ecenur
Mon 10 May 2010, 03:33 pm GMT +0200
Hidaye Tercümesi / Teyemmüm
TEYEMMÜM BABI
(Yolculukta olan veyahut şehir dışında olup da, şehirden bir mil veya daha fazla uzaklıkta bulunan kimse su bulamazsa toprağa teyemmüm eder.) Çünkü Cenâb-ı Hak (Azze ve Celle) :
-Eğer hasta veyahut yolculukta, ya da... olup da su bulamazsanız güzel bir toprağa teyemmüm ediniz» ([1]) buyurmuştur. Peygamber Efendimiz (Aleyhi´s-salâtü ve´s-selâm) da: -Toprak, müslüman kişi için —on yıla kadar da olsa- su bulamadığı sürece temizleyicidir» ([2]) buyurmuştur.
Şehirden uzaklığın bir milden az olmaması, muhtar olan görüşe göre şarttır. Zira su bulunmadığı zaman bir mil uzaklıktan şehre gitmede güçlük vardır. Sonra, teyemmüm edebilmede, namazı kaçırma korkusuna değil, uzaklığa itibar olunur. Çünkü eğer kişi, uzaklığı bir milden az olan yerden şehre gitmekle namazını kaçın yorsa kusur kendisinindir. Zira eğer namazını geciktirmemiş olsaydı böyle bir durumla karşılaşmazdı.
(Eğer su bulunuyor ve fakat kişi hasta olduğu için, abdest aldığı takdirde hastalığı artıyorsa, yine teyemmüm edebilir.) Zira yukarıda okuduğumuz âyet-i kerime bunu emreder. Hem de, fahiş fiat-la su almanın z^ran, abdest almakla hastalığı artan kimsenin zararı kadar olmadığı halde, suyu fahiş fiatla almayıp teyemmüm edilebilirken, abdest almakla hastalığı artan kimsenin abdest almayıp teyemmüm edebilmesi evleviyetle lâzım gelir. Abdest almakla hastahğın artması, ister suyu kullanmaktan, ister abdest almada zorunlu olan vücut ve kol hareketinden ileri gelsin, farketmez. Her iki durumda da abdest almayıp teyemmüm edilebilir. îmam-ı Şafii ise (Allah rahmet eylesin) : Eğer hasta olan kişi, abdest almaktan ölüm endişesini duyuyorsa teyemmüm edebilir- demiştir, ki onun bu görüşü nassın zahirine uymamaktadır. (Cünüp olan kişi de, eğer guslettiği takdirde soğuktan Ölecek veya hastaiartacaksa teyemmüm eder.) Bu da, eğer cünüp olan kişi şehir dışında olursa böyledir. Şehir içinde olduğu zaman ise, İmam Ebû Hanife´ye göre yine böyle ise de, diğer iki İmam : «Şehirlerde ekseriyetle banyo evleri bulunmaktadır. Şayet bulunmasa da, nadir olduğu için teyemmüm edemez, demişlerdir. İmam Ebü Hanife: •Şehir içinde banyo evinin bulunmayışı nadir ise de, bulunmadığı zaman kişi mazurdur- demiştir.
(Teyemmüm s elleri iki defa yere vurmak olup birinde kişi, ellerini yüzüne, birinde de dirseklere kadar ellerine sürer). Zira Peygamber Efendimiz (Aleyhi´s-selâtü ve´s-selâm) «Teyemmüm iki vuruştur. Bir vuruş yüz, bir vuruş da eller içindir- ([3]) buyurmuştur. Kişi ellerini toprağa vurduktan sonra, yüz ve ellerinin fazla tozlanmaması için ellerini önce silkeliyecek ve ondan sonra yüz ve ellerine sürecektir. Teyemmüm abdest yerine kaim olduğu için, abdestte olduğu gibi teyemmümde de yüz ve ellerin hepsini sürmek lâzımdır. Bunun içindir ki-«Parmaklarının arasını oğuşturacak ve parmağında yüzük varsa çıkaracaktır- demişlerdir.
(Teyemmümde abdestsizlikle cünüplük) ve aybaşı hali ile loğusalık (aynıdır). Zira -rivayete göre- kırsal kesimden bir topluluk Peygamber Efendimize (Aleyhi´s-selâtü ve´s-selâm) gelerek: «Biz kumluklarda oturan ve bazan bir iki ay su yüzünü görmiyen kimseleriz. Halbuki içimizde cünüp olanlar, aybaşı halini gören ve loğusa olan kadınlar vardır- deyince, Peygamber Efendimiz (Aleyhi´s-saîâtü ve´s-selâm) «Sizin toprağınız varya, ona yapışınız» ([4]) buyurmuştur. (İmam Ebû Hanife ite İmam Muhammed´e göre -toprak, kum, taş, ces, kireç, sürme ve zırnık gibi- yeryüzü cinsinden olan her şeyle teyemmüm edilebilir). İmam-ı Şafii (Allah rahmet eylesin) :
«Ot bitiren topraktan başka bir şeyle teyemmüm edilemez- demiştir. İmam Ebû Yûsuf dan da gelen bir rivayet bu yoldadır. Zira îbn-i Abbas (Radıyallâhü anh) âyetteki «güzel bir toprağa» sözünü -verimli bir toprağa» diye tefsir etmiştir. Ancak İmam Ebû Yûsuf, yukarıda rivayet ettiğimiz hadise dayanarak kumu da ilave etmiştir. İmam Ebû Hanife ile îmam Muhammedi Cenâb-ı Hak âyette «Saiyd- diye buyurmuştur, ki «yeryüzü- demektir. Bizim saydığımız şeylerin hepsi de yeryüzü cinsinden olduğu için hepsiyle teyemmüm etmenin caiz olması lâzım gelir- demişlerdir. «Güzel- kelimesi «Temiz» mânasını da taşıdığı için -icma ile- bu mânaya hamledilmiştir. Zira temizlenmede kullanılan bir şeyin temiz olması daha uygundur.
