- Tuhfetul Alaıyye

Adsense kodları


Tuhfetul Alaıyye

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
armi
Sun 31 January 2010, 02:28 pm GMT +0200
TUHFETUL ALAIYYE
1
El Şeyh
Alaeddin El Haznevi
Derleme ve Tercüme
Diyaeddin Demir
2.BASKI
TUHFETUL ALA?IYYE 2
Tuhfetul Alaiyye
Derleme ve Tercüme
Diyaeddin Demir
xxxxxxxxxxx
3
Önsöz 6
Kelime-i Şehadet 10
Allah?ın Zat ve Sıfatları Hakkında 10
Yüce Allah?ın her iki konuşması 12
Hayr ve Şer 12
Yüce Allah?ın Resul ve Enbiyaları 13
Yüce Allah?ın Sahife, Kitap ve Melekleri 15
Muhammed (a.s.v.)?ı Vasf Etme ve Nesebi 16
İnsan ve Meleklerin Dereceleri 18
Evliya ve İmamlar Hakkında 19
Arş - Kürsü - Levh - Kalem 20
Ecel - Rızıkve Başka Şeyler Hakkında 20
Ölüm ve Kabir Sorgusu 21
Kıyamet Alametleri 25
Haşr - Neşr ve Başka Şeyler Hakkında 27
Şefaat Hakkında 29
Peygamber (asv) Havuzu 31
Cehennem Hakkında 31
Cennet Hakkında 34
Ölü - Sağ ve Diğer Şeyler Hakkında 36
Namazı Kılmayan Kişi 37
Ramazan Orucu 39
Zekatı Vermeyen Hakkında 40
Hac?ın Fazileti Hakkında 41
Zina?nın Cezası Hakkında 41
İçki İçenin Hakkında 42
Katil Olanların Hakkında 43
Ölülerin Üzerine Sabır Etmeyenler Hakkında 44
Anne ve Babaların Kalbini Kıran Kişiler Hakkında 44
Vacib - Haram - Sünnet - Mekruh ve Caiz Hakkında 46
İbadetin En iyisi ve Diğerleri 47
Mekruh Su 48
Kullanılmış Su 48
Necis Su ve Diğerleri 49
İctihad Hakkında 50
Altın Gümüş Eşyalar 50
TUHFETUL ALA?IYYE 4
Misvak ve Diğer Şeyler Hakkında 51
Abdestin Farzları 51
Abdestin Sünnetleri 52
Abdestin Mekruhları 53
Mest üzerine Mesh Etmek 54
Abdesti Bozan Şeyler 54
Abdestsiz Olan Kişinin Üzerine Haram Olan Şeyler 55
Teharet (Hela) Adabı 55
İstinca 56
Guslü Vacib Eden Şeyler 57
Vacip Olan Gusül?den Yıkanmak 57
Gusl?ün Şart - Sünnet ve Mekruhları 58
Abdestsiz, Cenabetli ve Diğerleri 58
Necis Şeyler Hakkında 59
Teyemmüm Mevzusu 60
Teyemmüm?ün Şartları 62
Teyemmüm?ün Sünnetleri 63
Teyemmüm?ü Bozan Şeyler 63
Teyemmüm ile Kılınan Namazın Kazası 64
Hayız - Nifas 65
Kan?ı (Adet) Onbeş Günü Geçen Bayan 66
Nifas Kanı Altmış Günü Geçen Kadın 68
Namaz Kime Vaciptir 69
Namazın Kılınış Şekli 70
Namazı Sünnetleriyle Beraber Kılınış Şekli 71
İmamın Arkasında Nasıl Nasıl Namaz Kılınır
Sünnetleriyle Beraber 74
Ayakta Namaz Kılmayanın Namaz Kılınış Şekli 75
Farz Namazından Sonraki Tesbihatlar 76
Sünnet ve Farzlarıyla Namazda Okunanların Açıklaması 77
Namazdan SonraTesbihatın ve
Ezandan Sonraki Dua?nın Açıklaması 80
Namaza Girmeden Önceki Beş Şart 84
Namaz Kılmanın Kerahat Vakitleri 86
Ezan ve İkamet (Kamet) 87
Necasetin Muaf Olanı 88
Namazı Bozan Şeyler 89
Namazın Mekruhları 91
5
Namazın Bazı Sünnetleri 92
Sehiv Secdesi 93
Şükür Secdesi 95
Tilavet Secdesi 96
Sünnet Olan Namazlar 96
Cemaat Namazı 97
Kim İmam Olabilir-Kim imam Olamaz 98
İmam?dan Geri Kalan ve İmama Sonra Yetişen 99
İmam?dan Nasıl Ayrılır 100
Misafir Namazı 101
Kasr Namazının Şartları 102
Cem?i Namazı 102
Cuma Namazı 103
Cuma?ya Gitmemeyenin Özrü 105
İpek Giyisiler 105
Bayram Namazı 106
Küsuf ve Hüsuf Namazları 107
İstiska Namazı 108
Cenaze Yıkama Şekli 109
Kefen Hakkında 111
Cenaze Namazı 111
Kabir 113
Akrabalarının Taziyesinde Bulunmak 114
Zekat 115
Koyun ve Keçinin Zekatı 115
Deve ve Sığırın Zekatıf 115
Deve Sığır Koyun ve Keçi?nin Zekat Şartları 116
Ekin ve Meyvelerin Zekatı 116
Ticaret Malının Zekatı 117
Altın ve Gümüşün Zekatı 118
Fıtır Zekatı (Fitre) 119
Ramazan Ay?ının Orucu 119
Orucu Bozan Şeyler 120
Ramazan Ay?ında Orucu Bozmanın Hükmü 121
Ramazan Ay?ında Orucu Bozmanın Cezası 121
Şeyh?in (Mürşid?in) Yanına Gitmek 122
Kamil Mürşid?in Alametleri 125
İhlas Muhabbet ve Teslimiyet Hakkında 127
TUHFETUL ALAIYYE 6

Zatının özünü kavramakta akılların aciz kaldığı, sıfatlarını
tanımada ilim, irfan sahiplerinin hayrete düştüğü, kainatı yoktan
var eden; sanatının inceliklerini yarattıklarında açığa çıkaran; insanı
yaratan, kainatta kendine halife yaparak ve diğer mahlukatlardan
üstün tutarak şereflendiren ve onurlandıran; halifeliğini, kurtuluş
ihtiyaçların karşılanışı ve mertebelerin yükselişi için sebep
kılarak, katına yükselişin, yakınlığın zirvesine ve en yüce gayelere
ermenin merdiveni yapan Allah?a hamd olsun.
Salavatların incileri, selamların cevherleri, duaların en değerlileri,
mahlukatın en şereflisi varlıkların en onurlusu, zuhuratının eksiksiz
mazharı, iki cihanın yaratılış vesilesi, feyiz ve bereketlerin yayılış
nedeni Efendimiz, Velimiz, Muhammed (a.s.v.)?ın üzerine olsun.
Onun yetiştirmesiyle üstün meziyetlerini kazanan ona arkadaşlık
nimetine eren ehli beytine ve sahabe?lerine olsun.
Dinini ihya, sünnetine uyma, bütün hallerinde yolunu izleme için
gayret ve çaba sarf eden; bu gayret ve çabaları nedeniyle Allah?ın
nimet sofralarını kendilerine mubah kıldığı, ihsanlar lütfettiği,
içlerini ve dışlarını en güzel ahlakı ile süslediği, kalplerini nur
aşılarıyla nurlandırdığı, hikmetlerin özüyle, sırların cevherleriyle
doldurduğu, inayet sürmesiyle basiret gözlerini sürmelediği,
marifet ihsanlarını koklattığı, kalplerin gıdasını bahşettiği, gizli
Bismillahirrahmanirrahim
ÖNSÖZ
7
ilimlerine haberdar kıldığı ümmetinin velilerine olsun.
Güzel ve örnek ibareleriyle ortaya çıkmış çok kıymetli TUHFETUL -
ALAİYYE adını taşıyan bu eser, Pak şeriat?ın sancaklarını her tarafa
yayan, tertemiz Nakşibendi Tarikatının adabının koruyucusu, irfan
ve yakin madeninden içen, fazilet ve parlak zeka sahibi, muin olan
Rabbine son derece muhtaç, Kamil ve Mükemmel Mürşit Kadim
ve Kerim olan Allah?a vesilemiz Nakşibendi meşrebinden, Şafi-i
Mezhebinden zamanın en büyük alimi uzak yakın meşhur olan,
El-Şeyh Alaeddin El-Haznevi?ye aittir. Allah onu sırrına takdis
eylesin, ruhunu şad etsin, kabrini nurlandırsın, üzerimize onun ve
şuan Şeyh izzeddin ve Eşşeyh Muhammed El Haznevi?den sonra
şanı yüce, kadri yüksek ve yaygın, namı heryerde ve bölgede
bilinen, kerem sahibi efendimiz, kamil, mürebbi, Şeyhimiz Şeyh
Muhammed Mutaa El Haznevi hazretlerinin bereketlerinden
yağdırsın, bizi onların makamlarından bolca nasiplenenlerden
kılsın. Bu cevher onun malumatlarından sadır olmuştur.
Bu kitap dört bölümden meydana gelmektedir. Ancak
tercümeden sonra önsöz (mukaddime) tercüme eden tarafından
eklenmiştir.
Birinci bölüm Akaid ile ilgilidir. İkinci bölüm fıkıh ile ilgili
imamımız Şafii mezhebi?nin üzerine işlenektedir. Üçüncü bölüm
Tasavvuf ile ilgilidir. Dördüncü bölüm ise Helal ve Haram?
hakkındadır.
Okumaya başladığımdan şu günlere kadar, benimle bu kitap
arasında ülfet oluşmuştu. Fakat buna güç yetiremeyeceğim
düşüncesi ve Arap dili ve edebiyatı ve de Türkçe dili ve edebiyatına
vukufiyetimin azlığı nedeniyle bir süre çekindim. Kendimi çok
ayıpladım. Kendi kendime şöyle dedim; ?sen kim, bu iş kim! Sen ne
kervanda, nede o topluluktasın! Diyelim ki seninle onun arasında
bir tanışıklık var, ama sende ifade güzelliği nerede?..
TUHFETUL ALAIYYE 8
Şairin söylediği gibi
Çadırlar onların çadırı gibiydi
Fakat çadırların altındakiler onlar değildi!.
Bu son derece zor ve önemli işi, bu yolun yolcularının rehberi,
taliplerin eğitmeni, erenlerin öncüsü, şanı yüce, kadri yüksek ve
yaygın, namı heryerde ve bölgede bilinen kerem sahibi, Şehidül
Harameyn?in göz bebeği efendimiz ve kamil mürebbi El-Şeyh
Muhammed Mutaa (ks) Hazretlerinden izin aldıktan sonra karar
verdim.
Ancak Ceylan korusu zanederek, aslanlar ormanına daldığımın
farkındayım. Okuyuculardan istirhamım gerek çeviri esnasında
gerekse matbaadan kaynaklanan hatalardan dolayı kusuruma
bakmamaları. Çeviriye kanaat eder ve ondan istifade edersen sana
ne mutlu! Aksi halde şübhelendiğin şeyi bırak. şüphelenmediğine
bak ve işi ehline bırak. Şüphesiz her yiğidin kendine özgü sözleri
ve halleri vardır! sözü darbi meseldir.
Şair şöyle diyor.
Şarkıyı gönülsüz dinleyen
Neşelenmediği için şarkıcıyı kınamasın
Daha önce de söylediğim gibi ben bu işin ehli değilim ?Serçelerin
kartal sofrasından yediği nerede görülmüştür? Küçük tanelere
alışmış serçe kursağı Büyük lokmalarla gıdalanan Kartal
kursağına benzemez!.. ve benzemediğini de biliyorum. Başarının
ancak Allah?dan oluduğunu bilerek diyorum ki

Başarım; ancak Allah?ın yardımı iledir. Yalnız O?na dayandım ve
yalnız O?na yöneldim? (Hud süresi ayet: 88)
9
tuhfet-ul alaiyye
10
KELİME-İ ŞEHADET

Erkek olsun, kadın olsun, hür olsun, köle olsun, insan olsun, cin
olsun. (ancak cinler doğduğu andan itibaren mükelleftir) Adem ve
Havva gibi. Eğer akıl baliğ ise Peygamber?in, Peygamberliğinden
haberdar olmuş konuşmaya kadir olan her insan kalbiyle inanıp
diliyle ( ) söylemesi
vaciptir. Yani (farzdır) Manası; Dilimle ikrar kalbimle inanıp şehadet
ederim ki; ibadete layık ve ona ibadet edeceğimiz Allah?tan başka
hiçbir ilah yoktur. O Allah ki dengi benzeri ortağı yoktur ve yine
dilimle ikrar kalbimle inanır şehadet ederim ki Muhammed (a.s.v.)
Allah tarafından, cin ve insanlara din ve dünyalarında hakkı ve
doğruyu göstermek için, resul (elçi) olarak gönderilmiştir.
ALLAHIN ZAT VE SIFATLARI HAKKINDA
Peygamberin peygamberliğini duymuş akıl baliğ ve gözü olan
her insan Allah önceden yoktu sonra var olduğuna değil önceden
var olduğunu ebedi kalacağını yüce Allah ne zat ne sıfat nede
ef-âlinde mahlukatlara ve hiçbir şeye benzemediğine inanmak
her insanın üzerine farz ve vaciptir. Çünkü yüce Allah hiçbir
şekilde Mesela; şekil ve renk olarak bize benzemez, babası,
annesi, hanımı, çocuğu olmaz ve yoktur. Yemez, içmez uyumaz,
üstümüzde altımızda sağımızda, solumuzdadır demek olamaz.
Yeri mekanı var falan yerdedir denmez. Çünkü o her yerdedir.
Hata yapması, uyuması ve unutması mümkün değildir. Hiçbir sıfatı
bizim ki gibi değildir. Şunu da iyi bilmeliyiz ki Yüce Allah (cc)?ın
var oluşu hiç kimseye hiçbir yere muhtaç bir var oluş değildir ve
yine iyi bilmeliyiz ki yüce Allah (c.c.)?nun ortağı yoktur ne zatında
ne de sıfatında onun gibisi yoktur, onun gibi bir yaratıcıda yoktur o
her şeyin yaratıcısıdır ateşi yaratan odur. Ateşin kendisi yakmaz,
bıçak başlı başına yara açmaz, ateş ve bıçak belki de sadece bir
sebeptir. Konuşmalarımızın tutum ve davranışlarımızın yaratıcısı
da odur. Bizler sadece sebebiz. Çünkü cüz-i ihtiyari bizim
elimizdedir. Görünüşte istiyerek konuşuyor ve davranışlarda
11
bulunuyoruz ceza aldığımızda da bu söz ve davranışlardandır.
Bunu da bilmemiz lazım ki Allah?ın aynı iki sıfatı yoktur. Mesela;
Allah(cc)?nun iki ilmi yada iki kudreti olmaz. Allah sadece tek
ilimle her şeyi biliyor. Kudretiyle de her şeyi vücuda getiriyor.
Mesela; Yüce Allah (cc) mümkün olan her şeyi istediği zaman
kudretiyle yapabilir. Aklın kabul etmediği şeyler hariç. Aklın kabul
etmediği şey; Mesela; şerik (ortak) sıfat gibi, çünkü kudret yeri
değildir mümkün de değildir olamazda. Çünkü Allah?ın sıfatları
onun hakkında vaciptir. Şu da unutulmamalıdır ki Yüce Allah (cc)
her şeyi kendi isteğiyle yapar. Mesela; bazılarını fakir, bazılarını
zengin, bazılarını öldürür, bazılarını dünyaya getirir (haşa) kimse
onu zorlamıyor işte kudret ve iradenin arasında ki fark budur.
İrade; mümkün olan bir şeyi mümkün olabileceği bir şey ile ilmi
olarak tahsis etmesi (belirlemesi). kudret ise o mümkün olan şeyi
mümkün olan şeyin içinde icad etmesi, yaratması gibi. Yüce Allah
her şeyi bilendir ondan hiç bir şey gizli değildir. Yüce Allah (cc)?ın
bilgisi ve ilmi gibi bir bilim ve ilim olamaz. Ve yine Yüce Allah (cc)
hay?dır, ölmez ancak onun Hay olması insan gibi ruhla değil. Yüce
Allah (cc) duyuyor, görüyor, konuşuyor, dil vasıtasıyla değil,
Yüce Allah?ın duyması, konuşması ve görmesi bizim görmemiz,
duymamız ve konuşmamız gibi değildir. Duymak konuşmak
ve görmek gibi bir şey Allah?ın Hakkında söylemek mümkün
değildir.
YÜCE ALLAHIN HER İKİ KONUŞMASI HAKKINDA
Yüce Allah?ın iki çeşit konuşması vardır; bir tanesi ne harf ne de
konuşmadır. Önceden var olan bir konuşmadır. İkincisi o da önceden
vardır.Ancak harf ve konuşmadan mürekkeptir. Mesela; kelime
ve harflerden oluşan Kuran Yüce Allah (cc) önce Levhi Mahfuz?a
daha sonra oradan da Cibril?in (Cebrail as) vasıtasıyla Hazreti
Peygambere (a.s.v.) indirmiştir. Anlaşılan o ki Kuran Allah?ın
kelamıdır. Levhi Mahfuz?a konmuş Cebrail veya Peygamber?in
sözü değildir. Allah?ın konuşması sadece ona has bir konuşmadır.
Kuran?ın kelime ve lafızları değil belki kelime ve lafızlardan
TUHFETUL ALAIYYE 12
anlaşılanı Allah?ın kadim sözleridir, Harf değildir. Aynıdır her iki
konuşmaya da Allah?ın konuşması kelamı ve Kuran-ı Kerim denir.
Ancak harf ve konuşmadan mürekkep olan Allah?ın kelamı Kuran,
harf ve sesten olan kelam?dan daha fazla kullanılır.
HAYR VE ŞER
Şunu iyi bilmemiz gerekir ki ne kadar hayır ve ne kadar şer varsa
hepsi Allahın kaza ve kaderiyledir. Ancak günah işlemeye kötülük
yapmaya Allahın rızası yoktur.
Kaza nedir . Kaza Allahın önceden olmasını istediği ve dilediği
şeydir.
Kader nedir. Kader Allahın kendi isteğine göre dilediği şeydir.
Örnek: Yüce Allah zeyd?in fakir olmasını önceden istemesine
kaza, olduktan sonra fakir yapmasınaysa kader denir. Kısacası
kaza önceden var olandır kader ise bir şeyin oluşundan sonra
meydana gelendir
Bizim ibadetimiz Allah(cc)a fayda vermediği gibi günahlarımızda
Yüce Allah (cc)a zarar vermez. Yüce Allah (cc) alemden
müstağnidir. Yüce Allah (cc) bizden taat istedigi gibi günahlardan
da uzak durmamızıda emretmiştir. Bazılarına ibadetlerinden dolayı
fayda bazılarınada işlediği günahlardan dolayı zarar verir. Nasıl ki
Allah(cc)?ın yaptığı işler amaçsız ise fayda ve zarar vermek için
de değildir. Ancak bunuda bilmek lazım gelir?ki mahlukata iyisini
vermek Allah?ın üzerine farz olmadığı gibi iyiliği bizlere yaptığı
zaman bu onun bizlere olan fazl-ı keremidir. Cezalandırması ise
onun adaletidir. Ancak Yüce Allah (cc) dilediğini gerçekleştiren ve
yapan bir Rab?dır. Onun üzerine hiçbir şey yapması farz değildir.
Mülkünde dilediği gibi tasarruf eder. Büyük günahları af edebildiği
gibi kişiyi, kücük günahlarından dolayı da cezalandırabilir.
13
YÜCE ALLAHIN RESUL VE ENBİYALARI

Yüce Allah (cc)?ın Resul ve Enbiyaları?nın söyledikleri her şeyin,
doğru olduğuna inanmak vaciptir. Emin (güvenilir) ve Allah ?ın
emirlerini yerine getirenlerdi. Ne açık nede gizli Allah ?ın emirlerini
bizim gibi kırmazlardı. Yüce Allah (cc) onlara din ve dünya için
insanlara ne söylemeyi emretmişse hepsini söylemişlerdir
(tebliğ) etmişlerdir. Söylememek gibi bir durumları olmazdı. Haşa
akıl ve zekaları yoktur!. demek olmaz. Akıl ve zekaları çok ileri
idi kafir insanları delillerle yenerlerdi. Onlarda bizim gibi yer,içer
evlenir,hastalanır sehv yapar ve uyurlar, ancak sadece gözleri uyur
kalpleri ise asla uyumazdı. İnsanların istemediği bazı eksiklikleri
Yüce Allah (cc) onlara vermezdi Örneğin: körlük,delilik,dış
görünüşte eksiklik vs...
Yüce Allah (cc) onlara, insanların inanıp şeriatlarına tabi olmaları
için bazı mucizeler vermiştir örneğin hayvanlarla ve ruhsuz
şeylerle konuşma ölüleri diriltme gibi?
Yüce Allah diğer peygamberlere ne vermişse bizim
peygamberimiz olan Hz. Muhammed (s.a.v.) e de daha fazlasını
vermiştir. Peygamberimiz (s.a.v.) Yüce Allah (cc)?ı kendi gözleriyle
görmüş ve Yüce Allah (cc) Peygamberimize şöyle buyurmuştur.

Ya Muhammed (s.a.v.) sen ne büyük ve ne güzel ahlak
üzerinesin? Peygamberlerin ilki Adem (a.s.) sonu Muhammed
(a.s.) dır ondan sonra Peygamber gelmemiştir ve gelmeyecektir.
Peygamberimizin gelmesiyle bütün Peygamberlerin şeriatı
sona ermiştir. Onun şeriat-i ğarraisi ise kıyamete kadar devam
edecektir.
TUHFETUL ALAIYYE 14
Kuranda zikredilen Peygamberlerin adlarını bilmek
gerekmektedir. İsimleri şunlardır, 1-Adem 2-İdris 3-Nuh 4-Hud
5-Salih 6-Lut 7-İbrahim 8-İsmail 9-İshak 10-Yakup 11-Yusuf
12-Şuayib 13-Harun 14-Musa 15-Davud 16-Sülayman 17-Eyüp
18-Zülküfil 19-Yunus 20-İlyas 21-Ellyasa 22-Zekeriya 23-Yahya
24-İsa 25-Muhammed (a.s.) yalnız diğer Peygamberlerin tek tek
isimlerini bilmek gerekmemektedir. Ancak bunların dışında da
Allah ın bir çok Peygamberleri olduğuna inanmak vaciptir.
Resul kimdir.? Yüce Allah (cc)?ın Peygamber olarak gönderdiği ve
ona öğrettiğini insanlara öğretmeye, hakkı söylemeye emrettiği
kişidir. Gaye; insanların başkalarının yerine kendi nefislerini
sorgulamalarıdır.
Nebi kimdir.? Yüce Allah (cc)?ın amel etmeleri için şeriâtı
öğrettiği tebliğ (öğretmekle) ile emrolunduğu veya olunmadığı
Peygamberlerdir. Yani : Her Resul Nebi?dir ama her Nebi Resul
olmayabilir 313 Resul, 124 bin Nebi olduğunu hadislerden
öğrenmekteyiz.
Ancak, kadınlardan Resul ve Nebi olmaz.
YÜCE ALLAHIN SAHİFE, KİTAB VE MELEKLERİ HAKKINDA
Yüce Allah 10 sahife Adem (a.s.)?a 10 İbrahim (a.s.)?a 30 İdris
(a.s.)?a 50 Şit (a.s.)?a toplam 100 sahife indirildiğine itikat etmek
vaciptir. Ve yine Yüce Allah (cc)?ın 4 büyük kitap belirlediği dört
Peygambere gönderdiğini bilmekte vaciptir. Tevrat Musa (a.s.)
İncil İsa (a.s.) Zebur Davud (a.s.) Kur?an ise Muhammed (a.s.) a
indirilmiştir. Kur?an-ı Kerim?in inmesiyle diğer sahife ve kitapların
hükmü ortadan kalkmıştır. Kur?an-ı kerimin hükmü daimdir. İsa
(a.s.) dahi indiğinde Kur?an-ı Kerim ile amel edecektir.
15
Yüce Allah?ın nurdan yaratılmış sayısız melekleri olduğuna
inanıp itikat etmek vaciptir. Onlar ne kadın nede erkektir onlar
yiyip içmezler görünmezler daima ibadetle meşgul olurlar
Yüce Allah?a itaatsizlik yapmadıklarına inanmak vaciptir.
Peygamberlere vahiy getiren melek Cebrail (as)?dır. Mikail (a.s.)
tabiat olayları ve insanların rızkıyla ilgilenen melektir. İsrafil (a.s.)
zamanı geldiğinde sura üfürecek olan melektir. Azrail (a.s.) bütün
canlıların ruhlarını kabzeden (alan) melektir.
Hayrı ve şerri yazan Rakip ve Atid melekleridir. Her ikisi de
insan baliğ olduktan sonra kişiyle beraberdir, kişiden ayrılmazlar
kişi öldükten sonrada kabrin üzerinde dururlar. İyi olan insana
kıyamete kadar duâ ederler. Kafir olana da kıyamete kadar lanet
okurlar.
Hayr yazan melek, şerri yazan melekten daha büyüktür. Birimiz
iyilik yaptığında bire on yazar, günah işlediğimizde ise iyilik
meleği kötülük yazan meleği altı saate kadar günah yazmasına
engel olur, tövbe edip hatalarından dolayı Allah?a sığınır ümidi ile.
Altı saate kadar tövbe etmezsek sinirlenerek ?Artık yaz Allah bizi
ondan kurtarsın? der Şer yazan Melek bir bir yazar. Ölüleri sorguya
çeken meleklere de Münker ve Nekir denir. Cennetin kapısını
bekleyen meleğin adı Rıdvan dır. Cehennemin kapısını bekleyen
meleğin adı Malik?tir. Yüce Allah (cc)?ın arşını kaldıran sekiz melek
vardır. Bütün bu söylediklerimiz meleklerin büyükleridir hepsine
inanmamız hepimizin üzerine vaciptir.
MUHAMMED (A.S.V.)I VASF ETME VE NESEBİ (SOYU)
HAKKINDA

Peygamberimiz (sav) kureyş kabilesinin haşimi kabilesindendir
ve Arap?tır. On ikinci Rabiul Evvel Pazartesi günü sabaha karşı
Mekke?de doğmuştur. Peygamberimizin doğduğu gece bü yük bir
gecedir. Kimilerine göre Kadir gecesinden de daha hayırlıdır. Her
TUHFETUL ALAIYYE 16
gece fecr(şafak)?den önce duâ makbuldur. Çünkü o saatlerde
Peygamberimiz (asv) dünyaya gelmiştir. Medine?de vefat etmiş, şu
an kabri oradadır. İsmi Abdullah oğlu Muhammed?dir. Abdullah?da
Abdulmuttalip?in oğlu o da Haşim o da Abdimenaf o da Kusey o
da Kilab o da Murre o da Kaab o da Luey o da Galip o da Fahr
o da Malik o da Nedre o da Kenan o da Huzeyme o da Müdrik
o da İlyas o da Mudar o da Nizar o da Maad ve O da Adnan?nın
oğludur. Annesi Vehep kızı Amine?dir. Vehep Abdimenaf?ın o da
Kilab?ın oğludur. Peyagamberimizin Anne ve Babasının soyu
Kilab dedesinde birleşir.
Peygamberimizin yüzü kırmızı beyazdır. Gözleri Siyah, Kaşları
uzun ve yuvarlak idi. Alnı geniş, kirpikleri uzundu, Boyu ne kısa ne
de uzundu, vücudunda hiç kusur(eksiklik) yoktu. Kırk yaşında Nebi
Kırküç yaşında Resul oldu. Yüce Allah (cc) Cin ve İnsanlara doğru
yolu göstermek için onu göndermiştir. O?nun ümmeti ümmetlerin
en iyisidir. Bütün mahlukatlar O?nu Peygamber olarak kabul
etmişlerdir. Hatta Melekler ve Peygamberler de onu Peygamber
olarak kendilerine kabul etmişlerdi. Melekler de onunla müşerref
olmaları için Yüce Allah (cc) bir gecede onu Mekke?den Kudüs?e
götürdü. Yüce Allah (cc) orada bütün Peygamberleri onun için
topladı. orada Peygamberimiz onların önünde Namaz kıldı.
oradan da Yüce Allah (cc) onu göklere oradan da Sidretul
Münteha?ya çıkardı, orada Peygamberimiz (sav) Yüce Allah (cc)?a
secdeye kapandı, daha sonra Peygamberimiz (sav) hakikatı tam
tanımamakla beraber, Yüce Allah (cc)?ın cemalini kendi gözleriyle
gördü, o zaman Elli vakit namaz, ona ve ümmetine farz kılındı,
Peygamberimiz (sav) Rabbine ricada bulundu, ta ki Elli farz
namazı, Beş farz namaza indirinceye kadar. Yüce Allah (cc) onu
o gecede Mekke?ye geri gönderdi. Peygamberimiz (sav) Resul
olduktan sonra On yıl Mekke?de kaldı, daha sonra Medine?ye
hicret etti. Orada da On yıl kaldıktan sonra Vefat etti.
Peygamberimizin çocukları sırasıyla şunlardır; 1-Kasım 2-Zeynep
3-Rukiye 4-Fatima 5-Ümmü Gülsüm 6- Abdullah 7-İbrahim.
İbrahim hariç hepsi Hatice Annemizdendir. O, Mariyetül Kıpti?den
17
idi. Peygamberimizin Hanımları Şunlardır; 1-Hatice 2-Zeynebe
3-Ümmül Mesakin 4-Aişe 5-Meymune 6-Cahş?ın kızı Zeynebe
7-Hafse 8-Cuveyre 9-Safiye 10-Remle 11-Hinde 12-Sude. Hatice,
Zeynebe ve Ümmül Mesakin hariç diğerleri Peygamberden
sonra vefat etmişler. Peygamberimizin ailesini söylediğimiz gibi
tanımak iyidir. Amcalarının adları; 1-Hars 2-Ebu Talip 3-Zübeyr
4-Hamza 5-Ebu Leheb 6-Ğaydakıl Mukavvem 7- Derrar 8-Abbas
9-Kasem AbdulKâbe 10-Hicl Halalarınının Adları; 1- Atiketül
Beyda 2-Bırre 3-Sefiyye 4-Erva Dayılarının Adları; 1-Esved
2-Umeyr 3-Abdyeğus. Teyzeleri iki tanedir; 1-Ferise 2-Faĥine.
Peygamber?in gelişi herkese faydalı olmuştur. Müslümanlara
ve hatta Kafirlere de Çünkü; Yüce Allah Peygamberi gönderdiği
günden itibaren onun sayesinde ve yüzü hürmetine Şedid azabı
(Büyük azabı) Mesĥi bizim üzerimizden kaldırmıştır. Yüce Allah
(cc) günah işlemiş Müslümanları onun için affeder ve yine Yüce
Allah (cc) bazı kafirlerin azabını onun ricası üzerine hafifletir.
İNSAN VE MELEKLERİN DERECELERİ
Mahlukatların en iyisi Peygamberimizdir (sav). Daha sonra
İbrahim (as) sonra Musa (as) sonra İsa (as) sonra Nuh (as) sonra
diğer Resuller ve sonra Peygamberlerdir. Peygamberlerden
sonra sırasıyla, Cebrail, Mikail, İsrafil, Azrail (as)?dır bunlardan
sonra diğer büyük meleklerdir. Daha sonra Evliyalar, sora Salih
Müslümanlar, sonra kalan Melekler, sonra kalan Müslümanlardır.
Bu şekilde itikat etmek, inanmak vaciptir. Ümmetlerin en iyisi
Peygamberimizin Ümmetidir. Ümmetin en iyileri sırasıyla şunlardır.
Ebubekir, Ömer, Osman ve Ali?dir. Daha sonra, 1-Abdullah oğlu
Talha 2-Avam?ın oğlu Zubeyr 3- Avfın oğlu Abdurrahman 4-
Ebuvakkasın oğlu Sâad 5- Zeydin oğlu Said 6-Cerrahın oğlu Amr.
Daha sora gelen Bedr?de savaşanlar sonra Uhud?ta savaşanlar
sonra Beyaturrıdvanda biat edenler, sonra diğer Sahabe?ler.
Sahabe kime denir? Sahabe Peygamberi görmüş ya da Peygamber
onu görmüş, Peygamber?e iman etmiş ve İman üzerine vefat
etmiş kişidir. Mertebe olarak Sahabelerden sonra Tabiinler
gelir, tabiinlerin büyüğü Veysel Karani?dir. Tabiin kimdir? Tabiin,
TUHFETUL ALAIYYE 18
Peygamberi görmemiş ancak Sahabeleri görüp Peygambere iman
eden ve iman üzerine vefat eden kişidir. Her Yüzyıl bir sonra ki
yüzyıldan daha hayırlıdır. Ebubekir, Ömer, Osman ve Ali dördü
de Peygamberin Halifesidir. Hazreti Ebubekir, 2 yıl 3 ay on gün
halifelik yapmış, Hazreti Ömer 10 yıl altı ay 8 gün halifelik yapmış,
hazreti Osman 11 yıl 11 ay 9 gün halifelik yapmış, Hazreti Ali ise 4
yıl dokuz ay 7 gün halifelik yapmıştır. Dünya kadınları Hurilerden
daha iyidir. Kadınların mertebece büyükleri sırasıyla şöyledir. 1-
Fatima 2- Annesi Hatice ve daha sonra Aişe Annemizdir. Hazreti
Hasan ve Hüseyin, Anneleri Fatima, Peygamberimizin Hanımları
Ebubekir, Ömer, Osman ve Ali?nin iyi olduklarına ve Cennete
gireceklerine inanmak gerekir. Ayrıca bütün bu söylediklerimize
inanmak gerekmektedir

