- Ünite 3 Yerel ve Eski Dini Gelenekler

Adsense kodları


Ünite 3 Yerel ve Eski Dini Gelenekler

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Thu 20 March 2014, 03:28 pm GMT +0200
3. ÜNİTE / YEREL VE ESKİ DİNİ GELENEKLER

S.   YEREL KABİLE DİNLERİNİ TANIMLAYINIZ.
C.   Günümüzde dünyanın farklı bölgelerinde yaşayan, teknolojisinin imkânlarını kullanmayan, geçimlerini avcılık, toplayıcılık veya hayvancılıkla sağlayan topluluklara ilkel kabileler, onların inanç ve uygulamalarına da ilkel kabile dinleri denir.
.
S.   YEREL KABİLE DİNLERİNİN ORTAK ÖZELLİKLERİ NELERDİR?
C.   Yerel kabile dinlerinin ortak özellikleri:
   Yalnızca belirli kabilelere özgü yerel uygulamalar oluşları
   Yazılı bir kültür ve herhangi bir kutsal kitaplarının bulunmayışı
   Yüce-Yaratıcı bir tanrı düşüncesine sahip olmaları
   Kabile bireylerinin, kabilenin dinine doğuştan sahip olması ve dinini seçme özgürlüğünün bulunmaması
   Dini uygulamaların çoğunlukla büyülerle sınırlı olması ve büyücülerin toplumun en önemli fertleri arasında sayılması
   Belirli bir din kurucusunun bulunmayışı
   Belli bir ölüm ötesi hayat ve ruhların ölümsüzlüğü fikrine sahip olmaları
   Kurumsallaşmış bir ibadet sistemi olmamasına rağmen dini ayin ve usullerinin bulunması
   Kurban törenleri ve bunların icra edildiği mezbahaların (kurban kesim yerlerinin) olması..

S.   KABİLE DİNLERİNE AİT TEMEL KAVRAMLAR NELERDİR?
C.   Kabile dinlerine ait temel kavramlar:
→   Yüce Tanrı: Şekilleri farklı olsa da tüm ilkel kabilelerde Yüce Tanrı anlayışı mevcuttur. Bu Yüce Tanrı veya Yüce Ruh, göğün en yükseklerinde oturmakta ve oradan dünyaya hükmetmektedir.
→   Yüce Tanrı isimleri: Yüce Tanrı’nın tüm kabilelerde mahiyeti hemen hemen aynıdır, fakat isimleri farklıdır. Örneğin Maori kabilesine göre Tanrı’nın adı IO, Dinkalarda Cok ve Nhialik ve Ainularda Kando-koro Kamui’dir
→   Mana: Malenezyaca bir kelime olan Mana “güç, kuvvet ve etki” anlamlarına gelir. Buna göre ilkel olsun olmasın insanların kendisinde etki ve gücü bulunup kutsallık atfettikleri, kendisinden zarar veya fayda umdukları her nesnede bulunduğuna inanılan “gizli enerji”yi ifade eder. Mana, Fetişizm ile genellikle aynı manada kullanılır.
→   Tabu: Polinezya diline ait bir terimdir. Haram ve yasak anlamına gelir. Buna göre herhangi bir kutsal metne dayalı olmadan bir toplum tarafından yasak olarak belirlenen, sınırları çizilmiş kutsalları ifade eder. Buna göre her toplumun ve dinin kendine has tabuları bulunmaktadır. Bu emir ve yasaklar çoğunlukla evrensellik taşımazlar. Tabuya konu olan nesneler herhangi bir şey değil, genellikle kendilerinden mana taşıdığı düşünülen ve kutsanan nesnelerdir.
→   Totem: Totem terimi Algonquin kabilesine ait bir terimdir ve alâmet, işaret anlamlarına gelir. Totem genel olarak ilkel kabile mensuplarının kendilerinin soyundan geldikleri ve akraba olduklarını düşündükleri hayvan, bitki ve nesneleri ifade eder.
→   Büyü ve Ayin: Büyü, tabiatüstü güçlerin ve tanrıların yardımını sağlamaya yönelik eylemleri ifade eder. Genellikle şaman veya şamanik güçlere sahip kişiler tarafından icra edilir
→   Şaman ve Şamanizm: Tunguzca Samana kelimesinden kabul edilen bu terim, “Ruhlarla desteklenmiş kişi” anlamına gelir. İlkel kabilelerde dinî ayin ve törenler ile meşgul olan rahipler ve sihirbaz hekimler bulunur. Bunların yanı sıra kendilerinden geçerek ruhlar âlemiyle aracılık yaptığı ve oradan haberler verdiği düşünülen bu insanlar toplumlarında kutsanır ve “şaman” olarak isimlendirilir. Şamanizm terimi de sadece Orta Asya’ya özgü olduğu düşünülen fakat gerçekte her toplumda varolan bir fenomeni ifade etmek için kullanılır

   NOT:  Şamanlar kendilerine has kıyafetleri olan ve davul-çıngırak gibi seslerle kendilerinden geçerek başka boyutlarla iletişime geçtiği düşünülen kimselerdir..