(İmam Ebû Hanife´ye göre, teyemmüm edilen yeryüzü cinsinden olan şeyin tozlu olması şart değildir.) Çünkü yukarıda okuduğumuz âyet mutlak olup onda, teyemmüm edilecek şeyin tozlu olması şartı yoktur.
(İmam Ebû Hanife İmam Muhammed: «Toz ile de -toprak bulunsa bile- teyemmüm edilebilir- demişlerdir.) Zira toz toprağın incesidir. (Teyemmüm abdest gibi olmayıp onda niyet farzdır.) î ma m Z ü f e r (Allah rahmet eylesin) : -Teyemmüm abdest yerine kaim olduğu için abdestte niyet nasıl farz değilse, teyemmümde de farz değildir. Çünkü onun yerine kaim olduğu için her hususta onun gibi olması gerekir- demiştir. Biz diyoruz ki:
Teyemmüm kasıt demektir. Kasıt ise, niyet getirilmeden gerçekleşemez veyahut teyemmüm ancak özel bir durumda temizleyici olduğu için eğer niyet getirilmezse temizleyici olamaz. Su ise, bizatihi temizleyici olduğu için niyete muhtaç değildir. (Sonra, kişinin temizlenme veyahut namaz kılabilme niyetini getirmesi kâfi olup abdestsizlik veya cünüplükten söz etmesi mezhepte sahih olan görüşe göre şart değildir.)
(Eğer bir hıristıyan, müslüman olmak için teyemmüm eder ve ondan sonra müslüman olursa -İmam Ebû Hanife ile İmam Mu-hammed´e göre- teyemmüm etmiş sayılmaz. İmam Ebû Yûsuf İse Adam teyemmümlüdür» demiştir.) Çünkü adam maksut olan bir ibadeti kasdetmiştir. Fakat mescide girebilmek veya Kur´ân-ı Kerim´i eline alabilmek için edilen teyemmüm öyle değildir. Zira mescide girmek veya Kur´an-ı Kerim´i eline almak maksut olan bir ibadet değildir. İmam Ebû Hanife ile İmam Muhammed: •Teyemmüm ancak, abdestsiz veya cünüp olarak yapılması caiz olmayan bir ibadeti yapabilmek için temizleyici olmuştur. Kişi, abdestsiz veya cünüpken ise müslüman olabilir» demişlerdir.
(Eğer bir hıristıyan, müslüman olmak için abdest alır ve ondan sonra müslüman olursa, abdestli sayılır.) Imam-ı Şafii´ye göre ise, abdestte niyet şart olduğu için abdestli sayılmaz.
(Eğer bir müslüman, teyemmüm ettikten sonra irtidat eder ve ondan sonra bir daha müslüman olursa, teyemmümü bozulmuş olmaz.) İmam Züfer (Allah rahmet eylesin) -Bozulur. Çünkü teyemmüm ile, müslümanlığı inkâr, bir arada olamaz. Aralarında yakın akrabalık bulunup birbirleriyle evlenmeleri caiz olmayan gayrimüslim bir erkekle bir kadının birbirleriyle evlenmeleri, nasıl hem başlangıçta, hem devamda bâtıl ise, teyemmüm ederken müslümanlığı inkâr edenle, teyemmüm ettikten sonra inkâr edenin teyemmümleri arasında fark yoktur- demiştir. Biz diyoruz ki:
Münkir değilken teyemmüm edip ondan sonra inkâra sapan kimsenin teyemmümü ile, münkir iken teyemmüm eden kimsenin teyemmümü arasında fark vardır. Çünkü teyemmümde niyet şarttır. Münkir olan kimsenin ise niyeti yoktur. Fakat kişmin münkir değilken ettiği teyemmümde niyet bulunduğu için, ondan sonra inkara sapsa dahi sahihtir.