armi
Sun 31 January 2010, 02:31 pm GMT +0200
EVLİYA VE İMAMLAR HAKKINDA
Yüce Allah (cc) ?nun Evliyalarının olduğunu ve kerametleri
olduğuna inanmak ve itikat etmek vaciptir. Keramet: Salih bir
insanın insanlara gösterdiği Harikul Ade (Acayip) şeylerdir. Bütün
imamların hak ve doğru olduklarına inanmak gerekir. Gerek her
dört Mezheb İmamaları 1- İdris?in oğlu Muhammed Eşşafii 2-
Sabit?in oğlu Numan El Hanefi 3- Ahmed El Hanbeli 4- Enesin
oğlu Malik gibi ve diğerleri. Mezhebleri korunmamış kişiler
Evre-i Süfyan ElSevri gibileri. Akaid imamları Ebul Hasan El
Aşari ve Ebul Mansur El Maturidi gibi. Tarikat imamları ise Şah-ı
Nakşebendi, Abdul Kadir-i Geylani ve diğer tarikatların büyükleri.
Bizler Akaidte Eşari?yi Mezheb te Şafii?yi ve Tarikatta (Tasavvuf)
Nakşebendi?yi takip etmekteyiz. Kim bu söylediklerimizin
arkasından gider ve takip ederse mutlaka kurtuluşa erer. Bunların
dışındaki kişilerin takip eden ise hüsranda dır. Ancak onlara Kafir
diyemeyiz, onlardan Küfürü gerektiren birşeyi görmediğimiz
müddetçe. Birbirleriyle savaşan Peygamberin sahabelerinden
söz etmemek lazım. Hz Ali (ra) ve Hz Muaviye (ra) gibi... Allah her
ikisinden de razı olsun. Çünkü her ikisi de Allah için doğruluk için
hak için birbiriyle savaştılar. Kendi istek ve arzuları için değil... Her
19
ikisine göre diğeri şeriâta aykırı davranıyor diye savaşıyordu. Her
ikisi için de günah yoktur.
ARŞ - KÜRSİ - LEVH - KALEM HAKKINDA
Arş, Kürsü, Levh ve Kalem?in olduğuna iman etmek, inanmak
vaciptir. Arş; Nurdan olup, büyük bir cisimdir. Dünya?da dört
melek onu kaldırmaktadır. Ahirette ise sekiz melek kaldırır. Kürsü;
Nurdan yaratılmış Arş?ın altında ama Arş?a yapışıktır. Arş?ın
ve Yedinci Göğün arasındaki mesafe 500 yıl?dır. Levh; Nurdan
yaratılmıştır, ne varsa içinde yazılıdır. Kalem; ise Nurdan bir cisim,
ne varsa hepsini Allah?ın emri ile Levh?de yazmıştır. Bilmesekte
Yüce Allah (cc) bunları bir hikmet için yaratmıştır. Yüce Alla (cc)
Arş?ı yapmış haşa keyf için değil, Kürsü?ye de oturmak için değil,
Levh ve Kalemi de yaratmış, haşa bir şeyler yazıp unutmamak için
değil, belki bütün bunlar birer hikmet için yaratılmıştır.
ECEL - RIZIK VE BAŞKA ŞEYLER HAKKINDA
İnsanın eceli ileri geri alınmayacağına inanmak vaciptir. Ancak
(muallak) dediğimiz, yani duaya, hayra, okumaya vs.. bağlı olan
ecel hariç. Yüce Allah (cc) herşeyin rızkını verir. Haram?dan bile
olsa... Kimse kimsenin rızkını yiyemez, ve kimse taat ve ibadetten
muaf değildir. Yüce Allah (cc) namaz kılmayı, oruç tutmayı benim
üzerimden kaldırdı diyen, yalan söylemiş olur. O?nu öldürmek,
yüz kafiri öldürmekten daha hayırlıdır. Dinimizde haram bilinen
birşeyi Helal eden veya Helalı Vacip?i inkar eden kişi Kafir olur.
Allah?tan ümidini kesen Allah?tan günahından ve Kabir azabından
korkmayan kişi Kafir olur. Çünkü kişi korku ve ümit içerisinde
olması gerekir. Yüce Allah (cc) her günahı affedebilir. Küfür ve
Kul hakkı hariç. Ancak hakkını yediği kişiyi razı etmek gerekir.
İçtenlik ve saf bir kalp ile Tövbe etmek büyük günahları affettirir.
Müslümanların iyileri ve tövbe etmiş günahkarları tövbelerini
bozmadan ölürlerse Yüce Allah (cc)?nun fazlu keremi ile Cennete
girecekler. Kendi amelleriyle değil... Asi (günahkar) bir insan tövbe
etmeden ölürse, Yüce Allah?a kalmış dilerse affeder, dilerse
TUHFETUL ALAIYYE 20
cezalandırır. Çünkü Kafir hiç Cehennem?den çıkmaz, ebedi olarak
cehennemdedir. Kur?an okuma, Sadaka ve Dua ölüye fayda verir.
Müslümanların, Kureyşi (seyyid) bir imamları (liderleri) olması
gerekmektedir.
ÖLÜM VE KABİR SORGUSU HAKKINDA
Ölüm?ün Hak olduğuna inanmak vaciptir. Ölüm kötüler için,
vücutta (bedende) cep açmak, kılıçla parçalamak, diri diri hayvanı
soymaktan daha zordur. Eğer ölülerden biri kalksaydı ve Ölüm?ün
şiddetinden haber verseydi, hiç kimse ne yer ne içer ve ne de
çalışırdı.
Ameli Salih olan ise Azrail ve onunla bulunan Melekler
kendilerini güzel bir şekilde ona gösterirler, Azrail ve beraberindeki
Meleklerin yüzü güneş gibi parlar, O?na Cennetten kefen, misk ve
reyhan getirirler. Ta ki Azrail O?nun ruhunu kolaylıkla alana kadar.
Azrail O?nun ruhuna şöyle seslenir ?Ey iyi ruh, iyi bedenden çık
Ebedi Cennete ve senden razı olan Rabbi?ne git? daha sonra onun
ruhunu misk ve reyhan?nın üzerine koyar, ipek?ten kefene sararlar.
Yeryüzünde iyilik ve ibadet yaptığı yerler ve gökyüzünden rızkı
indirilen yerde O?nunla beraber göğe çıkartılır. Ve bu yerler kırk
güne kadar onun üzerine ağlarlar. Ruhu; gökyüzündeki Meleklerin
O?nu karşıladığını görür ve derler ki ?Bu iyi ve münevver ruh kimin?
?Bu falan kişinin ruhudur? derler. Melekler o zaman ?iyi bedenin
iyi ruhu hoş geldin sana müjdeler olsun Yüce Allah (cc) senden
razıdır. Ebedi Cennet senin yerindir? Her göğün Melekleri aynı
şekilde onu karşılar ve aynı müjdeyi verirler. Taki ruh Yüce Allah
(cc)?nun Arşının yanına çıkıncaya kadar. Orada Ruh Yüce Allah
(cc)?a secde eder. Yüce Allah (cc) orada ateşten muafsın kağıdını
ona verir. Tekrar o ruhu bedenine geri gönderir.
Ameli iyi olmayanlar ise ; Azrail ve onun beraberindeki Melekler,
Kendilerini kötü bir şekle koyarlar yüzleri siyah, tüyleri diken
21
diken, ağızlarından kötü koku, ağız ve burunlarından ateş çıkar,
başları göklere değer, Azrail (as) ruhlarını bu şekilde alır. Çivili
bir çubuk misali bir insanın karnına koyarak, her bir çiviye bir
damar sarıp güçlü ve kuvvetli bir insanın çekmesi gibi... Azrail
(as) seslenir ?Ey kötü bedendeki kötü nefis çık sana müjdeler
olsun, Yüce Allah (cc) senden kızgın ve cehennem senin yerin.
Ruh?u göğe çıkarılmak istendiğinde birinci göğe kadar Melekler
bu sözü tekrarlarlar. O göğün Melekleri onun ruhunun geçmesine
izin vermezler, ?Bu kötü ve kokmuş nefis kimindir? diye sorarlar.
?Falanındır? derler. Onlarda ?Hoş gelmedin, O?nu çabuk bedenine
geri götürün? derler. O?nun Ruh?unu göklere çıkarmadan, geri
gönderirler.
Kafirler ise; İnsan onlardan söz etmek bile istemez, Allah
muhafaza. Ölünün Ruhu bedeninden çıktığı zaman gökyüzünden
üç sefer onun arkasından şöyle seslenir ?Ey Adem oğlu sen mi
Dünyayı bıraktın yoksa O mu seni bıraktı, Sen mi Dünyayı öldürdün
yoksa O mu seni öldürdü? Onu kapıdan çıkartıp, yıkama yerine
konduğunda dört ses arkasından şöyle der 1- Ey Adem oğlu
senin o sağlam vücudun nerede, niye şimdi zayıf düşmüş. 2- Ey
Adem oğlu hani o senin konuşkan dilin, şimdi seni dilsiz bırakmış
3- Ey Adem oğlu duyan kulağın, şimdi duymaz olmuş 4- Ey Adem
oğlu seni yalnız bırakan arkadaşların nerede?... Onu kefene
sardıklarında, arkasından yine üç ses 1- Ey Adem oğlu Yüce Allah
(cc) senden razı ise güzellik seni bekler. 2- Allah senden razı değilse
ceza seni bekler. 3- Ey Adem oğlu bu uzun bir yolculuktur. Artık
evine geri dönemezsin. Onu tabuta koyduklarında ise arkasından
üç sefer şöyle seslenirler. ?Ey Adem oğlu Allah?ın emrini yerine
getirmişsen, iyilik ve güzellikler senindir. Ey Adem oğlu eğer
tövbeli isen iyilik ve güzellikler senindir? O?nun üzerine namaz
kıldıklarında yine arkasından bir ses ?Ey Adem oğlu şimdi ameline
göre ceza ve mükafatı göreceksin? denilecektir. Ölüyü defin için
götürdüklerinde iki üç adımda bir ölü seslenir. ?Ey akrabalarım ve
komşularım, Dünya beni aldattığı gibi sizi de aldatmasın, Çünkü
topladığım mal Akrabalara kaldı. Yüce Allah (cc) O malın hesabını
ise benden soracaktır. İyi olursa Evinden Kabre kadar Melekler
TUHFETUL ALAIYYE 22
onun için saf olurlar. Her ölüyü kabre koyduklarında Eğer Ameli
salih ise onun kabri ?hoş geldin vallahi sen üstümde yürürken
de seni seviyordum, şimdi ise içimdesin göreceksin sana nasıl
ikramda bulunacağım ve içimde nasıl güzel zaman geçireceksin.
Ameli olmayan ise kabri ona hoşgelmedin, vallah sen daha
üstümde yürürken seni sevmezdim, şimdi içimdesin göreceksin
senin başına neler getirecem. O?nun etrafındaki ölüler ?bu insan
bizden nasıl akıl almadı? Sonra onun üzerine toprakla kapatılır
daha sonra Yüce Allah (cc) Münker ve Nekir?i onun yanına
gönderir. Gözleri şemşek gibi parlar, Sesleri bulutların sesi gibi,
Ağızlarından ateş püskürür, Kendi kıllarına basıyorlar, başları
göğe değiyor, her birinin elinde bir balyoz, bütün dünyadakiler
bir olsa o balyozları yerden kımıldatamazlar. Yüce Allah (cc) O
ölünün ruhunu bedenine geri bırakır, Cevap verecek kadar...
Melekler Arapça, Süryanice veya Ölünün diliyle sorar. ?Rabbin
Kim?, Dinin nedir? Size gönderilen adamın hakkında ne diyorsun??
Ameli iyi ve salih olanlar ?Rabbim Allah, Dinim İslam, bize
gönderilen Hz. Muhammed (asv) Peygamberimdir.? der. Ameli
iyi ve salih olmayanlar ise şaşırırlar, bilmiyorum der, o zaman
Melekler de O?na balyozlarla vurur. Sonra Yüce Allah (cc) Ameli
salih olanın kabrini kolaylıkla onun üzerine kapatır, ve o kişinin
kabrini Elli metre uzun ve geniş yapar, Cennet pencerelerinden bir
pencere kabrinde açılır. Cennet halıları altına serilir, O?na Cennet
elbisesi giydirilir. Yüce Allah (cc) ona kabrinde bir kandil (fener)
yakar. Salih Amelini sevdiği dostlarının şekline koyar. O?nun
yanına gönderir. Sabır etmesi ve O?na binip kıyamete gelmesi
için. Ameli kötü olan Kafir ve Asi?ler ise Yüce Allah (cc) O?nun
kabrini öyle kapatır ve daraltır ki kaburga kemiklerini birbirine
geçirinceye kadar. Kabrinde Cehennem pencerelerinden bir
pencere açar, Ateş ve közler kabrinden yükselir. Allah muhafaza
amelini kötü bir şekle koyar, kötü koku ve buhar ondan çıkar.
O?na azab vermesi için. Ve o amel kıyamete kadar, sahibine biner.
Yılan ve akrepler O?nun bedenine bırakılır. Bunlar toprak yılanı
ve akrepleri değil, Ancak kötü amelden olan yılan ve akreplerdir.
23
Herkes kabir sualinden sorulur. Hatta yanan, denizde boğulup
kalan ve hayvanların yediği kişi bile kabir sualinden sorulacaktır.
Ancak Peygamberler, Sıddıklar, Allah?a kalplerini bağlayanlar,
Mülk süresinin sevabını duyan, duyduğu günden itibaren her gece
okuyan, ölüm hastalığında ihlası okuyan, Taun (veba) hastalığıyla
ölen veya onunla ölmemiş bu hastalığa sabır etmiş, cuma ve
cuma gecesi vefat eden, küçük yaşta deli olan ve o delilik üzerine
ölen ve ebleh (saf ve iyi huylu) olanlar hariç. Bütün bunlar kabir
sualinden sorulmayan kişilerdir.
Kabir azabı iki çeşittir. Biri; kıyamete kadar kalkmaz, Kafir ve
bazı Asiler gibi. İkincisi; Bu azab kalkar, Duâ ve Kuran sebebi ile
örneğin; günahı azdır veya günahları büyüktür ama Yüce Allah (cc)
ikramda bulunarak günahlarını affetmiş. Kabir azabı konusunda
şüpheye girmemek gerekir. Nasıl ki yanında ki bir insan sevinip ya
da sıkıldığında sana hissettirmiyor ise Yüce Allah (cc) ?da büyük
bir ilah tır. Aynısını bir Ölüye uygulayabilir. Kabir?i açtığında hiç bir
şeyde hissetmezsin.
KIYAMET ALAMETLERİ HAKKINDA

Dünya?nın bozulmasından sonra, kıyametin kopacağına
inanmak vaciptir. Ne zaman kopacağını da Yüce Allah?tan
başka kimse bilemez. Kıyamet; Son kez Sur?un üfürülmesinden
Cennete girinceye kadar ki zamandır. Kıyamet?in alametleri
çoktur. alametleri ise şunlardır; Zina?nın çoğalması, İçki?nin çok
tüketilmesi, Faiz?in yenmesi, Zekatın verilmemesi ve daha başka
günahlar. Büyük alamet ve işaretleri ise şunlardır; 1- Yeryüzünün
doğuda, batıda ve arap yarımadasında batması, yani çok
felaketlerin olması. 2- Mehdi?nin kalkması Mehdi Peygamberimizin
kızı Fatıma?nın soyundan olup, şekli arap şeklidir. yüzünün sağ
tarafında büyük bir Ben vardır. Adı Peygamberin adı gibidir. Ahir
Zamanda çıkıp yeryüzünü Adaletle doldurur. Öyle ki deve ve aslan
yan yana yürür. Kurt ve koyun yan yana otlar. Çocuklar yılanlarla
oynar. 3- Deccal?in çıkması; ona ve tabilerine Allah?ın laneti olsun.
Deccal şeytana tapanlardan biridir. Sağ gözü düzdür Yani; yüzün
TUHFETUL ALAIYYE 24
sağ tarafında gözün yeri bile yoktur. Doğu?dan çıkar, Acayip
şeyler insanlara gösterir. İnsanları yoldan çıkartmak için bulutlara
yağmur yağdırın diyor ve yağmur yağıyor. Tepelere yemek olun
diyor, yemek oluveriyor. Hastaları iyileştiriyor, ölüleri diriltiyor.
Kısacası ilahlık iddia ediyor. O?na itaat eden Kafir?dir. 4- İsa (as)?ın
göklerden inmesi. İsa (as) Mehdi ve Deccal?in savaştığı bir zamanda
sabah namazı vaktinde kuzeyde bulunan Şam minaresinin üstüne
Meleklerin kanatları üzerinde iniyor. Peygamberimiz (sav)?in
hürmeti için Mehdi?yi sabah namazında kendine imam kılıyor.
Daha sonra haber gelir, Deccal Kudüslüleri muhasara (kuşatma)
altına almış. İsa ve Mehdi (as) onların yardımına giderler. Deccal
İsa (as) gördüğünde onun korkusundan tirtir titremektedir. ve
kaçmaya başlar. İsa ve Mehdi (as) Lüdde adında bir köyde onu
yakalarlar, İsa (as) bir vuruşta onu Cehenneme yolluyor. Deccal?in
bütün bu davası 40 gün sürmektedir. Ama onun bir günü bir sene
gibi bir günü de bir ay gibi bir günü de bir hafta kadardır. diğer
günleri de normal günler gibidir. Bu uzun günlerde namaz eski
günlere göre hesaplanacak.
Deccal?in öldürülmesinden sonra İsa (as) evlenir ve onun iki
erkek çocuğu olur, önce Mehdi (as) vefat eder, İsa (as) onu
Kudüs?te defn eder. daha sonra İsa (as) vefat ediyor. Müslümanlar
O?nu Peygamberimiz (asv)?ın yanına defn ediyorlar. 5- Yecüc ve
Mecüc?ün Zülkarneyn kötülüklerinden dolayı kapattığı seddi
(duvar) aşıp çıkmaları. Yecüc ve Mecüc Adem (as)?ın oğullarından
dır. her gün önlerinde örülmüş seddi (duvarı) inceltinceye kadar
çalışır, daha sonra yorulup bırakırlar. Ertesi gün gelirler gelip
görürler ki Yüce Allah (cc) eskisi gibi yapmış. Ne zaman Yüce Allah
(cc) çıkmalarını isterse ancak o zaman çıkabilirler. Çıktıklarında
ne kadar su varsa hepsini tüketirler, Yüce Allah (cc) Hz. İsa (as)
onlardan korumak için Tur dağına çıkmasını emreder. Hz İsa ve
arkadaşları Tur dağına çıkarlar. Yecüc ve Mecüc onları orada
kuşatırlar, o zaman Hz İsa ve arkadaşları Yüce Allah (cc)?dan dua
ve Niyazda bulunurlar, Yüce Allah (cc)?da deve ve koyunlara giren
bir çeşit kurdu onların üzerine yağdırır ve hepsi orada ölür.
25
Hz İsa (as) ve arkadaşları oradan kurtulurlar, ama orayı
kötü koku ve buhar sarmıştır. Leşsiz bir ayak yeri bile yoktur.
Yüce Allah (cc) Hz İsa ve Arkadaşları için bir kartal gönderir, o
leşleri Yüce Allah (cc)?nun ona emr ettiği yere atar. 6- Dabbetül
Arz?ın çıkması; Dabbetül arz kimsenin ondan kurtulmadığı bir
hayvandır. Müslümanlara yetişir ve alınlarına Mü?min yazar,
Yüzleri anında bembeyaz olur çıkar. Kafirlerin alnında Kafir yazar,
anında yüzleri simsiyah olur. Sesleniyor; İslam dininin dışındaki
dinler batıldır diyor. 7- Hz İsa (as) ?ın vefatından sonra güneşin
batıdan doğmasıdır. işte o zaman tövbe kapısı kapanıyor. Artık
tövbe kabul olunmuyor. 8- Kafirlerin ağız ve burunlarından çıkan
ve tüm dünyayı kaplayan dumandır. Müslümanlarda da hafif bir
grip meydana gelir. Bu duman kırk güne kadar devam eder. 9-
Habeşilerin eliyle Kabe?nin yıkılması. 10- Kuran, bütün dini ilimler
ve hatta insanların göğsünden ilimlerin kaldırılması. 11- Bütün
yeryüzündekilerin kafir olması. 12?Mahlukatları mahşere sevk
eden âdn denilen yerde çıkan ateştir.
HAŞIR - NEŞİR VE BAŞKA ŞEYLER HAKKINDA

İsrafil?in Ahir zamanda sura üfüreceğine inanmak vaciptir. O
zaman ne kadar canlı varsa helak olur. Ancak Yüce Allah (cc) arş,
kürsü, levh, kalem, cennet ve cehennem içindekiler ve önceden
ölen mahlukatları hariçtir.
Sur, yeryüzü ve gökyüzü kadar büyüktür nurdan bir şeydir. Sur?da
bütün mahlukatların ruhları adedince delik vardır. Daha sonra
Yüce Allah (cc) meni şeklinde bir yağmur yağdırır. Bütün alem Ot
gibi yeşerir. İsrafil bir kez daha sura üfürür, bütün ervahlar (ruhlar)
gelip surdaki yerlerlerini alır. Oradan her ruh kendi bedenine girer.
Bütün alem kalkar. Yüce Allah (cc) hepsini Şam topraklarında
toplar. Kafirler yüzüstü sürünürler. Müslümanlar ise kimi binek
ile kimi yürüyerek gelirler. Yüce Allah (cc) iyiliğin ve kötülüğün
hesabını herkesle görür. Peygamber (a.s.v.)?ın hatırına affedilenler
TUHFETUL ALAIYYE 26
hariç. Herkesin ceza ve mükafatı ameline göre verilir. Herkesin
hakkını hak sahibine verir. Hatta hayvanların haklarını dahi hak
sahibine verir. Fakat daha sonra hayvanlar fani olurlar. O zaman
kafirler keşke bizlerde bu hayvanlar gibi fani olsaydık derler.
Yüce Allah (cc) mahlukatlarla perdesiz ve tercümansız hesap
görür. Kimse ayıplarını görmemesi için Yüce Allah (cc) ilk önce
Peygamber (a.s.)?ın ümmetiyle hesap görür. Daha sonra Yüce
Allah (cc) bir rüzgar kaldırır, herkesin defterini o rüzgar vasıtasıyla
kişilerin boyunlarına geçirilir. Melekler daha sonra boyunlarından
çıkartıp Müslümanların Sağ eline defterini verir. Ameli iyi
olanlarınn defteri amellerine göre parlar. Ameli kötü olanın ise
defteri ameline göre siyahlaşır. Kafirlerin defterleri ise arkadan
ellerine verilir. Çünkü elleri arkadan bağlı, herkes defterini okur.
Okuma bittikten sonra ameli iyi olan yüzünde defterleri gibi parlar
beyazlaşır. Ameli kötü olanlar ise defterleri gibi yüzleri de siyah
olur. daha sonra Yüce Allah hayr defterini mizanın sağ kefesine,
Günahlarını ise sol kefesine koyar. Hayrı ağır gelen kişi cennete
hafif gelen kişi ise Cehenneme girer. Ancak Yüce Allah (cc)?ın
affettikleri hariç onlar cennete girerler.
Yüce Allah sırat köprüsünü Cehennemin üzerine kuracaktır ve
herkesin bu köprünün üstünden geçmesini emreder.
Sırat Köprüsü: Kıldan ince ve kılıçtan daha keskindir. Tırmanma
mesafesi yüzyıl, düzlük mesafesi ise yüzyıl, iniş mesafesi de
yüzyıldır. Kafir ve günahkarlar sırat köprüsünde emekliyerek
yüzüstü cehenneme düşerler. İyi olan şahıslar ise her biri kendi
ameline göre sırat köprüsünü geçer. Kimileri gözünü kapayıncaya
kadar sırat köprüsünü geçerler. Kimileri şimşek hızı hesabı gibi
geçerler, kimileri At?lı gibi geçer ve kimileri de yayan, yavaş
yavaş geçer. Yüce Allah (cc) insanların amellerine göre köprüyü
genişletir.
27
ŞEFAAT HAKKINDA

Peygamberimiz (a.s.v.)?ın ve başkalarının da şefaat
edeceklerine itikad etmek inanmak vaciptir. İlk şefaat edecek
olan Peygamberimiz (s.a.v.)?dir. Çünkü ilk kullar kabirlerinden
kalktıklarında sarhoş gibi olurlar. Yetmiş yıl gibi bir zaman böyle
sarhoş halde kalırlar. Yüce Allah (cc) onları sormaz, her biri ile, bir
melek onları mahşerde toplar.
Güneş tam tepelerinde sıcaklıktan beyinleri kaynar. Hadsiz ve
hesapsız bir zorluk vardır. kimileri topuklarına kadar terin içinde,
kimileri dizlerine kadar, kimileri koltuk altlarına kadar, kimileri
boyunlarına kadar, kimileri de terin içinde kaybolurlar. kimiler
ise hiç bir şey hissetmezler ve kimileri ise arşın gölgesinde
beklerler. Alem öyle bir zor hale girer ki o halden kurtulmak için
Cehennem?e bile razı olurlar. Kalkıp Adem (as)?a gidip yalvarırlar
?sen bizim Babamızsın bizi bu halden kurtar bize şefaat et? Hz.
Adem (as) onlara ?yüce Allah bugün çok kızgın hiç bir zaman böyle
kızgın olmamıştır dünyada onun emrini kırdım bugün şefaate
gücüm yok. bugün kendi nefsime ağlıyorum siz Nuh (as)?a gidip
belki size şefaat eder? der. Nuh (as)?a giderler oda onlara aynı
sözleri söyleyip, İbrahim (as)?a gönderir. O da onlara aynı şeyleri
söyleyip onları Musa (as)?a gönderir O da aynı şeyleri söyleyip
onları İsa (as)?a gönderir oda insanları aynı sözleri söyleyip onları
Peygamberimiz (a.s.v)?a gönderir.
Peygamberimize gittiklerinde bakarlar ki Peygamberimiz yüksek
bir minberin üzerinde yüzü güneş gibi parlar. Onun minberinin
yanında durarak şöyle seslenirler ? Ey bütün peygamberlerin
büyüğü Ey Allah?ın sevgili peygamberi bu azabın içinde öldük
kötü bir haldeyiz sizden ricamız bize şefaat etmen ve bizi
bu halden kurtarman. Yüce Allah bizden cennetlik olanları
Cennet?e Cehennemlik olanları da cehenneme göndersin. Ey
Allah?ın Peygamberi senin şanın yüce Allah?ın yanında yücedir.
Yüce Allah sizi Alemlere rahmet olarak gönderdi? . Bu şekilde
TUHFETUL ALAIYYE 28
seslendiklerinde Peygamber (asv) gözyaşı dökerek ?o zaman ben
bugün şefaat için varım, ben bugün şefaat için varım? şeklinde
nida ederek. Yüce Allah (cc)?a secde eder. Yüce Allah?ı öyle bir
medh ile medh ediyor ki o zamana kadar hiç kimsenin edemediği
şekilde ve ardından şefaatları için ricada bulunuyor. Yüce Allah
(cc) ?Ey Muhammed başını kaldır ne istersen veririm? Peygamber
(asv) başını kaldırır ve ardından yüce Allah?a hamd ve şükür
eder ve sonra ? Ey rabbim Alem helak oldu onların hesabını gör?
Yüce Allah Peygamberimiz?in hatırı için insanlarla hesaplaşır.
Peygamber (asv)?ın ilk şefaati bu şekilde olmaktadır. Eğer biri
dese ki neden Yüce Allah (cc) önceden Peygamber (asv)?a gitmeyi
kalplerine koymadı? Cevaben deriz ki Peygamber (a.s.v)?in
büyüklüğünü tüm insanlara göstermek içindir.
Peygamberimiz?in şefaatinden bir tanesi de bazılarını hesapsız
Cennete koymasıdır. bir diğeri ise ateşe müstehak olanların
ateşe girmelerine razı olmamasıdır. Bir diğeri ise Cennet ehlinden
olanların bazılarının rütbelerini derecelerini yükseltmesidir. Bir
diğeri ise Ebedi Cehennemde olanların azaplarını hafifletmesidir.
Bir diğeri ise bazılarını Cehennem?den çıkarmasıdır.
Bütün Enbiyalar (Peygamberler), Melekler ve Evliyalar
Peygamberimiz?den sonra kendi büyüklüklerine göre Günahkarlara
şefaat edeceklerdir.
PEYGAMBER (A.S.V.) HAVUZU HAKKINDA
Peygamber (a.s.v)?ın havuzu oludğuna inanmak vaciptir.
Peygamber (asv)?in havuzu dört köşedir, yaya olarak bir ay
mesafesinde uzun ve geniştir. Suyu kardan beyaz baldan tatlıdır,
kokusu miskten daha güzel etrafında yıldızlardan daha fazla
altın ve gümüşten vazo ve bardaklar vardır. Peygamber (asv)?ın
ümmetinden olan onun şeriatiyle amel etmiş ve iyi akideye
sahip olanlar kabir?den kalktıktan sonra Peygamber (as.v)?ın
29
havuzundan su içerler, susamış olanlar susuzluklarını giderir,
susamamış olanlar ise keyif ve lezzeti için içerler. Müslümanların
çocukları öldüklerinde Anne ve Babaları sabır etmişler ise ipekten
elbiseler giymiş halde ellerinde Gümüş?ten bir ibrik ve Altın?dan
bardaklar ile havuzun etrafında Anne ve Babalarına su ikram
ederler.

armi
Sun 31 January 2010, 02:35 pm GMT +0200
CEHENNEM HAKKINDA
Cehennem?in var olduğunu ve dünyanın yedi tabakası altında
olduğuna inanmak ve itikad etmek vacibitir. Cehhenm ateşi bin
yıl yakılmış beyaz olmuş, bin yıl yakılmış kırmızı olmuş, bin yıl
daha yakılarak siyah hale gelmiştir. Şu an Cehennem?in ateşi
simsiyahtır. Dünya ateşi Ya Rabbi Cehennem ateşinden sana
sığınırım der.
İğne deliği kadar Cehennem?de bir delik açılsa Dünya baştan sona
kadar yanar. Eğer Cehennemdeki birinin elbisesi yer ve gökyüzü
arasında asılırsa koku ve sıcaklığından bütün mahlukatlar ölür.
Eğer onunla insanların bağlandığı yetmişbeş santimlik bir zincir
bir Dağ?ın üzerine konsa O Dağ yedi tabakaya kadar erir. Eğer
Dünya?nın bir ucunda Cehennem ateşiyle yakılsa dünyanın diğer
ucundaki şahıs?da yanacaktır. Yüce Allah cc) Cehennemdekilerin
vücudunu hadsiz hesapsız büyütür. Hatta Ateş onlarda daha fazla
hükmetsin diye, Anne ve Babalarının kalbini kıran kişilerin butları
ve Kafir kişilerin dişleri Uhud dağı kadar büyür. . Vücutlarında öyle
bir kaşınma meydana gelir ki; o kaşınmayla kendi kemikleri ortaya
çıkar. Yedikleri zakkumdur.
Not: Zakkum bu dünyadaki bildiğimiz zakkum değildir. Eğer
bu zakkumdan birazı dünyaya gelse idi kimse ondan dolayı ne
yiyebilir ne de içebilirdi. içtikleri ise akan iltihap kan ve hamim
olurdu.
TUHFETUL ALAIYYE 30
Hamim ise son derece ısıtılmış su demektir. Karınlarına hamim
(ısıtılmış su) girdiğinde sıcaklıktan iç organları paramparça olur.
Buhar ve kötü kokularına ise kimse dayanamaz.
Cehennem yılanlarının ağızları dünyadaki vadiler gibidir.
Akrepleri ise katır büyüklüğündedir. Soktuklarında vücutlarındaki
etler dökülür. Bin seneye kadar ağrı çekerler. Cehennim?in yaktığı
kişiyi Yüce Allah (cc) tekrar onu eskisi gibi diriltir. En az azabı olan
kişiye Yüce Allah (cc) ateşten bir ayakkabı giydirir. Sıcaklıktan
beyni kaynar, bağırsakları dışarı çıkar. Cehennim?in üst üste yedi
kapısı vardır. Her bir kapı bir kata aittir. Her kapının arasındaki
mesafe yetmiş yıla eştir. Her kat bir üstteki kattan yetmiş derece
daha sıcaktır.
Peygamberin (asv) ümmetinden olan bazı günahkarları Yüce
Allah (cc) Peygamber efendimiz?den habersiz Cehenneme koyar.
Melekler ilk onları cehenneme götürdüklerinde cehennimin
kapı bekçisi olan Malik onları getiren meleklere gelenlerin kim
olduklarını sorar. ?Kim bunlar elleri şeytanların ellerine bağlı
yüzleri simsiyah daha böylelerini cehennemde görmedik.? Onları
getiren melekler ?biz bilmiyoruz Yüce Allah bize emretti bizde
onları getirdik.? Bu sefer Malik gelenlere sorar ?Ey günahkarlar
siz kimsiniz ?onlarda Peygamberin şerefi için söyleyemiyorlar
Peygamber (asv)?in ümmetinden olduklarını şöyle cevap veriyorlar
?Biz üzerlerine Kur?an indirilenlerdeniz? Onları Cehennem?in
kapısına götürdüklerinde onlarda zebanileri gördüklerinde ?Ey
malik bize biraz müsade et kendi halimize ağlayalım. sonra
bizleri cehenneme koy.? Malik onlara izin veriyor gözyaşı yerine
kan çıkıncaya kadar ağlıyorlar ve Malik onlara şöyle sesleniyor
?Eğer bu ağlamayı dünyada yapsaydınız Yüce Allah (cc) sizleri
cezalandırmazdı? Malik zebanilere emrediyor atın bunları
Cehenneme onları cehenneme attıklarında her biri ?La ilahe illa
allah? diyor Ateş onlardan uzaklaşıyor Malik ateşe tut onları
31
diyor fakat Ateş ben onları nasıl yakayım ?La ilahe illa allah?
diyorlar. Malik, Yüce Allah (cc) onların yakılmasını emretmiştir
diye söyleyince Ateş hemen onları sarıyor. Kimileri topuklarına
kadar ateşe girerler kimileri dizlerine kadar kimileri göbeklerine
kimileri ise boyunlarına kadar. Ateş yüzlerine yaklaştığında
Malik ateşe sesleniyor yüzlerini yakma çünkü Allah için secde
etmişlerdir. Kalplerini de yakma çünkü o kalpleri Ramazan
ayında oruçluyken Allah için susamıştır. der. Günahkarlar o
şekilde cehennemde kalırlar. Ta ki Yüce Allah (cc) Cebrail?e git
Peygamberin ümmetinden olanların haline bak nasıllar. Cebrail
gidip bakar ki közlerin içinde kötü haldedirler. Cebrailin azap meleği
olmadığını bilirler ve onu Malikten sorarlar. Malik bu her zaman
Muhammed (sav)?in yanına giden Cebrail?dir. Muhammed ismini
duyduklarında gözyaşlarına boğulurlar. Cebrail?e seslenirler;
?Peygamberimize selam söyle bizim halimizi ona anlat helak
olduğumuzu ona söyle? Cebrail Yüce Allah?a döndüğünde Yüce
Allah (cc) Cebrail?e soruyor; ?Nasıllardı? Cebrail; ?Ya Rabbi çok
kötü haldeydiler? Yüce Allah (cc) ?senden birşey istediler mi? ?
Cebrail ?Ey Rabbim bana Muhammed?e selam söyle halimizi ona
bildir? Yüce Allah (cc) Cebrail?e ?git Muhammed?e haber ver? der.
Cebrail, Peygamber (asv)?a gittiğinde Peygamberimizi iki parçalı
dörtbin kapılı beyaz mücevherden bir çadırda bulur. Ey Allah?ın
resulu ümmetin sana selam söylüyor ve diyorlar ki biz kötü bir
haldeyiz, Cehennem?de helak olduk. Peygamberimiz (sav) Arşın
yanına gider. Allah?a secde eder. Yüce Allah efendimize seslenir:
?Ey habibim kaldır başını ne istersen veririm? Efendimiz ?Ya Rabbi
Cehenneme koyduğun ümmetimi benim için affet? der. Yüce
Allah (cc) ?git onları çıkart, senin için onları affettim? Peygamber
(sav) onların yanlarına gittiğinde ?Ey Muhammed ateşte yandık?
derler. Peygamberimiz (sav) onları cehennem?den çıkarır. Ancak
yanmış kömür gibi bir vaziyette çıkarır onları. Peygamberimiz
onları hayat nehrine götürür ve yıkar, ardından yüzleri güneş gibi
parlar vaziyete bürünürler. Gözleri sürmeli her biri birer genç olup
çıkarlar ve daha sonra Eefendimiz onları Cennete koyar.
TUHFETUL ALAIYYE 32
CENNET HAKKINDA

