- Tevhid İlkesinin Tezahürleri

Adsense kodları


Tevhid İlkesinin Tezahürleri

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
saniyenur
Sun 26 August 2012, 12:08 pm GMT +0200
TEVHİD İLKESİNİN UYGULAMADAKİ TEZAHÜRLERİ

Tevhid ilkesi bütün kâinatta hüküm sürmekte olup, yeryüzünü ve diğer âlemleri saran kevnî kanunların işleyişi ve bu işleyişteki disiplin, denge, birlik ve dayanışma da bu durumu tespit ve teyid etmektedir. Bu ilke insanoğlunun dünya ve âhiretteki geleceğini şekillendiren ve tesbit eden çok derin ve önemli pratik an­lamları içermektedir.

Hz. Peygamber, "Ben ancak sizin gibi bir insanım; bana sadece ilâhınızın tek bir İlah olduğu vahyolunuyor. Artık kim Rabbinin huzuruna güzel bir suretle çıkmayı arzu edi­yorsa sâlih amel işlesin ve Rabbİne ibadette kimseyi ortak koşmasın!" (18: 110) demesi emredilmektedir. Bu onun tarafından dile ge­tirilen İnkılâbı bir bildirge idi. Bu bildirge Al­lah'tan başka her türlü hâkimiyeti, kanunu, itaat edilecek müesseseyi kesin ve şartsız bîr şekilde dışlıyordu. Hz. Peygamber de her­hangi bir insan gibiydi. Yalnızca, Allah onu, İlâhî Vahyi kullarına rehber, uygulayıcı, öğretici ve örnek olarak ulaştırması için seç­mişti.

Mümin sûresinde şu âyetlere yer verilmekte­dir: "De ki: 'Sizin Allah'ı bırakıp da kulluk ettiklerinize kulluk etmek bana yasak kılın­mıştır. Zira bana Rabbimden belgeler gelmiş­tir. Ben kendimi âlemlerin Rabbine vermekle ernrolundum." (40: 66). Ve Fussilet sûresin-de şöyle buyurulmaktadır: "Onlara söyle; 'Ben de ancak sizin gibi bir insanım. Bana, 'lâhınızın tek br İlâh olduğu vahyolunuyor. Artık O'na yönelin, O'ndan bağışlanma dile­yin; ortak koşanların vay hâline!" (41: 6). Hz. Muhammed'in yaptığı ilk şey insanların zi­hinlerini Allah ile ilgili yanlış anlayışlardan, yanlış fikir, algılama ve düşüncelerden arın­dırmak oldu; O'nun sıradan insanlardan çok yüce ve kendisine ortaklar veya aracılar vası­tasıyla ulaşılamayacak bir varlık olduğunu anlattı. Allah ile kullar arasında vasıtalar ih­das eden pek çok yanlış felsefe, dinlerin aslı­nın bozulmasına ve insanların çeşitli putlara tapınmaya başlamasına yol açtı.

Hz. Peygamber Allah kavramını sıradan insanların bile anlamasını sağlayacak bir sa-rahet ve bedahetle anlattı ve böylece Allah bir dogma veya zihnin ürettiği bir kavram olarak algılanmaktan çıktı. Artık O, kendisinden yanhzca korkulması gereken tabiatüstü bir şahsiyet değildi.

Bilakis, Hz. Peygamber Allah ile kullan arasında yakın ve samimi ilişki kurulmasına yardımcı oldu. Hz. Peygamber insanlara Rab-lerinin kendilerine çok yakın olduğunu ve ne zaman O'na yönelirlerse o zaman hazır ve kendilerini dinlemeye istekli olduğunu tebliğ etti.

Hz. Peygamber Allah'ın "Rabbiniz dedi ki: 'Bana dua edin ki duanıza icabet edeyim..." (40: 60) çağrısını tebliğ etmiştir.