(Abdesti bozan her şey teyemmümü de bozar.) Zira teyemmüm abdest yerine kaim olduğu için onun hükmündedir. (Teyemmüm aynca, teyemmümlü kimsenin suyu bulması ile de bozulur. Bu da eğer suyu kullanabiliyorsa böyledir.) Çünkü toprak, su bulunmadığı sürece temizleyicidir. Su bulunduktan sonra abdest alma imkânı hasıl olduğu için artık teyemmümün hükmü yoktur. Suyun bulunmasından da maksat kişinin onu kullanabilmesidir. Bulunup da, kişinin onu kullanamaması halinde bulunmamış sayılır. Canavar veya düşmanm saldırısına uğramaktan veyahut bulunan su ile eğer abdest alırsa susuz kalacağından korkan kimse de, suyu kullanamayan kimsenin hükmündedir. İmam Ebû Hanife´ye göre, uykuda olan kimse, suyu kullanabilir farzedilmektedir. Buna göre eğer teyemmümlü olan kimse, uyurken suyun yanından geçerse teyemmümü bozulur. Bulunan su da, eğer abdeste yetecek miktarda olmazsa bulunmamış sayılır. Çünkü yetecek miktarda olmayan suya, nasıl başlangıçta itibar olunmuyorsa, devamda da itibar olunmaz.
(Temiz olmayan toprak ve benzeri şeylerle teyemmüm edilemez.) Zira hem âyetteki «güzel» kelimesinden temiz demek kasıt buyu-rulmuştur, hem de teyemmüm, hükmî necasetten temizlenmek için edildiğine göre, aynı gaye için alman abdestte suyun temiz olması nasıl şart ise, teyemmüm edilen şeyde de temizliğin şart olması gerekir,
(Su bulamayan kimse için, eğer namaz vakti çıkmadan bulacağım umuyorsa namazını vaktin sonuna kadar da olsa geciktirmek müstehaptır. Eğer bulursa abdest alır,, bulamazsa teyemmüm edip namaz kılar.) Çünkü namazları erken kılmak her ne kadar daha faziletli ise de, bu kimse için -cemâati beklemede olduğu gibi- namazım, temizlenmenin en kâmili olan abdşst ile kılma umudu bulunduğundan, geciktirmesinde daha üstün bir sevap vardır. Ana kaynak olmayan birtakım kitaplarda, İmam Ebû Hanife ile îmam Ebû Yûsuf´un:
«Kuvvetle umulan şeyin olmuş hükmünde olduğu için böyle bir durumda geciktirmek vaciptir» diye söyledikleri rivayet olunmakta ise de, mezhepte zahir olan görüş, geciktirmenin müstahap olmasıdır. Zira kesin olarak bilinen bir şeyin hükmü, zan ve şüphe ile ortadan kalkmaz.(Kişi ettiği teyemmüm ile İstediği kadar farz ve nafile namazları kılabilir.)İmam-ı Şafiî’ ye göre, teyemmüm zaruretin gerektirdiği bir temizlenme olduğu için. bir teyemmümle ancak bir farz namaz kalınabilir. Biz diyoruz ki:
Zaruret halinde teyemmüm abdest yerine kaim olduğu için, zaruret ortadan kalkmadıkça abdeatin gördüğü her işi teyemmüm de görür.
(Eğer şehir içinde, hasta olmayan bir kişi, velisi olmadığı bir cenaze hazır olur ve kendisi abdest almakla uğraştığı takdirde cenaze namazını kaçıracağından korkarsa, teyemmüm edebilir.) Çünkü cenaze namazı kaza edilemediği için bu adam su kullanamayan kimsenin hükmündedir. (Bunun gibi, bayram namazına gelip te, abdest almakla uğraştığı takdirde namazı kaçıracağından korkan kimse de teyemmüm edebilir.) Çünkü bayram namazı iki kez küına-madığından bu adam da su kullanamayan kimse hükmündedir. Metindeki «velisi olmadığı bir cenaze» tabiri, hazır olan cenazenin velisi için teyemmüm etmenin caiz olmadığına işarettir. Zira H a -san İbn-i Ziyad´m rivayetine göre İmam Ebû Hani fe (Allah rahmet eylesin) böyle söylemiştir ve sahih olan görüş de budur. Çünkü cenazenin namazı kılınmış olsa bile, velisi bir daha kılabilir.
(İmam Ebü Hanife´ye göre bayram namazı içinde abdesti bozulan kimse -ister imam, ister cemaattan biri olsun-teyemmüm eder ve namazın geri kalan kısmını tamamlar. Diğer iki imam ise -Teyemmüm edemez» demişlerdir. Zira namaza sonradan katılan kimse, imam selam verdikten sonra namazının geri kalan kısmım tamamlayabildiği için, bu kimseye namazı kaçırma korkusu yoktur. İmam Ebü Hanife: -Böyle de olsa, bayram günü çok kalabalık olduğundan, imam selâm verdikten sonra cemaatın birbirleriyle itişip çekişmeleri yüzünden, bu kimse namazının geri kalan kısmını tamamlamak imkânını bulmayabilir- demiştir. Bu görüş ayrılığı abdest ile namaza başlayan kimse hakkındadır. Eğer abdesti bozulan kimse, namaza başlarken teyemmüm ile başlamış ise, bu kimsenin tekrar teyemmüm etmesinin cevazı hakkında ihtilâf yoktur. Çünkü eğer: -Bu kimse abdest almak zorundadır- diyecek olursak, teyemmüm ile başladığı namazın fasit olması lâzım gelir.
