ezelinur
Fri 26 March 2010, 05:17 pm GMT +0200
TEVHİD 1.BÖLÜM İMAM MATURİDİ
ÖNSÖZ..
GİRÎŞ.
ÖNSÖZ..
1 — İmam Mâturidi´nin Hayati Ve Yaptıkları:
Kültürü :
4 — İmam Eb´ul-Ley«-El-Buhârt
Eserleri:
2 — Mâturîdî-Eş´arf.
Eş´arî´nin Mâturîdî´den Fazla Tutulması :
Mâturîdî Ve Es´arî´nin Metod Ve Mezhep Usûlünde İttifakı.
4 — BİBLİYOGRAFYA..
A) Elyazı, Kaynaklar :
B) Arapça Matbu Kaynaklar:
C} Avrupa Kaynakları :
5 — Metin´în İncelenmesi
KÎTÂB´UT - TEVHİD.
Taklid´in İptali Ve Din´in Delil İle Bilinmesinin Vacip Olması:
İşitme Ve Akıl Dinî Bilmenin İki Temel Esasıdır :
Însanı İlme Ulaştıran Yollar, Görmek, Haberler Ve «El-Îyan» Yani Duyu Organları Vasıtasiyle Bilinen Mevcudattır :
Mevcudatın Hadis Olduğuna Delil :
Mes’ele (Alemin Muhdisi Birdir)
Âlemin Muhakkak Bir Mumis´i Bulunduğuna Delil :
Mes´ele (Şahidin, Yani Görüienin Gaibe, Yani Görülmiyene Delâlet Etmesi)
(Âlemin Kadim Olduğunu İddia Edenlerin Sözleri)
Mes´ele (Cisim Lâfzıni Allah´a Itlak Etmek Caiz Değildir)
Mes´ele (Allah´a «Şey´» Lâfzının Itlak Edilmesi Caizdir)
Mes´ele (Allah-U Teâlâ´nm Sıfatı Hakkında)
Mes´ele (Kâbi´nin1 Zatî Ve Fiili Sıfatlar Hakkındaki Görüşleri Ve Bu Görüşlerin Reddedilmesi.)
Mes´ele (Kâ´bî´nin Allah´ın Fiilleri İhtiyarîdir, Demesinin Tartışılması)
Mes´ele (Allah Azze Ve Celle´nin İsimleri Hakkında)
Mes´ele (Arşın Açıklanması)
Mes´eles (Ku´yetuBah : Alüah´ı Görmek)
Mes´ele (Mu´tezîleye Göre «Yok Olansın Bir «Şey» Olması Ve Ona Verilen Cevap)
Mes´ele (Allah´ı Vasfetmek Ve O´na İsim Vermek Benzemeyi İcap Ettirmez)
Rahman Ve Kahmı Olan Allah Adıyla.
(İnsanların, Allah´ın, Mahlûkatı, Niçin Yarattı? Sorusunu Sorana Verilen Cevap Hakkındaki İhtilâfı)
Tevhid Hakkında Mesele (Kim Ki, Nefsini Bilirse Rabb’ni Bilir
Mes´ele (Allah «Şey»Dir, Demenin Mânası)
Mes´ele (Allah´ın İsimleri Hakkında)
(Zararlı Varlıkların Yaratılmasındaki Hikmet)
Âlem Hakkında Fırkaların İhtilâfı
ÖNSÖZ
Bütün hamd ü sena bizi yoktan vareden, varlığından haberdar eden, sevdiklerini sevdiren, yerdiklerini yerdiren ve bizi doğru yolda olanlardan eyleyip, Hahib-i Kibriyisına ümmet kılan YÜCE ALLAH´a mahsustur.
Salât-ı selâm âlemlere rahmet olarak gönderden iki cihan güneşi Peygamberimiz Efendimiz, MUHAMMED MUSTAFA (s.a.v.)´e, âline ve ashabına olsun.
Bugün olduğu gibi gedmiş zamanlarda da, İslâm´ın temel inançlarına, itikadı meselelerine dil uzatıp, tahrif ederek müslümanlan gerçek itikat sisteminden uzaklaştırmaya matuf çalışmaları durdurmak, müs-lünıanları ortaya atılan çarpık ve zehirli fikriyattan korumak için çalışmalarda bulunan bir cemaat ortaya çıkmıştır ki, ona ehl-i sünnet ismi verilmiştir. İtikatta mezhebimizin imamı EBU MANSUR MUHAMMED BÎN-Î MAHMUD EL-MÂTÜRÎDÎ de o cemaatin mümtaz şahsiyetlerinden biridir.
Bu eşsiz îmam ALLAH´a ortak koşan müşriklere, CENAB-I HAK.-Iu inkâr eden mülhitlere, islâm itikadının dışına çıkan sapıklara cevap vermek ve ortaya attıkları bâtıl düşünce ve inançlarını çürütmek için, «Kitâbü´t - Tevhîd» ismindeki eserini yazmıştır.
Zaman zaman lalamın temel prensiplerine, itikadı meselelerine insanlar tarafından yani gayri îslâmî inanç ve fikriyata saplanmış olan kimseler tarafından dil uzatılan ve İslâm´ın kudsî prensiplerini tahrif etmeye yönelik azami çalışmalarda bulunulan bu devirde itikatta mezhebimizin imamı olan Allâme Ebu Mansur Mâtürîdi´nin bu eserini Türk-çeye tercüme edip müslümanlann istifadesine arz etmeye çalıştık. Bu çalışmalarımızda bizi başarıya ulaştıran CENAB-I ALLAH´a hamd u senalar ederim.[1]
GİRÎŞ
Rahmân ve Rahim olan Allah adıyla
îmam Mâturîdî ve Mâturîdîyye mezhebi ile ilgilenip ihtimam göstermem bende, 1961-1964 yılları arasında Kembric Universitesi´nde doktora tezimi hazırlarken başladı. Bu sebebledir ki, bana Profesör A.J. Arbiri, Maveraü´n-Nehir ülkelerinde Fahreddin Er-Râzî ile Mâturidiler arasında geçen münazarayı okuyup incelememi Önerdi.
