- Ünite 3 Soru-Cevap Ders Özetleri

Adsense kodları


Ünite 3 Soru-Cevap Ders Özetleri

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Mon 7 April 2014, 02:33 pm GMT +0200
ÜNİTE  3 İSLÂM AİLE HUKUKU-I (NİKÂH)

S.    Nikâh konusu fıkıh kitaplarında hangi başlıklarla ele alınmıştır?
C.   Nikâh konusu fıkıh kitaplarında Nikâh veya Zevâc gibi başlıklar altında ele alınmıştır.

S.   Nikâh’ın tanımı nedir?
C.   Nikâh kelimesi
*   Arapça’da sözlük anlamı: Cinsel temas. Hakiki anlamı bu olmakla birlikte mecazen “Evlilik Akdi” anlamında da kullanılır.
*   Fıkıh kaynaklarında Nikâh: “Kasten bir kadın ile milk-i mut'ayı ifade eden bir akit” ( Erkeğe aralarında evlenme engeli bulunmayan bir kadının cinsel yönünden yararlanma hakkını / sahipliğini veren bir sözleşme ) demektir.
 
S.   Nikâhın dini yönü nedir?
C.   İslam açısından nikâh hem medeni bir muamele hem de bir ibadettir. Fıkıh mezheplerinin tümü nikâhı ibadet olarak görürken Şafiiler’in bir kısmı diğer hukuki işlemler gibi dünyalık muameleler arasında sayarak ibadet olarak görmez.

S.   Nikâhın amacı nelerdir?
C.   Nikâhın amacı: (Cinsel tatmin bir vasıtadır).
*   Nefsi haramlardan korumak
*   İyi bir nesil yetiştirmek

S.   Nikâh hangi yönleriyle diğer akitlere benzer?
C.   Nikâh, tarafların irade beyanlarıyla yapılması, şahit bulunması ve mehir gibi özellikleriyle de diğer akitlere benzemektedir

S.   Tarih boyunca Din adamlarının ve devletin müdahalesi bakımından kaç çeşit nikâh görülmüştür?
C.   Tarih boyunca Din adamlarının ve devletin müdahalesi bakımından 3 çeşit nikâh görülmüştür:
1.   Dini Nikâh: Din adamı ve dini mekân şarttır. ( Hıristiyanlıkta nikâh akdinin geçerliliği, kilisede rahibin takdis etmesine bağlıdır.)
2.   Medeni Nikâh: Devletin düzenlediği şekilde ve bir devlet görevlisinin katılımı ile gerçekleşir. Medeni Nikâhın dinle alakası yoktur; Her dinden /dinsiz vatandaşın nikâhını, resmi görevli kıymaktadır.
3.   Hususi Nikâh: Din adamı ve de devlet görevlisi iştirak eder. Evlilik iki aile veya evlenecek tarafların karşılıklı rızalarıyla yapılır ve biter.

S.   İslâm’ın Nikâh anlayışı; Dini Nikâh mıdır?
C.   Nikâhın bir din adamı tarafından kıyılması ve camide yapılması gibi bir mecburiyet bulunmadığından; İslâm’ın nikâh akdine Hıristiyanlıktaki anlamda “Dini Nikâh” tabiri kullanmak isabetli değildir.

S.   Ahkâm ayetleri içinde en çok yer eden konular nelerdir?
C.   Ahkâm konuları içinde Kur’an’da en fazla yer işgal eden, evlenme ve boşanma konularıdır

S.   İslâm’da akdedilen nikâhın tescil süreci nasıldır?
C.   İslâm’da akdedilen nikâhın tescil süreci:
*   İslam’ın ilk dönemlerinden itibaren yüzyıllar boyunca nikâh akitleri hep sözlü olarak yapıla gelmiş, mahkemelik bir konu olduğunda şahitlerin ve durumu bilen kişilerin mahkemede bu nikâha dair şahitlik etmesiyle sorunlar çözülmüştür. Esasen İslam’da dine girmek ve çıkmak dahi sözlü olarak gerçekleşmektedir. Dolayısıyla söz esastır, sözün doğru olması esastır, söze göre hareket edilmesi esastır.
*   Zamanla insanların yalan beyan ve yalancı şahitlik gibi istismarlarının artması, eskiye nazaran kâğıdı kolay kullanım imkânı bulunması ve mağduriyetler yaşanması üzerine devletler, nikâhları tescil etme yoluna gitmişlerdir. Böylece nikâh konusunda mağduriyetlerin önlenmesi ve çıkacak sorunlar daha kolay çözülmesi amaçlanmaktadır.

S.   İslam’ın ve mezheplerin nikâh için belirledikleri ahkâma aykırı düşen tescil uygulamaları nelerdir?
C.   Günümüzdeki bazı devletlerin tescil işlemleri, İslam’ın ve mezheplerin nikâh için belirledikleri ahkâma aykırı düşmektedir. Mesela;
•   Çok eşlilik İslam’da caiz iken, bazı devletlerde yasaktır.
•   Süt akrabalığı İslam’da bir evlenme engeli iken, bazı devletlerde engel değildir.
•   Müslüman olduğu halde farklı bir ülkenin vatandaşı olmak İslam’a göre nikâha engel değilken, bazı devletlere göre engeldir.
•   Bazı devletler erkek erkeğe ve kadın kadına evliliğe dahi izin vermektedirler.
•   Evlilik yaşı, şahitlik, tarafların hukuki temsili ve din farkı gibi konularda da farklı hükümler bulunmaktadır.

S.   Nikâhın meşruiyeti nelere dayanır?
C.   Nikâhın meşruiyeti Kitap, Sünnet ve İcma delillerine dayanır.

S.   İslâm, Nikâh hususunda nasıl bir tavır takınır?
C.   İslâm, nikâh’ı teşvik ve tavsiye eder, bu konuda birçok ayet ve hadis bulunur. Evlenmeye gücü yetenlerin evlenmesi emredilir.