(Abdest almakla uğraştığı takdirde cuma namazını kaçıracağından korkan kimse için ise, teyemmüm caiz değildir. Bu kimse abdest almak zorundadır. Cuma namazına yetişirse cuma namazını, yetişmezse dört rekât öğle namazını kılar.) Çünkü cuma namazı kaçırılırsa, onun yerine geçecek öğle namazı vardır. Bayram namazının yerine ise, geçecek bir başka namaz yoktur.
(Bunun gibi, bir farz namazın eda vaktini kaçıracağından korkan kimse de teyemmüm edemez. Bu kimse, abdest almak zorunda oîup, eğer vakte yetişirse namazını eda olarak, yetişmezse kaza olarak kılar.) Çünkü vaktinde eda edilmeyen vakit namazının yerine geçecek kaza namazı vardır.
(Yolculukta olan bir kimse, eğer beraberinde su bulunduğunu unutup teyemmüm eder ve namaz kıldıktan sonra suyu hatırlarsa -imam Ebu Hanife ile İmam Muhammed´e göre- kıldığı namazı bir daha kılmak zorunda değildir. İmam Ebü Yûsuf ise : -Bir daha kılmalıdır- demiştir.) Bu görüş aynlığî, suyu, yükünün içine kendi eliyle koyan veyahut başkasına koyduran kimse hakkındadır. Yolcunun, beraberinde su bulunduğunu hatırlaması, ister daha namaz vakti varken, ister vakit çıktıktan sonra olsun fark etmez. İmam Ebû Yûsuf:
-Çünkü adam teyemmüm ederken beraberinde su bulunuyordu. Yükü içinde elbisesini unutup da çıplak olarak namaz kılan kimse, elbisesini hatırladığı zaman nasıl namazını bir daha kılmak zorunda ise, bu da Öyledir. Kaldı ki yolculukta olan kimseler, beraberlerinde su bulunduğu zaman onu eşyaları içinde saklamak itiyadm-dadırlar. Bunun için, teyemmüm etmeden eşyasını açıp araştırması gerekirdi» demiştir. İmam Ebû Hanife ile İmam M u -h a m m e d ise:«Kişinin, beraberinde su bulunduğunu bilememesi, suyu kullanmaya gücünün yetmemesi hükmündedir. Zaten suyun bulunmasından maksat da varlığının bilinmesidir. Eşya içinde de su, kullanmak için değil, içmek için saklanır. Elbise meselesine gelince: Onda da ihtilaf edilmiştir. Şayet ihtilaflı olmadığını farz etsek de, namazın sıhhati için şart olan Setr-i avret´in yerine geçecek başka bir şey yoktur. Abdestin yerine ise teyemmüm geçmektedir» demişlerdir.
(Teyemmüm etmek istiyen kimse, eğer yakınında su bulunduğunu tahmin etmezse araştırmak zorunda değildir.) Zira çöllerde ekseriyetle su bulunmadığı gibi bulunduğunu gösteren bir belirti de bulunmaz. Bunun için böyle yerlerde kişi, araştırıp da bulamamış sayılır. (Yakınında su bulunduğunu tahmin eden kimse ise, araştırma yapmadan teyemmüm edemez.) Zira varlığım gösteren bir belirti bulunduğuna göre, bu kimse su bulmuş sayılır. Kişinin, suyu araştırma alanı da bir ok atımı kadar olup arkadaşlarından geri kalmaması için bir mile varmaz.
(Eğer arkadaşında su bulunuyorsa, teyemmüm, etmeden arkadaşından ister. Şayet vermezse, ondan sonra teyemmüm edebilir.) Çünkü arkadaşlar, ekseriyetle birbirlerinden suyu esirgemezler. ( î m a m E b û Hanife´ye göre, arkadaşından su istemeden teyemmüm ederse caizdir.) Çünkü başkasına ait olan herhangi bir şeyi istemede mezellet vardır. Diğer iki İmam ise: «Su, mebzul bir şey olduğu için onu istemede mezellet yoktur- demişlerdir.
(Eğer suyun sahibi değere göre karşılık ister ve onun istediği miktar da kendisinde bulunduğu halde vermeyip teyemmüm ederse, teyemmümü caiz değildir.) Çünkü suyu satın almaya gücü yettiği halde almayıp teyemmüm etmiştir. Fakat eğer istenen karşılık suyun değerinden fazla olursa, almayabilir. Çünkü hiç bir kimse, bile bile aldanmayı kabule mecbur değildir.[5]
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Maide 6
[2] Ebû Davud (tahur) S. 53, Tirmizi (tahur) S. 17, Nesaİ (tahur) S. 61, hkl S. 212, 217 ve 230
Nasb-ürraye C. 1 S. 148
[3] Hakim ile Darekutnl, îbn-i Ömer (R.A.)´dan.Nasb-Ürraye S. I S. 150
[4] İmam Ahmed ile Efaü Ya´la, Ebû HÜreyre (RA.Vdan. Nasb-ürraye C. 1 S. 156
[5] Şeyhü´l-Îslâm Burhanüddîn Ebu´l-Hasan Ali b. Ebû Bekir Merginânî, Hidaye Tercümesi, Kahraman Yayınları: 1/53-60.