Cennetin var olduğunu ve şu an yedinci gökte olduğuna inanmak
vacibtir. Cennetin evleri Gümüş Altın ve mücevherattandır. evlerinin
çamuru misk toprağı zaferan çakılları zümrüt ve yakuttandır.
Elbiseleri hiç eskimez, Cennete girenlerin gözleri sürmeli olur,
yüzlerinde ve vücutlarında hiç kıl olmaz boyları 52 m olur. yetmiş
çeşit elbise ve de altın ve gümüş çeşitleri giyerler her bir saatte
yetmiş renge girerler. Cennetin kadın ve erkekleri kendilerini
birbirlerinin yüzlerinden göğüslerinden ve bacaklarından görürler.
Eğer cennet hurilerinden birisinin eli dünyaya gelirse yeryüzü ve
gökyüzünün arası onun ışığından parlar. Cennetteki her birine Yüce
Allah (cc) yüz kişilik yeme içme ve şehvet gücünü verir. Yemekleri
ter olup akar, o terin kokusu vücutlarda misk gibi kokar. Taharet
balgam gibi kötü şeyler onlar için söz konusu değildir. Yanlarından
Bal, süt, şarap ve su nehirleri akar herbirine 72 huri verilir hepside
bakiredir. Güneşten daha güzel ve parlaktır, bacaklarındaki ilik
bile güzellikelerinden dolayı görünür.
Cennette en az pay alan kişi evleri bahçeleri mülkü bin yıl
mesafeliktir. Evleri yetmişbeş bin metre yüksek olur üç yüz
hizmetçisi vardır. üçyüz çeşit yemek onun için getirirler. Cennet
ehli eğer canı meyve isterse Ağaçların dalları onların yanına gelir
ve dilediğini yerler Canları yemek isterse anında sofra önlerine
gelir. Cennetteki üzümün taneleri büyük karpuzdan daha büyüktür.
İçindeki ağaçların dalları altın gümüş, yakut ve mücevherattandır.
İçindeki bazı hurileri yüce Allah miskianber kafur zaferan ve hayat
suyundan yaratmıştır. Diğer huriler bile onlara aşık olur her birinin
göğsünün üzerinde şöyle yazılmıştır. Kim bizim gibilere sahip
olmak isterse Yüce Allah (cc)?ın tâat ve ibadetini yapsın.
Cennetteki tahtlar altından ve 5400 m yüksekliktedir. Yakut
ve mücevheratla süslenmiştir. Tahtın üstünde olan kişiden
her taraf görünür. Yüce Allah (cc) onları tahta çıkartmak ya da
indirmek istediğinde taht onlar için iner ve yükselir. Cennet
33
ehlinin başlarındaki tac yeryüzü ve gökyüzü arası kadar aydınlık
verir. Kısacası Cennette öyle şeyler vardır ki gözlerin görmediği
kulakların işitmediği ve de kalplerin tasavvur edemeyeceği yani
vasf (tarif) edemeyeceği güzellikler vardır.
Cennet ehli cennete girdiğinde Yüce Allah (cc) onlara sorar bir
şey ister misiniz? Onlar da şöyle cevap verirler; ?Ey Rabbimiz
bizi Cehennem?den kurtardın Cennetine Koydun ve yüzümüzü
ak çıkardın bundan sonra bize ne vereceksin? İşte O zaman Yüce
Allah (cc) kendiyle aralarındaki perdeyi kaldırır kendini onlara
gösterir. Cennetteki bütün lezzetler Yüce Allah (cc)?ın görünmesi
gibi hoş ve güzel değildir. Her Cuma günü Yüce Allah (cc) kendini
Cennettekilere gösterir. Büyükler ise Yani Peygamberler,
Sıddıklar ve Evliyalar günde iki defa Yüce Allah?ı görürler Ancak
Yüce Allah?ın nasıl olduğunu kimse bilmez.
ÖLÜ - SAĞ VE DİĞER ŞEYLER HAKKINDA
İnsan öldükten sonra akrabalarının ne yaptığını bildiğni bilmek
gerekmektedir. Eğer ölenin akrabaları şeriatsızlık içine girerler
ise çok sıkıntıya girerler. Mesela: Öldükten sonra bağırıp, kendini
dömesi, ağıtlar yakması bu tür şeyler ölüyü son derece rahatsız
eder. İyi insan öldüğünde ondan önceki ölülerin ruhları onun
yanına gelirler ondan akrabalarını komşularını sorarlar hatta
kendi evindeki kediyi bile sorar. Ölen kişinin akrabalarınınn ruhları
onun yanına gelip bir birleriyle hasret giderirler. Ölüler bile
birbirlerini ziyaret ederler. Biz ne yaparsak melekler, Peygamber
(sav)?ı ve ölülerimizi hebardar ederler. Eğer yaptığımız ameller
iyi ise çok sevinirler eğer kötü amel ve günah ise bu onları son
derece üzer ve kızgınlık hali alır. Kötü insan ölümü sevmediği gibi
Gökyüzüde iyi insanın ölümüne ağladığı gibi kötü insanın hayatta
kalmasına ağlar. Her insan hangi topraktan yaratılmışsa yine
aynı toprağa defin edilir. Ölüye selam verildiğinde selamı alırlar.
Eğer önceden tanıyorlar ise selam verildiğinde onlarda bizi tanır.
Her gün Ölüye on defa Cennet ya da Cehennemdeki yeri gösterilir.
TUHFETUL ALAIYYE 34
enbiya ve Şehitler ise Hay?dırlar(yaşarlar) yatmazlar. Kabirlerinde
yerler içerler namaz kılarlar . Ölünün gözü akrabasının yapacağı
hayırda duada ve okumadadır. Vasiyetsiz ölen bir şahıs kıyamete
kadar arkadaşlarıyla konuşmaz. Vasiyet sahibi gibi değil. Ölen
ve hayatta kalanların ruhları birbirlerinin yanına gider. Hayattaki
insan ölüyü rüyada görür ve birbirleriyle konuşurlar. Ölünün
rüyada söylediği şeyler genellikle doğrudur. Hatta ölmeyenlerin
ruhları bile birbirlerini rüyada görebilirler. Uykuda olan kişinin
ruhu gökyüzüne çıkıp orada Yüce Allah?a secde eder. Uykuda olan
kişinin ruhu gökyüzüne çıktıktan sonraki gördüğü şey doğrudur
ama gökyüzüne çıkmadan önce gördüğü veya gece gördüğü
rüyanın benzeri cereyan ederse o doğru değildir.
NAMAZI KILMAYAN KİŞİ HAKKINDA
İmandan sonra en hayırlı şey namaz olduğunu bilmemiz
gerekmektedir. Peygamberimiz (sav) ölüm sekeratında bile
şöyle söylerdi. Sizlere tavsiyem namazınızı ihmal etmeyin.
Namaz kılmayan kişi Yüce Allah onun ömründen bereketi çıkarır.
hayırlarını kabul etmez, yüzünden nuru çıkartır. Dualarını kabul
etmez, bütün alem onu sevmez, Salih?lerin dualarında payı
olmaz, Rezalet içinde ve aç olarak ölür. Sekarat esnasında bütün
denizlerin suyunu içse yinede susuzluğunu gideremez. Kabirde
kaburgaları birbirine geçirilir, közlerin içinde sağa sola çevrilir.
Yüce Allah ona öyle bir yılan musallat eder ki gözleri ateşten
tırnakları demirden bir günlük mesafe uzunluğundadır. Sesi
şimşek sesi gibi her vuruşta onu elli iki metre yerin dibine indirir.
Onu tırnaklarıyla tekrar çıkartır. ve tekrar vurur 52 metre yerin
dibine indirir tekrar çıkartır, kıyamete kadar bu böyle devam eder.
Ellerini ensesine bağlarlar, Melekler onu yüzüstü Cehenneme
sürüklerler, Hesap esnasında Yüce Allah gazab gözüyle ona bakar
onunla büyük bir hesap görür. Cehenneme konması için emreder
ellerini ensesine bağlarlar. Melekler onu döverler, Cennet ona
sen benden değilsin bende senden değilim der. Cehennem ise
ona ben sendenim sende bendensin bana yaklaş vallahi başına
35
büyük bir azab getireceğim? der. Daha sonra onu Cehennem
kuyularından birisine atarlar o kuyunun adı Falak?tdir. Cehennem
bile Ya Rabbi FalakIden sana sığınırım der. Eğer bir kartal bin
sene uçsa yine de falak?ın dibine yetişemez. içindeki yılanların
her biri dağlar kadar Akrepleri ise katır büyüklüğündedir. Onu
soktuklarında bedendeki et dükülür, kemikleri birbirinden ayrılır.
Çekilen bu ağrılar yüzyıl geçse yine de dinmiyor. Kan iltihap ön
ve arkalarından çıkar. Cehennemdekiler ona lânet ederler her
kaçırdığı ve kılmadığı namazı Cehennem?in ateşinin üstünde kaza
olarak kılar. Her bir namaz için 80 yıl Cehennem?de kalınır. Namaz
hiç kılmayana zekat verilmez, Namaz kılmayanın olduğu yerden
bereket kalkar kim yanına otursa günahkar olur çünkü her zaman
ona lanet yağar, Ona selam vermek ve almak günahtır. Şahitliği
kabul olunmaz Azrail onun ruhunu aldığında ipekten bir örtüyü
dikenlere sarıp güçlü birinin çektiği gibi alır. Melekler ruhunun
kokusuna dayanamazlar.
Kim ki her zaman namazını kılarsa abdestini güzel bir şekilde
alırsa, rüku ve secdelerini iyi yaparsa namazın hak olduğuna
inanırsa Yüce Allah rızkını genişletir, kabir azabı üzerinden kalkar
şimşek gibi sırat köprüsünden geçer Yüce Allah onun bedenini
cehenneme haram kılar. Kim günde beş vakit namazını kılarsa
günahlardan temizlenir her gün beş defa kendini yıkayan gibi olur.
Kim namaz kılarsa onun namazı nurlanarak göklere çıkar. Arşın
yanına varıncaya kadar orada sahibine kıyamete kadar dua eder.
Kim ki namazını cemaâtle kılmazsa mahakkak (mel?un) şeytan
onu aldatır.
Kim cemaate giderse attığı her adım başına, Yüce Allah (cc) ona
bir hasenat (iyilik) yazar. Onun derecesini yükseltir, bir günahını
da affeder. Kim ezan sesini duyupta cemaate özürsüz gitmez ise
eğer, erimiş kurşun onun kulağına damlatılsa onun için daha iyidir,
camiye gitmemekten. Kim ki kırk gün sabah namazını cemaatle
kılar, yerinden kalkmaz konuşmaz ve yüzü kıbleye doğru güneş
çıkıncaya kadar her seferinde Yüce Allah (cc) ona bir Hac ve Umre
sevabını yazar.
TUHFETUL ALAIYYE 36
RAMAZAN ORUCU HAKKINDA

Şunu bilmemiz lazım ki kim Ramazan ayının bir gününü özürsüz
tutmazsa, o günün yerine bir kaza yapsa o günün sevabını elde
edemez. Ramazan ayının Hilali göründüğünde Arş Kürsü ve
altlarındaki bütün herşey Peygamber (sav) ümmetinden olmayı
temenni ederler. Yüce Allah?ın Ramazan ayında bu ümmete
verdiği güzelliklerden dolayı...
Güneş, Ay, Yıldızlar, Uçan Kuşlar, Denizdeki büyük balıklar ve
ne kadar canlı varsa Şeytan hariç hepsi Peygamber?in ümmetine
duâ ederler. Sabah olduğunda Yüce Allah ne kadar müslüman
kul varsa, hepsinin bazı günahlarını affeder. Eğer gökyüzü dile
gelseydi, Ramazan ayını tutan kişiye sen cennetliksin diyecekti.
Ramazan ayında oruçlu olanın yatması bile ibadetten sayılır.
Konuşmaması tesbihtir. Ramazan?da yaptığı amelin sevabı,
Ramazan?dan önceki amelinden yetmiş kat daha faziletlidir.
Duası makbul, günahları af olunur. Ramazan ayı geldiğinde Yüce
Mevla Cennet kapılarını açar, Cehennem kapılarını kapatır ve
şeytanı zincirlere bağlar. Ramazan orucunu tutan kişinin öğlenden
sonraki ağız kokusu, Yüce Allah katında misk?den daha güzeldir.
Ramazan?ın her gecesinde yüce Allah 600 bin kişiyi affeder.
Kadir Gecesi; Bin aydan daha hayırlıdır. Eğer Ramazan Ay?ının
faydalarını bilseydik, keşke her zaman Ramazan Ay?ı olmasını
temenni ederdik. Kim Ramazan Ay?ında oruçlu birisinin iftarını
açtırırsa ona ikramda bulunursa. Yüce Allah ona?da aynı sevabı
yazar.
ZEKATI VERMEYENİN HAKKINDA

Şunu iyi bilmemiz gerekir ki! Deve, koyun, keçi ve inekleri olup
da zekatlarını vermeyen kişiler, kıyamet gününde bütün bu
hayvanların hışmına uğrarlar. (O kişinin üzerine basarak ezerler,
37
dişleriyle ısırırlar, boynuzlarıyla darbe vururlar, karnı yırtılır
avazı çıktığı kadar bağırır) kimse onun yardımına gelmez. Her bir
hayvan aynı şekilde eziyet ederler. Kişinin hiç bir ameli o kişiye
fayda vermez, yeri cehnnem?dir. Kimin malında, zekat malı kalır
ise; onun o malı mutlaka telef olur. Kimin Nisab?a ulaşmış altın
ve gümüşü varsa, üstünden bir yıl geçtiği halde zekatını vermez
ise kıyamet gününde o altın ve gümüşler ateşten çiviler haline
gelir. Melekler o çivileri kişinin vücuduna batırırlar. Her Allah?ın
günü gökyüzünden 72 lanet yağar. Bir tanesi Yezidilerin (şeytana
tapanlar), Bir tanesi Hristiyanların, Geriye kalan 70 tanesi ise
zekatlarını vermeyenlerin üzerine yağar.
Yüce Allah zekatını veren her insanı sever. Zekatını veren kişi
öldükten sonra malı akrabalarına kalırsa bile yine de o malın
sevabı kıyamete kadar ona gider. Malı kıyamet gününde nurdan
bir gerdanlık olup, boynuna geçirilir. Bütün kıyamet ehli o nurun
önünde olur Sırat köprüsünden geçip cennete girer. Yüce Allah
malının zekatını vermeyen kullarına kızar. O malın günahı
kıyamete kadar onun boynunda kalır. Omal başkasının eline
geçse bile, ateşten bir halka olup boynuna geçirilir. Eğer o halka
dünyaya gelse idi dünya yanardı, dağlar eriyip giderdi, denizlerde
su kalmazdı.
HACIN FAZİLETİ HAKKINDA
Kim ki üzerine Hac farz olup ta Hacca gitmez ise, Yezidi
(Şeytana tapanlar) ya da Hristiyanların azabından birisini kendine
seçmiş olur. Kim Haccını ifa ederse, Ağaç yaprakları gibi günahları
dökülür, melekler onu karşılarlar. Medine?ye gelip Peygamber
Efendimiz (sav) selam verdikleri zaman Melekler?de ona selam
verirler. İhram için kendini yıkadığında, Yüce Allah (cc)?da onu
günahlarını yıkar ve temizler.
Arafat dağı?na gittiklerinde, Yüce Allah (cc) ?Ey Meleklerim
görüyor musunuz benim kullarım her yerden gelip beni kast edip
TUHFETUL ALAIYYE 38
bana ibadet ediyorlar. Mallarını harcayıp kendilerini yoruyorlar.
Büyüklüğüme yemin ederim ki içinde bulunan iyilerin hatırına
hepsinin günahlarını affettim. Anne?lerinden doğmuş gibi onları
günahlarından arındırdım. Mekke?ye tavaf için geldiklerinde,
Arş?dan birisi seslenerek ?evlerinize dönün Yüce Allah (cc) sizleri
affetti? der. Kim ki Hac farizasını yerine getirmek için Hacca gider
ve yolda vefat ederse, ona Şehadet fazileti vardır (verilir).
ZİNANIN CEZASI HAKKINDADIR.
Şunu iyi bilmeniz gerekir ki, Zina yapan insanın yüzünde nur
kalmaz, dünyada fakir olur, ömrü kısalır. Yüce Allah ona kızar,
kıyamet gününde yüzü ve bacaklarını ateş sarar. Ondan öyle
bir koku çıkar ki, herkes onun zina yaptığını anlar. her insan onu
gördüğünde ona lanet yağdırır. Yüz üstü cehenneme götürülür.
Malik ateşten bir fistan ona giydirir. Eğer o fistan bir saat büyük
bir dağın üzerine bırakılırsa, o dağ eriyip gider. Ateşten çivilerle
gözleri dağlanır. el ve ayaklarına ateşten kelepçe takılır, yılan ve
akrepler sokar. Ondan kan ve su akar. Cehennemdekiler bile onun
bu kokusuna dayanamazlar. Zani insan; zebanilere şöyle seslenir.
?Ey zebaniler bana rahmet edin, bana acıyın? Melekler ?Sana
nasıl merhamet edelim, Yüce Allah (cc) senden küsmüştür? Onun
azabı ümmetinkinin yarısı kadardır. Allah?ın huzuruna gittiğinde
yüzündeki etler dökülür, Zinayı inkar eder, Ancak Azaları yeryüzü
ve Melekler yaptığına dair şahitlik yaparlar. Yüce Allah ona kızar.
?Ey Meleklerim şunu Cehenneme koyun, hayasız insanlardan çok
nefret ederim?
Kim başkalarının hanımlarına bakarsa,Yüce Allah onun gözünü
Cehennem ateşiyle doldurur. Yabancı kadınların elini tutan Yüce
Allah o kişinin elini ve boynunu ateşten zincirlere bağlar. Kim
bilseki yakınları zina yapıyor ve bildiği halde rıza gösteriyor, Yüce
Allah onu da Cehenneme koyar. ?Namussuzluğu yüzünden?
39
İÇKİ İÇENİN CEZASI HAKKINDA

Cennetin kokusu 500 yıl mesafeye kadar dağılır. Ancak üç kısım
insan bu güzel kokudan mahrum olur. 1- içki içen 2- zina yapan
3- Anne ve Baba?nın kalbini kıran
Yüce Allah Peygamberimiz ve Melekler içki içen insandan beri?dir.
(uzaktır) Kıyamet gününde içki küpü boynuna bardağı eline konur.
Onu salip gibi yapıp, Ağız kokusundan dolayı Melekler ona lanet
ederler, daha sonra Cehenneme atarlar, yüzüstü onu çekerler
el ve ayaklarını ateşten zincir ve kelepçelerle bağlarlar, feryat
ederek aç olduğunu söyler, Melekler ona Zakkum verirler, o
zakkum içinde kaynar. Ateşten bir ayakkabı ayağına giydirirler. O,
kaynama şiddetinden beğni kaynar eriyerek ağzından çıkar. Dişleri
ateş közü gibi olur. Bağırsakları dışarı çıkar. Bin yıl böyle kaldıktan
sonra onu ateşten bir tabuta koyarlar su ve kan ondan çıkar. Ey
Rabbim ateş beni yedi der ama Yüce Allah (cc) onunla ilgilenmez
onu sormaz. Tekrar aman aman diyerek susadığını söyler bu defa
o kişiye Melekler eline hamim (kaynatılmış su) verirler. Eli ile
tuttuğunda ise sıcaklıktan eli yerinden kopmaktadır. Gözleri ile
baktığında ise sıcaklığın şiddetinden yüzü ve gözü dökülmektedir.
Bin yıl bu şekilde kaldıktan sonra Cehennem?de bir hapse atılır,
içi deve gibi yılan ve akreplerle doludur. Ateşten bir köz kafasının
üstüne konulur, el, ayak ve boynu ateşten kelepçelerle bağlanır.
Bin yıl böyle kaldıktan sonra oradan çıkartılır. Cehennemde Veyl
adında bir vadi vardır, ve kişi oraya atılır. Veyl Cehennem?in en
altındadır, ondan daha sıcak bir yer yoktur. Yılan ve Akreplerin
en fazla olduğu yerdir. Kişi Bin yıl orada kaldıktan sonra Ey
Muhammed (a.s.v) şeklinde seslenir. Peygamber (asv) o kişinin
sesini duyar ve ona şefaat ederek Cehennem?den çıkartır. Kim
içkicilerle kalkıp oturursa onlarla muamele ederse ve onlara
yardım ederse Yüce Allah (cc) onları da cezalandıracaktır.
TUHFETUL ALAIYYE 40
KATİL OLANLARIN HAKKINDA

Kimki bir insanı bıcak hançer ya da başka bir araçla öldürür ise
Melekler de o cinayet işlediği aletle Cehennem de o kişiyi vururlar.
Peygamber (asv) efendimiz o kişiye şefaat etmez. Kim bir kişiyi
yüksek bir yerden atıp ölümüne sebep olursa Meleklerde ona
aynı şekilde yüksek bir yerden Cehenneme atarlar. Kim ki birisini
asarak öldürürse Meleklerde onu Ateşten dallara asarlar. Yüce
Allah (cc) katil olan insana merhamet etmez. Daima ona lanet
yağdırır. Azabı kafirlerin azabı kadar zordur.
ÖLÜLERİN ÜZERİNE SABRETMEYEN KİŞİ
Şunu iyi bilmek gerekir ki, Ölüm musibetiyle karşılaşan kişi
musibet esnasında şeriatsızlık yapıp ölmeden bir yıl önce tövbe
etmez ise Yüce Allah onun tövbesini kabul etmez. Eğer tövbe
etmeden ölürse Yüce Allah (cc) ona ateşten bir fistan ve ayakkabı
giydirir. Melekler ona lanet yağdırır. Köpek gibi bağırır. Kim onların
ağlama ve bağırmalarına razı olursa Yüce Allah (cc) onlarıda
yüzüstü Cehenneme götürür.
Kim ölüm musibetine sabr ederse Yüce Allah (cc) onu hesabsız
Cennetine koyar insanlar ona gıbta ile bakarlar. Küçük çocuklar
Ana ve Babalarını hesabsız Cennete koyarlar ancak öldüklerinde
anne ve Babaları sabr etmişler ise...
ANNE VE BABALARININ KALBİNİ KIRAN KİŞİLER
Anne ve babasının kalbini kıran her insan taat ve ibadetten
ip gibi incelse dahi Anne ve Babası haklarını helal etmedikten
sonra o cehennemliktir. Şeytan?nın azabıyla onun azabı arası
bir derecedir. Hiç kimse onlar gibi Peygamber (asv)?ı yormazlar.
Çünkü; Peygamber (asv) cennette iken bazılarının ağlama ve
bağırmalarını duyar, Allah?a secde edip şefaatlerini ister. Yüce
41
Allah ?Ey Muhammed başını kaldır, bunlar Anne ve Babalarının
kalbini kıranlardır. Ben onları affetmiyorum Anne ve Babaları
affetmedikçe? Peygamberimiz tekrar Cennete geri döner fakat
tekrar seslerini duyar. Efendimiz (sav) tekrar secde eder. Yüce
Allah (cc) ?Ey Muhammed ne istersen veririm, Fakat Anne ve
Babalarının kalbini kıranları ateşten çıkartmam, Anne ve Babaları
razı olmadıkça? Peygamber Efendimiz tekrar kendi yerine gider,
Fakat sesleri tekrar gelir. Peygamber Efendimiz ?Ey Rabbim
Cehennem kapısını bekleyen Malik?e söyle ki bana yerlerini
göstersin onları göreyim? Sesleri ve bağırmaları son derece
yüksek çıkmaktadır. Yüce Allah (cc) Malik?e emr eder ve Malik
kapıları Efendimize açar. Peygamber efendimiz (sav) görüyor ki
ayaklarından asılmış ve Melekler onları dövmektedir. altlarında
yılan ve akrepler sokmaktadır. Peygamberimiz (sav) Yüce Allah
(cc)?a secde edip onların haline ağlar, Yüce Allah (cc) şöyle
seslenir ?Ey Muhammed Anne ve Babaları razı olmadıkları sürece
onlar cehennemden çıkamazlar. Peygamber Efendimiz (sav) Ey
Rabbim Anne ve Babaları nerede? Yüce Allah (cc) onların yerini
Peygamber Efendimiz?e gösterir. Peygamber efendimiz anne
ve babalarının yanlarına gider, ve ?çocuklarınız kötü haldeler,
onları affedin ben bile onların hallerine ağladım? der. Bazılarının
Annesi şöyle söyler ?Ey Allah?ın resulu ateşte kalsınlar Çünkü
dünya da bizimle alay ederlerdi bize küfür ederlerdi, hanımlarına
elbise alıp bizi böyle bırakıyorlardı. Bazılarının Annesi de şöyle
der, ateşte kalsınlar, çünkü dünya?da bizleri döverlerdi ve
bizleri evlerinden kovuyorlardı? Böylece her biri kendi dertlerini
Peygamber efendimize iletirler. Peygamber Efendimiz şöyle
cevap verir ? geçen geçti artık benim için affedin onları? der. Yüce
Allah (cc) habibim onlara çok ısrar etme büyüklüğüme yemin
ederim ki Anne ve babaları kalpten onları affetmedikçe onları
cehennemden çıkartmam. Peygamber (sav) Ey Rabbim onlara
söyle benimle onların yanına gelsinler belki onlara merhamet
ederler. Yüce Allah (cc) Peygamber efendimiz ile gitmelerini emr
eder. Anne ve Babalar çocuklarının hallerini görünce şöyle derler
?Vallahi böyle zor bir azabın içinde olduklarını bilmiyorduk. Herkes
kendi çocuğuna ağlar, çocukları da onlarla beraber ağlarlar ve
TUHFETUL ALAIYYE 42
şöyle derler. ?Anne ateş içimizi yaktı helak olduk. Anne dünyada
güneşte kaldığımda yada ayağıma bir diken girdiğinde sana zor
gelirdi burada azabta olduğumuzu duydun nasıl sabrettin şimdi
bana merhamet etmiyorsun? böyle söylediklerinde Anne ve
Babaları hesabsız onlara ağlarlar. Derler ki; ? Peygamber (sav)?a
?onlara şefaat et? Yüce Allah (cc) onlara şöyle seslenir. Onları
sizin için cehenneme koydum eğer siz onları affetmez iseniz onları
çıkartmam. o zaman anne ve babaları Ey rabbimiz biz onlardan
razı olduk onların çıkartılmasını rica ediyoruz. Peygamber (asv)
onları çıkartır ama kömür gibi olmuşlardır vücutlarında hiç et
kalmamıştır. Efendimiz (asv) onları Hayat suyunda yıkar vücutları
tekrar eski haline gelir. Güneş gibi parlarlar daha sonra Efendimiz
(asv) onları Cennete koyar.
VACİB HARAM SÜNNET MEKRUH VE CAİZ HAKKINDA
Şeriatin beş hükmü vardır;
1-Vacib 2-Haram 3- Sünnet 4-Mekruh 5-Caiz
Vacip: Yerine getirmenin sevab olduğu, terketmenin ise 1.
günah olduğu şeylerdir.
Haram: Haram Allah için terk ettiğinde sevab olan, işlediği 2.
zaman da hataya (günaha) düşülen şeydir.
Sünnet: sünnet yapıldığında sevab kazandıran fakat terk 3.
edildiğinde ise günahı olmayan şeylerdir.
Mekruh: Mekruh yapmadığın zaman sevab kazanılan 4.
yapıldığında ise günah olmayan şeylerdir.
43
Caiz: Nedir? Yapıldığında herhangi bir sevabı olmayan,
terkedildiğinde herhangi bir günahı olmayan ameldir.
Vacib?in iki kısmı vardır, Birinci kısım Farz-ı Ayn bunlardan
bazıları yapıldığı zaman diğerlerinden düşmeyendir örneğin:
Namaz, Oruç, Zekat gibi... İkinci kısım ise Farzi kifayedir. Yani
bazıları yerine getirdiğinde diğerlerin üzerinden düşmesidir.
Örneğin: Cenaze yıkama defnetme ve Cenaze namazı gibi...
İBADETİN EN İYİSİ VE DİĞERLERİ
İmandan sonra en iyi amel farz namazlarıdır. Kuran dan
sonra en iyi zikir  Yüce Allah (cc)ı vasf etmek
 Allaha hamd
etmek şöyle denir;
 Peygamber (asv)ın üzerine
en faziletli salat şöyle getirilir.
HANGİ SUYLA ABDEST ALINIR
Su hariç diğer cıvık şeylerle abdest olmaz necis olan bir şeyi de
helal etmez. o suda mustaamel (kullanılmış) olmayacak. Mesela:
Abdestte, yıkanmakta kullanılmamış olması, Suyun ona ihtiyacı
olmayan şeylerle değişmiş olmaması, Necis olmaması.
Eğer suyun tadı rengi veya kokusu değişmiş ise artık su
denilmiyor ise Mesela: O su gül suyu veya ayran vs.. deniliyor. O
zaman onunla abdest alınmaz ve de necis birşey de onunla helal
olmaz.
TUHFETUL ALAIYYE 44
Eğer suyun ismini değiştirmeyecek şekilde olursa Mesela: bir
damla ayran ve pekmez suyun içine girmiş ise onunla abdest
olur. Eğer bir suyun rengi bir yerde çok beklemesinden dolayı
veya toprakla (ister önceden, isterse sonradan atılmış) olsun
veya suyun geçtiği başka materyallerden dolayı rengi değişmiş
ise. Bütün bunlardan dolayı bir şey olmaz. Fakat bir şart ile
Toprak hariç diğer şeyler önceden bulunuyorsa!.. (Mesela: kireç
ve bitki örtüsü gibi). Yine suyu necis etmeyen bir maddenin suya
düşmesinden dolayı o sudan abdest almayı engellemez Mesela:
sudan ayrılması güç olmayan katı yağ ve Darçın tohumu gibi ya
da kendiliğinden düşen ağaçların yaprakları gibi.
MEKRUH SU HAKKINDA
Çok sıcak veya çok soğuk suyla yıkanmak veya elbise yıkamak
mekruhtur. Sıcak memleketlerde güneşte ısıtılmış suyla da
abdest almak veya yıkanmak mekruhtur. Eğer o su bakır ibrik
tencere veya demirden ama çekiçlerle yapılmış bir şeyde ise o
zaman mekruhtur. Eğer o suyun sıcaklığı giderse kullanılması
mekruh değildir. Eğer o sudan başka su yoksa onu kullanmak
vacip olur, parayla satın alınsa bile.

armi
Sun 31 January 2010, 02:39 pm GMT +0200
KULLANILMIŞ SU HAKKINDA
Az bir suya bir sefer abdest azalarında veya yıkanmada
kullanıldıysa onunla abdest alınmaz. Eğer abdest suyunu bir yerde
?kulleteyn? oluncaya kadar toplasan onunla tekrar abdest olur.
Eğer bir kişi elini az birsuya abdest niyetiyle yüzünü yıkadıktan
sonra batırsa artık o suyla abdest alınmaz. Eğer abdest niyetiyle
değilde başka bir şey için olsa o zaman bir şey olmaz. Necis bir
elbise yıkandıktan sonra ondan inen su necis değldir. Eğer o inen
suyun içinde necaset yoksa ve rengi ve kokusu değişmemişse ve
de o elbise helal olmuş ise. Ama ikinci ve üçüncü sefer abdest ve
gusül azalarında ya da sünnet olan gusülde abdestliyken aldığın
abdest suyu ile abdest alınır necis olan bir şeyde onunla helal
olur.
45
NECİS SU VE DİĞERLERİ HAKKINDA
Kulleteyn?den az bir suya veya sıvı birşey ne kadar çok olsa bile,
necis bir şeyin girmesiyle necis olur. Ancak az olduğundan gözle
görünmeyen necaset ve iğne batırdığın zaman kanı akmayan
şeyler düştüğü zaman necis olmaz sinek, sivri, sinek, bit, pire gibi.
Ama bu düşen şeyler onu değiştirir ve birisi öldürüp içine atarsa o
zaman su necis olur. Kulleteyn?e necis bir şey girdiği zaman onu
necis yapmaz rengi, tadı ve kokusu değişmediği takdirde, eğer
değişirse az bile olsa necis olur.
Eğer Kulleteyn?in değişmesi kendiliğinden veya üstüne fazla su
koymakla giderse veya içinden su çıkartmak suretiyle değişmesi
giderilirse tabiki kulleteyn?den az olmamak kaydıyla, bütün bu
hallerde necaseti gider ve onunla abdest alınabilir. Yok eğer içine
misk veya toprak atmak suretiyle değişmesi giderilirse o zaman o
su necis kalır, onunla abdest alınmaz.
Akan su da duran su gibidir. Eğer akan su da iki dalganın arası
Kulleteyn varsa necis bir şeyin girmesi onu necis yapmaz. Eğer
o necaset onu değiştirmez ise Ama Kulleteyn?den az ise necis
bir şeyin düşmesiyle necis olur, değişmese bile... Helal bir şeyle
değişen su içilir, ancak onunla abdest olmaz ve başka bir şey de
onunla helal olmaz.
Kulleteyn 500 rıtıl?dır bu da 193 lt suya tekabül eder , bir iki litre
eksik olması birşey değiştirmez. Kulletyn dört köşeli bir yerde
uzunluk ve genişlik 65 cm derinlik ise 50 cm olmalıdır. Derin ve
geniş suda ise kulleteyn eskisi gibi 50 cm geniş 150 cm derinlikte
olmalı, içmek için vakıf edilen suyla abdest almak haramdır.
TUHFETUL ALAIYYE 46
İCTİHAD HAKKINDA

Eğer iki ibrik su karışırsa hangisi helal hangisi necis olduğunu
bilmiyor ise işaretlerden yola çıkarak ictihad yapılır. Kişi kör
bile olsa eğer o iki sudan başkası yok ise . iki sudan birinin helal
olduğunu kanaat ederse o suyu kullanır. ve diğerinin dökülmesi
ise sünnettir. Eğer dökmez ve fikri değişirse o zaman belki ikincisi
helal olabilir. o zaman her iki fikirlede amel etmez ne birincisiyle
ve ne de ikincisiyle, ancak her ikisinide dökecek ve teyemmüm
alacak, namazını tekrar eda etmesine gerek yoktur. Eğer doğru
bir insan dese ki bu su necistir ve necis olmasının sebebini söyler
ya da söylemez ise ancak kişinin Mezhebi onun ki ile aynı olmalı
ve o insan alim birisi ise o zaman onun söylediğiyle amel etmek
ve o suyu kullanmak vacibtir.
ALTIN VE GÜMÜŞ EŞYALAR HAKKINDA
Erkek ve kadınların yemek içmek ve başka şeyler için güğüm
buhardanlık, saat, sürmelik, kaşık ve tarak, çengelli iğne ve
benzeri altın ve gümüş kapları edinip kullanmaları haramdır. Bu
saydıklarımızın gerek tamamı altın gümüş olsun, gerek yarısı yine
de kullanılması haramdır. Altın ile yamalı kapta nasıl olursa olsun
ister yama küçük olsun, ister büyük ihtiyaç için bile olsa yine de
haramdır.Fakat gümüş ile yamalı olan kap ise şayet büyük ve süs
için olursa yine de haramdır. Ama yama büyük ve süs için değil de
ihtiyaç için olursa veya küçük ve süs için olursa mekruh sayılır.
Küçük ihtiyaç için olursa mekruh değildir. Eğer ki bir kabı altın
ve gümüş içi veya dışı kaplanır veya çivilenirse ve eğer ateşte
eritildiği takdirde altın ve gümüş kaplamasından kıymetli birşey
dökülürse caiz değildir, dökülmediği takdirde caizdir.
MİSVAK VE DİĞER ŞEYLER HAKKINDA
Misvak kullanmak dişlerin genişliği üzerinde getirip götürmek her
zaman sünnettir. ama daha fazla abdest ve teyemmüm alırken,
47
namazı kılarken, Kuran veya kitap okurken dişler sararırken eve
girerken, yatarken ve kalkarken bu vakitlerde daha fazla sünnettir.
Oruçlu olan için öğlenden itibaren kullanılması mekruhtur. Tırtırlı
olan herşeyle misvak sevabı hasıl olur. Parmak hariç. Ancak
Misvak diğer şeylerden daha efdaldir. Her göze üç sefer sürme
çekmek, bıyıkları dudak kırmızılığı görününceye kadar kısaltmak,
tırnakları kesmek ilk önce sağ elin şehadet parmağından
başlayarak arka arka olan diğer üçünü daha sonra başparmağını
daha sonra sol elin serçe parmağından devam edip bitirinceye
kadar. ayakların ki ise ilk önce sağ ayağın serçe parmağından
başlayıp sol ayağın serçe parmağında bitecek şekilde kesmek.
koltuk altı ve etek traşı yapmak bütün bunlar sünnettir. Sakalıda
kına yapmak sünnettir. Ancak siyaha boyamak haramdır. Ama
baş?ın birazını traş etmek birazını bırakmak, ak (beyaz) olan
kılları çekmek ve tek ayakkabı ile yürümek mekruhtur. Topukların
altında olacak şekilde uzun elbise giymek eğer böbürlenmek için
ise haram, değil ise mekruhtur. Kadınlar için ise mekruh değildir
belkide sünnettir.
ABDESTİN FARZLARI
1 ve 2: ilk önce yüzünü suyla yıkamak, yüzüne ilk su atılmasıyla
birlikte kalbiyle abdest niyeti getirmek. Yüzün uzunluğu; saçın
bittiği yerden çene kemiğinin altına kadardır. Eni ise; kulaktan,
kulağadır. Yüzde bulunan kirpik, kaş, bıyık ve dudak altındaki
kılların gür olan sakal hariç hepsini yıkamak ve ıslatmak icab eder.
Gür sakal karşıdan bakıldığında altındaki ten görünmeyendir. 3:
Parmak uçlarından dirseklerle beraber yıkamak iki elin üzerinde
bulunan et ve kılları da yıkamak vaciptir. 4: Baş?ın hududunda
bulunan saçın bir kısmını mesh etmektir. o da bir şartla mesh
ettiğin saç uzatıldığnda başın hududunu geçmemesi gerekir. 5:
Ayakları topuklarla beraber yıkamak. Eğer niyet yüzden önce veya
yüzü yıkadıktan sonra getirilirse, Şafii mezhebine göre o abdest
geçersiz sayılmaktadır. Eğer yüzünün yarısını yıkadıktan sonra
niyet ederse, niyetten önce yıkadığı yerleri ellerini yıkamadan
önce orayı tekrar yıkaması gerekir. 6- Abdest alırken tertibe riayet
TUHFETUL ALAIYYE 48
etmek. Eğer söylediğimiz şekilde tertible yıkamazsa Mesela:
Ellerini yüzünden önce yıkadı veya ellerini yıkamadan önce başını
mesh etti veya ayaklarını en sona bırakmaz ise o zaman tertibi
terk ettiği yerden tekrar başlaması vaciptir.
Henüz Abdest bitmeden önce bir organı yıkayıp yıkamadığına
şüphe ederse onu ve sonraki organlarıda yıkayacaktır. Fakat
abdestini bitirdikten sonra şüpheye düşerse tekrar alması
gerekmez. Ama abdesti bitirmiş ya da daha almaya devam ediyor
ise niyet edip etmediğine şüphe ederse abdesti tekrar iade etmesi
vaciptir. Abdest alırken abdest organlarının üzerinde suyun
akması icab eder. Eğer sadece ıslatır o su akmaz ise o abdest
olmaz.
ABDESTİN SÜNNETLERİ