S.   Nikâhın hükmü nedir?
C.   İslam âlimlerinden bir kısmı, İslam toplumu (ümmet) olarak nikâhın Farz-ı Kifâye olduğunu, dolayısıyla toplu olarak nikâhı terk etmenin caiz olmadığını, aksi takdirde ümmetin neslinin devam etmeyeceğini beyan etmişlerdir. Kişilerin evlenmesinin hükmü, içinde bulundukları duruma göre farklılık arz eder: Hanefîlere göre evliliğin hükmü durumlara göre şöyledir:
1.   Farz Nikâh: Evlenmediği takdirde zinaya düşeceği kesin olan kimsenin evlenmesi farzdır. Çünkü haramdan kaçmak ancak kendine bağlı olan şey, farz olur. Bu hüküm mehir ve nafakaya gücü yeten ve eşine zulmetmeyecek olan kişi içindir.
2.   Vacip Nikâh: Evlenmezse zinaya düşme tehlikesi bulunan kimsenin evlenmesi vaciptir. Bazı âlimler, kendini harama bakmaktan alıkoyamayan kişiyi de buna dâhil etmiştir. Bu hüküm de mehir ve nafakaya gücü yeten ve eşine zulmetmeyecek olan kişi içindir.
3.    Sünnet Nikâh: Normal halde bulunanların evlenmesi müekked sünnettir. Cinselliği yerinde olan, mehir ve nafakaya gücü yeten kişinin, kendini ve eşini haramdan koruma ve müslüman nesil yetiştirme düşüncesiyle evlenmesi sevaptır.
4.   Mubah Nikâh: Evliliğin gereklerini yerine getirememe ve eziyet verme konusunda biraz endişesi olanın evlenmesi mubahtır. Sünneti yerine getirmek değil de, sadece ihtiyacını gidermek için evlenmek de mubah sayılmıştır. Bu tür kişilerin evliliklerinde sevap yoktur. Malikîler, çocuğu olmayan ve kadınlara rağbet etmeyenin evlenmesini mubah saymışlardır. Cinselliği olmadığı veya kısır olduğu bilinenin ve çok yaşlı olanın evlenmesi de mubahtır.
5.   Mekruh Nikâh: Eşine zulüm ve haksızlık yapma ihtimali/korkusu bulunan kimsenin evlenmesi mekruhtur. Haksızlığın durumuna göre buradaki kerahet tenzîhî veya tahrîmî olabilir.
6.   Haram Nikâh: Evlenince, eşine zulüm yapacağı ve zarar vereceği kesin olan kimsenin evlenmesi haramdır. Zulüm ve zarar, günah ve haram olduğundan, nikâhtan beklenen faydaların sağlanmasına engel olmaktadır. Malikîler, ilişkiye gücü yetmeyen, nafakayı karşılayamayacak durumda olan ve kazancı haramdan olan erkeğin evlenmesini de, kadına zarar vereceği gerekçesiyle haram saymışlardır. Şafiîler, evliliğe ihtiyacı olmayan sefihin nikâhını, eşinin ihtiyacını karşılayamayacak durumda olan ve evlenmeye ihtiyaç duymayan kadının nikâhını haram saymışlardır.
S.   Nikâh akdinin temel ilke ve özellikleri nelerdir?
C.   Nikâh akdinin temel ilke ve özellikleri:
a.   Nikâhsız birliktelikler ve ilişkiler haramdır: İslam dini cinselliğe ancak nikâh içinde izin vermiş, nikâhsız ilişkileri yasaklamış ve bunları zina saymıştır. Kişiler nikâh yaparak evlenmedikleri sürece nikâhlı sayılmazlar; nikâhsız birlikteliğin başkalarına duyurulup duyurulmaması önemli değildir. İslam nikâhı kolaylaştırmış ve zinaya götüren yolları tıkamıştır. Nikâh son derece kolay ve basit olduğu gibi, ekonomik olarak da aşırı güçlükler taşımamaktadır. İslam zinayı önlemek adına, yabancı erkek ve kadınların görüşmelerine avret yasağı ve halvet yasağı gibi tedbirler getirmiş, ayrıca edepli ve vakarlı davranmak gibi ahlaki ilkelerle de bunu desteklemiştir.
b.   Nikâhta devamlılık/süreklilik esastır: Ehlisünnet âlimleri, nikâhın ebedi yani ömür boyu sürecek bir akit olduğu ve asla zaman sınırlaması kabul etmeyeceği konusunda ittifak halindedirler. Zamanla sınırlı bir nikâh akdinin müt’a veya başka bir lafızla yapılması, zamanın kısa veya uzun olması, sürenin belirli veya belirsiz oluşu arasında fark olmaksızın hepsi geçersiz sayılmıştır.
c.   Nikâhın gayesi mutlu aile kurmak ve müslüman nesil yetiştirmektir: İslam’da nikâhın amacını, eşlerin nefislerini teskin, cinselliklerini helal yoldan giderme, harama düşmekten alıkoyma, karşılıklı sevgi ve saygıya dayanan mutlu bir aile ortamı kurma, hayat arkadaşı olma ve müslüman bir nesil yetiştirme şeklinde ifade etmek mümkündür. Elbette ki bunlar genel amaçlar olup bireysel bakıldığında farklı durumlar görülebilmektedir. Mesela hastalık, kusur veya yaşlılık gibi nedenlerle cinsellik yaşayamayanların veya çocuğu olmayanların evlenmelerinin de makul gerekçeleri vardır. İnsanlar nikâh yaparak ve aile kurarak huzur bulmaktadırlar. Bu bakımdan her ne kadar evliliğin temelinde cinsellik bulunmaktaysa da, cinsellik tek başına bir amaç değil, Müslüman bir nesil yetiştirmenin bir aracı durumdadır.
d.   Nikâh şenlikle ilan edilir, gizlenmez: Evlenmek insan hayatında önemli dönüm noktalarından biridir. Evlilik medeni bir akit ve aile sosyal bir kurum olduğundan, nikâhın sevinçle karşılanması, duyurulması, desteklenmesi ve teşviki önemlidir. Nikâhta şahit bulundurmanın ötesinde ayrıca şenlikle ilan edilmesi, evliliğin toplum açısından önemini vurgulamaktadır. Utanç içinde gizlenecek olan nikâh değil, zina ve gayri meşru ilişkilerdir.
e.   İslam çok eşliliğe izin vermiştir: İslam dini bir taraftan bekâr yaşamayı hoş görmeyip evliliği teşvik ederken, diğer taraftan dört hanıma kadar evlenmeye de izin vermiştir. Çok eşliliğin hükmü konusunda mezhepler arasında iki görüş ortaya çıkmıştır:
→   Şâfiî ve Hanbelî mezheplerine göre, şayet tek eşlilikle iffet sağlanabiliyor ve ihtiyaç karşılanabiliyorsa, zahir bir ihtiyaç bulunmadıkça çok eşlilik yapmamak daha uygun görülmüştür. Çünkü bu durumda çok eşlilik yapmak, onlar arasında harama/haksızlığa yol açma tehlikesini barındırmaktadır. Ancak tek eşle iffetini koruyamayan veya ihtiyacını karşılamayanın çok eşli olması uygun görülmüştür. Mesela eşi kısır olanın doğurgan bir kadınla evlenmesi böyledir.
→   Hanefîlere göre, şayet eşler arasında haksız yapma korkusu yoksa dört eşe kadar evlenmek mubahtır. Sadece iki veya üç eş arasında adaleti sağlayabileceğini düşünene de bu kadarıyla evlenmek mubahtır. Çok eşlilikte adaleti sağlayamamaktan korkan, tek eşlilikle yetinir. Buradaki adalet mali/maddi adalet değil, gönül/sevgi adaleti şeklinde anlaşılmış ve sevginin ölçülebilir ve ayarlanabilir olmamasından dolayı sorumluluk bulunmadığı ancak bariz bir ayırım da yapmamak gerektiğini belirtilmiştir.
Netice olarak çok eşlilik, sorumlulukları yerine getirmek şartıyla İslam’ın izin verdiği bir durumdur. Bunu, bütün müslüman erkeklerin yapması gereken bir emir olarak algılamak veya takva/dindarlık göstergesi gibi sunmak da doğru değildir. Diğer taraftan evlenmeyi ve çoğalmayı teşvik eden ayet ve hadisleri de göz ardı etmemek gerekir.
f.   Aile bireylerinin birbirlerine karşı hak ve sorumlulukları vardır: Nikâh eşlere ve diğer aile bireylerine karşılıklı haklar ve sorumluluklar getirir. İslam ailede erkek ve kadının hak ve sorumluluklarını matematiksel eşitlikte değil, her birinin fizyolojik ve ruhi özelliklerine uygun olarak bir görev dağılımı/iş bölümü şeklinde düzenlemiştir. İslam dini ailede bütün maddi külfeti erkeğe yüklemiş, buna karşılık aile reisliği ve tek taraflı boşama gibi yetkileri de erkeğe vermiştir. Kadına ise hiçbir maddi külfet yüklememiş fakat kocaya maruf ölçüde itaat, çocuk yapma ve bakma görevlerini vermiştir. Yani erkeğe verilen sorumluluklar ve haklar orantılı, kadına verilen sorumluluklar ve haklar da orantılıdır. Kocanın reisliği, kadının sosyal ve hukuki şahsiyetini gölgelemez; kadın haklarını kullanır ve malını kendi yönetir. Diğer taraftan dini emir ve yasaklara uyma konusunda eşlerin birbirlerini uyarmaları ve teşvik etmeleri noktasında her ikisine de sorumluluklar düşmektedir.
g.   İyi geçinmek hedef, boşanmak son çaredir: Evlilik bir ömür boyu beraber yaşama kararı olduğundan, evlilik süresince eşler birbirine iyi davranmalı, aileyi mutlu bir yuva haline getirmek için gayret sarf etmeli, gerektiğinde zorluklara birlikte göğüs germeli ve geçerli bir mazeret olmadan bu birlik bozulmamalıdır. Bütün iyi niyet ve çabalara rağmen evliliğin sürdürülememesi ve bundan tarafların zarar görecek olması halinde, son çare olarak İslam boşanmaya da izin vermiştir. Katolik nikâhı gibi, bir kere evlendikten sonra artık ayrılma yasağı, insan tabiatına ve aklına aykırıdır. Çünkü böyle bir durumda evliliğe devam halindeki zarar, boşanma halindeki zarardan daha büyük olacaktır.

S.   Muvakkat nikâh nedir?
C.   Zamanla sınırlı nikâh akdine denir.

S.   Mut’a nikâhı nedir?
C.   Mut’a Nikâhı: Hem zamanla sınırlı hem de kadına belirli bir mal verilmesi şeklindeki anlaşmanın yapıldığı nikâh akdi.

S.   Zihinden geçen süre veya boşanma niyetiyle akdedilen nikâhın hükmü nedir?
C.   Kocanın nikâh sırasında ifade etmemekle birlikte, aklından belirli bir süre geçirmesi halinde bu nikâh; Âlimlerin büyük çoğunluğuna göre böyle bir nikâh mutlak olarak geçerlidir. Geçerli sayanlardan bazıları bunun mekruh olduğunu ifade etmişlerdir. Hanbelîlerin ağırlıkta olduğu diğer görüşe göreyse, nikâh geçersizdir. Ancak kişilerin içinde kalan niyetleri bilinemeyeceğinden, bu kişi Allah’a karşı sorumlu olur.

S.   Mut’a nikâhının hükmü nedir?
C.   Mut’a nikâhının hükmü:
*   Ehli sünnet fıkıh mezheplerine göre mut’a nikâhı haram ve bâtıldır; yok hükmündedir, hiçbir hukuki sonuç doğurmaz, taraflar derhal ayrılmalıdırlar. Ancak ilişki yaşanmışsa kadına mehir verilir, çocuğun nesebi o erkeğe bağlanır, kadının iddet beklemesi gerekir ve taraflar arasında normal evlilikten doğan evlenme engelleri (hürmeti musâhara) sabit olur. Nikâh bâtıl sayılmasına rağmen bu tür sonuçların doğması, başta doğacak çocuk olmak üzere kimsenin zarar görmemesi içindir. Yine âlimlerin büyük çoğunluğuna göre, mut’a nikâhı yapanlara had cezası uygulanmaz ancak haram olduğunu biliyorsa ta’zir uygulanabilir. Zayıf bir görüşe göreyse bu kişilere zina haddi uygulanır. Şafiîler, akdin diğer unsurları olan veli ve şahitler mevcutsa zina haddi uygulanamayacağını fakat sadece erkek ile kadın arasında böyle bir anlaşma yapılmışsa zina haddi uygulanacağını ifade etmişlerdir.
*   Şia’nın bir kısmı, mut’a nikâhının caiz olduğunu savunmaktadır.

S.   Mut’a ve Muvakkat nikâh arasında fark var mıdır?
C.   Hanefîlere göre muvakkat nikâh, nikâh için gerekli olan bütün şartlar yani taraflar, icap-kabul ve şahitler bulunmakla birlikte, zaman sınırlaması bulunan nikâhtır. Tercih edilen görüşe göre mut’a ile muvakkat arasındaki fark, muvakkat nikâhta mut’a ifadesinin değil, evlenme ifadesinin kullanılması ve şahitlerin hazır bulunmasıdır. Muvakkat nikâhta sürenin, tarafların ulaşamayacağı bir süre olarak belirlenmesi mesela “yüz yıl” denilmesi halinde, çoğunluğa göre bu nikâh geçerli olur, sanki ebedi evli kalacaklarını ifade etmiş gibi değerlendirilirler. Bazı Mâlikî ve Şâfiîlere ait diğer azınlıkta kalan görüşe göreyse bu nikâh bâtıldır. Sürenin tarafların ulaşabileceği kadar kısa olması halinde, Hanefîlerin ağırlıklı görüşüne göre bu fasit bir nikâh akdidir. Yine Hanefîlerden Züfer gibilere göre nikâh geçerli, şart ise geçersizdir. Diğer üç mezhep ise bunu müt’a olarak değerlendirdiği için bâtıl saymaktadır.

S.   İslam’da nikâhın amacı nedir?
C.   İslam’da nikâhın amacı; eşlerin nefislerini teskin, cinselliklerini helal yoldan giderme, harama düşmekten alıkoyma, karşılıklı sevgi ve saygıya dayanan mutlu bir aile ortamı kurma, hayat arkadaşı olma ve Müslüman bir nesil yetiştirmektir.