îyi bahtımdan olacak ki, îmam Mâturîdî´nin dünyada bir tane olan, elyazı, «Kitab-üt-Tevhid» ismindeki eserini Kembriç Üniversitesi kütüphanesinde buldum. Doktora tezimi henüz bitirmemiştim ki, Kitabü´t-Tev-hîd nam eseri incelemek için düşünmeğe başladım, ve 1964 yılının ilk yarısında Kembriç üniversitesi kütüphanesinin endersun salonunda bilfiil incelemeye başladım.
Doktoramı yaptıktan sonra İngiltere´de ikametim fazla uzamadi, kısa bir zaman sonra elyazısı olan kitabın fotokopisini alıp Mısır´a döndüm.
İngiltere´den döndükten kısa bir zaman sonra İskenderiye Üniversitesi, beni Beyrut´taki Arap Üniversitesine Öğretim üyesi olarak gönderdi. Bu sebeple Beyrut Arap üniversitesindeki felsefe öğrencilerine konferanslarımı hazırlıyabihnem için Kitab´üt-Tevhidi inceleme işini bir müddet bıraktım. Bilâhare kitabı incelemeye başladım. Fakat Fahreddin Er-Râzî hakkındaki incelemem, henüz İngilizce olarak neşredilmeden Beyrut ve İskenderiye´deki öğrencilerim, benden Fahreddin Razi´yi Arapça olarak okumamı istediler.
Bu sefer de onların isteklerini yerine getirmek için Kitab-üt-Tevhid´i inceleme işini yine durdurdum. Kısaca kitabı incelemeye Kembriç´de başladım, Beyrut´ta üzerine kapandım ve sonra da İskenderiye´de tamamladım.
Burada El-KıddıV, Yusuf Üniversitesinin —Beyrut— Şark Edebiyatı Enstitüsu´nde neşredilen «Araştırma ve İnceleme» dergisini hazırlayan ilmî heyete, bana sundukları kıymetli £Örüş ve düşüncelerinden dolayı en derin kalbi teşekkürlerimi sunarım. Bu meyanda Kitab-üt-Tevhîd´in bu üstün vasfı ile çıkmasında büyük hizmetleri geçen ve bu hususta emsalsiz bir şekilde önem veren katelik matbaasının sahip ve elemanlarına teşekkür etmeyi bir vazife bilirim. [2]
ÖNSÖZ
1 — İmam Mâturidi´nin Hayati Ve Yaptıkları:
İsmi ve Soyu :
İsmi : İmam Ebu Mansur Muhammed bin Muhammed Mâturîdî´dir. Doğduğu köye nisbet edilerek kendisine «Mâturîdî» denilmiştir.[3]
Mâturîd, Maverâü´n-Nehir ülkelerinden biri olan Semerkand köylerinden bîridir. Nehirden maksad Ceyhan Nehri´dir.[4] Bazen Semerkand´a nisbet edilerek kendisine: «El-îmam Âlem´ül-Hedyi Ebu Mansur Muhammed bin Muhammed bin Kahmud El-Mâturîdî, Es-Semerkandî» denir. Nitekim incelemekte bulunduğumuz tttı kitabın sahifelerini okurken bu isme sık sık rasthyacaksınız. «Âîem´ül-Hedy» ismine gelince bazan «îmam-ı Hedy» ve «îmam-ül-Mütekeîlimm» isimlerini verdikleri gibi, bu da talebe ve dostları tarafından kendisine verilen bir lâkaptır. Bunların hepsi, İlimde, Şeriatı ihya, İslâm âkidesini müdafa ve Sünnet-i seniyyeye hizmet etmedeki çalışmalarından dolayı talebe ve dostian katında yüksek makam ve dereceleri ihraz ettiğine delâlet etmektedir.[5]
Her ne kadar tarihçiler soyunun, Peygamber Aleyhisselâm´m Medi-ne-i Münevvere´ye hicret buyurdukları vakit kendilerine misafir indikleri Kba Eyyub Halid bin Zeyd bin Külcyb El-Ensari´ye ulaştığını yazıyorlarda, ana - baba ve ailesinden biri hakkında bir şey bilmiyoruz.[6] Bunun ndir ki, îmam EI-Beyâzî, İmara-ı Mâturîdi´yi yâdettiğinde: «El-îmam ıu Mansur Muhammed bin Muhammcd bin Mahmud El-Mâturîdî El-En-rî» diye zikretmektedir[7]
Her ne kadar Dr. Eyyub Ali, Mâturîdî´nin 23$ H. 852 M. yıllarında ğduğu fikrini tercih ediyorsa da, hiç bir tarihçi o´nun doğum tarihi kkında bir şey söylememiştir. Çünkü îmam-ı Mâturîdî´nin hocalarındı biri de, 248 H./G62 M.[8] senesinde vefat eden Muhammed bin Mukatil -Râzî´dir. Eğer bu doğum tarihi doğru ise îmam-ı Mâturidî yüz seneye ün bir zaman yaşamış olur. Zira tarihçiler o´nun 233 H./944 M.[9] Yılında Ahiret´e irtihal ettiği hakkında ittifak halindedirler.
Bu fikir birliğine, O´nun 333 senesinde vefat ettiğini söyleyen ve Lra üâve ederek 336 yılında vefat edip Semerkand´da defnedildiği de ayet edilir diyen Taşköprü Zade´den başkası mualefette bulunmamıştır. [10]
Kültürü :
Elimizde bulunan kaynaklardan öğreniyoruz ki, Imam-i Mâturîdî, asrının ünlü alimlerinden ilim tahsil etmiştir. Hocaları da, son halkası îmam-ı A´zam´da düğümlenen bilginler zincirini teşkil eden değerli alimlerden okumuşlardır. El-Kefevi, îmam-ı Mâturîdî´nin Ebu Nasr El-îyazî´-den icazet aldığını, Ebu Bekir Ahmed El-Cûzcânî´den fıkıh okuduğunu, O´nun da Ebu Süleyman El-Cûzcâm´den, bunun da Muhammed´den, Mu-hammed´inse Ebu Hanife´den okuduğunu ifade ederken[11], Zübeydi de îmam Ebu Nasr El-îyazî´den icazet aldığını söylüyor. Hocalarından biri de, El-Firak Vet-temyiz... isimli eserin sahibi imam Ebu Bekr Airmed bin îshak bin Salih El-CûzcânTdir. Hocalarından biri de Er-Rey kadısı Muhammed bin Mukâtil Er-Razi´dir.
