- Ünite 1 DİN

Adsense kodları


Ünite 1 DİN

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
hafiza aise
Thu 20 March 2014, 03:18 pm GMT +0200
1. ÜNİTE / DİN

S.   DİN BİLİMLERİ’NDE İNSAN NASIL TANIMLANIR?
C.   Din bilimcilerince İnsan: Dindar Varlık (Homoreligiosus)’tır.  İnsan din ile adeta özdeş bir canlı olarak görülür. İslam’daki “fıtrat” inancı da buna dayanır. İnsan fıtraten inanmaya eğilimli bir varlıktır.

S.   DİNİN TARİHİ HAKKINDA GENEL KABUL NEDİR?
C.   Dinin Tarihi hakkındaki genel kabul:
   Din tarihi insanlık tarihi kadar eskidir. Hatta tüm dinlerin kendisini insanlık tarihi ile başlattığı söylenir.
   Bilim: “Nasıl?” sorusuna, Din: “Niçin?” sorusuna cevap verir. Din: Bilim, Felsefe ve diğer alanların tam olarak cevap veremedikleri veya açıklayamadıkları bir alanı açıklar.
   Din gibi işlev gören düşünce ve ideolojilere “İkame dinler” denir. Anlam dünyası oluşturma işlevi açısından dine bakanlar ideolojileri ve bilimi bazen din gibi görürler. Zira bunlar da bireye kendisini ve evreni yorumladığı bir çerçeve sunmaktadır. Bu özelliği itibariyle ideolojilere eskilerin tabiri ile “ikame dinler” (pseudo-religions) denmiştir.
   Hiçbir din kendisini tarihin bir döneminde ortaya çıkmış kurtarıcı bir vakıa olarak görmez. Dinlerin hemen hepsine göre Âlemin, insanın ortaya çıkışı / yaratılışı ile başlamıştır.
   İnsan, Din vasıtasıyla kendinde bir değer bulur: İnsan kendisinin eksik ve aciz bir varlık olduğunu görür ve onu koruyup – kollayacak, Kadir ve Mutlak bir güç (Tanrı) olduğu fikrine ulaşır.
   Dinin Toplumsal / Sosyolojik yönü: İnsanlar bir toplumun parçası olmaları hasebiyle bir inanç içinde doğarlar ve büyürler. Din sadece inanç ve bir takım ritüellerden oluşmaz. Sadece birey işi değildir. Her din doğal olarak insanlığa hitap eder. Kurtuluş vaat eder ve bu kurtuluşa her insanın dâhil olması arzu edilir.

S.   BİLİMSEL GELİŞMELER DİNE BAKIŞI NASIL ETKİLEMİŞTİR?
C.   Bilimsel Gelişmeler insanlığın bundan sonra sadece akıl ve bilimle yasayacağı düşüncesine sevk etmiştir:
   Pozitivizm’in önemli isimlerinden Auguste Comte meşhur “üç hal nazariyesi”nde insanlığın metafizik ve dinî bir aşamadan sonra artık bilim ve akıl aşamasına geldiğini, bundan böyle dine ihtiyaç duyulmayacağını iddia etmiştir. Hatta Comte daha ileri giderek bir “akıl dini” formüle etmiş, Pozitivist İlmihali adlı eserini de bu dinin ilmihali olarak yazmıştır.
   Bu pozitivist düşünce Fransa’da siyasî olarak da uygulanmıştır. Mesela dinî bayramların yerine Fransız Devrimi ile ilgili önemli günler ikame edilmiştir.
   Fakat Compte’un kehaneti doğru çıkmamıştır. Yine simgesel bir ada sahip bir kitapla örnek verecek olursak; 20. yy’ın sonlarındaki dinî ve siyasi gelişmeleri Gilles Kepel “Tanrı’nın Rövanşı” olarak tanımlamıştır.

S.   DİNE BAKIŞ AÇILARI VE YAKLAŞIM BİÇİMLERİ NELERDİR?
C.   Dine bakış açıları ve yaklaşım biçimleri:
1.   Dine herhangi bir din açısından bakan yaklaşım: her din kendisini doğru ve hak din olarak görür.
2.   Dini bir araştırma alanı olarak gören yaklaşım: dini, eğitim için bir araç, bir vasıta olarak görenler mevcuttur. Din bilimleri dediğimiz alan bir yönüyle bu yaklaşımın örneğini teşkil eder. Bir önceki yaklaşımdan temel farkı söyle ifade edilebilir: dini bir araştırma alanı olarak gören bilim insanları bir dine veya inanca mensup olabilirler, fakat çalışmalarında bunu temel referans olarak almazlar. Örneğin bir dine “hak” veya “batıl” gibi bir sıfat izafe etmezler.
3.   Dine olumsuz veya ilgisiz yaklaşım: Bu tür yaklaşımlarda dinin hakikati tamamen yadsınır ve bir “yanılsama”, “illüzyon” ya da “bos bir inanç” veya insanları sömürmenin, kontrol altına almanın bir aracı olarak görülür. Dolayısıyla onun hakikatinin olmadığı, dünyevîliği gösterilmeye çalışılır veya zaten üzerinde konuşulmaya tartışılmaya değer bir vakıa olarak görülmez.

S.   DİN TEK MİDİR? DİNLERDEN BAHSEDİLİR Mİ?
C.   Dinin tekliği veya çokluğu hususunda:
   Din Tektir: Din kavramına yüklenen anlamlar dikkate alındığında: Her dini gelenek için bir tek din vardır, o da kendisidir. Diğer dinler ya “muharref”, ya “batıl” ya da hakikati ifade etmede veya kurtuluşa ulaştırmada eksik vasıtalardır.
   Din Tek Değildir: Din Bilimleri ve Dinler Tarihi açısından bakıldığında: Farklı pek çok özellik arz eden çeşitli “Dinler” den bahsedilir.
   Bu açıdan baktığımızda “Din” kavramı içeren herhangi bir metne ya da önermeye, “Hangi Din?” ya da “Dinin Hangi Yönü?” sorularını sormak gereklidir. Zira her din aynı değildir ve her dinin de farklı veçheleri mevcuttur. Genel bir