   NOT: Şamanların toplumda icra ettikleri dinsel görevler ve olağanüstü yetenekleri bakımından monoteist dinlerde bunlara peygamber dendiğini söyleyenler ve iki kavramı eşitleyen bilginler olmuş Kırgızların Şamanlara Faghinunun demeleri böyle yorumlara delil gösterilmiştir

S.   ZERDÜŞTLÜK HAKKINDA BİLGİ VERİNİZ
C.   Adını kurucusundan alan Zerdüştlük, yaklaşık 2500-3000 yıllık geçmişe sahip bir dindir ve bu bakımdan dünyanın en eski dinlerinden biri olma özelliğine sahiptir.
   Çok az sayıda müntesibi olması sebebiyle günümüzde Zerdüştlüğün yaşayan bir din olup olmadığı tartışılır. Fakat gerek ahlaki öğretileri gerekse inanç sisteminin Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam gibi dinleri etkileyen bir din oluşundan ötürü yaşayan dinler arasında sayılmayı ve incelenmeyi hak ettiği söylenebilir.
   Antik Pers İmparatorluğunda asırlarca hâkim olmuş olan bu din, daha sonra İslam’ın ortaya çıkışıyla birlikte bölge coğrafyasındaki yerini İslam’a bırakmıştır. Fakat ona ait bazı inanış ve uygulamaların nispeten mahiyet değiştirmiş bir biçimde günümüze kadar devam ettiğini söylemek de mümkündür

S.   ZERDÜŞTLÜK ÖNCESİ İRAN’IN DİNÎ YAPISI HAKKINDA BİLGİ VERİNİZ
C.   Zerdüştlük öncesi İran’ın dinî yapısı:
   Zerdüştlük öncesinde İran’da bölge yerli halkları ve buraya yerleşen Aryan kavimlerin inançlarından oluşan karma bir dinî anlayış söz konusuydu.
   Arkeolojik verilere göre M.Ö. 3000 dolaylarında, Aryan ırkı adı verilen Hint-Avrupa kavimleri dünyanın değişik coğrafyalarına yayıldılar.
   Asya’ya dağılan Hint ve İran grubu arasındaki ulusal ve kültürel ilişkiler hiçbir zaman kesilmedi.
   Hintliler ve İranlılar, Varuna-Asura (Ahura) adında ortak bir tanrıya tapınıyorlardı. Fakat İranlılar daha sonra Mazdeist inancın etkisinde kalarak, Vedalarda iyilik tanrıları/melekler olarak geçen ve başını Indra’nın çektiği Devalar’ı, kötü güçler olarak görmeye başladılar.
   İran dininde iyilik, gelişim ve yaratılışı ifade eden Asura (Ahura) ile kötü güçleri oluşturan Devalar (Ehrimen) dualizmi ortaya çıktı.
   Öte yandan Aryanlar öncesi İran’ın siyah tenli yerli halkı arasına Animizm ve Fetişizm’den kalma boğa, inek, at, köpek, yılan, su ve ateş vb. varlıkların kutsanması gibi yerel inanç ve adetler de gelişmekte olan bu dinin inançları arasına girmiş oldu.
S.   ZERDÜŞT HAKKINDA BİLGİ VERİNİZ.
C.   Kişiliği ve hayatı hakkında bilgi veren kaynaklarda, “bilge kişi”, “olgunluğa erişmiş bilgin” olarak nitelenen İran Peygamberi Zerdüşt’ün adı Avesta’da Zaraθušra ve Yunanca’da da Zoroaster olarak geçmektedir.
   Zerdüşt kelimesi “parlak yıldız”, “altın renkli aydınlık” ve “sarı develeri olan” olarak tanımlanmaktadır.
   Bütün bu nitelemeler hem Zerdüşt’ün tıp, astronomi gibi ilim dallarına olan ilgisini hem de onun yaşadığı İran kültüründe özellikle tarım ve hayvancılığın çok ehemmiyetli olduğunu göstermektedir.
   Zerdüştlüğe ait kaynaklarda, onun mucizevî bir şekilde dünyaya geldiği anlatılır. Örneğin geç dönemlere ait metinlere göre, Zerdüşt yeryüzündeki doğumundan önce göklerde var olmuştur.
   Doğu İran’da yaşadığı rivayet edilen Zerdüşt’ün mesajı, birçok bakımdan daha önceki dinsel tecrübelerden farklıdır.

