- Ünite 1: Dil

Adsense kodları


Ünite 1: Dil

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafız_32
Sat 20 November 2010, 07:21 pm GMT +0200
ÜNİTE 1: DİL



DİLİN ÖZELLİKLERİ

Dil, insanlar arasında anlaşmayı sağlayan tabiî bir vasıta; kendisine mahsus kanunları olan ve ancak bu kanunlar çerçevesinde gelişen canlı bir varlık, temeli bilinmeyen zamanlarda atılmış bir gizli antlaşmalar sistemi, seslerden örülmüş içtimaî bir müessesedir.” (Muharrem Ergin)

Dil, bir anda düşünemeyeceğimiz kadar çok yönlü, değişik açılardan bakınca başka başka nitelikleri beliren, kimi sırlarını bugün de çözemediğimiz büyülü bir varlıktır” (Doğan Aksan)

“Bir toplumu oluşturan kişilerin düşünce ve duygularının o toplumda ses ve anlam bakımından ortak ögeler ve kurallardan yararlanarak başkalarına aktarılmasını sağlayan çok yönlü ve gelişmiş bir sistem.” (Zeynep Korkmaz)

“Dil, insanların aralarında haberleşmelerini, duygu ve düşüncelerini, arzularını, isteklerini bir takım mesajlarla birbirlerine nakletmelerini temin eden her çeşit işaretler topluluğuna verilen isimdir.”(Ayhan Songar)


DİLLERİN DOĞUŞU

Yeryüzündeki dillerin tek kaynaktan çıktığını savunan tek kökenci görüş ( monojenist)

Yeryüzündeki dillerin ayrı ayrı kaynaklardan meydana geldiğini savunan çok kökenci görüş (polijenist)

DİLİN DOĞUŞUYLA İLGİLİ BELLİ BAŞLI KURAMLAR ŞUNLARDIR:

1)YANSIMA KURAMI:Türkiye türkçesindeki miyavlamak,melemek,gümbürtü,böğürtü gibi doğadaki sesleri yansıtan takliy eden sözcükler bütün dillerde bulunmaktadır.

2)ÜNLEM KURAMI:İnsanların duyguların etkisiyle çıkardıkları ünlemlerin çeşitli kavramları karşılayan sözcüklere dönüşmüş olduğunu ileri süren görüştür.

3)İŞ KURAMI:İnsanların birarada çalışırken,vücut hareketlerinin doğurduğu refleks  seslenmelerden dilin doğduğunu savunan kuramdır.

4)GÜNEŞ-DİL KURAMI:XX. yüzyılın ilk yarısında Fransız bilimadamı Hilaire de barenton tarafından ortaya konulan bu görüşe göre , bütün dillerin ve ulusların kökünün Sümer dini ve Sümerler olması gibi,bütün dillerin kaynağı da Sümercedir.

YERYÜZÜNDEKİ DİLLER

Kaynaklar 2500-5000 arasında dilin varlığından söz etmektedir.2'ye ayrılır:

1)Yapı bakımından ( morfoloji)
2)Köken bakımından


A. YAPILARINA GÖRE DİLLER

a. Tek Heceli Diller

Bu gruptaki dillerde, kelimeler, bir heceden oluşmaktadır. Cümleyi meydana getiren kelimeler, ek almazlar ve şekil değişikliğine uğramazlar. Bu dillerde kelimenin görevi cümle içindeki sırasından ve vurgusundan anlaşıldığı için çok zengin bir vurgu ve tonlama sistemi vardır. Kelime çeşitleri özel seslerle ayırt edilmediği için aynı kelime yerine göre hem isim , hem sıfat, hem fiil, hem edat,... olabilmektedir. Çince, Tibetçe, Bazı Himalaya, Afrika dilleriyle Endenozya dilleri ve Vietnam dili gibi.

b. Eklemeli Diller

Bu gruptaki dillerde tek veya çok heceli kelime kökleriyle ekler vardır. Bu dillerde, kelime köklerinden yeni kelimeler türetilirken veya kelimelerin geçici durumları yapılırken kelime köklerine ekler getirilir. Türetme veya çekim sırasında kökte bir değişme olmaz. Köklerle ekler birbirinden kolaylıkla ayrılabilir. Anlam ve görev değişikliği yapan ekler kelime sonuna getirildiği gibi kelime başına getirilen ekler de vardır. Türkçemiz bu grubun en belirgin örneğidir. Dilimizde ön ekler olmadığı hâlde kelime sonuna getirilen eklerde bir zenginlik ve çeşitlilik vardır. Bu özelliğiyle dilimiz, sondan eklemeli bir dildir. Moğolca, Mançuca, Tunguzca, Macarca, Fince ve Samoyetçe gibi.

c. Çekimli Diller

Çekimli dillerde de kelime kökleriyle ekler vardır. Fakat yeni kelimeler türetilirken veya çekim yapılırken kelime kökünde değişiklikler olur. Hint-Avrupa dillerinde kelime kökünde görülen değişiklik kökü tanınmayacak bir şekle sokar, ortaya çıkan yeni kelimede kökü hatırlatacak bir ses, bir işaret bulunmaz.