din kavramı kullanımı bir dini, bir inancı savunurken de onu eleştirirken de sıkça yanlış anlamalara ve hatalara meydan vermektedir. Bu tür ifadeler aşırı bir genelleme eğilimi gösterir.
   Mesela Bertrand Russell’ın Din ile Bilim adlı bir eseri vardır ve burada din ve bilim arasındaki çatışmayı, bu çatışmanın tarihini anlatır Russell. Oysa kitabın içeriğine baktığınızda Hıristiyanlıkla, hatta Katolik Kilisesi ile bilim arasındaki çatışmalardan bahsettiği görülür.
   Yine son dönemlerin din karşıtı popüler kitaplarından bir örnek verecek olursak; Richard Dawkins’in Tanrı Yanılgısı adlı eseri sistematik bir din eleştirisidir. Fakat Dawkins’in ısrarla görmezden geldiği şey eleştirilerinin hemen hepsinin büyük kurumsal dinlere, bunlardaki Tanrı anlayışına yönelik olduğudur. Yani dinî çeşitlilik içerisinde sadece yelpazenin bir yönüne yöneliktir söyledikleri. Örneğin Uzakdoğu ve Asya dinleri, yerel dinler, pek çok dindeki mistik, felsefî eğilimler bu eleştirilerin tamamen dışında kalır.
   Dinlerin ve de dinin çok boyutluluğunun göz ardı edilmesinin bir başka tür örneği günlük tartışmalarda kolayca karsılaşacağımız türdendir. “İslam’da şu yoktur” veya “vardır” seklinde hayli iddialı ifadeleri düşünelim. Örneğin “İslam’da ‘x’ yoktur” demek ne demektir? Bu, ‘x’ için en azından üç ayrı ihtimali içerir:
a.   Kur’an ve sünnette açıkça yer almaz
b.   İslam tarihinde ve literatüründe böyle bir şeye rastlanmaz.
c.   İslam’ın ruhuna aykırıdır.

S.   DİNLER’E GÖRE DİN’İN KAYNAĞI NEDİR?
C.   Dinlerin hemen hepsine göre Din: Âlemin, insanın ortaya çıkışı / yaratılışı ile başlamıştır. Hiçbir Din kendisini tarihin bir yerinde çıkmış bir vakıa olarak görmez.

S.   İSLÂM’A GÖRE DİNİN BAŞLANGICI VE DEVAMI?
C.   İslâm’a göre Din ilk insan ile başlar.
   Çünkü ilk insan aynı zamanda ilk Peygamber’dir.
   Diğer Semitik ! Dinler’de ve İslam’ın temel kaynaklarında Âdem ilk insandır ve bizzat Tanrı tarafından yaratılmıştır ve insanoğlunun yeryüzü macerası onunla başlar. (Semitizm: Yahudilik için kullanılan bir kavramdır. Burada bence Semavi Din kavramı kullanılmalıydı.)
   İnsan Allah’ın yeryüzündeki “halife”sidir ve bu fıtrat üzere yaratılmıştır. Daha sonra yine Allah tarafından insanlığa peygamberler gönderilmesiyle bu gelenek devam etmiş ve tüm peygamberler aslında hak din olan İslam’ı tebliğ etmişlerdir.
   Bu hak din son peygamber Hz. Muhammed’e kadar devam etmiştir. O son peygamberdir, ondan sonra bir daha peygamber gelmeyecektir.

S.   DİNİN KAYNAĞI KONUSUNDAKİ GÖRÜŞLER NELERDİR?
C.   Dinin kaynağı konusundaki görüşler:
   Vahiy Temelli Görüş: İslâm’ın ve Yahudilik ve Hıristiyanlık Dinleri’nin, Dinin kaynağına ilişkin görüşleri.
   Evrimsel / Tarihsel Yaklaşım Görüşü: Dinin ilk nasıl ortaya çıktığını, ondaki evrimsel gelişmenin başlangıcını açıklamaya çalışmaktadırlar. Çoğunlukla ilkel kabileler ve geçmişte yasamış topluluklardan kalma kalıntılar üzerine yapılan yorumlara dayanırlar.
S.   EVRİMSEL / TARİHSEL GÖRÜŞLER NELERDİR?
C.   Evrimsel / Tarihsel Görüşler:
   ANİMİZM:   (F. B. Tylor) Dinin kaynağı, tabiatta her şeyin can ve ruh taşıdığı inancına dayanır. Din önce böyle bir inançtan doğmuş, ardından politeizm ve daha sonra monoteizme varan bir evrim geçirmiştir.

   ATALARA TAPINMA:    (Herbert Spencer) Dinin insanların atalarına ve toplumun önemli kişilerine duydukları saygı ve korku sonucu oluştuğunu iddia eder. Ona göre atalara duyulan saygı zamanla onların tanrılaştırılmasına ve bunlar etrafında bir takım ritüeller oluşmasına neden olmuştur.

   TOTEMİZM:   (W.R. Smith ve S. Reinach) Bu düşünceye göre ilkel kabilelerin kendileriyle akraba saydıkları totemleri dini hayatın ilk seklidir, bundan evrimsel bir gelişim sonucu Tanrı fikri ve dinler doğmuştur.

   BÜYÜ:   (Antropolog James Frazer) Bu düşünceye göre büyünün amacı tabiatı ve hayatın isleyişini kontrol altına almaktır ve din de böyle bir gayretten neşet etmiştir.

   NATURİZM:   (Max Müler) Bu düşünceye göre din aslında doğa karsısındaki insanın konumundan doğmuştur. Doğa olayları karsısında duyduğu korku ve acizlik, yaşamını sürdürmek için ihtiyaç duyduğu şeyler insanoğlunun tabiattaki varlık ve güçleri zamanla tanrılaştırmasına yol açmıştır.

S.   DİNİN EN ESKİ BİÇİMİNİN MONOTEİZM OLDUĞUNU SAVUNAN GÖRÜŞLER NELERDİR?
C.   Dinin kaynağını bir Yüce Tanrı fikrine ve inancına bağlayan ve aslında dinin en eski biçiminin monoteizm olduğunu, politeizm vs. biçimlerinin monoteizmin sonraki bozulmuş halleri olduğunu savunan bilim adamları ve ekoller de vardır.
   VİYANA ETNOLOJİ EKOLÜ: (Andrew Lang ve Wilhelm Schmidt) Bu ekol: vahiy temelli görüşe paralel olarak dinin ilk şeklinin monoteizm olduğunu savunmuşlardır. Özellikle ilkel kabilelerdeki “yüce varlık” fikri bu çalışmaların en önemli delillerini oluşturmaktadır. Mensuplarının bazıları aynı zamanda din adamı olan bu ekolden özellikle Andrew Lang ve Wilhelm Schmidt’in Dinin Oluşumu ve Tanrı Kavramının Kaynağı adlı eserleri önemlidir. Bu görüş ve düşünce daha sonra N. Söderbloom, R. Pettazoni, G. Widengren gibi bilim adamlarınca devam ettirilmiştir.