S.   ZERDÜŞT’ÜN FAALİYETLERİ NELER OLMUŞTUR?
C.   Zerdüşt’ün faaliyetleri:
   Zerdüşt, Aryanlardan kalma kanlı kurban ve haoma törenlerini reddederek monoteist bir din ortaya koymuştur. Dolayısıyla o bir reformisttir.
   Faaliyetlerinin başında Zerdüşt’ün fazla başarılı olmadığı ve yaşadığı toplum tarafından tepkiyle karşılaştığı anlatılır.
   Otuz yaşında gerçekleşen ilk vahiy tecrübesinden sonra başladığı tebliğ faaliyetinin ilk on yılında kendisine kuzeni hariç kimse inanmamıştır. Bunun üzerine o hicret ederek doğudaki Kral Goştâsp’ın (Viştaspa) ülkesine göçmüş ve orada faaliyetlerine devam etmiştir.
   Zerdüşt dini bu dönemde İran sınırlarının dışına çıkararak Tacikistan, Belucistan ve Harezm bölgelerine kadar yayma imkânı bulmuştur.
   Zerdüşt, mevcut sıkıntılara çözüm bulmak için taraftarlarından bir kısmını da yanına alarak Aivitak suyu kenarında halvete çekilmiştir.
   Halvete çekildiğinin 45. günü, Ürdi Behişt ayında, bir gece sabaha karşı ruhanî yükselmenin zirvesine ermiştir.
   Vohumenah (= Behmen) denilen bir melek ona her şeyden el etek çekmesini tembih etmiş ve cennete götürmüştür. Orada, feriştehler (melekler) kendisine saygı göstermiştir.
   Zerdüşt, sonra Tanrı Ahura Mazdah’ın huzuruna çıkmış ve “Hayır Dini”nin hükümlerini öğrenmiştir
   Zerdüştlük, Zerdüşt’ün ölümünden sonra Ahamenidler döneminde İran topraklarında baştanbaşa yayılmıştır.
   Aryanların geçmiş dininden kalma inanç ve uygulamaları bu dine dahil olmuştur.
      Eşkânî hükümranlığı döneminde Avesta metinleri kısmen toparlanmıştır.
   Zerdüştlük Sasaniler döneminde, bu devletin resmi dini haline geldi.
   Zerdüştlük Sasani imparatorluğunun baş düşmanı olarak kabul edilen Roma’nın resmi dini Hıristiyanlığa karşı kullanıldı ve dvletin bütünlüğünü ve bekasını sağladı.
   Devletin desteğini arkasına alan Zerdüştlük, bu dönemde Zerdüşt’ün öğretilerinden ayrılarak Mecusiliğe dönüştü ve İran dışına, Irak, Bahreyn, Umman ve Yemen gibi ülkelere yayıldı.
   İran bölgesinin İslam egemenliği altına girmesi ve Sasanilerin yıkılmasıyla beraber Zerdüştlük/Mecusilik siyasal gücünü kaybetti.
   Taraftarlarının çoğu Müslüman veya Hıristiyanlığı seçtiği için geriye kalan az sayıdaki müntesibiyle ateşgedelere sıkışan bir din haline geldi.
   Ayrıca bu tarihten sonra Mecusilerin önemli bir bölümü Hindistan’a göç ettiler ve günümüzde bunlar Parsiler olarak varlıklarını devam ettirmektedir.
S.   ZERDÜŞTLÜĞÜN KUTSAL KİTABININ ADI NEDİR?
C.   Bilge Tanrı Ahura Mazda’nın Zerdüşt’e vahyettiği kitabın adı Avesta’dır.

S.   AVESTA NIN BÖLÜMLERİ NELERDİR?
C.   Avesta nın bölümleri:
   Avesta, İran dilleri ve edebiyatının en eski ve en önemli eseridir.
   Yesna, Visperad, Yaşt, Videvdât (Vendidât) ve Hurda Avesta (Küçük Avesta) gibi bölümlere ayrılır.
   Bölümlerin en eskisi yetmiş iki bölümden oluşan Yesna’dır. Mevcut kitap, M.S. III-IX. yüzyıllar arasında Pehlevice’de yazılmıştır.