Abdeste başlarken
 demek, eğer başta unutulmuşsa ortasında
 yemek içmekte olduğu
gibi. Avuçlarını yıkarken abdest sünnetinin niyetini getirmek, eğer
ellerinin helal olduğundan emin değil ise yıkamadan önce duran
suya ve sıvı şeylere daldırması mekruhtur, ağzı misvaklamak, ağız
ve buruna üç sefer beraber su vermek, eğer oruçlu değilse suyu
boğaza kadar götürmek, bütün abdest azalarını üçer defa yıkamak,
başın bütününü üç sefer mesh etmek, yeni bir su ile kulaklarının
içini ve dışını mesh etmek, el parmaklarını karıştırmak sık olan
sakalı parmaklarıyla karıştırmak, elin sol serçe parmağıyla sağ
ayağın serçe parmağından başlayarak aralarını karıştırmak,
bütün azaları arka arkaya yıkamak ara vermemek sağ organları
soldan önce yıkamak vacip olan yerin fazlasını yıkamak, özürlü
değilse kimsenin eline su dökmesine izin vermemesi, azaları
kurutmaması, elinde yüzük varsa çevirmesi, yüzün üst tarafından
başlaması el ve ayakları yıkarken parmak uclarından başlaması,
abdest alırken yüksek bir şeyin üstüne çıkması, kıbleye dönmesi,
eliyle su alıyorsa ibriği veya kabı sağ tarafına koyması, özür
49
olmadan abdestte konuşmaması, yüzüne suyu hızlı çarpmaması,
abdestten sonra şöyle demesi:
ABDESTİN MEKRUHLARI
Suyu çok kullanmak, organları üç defadan fazla ya da az
yıkamak, özürsüz başkalarının azalarımızı yıkaması, abdestte
sünnet olan bir şeyi terk etmesi.
MEST ÜZERİNE MESHETMEK
Abdestte ayak yakıma yerine mest üzerine mesh etmekle olur.
Eğer tam bir abdestten sonra mesti giymiş ise, mest temiz ve
sağlam olmalı, Misafir gerek yük yüklemede gerekse indirmede
üzerine yürüye bilmeli, evde olan ise bir gün bir gece üzerinde
yürüyebilmeli, mest topukların üstüne kadar kapatmalı su
geçirmemeli evde olanlar için müddeti (zamanı) bir gün bir gecedir.
misafir olanlar için üç gün üç gecedir. Seferde yayan olursa bu
da 80 km ye tekabül eder Tenviril Kulup kitabında söylediği gibi
müddetin başlaması mesti giydikten sonra abdest bozulursa
o zamandan başlar. Eğer evde mesh edip sefere çıkarsa ya da
seferde mesh ederse ve eve gelirse o zaman bir gün bir geceden
fazla mesh olmaz. Mest?in birazını mesh etmek vaciptir. Mest?in
müddeti bitip bitmediğini şüphe eden kişi artık mesh edemez,
yeniden başlar. Gusul yapan, mesti yırtık olan, ya da mestin
altında çorabı görünen ve müddeti bitene kadar mesh olmaz.
TUHFETUL ALAIYYE 50
ABDESTİ BOZAN ŞEYLER

1-Ön ve arkadan çıkan her şey 2- Aklın gitmesi, gerek yatmak
gerek başka birşeyle, ancak bağdaş veya öyle bir şekilde yatmıştır
ki bir şeyin çıkmayacağından emin olması abdesti bozmaz. 3-
Yabancı kadın ve erkeğin vücutları herhangi bir yeri arada bir engel
olmaksızın dokunması, ancak nikah hiç düşmeyenler hariç, Eğer
erkek çocuk 7 yaşından kız çocuğu 6 yaşından küçük ise abdest
bozulmaz. Saç, tırnak ve dişleri ellemek de abdesti bozmaz.
4- ister erkek ister kadın ve ister büyük ister küçük olsun, ister
kendisinin ve ister başka insanın, ister sağ ister ölü bir insanın
tenasül uzvuna yahut dübürüne avucunun içi ile dokunmak
abdesti bozar.
ABDESTSİZ OLAN KİŞİNİN ÜZERİNE HARAM OLAN ŞEYLER
Abdestsiz olan kişinin tavaf yapması, Kuran?ı eline alması veya
Kuran?ın kılıfını Kuran içindeyken kaldırması ve üzerinde Kuran
yazılı olan Levha, Kağıt ve deri parçası gibi şeyleri ellemesi ve
kaldırması haramdır. Ancak eşya içinde Kuran?ı taşımak eğer
niyet Kuran taşımak değilse veya tefsirle beraberdir ancak tefsir
daha fazla ise bu her iki halde haram değildir.
Eğer Abdest aldığını kesin olarak biliyor ama abdesti bozulup
bozulmadığına süphe ediyorsa o zaman abdistli sayılır. Şüphe
etki yapmaz. Eğer önceden abdestsiz olduğunu biliyor daha sonra
abdest alıp almadığını şüphe ediyorsa o zaman abdestsizdir.
çünkü şüphe fayda vermez, her iki halde inandığını yapmalı Yani
birinci sefer abdestlidir ikinci sefer ise abdesti yoktur.
TEHARET (HELA) ADABI
Hela?ya girerken sol ayakla girmek, çıkarken de sağ ayakla
çıkmak sünnettir. Üzerinde Kur-an Ayetleri veya büyüklerin ismi
51
olan bir şeyi girerken üzerinde taşımamalı, Sol ayak üzerine gücünü
bırakmalı, Teharet alırken yüzünü ve sırtını kıbleye vermesi eğer
onunla kıble arasında bir duvar gibi bir şey varsa mekruh, yoksa
haramdır. Ancak yapılan yer eğer taharet (hela) için ise haram
değil. İnsanlardan uzak gitmesi avret yerini örtmesi de sünnettir.
Hela?dayken özürsüz konuşması, yerdeki deliklerde ve yollarda
taharet yapması da mekruhtur. Taharet için olmayan yerlerde
ve duran suda taharet almamalı. İdrardan iyice temizlendiğine
inanıncaya kadar sıkmalı.
Helaya girerken şöyle demeli

Çıkarken ise şöyle
 demesi sünnettir.
İSTİNCA
Ön ve arka taraftan çıkıp, kirletici herşey den istinca etmek
gerekmektedir. Ancak yel ve meniden istinca etmek lazım gelmez.
ön ve arkadan çıkan şeylerden istinca su veya helal (temiz) sert,
necaseti kaldıran, muhterem olmayan ve yenilmeyen bir şeyle
olur. Taş ve benzeri şeylerle istinca edebilmek için ön veya arkadan
çıkan şeyin kurumaması ve çıktıktan sonra durduğu yerden başka
bir yere gitmemesi ?safha? (ayağa kalktığı zaman arka tarafın
birbirine değdiği her iki yan) ile sünnet yerini taşımaması, üç
taştan az olmaması üç taneyle temizlenmezse daha fazlası ile
temizlenmek gerekmektedir. Bu şartlardan bir tanesi olmaz ise
sudan başka bir şeyle istinca yapılmaz. Vitir yapmak yani 3-5-7
gibi sünnettir. En efdalı ise sol elle kendini temizlemesi su ve taş
ile yani ikisini beraber kullanması da sünnettir.
TUHFETUL ALAIYYE 52
GUSLÜ VACİB EDEN ŞEYLER

Ölüm, hayız, doğum ve Cenabet. Bunlar guslü vacib eden
şeylerdir. Erkeğin zekeri yani sünnet olan yeri önden veya arkadan
girmesiyle ya da zeker eğer kesik ise sünnet yerinin mikdarının
girmesiyle kişi Cenabet (Cünup) olur. Ayrıca insan zekerini hayvana
koyması veya hayvanın zekeri insana girmesi keza cünup olur.
Kadın dediğimiz gibi sünnet olan yerin mikdarı gerek insanın
gerek hayvanın ki olsun girmesiyle cünup olur. Kısacası Kadın ve
Erkek uykuda bile olsa şehvetin çıkmasıyla cünup olurlar. Şehvet
(meni) sıçrayarak çıkması çıkma esnasında insanın lezzet duyması,
çıkan sıvı yaş iken hamur kuruduktan sonra da yumurta beyazının
kokusunu vermesiyle bilinir. Bu saydıklarımızdan birisi meydana
geldiğinde gusül icab eder. Abdestsiz olan kişinin üzerinde haram
olan şeyler cenabetli olanında üzerinde haramdır. Daha fazlası
Cenabetli olanın Kuran niyetiyle Kuran okuması cami?de durması
da haramdır. Ancak Cami?den geçmesi ile birşey olmaz.
VACİP OLAN GUSLDEN YIKANMAK
Cenabetten yıkanırken niyet etmek vaciptir. Niyet şöyle edilir.
?Büyük Hadesi kaldırmaya niyet ettim? veya ?Vacip olan guslü
kaldırmaya niyet ettim? veya ?Cenabeti kaldırmaya niyet ettim?
veya ?Namazı kendime helal etmeye niyet ettim? gibi niyetler
ile ilk suyu baş?a dökülmesiyle söylenir. Ağız, burun ve göz hariç
Vücudun her tarafını yıkamak suyu tenin ve kılların her tarafına
ulaştırmak gerekmektedir. Eğer ten ve kıllardan bir şey kuru
kalırsa Cenabet ortadan kalkmaz. Gusül suyun akmasıdır, yalnız
ıslatmak değildir.
GUSLÜN ŞART SÜNNET VE MEKRUHLARI
Guslün şart ve mekruhları abdestin şartları ve mekruhları
53
gibidir. Sünnetleri ise şunlardır; Kıbleye dönmek, kalbiyle niyet
etmek, besmele?yi söylemek, kendi diliyle niyet etmek. ilk önce
üzerinde pislik varsa onu izale etmek gerekir, daha sonra abdest
almak ve her on parmağını üç sefer ıslatmak, parmaklarını saçının
içine götürüp getirmek,başını üç sefer yıkamak, elini ıslatıp
sakalını hilallamak, üç sefer yüzünü yıkamak, önce sağ ön sonra
sağ arkayı üç sefer yıkamak, daha sonra sol ön sonra sol arkayı
üç sefer yıkamak ve vücudunun tamamını üç sefer yıkamak.
Hayızdan yıkanan kadın yıkandıktan sonra biraz pamuğun üzerine
esans koyup daha sonra o pamuğu kanın çıktığı yere koyması da
sünnettir.
ABDESTSİZ, CENABETLİ VE DİĞERLERİ HAKKINDA
Eğer abdestsiz ve cünup biri, cenabet niyetiyle gusül ederse
abdestide almış olur, abdest azaları arka arkaya yıkanmamış olsa
bile. Eğer hayızlı ve Cünup bir kadın Hayız veya cenabet niyetiyle
yıkansa ikisi de boynundan çıkmış olur. Eğer birisi vacip olan bir
gusül yerine yıkansa veya sünnet olan cuma ve bayram guslü gibi
o zaman her ikisi de olur. Eğer bir şahıs Cenabetli ve vücudunun
üzerinde necaset varsa cenabet niyetiyle yıkandığında cenabeti
kalktığı gibi vücudu da temizlenmiş (helal) olur. tabi ki vücudun
üzerindeki necaset kalmamış ise...
NECİS ŞEYLER HAKKINDA
O, sarhoş eden sıvı olan müskirat, idrar, mezi (ince ve beyaz
bir su olup, çoğunlukla şehvetin kaynaştığı bir zamanda çıkar)
vedi (kalın, beyaz ve bulanık bir su olup çoğunlukla büluğ çağına
vardıktan sonra idrardan sonra veya ağır bir şey kaldırınca çıkar)
Köpek, Domuz ve yavruları ölü olan hayvan, Balık insan ve
çekirge hariç, Kan irin, kusma, eti yenilmeyen hayvanların sütü,
insan sütü hariç. Hayatta bulunan herhangi bir hayvandan kesilen
parça, ölüsü gibidir. İnsandan kesilen parça ile balık ve çekirgeden
kesilen parça tahir?dir (helal?dir). Başka bir şeyden kesilen parça
TUHFETUL ALAIYYE 54
necistir. Yalnız eti yenilen hayvanınn yün ve kılları tahir?dir
(helaldır). Köpek, domuz ve onlardan olanların dışındaki bütün
hayvanların ferc (vajina) ıslaklığı ve menisi tahirdir. O şehvet
(meni) kan ve ete dönüşse bile...
NECİS OLAN ŞEYİ TEMİZLEMEK
Bu saydığımız necis şeylerin necaseti gitmez içki hariç. eğer
içki kendiğilinden sirke olursa ya da güneş ve gölgeye konmak
suretiyle sirkeye dönüşürse helal olur. Ancak ilacın atılması
sebebiyle sirkeye dönüşse helal olmaz. Öldüğünden dolayı eti
haram olan hayvanların deriside dibağa koyup dibağdan sonra
temiz bir su ile yıkansa helal olur. Ama kılları helal olmaz. Eğer bir
şey köpek veya domuz?dan dolayı necis olursa tahir etmek için
bir tanesi toprakla olmak üzere yedi defa yıkamak gerekmektedir.
Eğer sulu bir şey değil ise; Ancak necis olan yer toprak veya
topraklı ise bir tanesi toprakla olma şartı yoktur.
İki yaştan küçük erkek çocuğunun idrarı bir yere değerse
üzerine su serpmekle helal olur. Eğer necis olan yerin tamamı
ıslanır ve çocuk sütten başka bir şey yememiş ise. Domuz
köpek ve söylediğim çocuğun dışındaki necasetler, eğer renk,
koku ve tad gibi bir şey hissetmezse suyun necis olan yerin
üzerinden akmasıyla helal olur. bir defa bile olsa, ancak üç defa
daha yıkamak daha iyidir. Eğer renk, koku ve tadı hissederse,
necasetin tadını zor bile olsa gidermek gerekmektedir. Yalnız tek
renk veya tek koku kalmış ve sabunla çıkmıyor ise herhangi bir
zararı yoktur. Eğer sabunla çıkar veya renk ve koku ikisi beraber
kalmış ise tahir (helal) olmaz. Necis bir şey kulleteyn?den az olan
bir suya bırakılsa helal olmayacağı gibi suyuda necis yapar. Necis
bir elbise yıkanıp helal olduktan sonra ondan dökülen su helaldir.
eğer o suyun rengi değişmemiş ve içinde necaset görünmüyor ise.
Ne kadar sıvı birşey varsa necis olduğunda yıkamakla tahir (helal)
olmaz.
55

armi
Sun 31 January 2010, 02:47 pm GMT +0200
TEYEMMÜM MEVZUSU
Abdest almak isteyen ve Cenabeti üzerinden kaldırmak isteyen
kişi Namaz kılmak istediğinde eğer etrafında suyun olmadığından
emin ise teyemmüm etmesi vaciptir. Eğer suyun olup olmadığı
konusunda şüphe varsa, eşyalarının içine bakar arkadaşlarından
sorar, etrafına iyice bakarak her dört taraftan 160 mt. mesafe
kadar suyun olmadığını öğrendikten sonra teyemmüm alabilir.
Eğer başka bir namaz vaktine kadar yerinde kalırsa, tekrar su
araması icab etmektedir.
Eğer tekrar suyun yakında olabileceğinden şüphe ederse ve
3100 m mesafede suyun olduğundan emin ise eğer, nefsinden,
malından ve namaz vaktinin çıkmasından korkmuyor ise oraya
gitmek icab eder. Şayet 3100 m?den daha fazla uzaksa gitmek icab
etmez. Eğer vaktinin sonunda suya yetişecem diyor ise, en iyisi
namazını o zamana bırakmaktır. Eğer yetişip yetişmeyeceğine
şüphe ediyor ise en iyisi namazını vaktinde kılmaktır. ?Fersah? 3
mil?dir her mil 4 bin adımdır. her adım 3 ayaktır.
Şayet su arayan kişide biraz su varsa, o su ile abdest almaya
yetmeyecek miktarda ise geriye kalan organların yerine teyemmüm
yapabilir. Eğer satılık su bulsa ama fiyatı ederinin çok üstünde ise
veya borcundan dolayı o paraya ihtiyacı varsa yada öldürülmesi
haram olan hayvanı için gerekli ise o zaman o suyu satın almak
icab etmez. Eğer biri suyu bedava verirse kabul etmek icab eder,
ama su sahibinin para alması icab etmez. Eğer suyunu yükünün
içinde kaybetmişse teyemmüm ile namazını kılar daha sonra
kaza yapar. Eğer suyu yüküyle beraber kaybederse teyemmümle
namaz kılar ve kaza etmez. Yol arkadaşlarının birisinde su var
ancak o su içmek için ise veya öldürülmesi caiz olmayan hayvanı
için ihtiyaç duyuluyorsa yine teyemmümle namazını kılar.
Hastalıklı veya yaralı biri gusül ve abdest için teyemmüm yapar,
TUHFETUL ALAIYYE 56
eğer, organlardan birini kaybetme korkusu, hastalığın çoğalacağı
korkusu, hastalığın uzama korkusu veya görünen organlarda
çirkin bir görüntünün meydana gelmesinden dolayı bir korku
durumunda teyemmüm söz konusu olur. Eğer bütün bedeninde
su kullanamamışsa bir teyemmüm kafi gelir. Eğer tek organda
su kullanılmamışsa o organın yerine teyemmüm alır ve sağlam
yeri yıkar.
Yarası sargılı olmadığı zaman; Şayet yaranın üzerinde sargı
varsa ve kaldırıldığında yaraya zarar vermiyorsa kaldırılması şart,
Eğer kaldırıldığında zarar görecekse kaldırılmaz ancak üzerini
mesh etmek gerekmektedir. Eğer bir şahıs abdestin iki organını
yıkamazsa iki teyemmüm, üç organını yıkamazsa üç teyemmüm
ve dört organını yıkamamışsa dört teyemmüm alması icab eder.
Ancak her iki el abdestin bir azası (organı) ve her iki ayak abdestin
bir organı sayılır.
Cünup olana tertip yoktur. dilerse sağlam yeri yıkadıktan sonra
dilerse önce teyemmüm yapar. Ama abdestsiz olan sıra yaralı
organa geldiğinde teyemmüm alma icab eder. Bir farz namaz için
teyemmüm alınırsa ve o namaz kılınırsa sonra ikinci vakit geldiği
zaman, daha abdesti varsa sadece teyemmüm almak icab eder.
TEYEMMÜMÜN ŞARTLARI
Teyemmüm?ün şartları dörttür. 1- Teyemmüm almak istediğin
şeyin zamanının gelmesi namaz gibi (vaktin girdiğini bilmek) 2-
Namaz vaktinde suyu aramak; eğer suyun olmadığını kesin bir
şekilde biliyor veya teyemmüm alması için suyun mevcudiyetinden
değil de başka nedenlerden dolayı ise, o zaman suyu araması şart
değildir. 3- Tozu olan temiz bir toprakla; İçine un, alçı ve benzeri
şeyler karışmamış olmalı. Teyemmüm azalarının üzerinde
olan toprak, başkasının onunla teyemmüm almamış olması
gerekmektedir. 4- Teyemmüm edecek kişi vücudunda bir necaset
olmamalı, varsa izale edilmeli.
57
Teyemmümün farzları beştir.
1- Toprağı teyemmüm azalarına nakl etmek (taşımak) 2- Niyet
etmek, niyetin toprağı taşıma ve yüzü mesh etmeyle birlikte
olması gerekmektedir. Yüzünün yarısını mesh ettikten sonra
niyet etmek olmaz. Niyet şöyle edilir: ?Niyet ettim teyemmüm
farzını yerine getirmeye? Eğer namaz niyetine abdest alırsa
sünnette kılabilir. Ancak sünnet için alınan teyemmüm ile farz
namaz kılınmaz. 3 ve 4- Toprağa iki veya daha fazla vuruşla
yüz ve elleri, dirseklerle birlikte mesh etmek. Bir vuruş yüz için
diğerleri ise eller içindir. 5- Tertibe riayet etmek. önce yüzü sonra
elleri mesh etmek gerekmektedir.
Not: Toprağın kılların altından ten ile temas etmesi şart
değildir.
TEYEMMÜMÜN SÜNNETLERİ
Kıbleye yönelmek 1.
Besmele  2.  demek.
Misvak kullanmak 3.
Yüzü ve elleri birer sefer meshetmek 4.
Önce sağı, sonra solu meshetmek 5.
Yüzün üst tarafından meshetmek 6.
Eller fazlaca tozlanmışsa silkelemek ve tozu azaltmak 7.
Toprağa her vuruşta parmaklarını birbirinden açık tutmak 8.
TUHFETUL ALAIYYE 58
Birinci vuruşta, varsa yüzüğü parmaktan çıkarmak. ikinci 9.
vuruşta çıkartmak vacibtir.
TEYEMMÜMÜ BOZAN ŞEYLER
Abdest yerine teyemmüm yapılmışsa abdesti bozan şeyler
teyemmümüde bozar. Ama boy abdesti yerine teyemmüm
yapılmışsa, boy abdestini gerektiren haller bu teyemmümü
bozar. Şayet, teyemmüm suyun yokluğundan dolayı yapılmışsa,
namaz?a başlamadan önce suyu görmek yahut varlığını hissetmek,
teyemmümü bozar. Eğer namaza başladıktan sonra suyu görür
ve bulunduğu yer zann-ı galiple suyun varlığı tahmin edilen bir yer
olup, teyemmüm ile namazı?ın farziyetini sakıt kılmayan bir yer
ise o anda namazı batıl olur. Ama suyun yokluğuna zann-ı galip
ile hükmedilen yahut varlığı da yokluğu da eşit şekilde tahmin
edilen bir yer olmakla teyemmüm ile namazın farziyetini sakıt
kılan bir yer ise namazı batıl olmaz. ve namazına devam eder,
yine namazı batıl olmaz eğer bir özür için teyemmüm almışsa.
Tek teyemmüm ile bir farz ve sünnetlerden başka kılınmaz. Nezır
(adak) namazı da farz namazı gibidir. Ancak bir farz ve cenaze
namazı bir teyemmüm ile olur.
TEYEMMÜM İLE KILINAN NAMAZIN KAZASI
Çoğunlukla suyun olduğu bir yerde teyemmüm alınırsa ancak
teyemmüm esnasında su yoktu yine de namazı kaza etmek
icab eder. Hırsızlık ve kötülük için sefere çıkan yada seferi ile
günahkar olan, suyun olmadığından teyemmüm alırsa veya
yaralıysa, yarasında çok kan varsa ya da yarasının üstünde sargı
varsa, ancak sargıyı koyduğunda abdestsiz ise, ama sargıyı
çektiğinde zarar görecekse, veya sargıyı koyduğunda abdestli
ise, ama yara teyemmüm azalarında ise, bütün bu hallerde kaza
yapmak vaciptir. Bunların dışında kaza yapmak icab etmez. Fakat
sargıyı çıkarmak vaciptir. Su ve toprak bulmayan kişi, kaza etmek
59
şartıyla, abdestsiz namaz kılar.
HAYIZ VE NİFAS
Kadın dokuz yaşını doldurmadan, hayız görmez. Hayız bir gün
bir geceden az olmaz, on beş gün ve on beş geceden de fazla
olmaz. Bir ay içinde hayız?dan temiz kalmak, on beş gün ve on beş
geceden az olmaz, ancak çoğunluğun haddi (müddeti) yoktur.
Cenabetli, insanın üzerine haram olan şeyler, hayızlı ve nifaslı
bayan?nın üzerine de haramdır. Daha fazlası kirletme korkusu
varsa Cami?den geçmeleri de haramdır. Namaz kılmaları
ve Boşanmaları, kocalarıyla diz ve göbek arasında örtüsüz
oynaşmaları da haramdır. Kısacası, kan kesildikten sonra
boy abdesti almadan önce oruç ve boşanma hariç, yukarıda
saydıklarımızın tamamı haramdır. Nifas müddetinin azı bir lahza
bile olabilir. Çoğu ise Altmış gün?dür.
İSTİHAZA
Şayet Kadın dokuz yaşından küçük, bir gün bir geceden az ve
onbeş günden fazla kan görecek olursa, fazlası istihaza (hastalık)
kanıdır. Her zaman kan gören kadın, her namaz vaktinde önünü
yıkaması, oruçlu değil ise önüne pamuk koyması ve daha sonra
pamuğun üzerine bir bez koyup, bir tarafını önden diğer tarafını
arkadan çıkartıp bağlaması vaciptir.
Eğer ona zor gelmiyor ve bağlamadığı takdirde kan çıkıyor ise
bağlaması icap eder. Daha sonra abdest alıp namazını hemen
kılarsa birşey olmaz. Bu esnada cemaâti beklemesi ve söylediğimiz
şekilde kendini bağlamış ise kanın çıkması da zarar etmez.
Kadın kan gördüğü zaman namaz kılmaması icap eder. Ancak
TUHFETUL ALAIYYE 60
kan bir gün bir geceden önce kesilirse namazı kaza etmek vaciptir.
Eğer, bir gün bir geceyi geçer, onbeş gün ve geceden önce kesilirse
namazı kaza etmek vacip değildir. çünkü o hepsi hayız(âded)?dır.
Eğer onbeş günü geçerse onbeş günden fazla olanı kaza yapmak
icap eder, önceden söylediğimiz gibi. Eğer iddet, kanı önceden
görmüş bir bayan ise hayız müddeti hem vakit hem de miktar
bakımından, daha önce gördüğüne göre hesap edilir. Buna göre
adet ettiği müddeti geçerse artık namazını kılacaktır. Şayet
o ayda iyileşmedi, ikinci bir ay?a girdi, Eğer adet ettiği müddeti
geçmiş ise o zaman gusül yenilemesi vaciptir. Her zaman idrar,
mezi ve vedi kaçıran kişinin hükmü her zaman hastalık kanı gören
bayanın hükmü gibidir.
KANI (ÂDET) ONBEŞ GÜNÜ GEÇEN BAYAN