S.   DİN TANIMLARINDA ETKİLİ OLAN UNSURLAR NELERDİR?
C.   Din tanımlarında etkili olan unsurlar:
a.   Tanımlanan (dinlerin çeşitliliği ve dinin çok boyutlu yapısı): Tek bir dinî gelenekte dahi farklı yönler, boyutlar varken tüm dinleri bu çeşitlilik içerisinde tek bir tanımla ifade etmek oldukça güçtür.
b.   Tanımlayan (araştırmacının kişisel özellikleri ve mensup olduğu disiplin): Tanımlayan kişinin mesleği, dine/dinlere karşı tutumu ve bakış açısı tanımlarda etkili olmaktadır ve farklı kişiler farklı tanımlara eğilim göstermektedir.
c.   Zamanın ruhu (tanımın yapıldığı dönemin hâkim anlayışı): Zamanın ruhu (zeitgeist) insanların her tür algısını ve tutumunu doğal olarak etkilemektedir. Bu ruh dindarların inandıkları dinle ilgili algılarını etkiler. Mesela: monarşiler zamanında yasayan insanlarla kıyaslandığında günümüzde pek çok din mensubu demokratik,çevreci ve çoğulcu bir din anlayışına daha eğilimlidir. Zamanın ruhu aynı zamanda araştırmacıların dine yaklaşım tarzlarını ve dine bakışlarını, dolayısıyla din tanımlarını da yönlendirir. Bu açıdan mesela pozitivizmin hâkim olduğu dönemdeki bakış açısı ile postmodernizmin etkisi altındaki yaklaşımlar oldukça farklıdır.

S.   DİNİ KONU ALAN ARAŞTIRMA FAALİYETLERİ KAÇA AYRILIR?
C.   Dini konu alan araştırma faaliyetlerini temel olarak iki kategoriye ayrılır:
1.   İçerdekiler: Bir din mensuplarının o dinle ilgili çalışmaları.
2.   Dışarıdakiler: Bir dinin veya din fenomeninin, o dinin ya da dinlerin mensubu olmayan kişilerce incelenmesi.
S.   ÇEŞİTLİ DİSİPLİNLERCE (DIŞARIDAKİLERİN) DİN TANIMLARI?
C.   Çeşitli disiplinlere mensup bilim adamlarının din tanımları:

   ANTROPOLOGLAR: Antropologlar çoğunlukla dini insanın tabiatla ve toplumla iliksisinden doğan bir kurum olarak görürler. E.B. Tylor dini “doğaüstü varlıklara inanç” olarak tanımlar; Clifford Geertz onu bir “semboller sistemi” olarak görür; James Frazer ise din için “doğayla veya ona hâkim olan güçle uzlaşma gayretidir” der.

   SOSYOLOGLAR: Din sosyologlar tarafından –özellikle ilk dönemlerde- çoğunlukla toplumsal işlevi açısından tanımlanmıştır.
•   Durkheim dine bu açıdan bakar ve dinin topluluğu bir arada tutan bir güç olmasını ön plana çıkarır. Mesela ilkel kabilelerdeki totem topluluğun sembolüdür ve kabile toteme taptığı zaman aslında kendine tapmaktadır. Yine ona göre kutsal ve profan (dindışı) ayrımı dinin en önemli özelliklerinden biridir. Kutsal olan toplumsal olandır, bireysel olan ise dindışıdır. Yani din temel olarak toplum seviyesinde is görür. Bununla birlikte, toplumsal olguları (ve dolayısıyla dini) fonksiyonları açısından ele alan ve bundan dolayı “işlevselciler” adı verilen ekolden farklı bakış açısına sahip eğilimler de mevcuttur.
•   “Çatışma kuramı”nın mimarı diyebileceğimiz Karl Marx’ın “din afyondur” sözünü duymayan pek azdır. Marx’a göre din ekonomik ilişkilerin oluşturduğu bir “üstyapı” kurumudur. 
Sömürülen insan normalde bir ızdırap hissedecektir. İste din insanları cennet vaadi vb. söylemleriyle adeta afyon gibi uyuşturup bu ızdırabı hissetmelerini engeller. “Anlayıcı yaklaşım”ın dine dair bakış açısı ise bu ikisinden oldukça farklıdır.
•   Bu ekolün önemli temsilcilerinden Peter Berger dini bir anlam dünyası oluşturma çabası olarak görür. Buna göre din insana evreni ve kendisini anlayıp yorumladığı bir çerçeve sunar.

   PİKOLOGLAR: Psikanalizin kurucusu Sigmund Freud’a göre din bir “çocukluk nevrozu”dur. Ona göre din “odipus kompleksi” nin ürünüdür; babasını öldürüp sonra pişmanlık ve suçluluk kompleksine kapılan insanın ruh halini yansıtır. Freud’un öğrencisi ve psikanalizin diğer bir önemli ismi Carl Gustav Jung ise hocası Freud’un dinle ilgili görüşlerine karsı çıkar ve dine bakış açısı olumludur. Jung’a göre din insanın gelişimi ve yetkinliği için önemli bir unsurdur. “Kendini gerçekleştirme” ve “bireyleşme” denilen idealle yakından alakalıdır. Hatta onun “arketip” (İlk örnek) kavramı yakın dönemin önemli dinler tarihçisi Mircea Eliade’yi önemli ölçüde etkilemiştir. Jung’a göre “Tanrı” teolojik değil tecrübî bir kavramdır. Tecrübî yöne yapılan bu vurgu William James’de de kendini gösterir. James’e göre de din “insanın Mutlak Varlık olarak inandığı şeyle ilişkisi”dir.

   FİLOZOFLAR: Pek çok filozof kendi felsefî sistemi ve eğilimi zaviyesinden bir din tanımı yapmıştır. Ahlak deyince ilk akla gelen filozof olan Immanuel Kant doğal olarak dini de ahlakî bir bakış açısıyla tanımlar. Ona göre din “tüm ödevlerimizi ilahî emirler olarak kabul etmek”tir. Hıristiyanlığın Tanrı anlayışına yönelttiği eleştirilerle bilinen Ludwig Feuerbach dini “bizden ayrı, müstakil bir varlığı olduğunu varsaydığımız bir hayal” olarak tanımlar. “Süreç felsefesi” olarak bilinen akımın önemli ismi Alfred North Whitehead din için “kişi kendi basına iken hissettiği şeydir” seklinde bir tanım yapar. Alman idealist filozofu Friedrich Schleiermacher’in sisteminde ise din merkezî bir konumdadır. O, dini “mutlak bağlılık duygusu” olarak görür.

   FENOMENOLOGLAR: Din fenomenolojisi çoğunlukla Kutsal (Numen) ve onun tezahürleri üzerine odaklanan bir yaklaşımdır. Rudolf Otto “din Kutsal’ın tecrübesidir” der. Joachim Wach dini şu şekilde tanımlar: “bütün insanlığın beslendiği ve tüm görünümlerin kendisine dayandığı engin bir kaynaktır ki, bu da kişinin Tanrı ile ilişkisidir”. Mircea Eliade’ye göre ise din demek adeta “Kutsal’ın tezahürleri” (teofani, epifani gibi) demektir.