S.   Çok evliliğin hükmü nedir?
C.   Çok evliliğin hükmü:
*   Hanefîlere göre; şayet eşler arasında haksız yapma korkusu yoksa dört eşe kadar evlenmek mubahtır.
*   Şâfiî ve Hanbelî mezheplerine göre; şayet tek eşlilikle iffet sağlanabiliyor ve ihtiyaç karşılanabiliyorsa, zahir bir ihtiyaç bulunmadıkça çok eşlilik yapmamak daha uygun görülmüştür

S.   Günümüz âlimlerinin çok eşliliğin caiz olabilmesi için ortaya sürdükleri şartlar nelerdir?
C.   Günümüz âlimlerinin çok eşliliğin caiz olabilmesi için ortaya sürdükleri şartlar:
•   Ferdi bakımdan buna ihtiyaç bulunması:  Ferdi ihtiyaç, erkeğin bir kadınla yetinememesi, kadının kısır olması veya cinselliği etkileyen bir hastalığının bulunması gibi durumlardır.
•   İçtimai bakımdan buna ihtiyaç bulunması:  İçtimai ihtiyaç, kadın nüfusunun fazla fakat erkek nüfusun az olmasıdır. Kadının evlilik sırasında üzerine kuma alınmamasını şart koşma hakkı bulunmaktadır.
•   Maddi yükümlülükleri yerine getirme gücüne sahip olmak: Her bir eşin normal yaşama şartlarında bütün ihtiyaçlarını karşılayabilecek imkan ve güce sahip olmak.
•   Adalete riayet etmek: Buradaki adalet mali/maddi adalet değil, gönül/sevgi adaleti şeklinde anlaşılmış ve sevginin ölçülebilir ve ayarlanabilir olmamasından dolayı sorumluluk bulunmadığı ancak bariz bir ayırım da yapmamak gerektiğini belirtilmiştir.

S.   İslam dini ailede erkeğe hangi yükümlülükler yüklemiştir?
C.   İslam dini ailede bütün maddi külfeti erkeğe yüklemiş, buna karşılık aile reisliği ve tek taraflı boşama gibi yetkileri de erkeğe vermiştir.

S.   İslam dini ailede kadına hangi yükümlülükler yüklemiştir?
C.   Kadına ise hiçbir maddi külfet yüklememiş fakat kocaya maruf ölçüde itaat, çocuk yapma ve bakma görevlerini vermiştir.

S.   İslâm’a göre evlilik için asgari olması gereken özellik nedir?
C.   İslam dini evlenecek erkeğin sadece Müslüman olmasını, kadının da Müslüman veya ehli kitaptan (Yahudi, Hristiyan) olmasını evliliğin cevazı için yeterli görmektedir.

S.   Evlenilecek kadında bulunması tavsiye edilen özellikler nelerdir?
C.   Evlenilecek kadının şayet tercih imkânı varsa;
•   Dindar (dini emir ve yasakları uygulamada hassas),
•   Bakire,
•   Şerefli ve düzgün bir aileye mensup (hasibe ve nesibe),
•   Seven ve doğurgan (vedud ve velud),
•   Güzel, akıllı ve güzel ahlaklı,
•   Yakın akraba olmayan yabancı biri,
•   Mehri ve külfeti hafif olan,
•   Başkasından çocuğu bulunmayan, Boşandığı halde eski kocasıyla gönül bağını tam koparamamış, Evlenme yasağı bulunup bulunmadığı hususunda fıkhi ihtilaf bulanan kadınla evlenmekten kaçınılması iyi görülmüştür.

S.   Evlenilecek erkekte bulunması tavsiye edilen özellikler nelerdir?
C.   Evlenilecek erkeğin de;
•   Dindar,
•   Ahlakı güzel,
•   Yakışıklı,
•   Varlıklı ve cömert olması,
•   Bakir.
•   Fasık ve kötü huylu erkekle evlenmeye ve genç kızın ihtiyar bir erkekle evlenmesine hoş bakılmamıştır.

S.   Hıtbe ne demektir?
C.   Kadına nikâh (evlenme) teklifinde bulunmak. Evlenme teklifi genellikle erkekten kadına yapılmakla birlikte, kadından erkeğe de yapılabilir.

S.   İslâm’a göre söz kesme ve nişan merasiminin hükmü nedir?
C.   Evlenme teklifi karşı tarafça kabul edilince söz kesme ve nişan gerçekleşmiş olur. Bunların bir tören halinde icra edilmesi, dini bir düzenleme değil, kişilerin kendi tercihlerine göre yaptıkları şeylerdir. Söz ve nişan sadece bir evlilik vaadinden ibarettir. Bu sebeple nikâh akdi yapılmadıkça sözlü ve nişanlı kişiler birbirine yabancıdırlar, dolayısıyla iki yabancı olarak aralarında avret, halvet gibi dini yasaklara uymak zorundadırlar.

S.   Başkasının sözlüsü / nişanlısı olan kadına evlenme teklifinde bulunulabilir mi?
C.   Başkasının sözlüsü / nişanlısı olan bir kıza / kadına evlenme teklifinde bulunmak caiz değildir. Hz. Peygamber başkasının evlenme teklifi üzerine evlenme teklifi yapmayı yasaklamıştır. Buna göre, önceki nişan bozulmadan, başka bir erkekle nişanlanıp evlenen kadın ve bu evliliğe bilerek razı olan erkek günahkâr olur. Böyle bir davranış, sözünde durmama ve aldatma olacağından önemli kul hakları arasında yer almaktadır.
•   Hanefîlere göre birisi evlenme teklifi yaptığında, teklifi alanın ne cevap vereceği beklenmeli, şayet bu teklif reddedilirse ancak ondan sonra diğer kişiler teklif yapmalıdır. Aksi takdirde kişiler ve aileler arasında çekişme, tartışma, fitne ve istenmeyen bazı sonuçlar ortaya çıkması kuvvetle muhtemeldir.
•   Hanefîler dışındaki diğer mezheplere göre ise, kız/kadın belirli bir erkeğe sözlenmedikçe başka erkeklerin de ona teklifte bulunması veya dünürcü göndermesi caizdir.

S.   Evlenme niyetinde olan kişilerin birbirlerini görmeleri caiz midir?
C.   Evlenme niyetinde olan kişilerin birbirlerini görmeleri veya araya üçüncü şahıslar koyarak karşı tarafı görmesi ve bilgi vermesi tavsiye edilmiştir. Bu görme veya baktırmanın amacı, adayların birbirilerini tanıyıp ısınmaları ve eş adayında hoşa giden veya gitmeyen bazı özellikler bulunup bulunmadığından haberdar olunmasıdır. Zira nikâhtan sonra bu tür özelliklere vakıf olunması daha büyük olumsuzluklara sebebiyet verebilir. Ayrıca görmenin ötesinde konuşmanın da tarafların birbirlerini tanıması, şahsı ve ailesine dair onları ilgilendirebilecek durumlardan haberdar olunması ve evlilik sonrası planları hakkında bilgi sahibi olunması bakımından önemi büyüktür.

S.   Evlenme niyetiyle karşı cinste bakılabilecek yerler nerelerdir?
C.   Evlenme niyetiyle bir kadına veya erkeğe bakılabilecek yerler, avret olmayan yerlerle sınırlıdır. Mezheplerin avret görüşlerinde bazı ayrıntılar bir tarafa bırakılırsa, bakılabilecek yerler erkek için göbek ile diz kapağı arası hariç diğer yerler; kadın için de el, yüz ve ayaklardır. Hanbelî mezhebinde tercih edilmeyen bir görüşe göre kadının ayrıca boyun, baş ve diz kapağından aşağı kısım (baldır) da bakılabilecek yerler arasında sayılmıştır.

S.   Nişanın bozulma durumu nedir?
C.    Söz kesme ve nişan sadece evlenme vaadinden ibaret olunca, taraflardan birinin veya her ikisinin birlikte nişanı bozmaya karar vermeleri mümkündür. Ancak önemli bir sebebi olmadan nişan bozmak, ahlaki açıdan hoş karşılanmaz. Henüz nikâh yapılmadığı için nişan bozmanın nikâhla bir ilişkisi bulunmamakta ancak eşler arasında verilen hediyeler ve kadına mehir niyetiyle verilen malın durumuyla ilgili görüşler beyan edilmiştir;
*   Mehir olarak verilen malların, şayet duruyorsa aynen iade edilmesi, tüketilmişse bedelinin ödenmesi konusunda ittifak vardır.
*   Hediye olarak verilenler ise;
o   Hanefîlere göre hibe/bağış hükmünde sayıldığı için aynen duruyorsa geri alınabilir ancak tüketilmişse artık bedeli istenemez.
o   Mâlikîlere göre nişanı bozan erkekse hediyeleri geri alamaz, nişanı bozan kadınsa erkek hediyeleri geri isteyebilir ve eğer tüketilmişse kadın bunları tazmin eder.
o   Şafiî ve Hanbelîlere göre ise hiçbir durumda hediyeler geri alınmaz. Klasik kaynaklarda nişan bozulunca ayrıca bir tazminattan bahsedilmemiştir.
o   Günümüzde bazı âlimler nişanın bozulmasından zarar görenin, kusurlu taraftan tazminat isteyebileceğini söylemektedirler.

S.   Evlilikte denklik (Küfüv–Kefaet) nedir?
C.   Evlenmede denklik (kefâet); tarafların dindarlık, ekonomik ve sosyal statü bakımından birbirine denk olmalarıdır. Kadının durumu esas alınarak erkeğin kadına denk olup-olmadığına bakılır.

S.   Hangi âlimler müminlik dışında denklik aranmaz demişlerdir?
C.   Hasan el-basri, es-Sevri ve el-Kerhi (Hz. Peygamber döneminde yapılan birçok evlilikte denkliğe bakılmadığını ve Bilal el-Habeşî, Ebû Taybe ve Zeyd gibi sahabenin evliliklerini buna örnek getirirler.)

S.   Denklik hususundaki görüşler?
C.   Çoğunluk denkliği sıhhat şartı değil lüzum (bağlayıcılık) şartı olarak değerlendirmiştir. Bu konuda Hanefîlerin öne çıktığı ve diğer mezheplerin onları takip ettikleri söylenebilir:
•   Hanefîlere göre denklik genel olarak şu konularda gözetilir: Müslüman olmak, hür olmak, nesep, mal ve meslek konularında denklik.
•   Hanbelîler de yakın görüştedirler.
•   Şafiîler, muhayyerliği gerektiren kusurlardan salim olmayı da eklerler.
•   Malikîler ise yalnızca Müslümanlık ve muhayyerliği gerektiren kusurlardan salim olmayı dikkate almışlardır.
Denkliğin bir lüzum şartı sayılmasının bir sonucu olarak, velisinden izinsiz evlenen kadının dengine gitmemesi halinde, Hanefîlere göre veli bu nikâhı feshettirebilmektedir. Dengine gitmeyen kadın hamile kalmışsa artık velinin feshettirme hakkı bulunmaz.

S.   Evlenme engelleri nelerdir?
C.   Diğer dinlerde ve hukuk sistemlerinde olduğu gibi İslam’da da evlenme engelleri vardır ve bunlar:
1.   Devamlı (Ebedi) Evlenme Engelleri.
2.   Geçici (Muvakkat) Evlenme Engelleri.