Ebu Bekir El-Cûzcânî, Ebu Nasr Eî-îyazî ve Nuseyr bin Yahya ise îmam-ı Ebu Süleyman bin Musa bin Süleyman El-Cûzcânî´den fıkıh tahsil etmişlerdir. Ebu Süleyman bin Musa iki ünlü imam olan Ebu Yusuf ve Muhamme bin El-Hasan´dan okumuştur. Muhammed bin Mukâtil ile Nuseyr bin Yahya ayrıca devirlerinin iki imamı olan Ebu Muti´ El-Hakem, bin Abdullah El-Belhi ve Ebu Mukâtil Hafs bin Müslim Es-Semerkandî´-den ders almışlardır. Yine Muhammed bin Mukâtil Muhammed bin El -Hasan´dan ilim tahsil etnıiştir. Bunların dördü de îmam-ı Hanife´den okumuşlardır."[12]
Ebu Nasr El-îyazî, Mâturîdî´nin hocalarının ilkidir. Soyu Yahya bin Kays bin Sa´d bin Ubâde El-Ensarî El-Hazreci´ye ulaşır.[13] Kendisi ilim ve cihad erbabındandı. Hepsi Mâturîdî´nin akranı olan kırk kişinin ardından Türk ülkelerinde Kâfirlerle savaşırken şehit düşmüştür.[14]
Tarihçiler, O´na ilimde, amelî hassasiyet ve takvada topyekün ülkelerin hiçbirinde, hiç kimsenin emsal olamayacağını zikrederler.[15]
Büyük imamlar diye isim alan oğullan Ebu Ahmed El-îyasd ve Ebu Bekir El-îyazî babalarının ilim ve takvasına varis oldular. Hatta oğlu Ahmed hakkında göyle deniyordu: «Ebu Hanife´nin mezhebinin dofruluğuna Ebu Bekir Ahmed El-îyazî´nin O´nun mezhebinden olması en büyük delildir. Eğer Ebu Hanife´nin mezhebi seçkin bir mezhep olmasaydı, Ebu Ahmed El-îyazî ona inanmazdı. Allah rahmet eylesin.»[16]
Ebu Nasr El-îyazî Mâturîdî´nin hocası olmasına rağmen O´nunla beraber Ebu Bekir Ahmed El-Cüzcâm´nin meclisinde otururdu. Onun halka-i tedrisinde bulunup beraberce İcazet almışlardır.[17]
El-Kefevi diyor ki: «Ebu Bekir Ahmed El-Cûzcânî usul ve furu´a ait tüm ilimleri elde etmiş, büyük bir alim ve yine her türlü ilmin en yüksek zirvesiydi.[18] Yine îmam Ebu Bekir Ahmed El-Cüzcânî, talebesi olan îmam Ebu Nasr Eî-lyazî ile beraber, Ebu Hanife´nin talebesi Muhammed bin El-Hasan´ın talebesi bulunan hocaları imam Ebu Süleyman El-CûzcânT-nin dersinde bulunurdu.´[19]
İbni Nedim şöyle diyor: «Ebu Süleyman El-Cûzcânî dini yönden büyük bir vara´ ve takvaya sahip olduğu gibi, kendisi hem fakın ve hem de muhaddis idi.»[20]
îşte Öyle bir vara´ ve takva sahibi olan doğru kişilerin meydana getirdiği müessesedir ki, îmam-ı Mâturîdî orada yetişmiş, o müesseseden çıkmıştır. Bu müesseseyi meydana getiren şahıslar, îmam-ı A´zam´a ait olan akaidin usûlünü ve esaslarının incelenmesini ihtiva eden kitaplan, risaleleri ve onun vasiyetlerini nakl ve rivayet etmek için çok büyük çaba harcamışlardır.[21]
îmam-ı A´zam Ebu Hanife´nin, El-Fikhu´1-Ekber, Er-Risâle, El-Fik-hÜ´1-Ebsat, El-Âlim ve´1-Muteallim, El-vasıyye adlı kitablan, Hanefi mezhebi alimlerinin Akaid usulünde temel kaynakları olup, bu kitapları incelemek için azamî çaba harcamışlardır.[22] îmam-ı Mâturîdî bunların hepsini okuyup, hocalarından rivayet etmiştir.?[23] Fakat Aküd Mâturîdî´nin elinde bambaşka bir §ekü almıştır. îmam-ı A´zam´m işbu eserleri, Ehl-i Sünnet akidesi ve delilsiz olarak kendisine inanılması sahih olan hususların «beyanı» mesabesinde idiler.[24] Fakat bu âkîde ve bu akidenin kapsamına aldığı esaslar akideden ilme dönüştü. Daha sonra da Îmam-ı Mâturîdî´nin elinde Kelâm ümi olarak ortaya çıktı. Çünkü Mâturîdî, o esasları kitaplarında kesin delillerle işledi. Bu esasların, feri´lerini yakını ve parlak delillere dayandırarak kuvvetlendirip tesbit etti.[25] O´ Maverâü´n - nehir ülkelerinde ehli sünnet Vel-Cemaat´ın reisi ve Ebu Hanife´nin mezhebinin yegâne kelâmcısı idi.[26] Bunun içindir ki, bu mezhebe Mâturîdî´nin kendi ismi verildi. Böylece Maverâü´n-nehir ülkelerindeki Hanefî mezhebinde bulunan kelâmcüara Mâturîdîyye denmeye başlandı. Ebu Hanîfe´-nin ismi ancak Hanefî mezhebindeki fıkıh alimlerine söylenmekle iktifa edildi.
îmam-ı Mâturîdî dört büyük alim yetiştirmiştir ki, hepsi de îmam ismini almağa hak kapanmışlardır. Onlar şu bilginlerdir:
1– 340 H./951 M. yılında vefat eden, Semerkand´h filozof, ismi ile ün salan Ebu Ishak bin Muhammed bin îsmail.