S.   DİN MENSUPLARININ DİN TANIMLARI?
C.   Dini geleneklerde Din tanımları:
   YAHUDİLİK: Yahudilikte din kavramını karşılamak üzere Babil Sürgünü dönüşünden itibaren “dath” kavramının kullanıldığı bilinmektedir. Bu kavram, “hüküm”, “yargı” gibi anlamlara gelmektedir. Tora ise çoğunlukla Tevrat karşılığı kullanılan bir terim olmakla birlikte İslam’daki “din” gibi pek çok anlamı ihtiva eden bir kavramdır. Bugün Yahudiler din anlamında hem Yahudilik hem diğer dinler için “dat” kavramını kullanmaktadırlar. Yahudilikte din ve dünya ayrımı yoktur, hayata dair her şey dinle ilgilidir.
   HIRİSTİYANLIK: Latince bu dinin temel kavramlarının kökenini barındıran klasik dildir. Latincede din “religio” kavramıyla ifade edilir. “Din”, “dinî inanç”, “bağlılık”, “saygı”, “kutsal” gibi anlamlara gelmektedir. Religio terimi genellikle etimolojik olarak iki kökene dayandırılır.
   HİNDUİZM: Hinduizm geleneğinde din: “dharma” kavramıyla ifade edilir. Hindular kendi dinlerini sanatana dharma (ezelî ebedî din) olarak tanımlarlar. Genis bir anlam yelpazesine sahip olan dharma kavramı “desteklemek”, “beslemek”, “bir arada tutmak” anlamına gelen bir fiil kökünden türemiştir. Kavram olarak “din”, “şeriat”, “örf-adet”, “fazilet”, “görev”, “sorumluluk”, “hakikat”, “ilahî adalet”, “kendini Tanrı’ya adama”, “ahlak”, “bir şeyin doğası veya karakteri”, “davranış”, “tarz” gibi anlamlara gelir.
   BUDİZM: Budizmin temel literatürü Palice’dir. Hinduzim’deki dharma kavramı Budizm’de “dhamma” haline gelmiştir. Kelime olarak “doktrin”, “din”, “kanun”, “yol”, “düzen”, “hakikat”, “sorumluluk”, “adalet” gibi anlamlara gelir. Kavram itibariyle hem kozmik düzeni hem de insanların kurtuluş için uymaları gereken ahlakî dinî kuralları içeren bir anlamı vardır.
   GELENEKSEL TÜRK DİNİ: Eski Türkler arasında “darm” “nom”, gibi kavramların din için kullanıldığı bilinmekle birlikte, “den” teriminin daha yaygın olduğu ve bu kelimenin “din” terimi ile de etimolojik bir bağlantısı bulunduğu söylenebilir.
   ZERDÜŞTİLİK: Zerdüstîlikte din kavramı Farsça ve Arapça’daki “din” ile etimolojik akrabalığı olduğu düşünülen “den” ve “daena” terimleriyle ifade edilir. Hem din için hem de bu dine mensup kimseler için kullanılmaktadır. “Yol”, “ahirete giden yol”, “dindarların yolu” gibi anlamlara gelmektedir.
   İSLÂM: Arapça “din” kelimesi “hesap günü”, “hüküm”, “yol”, “borç”, “ödül ve ceza”, “itaat”, “teslimiyet” gibi anlamlara gelir. Kavram olarak ise genellikle klasik olarak “Allah tarafından peygamberler aracılığıyla insanlara iletilen, dünya ve ahiret mutluluğunu amaçlayan ilahî kanunlar bütünü” olarak tanımlanır. Tanımdan da anlaşılacağına göre İslam’a göre dinin kaynağı vahiydir ve Allah katında yegâne din İslam’dır. Allah her kavme bir uyarıcı/peygamber göndermiştir. Kur’an’ın ifadelerine göre İslam, uygulamalarda değişiklikler olmakla birlikte Hz. Âdem’den son peygamber Hz. Muhammed’e kadar ilahî kaynaklı geleneğin adıdır, Hz. Muhammed’le ortaya çıkmamıştır. Özellikle Yahudi ve Hıristiyan geleneği İslam’ın açıkça sahip çıktığı ve peygamberlerini kabul ettiği dinlerdir. Bu yüzden bu din mensuplarına “Ehli Kitap” adı verilmiştir. İslam’da din sadece bu dünya veya öte dünyaya yönelik değildir. Kur’an Müslümanları aşırılıklardan uzak “orta ümmet” olarak niteler ve İslam hayatın her alanını kuşatır.

S.   DİNİN DOĞAL, TARİHSEL VEYA TEAMÜL BAKIMINDAN TAŞIMASI GEREKEN UNSURLAR NELERDİR?
C.   Bir oluşumun klasik manada Din olarak isimlendirilebilmesi için taşıması gereken unsurlar:
•   Yüce Varlık İnancı      - Kutsal fikri
•   İnanç ve İbadet Esasları      - Ahlâkî Kurallar
•   Kutsal Metin         - İnanan Bir Topluluk / Cemaat
•   Din Kurucusu ya da Peygamber
•   Ahiret inancı ya da Ölüm sonrası ile ilgili tasavvur
•   Özgün bir muhtevaya sahip olması
•   Bir çıkar grubu olmaması gerektiği.