S.   Evlenme engeli ile ilgili K. Kerim ayetleri?
C.   “Size şunlarla evlenmek haram kılındı: Analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeş kızları, kız kardeş kızları, sizi emziren sütanneleriniz, sütkız kardeşleriniz, karılarınızın anneleri, kendileriyle zifafa girdiğiniz karılarınızdan olup evlerinizde bulunan üvey kızlarınız, -eğer anneleri ile zifafa girmemişseniz onlarla evlenmenizde size bir günah yoktur- öz oğullarınızın karıları, iki kız kardeşi (nikâh altında) bir araya getirmeniz.” (Nisa, 4/23). Yine başka bir ayette “babalarınızın evlendiği kadınlarla evlenmeyin” buyrulmuştur. (Nisa, 4/22).

S.   Devamlı (Ebedi) Evlenme Engelleri nelerdir?
C.   Devamlı (Ebedi) Evlenme Engelleri:
1.   Kan (soy) bağı sebebiyle oluşan engeller: “Analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeş kızları, kız kardeş kızları,… öz oğullarınızın karıları…”(Nisa-23) “…babalarınızın evlendiği kadınlarla evlenmeyin” (Nisa-22
2.   Süt emme (Reda’) sebebiyle oluşan engeller: “sizi emziren sütanneleriniz, sütkız kardeşleriniz…” (Nisa-23) Ancak süt emenin yaşı en çok iki veya iki buçuk olmalı, emilen miktar da Şâfiî mezhebine göre farklı zamanlarda beş doyurucu emme olmalıdır, diğer âlimler ise emme miktarı için bir ölçü koymamışlardır. Ayrıntılarda farklı görüşler olmakla birlikte, süt emen çocuğun emziren kadının öz oğlu gibi sayılması halinde, emziren kadının hangi akrabalarıyla evlenmek yasak olacaksa, süt çocuğun onlarla evlenmesi yasaktır. Ancak süt emen çocuğun kendi soy akrabaları bu emmeden etkilenmez.
3.   Evlilikten doğan akrabalık (sıhriyet) sebebiyle oluşan engeller: “karılarınızın anneleri, kendileriyle zifafa girdiğiniz karılarınızdan olup evlerinizde bulunan üvey kızlarınız, -eğer anneleri ile zifafa girmemişseniz onlarla evlenmenizde size bir günah yoktur-”(Nisa-23)

S.   Geçici (Muvakkat) Evlenme Engelleri nelerdir?
C.   Geçici (Muvakkat) Evlenme Engelleri:
1.   Müslüman olmayan erkek veya kadınla evlenilmez ancak bir istisna olarak ehli kitabın iffetli kadınlarıyla evlenmek helal kılınmıştır. (Bakara, 2/221, Mümtehine, 60/10; Maide, 5/5).
2.   Karısını üç defa boşayan erkek, artık o kadın –anlaşmalı olmamak şartıyla- bir başka erkekle evlenip ilişki yaşadıktan sonra ondan da boşanma veya ölüm gibi bir sebeple ayrılırsa ancak o zaman tekrar onunla evlenebilir. (Bakara, 2/230; Buhari, Talak, 7).
3.   İddet beklemekte olan kadınla evlenilmez. (Bakara, 2/235).
4.   Dört hanımdan fazlasıyla evlenmek yasaktır. (Nisa, 4/3).
5.   İki kız kardeşle veya eşinin teyzesi veya halası ile aynı zamanda evli olunamaz. Ancak biri ölür veya boşanırsa diğeriyle evlenilebilir. (Nisa, 4/23; Buharî, Nikâh, 27).
6.   Başkasıyla evli olan kadınla evlenilemez. (Nisa, 4/24).
7.   Hanefîler dışındaki üç mezhebe göre hacda ihramlı olanın evlenmesi de bâtıl/geçersizdir.

S.   İslâm’a göre Evlatlık olarak alınanların durumları nedir?
C.   Evlatlık olarak alınıp bakılan çocukla ona bakanlar arasında bir akrabalık ve evlenme engeli oluşmaz. İslam muhtaç çocukların bakılmasını teşvik etmiş ancak onların neseplerinin değiştirilmesini yasaklamıştır. (Ahzab, 33/4-5).

S.   Evlenme engellerinin hikmetleri nelerdir?
C.   Evlenme engellerinin konulması genel olarak dört hikmetle izah edilebilir:
1-   Bu kişiler birbirlerinin yakın akrabaları olduklarından, akrabalık ilişkilerinin zarar görmemesi.
2-   Yakın akraba ile evlenmenin getireceği sağlık problemlerinden korunmak.
3-   Ahlaki, sosyal ve psikolojik nedenler: Bütün kültürlerde bunların çirkin görülmesi, ailelerin genişleyip güçlenmesi vb. durumlar.
4-   Süt sebebiyle bir nevi akrabalık oluşması, süte ihtiyacı olan çocukları emzirmeye teşvik ve süt yoluyla yeni akrabalık bağlarının oluşması.
 
S.   Nikâhın rüknü ne demektir?
C.   Nikâh akdinin rüknü: onu oluşturan ve mahiyetinden bir parça/cüz teşkil eden unsur/unsurlar demektir.
•   Hanefîlere göre nikâh akdinin rüknü; İcap ve Kabuldür. İcap, taraflardan birinin diğerine ilk olarak evlenmeyi teklif eden bir söz söylemesi; kabul de karşı tarafın bu teklife muvafık / olumlu karşılık vermesi demektir. İcap ve kabul, tarafların irade beyanı olarak da ifade edilmektedir.
•   Diğer mezheplere göre ise nikâhın rükünleri şunlardır: Sıyga (icap ve kabul), kadın (karı), erkek (koca) ve kadının velisi, eşler arasında evlenme engeli bulunmaması.
•   Şafiîlere göre; şahitlerin bulunması da nikâhın rükünlerindendir.
•   Maliklere göre ise; İlan ve Mehir de nikâhın rükünlerindendir.

S.   Nikâhın konusu nedir?
C.   Nikâh akdinin konusu, eşlerin birbirlerinin cinsel yönlerinden istifade etmesidir. Nikâhta karı koca hayatı yaşanması asıldır.
•   Yalnız ev hizmetlerini yapmak üzere yapılan bir anlaşma nikâh değil, bir iş sözleşmesi (icâre) sayılır.
•   Dinen cinsellik yaşanması yasaklanmış olan kişilerle mesela erkek erkeğe, kadın kadına veya insanla hayvan gibi evlilikler İslam açısından geçerli değildir (bâtıl).
•   Kadın erkek arasında devamlı veya geçici bir evlenme engeli bulunması da nikâh akdini bâtıl kılar.

S.   Nikâhın şartları nelerdir?
C.   Nikâhın Şartları: Nikâhın şartları mezheplere göre farklılık arz etmektedir:
•   Hanefîlere göre nikâhın şartları dört çeşittir:
1.   Kuruluş (in’ikad) şartları: Tarafların nikâh ehliyetine sahip olması ve icap ile kabulün usulüne uygun yapılmasıdır.
2.   Sıhhat şartları: Evlenecek kişiler arasında evlenme engeli bulunmaması, icap ve kabulün süreklilik taşıyan bir üslupla yapılması, şahitlerin bulunması, rıza ve ihtiyarın bulunmasıdır.
3.    Yürürlük (nefaz) şartları: Eksik ehliyetlinin yaptığı nikâh velinin icazetine, yetkisiz üçüncü şahsın (fuzulî) yaptığı nikâh da ilgili tarafın icazetine/kabulüne bağlıdır.
4.   Bağlayıcılık (lüzum) şartları: Akdi yapanların veya veli ya da vekil gibi temsilcilerin, bazı durumlarda bu akdi bozma yetkisine sahip olmamasıdır.
•   Malikîlere göre mehir, nikâhın sıhhat şartıdır. Nikâh sırasında konuşulmazsa, ilişki sırasında konuşulur, burada da konuşulmazsa emsal mehir gerekir. Veli dışında iki adil şahidin bulunması da sıhhat şartıdır.

S.   Nikâhın kuruluş (in’ikad) şartları nelerdir?
C.   İslam’a göre nikâh akdinin kurulabilmesi için tarafların evlenme ehliyetine sahip olması ve icap ve kabul iradelerinin usulüne uygun olarak yapılması gerekmektedir:
A.   Taraflara ilişkin şartlar.
B.   İrade beyanıyla ilgili şartlar.

S.   Taraflara ilişkin şartlar nelerdir?
C.   Taraflara ilişkin şartlar:
1.   Tarafların Ehliyeti: Normal olarak buluğa ermiş olan kişi, erkek olsun kız olsun, aklen ve bedenen olgunlaşmış sayılarak akil ve baliğ olur ve bütün tasarruflarında eda/fiil ehliyetine sahiptir. Akıl hastası ve mümeyyiz olmayan çocuk ehliyetsiz olduklarından, bunların yaptıkları bütün akitler batıldır, yok hükmündedir.
2.   Veli’nin bulunması ve yetkileri: Evlenmede veli, evlenecek kişi üzerinde onun adına evlilik kararı alacak kişidir. Akil ve baliğ olmuş erkek üzerinde başkasının velayetinin söz konusu olmayacağı, onun hem kendi nikâhında taraf hem de veli veya vekil olarak başkaları adına taraf olabileceği ittifakla kabul edilmiştir. Velayet ancak henüz buluğa ermemiş küçükler ve buluğ sonrası kız/kadın, mecnun erkek veya kız/kadın gibiler üzerinde söz konusu olabilmektedir.

S.   Büluğ / ergin sayılmada yaş sınırları kaçtır?
C.   Baliğ/ergin sayılmada alt yaş sınırı kızlarda 9, erkeklerde 12; üst sınırı ise Ebû Yusuf ve İmam Muhammed'e göre her iki cins için 15, Ebû Hanife’ye göre ise kızlarda 17, erkeklerde ise 18 yaştır. Bu yaşlara ulaşan ve akıl hastası olmayan kimseler, biyolojik olarak baliğ olmasalar bile tam ehliyetli sayılır.

S.   Nikâh / evlenme ehliyeti ne demektir?
C.   Nikâh akdine kendi adına taraf olarak veya velayet yahut vekâlet ilişkisi ile başkası adına iştirak edenlerin nikâha ehil olmaları şarttır. Buna nikâh/evlenme ehliyeti denir. Evlenme ehliyeti başkasının izin ve icazetine ihtiyaç olmaksızın evlenebilmeyi ifade ettiği için, bu tam ehliyetli olmayı, yani akil ve baliğ olmayı gerektirir.

