neslinur
Sun 11 July 2010, 01:04 am GMT +0200
Ümmî Bir Peygamber
“Ey Resûlüm! Sen bu (Kur’ân’dan) evvel bir kitap okumamış, yazı da yazmamıştın. Öyle olmasaydı batıl taraftarları şüpheye düşerlerdi.” (Ankebût sûresi, 29/48)
Kâfirler, Hz. Peygamber’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) Allah’ın elçisi olduğuna inanmıyorlardı. Halbuki Peygamberimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) bu İslâm’ı icat etmesi mümkün değildi. Çünkü O, aslî özelliğini kaybetmiş Tevrat ve İncil şöyle dursun, hiçbir kitap okumamıştı. Bundan dolayı Resûlullah Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) eski kitapları okuyup güzel bulduğu şeyleri topladığını söylemek imkânsızdır.
Hz. Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem), okuma yazma bilmiyordu. O’nun (sallallâhu aleyhi ve sellem) bu özelliği peygamberliğinin doğruluğuna delildir. İlâhi kaynaktan geldiği belli olan sözleri, hiçbir kitap okumamış ve doğduğu Mekke’den birkaç kere dışında ayrılmamış birinin söylemesinin mümkün olamayacağı gün gibi açıktır.
Halbuki Hz. Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem) geçmiş toplumlardan, peygamberlerden haber veriyor; bugünkü medeniyetin bile izah edemediği olağanüstü şeyleri anlatıyordu. Kâinat ve insan ile ilgili maddî-mânevî bilgiler veriyordu.
İşte bu âyet-i kerime, Hz. Muhammed’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) ümmî bir peygamber olduğunu bildirmektedir. Bu vasfı sebebiyle O’nun peygamberliğinin hemen tasdik edilmesi gerekirdi. Nitekim Hz. Peygamber’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) yakın arkadaşı Ebû Bekir, O’nu hemen tasdik etmiştir.
Burada şuna işaret etmekte fayda vardır. Ümmî, okuma-yazma bilmeyen kimse demektir. Medeniyetsiz, câhil, görgüsüz, bir şey bilmeyen, kaba-saba kişi mânâsında değildir. Her hâlinde hikmet olan Peygamberimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) ümmîliği de düşmanların bu yoldan inkârlarının önünü kapatmıştır.
“Ey Resûlüm! Sen bu (Kur’ân’dan) evvel bir kitap okumamış, yazı da yazmamıştın. Öyle olmasaydı batıl taraftarları şüpheye düşerlerdi.” (Ankebût sûresi, 29/48)
Kâfirler, Hz. Peygamber’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) Allah’ın elçisi olduğuna inanmıyorlardı. Halbuki Peygamberimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) bu İslâm’ı icat etmesi mümkün değildi. Çünkü O, aslî özelliğini kaybetmiş Tevrat ve İncil şöyle dursun, hiçbir kitap okumamıştı. Bundan dolayı Resûlullah Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) eski kitapları okuyup güzel bulduğu şeyleri topladığını söylemek imkânsızdır.
Hz. Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem), okuma yazma bilmiyordu. O’nun (sallallâhu aleyhi ve sellem) bu özelliği peygamberliğinin doğruluğuna delildir. İlâhi kaynaktan geldiği belli olan sözleri, hiçbir kitap okumamış ve doğduğu Mekke’den birkaç kere dışında ayrılmamış birinin söylemesinin mümkün olamayacağı gün gibi açıktır.
Halbuki Hz. Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem) geçmiş toplumlardan, peygamberlerden haber veriyor; bugünkü medeniyetin bile izah edemediği olağanüstü şeyleri anlatıyordu. Kâinat ve insan ile ilgili maddî-mânevî bilgiler veriyordu.
İşte bu âyet-i kerime, Hz. Muhammed’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) ümmî bir peygamber olduğunu bildirmektedir. Bu vasfı sebebiyle O’nun peygamberliğinin hemen tasdik edilmesi gerekirdi. Nitekim Hz. Peygamber’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) yakın arkadaşı Ebû Bekir, O’nu hemen tasdik etmiştir.
Burada şuna işaret etmekte fayda vardır. Ümmî, okuma-yazma bilmeyen kimse demektir. Medeniyetsiz, câhil, görgüsüz, bir şey bilmeyen, kaba-saba kişi mânâsında değildir. Her hâlinde hikmet olan Peygamberimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) ümmîliği de düşmanların bu yoldan inkârlarının önünü kapatmıştır.