S.   DİN ARAŞTIRMALARINDA DİNİ GRUPLARLA İLGİLİ TASNİFLER?
C.   Din araştırmalarında ve özellikle de din sosyolojisinde dini gruplarla ilgili tasnifler:
   DİN: (Religion); İslâm, Hıristiyanlık, Hinduizm gibi, özgün bir dini geleneğe verilen isimdir.
   MEZHEP:     (Denomination): Bir din içindeki büyük ekoller için kullanılır (İslam’da Sia, Ehli Sünnet; Hıristiyanlıkta Katolik Kilisesi, Protestan Kilisesi gibi).
   TARİKAT:    (Sect): Bir din bünyesindeki daha küçük gruplara verilen isimdir (Kadiriler, Mevlevîler, Cizvitler, Fransiskenler gibi).
   YENİ DİNİ HAREKETLER:    Yahova Sahitleri ya da Mormonlar gibi kendilerini müstakil dinler gibi gören bazı gruplar vardır ki bunlar için de bazen tarikat (sect ya da cult) kavramı kullanılmaktadır. Fakat dinler tarihi alanında bunlar çoğunlukla “Yeni Dinî Hareketler” biçiminde adlandırılmaktadır.
S.   DİNİN BOYUTLARI?
C.   Her dinde mevcut olan temel unsurlar:
   İNANÇ (TEOLOJİK BOYUT): Din pratik, gündelik, yani empirik tecrübeyi asan bir vakıadır. İnanmayı, imanı gerektirir. Dolayısıyla dinin en önemli boyutu iman, inanç boyutudur.
   İBADET (RİTÜEL BOYUT): İnanç din için çok önemli bir unsur olmakla birlikte hiçbir zaman din sadece inançtan ibaret değildir. İnancın kendisini göstermesi, tezahür etmesi gerekir. İnanan insan inancını ifşa etme ihtiyacı hissettiği gibi, insan için istenen beklenen değişim dönüşüm, gelişme ve tekâmül için bir takım ibadetler öngörülmüştür. Basitten karmaşığa her dinde bir takım ritüeller bulunur. Bunlar hem inancı teyit içindir hem de kurtuluşun vasıtalarıdır. Bir takım toplumsal bireysel faydaları, işlevleri bulunmakla birlikte ibadet bu işlevler ve faydalar için yapılmaz.
   MİTOLOJİK BOYUT: “Efsane”, “mit” ve “mitoloji” bazen uydurma masallar anlamında kullanılıyor ise de inanan insan için mitler gerçek bir hikâye anlatır. Evrenin, insanın, varlıkların oluşumunu yani bir kozmolojiyi ifade eder. Aynı zamanda bunların akıbetini söyler, yani bir eskatoloji sunar. Mitlerin insanı evreni ve onun isleyişi açıklamak yanında “eskilerin hikâyeleri” den bahsetmesinin insan için örnek teşkil etmek ve ahlakî mesaj vermek gibi işlevleri vardır. Yukarıda bahsettiğimiz “uydurma” çağrışımından dolayı “İslam” ve “mitoloji” İslam dünyasında pek yan yana yakıştırılamayan kavramlar gibi gözükse de mitolojik boyut İslam’da da söz konusudur. Mitlerin az önce bahsettiğimiz anlamları ve işlevleri bakımından bu doğal ve insanî bir vakıadır. Kaldı ki “İslam mitolojisi” son zamlarda bir araştırma konusu olmaya başlamıştır.
   SOSYOLOJİK / TOPLUMSAL BOYUT: Din bireysel bir vakıa değildir, toplumsaldır. Tüm dinlere baktığımızda bir zümreleşme hareketi görürüz. Din bir kurucu veya peygamberle başlar
ve gittikçe bir inanır kitlesi oluşur. Bazen kıdemliler daha değerlidir, bazı dinlerde bir ruhban sınıf bulunur. Yani din bir tabakalaşma meydana getirir. İnananlar topluluğu kendisini “seçilmiş” ve “özel” görür. Bu, topluluğa bir cemaat ruhu kazandırır ki bu ruh sayesinde inanalar kendilerini yekvücut hissederler. İslam’da “ümmet”, Hıristiyanlıkta “kilise” Budizm’de “sangha” kavramları bahsettiğimiz tarzda bir bilince sahip inananlar topluluğunu ifade etmektedir. Bununla birlikte hiçbir din yekpare bir cemaat halinde kalamaz. Geliştikçe bölünmeler ortaya çıkar. Bu da dinin ilk ortaya çıkışına benzer şekilde, onun cemaat teşkil edici özelliğinden kaynaklanır. Ayrıca din ile toplum arasında karşılıklı bir etkileşim söz konusudur. Yani dinler toplumları, toplumlar da inandıkları dini belli ölçülerde değiştirir ve dönüştürür. Konumuz açısından dinin bir diğer özelliği de toplumsal kurumlar oluşturmasıdır.
   AHLÂKÎ VE HUKUKÎ BOYUT: Dinin toplumsal bir vakıa olması toplumsal sistemle de yakından alakalı olması anlamına gelir. Ahlak ve hukuk ise her toplumda var olan kuralları ifade eder. Hukuki kurallar yazılı ve zorlayıcıdır, ahlakî kurallar ise metinsel değildir ve uyulmaması maddî ya da hukuksal değil, toplum tarafından kınanma, dışlanma gibi sonuçlara yol açar. Dinin belirgin özelliklerinden biri de kural koyucu olmasıdır. Helal ve haram olan fillerden, yenmesi yasak ve mubah olan şeylere, insanlar arasındaki ilişkilere kadar birçok hususta ilkeler sunar. Bu ilkeler devletlerin hukukî düzenlemelerini ve toplulardaki ahlakî kuraları az ya da çok, ama mutlaka etkiler.
   TECRÜBÎ VE MİSTİK BOYUT: Dinin nasıl toplumsal bir boyutu varsa bir de bireysel boyutu söz konusudur. Bu boyut o kadar önemlidir ki, dinin bazı tanımlarında da gördüğümüz üzere, inanan insan ve onun dinî tecrübesi kimilerince dinin asıl noktası olarak görülür. Dinî tecrübe ile mistisizm her inanırda farklı derecelerde mutlaka bulunur. Mistisizmde de dinî tecrübe son derece önemlidir ama mistisizm dine, evrene, insana ve hayata bakışı itibariyle farklı bir düşünce tarzını ifade eder. Ayıca dinî tecrübe genel ve bireysel iken mistisizm kurumsaldır, bir eğitim sistemi, bir hiyerarşisi, bir literatürü vardır.
   TARİHSEL VE KÜLTÜREL BOYUT: Din hem tarihseldir, tarih içerisinde şekillenir hem de tarih yapıcı özelliğinden dolayı tarihe yön verir. O yaşayan bir kurumdur. Siyasetten, ekonomik ilişkilerde, kültürden hatta başka dinlerden etkilenir ve bunları etkiler. Tüm bunlar bir dinin tarihsel serüvenini oluşturur. Ayrıca dinler bir kültür ve medeniyet inşa eder. Sanat ve edebiyat gibi alanlara yön verir. Yayıldığı yerler boyunca farklı tonlarda olmakla birlikte bir dünya kurar. Dil ile bile yakından ilişkisi vardır dinin. Bir dilin kutsallığı dinlerde –en azından resmî olarak- çok yaygın bir şey değildir. Fakat her din adeta bir dille anılır. Her dinin bir dili vardır denebilir. Bu, mezhepler için de geçerlidir. İste İslam ile Arapça, Budizm ile Pali dili, Katolik Kilisesi ile Latince, Hinduizm ile Sanskritçe, Luther’in Reform Kilisesi ile Almanca arasında bahsettiğimiz tarzda bir ilişki mevcuttur.