S.   ZERDÜŞTİLİĞİN İNANÇ ESASLARI NELERDİR?
C.   Zerdüştiliğin inanç esasları:
   En büyük tanrı Ahura Mazda’dır: O görünen-görünmeyen tüm evrenin yaratıcısıdır. Kötülükler O’na asla erişemez.
   Varlık âlemi, iki güç arasında paylaşılmaktadır: Bu iki güçten ilki Ahura Mazda’nın yarattığı Asha yani iyilik ve takvadır. İkincisi de kötülük ve yalanın kaynağı olan Durûğ’dur.
   Ahura Mazda insanoğlunu özgür yaratmıştır: İnsanoğlu iyi/doğru veya kötü/yalandan birini seçmekte özgürdür. Bu konuda kendisine baskı yapılamaz. Fakat insan seçiminden sorumludur. İyilik ve kötülüğün dünyadaki savasından ortaya çıkan mücadelede seçeceği tarafta özgür olan insan, hangi güce taraf olacağını kendisi belirleyecektir. Bu seçiminin sonucu olarak iyiliğe hizmet edenler Çinvâd köprüsünden geçerek cennete gidecek; kötüler bir kılıç ağzı kadar dar olan bu köprüden cehenneme düşeceklerdir. İyilikleri ve kötülükleri eşit olan insanlar ise “Araf”ta kalacaklar ve herhangi bir ceza ya da mükâfatla karsılaşmayacaklardır.
   Asha/Iyilik’in yeryüzündeki simgesi ateştir: Ateşgedeler Ahura Mazda’ya tapınma ve övgü ocaklarıdır. Avesta, ateşi beş farlı türe ayırmıştır:
   Birizisavah (Âtes-i Vehrâm), günlük hayatta kullanılan ateş;
   Vohufryâna, insan ve hayvanlardaki vücut ısısı yani hayat enerjisi;
   Urvâzišta, bitkilerin yapısında bulunan ateş;
   Vâzišta, gökyüzünde güneş ve şimşekte bulunan ateş;
   Spiništa, cennette Ahura Mazda’nın yanında bulunan ve hiçbir zaman sönmeyen ateş.
   Ehrimen ve şeytanların saldırısıyla yeryüzünde kötülük ve şer yayılmaya başlamıştır: Zerdüştlük ve müntesibi olan Mecusiler inanç sistemlerinin tarihin en eski hatta ilk evrensel tektanrıcı dinsel geleneği olduğunu ileri sürer. Hâlbuki Zerdüştlük tek yaratıcı tanrı olarak kabul ettiği Ahura Mazda’nın yanı sıra kötülüğün yaratıcısı ve faili olan Ehrimen inancıyla monoteist bir dinden sapmış ve düalist bir eğilim göstermiştir.
   Mecusiler, Zerdüşt’ün son zaman diliminde insanoğlunu kötülüğe karsı uyarmak için gönderildiğine inanırlar.
   Dolayısıyla Zerdüşt’le beraber dünyanın 3000 yıldan daha fazla bir ömrü kalmamıştır. Fakat Ahura Mazda Zerdüşt’ün ölümüyle beraber insanoğlunu Ehrimen’le olan savaşta yalnız bırakmaz. Her geçen bin yılın sonunda Zerdüşt’ün soyundan, büyük bir denizin derinliklerinde saklı bulunan bir kurtarıcı Sosyant / Saošyanta olağanüstü bir şekilde ve insanüstü özellikleriyle yeryüzüne gelir. Bu kurtarıcı yeryüzüne indiğinde iyilik ve kötülük arasındaki savaş kesin olarak başlamıştır. Eski bütün devler ve kahramanlar dünyaya gelecek, tüm ölüler dirilecek, Gûçihr adındaki kuyruklu yıldız yere düşecek, yeryüzü alevler içinde kalacak, tüm madenler kaynayıp dünyayı eritecek ve tüm bunların sonunda iyiler cennete, kötüler de Ehrimen’in ordularıyla beraber yenilmesiyle cehenneme gideceklerdir. Tüm bunların sonunda yeryüzü temizlenerek düzeltilecek ve arınacaktır. Bizim dilimizde kıyamet olarak bilinen bu durum Zerdüstlükte Ferskerd/Transfiguration olarak adlandırılır.
S.   ZERDÜŞTLERİN İBADET VE MABETLERİ HAKKINDA BİLGİ VERİNİZ.
C.   MÖ. 4. yüzyılda Ahamediler döneminde Ahura Mazda’nın temsilcileri olarak ateş gedeler yani ateş mabetleri inşa edilmeye başlandı.
   Zerdüştlükte mabetlere ateş mabetleri anlamında “Mitra’nın Kapısı” anlamına gelen Dâr-ı Meher veya Dâr-ı Mihr adı verilir.
   Zerdüştler, diğer din mensuplarının ne kendi dinlerine tabi olmalarına ne de ibadethanelerine girmelerine izin vermezler.
   Zerdüştlük yine de mabede tabi olan bir din değildir. Onlara göre ateşin yakılabildiği her yerde ve açık hava dua yapılabilir