TEYEMMÜM BABI
(Yolculukta olan veyahut şehir dışında olup da, şehirden bir mil veya daha fazla uzaklıkta bulunan kimse su bulamazsa toprağa teyemmüm eder.) Çünkü Cenâb-ı Hak (Azze ve Celle) :
-Eğer hasta veyahut yolculukta, ya da... olup da su bulamazsanız güzel bir toprağa teyemmüm ediniz» ([1]) buyurmuştur. Peygamber Efendimiz (Aleyhi´s-salâtü ve´s-selâm) da: -Toprak, müslüman kişi için —on yıla kadar da olsa- su bulamadığı sürece temizleyicidir» ([2]) buyurmuştur.
Şehirden uzaklığın bir milden az olmaması, muhtar olan görüşe göre şarttır. Zira su bulunmadığı zaman bir mil uzaklıktan şehre gitmede güçlük vardır. Sonra, teyemmüm edebilmede, namazı kaçırma korkusuna değil, uzaklığa itibar olunur. Çünkü eğer kişi, uzaklığı bir milden az olan yerden şehre gitmekle namazını kaçın yorsa kusur kendisinindir. Zira eğer namazını geciktirmemiş olsaydı böyle bir durumla karşılaşmazdı.
(Eğer su bulunuyor ve fakat kişi hasta olduğu için, abdest aldığı takdirde hastalığı artıyorsa, yine teyemmüm edebilir.) Zira yukarıda okuduğumuz âyet-i kerime bunu emreder. Hem de, fahiş fiat-la su almanın z^ran, abdest almakla hastalığı artan kimsenin zararı kadar olmadığı halde, suyu fahiş fiatla almayıp teyemmüm edilebilirken, abdest almakla hastalığı artan kimsenin abdest almayıp teyemmüm edebilmesi evleviyetle lâzım gelir. Abdest almakla hastahğın artması, ister suyu kullanmaktan, ister abdest almada zorunlu olan vücut ve kol hareketinden ileri gelsin, farketmez. Her iki durumda da abdest almayıp teyemmüm edilebilir. îmam-ı Şafii ise (Allah rahmet eylesin) : Eğer hasta olan kişi, abdest almaktan ölüm endişesini duyuyorsa teyemmüm edebilir- demiştir, ki onun bu görüşü nassın zahirine uymamaktadır. (Cünüp olan kişi de, eğer guslettiği takdirde soğuktan Ölecek veya hastaiartacaksa teyemmüm eder.) Bu da, eğer cünüp olan kişi şehir dışında olursa böyledir. Şehir içinde olduğu zaman ise, İmam Ebû Hanife´ye göre yine böyle ise de, diğer iki İmam : «Şehirlerde ekseriyetle banyo evleri bulunmaktadır. Şayet bulunmasa da, nadir olduğu için teyemmüm edemez, demişlerdir. İmam Ebü Hanife: •Şehir içinde banyo evinin bulunmayışı nadir ise de, bulunmadığı zaman kişi mazurdur- demiştir.
(Teyemmüm s elleri iki defa yere vurmak olup birinde kişi, ellerini yüzüne, birinde de dirseklere kadar ellerine sürer). Zira Peygamber Efendimiz (Aleyhi´s-selâtü ve´s-selâm) «Teyemmüm iki vuruştur. Bir vuruş yüz, bir vuruş da eller içindir- ([3]) buyurmuştur. Kişi ellerini toprağa vurduktan sonra, yüz ve ellerinin fazla tozlanmaması için ellerini önce silkeliyecek ve ondan sonra yüz ve ellerine sürecektir. Teyemmüm abdest yerine kaim olduğu için, abdestte olduğu gibi teyemmümde de yüz ve ellerin hepsini sürmek lâzımdır. Bunun içindir ki-«Parmaklarının arasını oğuşturacak ve parmağında yüzük varsa çıkaracaktır- demişlerdir.
(Teyemmümde abdestsizlikle cünüplük) ve aybaşı hali ile loğusalık (aynıdır). Zira -rivayete göre- kırsal kesimden bir topluluk Peygamber Efendimize (Aleyhi´s-selâtü ve´s-selâm) gelerek: «Biz kumluklarda oturan ve bazan bir iki ay su yüzünü görmiyen kimseleriz. Halbuki içimizde cünüp olanlar, aybaşı halini gören ve loğusa olan kadınlar vardır- deyince, Peygamber Efendimiz (Aleyhi´s-saîâtü ve´s-selâm) «Sizin toprağınız varya, ona yapışınız» ([4]) buyurmuştur. (İmam Ebû Hanife ite İmam Muhammed´e göre -toprak, kum, taş, ces, kireç, sürme ve zırnık gibi- yeryüzü cinsinden olan her şeyle teyemmüm edilebilir). İmam-ı Şafii (Allah rahmet eylesin) :
«Ot bitiren topraktan başka bir şeyle teyemmüm edilemez- demiştir. İmam Ebû Yûsuf dan da gelen bir rivayet bu yoldadır. Zira îbn-i Abbas (Radıyallâhü anh) âyetteki «güzel bir toprağa» sözünü -verimli bir toprağa» diye tefsir etmiştir. Ancak İmam Ebû Yûsuf, yukarıda rivayet ettiğimiz hadise dayanarak kumu da ilave etmiştir. İmam Ebû Hanife ile îmam Muhammedi Cenâb-ı Hak âyette «Saiyd- diye buyurmuştur, ki «yeryüzü- demektir. Bizim saydığımız şeylerin hepsi de yeryüzü cinsinden olduğu için hepsiyle teyemmüm etmenin caiz olması lâzım gelir- demişlerdir. «Güzel- kelimesi «Temiz» mânasını da taşıdığı için -icma ile- bu mânaya hamledilmiştir. Zira temizlenmede kullanılan bir şeyin temiz olması daha uygundur.
