkıh bilgini bu dönemde yetişmiş ve fıkıh mezhepleri bu dönemde kurulmuştur aynı zamanda birçok büyük fıkıh bilgini bu dönemde yetişmiştir.
Yapılan tartışmalar, belli okullara mensup müctehidlerin ictihad usullerini sistemli olarak kaleme alınmış olması fıkıh usulü ilmini doğurmuştur.

Mezheplerin Doğuşu


Abbasi döneminde fıkhı mezheplerin ortaya çıkmasına neden olan etmenler:

*Fıkha bütüncül bakılmış ve meselelere arasında bağlam ve sistem oluşturulmaya çalışılmıştır.
*İctihadlar kitap haline getirilmiş ve sayede fıkıh meselelerini külli olarak öğrenilme durumu ortaya çıkmıştır.
*İlk zamanlarda Irak ve Hicaz şeklinde olan yaklaşım farklılığı ehl-i hadis ve ehli rey
ayrımına dönüşmüştür.

Mezhep Müctehidin ictihad ederken takip ettiği usul ve bu usule göre yaptığı ictihad ve fetvaların tamamıdır.İtihadın mezhep olabilmesi için usulü tutarlı ve sismatik ahkamının olması gerekir.

Bu devirde  Hasan Basri , Ebu Hanife, Evzai , Süfyan Sevri , Leys bin Sad,Malik bin Enes,Sufyan bin Uyeyne ,Muhammed bin İdris Şafii,İshak bin Rahuye,Ebu Sevr ,Ahmed bin Hanbel, Davud ez-Zahiri ,İbn Cerir Taberi mezhep ortaya koyan ulemadır.


Ehli hadis ve Ehli rey ayrımı

Bu ayırm neticesinde ulema dört grup içinde görüş bildirmişlerdir:


Aşırı Reyciler:Daha çok kuran ve reye dayanır .Sünnete yeterince ehemmiyet vermezler.
Mutedil Reyciler:Kuran ve reye dayanıp sünneti hüccet olarak kabul eder.Kıyas istihsan maslahat metodlarına sıkça başvurur.Farazi meseleler üzerinde durur.

Aşırı Eserciler:Kuran ve sünneti hüccet olarak kabul görür.Rey ictihadını ve buna bağlı metodları sahabe ve tabiin fetvalarınıda hüccet kabul eder .
Mutedil Eserciler :Kuran ve hadisin yanında sahabe ve tabiin fetvalarını hüccet olarak kabul ederler.Rey ve kıyasa karşı çıkarken farazi meseleler üzerinde durmazlar.

ehlidunya
Mon 26 August 2013, 07:38 pm GMT +0200
DEĞERLENDİRME SORULARI

1. Hz. Peygamber’in Mekke dönemi hakkında aşağıdakilerden hangisi yanlıştır ?

a) Müslümanların baskı altında olduğu, toparlanıp bir güç olarak ortaya çıkamadıkları bir dönemdir.
b) Bu dönemin önemli bir kısmı, gizli davet şeklinde geçmiştir.
c) Mekke döneminde inen ibadetler ve hukukî muamelelerle ilgili ayetler çok ayrıntılıdır.
d) Habeşistan’a hicret, dost gayri müslim topluluk içinde azınlık bir topluluk statüsüyle yaşama örneğidir.
e) Bu dönemde inen ayetler ağırlıklı olarak tevhid inancını ve güzel ahlakı yerleştirmeye yöneliktir.

2. Hz. Peygamber döneminde fıkhî hükümlerin konulma şekliyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

a) Bazen sahabenin sorusu üzerine, hükmü açıklayan ayet geliyordu.
b) Sahabenin bazı soruları hakkında ayet inmiyor, Hz. Peygamber kendi kararıyla meseleyi çözüyordu.
c) Kur’an’daki ayetlerin çoğunluğu sorulan sorular üzerine inmiştir.
d) Yaşanmış ilgili bir olay olmadan doğrudan hüküm ayeti gelebiliyordu.
e) Hüküm bildiren ayetler genellikle Medine’de inmiştir.