S.   GELENEKSEL ÇİN DİNLERİ HAKKINDA BİLGİ VERİNİZ.
C.   Geleneksel Çin Dinleri:
   Çin’de insanlar aynı anda bu inanç sistemlerinin her ikisini de mensup olabilmektir. Bu durum, bir Çinli için sıradan bir olaydır
   Çin kültürü kendine özgü bir inanç ve değer sistemine sahiptir.
   Onun en önemli özelliklerinden biri atalara saygıdır. Ailenin kurucu atası ve yeni vefat etmiş olanlar için görkemli cenaze ve yas törenleri düzenlenir. Bu kutsal atalar tapımına li denir.
   Çin dinsel geleneğinin diğer temel özelliği ise, çok sayıda görünmeyen ruhani varlığa inanmalarıdır. Öyle ki ağaçlar, taşlar, ırmaklar, dağlar, yıldızlar gibi doğada bulunan her şeyin bir ruhunun bulunduğuna inanılır.
   Shang hanedanlığı döneminde tanrılaştırılmış ata ruhlarının yanısıra toprak, su ve hava ruhları ile çeşitli kozmik güçlerin üzerinde Shang-Ti denilen yüce bir varlığın bulunduğuna da inanılıyordu.
   Zhou hanedanlığı döneminde (MÖ 1046-221) vurgu, Shang-ti’den Tien’e (Gök) geçti. O, âleme hükmettiği düşünülen güçlü ve insani niteliklerden mahrum bir varlıktı. Bu anlayış zamanla Gök kültüne dönüştü ve yöneticiler kendilerini onun yeryüzündeki tmsilcileri gibi görmeye başladı.
   Antik Çin kültürünün bir başka özelliği ise, evrenin (kozmos) Ki denilen bir özün tezahürü/tecellisi olarak görülmesidir.
   Onun birbiriyle ilişkili olan âlemdeki varoluşa imkân veren iki yönü vardır: Yin onun karanlık, alıcı ve dişil yönü iken, Yang ise aydınlık verici ve eril yönünü ifade eder.
 
   Hikmet onların sürekli değişen, düzenli ve dengeli yapılarının tanınması ve onlara uygun hareket edilmesidir. Evrenin bu yaratıcı ritmine Tao, yani şeriat/yol denir

S.   KONFÜÇYÜSCÜLÜK HAKKINDA BİLGİ VERİNİZ
C.   MÖ. 551-419 yılları arasında yaşadığı kabul edilen Konfüçyüs’ün öğretilerine dayanan bir inanç ve uygulama sistemidir.

S.   KÖNFÜÇYÜSLÜK NERELERDE ETKİNDİR?
c.   Çin kültürünün etkisi altındaki Uzakdoğu ülkelerinde (Vietnam, Kore, Japonya, Hong Kong, Tayvan ve Singapur) etkindir.

S.   KONFİÇYÜS ÜN FİKİRLERİ NELERDİR?
C.   Konfüçyüs siyasi karışıklıkların yaygın olduğu bir dönemde yaşamasına rağmen düzen ve uyum fikirlerine önem vermiş ve insanların hem birbiriyle hem de doğa ile uyum içinde yaşamaları gerektiğini savunmuştur.
        Yöneticilerin bilhassa dürüstlük bakımından halkına örnek olması gerektiğini savunan Konfüçyüs şöyle der: “ Eğer yönetici kendisi dürüst olursa, her şey yolunda gider. Fakat o dürüst davranmazsa, emirleri uygulanmaz. İyi ve erdemli bir yönetici çoban yıldızı gibidir. O yerinde sabit kaldığı halde, diğer yıldızlar onun etrafında döner.” (Fisher, 147)
   Konfüçyüs düşüncesinde iman ve ibadet esaslarından ziyade ahlâka vurgu yapmıştır.
   Konfüçyüs bir eğitimci veya ahlâk filozofu olarak kabul edilir.                                                                                       
   Konfüçyüs Gök’e tapmış ve antik Çin dinsel törenlerini canlandırmaya çalışmıştır.
   Çin kültürünün temel özelliklerinden olan atalar kültünü de devam ettirmiştir.
   Konfüçyüs düşüncelerini uygulamak için hemen bir okul kurmuş ve öğrenciler yetiştirmeye başlamıştır.   
S.   KONFÜÇYÜS ÜN GÜNÜMÜZDEKİ ETKİ ALANLARI NERELERDİR?                                                                   
C.   Konfüçyüs’ün aile bağlarının güçlendirilmesi, sürekli çalışma ahlâkına vurgu yapması ve eğitim sevgisi şeklindeki görüşleri günümüz Doğu Asya toplumlarında etkili olmuştur. Özellikle Çin, Japonya, Güney Kore, Tayvan, Singapur ve Hong Kong gibi ülkelerdeki ekonomik gelişmeler bu felsefenin meyveleri olarak değerlendirilmektedir.