Bir bayan?ın kanı adet ettiği günleri geçerse bile on beş gün ve
geceyi geçmedikten sonra, tamamı hayız?dır. Eğer On beş günü
geçmiş ve kanı iki çeşit ise güçlü, yoğun, siyah, katı ve kokusu
kötü ise bu durumda namaz kılmaması gerekir. Bu şekil de değil
ise eğer, koyu kan bir gün birgece?den az ve onbeş gün ve onbeş
gece?den fazla rengi ise onbeş gün onbeş gece?den az değil ise
bu durumda namaz kılar. Şayet kanı bir ya da iki renkte ise ama
söylediğimiz şartlar mevcut değil ise duruma bakılır. Eğer, yeni
hayız görmüş ve hayız anını hatırlıyor ise hayızı bir gün, bir gecedir.
Temiz kalması ise 29 gündür. Eğer, hayız anını hatırlamıyor ise
hükmü adetini unutmuş bayan gibidir. Onu şimdi zikredeceğiz.
Eğer, eski adetini hatırlıyor ve daha önce hayız görmüş ise
zaten hayız ve temiz kalması eski adetine göre devam eder.
Eğer, hatırlamıyorsa her farz namaz vakti için boy abdesti alması
gerekir. Ama hangi vakitte kesildiğini biliyorsa mesela; akşam
vaktinin girmesinden önce kesildiğini biliyorsa sadece akşam
vaktinden önce yıkanır. Diğer vakit namazları için ise her farz vakit
için normal abdest alması gerekir.
61
Adetini unutan kadın ise Ramazan Ay?ının orucunu tutar. Sonra
bir ay daha oruç tutar. Şayet önceden kanı gece kesiliyorsa, bir
ay daha oruç tutar. Eğer, kanı gündüz kesiliyorsa ya da ne zaman
kesildiğini hatırlamıyorsa, Her ay?dan kendisi için ondört gün
sayılır. Böylece üzerinde iki gün oruç kalmış olur. Kalan bu iki gün
için onsekiz günün evvelinden üç gün ve sonunda üç gün oruç
tutar. Böylece üzerinde oruç kalmamış olur. Ayrıca hayızlı kadının
üzerinde haram olan herşey buna da haramdır. Eğer üzerinde
birgün oruç kalmış ise onsekiz günden bir gün daha sonra üçüncü
ve onyedinci günüde oruç tutmak suretiyle borcunu ödemiş olur.
Biraz daha açacak olursak, onbeş günden fazla kan gören
kadınlar dört kısımdır. Mübtedie (âdet kanını henüz ilk defa gören)
ve Mü?tâde bunlardan her biri ya Mümeyyize?dir veya değildir.
Şayet Mümeyyize ise ki Mümeyyize ister Mübtedie, ister Mü?tâde
olsun kuvvetli ve zayıf kan gören kadındır. Bu durumdaki kadının
üç şartla kuvvetli hayız kanı, zayıf kan ise, istihaza kanıdır. Bu
durumda ki kadının kuvvetli kanı bir gün bir geceden az ve onbeş
günden fazla değildir. Zayıf kan ise, ard arda olup onbeş günden
az değildir. Ya da Mümeyyize olmayan kadın?dır ki kanı tek bir
renkte olan yahut temyiz şartlarından birini taşımayan kadındır.
Bu durumda olan kadın şayet ilk defa âdet kanı görüyorsa, hayız
müddeti, hayız?ın asgari sınırı olarak kabul edilir. Ama mü?tâde
bir defa dahi olsa daha önce iddet kanı görmüş olan kadın ise,
hayız müddeti, hem vakit ve hemde miktar bakımından daha önce
gördüğüne göre hesap edilir. Ya da Mütehayyire?dir. Mütehayyire;
âdet müddetini vakit ve miktarını unutan kadın?dır. O?nun ihtiyatlı
davranması gerekir. İbadetler konusunda temiz gibidir. Cinsi
münasebet konusunda ise, hayızlı kabul edilir.
NİFAS KANI ALTMIŞ GÜNÜ GEÇEN KADIN
Nifas durumdaki bir bayan iki çeşit kan görüyor ise örneğin;
güçlü ve zayıf, zayıf gördüğnüde namaz kılar, güçlü gördüğünde
TUHFETUL ALAIYYE 62
güçlü kanın toplamı altımış günü geçmiyor ise namaz kılmaz,
Şayet güçlü kan altmış günü geçmiş veya kanı tek renk ise.
Eğer daha önceden hayız görmüş ve doğum yapmış ise nifas,
hayız ve temiz kalma müddeti eskiden gördüğü gibidir. Eğer
önceden doğum yapmış ama hayız görmemiş ise hayız?ı (iddeti)
bir gün bir gecedir. Temiz kalması da yirmidokuz gündür. Şayet
önceden doğum yapmamış ve hayız kanı görmemiş veya daha
önce doğurmuş ama kan görmemiş, o zaman doğumdan sonra ki
yirmi dakika nifas?lı, yirmidokuz gün temiz olması bir gün bir gece
hayızlı olması demektir. Eğer daha önce hayız (iddet) görmüş
ama doğum yapmamış ise nifası (yani, doğumdan sonraki kanı)
bir lahzadır. Daha sonra hayızı ve temiz kalması eskiden gördüğü
gibi takip eder. Şayet bir bayan önceden doğum yapmış ama ne
kadar zaman kan gördüğünü unutmuş ise doğumdan sonra ki bir
lahzası nifas (doğum kanı)?dır. Ondan sonra her bir namaz için
yıkanıp namaz kılması gerekir. Diğer şeyler altmış güne kadar,
ona haramdır. Hayız(iddet)?i eskiden olduğu gibi takip eder.
NAMAZ KİME VACİPTİR
Akıl baliğ olan her müslüman?ın üzerinde namaz farz olduğu gibi
iddet(hayız)?li ve nifas?lı olmayan kadın?ın üzerinde de farzdır. Bir
kafir, müslüman olduğu zaman geçmiş namazları kaza etmesi
vacip olmadığı gibi, hayızlı ve nifas?lı kadın da yıkandıklarında bu
müddet zarfındaki geçmiş namazları kaza etmeleri vacip değildir.
Aklı başına gelen deli ve baliğ olan çocukta bu söylediklerimiz gibi
üzerlerinde namaz kazası yoktur. Ancak bir kafir müslüman oldu,
çocuk baliğ oldu, deli olan ayıktı veya hayızlı ve nifas?lı kadının
kanı kesildi, eğer denilecek kadar namazın vakti varsa
o namaz ve ondan önceki namazı kılmaları vaciptir. Şayet öğlen ve
akşamdan önce ise oruç?da vacip olur. Eğer  denilecek
kadar güneşin batmasına kalmışsa hayız(iddet)?li ve nifaslı hariç
diğerleri o günün orucunu kaza etmeleri gerekir. Eğer namaz
vakti girerse daha sonra kadın kan görürse veya doğum yaparsa
o vaktin namazını kaza etmesi vaciptir. Çocuklar yedi yaşına
girdiğinde onları korkutmak ve onlara namazı kıldırtmak vaciptir.
63
On yaşına geldiklerinde namaz kılmazlarsa dövmek gerekir. On
beş yaşından sonra namaz kılmaz ve inkar ederlerse şayet tövbe
etmezlerse onların katli helal olur.
NAMAZIN KILINIŞ ŞEKLİ
Namazı kılarken yapılması gereken şeyler sırasıyla şunlardır;
Cenabetli ise boy abdesti alması, hayızlı kadın?ın kanı durmuş ise
yıkanması, eğer üzerinde necaset varsa beden ve elbiselerinin
temizlenmesi ve temiz olması, Erkekse diz ve göbek arası
kapatması, Kadın ise el ve yüz hariç bütün vücudu kapatması,
temiz bir yerde durması ve kıbleye doğru yönelmesi şarttır. Daha
sonra kalbiyle niyet eder. Niyet şöyle edilir; örneğin; niyet ettim
sabah namazını kılmaya ? ? ama tekbiri kendini duyacak
şekilde diliyle söylemesi şarttır. Tekbirden sonra fatiha okuması
fatiha?dan sonra elinin içi dizine yetişecek şekilde rüku?â gitmesi,
inip kalkması, birbirinden ayıracak şekilde durup sonra kalkması,
kalkarken de söylediğimiz şekilde beklemesi. daha sonra secde
etmesi secde de ayak parmaklarını dikmeli, alın, el ve dizlerini yere
koymalı ağırlığını alnına vermeli, arkasını baş tarafından yüksek
tutmalı ve söylediğimiz şekilde bekledikten sonra başını kaldırıp
söylediğimiz şekilde bekledikten sonra aynı şekilde ikinci secdeyi
yapmalı, kalktıktan sonra ikinci rekatı aynı şekilde kılmalı, Sabah
namazı ise kendini duyacak şekilde ?Ettahiyyatu?yu okuması ve
daha sonra selam vermesi.
Eğer sabah namazı değilse örneğin; akşam namazı
ise aynı şekilde üçüncü rekatı kılıp ?Ettahiyyatu?yı okuduktan
sonra selam vermeli. Şayet öğle, ikindi veya yatsı namazı ise
söylediğimiz şekilde iki rekat daha kılar ve daha sonra ?Ettahiyyatu
ve salli barek?i okuyup selam verir. Kim ki bu söylediklerimizin
bir tanesini bile eksik yaparsa namazı olmaz. Bütün bunlar
gerek tek başına gerekse imamla beraber yapılması şart olan
rükünlerdir. Ancak imam?ın arkasında cemaat ile namaz kılan
kişinin niyeti imam?ınkinden sonra olmalı. Niyet ederken cemaatle
TUHFETUL ALAIYYE 64
demeli, topuğu imamın topuğunu geçmemeli. İki rükunle imamı
geçmemeli iki uzun rükun ile de imam?dan özürsüz geri kalmamalı
ve imam?dan sonra selam vermeli.
Not: Rüku?dan sonraki duruş ve her iki secdenin arasındaki
oturuş hariç bütün rükünler uzundur.
NAMAZI SÜNNETLERİYLE BERABER KILMA ŞEKLİ
Bundan önceki faslıda söylediğimiz gibi abdest alıp temiz elbise
giyip, diz ve göbek arasındaki avret yerini kapattıktan sonra temiz
bir yerde durup ezan ve kamet getirilir.
Not: Kadın sadece kamet yapabilir. Daha sonra her iki elini
kaldırıp
deyip elini yüzüne sürecek.
Daha sonra ağzı misvaklamak, ayakları bir karış mikdarı
birbirinden ayırmak, dil ve kalbiyle ?Niyet ettim Allah rızası için, iki
rek?ât sabah namazını kılmaya ? ? demek, Tekbir alırken
parmakların ucu kulakların üst tarafına gelecek şekilde elleri
kaldırmak, Elleri kaldırırken parmakları birbirinden biraz ayırmak.
Sağ eli sol elinin üzerine koymak, Elleri göğüs ve göbek arasında
tutmak, Secde yerine bakmak, keyifle namaza girmek, Namazın
içinde, kalbi gafil bırakmamak ve kendisi sesini duyacak şekilde
şöyle diyecek yi okumak, Daha sonra
 mikdarı bekleyip,  deyip
65
tekrar mikdarı bekleyip Fatiha?sını kendi sesini
duyacak şekilde okumak. Ancak Fatiha?nın bütün harflerinde
kendini işitmesi şarttır. Fatihadan sonra söylediğimiz miktarda
bekleyip, Amin demek. Fatihayı öğle ve ikindi de gizli sabah,
akşam ve yatsı da ise açıktan okumak, Fatiha?dan sonra Zammi
Sure okumak, Not: Namazda Kuran okumanın ve
demenin gizli ve açıktan hükmü Fatihanın
hükmü gibidir. Zammi Sureden sonra rükuâ gidilir. Rüku?â giderken
 demek, Rükuâ inerken elleri kaldırmak, her iki eliyle
dizlerini tutmak, parmakları biraz açıp, tam kıbleye vermek, baş
ve sırtını aynı seviye de ve düz tutmak, dizleri bükmemek, ayakları
bir karış açmak, hareket yapmamak, Kadın ise ayaklarını birbirine
değdirerek bitiştirmek. Rüku?da üç defa
 demek, daha sonra kalkıp kendini düzeltmek, kalkarken,
 ve her iki elini kaldırmak. daha sonra elini bırakıp
 demek, sonra
secdeye gitmek. Secdeye giderken  demek, sırasıyla önce
dizini, elini, alnını ve burnunu yere koymak, Secde de iken eller
açık, kıbleye doğru ve omuz hizasına getirmek, karın kısmının dize
değmemesi, dirseklerin yanlarına değmemesi, ayakları bir karış
miktarı birbirinden ayrı olması, daha sonra
 demesi. Not: Kadın erkeğin tam tersi azaları (organları) birbirine
değmesi. Secde den kalkarken  demek, sağ ayağın
parmaklarını dikip sol ayağı yatırmak, her iki elin parmaklarını
hafif bir şekilde açıp dizlerin üzerine koymak, belini doğrultmak,
kımıldamamak,  demek. Daha sonra
ikinci secdeyi aynen birinci secde gibi yapmak. İkinci secde den
kalkarken deyip, belini doğrultup biraz bekledikten
sonra ayağa kalkıp veccehtu ve niyet hariç ikinci rekâtı da
birinci rekât gibi kılmak.
sabah namazı ise ikinci rekâtta rükudan kalkarken secdeye
inmeden önce elini havaya kaldırarak şu duayı okumak
TUHFETUL ALAIYYE 66
Bu tek başına iken. imam ise Cemi (çoğul) şeklinde okur.
ye yetiştiğinde ellerini ters çevirir ve tekrar
düzeltir, konut duası bittiğinde secdeye gidilir. Son secde den
sonra kalktıktan sonra oturur sağ ayağını parmakları dikilir,
kalçalar yere değecek şekilde sol ayak sağ ayağın altından
geçirilir. İşaret parmağı hariç sağ eli kapalı olarak sağ dizin
üzerine koyar, sağ elin büyük parmağını işaret parmağının altına
koyar, sol eli de parmaklar açık ve kıbleye doğru olacak şekilde
sol dizinin üstüne koyar, parmaklar bitişik ve dizin tam hizasında
olacak, belini doğrultacak daha sonra bütün harfleri çıkartarak
ve sesini duyacak şekilde  yu Salli Bareki okuyacak.
dediğinde işaret parmağını kaldıracak (Hamidun
mecidun)den sonra
daha sonra  deyip selam verir.
Selam önce sağa sonra sola, sola dönerken de kalbinden şöyle
geçirecek; sağımda ve solumda ne kadar, insan, cin ve melekler
varsa selamı onlara veriyorum. Not: selam?da yüzü sağa ve sola
çevirirken arkadakilerin onun yüzünü görecek şekilde olmalı.
Eğer sabah namazı değilse  dan sonra
 dedikten sonra kalkılır, kalkarken de
 deyip niyette ki gibi elini kaldırmak, Akşam namazı ise
söylediğimiz şekilde bir rekat daha kılıp, Ettahiyyatuyu Salli
67
Bareki ve söylediğimiz duadan sonra selam verir. Eğer öğlen,
ikindi veya yatsı ise üçüncü rekatın ikinci secdesinden kalkıp,
 mikdarını bekledikten sonra dördüncü rekata kalkar,
onu da öğretilen şekliyle kılıp, son secdeden sonra Ettahiyyatu
Salli Bareki ve yazılan duayı da okuduktan sonra selam verir.
Bu, kişi tek başına namazı sünnetleriyle beraber kıldığı şekildir.
Eğer imam olarak kıldırıyorsa bu söylediklerimizin dışında bazı
sünnetler vardır; örneğin; imam ise imamet niyetini getirmesi
zammi sure ve fatiha arasında, Cemmat fatihasını bitirecek
şekilde beklemesi, Namaz?da biraz hafif olması, tekbirler de ve
 de sesini yükseltmesi, Rüku ve son
oturuşta ise birisi girerse çok uzatmayacak şekilde beklemesi ve
duasını okuması.
İMAMIN ARKASINDA NASIL NAMAZ KILINIR
SÜNNETLERİYLE BERABER

Cemaatle kılınan namaz da tek başına kılınan namaz gibidir.
Ancak memum (imamın arkasındaki) olan niyet getirirken, şöyle
der Niyet ettim öğlen namazının farzını kılmaya uydum imama?
veya cemaatle kılmaya diyecek. Memum imamı
geçmeyecek, iki rükünle de özürsüz imamdan geri kalmayacak,
bir önceki bab?ta belirttiğimiz gibi. Eğer bir kişi ise imamın sağında
durması ve biraz geride kalması sünnettir. Eğer imam tek kişi ile
namaza başlarsa, daha sonra üçüncü şahıs gelse, imamın soluna
geçer, o zaman ya imam ileri çıkar veya ikisi geri gider. Eğer tek
kadın ve imamda kadınsa sağında ve biraz gerisinde durur. Eğer
imam erkekse Kadın tam arkasında durur. Şayet Cemaât önceden
iki veya daha fazlaysa ve erkeklerse imamın arkasında saf
tutarlar. Kadın erkek karışık iseler, Kadınlar erkeklerin arkasında
saf tutarlar. Eğer erkek bir kişi kadın bir veya daha fazla ise erkek
imamın sağında, kadınlarda imamın arkasında saf oluştururlar.
Şayet, imamları da onlar gibi kadınsa, o zaman imamlarının
topukları onlarınkini geçecek şekilde aralarında duracak. İmam
TUHFETUL ALAIYYE 68
Fatihayı gizli okuduğunda, Fatihyı ve zammi sureyi gizli
okumak, imam açıktan okuduğu zaman, fatihayı bitirdikten sonra
memum fatihaya başlaması ve zammi sure okumaması sünnettir.
Ancak İmamın sesini duymadığı zaman veya mesbuk (sonradan
gelen) ise okuyabilir. Fatihadan sonra imamla beraber, Amin
demek sünnettir. İmamdan sonra Rüku ve secdeye gitmek ve
onunla kalkmak, imam sabah namazının konut duasını okurken,
 e kadar, Amin demek. Ondan sonrakine ise
imamın aynısını söylemek sünnettir.
AYAKTA NAMAZ KILAMAYANIN, NAMAZ KILINIŞ ŞEKLİ
Hasta, yaşlı veya zorluk çektiğinden dolayı, ayakta namaz
kılamayan oturarak kılar, Başını eğebiliyorsa Rüku için dizleri
geçecek şekilde eğmeli, Oturarak da kılamıyor ise yüzü kıbleye
gelecek şekilde yan olarak namaz kılar, Yana yaslanaraktan
da kılamıyor ise sırt üstü uzanıp başının altına bir şey koyup
ayakların altı kıbleye gelecek şekilde namaz kılar, daha sonra
eğer, rüku ve secdeyi yapamıyor ise başıyla kılması vaciptir.
Başını secde için rükuden daha fazla eğmeli, başıyla namaz
kılmayan biri gözüyle kılmalı. Eğer biri ayakta durabiliyor, ancak
özürlü olduğundan belini doğrultamıyor ise doğrultabildiği kadar
doğrultacak. Eğer yapabilirse Rüku için daha fazla eğmeli. Eğer
ayakta durabiliyor ve kendini doğrultabiliyor ancak rüku ve secde
edemiyorsa bakılacak, eğer oturarak rüku ve secdeyi yapabiliyor
ise Fatiha?dan hemen sonra oturur, Rüku ve secdeyi yerine
getirip tekrar kalkacaktır. Eğer oturarak da ikisini yapamıyor ise
yapabildiği kadar ayakta yapacak. Eğer, Rükuu yapabiliyor, ama
secdeyi yapamıyorsa o zaman secde için de rüku gibi eğilecek,
ancak secde için daha fazla eğilmeli.
FARZ NAMAZINDAN SONRAKİ TESBİHATLAR
Sabah, ikindi ve akşam namazlarından sonra ayaklarını yerinden
69
oynatmadan ve konuşmadan önce on defa
demesi, sabah ve akşam namazında ise dan sonra
yedi defa demesi, ondan sonra ellerini havaya
kaldırarak Amin demesi ve yüzüne sürmesi sünnetir. Daha
sonra
deyip, daha sonra Fatihayı okumak, Fatihadan sonra Ayet
El Kürsiyi okumak, Ondan sonra yu okumak, ondan
sonra ihlas, felak ve nas sürelerini okumak, ondan sonra 33
defa 33 defa  33 defa demek
ve daha sonra
demek, sonra ellerini kaldırıp kendine dua etmek, dua?nın
başında salat-u selam getirildiği gibi sonunda da ?salat-u
selam getirmek, Amin demek, Ellerini yüzüne götürüp sürmek
ve dua dan sonra on defa  demek. Daha sonra üç defa
TUHFETUL ALAIYYE 70
demek, üçüncü defa da ise  demek ve daha sonra
demek sünnettir.
SÜNNET VE FARZLARIYLA NAMAZDA OKUNANLARIN
AÇIKLAMASI

Örneğin
Açıklaması; Niyet ettim Allah rızası için, dört rekât öğlen
namazının farzını kılmaya, , Yüce Allah (cc) her şeyden
yüce ve büyüktür demektir.
 Yüzümü yeryüzü ve yedi göğü
yaratan Allah?a yönelttim hem de Allahdan başka
her şeyden ümit keserek ve müslüman olarak.
Ben müşriklerden ve kafirlerden değilim.

Şüphesiz ölümüm, hayatım, ibadetim ve namazım Alemlerin
Rabbi olan Allah içindir.  Ortağı yoktur.  Bu
şekilde emr olundum.  ve ben Müslümanlardanım.
 Yani, Allahın rahmetinden kovduğu ve
uzaklaştırdığı şeytandan Allaha sığınırım.
 Rahman ve Rahim olan Allahın adıyla.
Hamd Alemlerin Rabbi olan Allaha mahsustur.
O Rahmandır ve Rahimdir.  Kıyamet gününde
tasarruf eden, Ya Rabbi ancak sana ibadet eder,
 ve ancak din ve dünyamızda senden yardım

armi
Sun 31 January 2010, 02:54 pm GMT +0200
71
dileriz.  Bizi doğru yola ve hidayete ilet.
Öylelerin yolu ki onlara nimet verdiğin,
 gazaba uğramışların ve sapmışların
yoluna değil. Amin Ya Ra bbi bu du ayı ka bu l et.
 Herşeyden münezzeh olan Rabbimi hamd ve sena ediyorum.
 Yüce Allah O?na hamd edeni, taat ve
ibadetini kabul buyurur.
Ya
Rabbi yeryüzü ve gökyüzü dolusu ve daha fazlası arş,
kürsü ve kalem dolusu sana hamd ve senalar olsun.
Ya Rabbi onları hidayet ettiğin kişilerle
beraber beni de hidayet et.  Dünya ve
Ahirette onları belalardan kurtardığın kişiler gibi beni de kurtar.
 Ya Rabbi, onlara yardımcı oluduğun kişiler
gibi bana da yardımcı ol.  Bana verdiklerine
bereket koy, Ya Rabbi, takdir ettiğin belaların
şerrinden beni koru.  Muhakkak ki
Ya Rabbi, mahlukatlara hükmeden sensin kimse sana hüküm
edemez.  Muhakkak ki yardım ettiğin kişi zelil
olmaz.  Ona gazaba geldiğin kişi ise hiç ama
hiç iyi, aziz şerefli olmaz.  Ey Rabbim, sen
herşeyden münezzeh olduğun gibi, iyiliklerin de herkesinkin den
daha fazladır. Bize verdiklerinden dolayı
sana hamd ve senalar olsun.  Ya Rabbi
sana sığınır, sana yönelir ve tövbe-istiğfar ederim.

Yüce Mevla, büyüğümüze, rehberimize yani Muhammed (asv)a
Aline, Ashabına ve Ümmetine rahmet etsin ve onları kötü olan
herşeyden muhafaza etsin. Secde de söylenen tesbih şudur;
 Yüce olan Allahı herşeyden tenzih eder
ve ona hamd ederim.
TUHFETUL ALAIYYE 72
 Ya Rabbi, bana rahmet et ve günahlarımı
affet.  Ya Rabbi eksiklerimi tamamla.  Rızık
olarak helal ve iyi olandan ver Beni hidayet eyle.
 Ya Rabbi, beni bütün belalardan, muhafaza et.?
 Bütün günahlarımı affet.
Ettahiyyatu açıklaması;
 Büyüklük, fazla ibadet,
beş vakit namaz ve ne kadar iyilik varsa hepsi Allah?ın dır
ve hepsi Allah içindir.  Ey
Nebi, Allahın selamı, rahmeti ve bereketi senin üzerine olsun.
 Peygamber cevap veriyor; Allahın
selamı bize, cin, ins, melekler ve Allah?ın emirlerini yerine getiren
salih insanların üzerine olsun. Dilimle şahitlik,
kalbimle ikrar ederim ki, Allahdan başka ibadete layık bir ilah
yoktur,
 Ve yine Şehadet ederim ki, Muhammed
(asv) Onun elçisidir.

Allahım Peygambere Aline ve Ümmetine rahmet et.

İbrahim (as)a Aline ve Ümmetine rahmet ettiğin gibi.
 Ya Rabbi,
bereketi, Peygamber?e Aline ve Ümmetinin üzerine yağdır.
İbrahim
73
(as)a Aline ve Ümmetinin üzerine rahmet yağdırdığın gibi.
 Büyük nimetlerin herkesin
üzerinde sonsuzdur. ve bütün alem sana hamd eder.
 Allahım kabir azabından
sana sığınıyorum.  Cehennem ateşinden de.
 ve dünyada yapılan kötülüklerden
 Ölümden sonraki fitneden haşr zorluğu ve kabir azabı gibi.
 Ya Rabbi, Mekke, Medine ve Kudüs
hariç her yere giden yalancı ve kötü olan Deccaldan da sana
sığınırım.
 Ya Rabbi önceden yapmış
olduğum ve daha sonra yapacağım günahları affet.
 Gizli ve açıktan yapmış olduğum
günahlarımı da.  Onlarla haddimi aştığım günahları
da. Ya Rabbi, Benden daha iyi bildiğin
günahlarımı da affet.
 Ya Rabbi, siz bazılarını ilerletir ve yüceltirsiniz.
 ve yine siz, Ya Rabbi, bazılarını geriletir ve
alçaltırsınız.  Senden başka ibadete layık kimse
yoktur.
NAMAZDAN SONRA TESBİHATIN VE EZANDAN SONRAKİ
DUANIN AÇIKLAMALARI

Ey bu davanın sahibi olan
Allahım yani ezan ve kametin  ve bu kıldığımız
namazın sahibi  cennette adı
vesile ve fazile olan yerleri büyüğümüze Hz. MUHAMMED (a.s.v.)
a ver ve  makbul olan makamı Ona ver,
Oda şefaattir  . O makam ki  ona söz verdiğin
TUHFETUL ALAIYYE 74
yani: yarabbi bu duayı kabul et.
 büyük ve yüce olan Allah?tan günahlarımın
affını diliyorum.  Yarabbi siz eksik olan her şeyden
münezehsiniz. Bütün kötülüklerden koruma seninle
olur ya rabbi.  Nimetlerin herkesinkinden daha fazladır
 ve bütün ayıplardan uzaksın.
Ey büyük ve kerem sahibi  Allah?tan başka ilah
yoktur. Tektir  ortağı yoktu mülkün
tamamı ona aittir  ve ne kadar iyilikler varsa ona aittir.
 mahlukatları diriltir ve de öldürür.  Yüce Allah
(cc)  her şeye gücü yeter.  Yarabbi
 mani yoktur  verdiğin nimetlere
men ettiğin, vermediğin ve istemediğin bir şeyi hiç kimse veremez.
 Senin yanında zenginin zenginliği ona fayda
vermez, Allah yolunda harcamadıkça  ibadet
yapmaya ve günahlardan uzak durmaya gücümüz yetmez, ancak
Yüce Allah (cc)?la bu mümkün olur.
 Allahtan başka ilah yoktur. Allahtan
başkasına ibadet etmeyiz.  bize verilen bütün nimetler
onun  büyüklük ona aittir
 ve bütün iyilik ve güzellikler onundur.
 Allahtan başka ilah yoktur. sadece
ona ibadet ederiz.  ibadetlerimizde ona şirk koşmayız.
kafirler istemese bile.
 Allahın rahmetinden kovduğu
şeytandan Allah?a sığınırım.
75
 Rahman ve Rahim olan Allah?ın adı ile
 hamd övme ve övülme alemlerin Rabbi olan
Allah?a mahsustur.
 O rahmandır ve rahimdir. ceza
günün sahibi ve malikidir.  Rabbimiz;
Ancak sana kulluk ederiz ve yalnız senden medet umarız.
 bize doğru yolu göster.
 kendilerine lütuf ve ikramda bulunduğun kimselerin yolunu,
 gazaba uğramışların ve sapmışların
yolunu değil!... Amin
Allah, ondan başka ilah yoktur. O keyyumdur. Kendisine ne uyku
gelir ne de uyuklama, göklerde ve yerdekilerin hepsi onundur. İzni
olmadan onun katında kim şefaat edebilir. O kulların yaptıklarını ve
yapacaklarını bilir. (ona hiç bir şey gizli kalmaz) onun bildiklerinin
dışında insanlar onun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilmezler,
onun kürsüsü gökleri ve yerleri içine alır, onları koruyup gözetmek
kendisine zor gelmez, o yücedir büyüktür.
Allah adaleti ayakta tutarak (delilleriyle) şu hususu açıklamıştır
ki kendisinden başka bir ilah yoktur. Melekler ve ilim sahipleri de
bunu ikrar etmişlerdir. Ve mutlak güç ve hikmet sahibi Allah?tan
başka ilah yoktur. Allah nezdinde hak din İslamdır..
TUHFETUL ALAIYYE 76
(Resulüm) De ki : Mülkün gerçek sahibi olan Allah?ım, sen mülkü
dilediğine veririsin ve mülkü dilediğinden geri alırsın. Dilediğini
yüceltir, dilediğini de alçaltırsın. Her türlü iyilik senin elindedir.
Gerçekten sen her şeye kadirsin. Geceyi gündüze katar, gündüzü
de geceye katarsın. Ölüden diriyi çıkartır, diriden de ölüyü
çıkartırsın. Dilediğine de sayısız rızık veririsin.
 Rahman ve rahim olan Allahın adıyla,
 De ki O, Allah birdir  Allahu teala defi
ihtiyaçta cümlenin merciidir.
 Allahu teala bir kimseyi doğurmadı ve kendisi
bir kimseden doğmadı.  Onun hiçbir dengi
yoktur. (Samed) hiçbir şeye muhtaç olmayan aksine her şey
kendisine muhtaç olan demektir.
 Ey Resulüm sen
sabahın rabbine sığınırım de  mahlukatın şerrinden
mahlukatın Rabbine iltica ederim.
 Karanlık çöktüğü vakit gecenin şerrinden
mahlukatın Rabbine sığınırım.
 İpliğe bağladıkları düğümlere
üfürükle sihredenlerin şerrinden Yüce Allah (cc)?a iltica ederim.
 Hased ettiği vakitte hasidin şerrinden Allaha
sığınırım.
77

Habibim Muhammed (a.s.v.) de ki insanların Rabbine sığınırım.
 insanların maliki ve ilahı olan Allah?a
sığınırım.

Zikrullalhtan kaçarak fırsat buldukça insanların kalplerine
vesvese koyan şeytanın şerrinden insanların Rabbine sığınırım.
O şeytan ki cin ve insandan olan.
(33) kere  33 33  daha sonra.
 yarabbi rahmeti indir.
büyüğümüz olan Muhammed (a.s.v.) ın üzerine
 ve Muhammed (a.s.v.) ın aline ve ümmetinin
üzerine rahmeti indir.
 Ne kadar şifa hastalık varsa sayısınca rahmeti
indir.  Bereket ve selametinde  peygamberimizin
üzerine  ümmetinin üzerinede  çok ve çok
 rahmeti selameti
 bütün enbiya ve peygamberlerin üzerine
yağdır. Ve hepsinin aline ve ashabına
Rahmet ve selameti indir.
Yarabbi  bütün iyi vasıflar alemlerin rabbi
olan Yüce Allah a mahsustur.
TUHFETUL ALAIYYE 78
NAMAZA GİRMEDEN ÖNCEKİ BEŞ ŞART

1) Vaktin girdiğini kat?i olarak bilip öyle namaz kılmak
örneğin: öğle namazının vakti güneşin gökyüzünün ortasından
meyl etmesi her şeyin gölgesi bir misli olması buda güneş
tepedeyken ki gölge hariç.
İkindi vakti: Öğle vaktinin bitiminden güneş batıncayana
kadardır.
Akşam vakti: Güneş batıktan sonra (şafakıl ahmer ) gök
yüzündeki kırmızılık kayıp oluncayana kadardır.
Yatsı vakti: Gökyüzündeki kırmızılık kayıp olduğundan sonra
fecir?e kadardır.
Sabah namazının vakti: Fecir?den güneş çıkıncaya kadar ancak
en iyisi namazın vakti girdiği an kılmaktır.
Fecir nedir.?; Gecenin sonunda yani sabah ezanından hemen
önce kıble tarafından gökyüzüne çıkan aydınlık, daha sonra
kuzeye doğru giden ve her yerde görünen aydınlıktır.
Yatsı namazından sonra hayırlı olmayan şeylerle konuşmak
mekruhtur.
Eğer ilk rekat vakit çıkmadan önce kılınırsa edadır yok eğer ilk
rekatı bittirmeden vakit çıkarsa kaza olur.
79
Eğer namaz kalırsa daha sonra vaktin girmediğini kesin olarak
bilse,öğrense vakit girdikten sonra tekrar kılması gerekir. Özürsüz
kazaya kalmış namazları çabuk kaza etmek vaciptir. Hatta vaktin
çıkmasından korkmuyorsa önce kazayı kılar mühlet vermeden
her zaman kılmak lazım ve hatta sünnetleri bile kılmadan onların
yerine kaza kılması gerekir.
2) Göğsüyle kıbleye yönelmek bütün namazlarda
kabe?nin içinde namaz kılan kabenin herhangi bir duvarına
yönelmesi kafidir. Kıbleyi bulmaya gücü yeten kişinin başkasının
sözüyle amel etmesi haramdır. Tanımayan kişi ise kıbleyi tanıyan
birisine tabi olur. Eğer kıbleyi tanıyan yok ama o bazı alametler
biliyor o zaman o işaret ve alametlere göre kıbleye yönelmesi
icap eder. Başkasının alametleri onu bağlamaz.
Eğer işaret ve alametlere rağmen kıbleyi bulamadı herhangi
bir yöne dönüp namazını kılar ve daha sonra kıldığı namazı kaza
eder.
Kıbleyi bulmak için deliller öğrenmek şarttır. Eğer öğrenmek için
çok güçlük çekiyor veya örenemiyor ise o zaman bilen birisinin
ictihadı ile amel edecek.
Eğer birisi namaz kıldıktan sonra yönü kıble ye doğru olmadığını
anlaşılsa kıldığı namazı tekrar kılmak icap eder.
Birisi kendi ictihadıyla bir yöne dönüp namaz kılsa ama namazın
içinde yok kıble diğer taraftır diye inansa o tarafa dönmesi
vaciptir
3) Avret yerinin örtünmesi: çamurla bile olsa avret yeri
TUHFETUL ALAIYYE 80
erkek ve cariye için göbekle diz arası, hür kadın için yüz ve eller
hariç vücudun tamamıdır. Bu söylediğimiz namaz için namazda
avret olan bir yer gözükürse namaz bozulur. Ancak çabucak
örterse bir şey olmsaz.
Örneğin: Namaz kılanın elbisesi sökülür yahut yırtılır ve böylece
avret yeri açılır ve elliyle açılan yeri örtmesi mümkün ise eliyle
açılan yeri örtmesi gerekmektedir.
4) Büyük ve küçük hadesten temizlenmek bizimle geçtiği
şekilde namaz içinde abdest herhangi bir şekilde bozulursa namaz
bozulur.
5) Vücudun elbisenin ve namaz kılınan yerin mahzurlu
necasetten temiz olması. Elbisenim birazı necis olursa ve necis
olan yer bilinmiyor ise elbisenin temamı yıkanması şarttır.
Namaz kılanın vücudun bir kısmı veya elbisesi necasete
değiyorsa namaz esnasında o namaz olmaz
Not: Namaz kılan kişi bir ip kaldırmış ipin diğer ucu necasete
değiyor ise namaz olmaz ama helal olan yer ayakların altında ise
namaz bozulmaz.
NAMAZ KILMANIN KERAHET VAKİTLERİ
Cuma günü hariç güneş göğün ortasındayken meyledincene
kadar namaz kılmak mekruhtur. Sabah namazını kıldıktan sonra,
kuşluk vaktine kadar, namaz kılmak mekruhtur.
İkindi namazını kıldıktan sonra güneş batıncaya kadar velevki
81
ikindiyi cem?i takdim etmişse bile namaz kılmak mekruhtur..
Not: bu söylediklerimiz sebepsiz ise, ama sebebi olan bir namaz
ise mekruh değildir.
Örnek: Kaza namazı, güneş ve ayın tutulması için kılınan
namaz cami sünneti ve şükür secdesi gibi. Ayrıca mekkede?de bu
vakitlerde namaz kılmak mekruh değildir
EZAN VE İKAMET (KAMET)
Müslüman erkekler her farz namaz için, bu farz kaza bile olsa
ezan ve kamet getirmesi sünnettir. Eğer çok namazlar kaza
edilecek ve kılınacak ise ezan birincisi için sünnettir diğerlerinde
sünnet değildir.
Kadınlar için sadece kamet sünnettir. Ezan şöyle okunur.
Sabah namazında ise  dan sonra iki kere
 demek sünnettir.
Kamet ise şöyle getirilir
TUHFETUL ALAIYYE 82
Cemaatle kılınan sünnet namazlarında kamet yerine
 demek sünnettir. Ezan okurken yüksek sesle ve yavaş, yavaş
okunması. Kamette biraz hızlı olması da sünnetten dir.
Ezan okuyan kişi ezan okunduğunda abdestli olması kıbleye
doğru yönelmesi, yüksek sesle okuması her iki şahadet parmağını
kulaklarına koyması  dediğinde başını sağa
çevirmesi ve  dediğin de ise başını sola çevirmesi
sünnettir.
Ezanı duyan kişide, kendisi duyacak şekilde aynısını ezan
okuyan gibi söylemesi tekrar etmesi ancak
 ve d a demek ve
de ise  demek sünnettir.
Kamette ise esnasında şöyle demek sünnettir.
Ezan ve kametten sonra
bilinen meşhur dua okunur. Ezan okuyan kişi
dan önce gizlice iki sefer
 demesi sünnettir. Namaza kalkarken niyetten önce iki defa
 iki defaiki defa  iki defa
iki defa  deyip niyet getirip namaz kılmak sünnettir
NECASETİN MUAF OLANI
Sokak çamuru içinde, necaset gözükmediği takdirde mafuvvun
anhu?dur. Eğer ondan muhafaza edinmek meşakatli ise oda bu
şekilde olur. insanlar baktığı zaman düştüğünü düşünmüyor ise
her mevsimde muafiyet ayrı ayrıdır. Örneğin; kışta olan muafiyet,
yazın yoktur. her azada ayrı uygulama vardır. Mesela: kışın
83
pantolonun paçasındaki çamura afu vardır aynı çamur gömleğin
kolunda olsa af yoktur. Her necasette aynı değildir muğallaza
vardır muğallaza olmayan vardır muğallazanın hükmü her yerde
aynı değildir. Muğallaza olamayan ise bit,pire,sinek,ve canlı iken
ikiye ayırdığın veya iğne batırdığın zaman kanı akmayanın kanı
elbisede veya vücudun herhangi bir yerinde terle birlikte dağılırsa
ve çok bile olsa sakıncası yoktur. Yarasanın idrar ve pisliği de
sadece ama sadece namaz yerinde zarar vermez.
Dağlamış ve yara olan yerden çıkan kan ve irin kendi kendine
çıktığı takdirde çok da olsa adet olandan fazla olmazsa elbisede
bile olsa afva tabidir. Sıkmak suretiyle çıkarsa, az olduğu takdirde
afva tabidir. Çok olsa afva tabi değildir domuz ve köpek kanı hariç
diğer kanlardan korunmak eğer çok zor ise az olması şartıyla afva
tabidir.
Şayet namazdan sonra elbisenin üzerinde necaset gözükse
eğer namaz esnasında üzerinde olduğuna kanaat getirse o vakit
namazı bozulur yani namazı olmamış demektir. Yok namazdan
sonra geldiğine kanat getirirse o vakit namaz sahihdir.
NAMAZI BOZAN ŞEYLER
Sesli olarak gülmek, ağlamak, üflemek, inlemek, ahu vah
etmek, öksürmek ve tenahnuh gibi davranışlar bir defa yapılsa
bile mecbur kalmaksızın yapıldıkları, iki harfe vardıkları takdirde
namaz bozulur. Ancak kişi mecbur kalır ve bu davranışlarla çıkan
seslerin toplamı altı kelimeyi aşmıyorsa namazda olduğunu
bilmiyorsa, veya namazda konuşmanın haram olduğunu bilmiyorsa
ve alimlerden uzak bir yerdeyse namaz bozulmaz. Ancak çok olup
ard arda oldukları takdirde namazı bozulur. yalnız fatihayı yahud
son teşehhüdü okumaya mani ise tenahnüh etmesi ve öksürmesi
yol açmak için altı harfe kadar zarar etmez.
TUHFETUL ALAIYYE 84
Kuran , zikir ve dua dışında mana ifade etmese dahi kasden iki
harf veya manası olan bir harf söylemek dil sürçmesi, unutma
veya alimlerden uzak bir bölgede yaşıyor veya yeni Müslüman
olmuş haram olduğunu bilmeme durumlarında az konuşma ki bu
altı veya daha az kelimedir zarar vermez. Eğer bu dua ve zikirle
başkasıyla konuşma gibi bir durum olmazsa .
Örneğin birisi hapşursa namazdaki de ona ? ? dese
namaz bozulur. Çünkü bu başkasıyla konuşmak demek.
Ard arda üç adım veye üçvuruş gibi örfen hareket sayılan
davranışlarda bulunmak, Ancak namazın bozulması için iki
davranışın bir rekatten daha az bir miktar içerisinde olması gerekir.
Ard arda kaydı, birinci davranış ile ikincisi arasında bir rekat
miktarı geçmişse, bunu dışarıda bırakmaktadır.Yani bu durumda
namaz batıl olmaz. Sıçrama ve bütün vücudu haraket ettirmek
büyük azaları üç kez oynatmak namazı bozar. Ama küçük azalar
ise parmaklar gibi kaç kere gibi olsa namaz bozulmaz.
Namaz?dan olmayan bir fiili yapmak. Mesela, birisini vurmak,
tekmelemek ve bir rüknünü iki defa yapmak namazı bozar.
Az veya çok olsun kasden yemek ve içmek namazı bozar. Eğer
unutarak çok sayılmayacak kadar yer ve içerse veya yemeye
zorlansa yahud yeni islama girmiş veya alimlerden uzak bir
yerde ve yemek içmek namazda haram oduğunu bilmezse namaz
bozulmaz.Anlaşılan orucu bozan her şey namazı da bozar.Ancak
oruçtan unutarak çok yemek içmek .orucu bozmaz.Namazda ise
unutarak bile olsa eğer örfen çok sayılıyorsa namazı bozar.
Sadece göğsü ile bile olsa yönünü kıbleden çevirmesi namazı
bozar.
85
Bilerek ve mazereti olmaksızın me-mümun imamından iki fiili
rükün ile gecikmesi.
Yine aynı şekilde imamdan iki fiili rüknü önce yapması
Mestin ayaktan örttüğü bir yerin açılması yahud mestin vaktinin
dolması.Çünkü, bu durumda kişi tam abdestli sayılmaz.
Tertibi bozmak, Örneğin: Secdeyi rukudan önce yapmak . eğer
kasıtlı yapmış ise namaz bozulur. Kasıtlı bir rüknü yapmamak Eğer
unutursa zararı yoktur..Ancak bu ve bundan önceki şarta göre bu
rüknü yerine getirmesi şarttır veya rüknü ancak bir rek?atla yerine
getirebiliyor o zaman bir rekat daha kılar.
Kısa bir ruknu bilerek uzatmak. Kısa rükünler, i?tidal ve iki secde
arasında oturmadır. Burada uzatmanın ölcüsü ise, i?tidalda onda
varid olan dua dışında fatiha miktarı uzatmak ve iki secde arasında
oturmada da , onda varid olan dua dışında teşehhüd miktarında
daha az bir miktar oturmaktır. Şayet bu miktardan daha az olursa
namaza engel değildir. Daha uzun olursa namazı bozar.
Mideden bir şey boğaza doğru çıkarsa. Eğer kücük dili geçerse
namazı bozar. Geçmezse namaza halel gelmez.
Me?mumun topuğu imamın topuğunu geçerse veya niyeti
imamdan önce getirse yada imamdan önce selam verirse bu
hallerde namaz bozulur.
Niyet yahud namazın şartlarından biri hakkında şüpheye
düşmesi. Şayet namazda iken bu şübhe (itidal) rukudan sonraki
duruş miktarı kadar devam ederse ,namaz bozulur. Ama bu şübhe
çarçabuk geçerse namaza engel olmaz.