2- îmam Ebu´l-Hasan Ali bin Said Er-Resteğfenî.
3- 390 H./999 M. yılında vefat eden îmam Ebu Muhammed Ab-dülkerim bin Musa El´Pezdevî. [27]
4 — İmam Eb´ul-Ley«-El-Buhârt[28]
Eserleri:
Tarihçilerin beyan ettikleri kitapların isimleri, imamı Mâturîdî´nin hayatını, sünnet dışına çıkan kimselerin fikir ve görüşlerini iptal etmek ve islâm akidesini müdafaa etmekle geçirdiğine delâlet etmektedir. Aynı eserler o´nun ilim ve kültürde bilhassa din ilimlerinden Fıkıh, Usul, Kelâmda kugatıcı olduğuna da delâlet eder.
Şu bir gerçektir ki, tmam-ı Mâturîdî Mu´teale´nin bütün görüşlerini cevaplandırarak iptal ettiği gibi onların beş usûlünü de nakzetti. Mu´te-zileler katında yeryüzü imamı diye benimsenen ve Mâturîdî´nin muasırı bulunan Kâ´bi´yi bizzat adım adım takip etti, bütün eserlerini nakzetti; görüşlerini çürüttü: Mu´tezile Mezhebi´nin ileri sürdüğü fikir ve görüşlerini cevaplandırmak ve çürütmek gayesi üe şu eserleri yazdı: «Beyan-ı Vehm´il-Mu´tezile, Reddi´l-Usul´il-Hamse U. Ebî Muhammed El-Bahîîî.» Kâ´bi´nin görüş ve eserini nakzetmek için de : «Reddu Evâiî´il-Edille Li´l-Kâ*bi», «Redd´u Tehzîb´il - Cedel Ldl´kâbi» ve «Reddu Vaîd-Ü Füssâk Li-1 Ka´bi», eserlerini telif etmiştir.
Yine Rafızi ve Karamiti´erin[29] görüşlerini çürüttü, fikirlerini red ve nakzetti. Hatta bu hususda, «Er-Reddu Âla-Usul´il-Karamite», ve «Red-du-kitab´U-îmame Li Ba´z-ır-Revafiz» ismindeki eserleri yazdı. Usul´ül Fıkıh hakkındaki eserleri ise; «Me´haz-Üş-ŞerâiV ve «Kitab´ül-Cedel» ismindeki kitaplardır. İmam´ı Mâturîdî Fıkıhda eserler yazdığı gibi tefsir ve Kelâm sahasında da Ehli Sünnet metodu üzerinde eserler yazmıştır. Tefsir hakkındaki yazdığı kitaba: «Te´vîlât-u Ehli Sünnet» yahut «Et-Te´vîlât´ül Mâturîdîye Fi Beyanı UsuTi-Ehl´is-Sünnet´i ve Uşul´it-Tevhid» ismini vermiştir. Hacı Halife bu kitabı anlatırken şöyle diyor: «O, eşi benzer buluninıyan bir kitaptır. Hatta îlmi Kelâm´da kendisinden önce yazılan kitaplardan hiç biri onun emsali olamaz.»[30] Bununla beraber mü-fessîrler hakkında yazan tarihçiler bu büyük imamı ihmal ederek ondan bahsetmezler. Yine Hacı Halife şöyle anlatıyor: «Bu kitap, diğer kitaplarından daha kolay anlaşılıyor. Bunun içindir ki, Mâturîdî âlimleri bu kitapdan istifade etmişlerdir. Bu kitaba çok büyük itimat etmişlerdir.» Gerçek şudur ki, «Et-Te´vîlât» ismindeki kitap, «Et-Tevhid» kitabından daha açık-seçik ve anlaşılması kolaydır. Bu kitapda âyetin tefsirini çok açık ve kolay anlaşılır şekilde yazmıştır. Bu âyetin tefsirinden meselâ Fahreddin-Er-Râsî tefsirinde yaptığı gibi bizi teferruatın derinliğine daldırmaksızm her istifade edilen husus çıkartabilmektedir.[31] Bu tefsir, İmam´ı Mâturîdî´nin lügat, dil ilimlerinde ve diğer bilimlerde geniş bir kültüre sahip olduğuna şehadet eder. Ne güzel bir tesadüftür ki, bize kitab´ül-Mekâlât ve Kitâb´üt-Tevhîd korunup ulaştığı gibi bu tefsir de korunmuştur.[32] Diğer kitapları ise hepsi zayi7 olmuştur. Yanlışlıkla kendisine Fıkh´ül - Ekber ve El-lbâne, Akîdet´ül - Mâturîdiyye şerhleri is-nad edilir.[33]
2 — Mâturîdî-Eş´arf.