(İmam Ebû Hanife´ye göre, teyemmüm edilen yeryüzü cinsinden olan şeyin tozlu olması şart değildir.) Çünkü yukarıda okuduğumuz âyet mutlak olup onda, teyemmüm edilecek şeyin tozlu olması şartı yoktur.
(İmam Ebû Hanife İmam Muhammed: «Toz ile de -toprak bulunsa bile- teyemmüm edilebilir- demişlerdir.) Zira toz toprağın incesidir. (Teyemmüm abdest gibi olmayıp onda niyet farzdır.) î ma m Z ü f e r (Allah rahmet eylesin) : -Teyemmüm abdest yerine kaim olduğu için abdestte niyet nasıl farz değilse, teyemmümde de farz değildir. Çünkü onun yerine kaim olduğu için her hususta onun gibi olması gerekir- demiştir. Biz diyoruz ki:
Teyemmüm kasıt demektir. Kasıt ise, niyet getirilmeden gerçekleşemez veyahut teyemmüm ancak özel bir durumda temizleyici olduğu için eğer niyet getirilmezse temizleyici olamaz. Su ise, bizatihi temizleyici olduğu için niyete muhtaç değildir. (Sonra, kişinin temizlenme veyahut namaz kılabilme niyetini getirmesi kâfi olup abdestsizlik veya cünüplükten söz etmesi mezhepte sahih olan görüşe göre şart değildir.)
(Eğer bir hıristıyan, müslüman olmak için teyemmüm eder ve ondan sonra müslüman olursa -İmam Ebû Hanife ile İmam Mu-hammed´e göre- teyemmüm etmiş sayılmaz. İmam Ebû Yûsuf İse Adam teyemmümlüdür» demiştir.) Çünkü adam maksut olan bir ibadeti kasdetmiştir. Fakat mescide girebilmek veya Kur´ân-ı Kerim´i eline alabilmek için edilen teyemmüm öyle değildir. Zira mescide girmek veya Kur´an-ı Kerim´i eline almak maksut olan bir ibadet değildir. İmam Ebû Hanife ile İmam Muhammed: •Teyemmüm ancak, abdestsiz veya cünüp olarak yapılması caiz olmayan bir ibadeti yapabilmek için temizleyici olmuştur. Kişi, abdestsiz veya cünüpken ise müslüman olabilir» demişlerdir.
(Eğer bir hıristıyan, müslüman olmak için abdest alır ve ondan sonra müslüman olursa, abdestli sayılır.) Imam-ı Şafii´ye göre ise, abdestte niyet şart olduğu için abdestli sayılmaz.
(Eğer bir müslüman, teyemmüm ettikten sonra irtidat eder ve ondan sonra bir daha müslüman olursa, teyemmümü bozulmuş olmaz.) İmam Züfer (Allah rahmet eylesin) -Bozulur. Çünkü teyemmüm ile, müslümanlığı inkâr, bir arada olamaz. Aralarında yakın akrabalık bulunup birbirleriyle evlenmeleri caiz olmayan gayrimüslim bir erkekle bir kadının birbirleriyle evlenmeleri, nasıl hem başlangıçta, hem devamda bâtıl ise, teyemmüm ederken müslümanlığı inkâr edenle, teyemmüm ettikten sonra inkâr edenin teyemmümleri arasında fark yoktur- demiştir. Biz diyoruz ki:
Münkir değilken teyemmüm edip ondan sonra inkâra sapan kimsenin teyemmümü ile, münkir iken teyemmüm eden kimsenin teyemmümü arasında fark vardır. Çünkü teyemmümde niyet şarttır. Münkir olan kimsenin ise niyeti yoktur. Fakat kişmin münkir değilken ettiği teyemmümde niyet bulunduğu için, ondan sonra inkara sapsa dahi sahihtir.