İngilizce’deki Almanca’daki
Uzanmak : lie / lay / lain,
Yapmak : fiilinin do / did / done,
Gitmek : go / went / gone; atmak, fırlatmak : werfen / warf / geworfen;

Yardımcı fiil (sein) : bin, ist, sind, war, waren

Arapça gibi çekimli dillerin bazılarında ise kökteki ünlüler değişirken türetilen yeni kelimeyle kök arasındaki ilgiyi koruyan bir bağ, kendisini hissettirir. Çekimli dillerin tipik bir örneği olan Arapçada, kelimenin çekirdeğini oluşturan ünsüzler değişmezken belli kalıplarla yeni kelimeler türetilir. Aynı kökten olan ders, medrese, müderris, tedrisat kelimelerinde d, r, s ünsüzleri sabit kalırken ünlüler ve bazı gramer unsurları değişmektedir.

B. KÖKENLERİNE GÖRE DİLLER

Köken bakımından birbirine yakın, aynı kaynaktan çıkan akraba diller dil ailelerini oluştururlar. Dillerin birbirleriyle bir dil ailesi oluşturacak şekilde akrabalıklarının saptanmasında o dillerin ses yapısı, şekil yapısı, cümle yapısı, köken bilgisi ve ortak kelimeleri bakımlarından benzerlikleri araştırılır. Bir dil ailesindeki dillerin kökenini oluşturan ana dile ait metinler pek bulunmasa da gruptaki diller arasında yukarıda sayılan noktalar bakımından benzerliklerin bulunması, zamanla birbirinden uzaklaşan dillerin, bilinmeyen bir yerde ve zamanda konuşulan ana dilden ortaya çıktığını göstermektedir. Bir ana dile ait metinler olmasa bile, bu ana dilin bir çok özelliğini, kendisinden türeyen, ailedeki dilleri birbirleriyle karşılaştırarak tespit etmek mümkündür.

Dil ailesi ifadesi, dillerin köken akrabalığını belirtmeye yarar. Bu terim, akraba dilleri konuşan milletlerin aynı soydan geldikleri anlamını taşımaz. “Aynı soydan gelen ve dilleri akraba olan milletler bulunduğu gibi, ırk bakımından birbirleri ile hiçbir ilişkisi bulunmayan fakat aralarında kültür ilişkisi ve kültür bağı görülen milletler de vardır. Nitekim, Hint – Avrupa dil ailesi içinde yer alan diller, birbirleri ile soy bağı bulunmayan birçok millet tarafından konuşulmaktadır. Bu diller herhangi bir soy ve ırk birliğine bağlı olmaksızın, temelde ortak bir ana dile dayanan, birbirinden türemiş; fakat zaman içinde değişip başkalaşmış olan dillerdir. Fransız ve Rumen dillerinin Lâtinceden türemiş olmaları gibi.

Aynı dil ailesinden gelen diller arasındaki akrabalık da derece derecedir. Bir ana dilin ayrı ayrı kollarından gelen diller, İngilizce ile Farsçada olduğu gibi uzak akrabalardır. Aynı ana dilin aynı dalından gelen kollar ise Almanca ve İngilizcede olduğu gibi yakın akrabalardır.”7[2]

Köken Akrabalığına Dayanan Belli Başlı Dil Aileleri Şunlardır:

A. HİNT – AVRUPA DİLLERI AİLESİ:

1. Avrupa Kolu:

a. Germen Dilleri: İngilizce, Almanca, Felemenkçe, İskandinav dilleri.
b. Roman Dilleri: Fransızca, İspanyolca, İtalyanca, Portekizce, Rumence. Bu kolun ana dili, Lâtincedir.
c. İslâv Dilleri: Rusça, Sırpça, Lehçe, Bulgarca.
d. Yunanca, Litvanca, Arnavutça ve Keltçe, Hint- Avrupa dil ailesinin Avrupa kolundaki diğer dillerdendir.

2. Asya Kolu:

Bu kolda Hint – İran dilleri yer almaktadır: Tarihî Sanskritçe ile başlıca Hint dilleri; eski, orta ve yeni Farsça, Ermenicedir.