Eş´arî´nin Mâturîdî´den Fazla Tutulması :
Taşköprüzade şöyle diyor: «Şu husus iyi bilinsin ki Ehlîi-Sünnet vel-cemaatm kelâm ilminde reisi iki kişidir. Bunlardan biri Hanefi mezhebinden, diğeri ise Şafiî´dir. Hanefî mezhebinden olan Îmamül-Hedy Ebu Mansur Muhammed bin Mahmud El-Mâturîdî´dir. Şafiî olan diğer ise müslüm ani arın akaidini öğrenmekte üstün çaba harcayan, îslâm dini potasında eriyen, Peygamberlerin efendisi olan Muhammed Aleyhısselam´m sünnetini yaymakta elinden geleni geri koymayan, kelâmcılarm imamı Ehli Sünnet vel Cemaat´ın Reisi ve Şeyh´i olan Ebül-Hasan El-Esari El-Basrî´dir.[34]
Musîihuddin Mustafa El-Kestelî´nin, Taftazani´nin «Akâid-i Nesefiy-yc» şerhine yaptığı haşiyede şunları okuyoruz: «Horasan, Irak, Şam ve bir çok ülkelerde bulunan ve Ehli-sünnetden olmaları ile şöhret bulanlar, Eb´ül-Hasan, Ali bin İsmail bin Salim bin Salim, ismail bin Abdullah bin Bilâl. Ebu burde bin Ebiimısa, El-E§´arî´nin mezhebinden dalardır. Ebu Musa El-Eş´arî Resulüllah Aleyhisselam´ın sahabelerincai-dir... Mavera´ün-Nahir ülkelerinde ise Ebû Mansur El-Mâturîdî´nin nes-hebinden bulunan Maturîdîler görülmektedir. Ebû Mansur Mâturîdi Sû Nasr El-îyazî´nin talebesidir. Ebû Nasr ise imamı Ebû Hanife´nin -cebesi Muhammed bin El-Hasan Eşşeybânî´nin talebesi Ebû Süleyman £-Cûzcânî´nin talebesi bulunan Ebû Bekr El-Cûzcani´nin talebesidir.[35]
Zübeydi ise şöyle diyor: «Ehli Sünnet ve Cemaat diye söylendiği jî-kitde bunlarla Eş´arîler ile Maturîdîler kastolunmaktadır.»[36]
Bu zikrettiğimiz metinlerin bize Eş´arî ile Mâturîdî´nin her ika is ehli sünnet vel-Cemaate isim olduklarını açıklamasına rağmen devamlı olarak Mâturîdî´nin namının düşürülmesi Eş´arî´nin ise Selefin gidşat ve sünnetten inhiraf eden mubtedilerin zıddına kıyam ederek İslâm akaidini müdafaa ettiğinden kendisine islâmm bayrağı adı verilerek ön pi-na alındığı görülmektedir.[37]Oysaki Mâturîdî, Ehli Sünnet vel-Cemaac mezhebini koruma hususundaki çalışmaları ve yardımları ile Eş´srTâa daha önce kendini göstermiştir.[38] Nitekim îmamı Mâturîdî, Ehli Sömet vel-Cemaat mezhebi üzerine yetişmiş ve aynı halde irtihal etmiştir. Bl-buki, Eş´arî Mu´tezile mezhebinden olarak yetişmiş ve kırk yağma E&ar bu hali devam etmiştir.[39]
îmam-ı Mâturîdî´nin az tanınması, şöhretinin fazla yayılmama w dolayısıyle taraftarının az olması tarihçilerden bir çoğunun ve bkEt fisini yazanların kendisini ihmal etmelerinden ileri gelmektedir.
Meselâ; Mâturîdî´den enaz elli sene sonra vefat eden (379 H-´K» M.) îbni Nedim, ehli sünnetin Mısır´da îmamı ve Hanefîlerin reiâs^i-lan[40]aynı zamanda Mâturîdî´nin muasırı bulunan 321 H./933 M. yM& vefat eden îmam´ı Tahavi´yi[41] ve îmam´ı Es´arî´yi[42]eserlerinde zftrtfap halde îmam´ı Mâturîd´den bahsetmez. Îbni Hıllikân[43], îbn´ül-îmad, Essa-fedi ve «fevat´ül Vefiyyât» eseri´nin sahibi, Mâturîdî´nin biyografisi hakkında bir şey yazmazlar. Hatta İbni Haldun, Mukaddime´sinin Kelâm ilminden bahseden bölümünde Mâturîdî´den hiç bahsetmez. îmam-ı Mâturîdî tefsir yazanların bayraktarları içinde bulunmasına, rağmen Celâled-din Suyûti «Tabakatül Müfessirin» nâm kitabında Mâturîdî´yi hiç anmamıştır. Bu hususa, onun «Te´vilat´ül-Kur´an» veyahut «Tevilat´ü ehlis -Sünne»[44] ismi verilen Tefsir-i Kebîr-i şahit olmaktadır.
Ne gariptir ki, bizzat îmam-ı Mâturîdî´nin talebeleri hiç bir maksada binaen olmasa da, bu meyilleri yaygın bir hale getirmeğe katılmışlardır. Çünkü, Hanefîler yazdıkları tarihî ve biyografi eserlerinde imamlarını istenilen şekilde yazmamışlardır. Hatta araştırıcılar, bü kaynaklarda imam-ı Mâturîdî´nin hayatından basit ve kısaca malûmat bulabilirler.[45] Biz eğer bu basit ve kısa malûmatlar ile Şafiî´lerin kitaplarındaki Eş´arî hakkında[46] yazdıklarını mukayese edersek Şafiîlerin kendi imamlarına vermiş oldukları önemle, Hanefîlerin imamları hakkındaki basit davranışlarını hemen anlarız.
Hatta bu iş, Tarih ve Tercüme-i hal yazanların hareketlerinde kalmayıp îmam-ı Mâturîdî ve Akidesine yardım etme çabasında bulunanlara büe sirayet etmiştir. Meselâ îmânı Ömer En-Nesefî, El-Akaid´ün-Ne-esfiyye adındaki kitabında Mâturîdî´den hiç bahsetmemiştir.44 Şimdi bizim Mâturîdîye´nin taraftarlarının azaltılmasına, «Eş´arî´nin ondan ön plânda tutulmasının sebebleri nedir» diye sormamız kalmıştır. Bu hususlar için eğer sebep aranılacak olursa Mâturîdî´nin, o vakitte İslâm âlemi´-nin merkezi olan Irak´tan çok uzakta bulunan Mavera ´ün-Nehir ülkelerinde yaşaması, Es´arî´nin de Irak´da yaşaması ve mezhebinin duyulup yayılmasından başka bir sebeb yoktur; Bu durum, açıkça bilinen bir gerçektir. [47]
ÖNSÖZ..
GİRÎŞ.
ÖNSÖZ..
1 — İmam Mâturidi´nin Hayati Ve Yaptıkları:
Kültürü :
4 — İmam Eb´ul-Ley«-El-Buhârt
Eserleri:
2 — Mâturîdî-Eş´arf.
Eş´arî´nin Mâturîdî´den Fazla Tutulması :
Mâturîdî Ve Es´arî´nin Metod Ve Mezhep Usûlünde İttifakı.
4 — BİBLİYOGRAFYA..
A) Elyazı, Kaynaklar :
B) Arapça Matbu Kaynaklar:
C} Avrupa Kaynakları :
5 — Metin´în İncelenmesi
KÎTÂB´UT - TEVHİD.