S.   Küçük (sağir), bunak (ma'tuh) ve mecnun (deli) gibi eksik ehliyetlilerin evlenmeleri hususu?
C.   Küçük (sağir), bunak (ma'tuh) ve mecnun (deli) gibi eksik ehliyetlilerin, velileri tarafından evlendirilebileceğin İslam âlimlerinin çok büyük çoğunluğu kabul etmiştir. Ancak küçüklerin evlendirilmesi, sözde/kâğıt üzerinde kalan bir akit olup küçük buluğa ermediği veya ilişkiye hazır olmadığı sürece kocaya teslim edilmez. İbn Şübrüme ve Osman el-Bettî gibi birkaç âlim, küçüklerin bizzat evlenmelerinin de velileri tarafından evlendirilmelerinin de caiz olmadığı, evlenmenin ancak buluğdan sonra olabileceği kanaatindedirler.
*   Hanefîlere göre baliğ/ergin olmak nikâhın kuruluş (in’ikad) veya sıhhat şartlarından olmayıp, yürürlük (nefaz) şartlarındandır. Buna göre mümeyyiz, küçük ve bunak (ma'tuh) gibi eksik ehliyetliler, ancak velilerinin izni veya sonradan verecekleri icazetleriyle evlenebilirler. Bunların taraf olacakları nikâh akdi, mevkuf (icazete bağlı) akitlerdendir.
S.   Akil ve baliğ olan kız ve erkek arasında nikâh ehliyeti bakımından fark varmıdır?
C.   Akil ve baliğ olan kız ve erkeğin nikâh ehliyeti; 
*   Erkek çocuğun buluğ ile tam eda ehliyetine sahip olduğu ve nikâh dâhil bütün tasarruflarında tam ehliyeti bulunduğu bütün mezhepler tarafından ittifakla kabul edilmektedir.
*   Kız çocukları;
*   Hanefîler dışındaki üç mezhebe göre bâliğa ve tam ehliyetli olsa da ancak velisi tarafından evlendirilebilir.
*   Hanefîlere göre ise akil ve baliğ olan kız ve erkek arasında nikâh ehliyeti bakımından fark bulunmamakta, sadece kızın dengiyle evlenmemesi gibi durumlarda veliye fesih hakkı tanınmaktadır. Hanefîlerin baliğ kızın evlenme ehliyetine sahip olduğuna dair bu görüşü, diğer mezheplere göre kıza evlenmede daha çok özgürlük vermesi bakımından dikkat çekicidir.

S.   Nikâh’ta Veli’nin durumu hakkında mezheplerin görüşü nedir?
C.   Nikâh’ta Veli’nin durumu hakkında:
*   Hanefîlere göre velinin bulunması, nikâhın rükünlerine dair şartlardan biri olup cevaz ve nefaz şartlarındandır. Buna göre velayet yetkisi bulunmayanın evlendirmesi geçerli değildir.
*   Malikîler ve Şafiîlere göre veli nikâhın rükünlerinden biridir, dolayısıyla velinin bizzat bulunmadığı nikâh geçersiz/batıldır. Başkasının veli adına nikâh akdini üstlenmesi dahi geçersizdir. Kadın nikâh velayetini üstlenemez. Kadın, velisinin izni olsun veya olmasın kendi adına veya başkası adına veli yahut vekil olarak, nikâhta icap veya kabul tarafında bulunamaz.
*   Hanbelîlere göre de nikâhın geçerli olabilmesi için veli şarttır, velisiz nikâh geçerli olmaz.
S.   Hanefilere göre Velayet kaça ayrılır?
C.   Hanefîlere göre velayet ikiye ayrılır:
1-   Mendup ve müstehap sayılan velayet: Bakire veya dul olsun âkile ve bâliğa olan kız/kadın üzerindeki velayettir. Buna göre âkile ve bâliğa olan kız/kadın kendi nikâhında taraf olabilir, başkasının velisi olarak da bulunabilir. Ancak mezhepte hâkim olan görüşe göre kızın/kadının kendi başına böyle yapması iyi karşılanmamıştır.
2-   İcbar velayeti: Bakire veya dul olsun henüz âkile ve bâliğa olmamış kız ve bunak (ma’tuh) kadın üzerindeki velayettir.

S.   Velide bulunması gereken şartlar nelerdir?
C.   Akil ve baliğ, hür, Müslüman, adil, erkek, Reşit olması; umre veya hac için ihramlı olmaması, nikâh akdi yapmaya zorlanmış (mükreh) olmaması.
*   Bu şartlardan akil ve baliğ, hür ve Müslüman olma şartları ittifakla kabul edilmektedir.
*   Adalet şartını yani fasık olmamayı özellikle Şâfiîler ve Hanbelîler ileri sürerler, Hanefîler ve Mâlikîler ise adaleti gerekli görmez.
*   Erkek olma şartını Hanefîler dışındakiler ileri sürer, Hanefîlere göre velinin erkek olması şart olmayıp kadın da veli veya vekil olarak nikâh akdinde bulunabilir.
*   Reşid olma şartını Şâfiîler ve Hanbelîler ileri sürerler, diğerlerine göre sefih de veli olabilir.
*   İhramlı olmama şartı Hanefîler dışındakilere göre gereklidir, Hanefîlere göre ise ihramlı kendisi evlenebilir ancak ihramdan çıkmadan ilişki yaşayamaz, ihramlı veli olarak başkasını da evlendirebilir.
*   Velinin zorlanmış (mükreh) olmaması Mâlikîler ve Şâfiîlere göre şarttır, zorlanan velinin nikâhı sahih değildir. Hanefîlere göre ikrah altındaki velinin yaptığı nikâh geçerlidir.
S.   Hanefi’lere göre Veli’de bulunması gereken şartlar?
C.   Hanefi’lere göre Veli’de bulunması gereken şartlar:
1. Akıl           
2. Büluğ   
3. Hür      
4. Müslüman

S.   Şafii’lere göre Veli’de bulunması gereken şartlar?
C.   Şafii’lere göre Veli’de bulunması gereken şartlar:
1. Akıl         
2. Büluğ   
3. Hür      
4. Müslüman
5. Adil olmak   
6. Erkek   
7. Reşit olmak
8. İhramlı olmamak      
9. Mükreh olmamak

S.   Maliki’lere göre Veli’de bulunması gereken şartlar?
C.   Maliki’lere göre Veli’de bulunması gereken şartlar:
1. Akıl         
2. Büluğ   
3. Hür      
4. Müslüman
5. Erkek        
6. İhramlı olmamak          
7. Mükreh olmamak

S.   Hanbelî’lere göre Veli’de bulunması gereken şartlar?
C.   Hanbelî’lere göre Veli’de bulunması gereken şartlar:
1. Akıl         
2. Büluğ   
3. Hür      
4. Müslüman
5. Adil olmak   
6. Erkek   
7. Reşit olmak
8. İhramlı olmamak      
9. Mükreh olmamak

S.   Veli olmanın sebepleri nelerdir?
C.   Veli olmanın sebepleri:
1.   Kan (soy) bağı yoluyla akrabalık
2.   Devlet adına yetkili olmaktır (devlet başkanı, hâkim vb.).
S.   Velayeti üstlenilen kişi bakımından velayet kaça ayrılmaktadır?
C.   Velayeti üstlenilen kişi bakımından velayet ikiye ayrılmaktadır:
 
1.   İcbar (istibdâd/hatm) velayeti: Velinin, velayetini üstlendiği kişinin kabul veya ret etmesine bakılmaksızın onu zorla evlendirme yetkisidir. (Veliyyi Mücbir)
a.   Hanefîlere göre küçük erkek veya kız çocuk, mecnun erkek veya kız/kadın üzerinde asabe denilen erkek akrabanın velayeti böyledir. Baba veya baba tarafından dedenin küçüğü evlendirmesi veya mecnunun oğlu tarafından evlendirilmesi halinde bunların nikâhı bozma muhayyerlikleri yoktur.
b.    Mâlikîlere göre icbar yetkisine sahip veli baba veya babanın tayin ettiği vasi olabilir. Bunlar uzun süre evde kalmış bakire kızı, henüz buluğa ermediği halde kocası tarafından bekâreti bozulan dul kızı ve bâliğa olmuş dul mecnunu zorla evlendirebilirler.
c.   Şâfiîlere göre babanın küçük oğlu, küçük veya büyük yahut âkile veya mecnun olmasına bakılmaksızın bakire kızı zorla evlendirebilir. Ancak Şâfiîler, babanın veya babanın yokluğunda baba tarafından dedenin bakire kızını zorla evlendirme yetkisi için aralarında düşmanlık bulunmaması, dengi ile evlendirilmesi, mehrinin memleket parasından olması, kocanın mehir konusunda sıkışık olmaması, damadın gözleri görmeyen veya çok yaşlı olmaması, kıza haccın farz olmaması gibi şartlar ileri sürmüşlerdir.
d.   Hanbelîlere göre baba küçük oğlunu, küçük veya büyük mecnun oğlu veya kızını, küçük veya buluğa ermiş bakire kızlarını, küçük dul kızını zorla evlendirebilir. Dedenin ise icbar hakkı bulunmamaktadır. Bazı Hanbelîler babanın zorla evlendirme yetkisi için aralarında düşmanlık bulunmaması, emsal mehirle evlendirilmesi, mehrinin memleket parasından olması, kocanın mehir konusunda sıkışık olmaması gibi şartlar ileri sürmüşlerdir.