S.   DİNİ BİLİMLER?
C.   Müstakil bir din dâhilindeki çesitli disiplinlerdir (İslam’da Tefsir, Hadis, Fıkıh; Hıristiyanlıkta Kilise Tarihi, Teoloji vb.).
   Dinî bilimler din-içi bir çerçeve ile sınırlıdır ve diğer dinlerle kendi inançlarını savunma (apoloji) ya da diğer inançları eleştirme bağlamında ilgilenirler. Doğal olarak her din kendisini kurtuluşun yegâne ya da en iyi vasıtası olarak görür. Dolayısıyla diğer dinlere ya bunların kendisi için bir hazırlık aşaması (mesela Hıristiyanlık Yahudiliği böyle görür) ya da asıl dinin bozulmuş biçimleri olarak bakar. Bu açıdan din bilimlerinin aksine dinî bilimlerde “hak dinler” ve “batıl dinler” gibi bir ayrım söz konusudur.
   Dinî bilimler çoğu dinde (en azından kurumsallaşmış büyük dinlerde) mevcut ise de bu bilimler mahiyet ve işlev açısından her dinde aynı değildir. Bu da ilgili dinlerin özelliklerinden kaynaklanır. Örneğin Yahudilikte dinî hukuk çok gelişmiş bir alandır. Ya da Hıristiyanlıkta ruhbanlık söz konusu olduğu için kilise tarafından resmî bir inanç ve uygulama çerçevesi mevcuttur. Kutsal kitabı anlama ve yorumlama sadece din adamlarının yetkisindedir. Oysa İslam bu açıdan daha sivil bir dindir. Tefsir yazmak, dinî bilimlerle uğraşmak liyakat ister, resmi bir onay değil.
   Diğer bir husus bir din dâhilindeki çeşitli ilimlerin de farklı bakış açıları içermesidir. Bunun nedeni de odaklandıkları, ön plana çıkardıkları hususların farklı olmasıdır. Mesela İslam geleneğinde bir fıkıhçı ile bir kelamcının veya felâsifeden biriyle bir mutasavvıfın dine, dindarlığa, dinin temel unsurlarına bakısı ve bunları yorumlayışı arasında az veya çok değişiklik bulunur. Fakat tüm bu dinî bilimler birlikte bir bütünü, bir dinin yapısını oluşturur.

S.   DİN BİLİMLERİ?
C.   Batıda din araştırmaları sosyal bilimler ve fen bilimlerinin gelişmesiyle paralel bir seyir izlemiştir. Sosyoloji, psikoloji, antropoloji, evrim tartışmaları vasıtasıyla biyoloji ve evrenle ilgili dinî önermeler ve varsayımlar vasıtasıyla fizik ve astronomi din araştırmaları ile paralellikler arz etmiştir. 19. yüzyılda din bilimlerinin ortaya çıkısına etki eden öncü bazı gelişmeler:
   16. ve 17. yüzyıllardaki coğrafi kesifler: Misyonerliğin önemli bir itici güç –en azından kiliseler gözünde bir meşruiyet- sağladığı coğrafi kesifler farklı kültür ve dinlerle karsılaşmayı ortaya çıkarmıştır.
   “Tabiî” ve “tabiat” terimlerinin öne çıkısı: Özellikle Rönesans sonrası felsefe ve edebiyat alanında bu iki kavram öne çıkmış ve bu kavramlar adeta her tür konu için bir mihenk tası haline gelmiştir. İste bu ortamda gelişen düşüncelerden biri de insanların doğasında ortak (tabiî) bir dinî yön bulunduğudur.
   Aydınlanma: Aydınlanmanın etkisini Fransa ve Almanya’dan iki temel farklı görüşle özetleyebiliriz:
•   Voltaire’e göre din; din adamlarının cahil halk üzerindeki hâkimiyetlerini devam ettirmelerine yarayan bir araçtır.
•   Herder’e göre ise din, anlaşılmaya ve incelenmeye değer insanî bir tecrübe boyutudur.
Bununla birlikte, en azından başlangıç itibariyle, din bilimleri –bu isim (science of religion) de dahil olmak üzere- Aydınlanmanın felsefi arka planını teşkil eden ve dinin yerini artık bilimin aldığı anlayışını savunan pozitivist felsefenin belirgin etkilerini taşır.
   Alman Idealizmi: Felsefe alanında ülkelerin/milletlerin az çok belli bir geleneği temsil ettiğini gözlemleriz (Ingiliz Emprizmi, Fransız Rasyonalizmi, Alman Idealizmi gibi). İşte dinin en azından metafizik hakikatini kabul eden ve böylece dini incelemeye değer bir fenomen olarak gören Alman İdealist felsefesi din bilimlerinin gelişim sürecinde önemli bir yere sahiptir.
   “Yayılmacı Ekol”: Büyük ölçüde tarih ve antropoloji verilerine dayanan ve dinlerin kültürler arası yayılmasını ön plana çıkaran yaklaşım kendisini göstermiştir. Ayrıca kutsal metin araştırmalarının ve özellikle Sümer ve Mısır yazılarının çözülmesinin de din araştırmalarına olumlu bir katkısı olmuştur.
   Fenomenolojik yaklaşım: Kökleri daha eskiye götürülebilirse de, iki Dünya Savaşı arasındaki dönemde gelindiğinde (ki I. ve II. Dünya Savaşları, Vietnam Savası gibi olaylar birçok alanı olduğu gibi din bilimlerini de konu ve yöntem açısından etkilemiştir) tarihsel yöntem hâkimiyetini kaybetmeye başlamış ve fenomenolojik yaklaşım ön plana çıkmıştır. Bu süreçte “kutsallık” kavramının altını çizen Natan Söderblom (1866-1931), “kutsal” fikrini din bilimlerinde bir üst-kavram olarak gören Rudolf Otto (1869-1937), din fenomenolojisi ile ilgili müstakil bir eser kaleme alan Gerardus Van Der Leeuw (1890-1950) ve özellikle hermeneutik/yorum bilim üzerinde duran Joachim Wach (1898-1955) önemli simalar olarak karsımıza çıkar.. Bu yaklaşımın yakın geçmişteki en önemli ve en meşhur temsilcili ise Mircea Eliade’dir.
S.   DİN BİLİMLERİ DÂHİLİNDEKİ DİSİPLİNLER VE YÖNTEMLERİ NELERDİR?
C.   Din bilimleri dâhilindeki disiplinler ile bunların yöntemleri arasında aslında bir özdeşlik söz konusudur. Yani dini konu alan disiplinler adlarını yöntemlerini benimsedikleri diğer disiplinlerden alırlar (sosyolojik yöntem-Din Sosyolojisi, psikolojik yöntem-Din Psikolojisi gibi).
   Din bilimlerinde kullanılan araştırma teknikleri için çoğunlukla “yöntem” (method) değil “yaklaşım” (approach) terimi kullanılır. Zira bu alandaki yöntemler pozitif bilimlerde kullanılan yöntemlerden farklı ve karmaşıktır.
   Din Bilimleri dâhilindeki yaklaşım ve disiplinler:
a.   Tarih (ya da Tarihselcilik)
b.   Din Antropolojisi
c.   Din Sosyolojisi
d.   Din Psikolojisi
e.   Din Fenomenolojisi
f.   Din Felsefesi
g.   Perennial Felsefe / Dinlerin Aşkın Birliği