(Abdesti bozan her şey teyemmümü de bozar.) Zira teyemmüm abdest yerine kaim olduğu için onun hükmündedir. (Teyemmüm aynca, teyemmümlü kimsenin suyu bulması ile de bozulur. Bu da eğer suyu kullanabiliyorsa böyledir.) Çünkü toprak, su bulunmadığı sürece temizleyicidir. Su bulunduktan sonra abdest alma imkânı hasıl olduğu için artık teyemmümün hükmü yoktur. Suyun bulunmasından da maksat kişinin onu kullanabilmesidir. Bulunup da, kişinin onu kullanamaması halinde bulunmamış sayılır. Canavar veya düşmanm saldırısına uğramaktan veyahut bulunan su ile eğer abdest alırsa susuz kalacağından korkan kimse de, suyu kullanamayan kimsenin hükmündedir. İmam Ebû Hanife´ye göre, uykuda olan kimse, suyu kullanabilir farzedilmektedir. Buna göre eğer teyemmümlü olan kimse, uyurken suyun yanından geçerse teyemmümü bozulur. Bulunan su da, eğer abdeste yetecek miktarda olmazsa bulunmamış sayılır. Çünkü yetecek miktarda olmayan suya, nasıl başlangıçta itibar olunmuyorsa, devamda da itibar olunmaz.
(Temiz olmayan toprak ve benzeri şeylerle teyemmüm edilemez.) Zira hem âyetteki «güzel» kelimesinden temiz demek kasıt buyu-rulmuştur, hem de teyemmüm, hükmî necasetten temizlenmek için edildiğine göre, aynı gaye için alman abdestte suyun temiz olması nasıl şart ise, teyemmüm edilen şeyde de temizliğin şart olması gerekir,
(Su bulamayan kimse için, eğer namaz vakti çıkmadan bulacağım umuyorsa namazını vaktin sonuna kadar da olsa geciktirmek müstehaptır. Eğer bulursa abdest alır,, bulamazsa teyemmüm edip namaz kılar.) Çünkü namazları erken kılmak her ne kadar daha faziletli ise de, bu kimse için -cemâati beklemede olduğu gibi- namazım, temizlenmenin en kâmili olan abdşst ile kılma umudu bulunduğundan, geciktirmesinde daha üstün bir sevap vardır. Ana kaynak olmayan birtakım kitaplarda, İmam Ebû Hanife ile îmam Ebû Yûsuf´un:
«Kuvvetle umulan şeyin olmuş hükmünde olduğu için böyle bir durumda geciktirmek vaciptir» diye söyledikleri rivayet olunmakta ise de, mezhepte zahir olan görüş, geciktirmenin müstahap olmasıdır. Zira kesin olarak bilinen bir şeyin hükmü, zan ve şüphe ile ortadan kalkmaz.(Kişi ettiği teyemmüm ile İstediği kadar farz ve nafile namazları kılabilir.)İmam-ı Şafiî’ ye göre, teyemmüm zaruretin gerektirdiği bir temizlenme olduğu için. bir teyemmümle ancak bir farz namaz kalınabilir. Biz diyoruz ki:
Zaruret halinde teyemmüm abdest yerine kaim olduğu için, zaruret ortadan kalkmadıkça abdeatin gördüğü her işi teyemmüm de görür.
(Eğer şehir içinde, hasta olmayan bir kişi, velisi olmadığı bir cenaze hazır olur ve kendisi abdest almakla uğraştığı takdirde cenaze namazını kaçıracağından korkarsa, teyemmüm edebilir.) Çünkü cenaze namazı kaza edilemediği için bu adam su kullanamayan kimsenin hükmündedir. (Bunun gibi, bayram namazına gelip te, abdest almakla uğraştığı takdirde namazı kaçıracağından korkan kimse de teyemmüm edebilir.) Çünkü bayram namazı iki kez küına-madığından bu adam da su kullanamayan kimse hükmündedir. Metindeki «velisi olmadığı bir cenaze» tabiri, hazır olan cenazenin velisi için teyemmüm etmenin caiz olmadığına işarettir. Zira H a -san İbn-i Ziyad´m rivayetine göre İmam Ebû Hani fe (Allah rahmet eylesin) böyle söylemiştir ve sahih olan görüş de budur. Çünkü cenazenin namazı kılınmış olsa bile, velisi bir daha kılabilir.
(İmam Ebü Hanife´ye göre bayram namazı içinde abdesti bozulan kimse -ister imam, ister cemaattan biri olsun-teyemmüm eder ve namazın geri kalan kısmını tamamlar. Diğer iki imam ise -Teyemmüm edemez» demişlerdir. Zira namaza sonradan katılan kimse, imam selam verdikten sonra namazının geri kalan kısmım tamamlayabildiği için, bu kimseye namazı kaçırma korkusu yoktur. İmam Ebü Hanife: -Böyle de olsa, bayram günü çok kalabalık olduğundan, imam selâm verdikten sonra cemaatın birbirleriyle itişip çekişmeleri yüzünden, bu kimse namazının geri kalan kısmını tamamlamak imkânını bulmayabilir- demiştir. Bu görüş ayrılığı abdest ile namaza başlayan kimse hakkındadır. Eğer abdesti bozulan kimse, namaza başlarken teyemmüm ile başlamış ise, bu kimsenin tekrar teyemmüm etmesinin cevazı hakkında ihtilâf yoktur. Çünkü eğer: -Bu kimse abdest almak zorundadır- diyecek olursak, teyemmüm ile başladığı namazın fasit olması lâzım gelir.