Kur'ân'da şöyle buyurulmaktadır: "Ey Mu­hammedi Kullarım sana Beni sorarlarsa, bil­sinler ki Ben, şüphesiz onlara yakınım. Ben­den isteyenin, dua ettiğinde duasını kabul ederim..." (2: 186).

Bu ve pek çok benzeri âyetler Allah'ın kulla­rına olan yakınlığını ve O'na gece gündüz du­ada bulunmalarını ve dileklerini doğrudan O'na iletmelerini açıkça ifade ederler; çünkü Allah ve kulları arasında hiçbir engel yoktur.

O'nun kapıları, yardımını istediklerinde, dile­dikleri vakit kullarına açıktır. Bu herkese açık bir davettir. Bu imkânı kullanıp O'na dua et­mek kullara kalmıştır.

Bu tarz bir Allah inancı insanla Rabbİ arasın­da çok yakın ve samimi bir ilişki tesis edilme­sine yardım eder ve dolayısıyla insanların toplum hayatında yüksek karakterli ve haysi­yetli olmalarını sağlar. Bu ilişki, gerçekte, dünyada iyilik, takva ve adalet sistemini tesis etmek, saldırgan, baskıcı ve kokuşmuş güçle­ri altetmek için, İslâm askerlerine çok gerekli olan karakter İnşası ve şahsiyet gelişiminde -Dr. Muhammed İkbal'in hadisi- merkezî bir rol oynar.

Hz. Peygamber'in tebliğ ettiği Tevhid inancının bir diğer yönü de insanları, maddî dünyanın güçleri hakkında araştırma, gözlem ve düşünmeye sevketmesi ve bu güçleri insa­noğlunun genel iyiliği için faydalanılabilecek şekilde yönetmek ve kontrol etmek gayesiyle, en üst çabayı göstermeye teşvik etmesidir.

Hz. Peygamber Allah'ın Halifesi olması sıfatıyla, insanoğlunun yeryüzünün altındaki ve Üstündeki mevcut potansiyel kaynakları bilme; araştırma ve kullanma hak ve vazifesi­nin üzerinde de durmuştur. Bu anlayış yeni ilim ve fen sahalarına kapı aralamış; bilginin bütün alanlarında yeni keşif ve icatlara yol açmış; böylece insanlar tabiatın fizik güçleri üzerinde kontrol ve iktidar sahibi olarak kül­tür ve medeniyetlerini zenginleştirmişlerdir. Fizik dünya hakkında bilgi sahibi olması in­sanlara bu faydaları sağlamanın yanı sıra on­ların Allah'ın âyetlerini daha iyi anlamalarına da yardımcı vazifesi görmektedir.

Hz. Peygamber'in tebliğ ve rehberliğinin üçüncü yönü şudur: İnsanların kâinatın geri kalan kısmıyla uygunluk gösteren doğru ve dengeli bir hayat sistemi teşkil etmelerine yardımcı olmak ve böylece yeryüzü sakinleri­ni gerçek huzur ve selâmet ortamına kavuş­turmak.


ikranur 7d
Sat 21 March 2015, 10:49 am GMT +0200
Tevhid ilkesi bütün kâinatta hüküm sürmekte olup, yeryüzünü ve diğer âlemleri saran kevnî kanunların işleyişi ve bu işleyişteki disiplin, denge, birlik ve dayanışma da bu durumu tespit ve teyid etmektedir.konu için teşekkürler.

Lal-i Hal
Sat 9 April 2016, 03:21 pm GMT +0200
Tevhid yalnizca Allahin bir ve tek Yaratici olsuguna iman etmek degildir bunun yaninda sifatlarinin isimlerinin manalari itibariylw birligine de iman etmektie.
Mesela Er Rezzak ismi serifi.rizki veren yalnizca Allahtie.
Patron anne baba ...degildir.onlar birer sebeptie.bunu anlayamaz da rizki onlardan beklersek tevhid inancina da tam iman etmwmis oluruz.
O yuzden cok dikkatli olmamiz gerek insallah.Allah razi oslun paylasim icin