S.   DİN BİLİMLERİ’NİN TEMEL SORUNLARI NELERDİR?
C.   Din bilimlerindeki sorunlar ağırlıklı olarak yöntemle ilgili sorunlardır. Bunları su şekilde özetleyebiliriz:
1.   Değer yargıları: Neredeyse tüm insan bilimlerinin ortak sorunu olan “değer yargısı” Din bilimlerindeki en hararetli tartışmalardan birinin kaynağıdır. Araştırmacı, kendi değer yargılarını bir kenara bırakabilir mi? Ne kadar objektif olabilir ya da böyle bir zorunluluğu var mıdır? Bu ve benzeri sorular değer yargısı ile ilgili problemi ifade etmektedir.
2.   Terminoloji: Evrimci bakış açısını değiştirmede başarılı olan din bilimciler en azından ilk dönemlerde bu yaklaşımın oluşturduğu terminolojiyi değiştirmede aynı başarıyı gösterememişlerdir. Farklı inanç ve dinleri birer “izm” olarak isimlendiren bu bakış açısının izleri, “Hinduizm”, “Şamanizm” vb. kavramları hala kullandığımıza göre, etkisini sürdürüyor demektir. Fakat terminolojiyle ilgili asıl sorun terminolojinin yöntemlere ve araştırmacılara göre kolayca değişebilmesi ve bununla ilgili tartışmaların hala sürmesidir.
3.   İçerideki - Dışarıdaki: Bazılarına göre bir dini hakkıyla kavramak ve ifade etmek için o dinin mensubu olmak gerekir, bazıları ise bunun tersini savunur. Fakat her halükarda bu iki anlayışın da avantajları ve dezavantajları olduğu açıktır.
4.   Dil sorunu: Her kültürün ve her dilin bir anlam dünyası vardır. Bu durum göz önüne alındığında farklı dinlerdeki bazı kavramları tercüme etmek oldukça güç olmaktadır. Bu durum özellikle doğu dinlerinde sıkça sorun arz etmektedir.


gulbaharaktay
Thu 20 March 2014, 05:03 pm GMT +0200
din hakkında fazla bilgi verdiğiniz için teşekkürler.

hafiza aise
Wed 9 April 2014, 02:28 pm GMT +0200
ÜNİTE 1 FARKLI BİR ÖZET VE KODLAMALAR

***...............a göre din:biz den ayrı ,müstakil bir varlığı olduğunu varsaydığımız HAYALDİR
CVB= Ludwing feuerbach(fenerbahçeye kupa HAYAL; Ludwing feuerbach a göre de din HAYAL (Fenerliler kızmasın :))

***........... ........... meşhur “üç hal nazariyesi”nde
insanlığın metafizik ve dinî bir aşamadan sonra artık bilim ve akıl aşamasına geldiğini,
bundan böyle dine ihtiyaç duyulmayacağını iddia etmiştir
CVB=AUGUSTE COMTE

***Bilim “nasıl?”
sorusuna cevap verebilirse de, “niçin?” çoğunlukla dinlerin ve inançların cevapladığı bir
sorudur. Kuran- ı Kerim ve diğer kutsal metinler doğa yasaları veya bilimin alanına
giren diğer hususlarla ilgili şeyler de söylerler. Fakat asıl dikkat çektikleri bilimsel
kanunlar değil bunları yaratan, bunlara hakim olan güç ve bunların anlamlarıdır

***numen ne demektir
CVB= Kutsal demk

***budizmin 3 temel unsuru ?
CVB=Budda dhamma shanga

***Karşılaşma karşılaştırma adlı eser kimindir ve neyi vurgular
CVB=BORGEUD :FARKLI İNANÇLARLA KARŞILASILDGNDAN DOLAYI KARŞILAŞTIRMA OLMUŞTUR. (CĞRAFİ KEŞFLERDEN ÖTÜRÜ)
KOD= burger kingle karşılaşma,at eti yersin

***hangisi' dhamma'nın anlamlarından değildir?
a)doktrin
b)davranış
c)düzen
d)sorumluluk
e)din
CVB=B

***din bilmlerinde kullanılan araştırma teknikleri için yöntem yerine hangi kavram kullanılır
CVB= YAKLAŞIM  çünkü bu alandaki yöntemler daha farklı ve karmaşıktır

***aydınlanma hakkında görüş beyan eden............'e göre din;''adamların cahil halk üzerindeki hakimiyetini devam ettirmeye yarayan araçtır''
CVB= voltaire
KOD= cahil halka voltaj vermiş

***aydınlanmanın etkisiyle görüş beyan eden diĞer düşünür..............'e göre din,anlaşılmaya ve incelemeye değer insani bir tecrübe boyutudur...
CVB= HERDER
KOD=herder heygel (var temizlik ürünleri),,leke varmış anlamış incelemiş..ağartmış=aydınlatmış

***İslamda ümmet,,hristyanlıkta...............,,,budızmde.........inananlar toplulugu anlamındadır.
CVB= Kilise sangha

***tabii ve tabiat kavramları ne zaman öne çıkmış?
CVB=19 yy da din bilmlernn one ciksnda,  Ozellikle ronesans sonrasi…

***dini ahlakı bir bakış açısıyla tanımlayan kimdir?
CVB= KKKant ahlaKK

***...............in sisteminde din merkezi bir konumdadır.O,dini "mutlak bağlılık duygusu"olarak görür.
Alman İdealist Filozofu Friedrich Schleiermacher (gelde unutma)
KOD=ünlü ralli yarışçısı schumacher yarışa çokbağlı yaa.,bu adamın soyadı da benziyor. bu da dine bağlı işte ....:)kodlamaya bakk

***Psikanalizin kurucusu ........... 'a gore din :"........." dur
CVB=freud,çocukluk

***din bir çoçukluk nevrozu dur,din odipus kompleksi ürünüdür,,babasını öldürüp sonra pişmanlık ve suçluluk kompleksine kapılan insan ruh halini yansıtır.. diyen kimdir?
CVB=Sigmund Freud