Taklid´in İptali Ve Din´in Delil İle Bilinmesinin Vacip Olması:
İşitme Ve Akıl Dinî Bilmenin İki Temel Esasıdır :
Însanı İlme Ulaştıran Yollar, Görmek, Haberler Ve «El-Îyan» Yani Duyu Organları Vasıtasiyle Bilinen Mevcudattır :
Mevcudatın Hadis Olduğuna Delil :
Mes’ele (Alemin Muhdisi Birdir)
Âlemin Muhakkak Bir Mumis´i Bulunduğuna Delil :
Mes´ele (Şahidin, Yani Görüienin Gaibe, Yani Görülmiyene Delâlet Etmesi)
(Âlemin Kadim Olduğunu İddia Edenlerin Sözleri)
Mes´ele (Cisim Lâfzıni Allah´a Itlak Etmek Caiz Değildir)
Mes´ele (Allah´a «Şey´» Lâfzının Itlak Edilmesi Caizdir)
Mes´ele (Allah-U Teâlâ´nm Sıfatı Hakkında)
Mes´ele (Kâbi´nin1 Zatî Ve Fiili Sıfatlar Hakkındaki Görüşleri Ve Bu Görüşlerin Reddedilmesi.)
Mes´ele (Kâ´bî´nin Allah´ın Fiilleri İhtiyarîdir, Demesinin Tartışılması)
Mes´ele (Allah Azze Ve Celle´nin İsimleri Hakkında)
Mes´ele (Arşın Açıklanması)
Mes´eles (Ku´yetuBah : Alüah´ı Görmek)
Mes´ele (Mu´tezîleye Göre «Yok Olansın Bir «Şey» Olması Ve Ona Verilen Cevap)
Mes´ele (Allah´ı Vasfetmek Ve O´na İsim Vermek Benzemeyi İcap Ettirmez)
Rahman Ve Kahmı Olan Allah Adıyla.
(İnsanların, Allah´ın, Mahlûkatı, Niçin Yarattı? Sorusunu Sorana Verilen Cevap Hakkındaki İhtilâfı)
Tevhid Hakkında Mesele (Kim Ki, Nefsini Bilirse Rabb’ni Bilir
Mes´ele (Allah «Şey»Dir, Demenin Mânası)
Mes´ele (Allah´ın İsimleri Hakkında)
(Zararlı Varlıkların Yaratılmasındaki Hikmet)
Âlem Hakkında Fırkaların İhtilâfı
ÖNSÖZ
Bütün hamd ü sena bizi yoktan vareden, varlığından haberdar eden, sevdiklerini sevdiren, yerdiklerini yerdiren ve bizi doğru yolda olanlardan eyleyip, Hahib-i Kibriyisına ümmet kılan YÜCE ALLAH´a mahsustur.
Salât-ı selâm âlemlere rahmet olarak gönderden iki cihan güneşi Peygamberimiz Efendimiz, MUHAMMED MUSTAFA (s.a.v.)´e, âline ve ashabına olsun.
Bugün olduğu gibi gedmiş zamanlarda da, İslâm´ın temel inançlarına, itikadı meselelerine dil uzatıp, tahrif ederek müslümanlan gerçek itikat sisteminden uzaklaştırmaya matuf çalışmaları durdurmak, müs-lünıanları ortaya atılan çarpık ve zehirli fikriyattan korumak için çalışmalarda bulunan bir cemaat ortaya çıkmıştır ki, ona ehl-i sünnet ismi verilmiştir. İtikatta mezhebimizin imamı EBU MANSUR MUHAMMED BÎN-Î MAHMUD EL-MÂTÜRÎDÎ de o cemaatin mümtaz şahsiyetlerinden biridir.
Bu eşsiz îmam ALLAH´a ortak koşan müşriklere, CENAB-I HAK.-Iu inkâr eden mülhitlere, islâm itikadının dışına çıkan sapıklara cevap vermek ve ortaya attıkları bâtıl düşünce ve inançlarını çürütmek için, «Kitâbü´t - Tevhîd» ismindeki eserini yazmıştır.
Zaman zaman lalamın temel prensiplerine, itikadı meselelerine insanlar tarafından yani gayri îslâmî inanç ve fikriyata saplanmış olan kimseler tarafından dil uzatılan ve İslâm´ın kudsî prensiplerini tahrif etmeye yönelik azami çalışmalarda bulunulan bu devirde itikatta mezhebimizin imamı olan Allâme Ebu Mansur Mâtürîdi´nin bu eserini Türk-çeye tercüme edip müslümanlann istifadesine arz etmeye çalıştık. Bu çalışmalarımızda bizi başarıya ulaştıran CENAB-I ALLAH´a hamd u senalar ederim.[1]
GİRÎŞ
Rahmân ve Rahim olan Allah adıyla
îmam Mâturîdî ve Mâturîdîyye mezhebi ile ilgilenip ihtimam göstermem bende, 1961-1964 yılları arasında Kembric Universitesi´nde doktora tezimi hazırlarken başladı. Bu sebebledir ki, bana Profesör A.J. Arbiri, Maveraü´n-Nehir ülkelerinde Fahreddin Er-Râzî ile Mâturidiler arasında geçen münazarayı okuyup incelememi Önerdi.
îyi bahtımdan olacak ki, îmam Mâturîdî´nin dünyada bir tane olan, elyazı, «Kitab-üt-Tevhid» ismindeki eserini Kembriç Üniversitesi kütüphanesinde buldum. Doktora tezimi henüz bitirmemiştim ki, Kitabü´t-Tev-hîd nam eseri incelemek için düşünmeğe başladım, ve 1964 yılının ilk yarısında Kembriç üniversitesi kütüphanesinin endersun salonunda bilfiil incelemeye başladım.
Doktoramı yaptıktan sonra İngiltere´de ikametim fazla uzamadi, kısa bir zaman sonra elyazısı olan kitabın fotokopisini alıp Mısır´a döndüm.
İngiltere´den döndükten kısa bir zaman sonra İskenderiye Üniversitesi, beni Beyrut´taki Arap Üniversitesine Öğretim üyesi olarak gönderdi. Bu sebeple Beyrut Arap üniversitesindeki felsefe öğrencilerine konferanslarımı hazırlıyabihnem için Kitab´üt-Tevhidi inceleme işini bir müddet bıraktım. Bilâhare kitabı incelemeye başladım. Fakat Fahreddin Er-Râzî hakkındaki incelemem, henüz İngilizce olarak neşredilmeden Beyrut ve İskenderiye´deki öğrencilerim, benden Fahreddin Razi´yi Arapça olarak okumamı istediler.