B. HAMİ - SAMİ DİLLERİ AİLESİ:

a. Sami dilleri: Arapça, İbranice, Aramca, eski Suriye, eski Tunus dilleri, Habeş – Zenci dilleri ve ölü bir dil olan Akadca.
b. Mısır dilleri: Eski Mısır dili, Kıptî dili
c. Libya ve Berber dilleri: Libya’da konuşulan dil, çağdaş Berber lehçesi.

C. Çin – Tibet Dilleri Ailesi: Çin ve Tibet dilleri bu dil ailesini oluşturur.

D. Bantu Dil Ailesi : Orta ve Güney Afrika’da konuşulan Bantu dilleri.

E. Kafkas Dilleri : Abaza, Çerkez, Çeçen, Lezgi, Gürcü, Lâz dilleri. Bu dillerde ses sistemleri ve iç yapıları bakımından öteki dil ailelerine göre büyük farklılıklar vardır.

URAL – ALTAY DİL AİLESİ:

Ural kolunu oluşturan bu dil ailesi kendi içinde iki kola ayrılır:
a. Fin – Ugur kolu: Fince, Lapça, Macarca, Ugurca.
b. Samoyet kolu: Samoyet dilleri.

Altay Dil Ailesi: Bu dil ailesinde Türkçe, Moğolca, Mançuca ve Tunguzca, vardır. Altayistik çerçevesindeki çalışmalarda Korece ve Japoncanın da bu dil ailesinden olduğu düşünülmektedir. Korecenin Altay dilleriyle akrabalığına kesinleşmiş gözüyle bakılmakla birlikte Japoncanın akrabalığı henüz kesinleşmemiştir.

Altay dil ailesinin ortak özellikleri şöyle özetlenebilir:

1. Bu gruptaki dillerin hepsi yapı yönüyle eklemeli dildir.
2. Ön ekler (artikeller) yoktur.
3. Kelime türetme ve çekim son eklerle yapılırken köklerde değişme olmaz. Eklerdeki zenginlik ve çeşitlilik dikkat çekicidir.
4. Söz diziminde yardımcı unsurlar (tamlayanlar, belirtenler) önce, asıl unsurlar (tamlananlar, belirtilenler) sonra gelir: insanlık hâli, sözün doğrusu. Mustafa, türkü söylerken kendinden geçiyordu.

Sıfatlar isimlerden önce kullanılır. yeşil ördek, anlayışlı öğrenci, kahraman ordu. Sayı bildiren kelimelerden sonra çokluk eki kullanılmaz:, beş kardeş, üç kafadar, bin konut.

Cümleler, cümleyi oluşturan unsurların ilgisi bakımından, gelişmekte olan düşüncelerin akla geliş sırasına göre değil, tamamlanmış bir düşüncenin düzenli bir hiyerarşisi şeklinde kurulur.

5. Bu dillerde gramatik cinsiyet yoktur. Bu sebeple cümlelerde cinsiyet farkından kaynaklanan değişiklik yapılmaz: Müdür – müdire, memur – memure, Halit – Halide; he – she gibi.
6. Soru eki vardır.
7. Aynı şekilden kaynaklandığı saptanan ortak ekler vardır. Türkçe ile Moğolca arasında bu ortaklık daha belirgindir.
8. Altay dilleri ses özeliklerine göre karşılaştırıldığı zaman birtakım ortaklıklar görülmektedir. Bunlardan en belirgin olanı, ünlü uyumudur. Kelime başında l, r ve ñ ünsüzlerinin bulunmaması diğer bir ortaklıktır.


Türkçe, dünya dilleri arasında yapı yönüyle sondan eklemeli diller grubunda; köken bakımından da Ural – Altay dil grubunun Altay dilleri ailesinde yer almaktadır.

Ural – Altay dilleri, diğer dil aileleri gibi sağlam bir aile oluşturmazlar. Bu gruptaki diller arasındaki yakınlık, köken akrabalığından ziyade yapı yönüyle benzerlik şeklinde ortaya çıktığı için sınıflandırmanın dil ailesi yerine dil grubu olarak yapılması görüşü benimsenmektedir.
Ural grubu dilleri konusunda derinlemesine yapılan araştırmalar, bu gruptaki dillerin akrabalığını kesinleştirmektedir. Doerfer, Nemeth, Bang, Clauson gibi bilginler, Altay dil ailesine giren dillerin köken akrabalığından ziyade kültür akrabalığı üzerinde dururken Menges, Poppe, Räsänen ve Ramstedt gibi bilginler araştırmalarına dayanarak bu diller arasındaki köken akrabalığını ispatlanmış sayarlar.