2.   Nedb, İstihbâb veya müşareket velayeti: Velinin zorla evlendirme yetkisinin bulunmadığı velayet.
a.   Ebû Hanîfe ve Ebû Yûsuf’a göre âkile ve bâliğa bakire kız, velisi tarafından zorla evlendirilemez, kızın izni/rızasının alınması gerekir. Rızası alınmadan velisi tarafından evlendirilen bâliğa bakire kızın nikâhı, onun icazetine bağlıdır (mevkuf). İmam Muhammed’e göre ise kız baliğ olduktan sonra artık şirket/müşareke velayeti söz konusu olur ki bunun anlamı, bâliğa kızın rızasının alınmasının mutlaka gerekli olması ve evlilik kararını veli ile ortak vermeleri demektir.
b.   Mâlikîlere göre baba veya babanın tayin ettiği vasi dışındaki velilerin icbar yetkisi yoktur, baba ve babanın tayin ettiği vasi de bakire veya dul olmasına bakılmaksızın bâliğa olan kızın rızasını almadan icbarda bulunamazlar.
c.   Şâfiîlere göre baba veya baba tarafından dede, bâliğa ve dul kadını izni olmadan zorla evlendiremez. Henüz buluğa ermemiş küçük kız dul kaldığında, buluğa erinceye kadar bir daha evlendirilmez.
d.   Hanbelîlere göre bakire veya dul olan bâliğa kızı babasından başka bir veli zorla evlendiremez, mutlaka iznini almaları gerekir. Ancak mecnun olan kızı/kadını diğer veliler de evlendirebilir. Yine baba veya babanın tayin ettiği veliden başkası, dokuz yaşından küçük kızı da evlendiremez.
S.   Veli sıralamasında mezheplerin görüşleri nedir?
C.   Veli sıralaması konusunda bütün mezhepler, nikâhta icbar velayetine sahip velinin bulunması halinde tartışmasız önceliği olduğunu kabul etmektedirler. Yine kural olarak önce yakınlık sebebiyle velayet, bu bulunmadığında ise kamu (imamet) velayeti gelir.
1.   Hanefîlere göre nikâh velayetinde öncelik, mirastaki sırlamaya uygun olarak, kişinin araya kadın girmeyen erkek yakınları olan binefsi asabe olanlara aittir. (Oğul, baba, ana-baba bir erkek kardeş, baba bir erkek kardeş, ana-baba bir erkek kardeşin oğlu, baba bir erkek kardeşin oğlu, ana-baba bir amca, baba bir amca, ana-baba bir amcanın oğlu, baba bir amcanın oğlu, babanın ana-baba bir amcası, babanın baba bir amcası, babanın ana-baba bir amcasının oğlu, babanın baba bir amcasının oğlu, dedenin ana-baba bir amcası, dedenin baba bir amcası, dedenin ana-baba bir amcasının oğlu, dedenin baba bir amcasının oğlu). Bunların icbar velayeti vardır. Bunların bulunmaması halinde nikâh velayeti, mirastaki sıralamaya göre, nesepten asaba olan diğerlerine geçer. Bunların da bulunmaması halinde Ebû Hanîfe ve Ebû Yûsuf’a göre anneye, İmam Muhammed’e göre ise hâkime/kamu otoritesine geçer. Bundan sonra Ebû Hanîfe ve Ebû Yûsuf’a göre babanın annesi, kız, oğlun kızı şeklinde aşağı doğru devam eder ve en son hâkime/kamu otoritesine geçer.
2.   Mâlikî mezhebinde icbar yetkisi olmayan veliler arasında nasıl bir sıralama yapılacağına dair farkı görüşler bulunmaktadır. Akrabadan veli bulunmayınca velayet hâkime/kamu otoritesine geçer. Kamu otoritesi de mevcut değilse, müslüman toplumdan bir erkek bu görevi üstlenir.
3.   Şâfiîlere göre velayet sıralaması baba, babanın babası… yukarı doğru, ana-baba bir kardeş, baba bir kardeş, sırasıyla bunların oğulları… aşağı doğru, ana-baba bir amca, baba bir amca, sırasıyla bunların oğulları… aşağı doğru, sonra mirastaki sırayla diğer akrabalar gelir. Oğul, oğulluk sıfatıyla annesi üzerinde nikâh velayetine sahip olamaz.

S.   Kamu Velayet’i nedir?
C.   Devlet başkanının vatandaşlar üzerindeki velayetidir. Veli, velayeti altında bulunan kişiyi evlendirmekten imtina ederse, durum hâkime intikal ettirildiğinde, makul bir mazereti olmadan evlendirmekten imtina ettiği anlaşıldığı takdirde, hâkim velayeti ondan alır ve velayet kamu otoritesine (sultan) geçer. Yine velinin yetkisini kötüye kullandığı durumlarda devlet başkanı devreye girmek zorundadır. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Velisi olmayanın velisi sultan(devlet başkanı)dır”.
S.   İrade Beyanı ile ilgili şartlar?
C.   Nikâh akdinin icap ve kabulle yapılması gerektiği konusunda fakihler arasında ittifak bulunmaktadır. İcap ve kabul;  bunu gösteren lafızlar veya lafız yerine geçen şeylerle yapılmaktadır.
1.   İcap-Kabul:
a.   Malikîler, Şafiîler ve Hanbelîlerden oluşan çoğunluğa göre icap, kadının velisinden sadır olan; kabul ise kocadan veya vekilinden sadır olandır.
i.   Bunlardan Malikîler ve Şafiîlere göre icabın önce veya kabulden sonra olması fark etmez.
ii.   Hanbelîlere göre ise icap mutlaka kabulden önce gelmelidir.
b.   Hanefîler göre ise icap, ilk önce söylenen; kabul ise ikinci olarak söylenendir. Bunları söyleyenin koca, kadın veya veli olması arasında fark yoktur. İcap ve kabul aynı mecliste açıklanmalı, birbirini takip etmeli, her bakımdan birbirine uygun olmalı, yanılma ve hile gibi durumlardan uzak olmalı ve taraflarca işitilmelidir.
2.   Lafızlar: Nikâh ve tezvîc lafızlarının nikâh konusunda açık (sarih) lafızlar olduğu ve nikâhta kullanılabileceği konusunda ittifak bulunmaktadır.
a.   Şâfiîler ve Hanbelîlere göre bu ikisinden başka kinayeli lafızlarla nikâh akdi geçerli olmaz. Çünkü nikâhta ibadet yönü vardır ve ibadetlerde söylenecek sözler (ezkar) ancak şari’ tarafından belirlenir. Kur’an’da ise nikâh ve tezvic kelimeleri dışında bu anlamda başka bir kelime kullanılmamıştır.
b.   Hanefîler ve Mâlikîlere göre ise bu lafızlar yanında nikâha delalet eden başka kinayeli lafızlarla da nikâh akdi yapılabilir. Mesela hibe, sadaka, temlik gibi lafızlarla nikâha niyet edildiği takdirde, nikâh yapılabilir. Bey’ (satım), karz (ödünç) ve icare (kiralama) gibi lafızlar konusunda ihtilaf vardır. İbaha, helal kılma, iare (kullanım ödüncü), rehin ve temettü (faydalanma) lafızlarıyla nikâh olmayacağı konusunda ise ittifak vardır.
3.   Lafızların Zamana Delaleti: İcap ve kabulde kural olarak, “evlendim” gibi geçmiş zaman (mazi) kalıbı kullanılması gerekmektedir.
a.   Fakihlerin çoğunluğuna göre kabulün “kabul ettim” veya “razı oldum” şeklinde kısaca söylenmesi yeterliyken,
b.   Şâfiîlere göre daha açık bir ifadeyle “o kadınla evlenmeyi kabul ettim” şeklinde söylenmelidir.
c.   Hanefîlere göre icap emir kalıbıyla, kabul de mazi kalıbıyla olabilir. Ancak gelecek zaman (istikbal) kalıbıyla “evleneceğim”, veya “seninle yarın evlendim” gibi bir ifadeyle nikâh olmaz. Ayrıca örfen nikâh için kullanılan diğer lafızların kullanılabileceği ifade edilmiştir.
d.   Fakihlerin büyük çoğunluğuna göre nikâhta kullanılabilen Arapça lafızların diğer dillerdeki karşılıkları da kullanılabilir.
4.   Lafız Yerine Geçenler: Dilsiz olanın belirli işaretleri veya yazısı lafız yerine geçer. Konuşabilen kişilerin hâlihazırdaki mecliste konuşmayarak yazı ile icap ve kabulde bulunması:
a.   Başta Hanefî ve Mâlikîler olmak üzere çoğunluk tarafından geçerli sayılmamış, mutlaka sözlü beyan aranmıştır.
b.   Şâfiîler ise yazı ile nikâh olmayacağını söylemişlerdir. Elçi göndererek de nikâh yapılabileceği ittifakla kabul edilmiştir.
c.   Hanefîlere göre evlenecek kadın bakire olunca, babası tarafından yapılan evlenme teklifine karşı susması, sessizce ağlaması veya alaysız gülümsemesi kabul sayılmıştır. Böylece kadının hayâ perdesi zorlanmak istenmemiştir. Ancak baba dışındakilerin teklifi karşısında susmak, kabul anlamına gelmez.
5.   Nikâhın Şarta Bağlanması: Fakihlerin çok büyük çoğunluğuna göre nikâhın, ileride gerçekleşecek bir şarta bağlanması, mesela “falanca gelirse seninle evlenirim” denilmesi geçerli değildir. Yine fakihlerin çoğunluğuna göre hâlihazırdaki veya geçmişteki bir şarta bağlamak geçerlidir.
6.   Bir Kişinin İcap ve Kabulde İki Tarafı Da Temsil Etmesi: Bir kişi nikâh akdinde hem koca hem de kadın adına icap ve kabulde bulunabilmektedir. Bu iki şekilde olabilmektedir:
   1- Kocanın kendisi açısından asil, kadın açısından ise veli olması; Mesela amcaoğlu, amcakızının velisi ise ve onunla kendisi evlenmek istiyorsa, Hanefîlerde, Mâlikîlerde ve Hanbelîlerdeki ağırlıklı görüşe göre bu durumda akdin iki tarafını da temsil edebilir. Şâfiîler ve onlar gibi düşünenlere göreyse burada iki tarafı temsil caiz değildir, ancak başkasına vekâlet verip kadının izniyle evlenebilir.
   2- Bir kişinin hem kocanın hem de kadının velisi olarak iki tarafı temsil etmesi; Bir dedenin, velisi bulunduğu torunlarından birini diğeriyle evlendirmek istemesi gibi. Fakihler arasındaki ağırlıklı görüş, bunun caiz olduğu yönündedir. Bunu caiz görmeyen veya sadece dede için caiz görenler de vardır.
7.   Nikâhta vekâlet: Nikâhta taraflar bizzat hazır bulunabilecekleri gibi vekâleten de temsil edilebilirler. Nikâhta vekâlet koca, kadın/kız veya veli için söz konusu olabilir. Bu konuda fakihler arasında ittifak bulunmaktadır.