3. Aşağıdakilerden hangisi Hz. Peygamber döneminde fıkhî hükümlerin genel özelliklerinden değildir?

a) Kolaylık
b) Nesih
c) Bazı hükümlerin aşamalı olarak gelmesi
d) Tedriç
e) Değişmezlik (sebat)

4. Ahkâm ayetleri hakkında aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

a) Ahkâm ayetlerinin sayısını 864 olarak ifade edenler vardır
b) Hangi ayetin ahkâm ayeti sayılacağı hususunda müçtehidin bilgi birikimi ve kabiliyeti de etkilidir.
c) Ahkâm ayetlerinin sayısını yüz elli olarak ifade edenler vardır.
d) İtikadî hükümleri ihtiva eden ayetlere ahkâm ayetleri denir.
e) Kur’an’ın bütün ayetlerini potansiyel ahkâm ayeti olarak değerlendirmek uygundur.

5. Sünnet hakkında aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

a) Bize aktarılma biçimine göre sünnet, mütevâtir, meşhur ve âhâd olarak üçe ayrılır.
b) Fıkıh açısından hadisin sağlamlık veya zayıflığı önemlidir.
c) Fıkıh ilminde âhâd haberler hüküm kaynağı olarak kullanılamaz.
d) Fıkıh ilminde, akâid ilmindeki gibi kesinlik şartı aranmaz.
e) Fakihler hadisçilerin, bir hadisin sıhhatine dair verdiği bilgiyi dikkate alırlar.

6. Sünnet hakkında aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?

a) Sünnet, Kur’an’da anlamı kapalı bulunan hususların açıklamasını yapar.
b) Sünnet, Kur’an’daki hükümlere tamamlayıcı mahiyette ilavelerde bulunur.
c) Sünnet, Kur’an’ın değinmediği hususlarda ilkten hükümler koyar.
d) Çelişki iddiası mütevâtir veya meşhur hadislerde olmaz ancak âhâd haberlerde mümkündür.
e) Ahkâm hadislerinin sayısı toplamda dört yüz civarındadır.

7. Ramazan orucu, bayram namazı, kurban ve zekât gibi ibadetler ne zaman konulmuştur?

a) Mekke döneminin birinci yılında.
b) Miraç gecesinde.
c) Hicret sırasında.
d) Medine döneminin ikinci yılında.
e) Medine döneminin birinci yılında.

8. Fıkhın olgunluk çağı olarak bilinen, büyük müctehidlerin yetiştiği ve mezheplerin oluştuğu dönem hangisidir?

a) Medine dönemi.
b) Emeviler dönemi.
c) Abbasiler dönemi.
d) Râşid halifeler dönemi.
e) Ömer b. Abdülaziz dönemi.

9. Aşağıdakilerden hangisi Şîa’nın Ehli sünnetten farklı olarak benimsediği fıkhî hususlar arasında sayılamaz?

a) Müt’a nikâhını caiz görmek.
b) Kadınla ters ilişkiyi mubah görmek.
c) Abdestte çıplak ayağı yıkamayarak üzerine mesh etmek.
d) Hz. Ali ve Hz. Hüseyin’i sevmek.
e) Din adamlarına humus adı altında bir vergi ödemek.

10. Bize kadar ulaşan ilk fıkıh usulü eseri ve yazarı hangisidir?

a) Ebu Hanife – el-Fıkhü’l-ekber
b) İmam Muhammed – el-Mebsût
c) İmam Şâfiî – er-Risâle
d) İmam Malik – el-Muvattâ
e) İmam Gazali – el-Mustasfâ

Cevap Anahtarı
1.c, 2.c, 3.e, 4.d, 5.c, 6.e, 7.d, 8.c, 9.d, 10.c

Rukiye Çekici
Mon 30 December 2013, 05:06 pm GMT +0200
Hala çok güzel bilgiler veriyoesunuz.Teşekkür ederim. :) ;)

yagmur_7-c
Mon 30 December 2013, 09:15 pm GMT +0200
her kelime her harf her cümle için o kadar allah size sevap yazsın inşallah elinize kolunuza gözlerinize sağlık çok güzel olmuş teşekkürler ;)