Bir dilin konuşma dili ve yazı dili olmak üzere iki yönü vardır. Özel bir çalışmayla günlük dile ait konuşma metinleri tespit edilmediği sürece konuşma dilinin tarihî gelişimi, inceleme alanı dışında kalır. Ancak günümüzün teknik imkânlarıyla video kasetlerine, ses bantlarına, CD, VCD ve DVD’lere kaydedilen konuşmalar, ileri bir tarihte konuşma diliyle ilgili çalışmalara malzeme oluşturabilir. Yazı dilinin tarihî gelişimi ise, ancak o dile ait yazılı metinlerle takip edilebilir. Metinlerle takip edilemeyen dönemden öncesi için birtakım tahminlerde bulunmak mümkün olmakla birlikte kesin bilgi vermek zordur.

Konuşma Dili

Konuşma dili, günlük hayatta diğer insanlarla iletişim kurmak için konuşurken kullandığımız dildir. Bu dil, doğal olduğu için konuşurken cümlemizin kurallı olup olmadığına, kelimelerin doğru sıralanıp sıralanmadığına, söyleyişin doğru olup olmadığına pek dikkat etmeyiz. Bu sebeple zaman içinde, bölgeden bölgeye değişen birtakım söyleyiş farklılıkları ve kelime farklılıkları ortaya çıkar. Bu farklılıkların tarihî süreç içinde, bölgelere göre geçirdiği maceradan o dilin lehçeleri ortaya çıkar.

Lehçe

Bir dilin değişik bölgelerde, aynı dil grubuna dahil kişiler tarafından konuşulan değişik biçimidir. Lehçede kelime farklılıkları, ses ve yapı yönüyle ayrılıklar bulunur. Türkçe, diğer dillere göre oldukça geniş bir alanda çok hareketli bir macera geçirdiği için Türkçenin yirmi civarında lehçesi vardır. Türkçenin tarihî lehçeleri olan Yakutça ve Çuvaşça bugünkü lehçelerle -ayrı bir dil olduklarını düşündürecek kadar- çok büyük farklılıklar gösterirler. Türkmence, Özbekçe, Gagavuzca, Kazakça, vb. Türkçenin bugünkü lehçelerindendir.

Türk dili, lehçelerine göre;

a. Oğuz – Türkmen grubu (Güney – Batı Türkçesi)
b. Kıpçak grubu (Kuzey – Batı Türkçesi)
c. Karluk grubu (Kuzey – Doğu Türkçesi)
olmak üzere üç ana grup oluşturur. Bu ana gruplara dahil lehçeler birbirlerinin yakın dalları oldukları için anlaşmada çok büyük farklılıklar görülmez. Aynı grupta yer alan Türkiye Türkçesi ile Azerbaycan Türkçesi buna örnek olarak gösterilebilir.

Ağız

Bir dil veya lehçenin yakın zamanda ayrılmış, bölgeden bölgeye veya şehirden şehire sadece söyleyiş farklılıkları gösteren küçük kollarıdır. Ağızlardaki ayrılıklar çoğu zaman söyleyişten öteye gitmez. Bölge ağzına özgü kelimelerin sayısı, dilin bütün söz varlığı düşünüldüğü zaman fazla bir yer tutmaz. Konuşmada görülen bu durum, zaten yazı diline de yansıtılmaz.
Konya şivesi, Erzurum lehçesi, Urfa şivesi gibi adlandırmalar yanlıştır.
Doğrusu; Konya ağzı, Erzurum ağzı, Urfa ağzı şeklindedir.

Yazı Dili

Yazı dili, adından anlaşılacağı üzere yazıda kullanılan dildir. Dilde birliği, anlaşma kolaylığını sağlamak için kullanılan kitap dilidir, kültür dilidir, edebî dildir. Konuşma dilinin her bölgenin doğal, günlük dili olmasına karşılık yazı dili, okuma yazmada kullanılan ortak dildir.


Özel diller

Bir toplumda konuşulan dil,o dili konuşan insanların yetiştiği ve içinde bulunduğu çevreye,edindiği mesleğe, kültür düzeyine ve yaşına göre değişiklik göstermektedir.Bu dillere özel dil veya grup dili denir.Örneğin ,herhangi bir insan ,tıp eğitimi almamışsa bir doktoru n söylediklerinden pek bir şey anlamaz.Çünkü doktorun kendi mesleği ile ilgili kavramlar konuşma diline de yansır....Hukuk dili,edebiyat dili,gazete dilleri de bunun gibidir.