Bu sefer de onların isteklerini yerine getirmek için Kitab-üt-Tevhid´i inceleme işini yine durdurdum. Kısaca kitabı incelemeye Kembriç´de başladım, Beyrut´ta üzerine kapandım ve sonra da İskenderiye´de tamamladım.
Burada El-KıddıV, Yusuf Üniversitesinin —Beyrut— Şark Edebiyatı Enstitüsu´nde neşredilen «Araştırma ve İnceleme» dergisini hazırlayan ilmî heyete, bana sundukları kıymetli £Örüş ve düşüncelerinden dolayı en derin kalbi teşekkürlerimi sunarım. Bu meyanda Kitab-üt-Tevhîd´in bu üstün vasfı ile çıkmasında büyük hizmetleri geçen ve bu hususta emsalsiz bir şekilde önem veren katelik matbaasının sahip ve elemanlarına teşekkür etmeyi bir vazife bilirim. [2]
ÖNSÖZ
1 — İmam Mâturidi´nin Hayati Ve Yaptıkları:
İsmi ve Soyu :
İsmi : İmam Ebu Mansur Muhammed bin Muhammed Mâturîdî´dir. Doğduğu köye nisbet edilerek kendisine «Mâturîdî» denilmiştir.[3]
Mâturîd, Maverâü´n-Nehir ülkelerinden biri olan Semerkand köylerinden bîridir. Nehirden maksad Ceyhan Nehri´dir.[4] Bazen Semerkand´a nisbet edilerek kendisine: «El-îmam Âlem´ül-Hedyi Ebu Mansur Muhammed bin Muhammed bin Kahmud El-Mâturîdî, Es-Semerkandî» denir. Nitekim incelemekte bulunduğumuz tttı kitabın sahifelerini okurken bu isme sık sık rasthyacaksınız. «Âîem´ül-Hedy» ismine gelince bazan «îmam-ı Hedy» ve «îmam-ül-Mütekeîlimm» isimlerini verdikleri gibi, bu da talebe ve dostları tarafından kendisine verilen bir lâkaptır. Bunların hepsi, İlimde, Şeriatı ihya, İslâm âkidesini müdafa ve Sünnet-i seniyyeye hizmet etmedeki çalışmalarından dolayı talebe ve dostian katında yüksek makam ve dereceleri ihraz ettiğine delâlet etmektedir.[5]
Her ne kadar tarihçiler soyunun, Peygamber Aleyhisselâm´m Medi-ne-i Münevvere´ye hicret buyurdukları vakit kendilerine misafir indikleri Kba Eyyub Halid bin Zeyd bin Külcyb El-Ensari´ye ulaştığını yazıyorlarda, ana - baba ve ailesinden biri hakkında bir şey bilmiyoruz.[6] Bunun ndir ki, îmam EI-Beyâzî, İmara-ı Mâturîdi´yi yâdettiğinde: «El-îmam ıu Mansur Muhammed bin Muhammcd bin Mahmud El-Mâturîdî El-En-rî» diye zikretmektedir[7]
Her ne kadar Dr. Eyyub Ali, Mâturîdî´nin 23$ H. 852 M. yıllarında ğduğu fikrini tercih ediyorsa da, hiç bir tarihçi o´nun doğum tarihi kkında bir şey söylememiştir. Çünkü îmam-ı Mâturîdî´nin hocalarındı biri de, 248 H./G62 M.[8] senesinde vefat eden Muhammed bin Mukatil -Râzî´dir. Eğer bu doğum tarihi doğru ise îmam-ı Mâturidî yüz seneye ün bir zaman yaşamış olur. Zira tarihçiler o´nun 233 H./944 M.[9] Yılında Ahiret´e irtihal ettiği hakkında ittifak halindedirler.
Bu fikir birliğine, O´nun 333 senesinde vefat ettiğini söyleyen ve Lra üâve ederek 336 yılında vefat edip Semerkand´da defnedildiği de ayet edilir diyen Taşköprü Zade´den başkası mualefette bulunmamıştır. [10]
Kültürü :
Elimizde bulunan kaynaklardan öğreniyoruz ki, Imam-i Mâturîdî, asrının ünlü alimlerinden ilim tahsil etmiştir. Hocaları da, son halkası îmam-ı A´zam´da düğümlenen bilginler zincirini teşkil eden değerli alimlerden okumuşlardır. El-Kefevi, îmam-ı Mâturîdî´nin Ebu Nasr El-îyazî´-den icazet aldığını, Ebu Bekir Ahmed El-Cûzcânî´den fıkıh okuduğunu, O´nun da Ebu Süleyman El-Cûzcâm´den, bunun da Muhammed´den, Mu-hammed´inse Ebu Hanife´den okuduğunu ifade ederken[11], Zübeydi de îmam Ebu Nasr El-îyazî´den icazet aldığını söylüyor. Hocalarından biri de, El-Firak Vet-temyiz... isimli eserin sahibi imam Ebu Bekr Airmed bin îshak bin Salih El-CûzcânTdir. Hocalarından biri de Er-Rey kadısı Muhammed bin Mukâtil Er-Razi´dir.