armi
Sun 31 January 2010, 02:58 pm GMT +0200
TUHFETUL ALAIYYE 86
Kücük olsun, büyük olsun ve gerek isteyek gerek istemeyerek
olsun hadesin arız olması.
Namaza mani olacak yaş yahud kuru bir necaset ,namaz kılanın
elbisesine veya bedenine dokunup hemen izale edilmemesi.
Avret yerini bilerek açmak veya bilmeyerek avret yeri açılıp
hemen ardından kapatılmaması. Şayet bilmeden açılıp hemen
kapatılırsa namazı bozulmaz.
NAMAZIN MEKRUHLARI
Namazın mekruhları şunlardır: Namazda ellerini saklamak yani
elbisenin yenine sokmak.Ağzı elleri ile kapatmak. Elleri kalçaya
koymak, gözü yukarıya dikmek. Sağa sola bakmak. Kaş , göz
ve dudakları ile manalı bir işarette bulunmak . Kalbi dünyevi bir
meşgaleyle meşgul etmek. Namazda acele etmek. Şayet bu
acelecilik bir rüknü eksik yapacak kadar olursa namaz batıl olur.
Sağ veya sol tarafın üzerine yaslanmak .Şayet bu meyletme ve
yaslanma üç defa üst üste olursa namazı bozar . Özürsüz tek
ayak üzerine durmak .Elbiseyi üzerine sarmak.Gözleri yummak
. Ama bir şeylerden korktuğu için kapatıyorsa haramdır. Bazen
gözleri yummak vaciptir. Mesela, önünden çıplak biri geçerse ve
önündekinin avret yerini görecekse o zaman kapanması vaciptir.
Beli bağlamak.Ama bağlamadığı taktirde avret yeri gözükecekse
bağlaması vaciptir. Rüküda başı çok öne eğmek veya yukarıya
dikmek. Tahhiyyatta çokça durmak . Fatihanın gizli okunduğu
yerde sesli okumak veya sesli okunan yerde gizli okumak.İlk iki
rekatta zemmi sure okumamak. Birinci ve üçüncü secdesinden
sonra dört rek?atlı namazda ? ? muddetinden daha fazla
beklemek. Son tahhiyyattan sonraki duaları terk etmek. Dar
abdestle yani sıkışmış olarak namaz kılmak. Yahud vaktin çıkma
korkusu yokken arzu ettiği bir yemeğin hazır olması halinde
87
yemek yemeden namaz kılması. aynı şekilde eğer susamışsa
namaz kılması veya az bir müddet içinde hazır olacaksa gene
namaz kılması mekruhtur imam hariç. Her zaman, aynı noktada
namaz kılmak. Ayrıca hamamda, yol üzerinde, çarşıda mezarlıkta,
kiliselerde, çöplük ve çöplük mesabesinde olan yerlerde de namaz
kılmak mekruhtur.
NAMAZIN BAZI SÜNNETLERİ
Şunlardır: namaz kılmak isterken bir duvarın dibinde durmak
duvar yoksa bir amuda yani direğe karşı ve yakın durmak. Amut
yoksa önnüne bir sopa dikmek sopa yoksa namazlığı sermek oda
yoksa önüne bir çizgi çekecek. Bu söylediklerimize ve namazlığın
başına topuktan olmak üzere 1.50 m?den fazla mesafe olmaması
karşısında durduğu duvarın ve diktiği sopanın bir metreden fazla
olması. Bu şekil yapanın önünden geçmek haramdır. Eğer birsi
çizginin, sopanın,direğin ve namazlığın ön tarafından geçerse bir
şey olmaz. Ancak geçmemek daha iyi söylediğimiz mesafenin
içinden geçen olursa ve biz namaz kılıyorsak, O?na ellimizle mani
olmak sünnettir. Şayet namazdayken bir şey olduğu takdirde,
mesela imam sehv yaptı veya namazdayken bir kör, kuyuya
düşmek üzereyken!.. O zaman erkek olan ? ? diyecek.
Kadın ise sağ elin içini sol ellin üstüne vurmak suretiyle uyaracak.
Bu uyarmada zikir veya zikir ve uyarma niyetiyle olması lazım.
Şayet sadece uyarma niyetiyle söyler ve yaparsa namaz bozulur.
Not: Eğer körün kesin kuyuya düşeceğini bilse ve kör işaretten
anlamazsa o zaman namazını bozar körü kurtarır ve yeniden
namazını kılar.
SEHİV SECDESİ
Sehiv secdesi, namazda meydana gelen bir eksikliği tamamlamak
içindir.
TUHFETUL ALAIYYE 88
Sehiv secdesi selam vermeden önce namazdaki secdeler gibi
yapılır. Eğer bu rükünlerden birini terk derse mesela: fatiha,rükü,
kıyam, secde ve her iki secdenin arasındaki oturuşu veya
sünnetlerden birini terk ederse mesela: birinci ettehiyyat sabah
nazmında ve ramazan aynın 15?den sonra vitirde okunan konut ve
birinci ettehiyyat?taki Peygambere (a.s.v.)?a getirilen selat.
Eğer terk edilen rükünse önce o rükün yerine getirilir daha sonra
sehiv secdesi yapılır. Terk edilen sünnetse geri dönmez onun
yerine sehiv secdesi yapılır. Gene sehiv secdesi yapmak sünnettir
şayet namazda men edilen ve namazı bozan bir şeyi unutarak
yaparsa ama vacip olan bir şeyi o vacibin niyetine okursa Örneğin:
Birisi fatihayı veya ettehiyatuyu yerinde değil ve unutarak okursa
namaz bozulmaz ve sehiv secdeside sünnet değildir. Eğer
birinci teşehhüdü unutursa kıyama ulaşmadan hatırlayacak
olup, kıyamdan çok oturmaya yakınsa oturur ve teşehhüdünü
yapar. Şayet kıyama daha yakınsa oturmaz ve bir sünnetti terk
ettiğinden dolayı sehiv secdesi yapar. Not: kıyama daha yakınken
dönmesi namazı bozar.
İmam birinci teşehhüdü okurken cemaatten biri unutarak
kalkarsa dönmesi vaciptir. Şayet kasıtlı yani kasten kalkmışsa
dönmesi sünnettir.
Birisi sabah namazının konut duasını unutursa ve birinci
secdeyi yaptıktan sonra hatırlarsa, dönmemesi lazım. Döndüğü
takdirde, namazı bozulur. Ama secdeye gitmeden önce hatırlarsa,
dönmesi sünnettir. Dönüp okunduktan sonra sehiv secdesi
de yapması sünnettir. Eğer birisi bu söylediğimiz sünnetlerin
yapıp yapmadığında şüpheye düşerse sehiv secdesi yapılması
sünnettir
Namazda men edilen bir şeyi yapıp yapmadığına şüphe ederse
89
sehiv secdesi yapmaz.
Kişinin kıldığı rekatlar hususunda şüpheye düşmesi üç rekat
mı kılmıştır dört rekat mı bu durumda şüphenin azını esas alıp
geri kalan rekatları kılar velevki selamdan önce dört olduğunu
hatırlarsa bile bu durumda sehiv secdesi yapar. Namazı da
bozulmaz. Selamdan sonra bir rüknü yapıp yapmadığında şüphe
ederse o şüphe geçersiz ve sehiv secdesi gerekmez. İmamın
arkasında namaz kılarken sehiv secdesi gerektiren bir sünnet terk
edene sehiv secdesi sünnet değildir, ama terk edilen bir rükün ise
mesela: son teşehhüde ihram tekbiri dışında bir rükün unuttuğnu
hatırlarsa eğer son rekatın son secdesi veya son teşehhüdün selatı
ise bunları yerine getirecek ve selam verecek, yok başka bir rükün
ise, O zaman onun yerine bir rekat yaptıktan sonra, sehiv secdesi
yapması sünnettir. Cemaat olan imam sehiv secdesine gittiğinde
cemaatin gitmesi de vaciptir. Mesbuk (cemaatte sonradan katılan
kişidir) imamla sehiv secdesine gitmişse selamdan önce tekrar
gitmesi sünnettir. Eğer imam sehiv secdesini unutursa, arkasında
namaz kılan kişi sehiv secdesi ederse sünnettir. Şayet sonradan
cemaate yetişen imam?la beraber selam verdikten sonra onun bir
rekatı kaldığını hatırladı, hemen kalkar namazını tamamlar. Eğer
namazı bozan bir şey yapmamışsa, daha sonra sehiv secdesi
yapar.
Kasıtlı veya unutarak sehiv secdesi yapılmadıysa, zamanıda
çok geçmiş ise, yapılmak istendiğinde yapması sünnet değildir.
Ama sehven terk etmiş o zamanda çok geçmemişse sehiv secdesi
yapması sünnettir. Sehiv secdesi yaptıktan sonra tekrar selam
verir.
TUHFETUL ALAIYYE 90
ŞÜKÜR SECDESİ

Şükür secdesi: Bir nimetin tekrarlanması veya bir musibetin
kalkması durumlarıyla, musibete uğrayan yahut aleni isyan eden
biri görüldüğünde yapılması sünnettir.
Şükür secdesini yaparken önce kıbleye döner niyet getirir. Allah
(c.c.) için şükür secdesine niyet ettim ? ? namazdaki gibi
ellini kaldırır ve tek bir secde namaz secdesinin aynısı gibi daha
sonra deyip oturur ve selam verir. Namaz içinde şükür
secdesi olmaz, yapılırsa namaz bozulur.
Not: Asi olanın önünde secde etmek sünnettir. Ama musibette
uğrayanın yanından ayrıldıktan sonra secde etmek sünnettir.
TİLAVET SECDESİ
Tilavet secdesi; okuyucu çocuk veya kadın olsa bile dinleyici
içinde secde sünneti müekkede dir.
Tilavet secdesi; secde ayetlerinden birinin okunmasından
sonra yapılır.tilavet secdesi yapılırken kıbleye yönelinir, ve niyet
getirilir. Niyet ettim Allah rızası için tilavet secdesine gitmeye
 namazdaki gibi elini kaldırır tek bir secde şükür secdesi
gibi secdeye gider başını kaldırdığında  deyip oturur
daha sonra selam verir. Bu namaz dışındayken yapılan şekli
namaz içindeyken gerek me-mum gerekse imam namazın içinde
olmadığı gibi tilavet secdesi için elini kaldırır. Tilavet secdesine
gider daha sonra kalkar. Okuması kalmışsa okumayı tamamlayıp
rüküa gider ve namazına devam eder okuması kalmamışsa kalkar
rüküa gider ve nazmına devam eder.
91
İmamın arkasında namaz kılan kişi kendi okuması için tilavet
secdesine gidemez. Çünkü tek başına giderse namaz bozulur.
Şayet imam tilavet secdesine giderse arkasındakilerde yani
cemaatinde gitmesi vaciptir. İmam tilavet secdesine gitmezse
cemaatte gitmez. Şükür ve tilavet secdesinin şartları nazmın
şartları gibidir ancak tilavet secdesine hemen gidilir.
SÜNNET OLAN NAMAZLAR
Nafile namaz iki kısma ayrılır. Cemaatle kılınan sünnetler ve
cemaatle kılınmayan sünnetler.
Cemaatle kılınan sünnetler şunlardır.
a) Küsuf ve Hüsuf namazı b) bayram namazı c) yağmur namazı
d) teravih namazı e) ramazanda vitir namazı
2) Cemaatle kılınması sünnet olmayan sünnetler.
a) Ratip sünnetler buda ikiye ayrılır müekked ve müekked
olmayan müekked olan şunlardır; sabah namazından önce iki
rekat, öğlenden önce iki ve öğlenden sonra iki rekattır. Akşam ve
yatsı namazından sonrada ikişer rekattır
b) Ramazan ayının dışında kılınan vitir namazı en azı bir çoğu
11 rekattır vitir namazının vakti ise yatsı nazmından sonra
fecir vaktine kadardır. Gece yarısından sonra kılınması daha da
sünnettir.
c) Kuşluk namazı azı iki çoğu 12 rekattır en efdali 8 rekattır. Vakti
güneşin bir mızrak boyu yükselmesinden zeval vaktine kadardır.
TUHFETUL ALAIYYE 92
Namazdan önceki sünnetler namazdan sonra kılınabilir ama
namazdan sonraki sünnetler önce kılınmaz kılınmayan ratip
sünnetler kaza edile bilir ve kaza edilmesi sünnettir
Nafile namazın şartları rükün ve sünnetleri farz namazındaki
gibidir. Ancak niyet değişiktir, Örneğin, sünnet?de şöyle niyet
edilir; niyet ettim Allah rızası için öğle nazmının ilk sünnetini
kılmaya .
CEMAAT NAMAZI
Köy ve şehirde yaşayan erkeklerin üzerine cemaat namazı farz-ı
kifayedir bazıları camiye gidip cemaatle namaz kılarsa günah
diğerlerin üzerinden kalkar, şayet 1- köyde veya bir şehirde
cemaatle namaz kılınmazsa oranın reisi (sultanı) onlara savaş
açar, cemaat namazı kılınan yer, orada yaşayanlara yetmesi
vacip. Eğer şehir gibi büyük bir yer ise iki yerde cemaatin olması
vaciptir.
Ama kadın köle ve misafirler için vacip değil sünnet?dir. Erkekler
için camide kılınan namaz ve cemaat, camide kılınmayan namaz
ve cemaatten sevabı daha çoktur. Şayet başka bir yerde kılınan
cemaat caminin kinden daha fazla ise bu durumda sevabı daha
fazladır. Cemaat ne kadar çoksa sevap o kadar çok olur. Eğer çok
olan cemaatin imamı tekva değilse veya çok olan cemaate giderse
onun gitmesi ile diğer yerde cemaat olmayacaksa bu durumda az
olan cemaat çok olandan daha hayırlıdır çünkü onun sayesinde
farzı kifaye kalkar. İmam niyet getirdikten sonra hemen niyet
getirmek sünnettir imam selam vermeden önce yetişene cemaat
sevabı vardır. Şayet imam son oturuşta ise ve ikinci bir cemaattin
olacağını da biliyorsan niyet getirmeyip diğer cemaati beklemek
daha iyidir. Aynı namazı iki kere cemaatle kılmak sünnettir niyet
getirirken de tekrar farz diye niyet edilir.
93
KİM İMAM OLABİLİR - KİM İMAM OLAMAZ
Bize göre namazı olmayan birisinin arkasında namaz kılmak
olmaz. Mesela: bayanı ellemiş bir hanefinin arkasında şafinin
namazı olmaz. İmam selam vermeden önce imamın arkasında
namaz kılanın arkasında namaz olmaz. Kadının arkasında namaz
olmaz. Fatihayı ve tahiyatı bilmeyen veya yanlış okuyanında
arkasında namaz olmaz. Fatihayı ve ettehiyatı yanlış okuyan
kişinin en kısa zamanda kendini öğretmesi lazım. Eğer öğrene
biliyorsa. Namaz bittikten sonra anlaşıldıki imamın abdestti yok
veya üzerinde bir necaset vardı. Eğer bakıldığında o neceset
görünmüyorsa namaz sahihtir. Veya bakıldığında necaset
görünüyor yada imamın kafir veya kadın olduğu anlaşılırsa bu üç
halde namaz olmamıştır. Suyla abdest alan teyemümlü kişinin
arkasında namaz kılabilir. Mest giymeyen mest giyenin arkasında
kılabilir.
Ayakta olan oturanın, baliğ olan baliğ olmayanın ve hür olanın
yani köle olmayanın, köle olanın arkasında namaz kılabilir.
Misafir olmayan, misafirin arkasında, adeletli olan, fasık kimsenin
arkasında. namaz kılabilir. Vali vilayet yerinde tayin edilen resmi
imama takdim edilir. Şayet cemaatte imamlığa ehil birden fazla
kimse bulunuyorsa, sırasıyla önce caminin imamı veya ev sahibi,
sonrada fakih olan, sonra kuranı daha iyi ve daha güzel okuyan
daha sonra Müslümanlığı iyi yaşayan tercih edilir.
İMAMDAN GERİ KALAN VE İMAMA SONRA YETİŞEN
Özürlü olarak üç rükünle imamdan geri kalmak caizdir. Ancak
daha fazlası caiz değildir. Mesela: imam fatihasını hızlı bir şekilde
okur ve rüküa giderse mamüm bitirmemişse fatihayı bitirecek
çünkü imamla beraber namaza başlayanın fatihasını bitirmesi
vaciptir. Yeterki imamla arasına üç rükünden fazla girmesin eğer
imamla arsına üç rükündan fazla girerse o rükünlerin üzerinden
atlayıp imama yetişmesi vacip daha sonra atlattığı rükünlerı
TUHFETUL ALAIYYE 94
yerine getirmediği için imam selam verdikten sonra mamüm bir
rekat daha kılar.
Şayet veccehtü ile meşgul olmuş fatihayı bitirmeden imam
rüküâ giderse onun fatihayı bitirmesi vacip, eğer imamla arsına üç
rükünden fazla girmezse.
İmam fatihadayken sonradan gelen kişi niyetten sonra fatihadan
başka bir şey okumaması sünnettir. Ama fatihayıda bitireceğini
biliyorsa okuya bilir. Eğer sonradan gelenin fatihası bitmeden
imam rüküa giderse şayet vecehtuyla meşgul olmamışısa
fatihayı okumadan imamla beraber rüküa gitmesi vacip ve o rekat
ona sayılır. Eğer meşgul olmuşsa meşgul olduğu şeyin miktarı
kadar fatihadan okuması ve daha sonra rüküa gitmesi lazım.
Şayet sonradan gelen imamı rüküda yakalarsa ve daha sonra
imam kalkarsa o rekat onun için sayılır. Yetişmeden önce imam
kalkarsa o rekat ona sayılmaz. Şafii mezhebine göre imam ya
da cemaatin yeri bir birinden yüksek olması, tek kişinin imamın
arkasında durması veya safın arkasında tek başına durması
mekruhtur. Sünnet olan yeri varsa saffa girmesi yeri yoksa safın
arkasında durup saftan birisini çekmesi saftaki olanda bu durumda
geri çıkması sünnettir.
İMAMDAN NASIL AYRILIR
İmam namazı bırakıp namazdan çıkarsa arkasında namaz kılan
kişi imamın me?mümiyetinden çıkar. Me?mum demek imamın
arkasına namaz kılan demek! Me?mun imamın arkasına namazı
kılıyorken imamdan ayrılabilir. Ancak özürsüz imamdan ayrılmak
mekruhtur. Eğer imam bazı sünnetleri terk ederse yada namazı
çok uzatırsa veya me?mum rahatsız olduğu için ayrılırsa bu
hallere imamdan ayrılma makruh değildir.Eğer tek başına namaza
niyet ederse daha sonra namazın içindeyken kalbiyle imama
tabi olabilir. ,Ancak imamın namazı onunkinden önce biterse
95
imam selam veritken sonra o kalkar namazını tamamlar. Şayet
onun namazı imamınkinden önce biterse kalbiyle ayrılma niyeti
getirir veye teşehütte imamı bekler ve onunla selam verir.Ama
imamı beklemek daha iyidir. Mesbuk (sonradan gelen ) yetiştiği
rekat onun için namazın başlangıcıdır.Bu durumda mesbuk?un
sabah namazının son rek?atında kunut duasının okunması ve
akşam namazının ikinci rekatında teşehhüdü okuması sünnettir.
İmam rüküdayken kişi gelir niyet edip rukuya gider ve biraz
bekledikten sonra imam rukudan kalkarsa ( eğer imam ,abdestsiz
ve mümeyyiz olamayan çocuk olmazsa o rekat onun için sayılır)
imam rukudayken gelen kişi iki tekbir getirir. Birinci tekbir niyet
için ikincisi ise rukuya inerken getirir. Yalnız birinci tekbiri ayakta
getirmesi şarttır. Şayet ruku için tek tekbir getirmişse (ruku için
yada başka bir şey için niyet etmiş olabilir) ve tekbiri bitirmeden
rukuya gitmiş ise bu söylediğimiz şekilde namazı sahih değildir.
Fakat tek tekbir getirmiş ama tekbiri bitirdikten sonra rukuya
gitmiş ise namazı sahihtir. İmamın selamından sonra mesbuk
kalkarken
 demesi sünnettir. Şayet onun da teşehhüd yeri değilse
 demeden kalkabilir.
MİSAFİR NAMAZI
Helal ve uzun bir yolculuğa çıkıldığında dört rekatlı namazın yani
öğle ,ikindi ve yatsı namazlarının ikişer rekatlı olması caizdir. Uzun
sefer; yüklü hayvanların yürüyüşü ile iki merhale veya daha fazla
bir mesafedir. Bu da onaltı fersah olup kırk sekiz mil eder. Bir mil
ibn ?i Abdilber?in tahkikine göre , üçbin beşyüz ziradır . Bir zira kırk
cm?dir. Buna göre kasr mesafesi 140 km ?dir.Kişi bu mesafeyi bir
saatte katetse yine misafir sayılır. Ayrıca ;bu mesafe hem denizde
ve hemde karada geçerlidir. Yolculuk ikamet yerinden çıkmakla
başlar. Şayet ikamet ettiği yerin çevresinde Sur bulunuyorsa
Suru geçmekle başlar. Sur yoksa meskun yerleri geçmekle
başlar. Eğer ikamet ettiği yer köyse çocukların oyun sahaları
TUHFETUL ALAIYYE 96
,çöplüğün atıldığı yerler, keklik tutmak için tuttukları yerleri
geçmesiyle başlar.Yolculuk kişinin ikamet ettiği yerden yolculuğa
çıkarken başladığı yere dönmekle yada gidiş ve dönüş günü hariç
dört günlük ikamet niyeti edilerek son bulur. Şayet nezaman işim
biterse dönerim vede hergün işin biteceğinden ümitliyse o zaman
18 güne kadar dört rekatlı namazlarını iki rekat kılabilir.
KASIR NAMAZIN ŞARTLARI
Kasırla kılınan namazın şartları şunlardır:
Kişinin seferi iki merhale olması yani 140 km olması ve bir iş için
olması gerekir. Yolcunun isyan için yolculuğa çıkmış olmaması,
belli bir yer kast etmesi. Mesela; hırsızlık veya başka bir kötülük
için olmaması. Namazı dört rekat olarak kılan bir imama ve misafir
olduğunu bilmediği b irine uymaması
Bu şartların biri yerine gelmediği takdirde namazı dört rekat
kılması gerekir. Eğer namazı kasırla kılan biri üçüncü rekatta
kalkarsa, niyeti namazı dört rekat olarak tamamlamaksa, o
zaman namazı bozulur. Şayet bir rekat kıldığını sanıp kalkarsa
namazı sahihtir. Sehv yapıp öyle kalkmışsa hatırladığı an
teşehhüde dönmesi vacip daha sonra sehv secdesi yapıp selam
vermesi gerekir.
NOT: Kişinin seferi ( yolculuğu) üç merhale ve daha fazlası
varsa kasır daha efdaldir. Üç merhale yoksa tamamlamak daha
efdaldir.
CEM-İ NAMAZI
Uzun ve helal yolculukta öğle ile ikindiyi ve akşam ile yatsı
namazlarını cem etmek caizdir. Ikindiyi öğle vaktinde kılacaksa,
97
önce öğle namazını sonra ikindiyi kılar. Yatsıyı da akşam
vaktinde kılacaksa, önce akşam namazını sonra yatsıyı kılar.
Öğlen namazını kılarken namazın içinde ikindiyi, akşam namazını
da kılarken namazın içinde yatsıyı cem etme niyetini getirmek
vacibitir. Ayrıca, her iki namazı arka arkaya kılması da vaciptir.
Bu söylediğimiz şekilde kılınmadığı takdirde ikindi ve yatsıyı
vaktine bırakıp öyle kılmak vacip. Cem ederken öğle ve akşam
namazı sahih olmadığı takdirde, ikindi ile yatsı da sahih değildir.
Ama ikindi ile yatsı bozulmuş ise ve çok vakit geçmemişse tekrar
kılınabilir. Vakit çok geçmişse bu durumda ikindiyi vaktinde
yatsıyıda vaktinde kılmak gerekmektedir. Şayet cem ederken
namazın teyemmüm ile kılıyorsa her iki namaz arasında uzun
olmamak şartıyla su araması gerekir. Bu söylediğimiz cem ?i
takdim içindir.
Cem-i teĥirde ise bu söylediklerimizin hiç biri lazım değildir,
Ancak öğle vaktinde öğleni ikindiye tehir etme niyeti, akşam
vaktindeyse akşam namazını yatsıya tehir etme niyetini getirmek
vaciptir. Eğer teĥir niyetini getirmez ve akşam namazın vakti de
çıkarsa kişi günah işlemiş olur. Namazı da kazaya kalmış olur.
Eğer öğle ve akşam namazı vakitlerinde yürüyorsan öğle namazını
ikindiye, akşam namazını da yatsıya teĥir etmek daha iyidir. Şayet
ikindi ve yatsı namazları vaktinde yürüyorsan, o zaman da ikindi
namazını öğleye, yatsı namazını da akşama getirmek daha iyidir.
Ancak her vakti kendi vaktinde kılmak ise daha da hayırlıdır.
CUMA NAMAZI
Cuma namazı her köylü veya şehirli, hür baliğ, akılı ve erkek
müslüman?ın üzerine vacibtir. Şayet özrü yoksa üzerine cuma
namazı farz olan fecirden sonra cuma namazı kılınıncaya kadar
sefere çıkması haramdır. Ancak köyün hutbesi onsuz olacaksa
ya da yolda kılabilecek veya gitmediği takdirde arkadaşları onu
bırakacak ve onlarla gitmediği takdirde zarara uğrayacaksa
yolculuğa çıkması haram değildir.
TUHFETUL ALAIYYE 98
Cuma namazının şartları diğer namazların şartları ile aynıdır.
Ancak daha fazlası Cuma namazı öğle vaktinde kılınması ve
Cuma namazı kılınan yerde başka bir Cuma namazının ona sebkat
etmemesi veya onunla beraber olmaması. Ancak halk çok olup
cumayı bir camide kılmak mümkün olmadığı takdirde, ihtiyaç için
birkaç yerde kılınsa herhangi bir zarar yoktur.
Şayet buna ihtiyaç olmaksızın birden fazla camide Cuma namazı
kılınıyorsa daha önce niyet getirenin namazı sahihtir. Şayet kişi
hangisini önce niyet getirdiğini bilmiyorsa Cuma?yı kıldıktan
sonra hepsinin öğle namazı kılmaları vaciptir. Cuma namazı
kırk hür, akıllı, baliğ ve oranın yerlisi olan Erkeklerle olması,
Cuma namazından önce iki hutbenin okunması her iki hutbede
hamd, selat ve vasiyetin okunması, ikinci hutbede Mü?minlere
duâ edilmesi, herhangi birinde ayetin okunması, her iki hutbenin
arapça okunması, oranın yerlisinden kırk hür, akıl ve baliğ olan
erkeğin her iki hutbeyi duyması, namaz kılınmadan önce gitmeleri,
İmam?ın abdestli ve temiz bir yerde ve ayakta iki hutbe okuması,
her iki hutbe arasında biraz oturması ve her iki hutbeden sonra
hemen namaz kılması gerekir. Bütün bu söylediklerimiz Cuma?da
şarttır. Cuma namazı iki rekâttır. İkinci rekâtın Rükû?na yetişen kişi
Cuma namazına yetişmiş olur. Şayet ikinci Rükûa?da yetişmezse
Cuma?ya niyet getirir, O niyetle öğlen namazını kılar. Hatip
hutbeye çıkarken minberin yanında oturanlara yavaş bir selam
vermesi, minbere çıktıktan sonra da yüksek sesle insanlara dönüp
selam vermesi sünnettir. Hatip?in selamını almaksa vaciptir. Hatip
selam verdikten sonra oturur, Biri Ezan okuduktan sonra kalkar
ve hutbeyi okur. Cuma günü, Cuma niyetiyle yıkanmak sünnettir.
Yıkanmanın vakti, sadık, fecrin doğuşundan zevale kadar, yani
Cuma namazı başlayıncaya kadardır. Beyaz elbise giymek, koku
sürmek, tırnakları kesmek , vücudun kokan yerlerini temizlemek,
çokça Kur?an okumak, özellikle kehf suresini okumak çokça
zikir salavat ve dua yapmak, cemaatin erken camiye gitmesi
ve insanların üzerinden atlamaması sünnettir. Ayrıca cenaze
yıkayanın yıkanması da sünnettir.
99
CUMAYA GİTMEYENİN ÖZRÜ
Mazereti olan herkes Cuma ve cemaat namazına gitmeyebilir.
Mazeret de dinen mazeret sayılması lazım. Mesela; Çok büyük
bir sağnak yağmurun gelmesi, önden çok şiddetli havanın esmesi,
cami yolunun çok çamur olması, çok soğuk veya çok sıcak olması,
haddinden fazla acıkmış veya susamış ve o esnada yemeğin hazır
olmuş olması, hasta olması, kötü kokulu bir şey yemesi, çok hasta
olan birini beklemesi, evden çıkmaya korkması, akrabalardan biri
sekerat da olması, bir kötülük yapmış ve bir müddet çıkmazsa
belki af olunma ümidi taşıması veya borçludur çıkarsa borçlular
borcunu isteyeceklerdir, borcunu vermesi içinde malı da yoktur
veya onun fakir olduğuna şahitlik eden yoktur. Bütün bu hallerde
mazeretli sayılır.
İPEK GİYSİLER
Tamamı ipekten olan bütün giysileri erkeklerin giymesi haramdır.
Eğer sade ipekse veya ipek daha fazlaysa ancak zaruriyet halinde
giymesi caizdir.
İpekle süslenen elbisenin giyinmesi hela ldır. Ancak, her nakış
kapalı, dört parmaktan fazla olmaması, ipeğin gramı daha fazla
olmaması ve ipek suyuna batırılan bir elbise adet olarak olanını
geçmemesi gerekir. Küçük bir erkek çocuğuna ipek giydirmek
caizdir.
Önünde necis bir yağı yakmak caizdir. Eğer o yağ köpek ve
domuzun yağı olmazsa.!
Necis olmuş bir elbiseyi giymek caizdir. Ama aslı necis olanı
giymek haramdır. Ancak zaruriyet için caizdir.

armi
Sun 31 January 2010, 03:03 pm GMT +0200
TUHFETUL ALAIYYE 100
BAYRAM NAMAZI

Bayram namazı Müslüman, baliğ ve hür olan her Müslüman
için sünnet-i müekkede dir. Bayram namazı iki rek?at olup vakti,
o günün güneşinin doğuşundan zeval vaktine kadardır. Bayram
namazının şekli; önce şöyle niyet edilir. Niyet ettim Allah rızası
için sünnet olan ramazan veya kurban bayramının namazını
kılmaya, imam ise imam olarak, cemaat ise uydum imama
 Ancak imam eda?en demesi gerekir. Niyetten sonra
biliyorsa veccehtüyü okur, bilmiyorsa ihram tekbirinden hemen
sonra yedi defa ellerini kaldırıp  diyecek, her tekbirden
sonra  deyip daha sonra
diğer namaz gibi birinci rekatı kılar ve ikinci reketa kalkar. Bu
rekatta da beş defa  der. Birinci rekatta olduğu gibi
ikinciyi de kıldıktan sonra selam verir. İmam fatiha ve zemi sureyi
okurken yüksek sesle okur.
İmamın, bayram namazından sonra Cuma hutbesine benzer iki
hutbe okuması sünnettir. Birinci hutbede dokuz, ikincisinde yedi
defa ard arda  deyip tekbir getirir.
İmam hutbelerin başlangıcında Ramazan Bayramında sadaka-i
fıtırdan ve kurban bayramında ise, kurbandan bahseder. Bir yoldan
gidip diğerinden dönmesi, güzel elbiselerin giyilmesi, güzel koku
sürülmesi, saçının tıraş edilmesi, tırnakların kesilmesi, ramazan
bayramında namazdan önce az da olsa yemek yemek, Kurban
bayramında ise namazdan önce yememesi ve çok tekbir getirilmesi
sünnettir. Tekbirin zamanı; arefe günü akşam namazından sonra
bayram namazına kadardır.
Ancak kurban bayramında bayramdan üç gün sonra da her
farz veya nafile namazdan sonra tekbir getirmek sünnettir. Bu
tekbirler gerek camide, evlerde ve gerekse yollar da getirilirken
de yüksek sesle olması sünnettir. Şayet ramazan?ın otuzunda
101
şahitliği kabul olunan dün akşam hilalı gördük deseler o zaman
orucunu bozmak yani iftar etmek vaciptir. Daha sonra bakacaz
eğer öğleden önce ise bayram namazı kılınır. Sonra ise kılınmaz.
Eğer hilalı gördük diyenler otuz ramazan güneş battıktan sonra
söylerlerse şehadetleri kabul olunmaz tekbirlerin en efdali
şöyledir.