S.   Nikâhın sıhhat şartları nelerdir?
C.   Rükünlerine ve kuruluş şartlarına uyularak akdedilen bir nikâhın, ayrıca sıhhat şartlarını taşıyarak “sahih” olması gerekir. Aksi halde, eksikliğin durumuna göre nikâh "bâtıl" veya "fasit" olur. Sıhhat şartları:
•   Evlenecek eşler arasında sürekli veya geçici bir evlenme engelinin bulunmaması: Nikâhın konusu, eşlerin birbirlerinin cinsel yönlerinden istifade etmesi olduğundan, nesep, süt veya sıhrî hısımlık gibi bir nedenle aralarında sürekli veya geçici bir evlenme engeli olmamalıdır.
•   İcap ve kabulün süreklilik bildiren bir üslupla ifade edilmesi: Evlilik sırasında icap ve kabul geçici değil, süreklilik bildiren bir üslupla ifade edilmelidir. Buna göre mut'a nikâhı ve muvakkat nikâh, çoğunluk âlimlere göre bâtıl; Hanefîlere göre ise mut’a bâtıl, muvakkat nikâh ise fasittir.
•   Evlilik akdi sırasında şahitlerin bulunması: Evlilik hak ve sorumluluklar doğuran bir müessese olduğu ve haramı helalden ayırdığı için, bunun gizli kalmaması ve topluma açıklanması ve şahitlerle belgelenmesi gerekli görülmüştür. Çünkü gerek tarafların gerekse doğacak çocuğun bazı hakları, şahitlik ile ispatlanabilecek ve korunacak, ayrıca zina töhmetinden uzaklaşılacaktır. Şahit olarak bulunacak kişiler, taraflar ve velinin dışında orada hazır bulunanlardır.
•   Evlilikte rıza ve ihtiyarın bulunması:
*   Hanefîlere göre mülci ikrah (ölüm, organ kesme, şiddetli dayak, uzun süreli hapis vb. tehdit) altında yapılan nikâh geçerlidir. Hanefîler ikrah altında veya şakayla yapılan nikâhı geçerli/sahih saydıkları için buna fasit de demezler.
*   Hanbelîler de ikrah altında veya şaka ile yapılan nikâhı geçerli sayarlar.
*    Malikîler ve Şafiîlere göre ise ikrah altında veya şaka ile yapılan nikâh geçersizdir.
*   Mezheplerin icbar velayetine sahip gördükleri velinin, velayet altında bulunanın rızası olmadan, yetkisini kullanarak yaptığı nikâhta velinin rızası, velayet altında bulunanın rızası sayıldığından, burada ikrah veya rızaya muhalif bir durumdan bahsedilmemektedir.

S.   Nikâh şahidinde aranan nitelikler nelerdir?
C.   Nikâh şahidinde aranan nitelikler:
a.   Mükellef yani akil ve baliğ olması,
b.   Erkek olması: Hanefîlere göre şahitlerin iki erkek veya bir erkek ile iki kadın olması gerekir. Onlar nikâh şahitliğini, borçlanma şahitliğine (Bakara, 2/282) kıyas etmişlerdir. Diğer üç mezhebe göre ise iki şahidin de erkek olması gerekir. Onlara gör had suçları, nikâh ve boşanma konularında kadınların şahitliği kabul edilmez.
c.   Hür olması: Hanbelîler dışındaki çoğunluk, şahitlerin hür olması gerektiğini söyler. Hanbelîlere göre ise köle, diğer haklar konusunda şahitlik yapabildiği gibi nikâhta da şahit olabilir.
d.   Müslüman olması:
*   İki tarafın Müslüman olduğu bir nikâhta her iki şahidin de müslüman olması gerektiğinde görüş birliği vardır. Çünkü gayri müslimin müslüman üzerinde velayet hakkı yoktur.
*   Kocanın müslüman kadının ise ehli kitap (Yahudi veya Hristiyan) olması halinde, Şâfiîler, Hanbelîler ve Hanefîlerden Muhammed ile Züfer’e göre yine şahitlerin erkek olması gerekir. Çünkü kâfirin müslüman (koca) hakkındaki şahitliği kabul edilmez. Ebû Hanîfe ve Ebû Yûsuf'a göre ise, iki taraf veya yalnız kadın ehl-i kitaptan olursa şahitler de ehl-i kitaptan olabilir, ehl-i kitaptan şahitlerin gelinle aynı dinden olmaları da gerekmez.
e.   Görme Yeteneği: Fakihlerin büyük çoğunluğuna göre şahidin görme yeteneğine sahip olması şart değildir. Şâfiîlerde ağırlıklı olan görüş ise görme yeteneğinin şart olduğu yönündedir.
f.   Duyma yeteneği: Şahidin duyma yeteneğine sahip olması gerektiği ittifakla kabul edilmiştir. Çünkü nikâh şahitliğinin konusu, tarafların söyledikleri sözlerdir. Önemli olan şahidin duyması olunca, normal veya yüksek sesle duymak arasında fark bulunmamaktadır.
g.   Konuşma yeteneği: Hanefîler, Hanbelîler ve Şafiîlerin tercih edilen görüşüne göre, şahidin konuşabilen biri olması gerekir, dilsizin şahitliği kabul edilmez. Çünkü dilsiz mahkemede şahitliği eda edemez. Hanbelîler, dilsizin yazı ile şahitliğini geçerli sayarlar. Malikîler ile Şafiîlerde tercih edilmeyen görüşe göreyse, dilsizin nikâh şahitliği kabul edilir.
h.   Teyakkuz hali: Malikîler ve Şafiîlere göre şahidin uyanıklık halinde ve duyduğunu aklında tutabilen biri olması gerekir; duyduğunu hiç aklında tutamayanın şahitliği geçerli olmaz. Duyduğunu ezberleyip kısa bir süre sonra unutanın şahitliği de kabul edilir.
i.   Tarafların dilini bilmesi: Şafiîlerin bir kısmı, şahidin tarafların dilini bilmesini şart koşmuşlardır.
j.   Taraflardan birinin çocuğu/oğlu olmaması: Şahidin, evlenecek kişilerden birinin çocuğu/oğlu olmasını Hanbelîler ve Malikîler kabul etmezler, Hanefîler ile Şafiîler ise kabul ederler. Esasen diğer davalarda baba ve oğul gibi yakınların birbirine şahitliği kabul edilmezken, nikâhta bir kolaylık olması için kabul edilmiştir. Oğul dışındaki diğer hısımların şahit olabileceği ittifakla kabul edilmiştir.
k.   Adalet sıfatını haiz bulunması: Hanefîler dışındaki çoğunluğa göre, şahidin adaleti şart olup fâsığın şahitliği ile nikâh akdi sahih olmaz. Çünkü Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Bir veli ve iki adaletli şahit bulunmadıkça nikâh olmaz" (Ebû Dâvud, Nikâh, 19). Bu görüştekiler çoğunlukla, zahiri adaletin yeterli olduğunu, durumu bilinmeyen kişiler hakkında da adaletin esas olduğunu söylerler. Hanefîlere göre ise, şahitlerin adaletli olması şart olmayıp fâsığın şahitliği de geçerlidir. Çünkü fasık veli olmaya ehildir.
l.   Şahitlerin sayısı: Tek şahitle nikâh olmayacağı ve mutlaka en az iki şahit bulunması gerektiği konusunda ittifak vardır. Çünkü hadiste "Bir velî ve iki adaletli şahit olmadıkça nikâh olmaz" buyurulmuştur. (Ebû Dâvud, Nikâh, 19). Çoğunluğa göre her iki şahidin de erkek olması gerektiği, Hanefîlere göre ise bir erkek ile iki kadın bulunmasının da yeterli olduğu yukarıda geçmişti. Buna göre bir erkek ile bir kadının şahitliğinin yeterli olmadığı hususunda ittifak vardır.

S.   Gizli nikâh (nikâhu’s-sirr) nedir?
C.   Gizli Nikâh (Nikâhu’s-Sirr): Gizli nikâhın tanımı, mezheplerin nikâh akdinde aradıkları rükün ve şartlara göre farklılık göstermektedir;
*   Hanefî, Şâfiî ve Hanbelî mezheplerine göre gizli nikâh, iki şahidi bulunmayan nikâhtır. İki şahidi bulunan nikâh gizli değil, alenidir. Şahitlerden başka ayrıca nikâhın ilan edilmesi, şart olmayıp tavsiye mahiyetindedir. Şahitlere yapılacak gizli tutma tavsiyesi nikâh akdine zarar vermez. Hanbelîlere göre gizlemek sadece mekruhtur, çünkü ilan etmek sünnettir.
*   Malikîlerin ağırlıklı görüşüne göre gizli nikâh, akit sırasında kocanın şahitlere gizleme talimatı verdiği nikâhtır. Mâlikîlerdeki diğer görüşe göre ise, şahitler dışındâkilere gizleme talimatı verilmesi, gizlemenin veli veya kadın tarafından yapılması da gizli nikâh kapsamındadır.
*   Hz. Peygamber bir defasında Zerik oğullarının yerine uğramış, orada eğlence ve oyun görünce bunun ne olduğunu sormuştu. Falancanın nikâhıdır denilince şöyle buyurdu: “O adam dinini tamamladı. İşte bu nikâhtır, zina veya gizli nikâh değildir, tef duyulunca veya duman görününce kadar.” (Beyhaki, es-Sünenü’l-kübra, Mekke, 1994, VII, 290).
*   Günümüzde resmi nikâhlar, şahitler olmadan kıyılmadığı ve yazılı olarak tescil edildiğinden, bunların başkalarına duyurulmaması da gizli nikâh sayılmaz.

S.   Nikâhın yürürlük (nefaz) şartları nelerdir?
C.   Bir nikâh akdi, rükün ve şartlarının sağlanması sonucu sahih olarak meydana geldiği halde, bazı durumlarda hemen yürürlük kazanamaz. Eksik ehliyetlinin yaptığı nikâh velinin icazetine, yetkisiz üçüncü şahsın (fuzulî) yaptığı nikâh da ilgili tarafın icazetine/kabulüne bağlıdır. Yapıldığı zaman, hemen yürürlük kazanamayan nikâhları şöylece özetlemek mümkündür:
A.   Hür, akıllı ve ergin erkek ve kadının akdedeceği nikâh Hanefîlerin çoğunluğuna göre derhal yürürlük kazanır. Cinsel birleşme helal olur, mehir gerekir ve diğer sonuçlar doğar. Ancak İmam Muhammed'e, göre böyle bir evlilik kadının velisi izin verinceye kadar askıda kalır. Çünkü ona göre bâliğa kız üzerindeki velayet şirket/müşareke velayetidir, yani kız ile veli birlikte karar vermelidir.
B.   Hanefîlere göre mümeyyiz küçüğün bizzat akdedeceği nikâh da, velisi izin verinceye kadar askıda kalır. Diğer mezheplere göre ise mümeyyiz küçüğün tasarrufları geçerli değildir.
C.    Hanefîlere göre yetkisiz üçüncü şahsın (fuzulî) yaptığı nikâh, ilgili tarafın kabulüne kadar yürürlük kazanmaz. İlgili taraf bu nikâhı kabul etmezse, yapılan işlem iptal olmuş sayılır. Diğer mezheplere göre, yetkisiz üçüncü şahsın yaptığı nikâh dâhil her türlü akit geçersizdir.
D.   Hanefîlere göre nikâhta vekil olanın yetki sınırını aşması durumunda nikâh akdi vekâlet verenin iznine kadar askıda kalır. Mesela; bir erkek belirli bir kızla ve miktarını belirttiği mehirle evlendirmesi için birisine yetki verse, vekil onu başka bir kızla veya belirlenenden yüksek bir mehirle evlendirmiş olsa, kocanın durumu öğrenince bu evliliği kabul etme veya feshetme hakkı söz konusu olur. Çünkü vekil bu konuda yetkisiz üçüncü şahıs konumundadır.
E.   Hanefîlere göre yakın veli varken uzak velinin evlendirmesi halinde, asıl yetkili olan yakın veli icazet verinceye kadar nikâh akdi yürürlük kazanamaz. Çünkü uzak veli, bu konuda yetkisiz üçüncü şahıs konumundadır. Diğer mezheplere göre ise, yakın veli varken uzak velinin yaptığı nikâh akdi geçerli değildir. Ancak yakın velinin akıl hastalığı, küçüklük veya kısıtlı bulunma gibi bir özrü olursa, o takdirde uzak veli akdi yapabilir.