S.   KONFİÇYÜS ÜNLÜ ÖĞRENCİLERİ KİMLERDİR?  FİKİRLERİ NELERDİR?
C.   Konfiçyüs ünlü öğrencileri:
1.   Mensiyus (Meng Tzu): Çin’de “İkinci Muallim/Aziz” olarak bilinen Mensiyus, Konfüçyüs’ün ölümünden yaklaşık yüz yıl sonra dünyaya gelmiştir. O da hocası gibi dönemin sıkıntılı ve anarşik ortamının ancak geleneksel Çin hikmetine uygun davranılmasıyla son verilebileceğini savunmuş ve bu uğurda dönemin yöneticileriyle mücadeleden çekinmemiştir.                                                                                                                                                               
2.   Hsun Tzu: Konfüçyüs’ün takipçisi Hsun Tzu,ya göre insan doğası itibariyle kötüdür. Üstelik Gök, zannedildiği gibi insanların istek ve arzularına göre hareket eden müşahhas bir varlık değildir. Aksine o, doğal yasalara göre hareket eder. Nitekim Gök, insanlar soğuktan hoşlanmadıkları için kış mevsimini tehir etmez veya vazgeçmez. 
   Mensiyus ve Hsun Tzu farklı çıkış noktalarından yola çıkmış olsalar da ahlâki erdemlerin en büyük değer olduğu ve insanın bu erdemlere ulaşabileceği konusunda hemfikirdir.

S.   KUTSAL METİNLER NELERDİR?                                                                                                                                           
C.   Konfüçyüs’e atfedilen, Beş Klasik Çin ve Uzakdoğu kültüründe önemli bir yere sahiptir:
1.   Şiirler/Şarkılar Kitabı (Şi King): Klasik Çin şiirinin 300 civarındaki örneğinden oluşur. Bu şiirlerin önemli bir bölümü bestelenmiştir. Aşk, savaş ve çalışma hayatının zorluklarını anlatan şiirlerin yanı sıra bilhassa Zhou hanedanlarına yazılmış methiyeler vardır.
2.   Törenler Kitabı (Li King): Zhou hanedanlığına ait doğum, ölüm ve evlenme törenleri ile kurban âyinleri ve okçuluk yarışlarına ilişkin kurallar ile düzenlemeleri konu alır. Ayrıca evi idare etme, yemek pişirme, araba kullanma ve bebeklere isim verme gibi farklı konular da yer alır.
3.   Tarih Kitabı (Şu King): Çin tarihinin en eski yazılı kaynaklarından biridir. Dökümanlar Kitabı adıyla da tanınır. Çin’e medeniyet getiren efsanevi Çin imparatorlarının hayatları ve yapıp ettikleri hakkında bilgi verir.
4.   İlkbahar ve Sonbahar Yıllıkları (Chun Chiu): MÖ. 722-481 yıllarında Konfüçyüs’ün doğum yeri Lu eyaletinde yaşanan olayların kısa tarihidir. Olaylar mevsimler bazında ele alındığı için İlkbahar ve Sonbahar yılın dört mevsiminin kısaltmasıdır.
5.   Değişiklikler Kitabı (Yi-King): Çinlilerin kehânette bulunmak, doğa olayları veya insanların karekterini anlayabilmek amacıyla el kitabı olarak kullandıkları bir kitaptır. Kitapta her biri birbirini izleyen altısı düz altısı da kesik çizgilerden oluşan 64 “hexagram” yer alır. Metnin orijinal kısmının Chou Hanedanlığı günlerine yorumların ise Konfüçyüs’e ait oldukları kabul edilir.