***dinin kaynağının"BÜYÜ"olduğunu savunan kimdir?
CVB= James frazer
KOD=james farzettki sana büyü yaptı

***diniçindeki büyük ekoller içinkullanılan tabir.....?
CVB=mezhepmiş (denomination)

***................a göre;"din kutsal ın tecrübesidir .
CVB= Rudolf otto

***Eski türkler arasında din anlamında kullanılan terimler neler?
CVB=Dar nom den DEN EN YAYGINI

***Yahudiler günümüzde "din" anlamındahangi kelimeyi kullanırlar
CVB=DATH

***MONOTEİST DİNLERİN İLKİ NEDİR?
CVB=Yahudilik

***Drahma ne anlama gelir?
CVB=Ezeli ve ebedi din olarak tnmlanir
***Psikanalizin kurucusu ..............a göre ;din bir"çocukluk nevrozudur.Ona göre din "odipus kompleksi"nin ürünüdür.babasını öldürüp sonra pişmanlık ve suçluluk kompleksine kapılan insanın ruh halini yansıtır.BOŞLUĞU DOLDURUNUZ:)))
CVB=FREUD

***dinin kaynağı ANİMİZM diyen kimdir
CVB=E.B.TYLOR

***Sistematik birdin eleştirisi olan TANRI YANILGISI adlı eser kime aittir?
CVB=richard dawkins,,,kod:dawkins darwin gibi yanılmış tanrı yanılgısını yazmış

***PROTO-DİN ANLAYIŞI =Tüm dinler kendılerını ezli ve ebedi olarak görürler yanı tarihin bır noktasında ortaya cıktıklarını kabul etmezler

***dinin tarıhsel bır olgu oldugunu ıddea edenlerde olmuş ama ısbat edememışlerdır

*** dini bilimsel açıdan ınkarda edemezsınız ısbatta edemezsınız(KÖKENI ITIBARIYLE )İnanç mevzusu oldugu için isbat ve inkarın dısındadır

***İnsan dinle özdeşleştiği için HOMORELİGİUS yani dindar varlık denir

***Bir akıl dini formüle eden düşünür kimdir?
CVB= Auguste Comte. POZİTİVİST İLMİHALİ adlı eserde bu dinin ilmihali olmuş..

***Asagidakilerden hangisi dinin temel boyutlarindan biri degildir?
A) inanc
B) ahlaki ve hukuki boyut
C) kutsal kitap
D) mistik ve tarihi boyut
CVB=C

***Aşağıdaki eserlerden hangisi sistematik bir din eleştirisi özelliğine sahiptir?
A-Dinin oluşumu ve Tanrı kavramının kaynağı
B-Tanrı yanılgısı
C-Din ile Bilim
D-Tanrı'nın Rövanşı
CVB=B

***Din bilimlerinin temel sorunlarindan hangisi yanlistir?
a) deger yargilar
b) terminoloji
C) dil sorunu
d) din antropolojisi
CVB=D

***Otto'daki tecrübesiyle Wach bütün insanlığa Elia'nın tezahürlerini anlattı(Fenemologlar ve görüşleri

***Ahlakıyla tanınan Kant, White'ın hissine kapılarak Fener'in hayalini gerçekleştirdiği Fried maclarına bağlılık kazandı(filozoflar ve görüşleri)

***Tylor inanması, Firuze gayretiyle, Ford sembollü arabayı alacak(antropologlar ve görüşleri)

***Dini ahlaki bir bakış açısıyla tanımlayan düşünür kimdir?
CVB= Kant mi ahlak deyince aklima o geliyor

***Aşağıdakilerden hangisi antroplog görüşe sahiptir?
A-Durkheim
B-Peter Berger
C-Clifford Geertz
D-Karl Marx
CVB=C

********Dinin kaynağı konusundaki farklı görüşler
kodlama
Taylot anemi
Herbir Ata
Simitin Renkli totemi
Firuzenin büyüsü
Müller'in Na Turizmi

***20.yy'ın sonlarındaki dini ve siyasi gelişmeleri "Tanrı'nın rövanşı" olarak tanımlayan düşünür kimdir?
CVB=Gilles kepeL

***Meşhur "üç hal nazariyesi "adlı eserinde insanligin metafizik ve dini bir asamadan sonra artık bilim ve akıl asamasina geldiğini bundan böyle dine ihtiyaç duyulmayacağinı iddia eden düşünür kimdir?
A-Descartes
B-Gilles Kepel
C-Auguste Comte
D-Aziz Augustin
CVB=C

***Dini bilimler daha eski bir gecmise sahipken din bilimleri modern bir vakiadir

***Dini bilimler inancla sinirli iken din bilimleri objektif olmaya calisir

***Din gibi islev goren dusunce ve ideolojilere bazen"ikame dinler"denir

***Islamda"ummet"hristiyanlkta "kilise"budizm de "sangha"kavramlari inananlar toplulugunu ifade etmektedir

***Freud a gore din bi"cocukluk nevrozudur"

***Antropolog james frazer dinin kaynaginin büyü oldugu fikrindedir

***Din nasil? Sorusundan cok nicin? Sorusunu cevaplaR

***Din(religion),İslam,hıristiyanlık,hinduizm gibi özgün bir dini geleneğe verilen isimdir.Mezhep,bir din içindeki büyük ekoller için kullanılır(islamda şia,ehli sünnet,hıristiyanlıkta katolik kilisesi)Tarikat,bir din bünyesindeki daha küçük gruplara verilen isimdir.(kadiriler,mevleviler gibi)

***Dinin boyutları:inanç(teolojik boyut),ibadet(ritüel boyut),mitolojik boyut,sosyolojik/toplumsal boyut,ahlaki ve hukuki boyut,tecrübi ve mistik boyut,tarihsel ve kültürel boyut

***Din bilimlerinin temel sorunları:1)Değer yargıları 2)Terminoloji 3)İçerideki-Dışarıdaki 4)Dil sorunu

***Dine yaklaşım biçimleri:a)Dine herhangi bir din açısından bakan yaklaşım b)Dini bir araştırma alanı olarak gören yaklaşım c)Dine olumsuz veya ilgisiz yaklaşım

***Proto-din=ezelden,evrenin,insanlığın başlangıcından beri var olan din

***Filozoflar insanı "düşünen canlı"(hayvan-ı natık)olarak tanımlar.İktisatçılar insan için "ekonomik ilişkilerde bulunan varlık"(homo economicus) tabirini kullanır.Din bilimlerinde insan homoreligiosus,yani "dindar varlık" olarak tanımlanıR


hafiza aise
Sun 12 October 2014, 08:54 pm GMT +0200
Kısa ve öz özetler. Faydalanabilmek duasıyla...