S.   Nikâhın bağlayıcılık (lüzum) şartları nelerdir?
C.   Rükün ve şartları tamamlandıktan ve yürürlüğe girdikten sonra bir nikâh akdinin bağlayıcı (lazım) olması, artık akdi yapanların veya veli ya da vekil gibi temsilcilerin bu akdi bozma yetkisine sahip olmaması demektir. Akdin bağlayıcı olması için dört şart koşulur:
A.   Hanefîlere göre ehliyetsiz (akıl hastası, bunak vb.) veya eksik ehliyetli (küçük çocuk vb.) kişiyi baba veya dedenin evlendirmesi durumunda nikâhın bağlayıcı olacağı konusunda ittifak vardır. Ancak bunları evlendiren veli, amca veya erkek kardeş gibi, baba ve dede dışındaki veli grubundan olursa, Ebû Yûsuf'a göre yine nikâh bağlayıcı olur; Ebû Hanîfe ve İmam Muhammed'e göre ise, küçük çocuk baliğ olunca buluğ muhayyerliği hakkını kullanarak, akıl hastası da şifa bulunca şifa bulma muhayyerliği (hıyâru'l-ifâka) hakkını kullanarak nikâhı tek taraflı olarak bozabilir.
B.   Hanefîlere göre âkile ve bâliğa kadın, emsal mehirle fakat dengi (küfüv) olmayan bir erkekle, velisinin iznini almadan evlenmiş olursa, asabeden olan yakın velisi hâkime başvurarak evliliğin feshini isteyebilir. Çünkü denklik bir sıhhat şartı değil, bağlayıcılık şartıdır. Diğer mezheplere göre de, yakın ve uzak velilerden her birinin bu evliliği feshettirme hakkı bulunur. Bu, satım akdinin malın ayıbından dolayı feshedilmesine benzer.
C.   Ebu Hanife’ye göre velisinin izni olmadan evlenen âkile ve bâliğa kadın dengi olan erkekle fakat emsal mehirin altında bir mehirle evlenirse, yine velilerin nikâhı feshettirme hakkı doğar. Ancak koca, mehirden eksik olan bölümü tamamlamayı kabul ederse evlilik bağlayıcı hale gelir. Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed'e göre ise mehrin azlığı nikâhın bağlayıcılığına engel olmaz.
D.   Kadının razı olmaması durumunda, kocanın iktidarsızlık vb. ayıplarının olması da bir fesih nedenidir. Bu durumda kadın mahkemeye başvurarak nikâhın feshini isteyebilir.

S.   Nikâh sırasında şart ileri sürmek?
C.   Nikâh sırasında taraflardan birinin, normal evlilikteki genel hükümlere ilave olarak ayrıca başka bir şart ileri sürmesi halinde bu şartlar:
1.   Kabul edilebilir (sahih) şartlar: Nikâh akdinin niteliğiyle ve şer'î hükümlerle çelişmeyen şartlar ileri sürmek caizdir, bu şartlar kabul edildiğinde ona bağlı kalmak da gerekir. Sahih/uygun şartlara bağlı kalmak, bütün akitlerde gözetilmesi emredilen (Buhari, İcare, 14; Tirmizi, Ahkam, 17) bir husustur. Bu tür şartlara örnek olarak şunlar zikredilir: Kadının üzerine kuma almama, bulunduğu şehirden başka bir yere götürmeme, kocanın yakınlarıyla birlikte aynı yerde ikamet etmeme, boşama hakkını kadına devretme (tefviz-i talak). Şayet erkek bu şartları kabul etmişse, şarta uyması gerekir.
2.   Kabul edilemez (fasit) şartlar: Nikâh akdinin niteliğiyle/maksadıyla ve şer'î hükümlerle çelişen şartlar ileri sürmek caiz değildir, böyle bir şart hükümsüzdür. Ancak fasit şartın nikâhı da fasit hale getirip getirmeyeceği hususunda mezheplerin farklı görüşleri bulunmaktadır;
•   Hanefîlere göre, nikâhta ileri sürülen fasit şartlar nikâhı etkilemez; nikâh sahih, şart ise bâtıl olur. Hanefîler bu tür şartlara örnek olarak şunları zikrederler: Eşlerden birisi veya her ikisi için belirli bir süre sonra nikâhı feshedebilme şartı veya diğer bir ifadeyle boşama şartıyla nikâh yapmak, asla boşamamak şartı, evli olan bir erkekle evlenebilmek için mevcut eşini boşaması şartı (Ebû Dâvud, Talak, 2), cinsel yönden birbirine helal olmama şartı, ilişki yaşamama veya diğer bir ifadeyle sadece hizmetçilik yapma şartı, kadının nafaka (geçimlik) talep etmemesi şartı, çok eşlilik halinde bir eşin eşit muamele hakkından feragat etmesi şartı, kadının kendi akrabalarıyla makul ve maruf ölçüler dışında bütünüyle irtibatı kesmesi şartı. Bütün bu ve benzeri örneklerde Hanefîlere göre şart hükümsüz, nikâh ise geçerlidir.
•   Hanefîler dışındaki âlimler, nikâhta fasit şart ileri sürülmesi halinde, hem şartın hem de nikâhın bâtıl olduğu kanaatindedirler. Örnek olarak genellikle, birbirine helal olmama şartı, ilişki yaşamama şartı, boşama şartı, birbirlerine varis olmama şartı, erkeğin azil yapması şartı örnekleri verilmektedir. İlişki yaşamama şartı konusunda Mâlikîlere göre hem şart hem de nikâh fasit olmakla birlikte, ilişki yaşandığı takdirde şart düşmüş ve nikâh sahih hale gelmiş olur. Şâfiîlere göreyse, ilişki kurmama veya sınırlı sayı ve zamanda kurma gibi şartlar eğer kadından gelirse, nikâh bâtıl olur; erkekten gelirse nikâha zarar vermez. Çünkü onlara göre ilişki erkeğin hakkı olduğundan erkek bu hakkını terk edebilir; ilişkiye imkân vermek ise kadının görevi olduğundan kadın bu görevini terk edemez. Mezheplerin yukarıda sayılanlar dışında belirli bazı şartlara dair özel değerlendirmeleri de vardır.
S.   Batıl nikâh nedir?
C.   Bâtıl Nikâh:  Rükünlerinde veya kuruluş (in’ikad) şartlarında bir eksiklik bulunan nikâh.

S.   Batıl sayılan nikâhlar?
C.   Batıl sayılan nikâhlar:
•   Tarafların temyiz gücüne sahip olmaması,
•   İrade beyanlarının gelecek zaman kalıbıyla ifade edilmesi,
•   Evlenme engeli bulunan biriyle evlenmek
•   Mut'a nikâhı

S.   Batıl nikâh’ın sonuçları nelerdir?
C.   Bâtıl nikâh hiçbir hukuki sonuç doğurmaz. Yani mehir, nafaka, mirasçılık, iddet vb. hiçbir sonuç ortaya çıkmaz. Ancak Ebû Hanîfe, evlenme engeli bulunan biriyle evlenmeyi, cinsel birleşme olmuşsa, doğacak çocuğun nesebi açısından, bâtıl değil fasit saymıştır.

S.   Fasit nikâh nedir?
C.   Fasit Nikâh:  Rükünleri ve kuruluş (in’ikad) şartları tam olmakla birlikte, sıhhat şartlarında eksiklik bulunan nikâh.

S.   Fasit sayılan nikâhlar?
C.   Fasit sayılan nikâhlar:
•   Şahitsiz yapılan nikâh fasittir.
•    Karısı üzerine onun kız kardeşini veya karısının erkek farz edilmesi halinde aralarında evlenme yasağı olacak bir yakınını nikâhlama halinde ikinci nikâh fasit olur.
•   Evli bir kadınla, evli olduğunu bilmeksizin yapılacak nikâh fasittir.
•   Bir kimsenin üç talakla boşadığı karısı ile hülleden önce yeniden yaptığı nikâh fasittir.
•   Aralarında sürekli evlenme engeli bulunanlardan birisi ile bilerek veya bilmeyerek yapılan nikâh, Ebû Hanîfe'ye göre fasit; Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed’e göre ise bâtıldır.
•   Açıkça süre sınırlaması konulan (muvakkat) nikâh fasittir. Diğer mezheplerde de süreli nikâh, mut’a sayıldığı için bâtıl sayılmıştır.

S.   Fasit nikâhla ilgili meseleler?
C.   Fasit nikâh sonrasında:
*   Fasit nikâhta tarafların ilişki yaşamaları helal değildir; derhal ayrılmaları gerekir, ayrılmazlarsa hâkim zorla ayırır. Hâkimin ayırmasından sonra yapılacak ilişki zina suçudur.
*   Fesadın sebebi olan eksikliğin giderilmesi ve sakatlığın düzeltilmesi halinde fasit nikâh sahihe dönüşür. Mesela sonradan şahit bulunması veya konulmuş olan zaman sınırını kaldırılması durumları böyledir.

S.   Fasit Nikâhın sonuçları nelerdir?
C.   Fasit nikâh, cinsel birleşmeden önce hiçbir sonuç doğurmaz. Fasit nikâh sonrası birleşme olmuş