S.   DÖRT KİTAB’IN ÖZELLİĞİ NEDİR VE NELERDİR?
C.   Dört Kitap ise, XI. Yüzyılda Sung Hanedanlığı döneminde bir araya getirilmiş eserlerdir. Bunlar 1313-1905 yılları arasında Çin’de yönetici sınıfın eğitimin temelini oluşturmuş ve memur alımları için yapılan sınavların önemli referans kaynakları olmuştur. Şu eserlerden oluşur:
1.   Konuşmalar (Lun Yü):Konfüçyüs’ün konuşmaları, öğretileri ve eylemlerini içerir.
2.   Büyük Bilgi (Ta Hsüeh): Başlangıçta Törenler Kitabının 42. Bölümü olan bu eser, Konfüçyüs’ün öğrencilerinden Tseng Ts’an’a (MÖ. 505-436) atfedilir. Konfüçyüs’ün eğitim, ahlak ve siyaset konusundaki görüş ve düşüncelerine yer verir.
3.   Orta Yol Öğretisi (Chung-yung): Gerçekte Törenler Kitabının 31. Bölümüdür. Eserde askın alan, zaman, öz ve hareket olarak tanımlanan Gök Yolu üzerinde durulmaktadır.
4.   Mensiyus’un Sözleri (Meng-tzu): Konfüçyüs’ün tanınmış öğrencilerinden Mensiyus (MÖ. 371-289) tarcından derlenmiş bir eserdir. Ele aldığı konular büyük oranda Konuşmalar kitabındakilerle aynıdır. Konular diyalog tarzında islenmiştir. Buradaki en önemli öğreti, yukarı da zikrettiğimiz gibi insan tabiatının doğuştan iyi olduğu görüşüdür.
S.   DİNSEL UYGULAMALAR NELERDİR?                                                                                                               
C.   Konfüçyüs’ün düşünceleri, Han Hanedanlığı (MÖ. 220-205) döneminden itibaren yirminci yüzyıla kadar Çin eğitim sisteminin temelini oluşturmuş ve Çin halkının birliğinin teminatı sayılmıştır:                                             
   Konfüçyüs bir kurtarıcı statüsüne yükseltilmiş ve birçok özel tapınakta Tanrı gibi tapınılmıştır.    Halkın elindeki birçok biyografide, Konfüçyüs’ün özel görevle yeryüzüne gelmiş bir Tanrı veya avatara olduğundan söz edilir.                                                                                                                               
   Günümüzde Konfüçyüs’ü merkeze alan başlıca üç tür tapımdan söz edilebilir.
1.   Birincisi, onun ölümünden beri baba ocağı Qufu’da (Shantung) her yıl kış gündönümü arifesinde gerçekleştirilen doğum günü törenleridir.                                                                                                                                   
2.   İkincisi, “bütün eğitimcilerin koruyucu azizi” kabul edilmesinden ötürü bütün okullarda ve eğitim merkezlerinde yapılan kutlamalardır.                                                                                                                                         
3.   Üçüncüsü de, görüşlerinin Çin devlet felsefesi haline gelmiş olması ve Çin’in en büyük bilgesi kabul edilmesine dayanan ayrıntılı devlet törenleridir.

S.   TAOİZM(TAOCULUK)HAKKINDA BİLGİ VERİNİZ.
C.   Bir düşünce sistemi olarak Taoculuk (Daojia), Lao-Zhuang felsefesi olarak bilinir. Bunun nedeni, onun Tao-te Ching (Yol ve Erdemi) ve Zhuangzi (MÖ 365-290) isimleriyle bilinen klasik metinlere dayanmasıdır.