(Abdest almakla uğraştığı takdirde cuma namazını kaçıracağından korkan kimse için ise, teyemmüm caiz değildir. Bu kimse abdest almak zorundadır. Cuma namazına yetişirse cuma namazını, yetişmezse dört rekât öğle namazını kılar.) Çünkü cuma namazı kaçırılırsa, onun yerine geçecek öğle namazı vardır. Bayram namazının yerine ise, geçecek bir başka namaz yoktur.
(Bunun gibi, bir farz namazın eda vaktini kaçıracağından korkan kimse de teyemmüm edemez. Bu kimse, abdest almak zorunda oîup, eğer vakte yetişirse namazını eda olarak, yetişmezse kaza olarak kılar.) Çünkü vaktinde eda edilmeyen vakit namazının yerine geçecek kaza namazı vardır.
(Yolculukta olan bir kimse, eğer beraberinde su bulunduğunu unutup teyemmüm eder ve namaz kıldıktan sonra suyu hatırlarsa -imam Ebu Hanife ile İmam Muhammed´e göre- kıldığı namazı bir daha kılmak zorunda değildir. İmam Ebü Yûsuf ise : -Bir daha kılmalıdır- demiştir.) Bu görüş aynlığî, suyu, yükünün içine kendi eliyle koyan veyahut başkasına koyduran kimse hakkındadır. Yolcunun, beraberinde su bulunduğunu hatırlaması, ister daha namaz vakti varken, ister vakit çıktıktan sonra olsun fark etmez. İmam Ebû Yûsuf:
-Çünkü adam teyemmüm ederken beraberinde su bulunuyordu. Yükü içinde elbisesini unutup da çıplak olarak namaz kılan kimse, elbisesini hatırladığı zaman nasıl namazını bir daha kılmak zorunda ise, bu da Öyledir. Kaldı ki yolculukta olan kimseler, beraberlerinde su bulunduğu zaman onu eşyaları içinde saklamak itiyadm-dadırlar. Bunun için, teyemmüm etmeden eşyasını açıp araştırması gerekirdi» demiştir. İmam Ebû Hanife ile İmam M u -h a m m e d ise:«Kişinin, beraberinde su bulunduğunu bilememesi, suyu kullanmaya gücünün yetmemesi hükmündedir. Zaten suyun bulunmasından maksat da varlığının bilinmesidir. Eşya içinde de su, kullanmak için değil, içmek için saklanır. Elbise meselesine gelince: Onda da ihtilaf edilmiştir. Şayet ihtilaflı olmadığını farz etsek de, namazın sıhhati için şart olan Setr-i avret´in yerine geçecek başka bir şey yoktur. Abdestin yerine ise teyemmüm geçmektedir» demişlerdir.
(Teyemmüm etmek istiyen kimse, eğer yakınında su bulunduğunu tahmin etmezse araştırmak zorunda değildir.) Zira çöllerde ekseriyetle su bulunmadığı gibi bulunduğunu gösteren bir belirti de bulunmaz. Bunun için böyle yerlerde kişi, araştırıp da bulamamış sayılır. (Yakınında su bulunduğunu tahmin eden kimse ise, araştırma yapmadan teyemmüm edemez.) Zira varlığım gösteren bir belirti bulunduğuna göre, bu kimse su bulmuş sayılır. Kişinin, suyu araştırma alanı da bir ok atımı kadar olup arkadaşlarından geri kalmaması için bir mile varmaz.
(Eğer arkadaşında su bulunuyorsa, teyemmüm, etmeden arkadaşından ister. Şayet vermezse, ondan sonra teyemmüm edebilir.) Çünkü arkadaşlar, ekseriyetle birbirlerinden suyu esirgemezler. ( î m a m E b û Hanife´ye göre, arkadaşından su istemeden teyemmüm ederse caizdir.) Çünkü başkasına ait olan herhangi bir şeyi istemede mezellet vardır. Diğer iki İmam ise: «Su, mebzul bir şey olduğu için onu istemede mezellet yoktur- demişlerdir.
(Eğer suyun sahibi değere göre karşılık ister ve onun istediği miktar da kendisinde bulunduğu halde vermeyip teyemmüm ederse, teyemmümü caiz değildir.) Çünkü suyu satın almaya gücü yettiği halde almayıp teyemmüm etmiştir. Fakat eğer istenen karşılık suyun değerinden fazla olursa, almayabilir. Çünkü hiç bir kimse, bile bile aldanmayı kabule mecbur değildir.[5]
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Maide 6
[2] Ebû Davud (tahur) S. 53, Tirmizi (tahur) S. 17, Nesaİ (tahur) S. 61, hkl S. 212, 217 ve 230
Nasb-ürraye C. 1 S. 148
[3] Hakim ile Darekutnl, îbn-i Ömer (R.A.)´dan.Nasb-Ürraye S. I S. 150
[4] İmam Ahmed ile Efaü Ya´la, Ebû HÜreyre (RA.Vdan. Nasb-ürraye C. 1 S. 156
[5] Şeyhü´l-Îslâm Burhanüddîn Ebu´l-Hasan Ali b. Ebû Bekir Merginânî, Hidaye Tercümesi, Kahraman Yayınları: 1/53-60.