KÜSUF VE HUSÜF NAMAZLARI
Güneş veya ay tutulduğunda iki rekât namaz kılmak sünnettir.
Güneş veya Ay tutulmasının namaz şekli şöyledir; Önce niyet
getirilir, niyet ettim Allah rızası için küsuf veya hüsuf namazını
kılmaya, imam ise imam olarak, cemaat ise uydum imama
 diyerek niyet getirir. Niyet getirildikten sonra sırasıyla
önce vecehtu, eûzu, fatiha ve zemi sureyi okuyup rükainer,
rükudan kalktıktan sonra tekrar fatiha ve zem-i süreyi okuyup
rükûa gider, rükûdan kalktıktan sonra secdeye gider, iki secde
yaptıktan sonra birinci rekât gibi ikinci rekatı da aynı şekilde kılıp
son secde den sonra teşehhüd, sali barek ve dua dan sonra selam
verilir.
İmam ay tutulmada namaz kılarken fatihayı ve zamm-i süreyi
açıktan okur. Güneş tutulmasın da ise fatiha ve zammi süreyi gizli
okur. Küsuf ve hüsuff namazlarından sonra imam iki hutbe okuması
,insanlara tövbe etmeleri ve sadaka vermelerini emretmesi
sünnettir. Her rekâtın birinci fatiha veya birinci rükûuna yetişene o
rekât ona sayılır. Yetişemediği takdirde sayılmaz küsuf namazının
zamanı gün batımına kadardır gün battıktan sonra kılınması
sünnet değildir. Hüsufunki de aynı şekilde, güneş çıkıncaya kadar
kılınır. Güneş çıktıktan sonra, kılınması sünnet değildir.
Not: Küsuf, güneş tutulması, hüsuf ise ay tutulmasına denir.
TUHFETUL ALAIYYE 102
İSTİSKA NAMAZI

İhtiyaç anında Allah?u teladan yağmur yağdırmasını isteme
namazıdır. İsteme namazını iki rekât kılmak sünnettir.
İmam halka dört gün üst üste oruç tutmalarını emretmesi,
dördüncü günü oruçlu olarak çalışma elbisesiyle tevazu içerisinde
genç,çocuk ve yaşlılarla birlikte şehir veya köy dışına çıkmalarıda
sünnettir . Ayrıca hayvanları da namaz yerine getirmek sünnet?dir
istiska (yağmur) namazı şekil itibariyle bayram namazı ile
aynıdır.
Ancak imam hutbenin başında tekbir yerine ? ? demesi
sünnet?dir. Ayrıca birinci hutbe de tekbirden sonra şöyle demesi
sünnet?dir.
İkinci hutbeden biraz okuduktan sonra kıbleye dönüp açık ve
gizli çokça dua etmesi ve üst elbisenin sağ tarafını soluna sol
tarafını sağına ve üst tarafını alt tarafa alt tarafıda üste gelecek
şekilde tersyüz etmesi. İmam bu şekil yaptıktan sonra cemaât da
kendisi gibi yaparak elbiselerini bu şekilde bırakmaları sünnettir.
Ayrıca, elbiseleri çıkarıncaya kadar bu şekilde kalmak sünnet?tir.
Yağmur, zarar verdiği zaman şu duayı yapmak sünnettir;

Havayı zemmetmek,küfür etmek mekruhtur
103
İstiska namazının niyeti şöyle getirilir;
Niyet ettim Allah rızası için iki rekât istiska veya yağmur
namazını kılmaya imamsa, imam olarak cemaatsa
uydum imama diyecek
CENAZE YIKAMA ŞEKLİ
Ölümü her an hatırlamak ve ölüme hazırlıklı olmak sünnettir
Örneğin : tövbe etmesi Salih amel işlemesi üzerinde başkasının
hakkı varsa geri vermesi gibi özellikle kötü olan bunları yerine
getirmesi lazım.
Sekeratta olanı sağ omzunun üzerine çevirmek , yüzünü kıbleye
vermek zorlamadan ona kelimeyi tevhidi ? ? telkin
etmek, vefat ettikten sonra onun gözlerini kapatmak geniş
bir şeyle çenesini bağlamak, yumuşaması için mafsal (eklem)
yerlerini açıp kapatmak, elbiselerini çıkartmak, bıçak balta gibi
ağır bir şeyi karnının üzerine koymak, borçlarını çabucak ödemek,
vasiyetini aynı şekilde çabucak yerine getirmek ve vacip olan
yıkamayı da gerçekleştirmek sünnettir.
Ölünün bütün bedenini yıkamak vaciptir. En efdali ise cenazeyi
tenha bir yere götürmek, yüksek bir yerin üzerine koymak ve
cenazeyi yıkayacak olan kimse onu geriye doğru eğik bir şekilde
tutarak oturtur ve sağ dizine dayandırır sağ elini omzuna,
başparmağın ense boşluğuna koyar ondan sonra karnında
herhangi bir şey varsa onu çıkartmak için sol eliyle karnını iyice
sıvazlar.
Sonra cenazeyi sırt üstü yatırır ve sağ eline bir bez sararak ön
ve arkasını yıkar. Sonra eline sardığı bezi atar. Ondan sonra eline
TUHFETUL ALAIYYE 104
ikinci bir bez sarar dişlerini ve burnunu onunla temizler ve ona
abdest aldırır sonra başını yıkar ve sakalını tarar dökülen kıllar
olursa onları muhafaza eder ve kefenlediği zaman onları kefenin
içine koyar. Önce sağ ön sonra sol ön tarafını yıkar sonra arka
sağ ve daha sonra arka sol tarafını yıkar suya esans veya güzel
kokulu bir şey karıştırmak ve ayrıyeten suyun içine kâfur koymak
sonra tepeden tırnağa kadar o kâfurlu suyu dökmek sünnettir.
Bu söylediğimiz daha birinci yıkama, iki kere daha bu şekilde
yıkamak sünnettir.
Sünnetli olmayanın zekerin üzerindeki kılıfı çevirip orayı da
yıkamak vacip. Şayet yıkama bittikten sonra bir necaset çıkacak
olursa sadece necasetin çıktığı yeri ve değdiği yeri yıkamak
vaciptir. Cenazenin avret yerine bakmamak lazım, bakıldığı
takdirde haramdır. İhtiyaç dışında avret olmayan yerlere de
bakmamak sünnettir.
Şayet cenazeyi yıkarken, iyi bir şey ondan görürse onu insanlara
anlatır. Aksini görürse maslahat durumu hariç söylememesi ve
saklaması gerekir. Şayet yıkaması güç ve zor ise, mesela yanmış
ise yıkama yerine ona teyemmüm aldırmak vaciptir. Efdal olan
erkek, erkeği ve kadın,kadını yıkaması her ne kadar abdesti
bozmamak şartıyla erkek hanımını,kadın kocasını yıkaya biliyorsa
da gene de söylediğimiz şekil en uygun ve en efdalıdır.
Şayet bir kadın ölür ve yabancı bir erkekten başka bir kimse
yoksa, yahut ölen bir erkeği yabancı bir kadın?dan başka yıkayacak
kimse yoksa, bu durumda onlara yıkama yerine teyemmüm
ettirilmesi vaciptir.
Ölüm esnasında Allah?ın Rahmetinde ümidi olmalı, Allah?ın
Rahmetinden ümidini kesmemesi sünnet?dir
105
KEFEN HAKKINDA

Ölen kişi varlıklı ise üç kefenle değilse bir kefenle kefenlenmesi
vaciptir kefenin beyaz olması ve her örtüye güzel bir koku
sürülmesi, ölüyü sırt üstü kefene yatırılması, kefeni iyi sarıp iki
ucunun bir bezle bağlanması sünnettir. Cenaze taşınırken sünnet
olan önden bir kişi kaldırması arkadan?da iki kişi her biri bir omuzu
tabutun altına koyar diğer omuzu dışarıda bırakır.
İhramda ?da dikişsiz elbise giymek vaciptir. Erkeğin başını,
kadınınsa yüzünü örtmesi ihramda caiz değildir.
CENAZE NAMAZI
Cenaze namazı yerli olanın üzerine Farz-ı kifayedir. Kılınış şekli
vacip şekliyle şöyledir; ayakta, abdestli temiz bir yerin üzerinde
ve yüzü kıbleye doğru olacak Tek başına kılıyorsa; kalbiyle şöyle
niyet getirir; Niyet ettim, hazır olan cenaze namazını kılmaya
 Eğer imamsa, imam olarak cemaat ise uydum hazır
olan imama diyerek niyet getirilir. Daha sonra fatihayı okur tekrar
 der ve tahiyyattaki salli barek?in
sonuna kadar okuyarak tekrar  deyip ölüye dua edecek.
Örneğin: Allahım onu affet ona merhamet et. Tekrar
 diyecek ve selam verecek. Tekbir getirilirken eleri kaldırmak
sünnettir ve fatihadan önce eûzu besmele çekmek ve fatihayı
gece bile olsa gizli okumak sünnettir. Üçüncü tekbirden sonra
öncelikle  sonuna kadar. Daha sonra baliğ
ise  sonuna kadar değilse
demesi. Dördüncü tekbirden sonra selamdan önce
denmesi sünnettir. Diğer namazlar
için şart olan cenaze namazı içinde şarttır. Fazlası cenaze
TUHFETUL ALAIYYE 106
namazı, yıkanmasından sonra olması şarttır. Cenaze namazının
camide kılınması, cemaatin üç saf olması, (küçük saflar bile olsa)
cenaze erkekse imam onun başına yakın olması, şayet kadın ise
imam ayak tarafına yakın durması ve erkeğin başı imamın soluna
gelmesi, kadınınki ise imamın sağına gelmesi sünnettir.
Cenaze namazı kılınırken imam yâda mamüm cenazeyi
geçmemeli, ancak taşıma anında cenazenin arkada kalması
sünnettir. Şayet sonradan cenaze namazına yetişen imam, ikinci
tekbir getirinceye kadar daha tekbir getirmemişse özürsüz olarak
namazı olmaz.
Mesbuk olan (yani sonradan gelen), niyet ettikten sonra şayet
imam tekbir almazsa, fatiha?yı okur. Eğer fatiha?ya başlamadan
hemen, imam tekbir alırsa veya başlamış ama bitirmeden imam
tekbir alırsa, şayet eûzu besmele ile meşgul olmamışsa fatihayı
keser, imamla beraber tekbir alır. Meşgul olmuşsa eûzu besmele
kadar fatihadan okuyup sonra imama yetişmesi vaciptir. Ancak
yetişmediği tekbirleri imam selam verdikten sonra zikirleriyle
birlikte yerine getirmesi gerekir.
Şehid düşmüş kişileri yıkamak ve üzerinde namaz kılmak
haramdır. Hatta içinde öldükleri elbiselerle beraber gömmek
sünnettir. Ancak kan hariç başka bir necaset üzerlerinde varsa
o necaseti yıkamak vaciptir. Peki, şehid kimdir? şehid kâfirlerle
Allah için savaşan ve savaş bitmeden şehid düşen kişidir.
Kadınların düşük yaptığı çocuklar ise ruh bırakılmış ise (yani
dört aylık) veya daha fazla ise yıkanması, kefen edilmesi,
üzerinde namaz kılınması ve defin edilmesi vaciptir. Şayet dört
ayı tamamlamamış ama şekil olarak tamamlamış, insan şeklini
almış ise onu da yıkamak kefen etmek ve defnetmek vaciptir.
Eğer şekli tamamlamamış ve insan şekli almamış ise kefenleyip
defin etmek sünnettir.
107
KABİR
Ölünün defin edildiği kabir kokusunun yayılmaması ve yırtıcı
hayvanların çıkarmalarını önleyecek şekilde olması, yüzü kıbleye
doğru olarak kabre konulması vaciptir. Sünnet olan bir boy ve el
uzanımı kadar derin olmasıdır. Cenazeyi kabre koyarken yakın
akrabalarından üç erkek cenazeyi kabrin ayak tarafından yavaşça
çekmeleri ve koyarken
demesi sünnettir. Daha sonra yüzü
kıbleye çevrilir önü ve ayakları kıble tarafından, kabrin duvarına
değdirilir, arkasına ve başının arkasına kerpiç veya başka bir şey
konur, yüzü açılır açık bir şekilde yanağının altına bir taş veya bir
kiremit veya toprak konur. Kefenin üzerinde bağlı olan ipleri açılır,
defin esnasında üzeri bir örtüyle örtülür, biri bir avuç toprak alır,
üzerine yedi defa kadir süresini okuyup, kefenin üzerine serper,
sonra üzerini kapatıp çıkarlar. Yakınların dan her biri eliyle bir avuç
toprak atar, daha sonra üzerini toprakla bir karış yüksekliğine
kadar kapatılır. Ondan sonra toprağı üzerine düzeltilir, sular ve
bazı küçük taşlar koyulduktan sonra ayak ve baş tarafına mezar
taşı koyar. Büyük biri ise birisi oturarak telkini okur, diğerleri ayağa
kalkar herkes dağıldıktan sonra akrabalarından birkaç tanesi bir
saat kadar kabrin üzerinde kalmaları ve ona dua etmeleri gerekir.
Örneğin; Ya Rabbi onu hakta sebat kıl ve ona münker ve nekir
cevaplarını öğret demeleri sünnettir. Cenaze yi bir yerden bir yere
götürüp defin etmek haramdır. Ancak ahret menfaati için caizdir.
Zaruri olmadan kabri de açmak haramdır. Mesela; yüzü kıbleye
defin edilmemişse açılır. Ölü için kendini dövmek, saçını yolmak,
elbiselerini yırtmak, onu fazla medih etmek ve uzun müddet
karalar bağlamak da haramdır. Ancak ses çıkarmadan ağlamak
ölüyü öpmekle bir şey olmaz. Yer yaş ve gevşek olmadıktan
sonra erkekleri tabut ile defin etmek mekruhtur. Kadınlar için ise
sünnettir. Kabir üzerine inşa etmek ve yazı yazmak mekruhtur .
Ancak bu kişi Alim, Salih ve Büyük Din adamı ise mükruh değildir.
Çünkü bazıları şöyle demişler; onları anmak, yükseltmek, onları
TUHFETUL ALAIYYE 108
duyurmak (tanıtmak) ve sesi olmak sünnettir.
ÖLÜLERİ ZİYARET ETMEK VE AKRABALARININ
TAZİYESİNDE BULUNMAK

Erkekler için ölüleri ziyaret etmek sünnettir. Kadınlar için ise
mekruhtur, ancak ziyaret edilen kişi Nebi, Şehid, Alim ve Salih
biri ise mekruh değildir. Ölülere selam vermek istendiğinde şöyle
demek sünnettir.
 söyleyerek kabre
yaklaşır, hayatta o kişiye yaklaşatığı gibi. Daha sonra onlara
Kur?an okur ve dua eder. Kabirlerin üzerlerine oturmak ve basmak
mekruhtur. Hastaları ziyaret etmek, ölen her kişinin akrabalarının
taziyesine gitmek, Eğer cenaze sahibi ve ölen her ikisi de
Müslüman ise, cenaze sahibine Allah hayrını büyütsün, sana
sabırlar versin ve Allah onu af etsin denir. Şayet cenaze sahibi tek
Müslüman ölen kişi Müslüman değilse, Allah hayrını büyütsün,
sana sabırlar versin ve yerini doldursun denir. Şayet sadece ölen
kişi Müslüman ise Allah ölünü affetsin sana da sabır versin demek
sünnettir. Ölen kişinin komşuları ölen kişinin akrabalarına bir gün
bir gece yetecek kadar yemek yapması, yemek konusunda onlara
ısrar etmesi sünnettir. Ama ölünün arkasın da şeriatsızlık yapan
ve şeriata göre davranmayanlara yemek vermek haramdır
ZEKÂT
Hür olan müslümanın üzerine zekât vaciptir. Küçük, deli ve
borçlu bile olsa eğer elindeki zekât düşen bir malsa ve nisaba
ulaşmış ise zekâtını vermesi vaciptir. Borçla verdiği, kaybolduğu,
çaldırdığı paranın ve ticaret malına da zekât düşer. Ancak
çaldırdığı, kaybettiği ve borçla verdiği paranın zekâtını eline
geçtikten sonra zekâtını vermesi vaciptir.
109
KOYUN VE KEÇİNİN ZEKÂTI
Hayvanlarda deve, sığır, koyun ve keçi dışındaki hayvanlarda
zekât vacip değildir. Kırk olmadan koyun ve keçiler de zekât
yoktur. Ama kırk olduktan sonra koç veya koyun verilecekse bir
senesini tamamlamış, teke veya keçi ise iki seneyi tamamlamış
olması gerekir. Yüz yirmi birde iki, iki yüz birde üç, dört yüzde dört
ve ondan sonra her yüz tanede bir vermesi vaciptir. Eğer sürünün
yarısı koyun yarsı keçi ise o zaman vacip olanın miktarı ya bir
koyun veya bir keçi verilir. Örneğin; on koyun veya otuz keçisi
varsa bir koyun veya öyle bir keçi çıkartacak ki değeri bir senesini
tamamlamış bir koyunun dörtte bir değerine veya iki senesini
tamamlamış, dörtte üç değerine bedel bir keçiyi çıkarmak gerekir.
Erkek hasta veya özürlü bir hayvanı zekat olarak çıkartmak caiz
değildir. Ancak bütün hayvanları erkek, hasta veya özürlü ise
zekât olarak verilebilir.
DEVE SIĞIRIN ZEKÂTI
Develer beş olmadan zekât düşmez beş deve olduktan sonra
bir senesini doldurmuş bir koyun veya iki senesini doldurmuş
keçi vermek vaciptir. Ona ulaşınca iki, onbeş?e ulaşınca üç,
yirmiye ulaşınca dört tane koyun veya keçi verilir. Sayıları yirmi
beşe ulaşınca bir yaşını doldurmuş bir deve yavrusu, otuz altıya
ulaşınca iki yaşını tamamlamış, kırk altıya ulaşınca üç yaşını
tamamlamış, altmış bire ulaşınca dört yaşını tamamlamış bir
deve vermek vaciptir. Develerin sayısı yetmiş altıya ulaştığında
ise iki yaşını doldurmuş iki deve, doksan bire ulaşınca üç yaşını
doldurmuş iki deve, yüz bire ulaşınca iki yaşını doldurmuş üç deve
daha sonra her kırk tanede iki yaşını doldurmuş bir deve, her ellide
ise üç yaşını doldurmuş bir deve vermek vaciptir.
Sığırlarda ise sayıları otuza ulaşmadan zekât düşmez. Sayıları
otuza ulaşınca bir yaşını tamamlamış bir buzağı, kırka ulaşınca
TUHFETUL ALAIYYE 110
iki yaşını tamamlamış bir buzağı, altmışa ulaşınca bir yaşını
tamamlamış iki buzağı zekât olarak verilmesi vaciptir. Daha sonra
her otuzda bir yaşını tamamlamış bir buzağı ve her kırk tanede iki
yaşını tamamlamış bir buzağı vermek vacibtir.
DEVE SIĞIR KOYUN VE KEÇİNİN ZEKÂT ŞARTLARI
Deve sığır koyun ve keçinin zekâtı için iki şart vardır. Bir
senesinin geçmesi yani bir sene boyunca kişinin mülkiyetinde
kalması, yavruları bir sene dolmasa da olur, çünkü onların senesi
annelerinin ki ile başlar. İki kendileri otlamış olacak, şayet üç gün
üst üstte ev de yedirip doyurursa zekât düşmez. Eğer mazeret için
yedirilmiş ise örneğin; yedirmeseydi ölecekti veya hastalanacaktı
veya zarar göreceklerdi.
EKİN VE MEYVELERİN ZEKÂTI
Genişlik zaman?ında kaldırılabilen şeylerde zekât düşer.
Ekinden maksat, buğday, arpa, pirinç, mısır, mercimek ve nohut.
Meyve ise hurma ve üzümdür. Kabuksuz, samansız topraksız
ve beş visk olma şartı ile. (Her visk altmış fitredir) her fitre eli
ne küçük ne de çok büyük olan kimsenin avucu ile dört avuçtur.
Hurma ve üzüm ise eğer kurutulursa kuru olarak hesaplanacak.
Şayet güzel kurutulmuyor veya kurutmayacak ise üzüm olarak
hesaplanıp zekâtı çıkartılır. Bu zekât verme işlemi ya kendisi veya
vekil olarak tayin ettiği kişi verecek.
Ancak her kısmın zekâtı ayrı ayrı hesaplanıp verilir. Şayet ayrı
ayrı hesaplanması çok zor ise orta olan bir kısmı onların yerine
verilebilir.
Bu senenin ekin ve meyvesinin zekâtı geçen seneninkinin
üzerinde hesaplanmaz. Ama aynı seneninki hepsi üst üste
111
hesaplanır.
Hurma ve üzüm yetişmesi ile buğday ve diğerlerinin sertleşmesi
ile zekât vacip olur. Şayet yağmur suyu yahut kar suyu yahud
kendiliğinden akan nehir gibi, buna benzer suyla sulanıyorsa
onda biri zekât olarak çıkarılır. Omuz, motor ve benzeri külfetli
gerektiren aletlerle sulanıyorsa yirmide biri zekât olarak çıkarılır.
Eğer her ikisiyle de sulanmış ise ekinin neması esas alınarak
zekât verilir. Açılan su kanallarının ve hasadın masrafı da mal
sahibine aittir.
TİCARET MALININ ZEKÂTI
Ticaret malının üzerinden bir sene geçtikten sonra nisaba
ulaşmışsa zekât vacip olur. Kişi aldığı ticaret malını sene sonunda
gümüş ile almışsa veya gümüş ve altınla alınmışsa altınla
değerlendirilir. Eşya ile alınmışsa, o belde de gümüş ve altından
hangisi daha çok tedavülde ise onunla değerlendirilir. Şayet
ikisi de eşit seviye de tedavülde ise ve bunlardan birine göre
nisaba ulaşıyorsa onunla değerlendirilir. Ama ikisiyle de değer
biçildiğinde nisaba ulaşıyorsa o zaman fakirlere hangisi faydalıysa
ona göre değerlendirilir. Ticaretin senesi malı aldığından itibaren
başlar. Eğer gümüş ve altın ile almamışsa veya altın ve gümüş
ile almışsa, ama bu altın ve gümüş nisaptan azdır. Şayed aldığı
malı nisaba ulaşmış altın ve gümüş ile almışsa senesi malı aldığı
andan itibaren değil, o altın ve gümüşü elde ettiği andan itibaren
başlar.
ALTIN VE GÜMÜŞÜN ZEKÂTI

Kimin yirmi miskal altın veya iki yüz dirhem gümüşü olup
üzerinden de bir sene geçerse kırkta bir oranında zekâtı verilir.
Yirmi miskal altın; Osmanlı altınıyla değeri onüç altın ve çeyrek
TUHFETUL ALAIYYE 112
altındır (buda 79gr.) altın demektir.
İki yüz dirhem gümüş ise (595 gr.) gümüşe tekabül eder. Gümüş
ve altın olmayan paraları da gümüş ve altına göre hesaplanıp
zekâtı çıkarmak daha iyidir.
Altın ve gümüşten olan eşyaları da hesaplamak ve zekâtını
çıkarmak vaciptir. Kadının zinet eşyasına zekât düşmez, ancak
israfa kaçan bayan hüllesine (zinet eşyası) ve haram olan yamalara
zekât düşer. Birisi bir maden gördü ve o maden den yirmi miskal
altın veya ikiyüz dirhem gümüş çıkartırsa hemen o anda kırkta
birini zekât olarak çıkarması vacip olur. Peygamber den önceki
kâfirlerin hazinelerinde böyle bir miktar bulan ise bulduğu anda
beşte birini zekât olarak vermesi vacip olur. Bu da eğer senin ihya
etiğin bir mülkte veya kimsenin olmadığı bir yerde bulunması şartı
ile, şayet başkasına ait bir mülkte bulunursa mülk sahibine aittir.
Eğer mülk sahibi istemezse mülk sahibi kim?den satın almışsa bu
altın ve gümüş ona aittir ve onun olur.
FITIR ZEKÂTI (FİTRE)
Fitre; Müslüman olan, küçük bile olsa, bayram akşamının güneş
batımına yetişen herkesin üzerine vaciptir. Ancak bayram günü ve
gecesi kendisine ve nafakalarını karşılamakla mükellef olanlara,
nafakası yetmiyor ise fitre vermesi vacip değildir.
Fitre bölge halkının genelinde yenilen gıda maddelerinden
dört avuç, orta olan bir kişinin eliyle. Kişi fitre?yi kimin yerine
çıkarta bilir? Kendi ve ihtiyaçlarını karşılamakla mükellef olduğu
kişilerin fitresini çıkartır. Örneğin; kendilerine bakmakla yükümlü,
fakir olduğu anne ve babası, hanımı ve baliğ olmayan küçük
çocukları, Ancak kafir olan, anne baba çocukları ve ümmülveled
(çocuğun annesi olan cariyesi) ninkini vermesi vacip değildir. Ama
nafakalarını vermesi vaciptir. Fitreyi bayram namazından önce
113
vermek sünnettir. Namaz?dan sonra bırakması haramdır.
RAMAZAN AYININN ORUCU
Ramazan orucu hilali görmek şaban ayının otuzuncu gününün
dolması veya kendisine güvenilen adil bir şahidin şaban?ın yirmi
dokuzunda hilali gördüğünü söylemesiyle vacip olur. Ramazan
ayının orucu Müslüman baliğ, akıl sahibi, oruca güçü yeten, hayız
ve nifasdan temiz olan herkesin üzerine farzdır.
Niyeti akşamla fecir arasındaki müddet içerisinde kalbiyle
getirmek vacibtir. Niyetin iyisi; niyet ettim Allah rızası için
ramazan orucu yerine yarın oruç tutmaya. Niyet ettim ramazan
orucunu tutmaya dese yine olur.

armi
Sun 31 January 2010, 03:07 pm GMT +0200
ORUCU BOZAN ŞEYLER
Bilerek cinsi ilişkiye girmek, bir şey geri dönmezse bile kasıtlı
olarak kusmak, balğamı yutmak, açık olan deliklerden beyin veya
mideye bir şeyin ulaşması orucu bozar. Ancak kılların deliğinden
veya gözden bir şeyin girmesi orucu bozmaz. İstimna veya
dokunma ile sebepli meni?nin çıkması orucu bozar.
Yatma (ihtilam) bakma ve düşünmeyle meni?nin çıkması orucu
bozmaz. Fecir çıkıncaya kadar niyet getirmeyen ve unutan
kişi o gün akşam oluncaya kadar orucu bozan her şeyden
uzak durması vacip ve daha sonra o günü kaza etmesi gerekir.
Kurban bayramından sonraki üç gün ve her iki bayramda oruç
tutmak olamaz ve haramdır. Oruçluyken yıkanmamak, hacamat
yapmamak, yemeğin tadına bakmamak, orucu açarken hurmayla
yoksa suyla açmak, fecirden önce sahura kalkmak, çokça hayıralar
yapmak, Kur?an okumak son on gecede yatmamak (ihya etmek)
cami de itikâfa girmek ve başkasını öpmemek sünnettir. Eğer
TUHFETUL ALAIYYE 114
şahvetle öperse tahrimen mekruhtur.
RAMAZAN AYINDA ORUCU BOZMANIN HÜKMÜ
Yaşlı, hasta gece çalıştığı takdirde işine zarar gelen, gündüz
çalışan, hamile ve emziren bayan, eğer zarar görüyorlarsa öyle
bir zarar ki teyemmümü mubah kılan bir zarar veya çocuğuna ve
hamline zarar veriyorsa orucunu bozması vaciptir. Şayet böyle bir
zarar görmüyorlarsa, ancak hamile ve emziren bayan için büyük
bir rahatlama varsa, bu durumda orucu bozmaları caizdir.
Hayızlı ve nifaslı bayanında oruç tutması caiz değildir. Hatta
oruçlu iken, hayız kanı görür veya doğum yapar, nifas kanı
görürse orucunu bozması vaciptir. Fecirden önce hasta olmayan
ve hastalığı daimi olmayan vede çalışan insan geceleyin niyet
etmeleri ve orucu bozmamaları gerekir. Ta ki hastalık ve
çalışmadan dolayı eziyet görünceye kadar. İki merhalelik helal bir
sefere çıkan kimse, zorluk görmezse bile orucunu bozması caizdir.
Ancak ilk gün fecirden önce yola çıkmamışsa orucunu bozamaz.
RAMAZAN AYINDA ORUCU BOZMANIN CEZASI
Hayız nifas ve doğum yapan gerek kendi gerekse çocuğunun
zarar görmemesi için orucu bozan, sefere çıkan, çalışan, iyileşmesi
umulan hasta, cinsi ilişkiden dolayı değil herhangi bir sebeple
veya sebepsiz orucunu bozan, bütün gün baygın kalan ve niyeti
unutan, bütün bunların oruçlarını kaza yapması vaciptir.
Sadece kendisi için değil hamileliği ve çocuğu için orucu bozan
bayan ve ikinci bir ramazan gelinceye kadar kazası olupta kazasını
tutmayan kişiye, hem kaza hem de ayrıca her gün için yiyecekten
bir müd fidye vermesi gerekir. Bu fidye yılların tekerrürü ile
tekerrür eder.
115
Hastalığından ümit kesilen hasta ve çok yaşlı olan kimse ise
sadece her gün için yiyecekten bir müd fidye vermeleri yeterlidir.
Ama isteyerek özürsüz oruçlu iken cinsi ilişkiye girerse, bir
hayvanla bile olsa o günü kaza yapması, ayrıca Müslüman ve
özürlü olmayan bir köle azad etmesi gerekir. Köle yoksa iki ay üst
üste aralıksız oruç tutacak, yapamıyorsa altmış fakire her birine
her gün için yiyecekten bir müd fidye vermesi vaciptir.
Özürsüz orucunu tutumamış kişi en yakın zamanda kaza yapması
lazım. Özrü olmadan daha orucunu kaza yapmadan ölürse her
gün için bir müd buğday veya o bedelde en fazla kullanılan
gıda maddesi neyse fidye olarak onun malından verilmesi icap
eder. Eğer üzerinden bir yıl geçmemişse, Şayet üzerinden bir yıl
geçmişse her gün için iki müd fidye vermesi icap eder. Ölen kişinin
yerine akrabaları veya akrabasının izniyle başkası da verilen
kefareti satın alıp verebilir.
ŞEYH?İN (MÜRŞİDİN) YANINA GİTMEK

Bilesin ki!.. kişi kendi akidesini Eş?âri ve Maturidi akaidine göre
ve dinde vacip olanını öğrendikten sonra kâmil ve murebi biri olan
bir Mürşid?in, yanına gitmesi ve de Allah yolunda taât ve ibadet
etmesi, çalışması vacip olur. Ancak Yüce Allah (cc) birisine ikramda
bulunmuş ona muvaffakiyet vermiş ve oda Allah?ın yolundan
çıkmıyor ise (buda çok nadirdir) çünkü insanın yaratılmasından
maksat Yüce Allah (cc)?a ibadet etmesidir. Dünya lezzetleri
değildir.
İnsan küçük olduğu müddetçe ondan ibadet istenmez, ona hiçbir
ibadet farz kılınmaz ve onun üzerine de günah yazılmaz. Akıl baliğ
olduğunda ise Yüce Allah (cc) ona günahlardan uzak durmayı
ibadet etmeyi ve Yüce Allah (cc) ona verdiği nimetin şükrünü
eda etmeyi ister ve emreder. Bazılarına Yüce Allah (cc) onlara
muvaffakiyet vermiş, Allah?ın verdiği nimetlere şükür eder ve
TUHFETUL ALAIYYE 116
Allah?ın emrinden çıkmaz, bunlar küçüklükte ki gibi bütün Bâtıni
(gizli) belalardan uzak ve emin olurlar. İşte bu kısmın mürşitlere
gitme ihtiyacı yoktur. Ancak böyleleri binde bir bulunmaz.
Diğer bir kısım ise nefis ve şeytan onu yener, daima Allah?a
itaatsizlik eder. Yüce Allah?a ibadet etmez yâ da eder ama huşu
ile değil. Bâtıni (gizli) belalar onda çoğalır mesela : kibirlenmek,
kendini başkasından büyük görmek, tek başına yaptığı ibadetleri
insanların duymasını istemek, her insanın yanında aynı davranmaz,
arkadaşını kıskanır, sırrının çıkmasını ister, hakkı aramaz, hep
kendinden razı olur, başkasının dedikodusunu yapar, cimridir
ailesine zulüm eder, hep gözü haramda, Allahın taatinde tembellik
yapar, Allah?tan korkmaz ve utanmaz, ahiretin ve cehennemin
hesabını yapmaz ve kalbi günah işleye, işleye simsiyah olur. Eğer
bu kısım insan bu durumda kalırsa Yüce Allah (cc) onu affetmez
ve tövbe etmezse muhakkak kötü ve cehennemliktir.
Ayet ve hadislerden anlaşıldığına göre Allah?tan kurtuluşu
yoktur. Onun üzerinde tövbe etmesi, Kamil bir Mürşid?in yanına
gitmesi vaciptir. Çünkü Mürşid?in sayesinde Yüce Allah (cc), bu
belaları onun, üzerinden kaldırır. Çünkü Yüce Allah (cc) her şey için
bir sebep yaratmıştır. Örneğin: Yüce Allah (cc) doktorları nasıl zahiri
hastalıklara vesile kılmışsa Mürşidleri de manevi hastalıklardan
iyleşmeye vesile kılmıştır. Batini ilim bu batini belaların define
(gitmesine) sebep olur. Yüce Allah (cc) bu Mürşid?leri Peygamber
(s.a.v)?in vasıtası ile öğretmiştir. Demek ki Mürşitlerin yanına
gitmek vaciptir. Çünkü vacibin onsuz tamamlanmadığı şey, o da
vacip olur. Sadece zahiri ilmi öğrenmek kâfi gelmez. Çünkü zahiri
ilimden maksat, amel etmektir. Bu batini hastalıklar insanda
mevcut olduğu müddetçe tam olarak şeriatla amel etmek
mümkün olmuyor.
Eğer zahiri ilmin sahibi olan âlimler insaflı düşünürlerse
göreceklerdir ki, onlarda da bu manevi hastalıklar mevcuttur.
Her dört mezheb?ten büyük Âlimler örneğin; Şafii mezhebinden,
117
ulemanın sultanı diye adlandırılan İzzeddin İbni Abdusselam ,
İmamı Gazali, Tacettin Essebki, İmamı Suyuti, Zekeriye El Ensar
, İbni Hacer Elheytemi. Hanefi mezhebinden; İbnilhumam, İbniş
Şibli, Şerinbelali, Hayreddin El Remli. Maliki?lerden; El Şeyh
Ebulhasen Eşşazili, Ebulabbas, İbn-i Ataullah El İskenderiye, İbni
Cemre, Nasreddin Ellekani, Eşşeyh Ahmet Zerruk, Hanbelilerden;
Ariflerin kutbu El Şeyh Abdulkadir El Geylani, El Şeyh Abdullah
El?Ensari El Herevi, Eşşeyh İbn-i Ennecar Elfutuhi gibileri de
hepsi böyle söylemişlerdir. Ve bütün bu saydığımız büyük Âlimler
önce zahiri ilim okumuşlar ve Kamil bir Mürşid?in yanında amel
etmişler ve bütün manevi hastalıkları kendilerinden atmışlardır.
Çünkü manevi hastalıkların gitmesine vesile olan bu batini ilim
zevkidir. İlim defter ve fikirle öğrenilmez. Bir Mürşide ihtiyaç
duyulur. Tıp ilmi kitaplarla öğretilmediği gibi bir doktora nasıl ki
ihtiyaç duyuluyorsa. Batini ilim için de bir Kamil Mürşide ihtiyaç
duyulur?!
Kim ki kâmil mükemmel Mürşitlerin tarikatını, yolunu inkâr
ederse ve de dese ki bunun hakkında ayet ve hadis yoktur.
Şüphesiz o kâfirdir. Çünkü bunların yolu,(tarikatı) Peygamberin
yolu ve tarikatın da ta kendisidir. Bunlara itiraz Peygambere
(a.s.v.) a itirazdır.
Birisi çıkıp dese ki bu Mürşitlerin Tarikatı hak değil!.. çünkü eğer
hak olsaydı sahabiler, tabi-inler ve müctehid olanlar bunların
tarikatı hakkında zahiri ilimde olduğu gibi kitap yazarlardı ve
bunların tarikatı hakkında kitap görmedik? Ona cevaben şöyle
deriz; Bu söylediğin senin akılsızlığından ve onların hakkında
edepsiz olduğundan dır. Çünkü senin bu konuşmandan anlaşılan
sanki sahabiler, tabinler ve müctehitler insanlardaki bu manevi
ve bâtıni hastalıkları, görmüşler ve bunun ilacını onlara
söylememişler ve bu bâtıni ilim hakkında kitap yapmamışlar ve
topluma karşı bundan dolayı da (hâşâ onlardan) hainlik yapmışlar.
Haşa onlardan, öyle değiller (olmadıkları da biliniyor) Belki de
kitaplarda beyan etmemelerinin sebebi, onların döneminde bu
TUHFETUL ALAIYYE 118
bâtıni (manevi) hastalıkların olmadığından dır. Çünkü hepsi büyük
insanlardı ve Allah?ın emirlerinden çıkmazlardı. Hadislerinden
anlaşıldığı gibi;