S.   TAO-TE CHİNG HAKKINDA BİLGİ VERİNİZ.
C.   Bir oturuşta başından sonuna kadar okunabilecek bir kitap değildir. O, iki kısımdan oluşur;
   İlk bölümde (1–37), her şeyin kaynağı kabul edilen ve Tao olarak isimlendirilen isimsiz, şekilsiz varlıktan ve bireyin, onun varlığını hissedebilmesi ve mahiyeti hakkında bilgi edinebilmesi için geçirmesi gereken ruh hali ve dönüşümden söz edilir.                                                                                                                                   
   İkinci kısım ise (38-81) Te hakkındadır. Te, genelde “erdem” diye çevrilir; bazen de Tao’nun tezahürü veya “ona ulaşmanın yolu” ya da “mutlak arınmışlık hali” karşılığında kullanılır. Bu anlamda Te, Tao’nun gerçek varlığının aydınlığa çıkışı ya da birey tarafından algılanan biçimi olarak tanımlanabilir                                                   
   Taoculuğun dinsel yanı ise (Daojiao), Tao kavramı ile ifade edilen panteist bir tanrı anlayışı ile zühde dayalı bir ahlâk öğretisinin yanı sıra bedensel ve ruhsal ölümsüzlüğe ulaşmaya yönelik büyücülük, simyacılık ve psişik dönüşüm uygulamalarından oluşur..
   Taoculuğun temel kavramı Tao, her şeyin kaynağı olan mutlak ilktir; tükenmez, yorulmaz, görülmez, işitilmez. Yalnızca mistik yolla kavranabilir. Tao-te Ching’in ifadesiyle onun tek ismi vardır; her şeyin anası. O, boş bir kap gibidir. İçini hiç bir şey doldurmaz. Dibi yoktur ve her şey varlığını ona borçludur. Her şey ondan doğar. Tao’dan Bir (Tai-chi) doğar, birden İki, Yin ve Yang; ikiden Üç, su, toprak ve hava; bunlar da âlemdeki varlıkları oluşturur.

S.   WU WEİ KAVRAMI NEDİR?
C.   Sözlük anlamı “eylemsizlik, hiçbir şey yapmamak.” olan ve çoğu zaman yanlış yorumlanan wu wei kavramı da Taoculukta önemlidir. Wu-wei, eşyanın hakiki bilgisine ulaştığı için arzu-isteklerin esiri olmaktan kurtulmuş Taocu azizin durumunu veya onun eyleme yönelme tarzını tanımlar.

S.   TAOCU DÜŞÜNCENİN TEMELİ NEDİR?
C.   Ki adı verilen evrensel enerjinin farkına varmak ve onu koruma yollarını öğrenmektir. Öyle ki bütün hastalık ve sıkıntıların nedeni, insanda sınırlı olarak var olan bu enerjinin bedeni terk etmesi kabul edilir. Ki’nin kaybını önleyecek ve geri dönüşünü temin edecek en önemli yol tevbe ve pişmanlıktır

S.   TAOCULUGUN TARİHSEL GELİŞİMİ HAKKINDA BİLGİ VERİNİZ.                                                                                     
C.   Taocu felsefenin kavramları ve kutsal metinleri Çin Hanedanları arasında şiddetli savaşların olduğu bir dönemde (MÖ 475-221) ortaya konulmuştur.
   Taoculuğun uygulamaları arasında yer alan simyacılık denemeleri de Han hanedanı imparatorlarından Wu Di döneminde (MÖ 141-87) başladı.                     
   Örgütlü dinsel topluluklar ise ancak miladi ikinci yüzyılda gelişti. MS 184'te imparatorluk güçlerince bastırılan Büyük Bansın (Taiping) Yolu adlı hareket, Taocu öğeler içeren bir tür Mesih hareketiydi. Dolayısıyla Taoculuğun bir düşünce sistemi olmaktan çıkıp bir din haline gelişinin başlangıcını, tanrılaştırılan Lao-tzu’dan Zhang Daoling'e MS 142'de geldiği kabul edilen vahiy düşüncesine dayandırabiliriz.                                                     
   NOT: Tang hanedanı döneminde (608-907) Taoculuk en parlak dönemini yaşadı.                                                     
   NOT: Song hanedanı döneminde (960-1279) imparatorlar Taocu metinlerin derlendiği yaklaşık 5 bin ciltten oluşan Dao Zang'ı (Tao Yasaları) bastırdı.                                                                                                           
   Ming hanedanı döneminde (1368-1644) bölünme sürecini durdurmak için gösterilen çabalara karşın 20. yüzyılın sonlarında klasik Taocu gelenekle öğreti farklılıklarını yansıtan çeşitli gelenekler arasındaki kutuplaşma sürüyordu. 20. yüzyılda Taoculuğun merkezi olan Tayvan'da klasik geleneğe bağlı rahiplere "siyah başlar", bu öğretiden ayrılan kültlerin kötü ruhlan kovan üyelerine ise "kızıl başlar" deniyordu.                                                                                         
   NOT: Son yıllarda Taoculukta görülen en önemli gelişme 1964'te Hollandalı uzman K.M. Schipper'in Taocu rahipliğe atanmasıdır.

S.   ÇİN DİNLERİ’NİN ÖZELLİKLERİ NELERDİR?
C.   Çin Dinleri’nin özellikleri:
   İnanç merkezlerinde tanrı kavramı ve alemin Onun etrafında şekillenmesi yoktur.
   Ahlaka ve ahlaki değerlere aşırı vurgu yaparlar
.