İmam-i Kuşeyri?nin de dediği gibi; Bâtıni ve manevi hastalıklar
eskiden yoktu, hicretten üçyüzyıl sonra bu hastalıklar çıktı
veya vardı ama söz ve nasihatlarla onları iyileştiriyor ve terbiye
ediyorlardı. Onun için kitaplara ihtiyaç duymuyorlardı?!
KAMİL MÜRŞİDİN ALAMETLERİ
Şeyhliye layık olan şeyh?in alametleri (işaretleri) şunlardır;
İnsanlara fetva vermek ve kitaplardan meseleleri (konuları) 1.
çıkartacak kadar zahiri ilminin olması.
Kamil bir Mürşidin yanında amel etmiş olması ve müritlerde 2.
tasarruf etme ve irşad yapma iznini O Mürşidten almış
olması.
Peygamberin sünnetine hiç ama hiç muhalif davranmaması, 3.
belki gördüğü her sünnetle amel etmesi gerekir.
Zayıf kavil(söz) lerle amel etmemesi ve zayıf kavle göre 4.
fetva vermemesi lazım.
Bilerek mekruh ve evla olmayanı yapmaması. 5.
Millettin malında gözü olmaması. 6.
119
Milletten mal talep etmemesi. 7.
İrşat esnasında hediye ve başka şeyleri kabul etmemesi. 8.
Başkasıyla düşmanlığı olmaması. 9.
Ona zulüm edene iyilik yapması. 10.
Başkasında hakkını görmemesi. 11.
Müritlere yaptıkları edepsizliklerden dolayı bir hikmet için 12.
olmazsa zarar vermemesi.
Halim olması. 13.
Cömert olması. 14.
Her konuda ahlakı güzel olması. 15.
İnsanlara karşı şefkatli olması. 16.
Büyük bir akıl sahibi olması, 17.
Yürüttüğü tarikata bidat koymaması. 18.
Nefsini küçük görmesi ve âlemin kötüsü o olduğunu 19.
bilmesi.
Yanına gelen insanlarla mağrur olmaması. 20.
Gelenlerin hidayet bulmalarının hakiki sebebi Allah, 21.
görünümde ise Şeyhi ile (Mürşidi ile) olduğunu, onun
bunda katkısı olmadığını görmesi.
TUHFETUL ALAIYYE 120
Kendini boynundaki ekmekten dolayı köpeklerin hücumuna 22.
uğrayan köpek gibi görmesi.
İnsanların yanına gelmesi onun için değil belki yanındaki 23.
emanetten dolayı olduğunu itikad etmesi, aynen o köpek
gibi nasıl ki köpeğe hücum eden ekmek için hücum ediyorsa
insanların da ona gitmesi o emanet içindir, onun için
değildir.
Allah?ın ona yüklediği bu yük için, bu ağır yükten dolayı 24.
Allah?tan korkması çok yalvarması ve gece gündüz
ağlaması gerekir.
İnsanların onun dışındaki mürşitlerin yanında hidayet 25.
bulmalarına sevinmeli.
Müritlerin hallerinden haberdar olması. 26.
Tasarruf etmekte gücü olması gerekmektedir. 27.
Eğer birisi şeyhlik idasında bulur ve bu saydığımız şartların çoğu
kendisinde yoksa, uçsa bile o gerçek Şeyh değildir ona kendini
teslim etmemek gerekir. Çünkü ona kendimizi teslim ettiğimizde,
dinimizi berbat eder ve evimizi yıkar. Canları helak eden yarım
doktor gibi?.!
İHLÂS MUHABET VE TESLİMİYET HAKKINDA
Bilesin ki saydığımız şartlara sahip olan bir Şeyhle karşılaştığın
zaman ona bağlanmak lazım. Ancak ona karşı ihlâs muhabbet ve
teslimiyetin olduğu an işte o zaman menfaat bulursun.
121
Teslimiyet Şudur; Mürşidin elinde cenazeyi yıkayan kişinin
elindeki o cenaze gibi olmak. Her şeyde maksadı; mürşidin
emirlerini yerine getirmek olmalı. Yaptığı her şeyde fayda ve
zararını düşünmeden yapmalı. Şeyh?in hekim olduğunu bilmeli ve
her birini bir şekilde ulaştırdığını kim ne hal üzereyse o hal onun
için daha iyi olduğunu bilmeli. Şeyh?in arkadaşlarıyla muamele
etmesine kızmamalı ve neden bana da bu şekilde davranmıyor
dememelidir.
İHLÂS ŞUDUR: Mürşidin fenafillah olduğuna inanmak Şeyh?in
bütün hal ve hareketleri Allah için olduğuna inanmak, Şeyh?in
yaptığı her şey hikmetsiz olmadığına inanmak,bütün Şeyhlerin
içinden hidayeti kendi Şeyhinin eliyle olduğuna inanmak ve
bilmek, Mürşidi insanlara hangi gözle bakarsa oda o gözle
bakması gerekir. Düşünce ve fikri olmaksızın hep şeyhin arkasında
olması gerekir ki Mürşidin sevdiği kişiyi sevmek görünüşte Fasık
bile olsa!.. Sevmediğini ise sevmemek, görünüşte o kişi Salih bile
olsa?!
Muhabbet: Muhabbet ise şudur : kişi şunu bilmeli nefis, mal,
evlat (çocuklar) ve akrabalar hepsi insanı helaka götürür. Sadece
Şeyhi onu hidayete erdirir diye itikat etmeli onun yanında Şeyhten
daha tatlı ve daha sevimli hiç kimse olmamalı ve onsuz hiç
sabretmemeli ve durmamalı?!
EDEB HAKKINDA
Şeyhinin rızasını kazanmayan ve ona karşı edebi olmayan gece
gündüz ibadet bile etse Allah?a ulaşması mümkün olmadığını
bilmeli, ama Şeyhe karşı edepli olur ve rızasını kazanırsa yaptığı
ibadet az bile olsa Allah?a ulaşır. Bunun için bazı adapları dile
getirecez belki Yüce Allah (cc) bu adaplarla amel etmeyi bazılarını
muvaffak kılar.
TUHFETUL ALAIYYE 122
Her mürid Şeyhinin hakkında sadık olmalı, ona karşı sonsuz
ihtiramı (saygısı) olmalı, onun meclisinde konuşmamalı,
yememeli, hatta sigara içmemeli, gözünü kapatmalı, kalbini
Şeyhin kalbine karşı açıp nispet istemeli, huzurunda kendini sağa
sola çevirmemeli ve Şeyh emretmediği müddetçe yanında güzel
yerde oturmamalı.
Mürid?in kalbi uyanık olmalı, Şeyh sinirlendiğinde yanından
kalkmalı Şeyh namazda değilse yanında namaz kılmamalı Şeyh?in
ve Şeyh?in sevdiği kişinin emrine amede olmalı velev ki Şeyh?in
sevdiği kişinin ameli seninkinden daha az bile olsa. Halini sadece
Şeyh?ine anlatmalı. Emrini çabucak yerine getirmeli, ondan hiç bir
şey saklamamalı. Canı ile malıyla hizmetini yapmalı, sevmediği
bir şeyi hiçbir zaman yapmamalı, şeyhin halimliğine aldanmamalı,
ĥilafet makam mevki düşünmemeli, gaye sadece Mürşid?in emrini
yerine getirmesi olmalı. Mürşid?te bir şey görüldüğünde veya
keşif sahibi olduğunda bunları bir şey saymamalı. Şeyh bir soru
sorduğunda bekleyip cevap vermemeli. Sesini onun sesinin üstüne
yükseltmemeli, Şeyh?e ait olana muamele etmemeli. (Örneğin:
Şeyhin çocuklarına karışmaması gerekir.) Ne diliyle ve ne de
kalbiyle Şeyh?e hiç itiraz etmemeli, ondan şeriâta aykırı bir şey
gördüğünde iyi bir yorumla yorumlamalı, hiç kimseyi ondan büyük
görmemeli, Şeyh?ten verilen zahiri amelleri bırakmamalı, sırlarını
ifşa etmemeli, Şeyhe selam vermemeli, O?na Şeyh?e selam söyle
denildiğinde kabul etmemeli, Şeyh?in yanında abdest almamalı,
Şeyh?in bulunduğu yere doğru tükürmemeli ve burnunu silmemeli,
Şeyh?e doğru ayağını uzatmamalı, sırtını ona vermemeli, Şeyh?in
ona verdiği hizmeti kendisi yapmalı, başkasına yap dememeli,
güzel yemek ve güzel yer aramamalı, nerede uykusu gelirse
orada yatmalı ve yorgan döşek aramamalı ne gelirse onu yemeli
ve yediği et ve pirinçten ona daha güzel gelmeli, hizmetini
aramalı, evini korumalı, sohbet, rabıta, hatme, tesbih esnasında
ve Kuran okurken tövbe istememeli, sıcaklıkta ve ayakta onu
durdurmamalı ondan muska vs. istememeli, ancak falan kişi
hastadır diye belki ona iyileşmesi için duâ eder. Şeyh?den çok
123
korkmalı, ona tabi olanları sevmeli, Şeyhine kötülük ve eksiklik
gelmesini istememeli, mürid amelinden ve sülükünden istifade
etmezse suçu kendinde bulmalı. Daima Şeyh?inden bahsetmeli
velev ki halinden, malından ve yolunda olan akrabasından bile
olsa!. Eğer salik ise eve gitmeden birkaç gün önce izin almalı,
kalabildiği müddetçe eve gitmemeli, izin alacaksa veya gizli
olmayan bir şey söyleyecekse, daha kalkmadan önce söylemeli
ki Şeyh ayakta yorulmaması için, yeni olanların dışında yatsı
namazından sonra tövbe etmemeli, çünkü o vakit sohbet
zamanıdır. Şeyh birisini bir kenara çektiğinde yanlarına gitmemeli
ta ki Şeyh onunla konuşmayı bitirinceye kadar. Sabah namazından
sonra yolda durdurmamalı, teveccüh?e gitmek için çıktığında
konuşturmamalı, işi olduğunda veya eve gitmek istediğinde Şeyh?i
görmek istiyorum deyip birisi göndermemeli, sadece beklemeli,
eğer işi aceleyse birisini göndermeli ?falan kişinin acil işi var izin
almak istiyor ve dua talep ediyor?. Su üzerinde onun üstünden
abdest almamalı, önüne geçmemeli, özürü olmadan kesinlikle
münkirleriyle muamele etmemeli, onun ve müritlerinin aleyhinde
olanlardan kızmalı, onları sormamalı, çünkü zararları çoktur. Ona
verilen bütün nimetlerin Şeyh?in duasının bereketiyle olduğunu
bilmeli, Şeyh?in yanında olsun veya olmasın edep ve virtlerinde
(derslerinde) aynı olması gerekir. Şeyh tarafından kendisine
verilen bir şeyi satmamalı ve başkasına vermemeli. Son olarak
ailesine karşı son derece edepli ve hürmetkâr olmalıdır.
TARİKAT VE SOFİLERİN AHLAKI
Bilmelisin ki Allaha en yakın yol (tarikat) Nakşibendî tarikatıdır.
Nakşibendîlerin ilk sülüka başlayan kişi diğer tarikatlarda
sülükünü tamamlamış salik gibidir. Çünkü Nakşibendîliğin aslı
Eş-arî ve Maturidi akaidine göredir ve kendi mezhebinin en
iyisiyle amel etmek zayıf ve bid?ât olanı terk etmektir. Allah?a
sevgisinden dolayı amel yapmaktır, Allahın murakabesine devam
etmektir. Allahtan başka her şeyden kalbini kesmektir. Yaptığı her
şeyi halisane Allah için yapmaktır. Peygamber (a.s.v.)?ın sünnetini

armi
Sun 31 January 2010, 03:09 pm GMT +0200
TUHFETUL ALAIYYE 124
muhafaza etmektir. Tarikat ehli her zaman namazını cemaatle
kılmalı namazdan önce ve sonraki ratip sünnetleri kaçırmamalı,
namazdan sonra tezbihleri çekmeli.
Her gün hatmeye girmeli, fecirden güneş doğuncaya kadarki
zamanı zikir ve virtlerle geçirmeli, akşam namazından sonra
yatsıya kadar rabıta yapmalı, gece sünnetlerine kalkmalı, Kur?an
okumayı biliyorsa her gün sadatların cüz?ünü okumalı. Gördüğü her
sünnetle amel etmeli, Allah?ın muhabbeti onlara hâsıl oluncaya
kadar çalışmalı ki artık Allah?ın emrinden çıkamaz hale gelir.
Nefsi yok etmeli taki kendini kâfirlerden bile üstün görmez hale
gelinceye kadar. Asıl sonuçtur demeli, ayıpları daima gözlerinin
önünde olmalı, kimseye ayıp bir şeyi yakıştırmamalı, daima
nefislerine muhalefet etmeleri, yaptıkları her iş dünya işi bile olsa
iyi niyetle ve Allah için yapmalı, kimseye karışmamalı, fitne fesat
vs. yapmamalı, kötü ahlakı terk etmeleri iyi ahlak sahibi olmaları,
bela ve musibetlere karşı çok sabırlı olmaları, başkası onlara
eziyet verdiği zaman sabır etmeleri, kimsenin kalbini kırmamalı,
hadlerini bilmeleri ve hadlerinde durmaları, rahmet ve şefkatleri
çok olmalı. Mücadeleci olmamalı, Hak olan bir şeye teslim olmalı,
çok mecbur olmadıkça başkasından dünya malını talep etmemeli,
bıçak, misvak, iğne, iplik, makas ve tırnak makası vs. yanında
bulundurmalı, başkasından istememeli, ihtiyaç olmaksızın dünya
ehline itimat etmemeli, vazifelere girmemeli, ona nasihat edenin
kıymetini bilmeli, arkadaşının iyi sözünü dinlemeli, herkese
değerine göre kıymet vermeli ve onun aklına göre onunla
konuşmalı, Âlim ve seyyid olanlara çok değer vermeli. Özellikle
üstadına (seydasına) misafirlere çok hizmet etmeli, gücüne göre
misafirlere ikramda bulunmalı ve onlara karşı yüzü gülmeli,
insanlara eziyet etmemeli, onun için ayağa kalkanın yerine izinsiz
oturmamalı, kör topal ve ihtiyarlara çok hizmet etmeli ve onları
iyiliklerden (hayırlardan) mahrum bırakmamalı, kalpleri Allah?a
bağlı kalması için tek başına bile olsa yürürken ihtiyaç dışında
sadece ayak parmaklarının ucuna bakmalı. Zahiren (görünüşte)
konuşmada yemek ve içimekte başkası gibi olmalı ama batinen
(manen) Allah?la beraber olmalı ve bir saniye bile Allah?tan gafil
125
kalmamalı, özellikle toplum içinde..!,
Ömrünü kendine sermaye görüp boşa harcamamalı. Şart ve
rükünlere uygun gün be gün amelini arttırmalı. En az günde bir
defa kendini muhasebeye çekmeli, eğer gece ve gündüzü ibadet
ile geçirmiş ise Allah?a hamd ve şükür etmeli. Yaptığı ibadetleri
eksik görmeli ve daha iyi bir ibadet için Allah?a söz vermeli,
şayet günahların içine dalmış ve günahlar çoğalmışsa tövbe
istiğfar etmeli ve bir daha yapmaması için Allah?a söz vermeli,
tek nefesin gafletle geçmesine izin vermemeli, her zaman kendi
ahlakında tefekkür etmeli, eğer kötü iş ve yerde kullanmışsa
giderilmesine tövbe etmekte acele etmeli. Yaptığı ibadetleri terk
etmemeli ve bilinç içerisinde yapmalı, ömrünü içinde bulunduğu
dakikadan fazla görmemeli, amacı Allah?ın rızası olmalı, amaç
cennet, cehennem, keşif, keramet ve hilafet olmamalı, insanların
hakkında iyi düşünmeli, kendini herkesten daha kötü görmeli,
şeriâta uygun olmayanın ondan hâsıl olmasına izin vermemeli.
Eğer şeriâtsızlık ondan meydana gelirse Şeyh?in yanında olmasa
bile hemen tövbe etmeli, yapmak istediği her şeyi şeriâta göre
değerlendirmeli, eğer şeriât kabul ediyorsa yapmalı, etmiyorsa
yapmamalı. Allah?a çok tevekkül etmeli.
Hâkimlerin hükmüne, zalimlerin zülmüne ve yalancı şahitlerin,
şahitliğine sabretmeli ve kendi kendine şöyle demeli ?bütün
bunlar benim kötülüklerim içindir. Belki bundan dolayı Yüce Allah
(cc) beni sever bana iyilik yapar ve beni kendi azabından affeder?
Çünkü aĥirette günahların af olmasına vesile olurlar. Pratik ve
atılgan olmalı, nefsiyle savaşmalı güzel yemek ve güzel elbise
aramamalı, az gülmeli, az konuşmalı, az yemeli ve acıkmadan
yememeli, sakin olmalı. Kazancından yemeli, milletin malında
gözü olmamalı, istihare ve istişare yapmadan bir şey yapmamalı,
yüz üstü uzanmamalı, ihram tekbirini geçirmeden hemen imamın
arkasında niyet etmeli. Ellerinden geldiği kadar camide, imamın
sağında ve birinci safta namaz kılmalı, sakal bırakmalı, saçının
tamamını kesmeli veya tamamını bırakmalı, yatsı namazından
sonra dünya işi ile konuşmamalı. Hayırlı günlerde ve Ramazanın
TUHFETUL ALAIYYE 126
son on günüde çok ibadet etmeli, boş zamanlarını da ibadetle
geçirmeli, dünya işi için ahiret işini bozmamalı, yeni elbise alıp
giydiğinde eskisini hayır için vermeli, yolda insanlara eziyet
veren bir şey gördüğünde yoldan almalı. Ölü ve diri akrabalarını
ziyaret etmeli, zalimlerin kabrini ziyaret etmemeli, tâzim için
Allah ve Kelam?ından başka bir şeyle Allah?ı tâzim ettiği gibi
yemin etmemeli. Güneşle gölge arasında oturmamalı, ayakta
işememeli. Verdiği sözü yerine getirmeli, yetimlere veli olmamalı,
amelleri (ibadetleri) geciktirmemeli, küfür kelimeleri yazmamalı
ve söylememeli, ekmeğin üzerine bir şey koymamalı, biri
hapşurdugunda ?yerhamukallah? demeli sefere çıkarken hayırlı
günlerde çıkmalı, örneğin: Pazartesi ve Perşembe günleri gibi,
arkadaşları için yaptığı masraflar gözüne gelmemeli, insanlardan
çok hayâ ve utanmalı, onlara yakışmayanı yapmamalı, Şüpheli
maldan yememeli, dünya ehli olanlarla muamele etmemeli, Allah
dostlarının yanına gitmeli edep ve olgunluk bakımından tam
olmalı, az uyumalı, riyaset ve makâm sevdalısı olmamalı, Allaha
çok âşık olmalı, yapacağı her işte inşallah demeli, arkadaşlarına
hizmet etmeli, zor olan hizmeti kendisi yapmalı, arkadaşlarına
bırakmamalı, hayırlı vakitlerde teheccüt vakti gibi arkadaşlarını
uyandırmalı, arkadaşlarına daima duâ etmeli, yatmalarını
kendi kalkmasından hayırlı görmeli, arkadaşlarının işlerini
kendi sünnetinden önce yapmalı, onlardan iyilikle bahsetmeli,
hastalandıklarında onlara çok hizmet etmeli, sekerat anında
onların yanından ayrılmamalı, öldüklerinde onların üzerine namaz
kılmalı, onunla mezarlığa kadar gitmeli ve defin edilinceye kadar
kabrinin başında beklemeli, hiçbir zaman arkadaşını Şeyh?e
şikayet etmemeli, tam tersine onları övmeli, onlara iyilik yapmalı,
daima onlara nasihat etmeli.
Şeyh?e karşı bir edepsizliğiniz olduğu zaman; tövbe edip, başınızı
açıp, ayakkabıların yerinde durarak, sağ eli sol elin üzerine koymak
suretiyle ağlayıp sızlayın, taki sizleri af edinceye kadar?!
Aynı şekilde şeyh kendisi bile size kızarsa bu söylediğimiz
yapılmalı.
127
HARAM OLAN ŞEYLER HAKKINDA
İslamda haram olan şeyler; kişi yaptığını Allah rızası için
yapmamak, günaha girecek kadar kızmak, vaaz ve nasihat kabul
etmemek kendini Müslüman kardeşinden üstün görmek, kendisi
ile iftihar etmek içi ve dışı bir olmamak, ömrünü boşa tüketmek,
insanlarla alay etmek, haram yoluyla başkasının malında gözü
olmak, mecbur olmadan insanlardan dilenmek, dilendiği zaman
ısrar etmek veya verilen şeye razı olmamak yâda Allah için bana
bir şey verin demek, çünkü fakir ve dilenmeye mecbur bile olsa
?Allah için bana verin? demesi haramdır. Ama Allah için dedikten
sonra da onu boş göndermek de haramdır. Fakirliğe razı olmamak,
belalara karşı sabırlı olmamak, zenginliğine aldanmak ve bu
malın sebebi ile Allah?a itaâtsizlik etmek, zengin?e zenginliği için
kıymet vermek, erkek ise caiz olanın dışında altın, gümüş ve ipek
kullanmak, Allah?ın vacip kıldığı ibadetleri eksik yapmak. Yaptığı
ibadetin ve iyiliğin başkasının duymasını istemek veya başkası
tarafından övülmesini arzu etmek, Allah?ın verdiği nimetleri
unutmak ve onların üzerine Allah?a şükür etmemek. Günah bir işi
yapana yardımcı olmak, Allah?ın emrini yerine getirmemek, Hakka
tabi olmamak, nefsine uymak, ölçüp tartarken hile yapmak,
yalan yere yemin etmek, malında bir eksiklik varsa müşteriden
gizlemek, insanlara hüsnizanda bulunmamak, mücadele etmek,
hakkı tanımamak, yanlış bile olsa hep kendi dediğini yapmak,
hakkı sevmemek, şeriâta aykırı bir şey gördüğünde yapabildiği
halde sıkılmamak, kabul etmesi ve gücü yetmediğinde oradan
kalkmamak, Allah?ın azabından emin olmak, Rahmetinden ümidini
kesmek, ilim okumadan maksat, Yüce Allah (cc) için değil de dünya
için okumak, öğrendiği ilmi insanlara öğretmemek suretiyle cimrilik
yapmak, vacip olan bir soru ona sorulduğunda cevap vermemek
ve öğrendiği ilimle böbürlenmek, zalim ve fasıkları sevmek,
yanlarında oturmak, onlarla muamele etmek. Âlim ve Salih
insanları sevmemek, onların üzerine konuşmak ve eziyet vermek.
İnsanların iyiliğini görmemek (kayıp etmek). Peygamber (s.a.v.)?in
adı zikredildiğinde selatu selam getirmemek elinden geldiği halde
mazlumu zalimden kurtarmamak, şer ve fitneden kendini uzak
TUHFETUL ALAIYYE 128
tutmamak, Kuranı unutmak, idrardan kendini temizlememek,
necis olan şeylerden kendini muhafaza etmemek, hanımı hayız
ve nifasta iken onunla ilişkiye girmek veya hanımı hayızlı iken bir
yâda iki talakla boşayıp tekrar nikâhına almamak, ramazan ayında
fecirden akşama kadar ki müddeti içinde ilişkiye girmek, Hac ve
umre de ihramı çıkarmadan önce ilişkiye girmek, hanımdan zihar
ile ayrılmak istediğinde kefaret vermeden önce ilişkiye girmek,
ziharda şudur; kocanın karısının kendisine ebediyen haram olan
mahremlerden birine benzetmesidir. Mesela: ?hanımına sen bana
annemin sırtı gibisin? Karısıyla ilâ yapması; şöyle ki karısıyla dört
aydan fazla cinsel ilişkide bulunmayacağına dair yemin etmek
ve yemininde kalmasıdır. Dinini öğrenmemek, namazı kılmamak
ve öğrenmemek, vaktinden önce kılmak veya abdestsiz kılmak
oruç tutmamak, zekâtı vermemek, özürsüz zekâtı geciktirmek,
zekâtın zengin veya gitmediği kişilere vermek, gidebildiği halde
hacca gitmemek.
Özürsüz kılmadığı ve tutmadığı namaz ve orucun kazasını
geciktirmek, erkeğin kendini giyimiyle ve kuşamıyla, sallanmasıyla
kadına benzetmek, kadın da kendini erkeğe benzetmek, Cuma günü
insanların üzerinden atlamak. Meclis?in ortasında oturmak, kadın
olan için dar elbise giymek ve cenazeyle kabristana gitmek, kadın
veya erkek cenazenin üzerine yüksek sesle ağlamak, kendilerine
vurmak, saclarını yolmak, elbiselerini yırtmak ve şerâite aykırı
olan her şeyi yapmak. Kibarlık ve fors için erkeğin topuğun altına
kadar elbise uzatmak, Fakire verdiği borçtan dolayı minnet etmek
veya o borç için sabretmemek ve mühlet vermemek.
Her iki bayramda kurban bayramından sonraki üç günü ve şek
(şüphe) günü veya ne gündüz ne de gece hiçbir şey yemeden
iki gün üst üste oruç tutmak, erkeğinden izinsiz kadının evden
çıkması yâda çıkarken süslenip güzel koku sürmesi, hoca bile
olsa mahremsiz veya onunla doğru bir kadın olmaksızın yola
çıkması, Kadın erkek bir biriyle zina yapması, birbirine bakması,
birbirlerinin elini tutması, şakalaşması, tek başlarına yanyana
129
oturmaları veya bir erkeğin bu söylediğimizi hanımına yaptırması
veya izin vermesi.
Özürsüz necis bir şeyi ve ölü bir hayvanın etini yemesi veya
başkasına yedirmesi. Kestiği kurbanın derisini satması, kâfirlerin
kestiği hayvanın etini yemesi, haram yemesi veya yedirmesi. Canlı
bir şeyi ateşe atması, faizle amel etmesi veya faiz işine yardımcı
olması.
Başkasının alış verişine müdahale etmesi ve iptal ettirmesi,
şerâitin caiz kıldığının dışında hayvan bile olsa anne ve çocuğunu
veya yavrusunu ayırması, kuru üzümü müskir şeyleri yapana
satması, ağaçları lehüv (oyun) aletleri yapana satması. Kuran,
hadis, şeriat kitapları salih ve Müslüman köleyi kâfirlere satması,
iki insanın üzerine anlaşmaya vardığı bir pazarlığı bozması,
kaldırmayacağı şekilde borçlanması, gerek diliyle gerek eliyle
ve gerek başka bir şekilde insanlara özelikle komşularına,
akrabalarına ve âlimlere eziyet vermesi. Vekâlet, ortaklık
ve başka şeylerde aldatması, başkasının hakkını boynunda
bırakması, yalandan şahitlik yapması veya bildiği bir şeyde
şahitliğini gizlemesi ve yapmaması. Başkasının rızası ve gönlü
olmadan eşyasını kullanması veya izin verdiklerinde izinden fazla
kullanması, çalışanın hakkını geciktirmesi, vakıf yapılan şeyde
muhalif davranması ve şartlarına muhalefet etmesi, gördüğü bir
şeyi sahibine saklamak niyetiyle değil, yemek niyetiyle alması
ve şerâitin söylediği gibi seslenmeden yemesi, Baliğ olmayan
çocuklara erkek çocuğu bile olsa şehvetle bakması, Erkek erkeğe,
hayanla veya kendi hanımıyla dübürden cinsel ilişkiye girmesi,
insanları çekiştirmesi, fitne yapması, canlı olan şeylerin resmini
tam olmasa bile yapması veya tam olarak yanında evinde asması
veya tam olan resimlerin bulunduğu yere girmesi, insanların gizli
olan sırlarını açıklaması ve onları gizlice dinlemesi, davet edilmeyen
yere gitmesi, nikahtan önce veya sonra düğün yemeğine davet
edildiği halde icabet etmemesi. Eğer davet edildiği yerde şeriâta
aykırı birşey yoksa (varsa gitmeye bilir). Davul zurna ve oyun
TUHFETUL ALAIYYE 130
aletlerinin yanına gitmesi veya ailesine gitmesi için izin vermesi,
Ailesine iyilikle emretmemesi, onları günahlardan men etmemesi,
onları aç ve elbisesiz bırakması ve onlar için çalışmaması. Taât
ve ibadetten men etmeyen ve günahla emretmeyen anne ve
babanın kalbini kırması, onları aç ve elbisesiz bırakması, ölü veya
sağ olan akrabalarını ziyaret etmemesi, insanları öldürmesi veya
şakayla da olsa silahla korkutması, Müslümanlara düşmanlık
yapması, Allah?a itaâtsizlik yaptığı için değil de kendisi için
Müslüman kardeşi ile 3 günden fazla konuşmaması, Sihirle amel
etmesi, İyi olmayan insanı kendine büyük olarak kabul etmesi
veya seçilmesi için çaba sarf etmesi, Küfür kelimesini kullanması,
Şehveti gelinceye kadar kendiyle oynaması, Hırsızlık yapması,
İnsanları ihbar etmesi ve soyması, Namazında niyazında olan
müslümanın selamını almaması, ?şunu yapmazsam kâfir olayım?
demesi, Adaklarını yerine getirmemesi, günah şeylerle insanları
kendisinden razı etmesi, Kumar oynaması, Belli bir kişiye lanet
okuması, Ancak küfür üzerine ölmüş kâfir hariç! Günahlarından
tövbe etmemesi, Cami?de insanları şaşırtacak şekilde konuşması
ve caminin duvarına tükürmesi, Başkasının evine izinsiz gitmesi
ve (girmesi) Sakallarını siyaha boyaması, Azalarını günahlardan
sakındırmaması, başlık yemesi, Tiyatroya gitmesi, Müslüman
doktor varken kâfir doktorun yanına gitmesi, veya bir kadın,
kadın doktoru varken erkek doktorun yanına gitmesi yâ da kadın
doktorun erkeğe bakması. Hayvanını aç ve susuz bırakması veya
gücünden fazla yük yüklemesi ve çalıştırması. İnsanlara kötü yol
göstermesi. Allah?ın ismine Kur?an?a ve kitaplara değer vermemesi.
Erkek, erkeğe, kadında kadın?a veya ikisi de bir başkasına avret
yerini göstermesi yâda başkalarının avret yerlerine bakması,
Kabirlerin üzerine oturması veya basması. (Ancak ölülerine
ulaşmak için ise bir şey olmaz). başkasının yerini alması, Kur?an?a
ve kitaplara sırtını dayaması, şeriâta aykırı şeyler çıkarması,
özürsüz insanlara borcunu ödememesi, azda olsa malında israf
etmesi, görmeden veya dört şahit olmadan başkasına zina isnad
etmesi, rüzgar ve zamana küfür etmesi, eğer kâfirler iki misliden
fazla değilse, savaş esnasında kâfirlerden kaçması, Peygamber
(a.s)?ın sahabilerinin üzerine ve aleyhlerine ileri geri konuşması.
131
Zulüme yardım için rüşvet vermesi veya yemesi, yürürken hava
atması, Şeriâta aykırı bir şey yaptığı için onu sevmeyenlerin önünde
namaz kılması, namaz içinde bir şeyle oynaması, konuşması ve
özürsüz tek başına olduğu yerde üstünü çıkartıp çıplak kalması,
sarhoş edici şeyler satması veya içmesi. Kadın kocasını kendine
özürsüz yaklaştırmaması, Milletinin ve hanımlarının arasında
adaletli davranmaması, Ölümde yaralanmada ve malda şerâitin
ona verdiği hakkın fazlasını talep etmesi veya alması, duyduğu
ve men edebildiği halde gıybeti (kovuculuk) men etmemesi,
Cami?yi necis yapması, özürsüz necaseti kendine bulaştırması,
lehu (oyun) aletlerini çalması. örneğin: zurna vs. ; halayda dizler
bükülecek şekilde oynaması, şarkı söylemeye ve dinlemeye
devam etmesi, şartlı satranç oynaması veya satranç taşının
üzerinde hayvan fotoğrafı olması, şayet taşların üzerinde hayvan
fotoğrafı yoksa ve şartlı oynanmıyorsa mekruhtur. İddetli bayanla
ilişkiye girmesi, günahtan korktuğu halde evlenmemesi, hırsızlık
yapması ve başkasına kötü isim ve lakap takması, Mahiyetindeki
bayanları evlendirmemesi, Kadınla erkeğin arasını bozması, ister
neseble, ister sütle, ister damat veya kayın baba nedeniyle ona
haram olan bayanları nikâh altına alması, kadın kocasının gizli
olan sırrını açıklaması, İnsanların yanında erkeğin hanımıyla
ilişkiye girmesi, özür olmadan bayan erkeğine beni boşa demesi,
ister kadın ister erkek kadın satıcılığı yapması, başka soya kendini
intisab etmesi ve soyundan vazgeçmesi. Şer?i delil olmadan
başkasının soyu hakkında iğneli söz söylemesi ve atması, kadın
iddetinde hıyanet etmesi (aldatması) veya iddeti bitmeden
ve Şer?i özrü olmadan evinden çıkması, Âlim ve Salih olmadan
kendini âlim ve salih olanlara benzetmesi, zalim birini kurtarmak
için ricada bulunması ve onun üzerine şeriât hükmü cereyan
etmesine müsaâde etmemesi, Deliklerden ve heryerde başkasının
kadınlarına bakması, Kâfirlerle savaşmak şer?i kurallara göre
vacip olduğunda savaşa gitmemesi, buluğ çağına gelinceye kadar
sünnet olmaması. Böbürlülük için başkasının ona değer vermesini
ve önünden kalkmasını istemesi, veba hastalığından kaçması, Kadı
ve hâkimin doğru olan ile hüküm etmemesi ve mal paylaşımında
bir tarafı desteklemesi, Şarkılarında insanlara küfür etmesi ve bir
TUHFETUL ALAIYYE 132
bayanın bilinen bir sıfatını söylemesi, küçük günahların üzerine
davam etmesi ve günahlarıyla sevinmesi, ebedi dünyada kalmak
istemesi ve sevinmesi, Allah?ı ve ahreti unutması, ilim öğrenmeyi
ibadeti ve islah olmayı böbürlenmek için istemesi, Köyde beş vakit
namazın cemaatle kılınmaması ve bir köyde Cuma namazı farz
olduğu halde kılınmaması, Sefere çıkmaktan herhangi bir batıl
nedenle vazgeçmesi yâ da dönmesi, ölülerin kemiklerini kırması,
menfaât karşılığı borçlanması.
İnsanların hakkını vermemesi, insanları helal bir şeyden
men etmesi, helal olmayan necis olan köpek, zibil, ve benzeri
şeyleri satması, Hakkından fazla olan bir ücreti alması, Para
karşılığı atının veya merkebinin diğer atlarının üzerine atlamasını
istemesi, Zaĥire (olan şeylere kıtlık zamanında insanların muhtaç
olması ve daha pahalı satmak için saklaması, Şehre gelen ticaret
kervanının şehre girmeden önünü kesip şehre girmeden ve fiyatı
öğrenmeden önce onlardan daha ucuz alması, İnsanların muhtaç
oldukları şeyleri getirene ve mevcut ücretle satmak isteyene ?sen
malını yanıma bırak sana yavaş, yavaş mevcut ücretten daha
fazla bir ücretle satarım? demesi, Almadığı bir şeye fazla ücret
söylemesi, insanları aldatmak için hayvanın memeleri doluncaya
kadar sağmayıp memeler süt ile dolduktan sonra satışa çıkarması
ve satması da haramdır.