Ebu Bekir El-Cûzcânî, Ebu Nasr Eî-îyazî ve Nuseyr bin Yahya ise îmam-ı Ebu Süleyman bin Musa bin Süleyman El-Cûzcânî´den fıkıh tahsil etmişlerdir. Ebu Süleyman bin Musa iki ünlü imam olan Ebu Yusuf ve Muhamme bin El-Hasan´dan okumuştur. Muhammed bin Mukâtil ile Nuseyr bin Yahya ayrıca devirlerinin iki imamı olan Ebu Muti´ El-Hakem, bin Abdullah El-Belhi ve Ebu Mukâtil Hafs bin Müslim Es-Semerkandî´-den ders almışlardır. Yine Muhammed bin Mukâtil Muhammed bin El -Hasan´dan ilim tahsil etnıiştir. Bunların dördü de îmam-ı Hanife´den okumuşlardır."[12]
Ebu Nasr El-îyazî, Mâturîdî´nin hocalarının ilkidir. Soyu Yahya bin Kays bin Sa´d bin Ubâde El-Ensarî El-Hazreci´ye ulaşır.[13] Kendisi ilim ve cihad erbabındandı. Hepsi Mâturîdî´nin akranı olan kırk kişinin ardından Türk ülkelerinde Kâfirlerle savaşırken şehit düşmüştür.[14]
Tarihçiler, O´na ilimde, amelî hassasiyet ve takvada topyekün ülkelerin hiçbirinde, hiç kimsenin emsal olamayacağını zikrederler.[15]
Büyük imamlar diye isim alan oğullan Ebu Ahmed El-îyasd ve Ebu Bekir El-îyazî babalarının ilim ve takvasına varis oldular. Hatta oğlu Ahmed hakkında göyle deniyordu: «Ebu Hanife´nin mezhebinin dofruluğuna Ebu Bekir Ahmed El-îyazî´nin O´nun mezhebinden olması en büyük delildir. Eğer Ebu Hanife´nin mezhebi seçkin bir mezhep olmasaydı, Ebu Ahmed El-îyazî ona inanmazdı. Allah rahmet eylesin.»[16]
Ebu Nasr El-îyazî Mâturîdî´nin hocası olmasına rağmen O´nunla beraber Ebu Bekir Ahmed El-Cüzcâm´nin meclisinde otururdu. Onun halka-i tedrisinde bulunup beraberce İcazet almışlardır.[17]
El-Kefevi diyor ki: «Ebu Bekir Ahmed El-Cûzcânî usul ve furu´a ait tüm ilimleri elde etmiş, büyük bir alim ve yine her türlü ilmin en yüksek zirvesiydi.[18] Yine îmam Ebu Bekir Ahmed El-Cüzcânî, talebesi olan îmam Ebu Nasr Eî-lyazî ile beraber, Ebu Hanife´nin talebesi Muhammed bin El-Hasan´ın talebesi bulunan hocaları imam Ebu Süleyman El-CûzcânT-nin dersinde bulunurdu.´[19]
İbni Nedim şöyle diyor: «Ebu Süleyman El-Cûzcânî dini yönden büyük bir vara´ ve takvaya sahip olduğu gibi, kendisi hem fakın ve hem de muhaddis idi.»[20]
îşte Öyle bir vara´ ve takva sahibi olan doğru kişilerin meydana getirdiği müessesedir ki, îmam-ı Mâturîdî orada yetişmiş, o müesseseden çıkmıştır. Bu müesseseyi meydana getiren şahıslar, îmam-ı A´zam´a ait olan akaidin usûlünü ve esaslarının incelenmesini ihtiva eden kitaplan, risaleleri ve onun vasiyetlerini nakl ve rivayet etmek için çok büyük çaba harcamışlardır.[21]
îmam-ı A´zam Ebu Hanife´nin, El-Fikhu´1-Ekber, Er-Risâle, El-Fik-hÜ´1-Ebsat, El-Âlim ve´1-Muteallim, El-vasıyye adlı kitablan, Hanefi mezhebi alimlerinin Akaid usulünde temel kaynakları olup, bu kitapları incelemek için azamî çaba harcamışlardır.[22] îmam-ı Mâturîdî bunların hepsini okuyup, hocalarından rivayet etmiştir.?[23] Fakat Aküd Mâturîdî´nin elinde bambaşka bir §ekü almıştır. îmam-ı A´zam´m işbu eserleri, Ehl-i Sünnet akidesi ve delilsiz olarak kendisine inanılması sahih olan hususların «beyanı» mesabesinde idiler.[24] Fakat bu âkîde ve bu akidenin kapsamına aldığı esaslar akideden ilme dönüştü. Daha sonra da Îmam-ı Mâturîdî´nin elinde Kelâm ümi olarak ortaya çıktı. Çünkü Mâturîdî, o esasları kitaplarında kesin delillerle işledi. Bu esasların, feri´lerini yakını ve parlak delillere dayandırarak kuvvetlendirip tesbit etti.[25] O´ Maverâü´n - nehir ülkelerinde ehli sünnet Vel-Cemaat´ın reisi ve Ebu Hanife´nin mezhebinin yegâne kelâmcısı idi.[26] Bunun içindir ki, bu mezhebe Mâturîdî´nin kendi ismi verildi. Böylece Maverâü´n-nehir ülkelerindeki Hanefî mezhebinde bulunan kelâmcüara Mâturîdîyye denmeye başlandı. Ebu Hanîfe´-nin ismi ancak Hanefî mezhebindeki fıkıh alimlerine söylenmekle iktifa edildi.
îmam-ı Mâturîdî dört büyük alim yetiştirmiştir ki, hepsi de îmam ismini almağa hak kapanmışlardır. Onlar şu bilginlerdir:
1– 340 H./951 M. yılında vefat eden, Semerkand´h filozof, ismi ile ün salan Ebu Ishak bin Muhammed bin îsmail.
2- îmam Ebu´l-Hasan Ali bin Said Er-Resteğfenî.
3- 390 H./999 M. yılında vefat eden îmam Ebu Muhammed Ab-dülkerim bin Musa El´Pezdevî. [27]
4 — İmam Eb´ul-Ley«-El-Buhârt[28]
Eserleri:
Tarihçilerin beyan ettikleri kitapların isimleri, imamı Mâturîdî´nin hayatını, sünnet dışına çıkan kimselerin fikir ve görüşlerini iptal etmek ve islâm akidesini müdafaa etmekle geçirdiğine delâlet etmektedir. Aynı eserler o´nun ilim ve kültürde bilhassa din ilimlerinden Fıkıh, Usul, Kelâmda kugatıcı olduğuna da delâlet eder.
Şu bir gerçektir ki, tmam-ı Mâturîdî Mu´teale´nin bütün görüşlerini cevaplandırarak iptal ettiği gibi onların beş usûlünü de nakzetti. Mu´te-zileler katında yeryüzü imamı diye benimsenen ve Mâturîdî´nin muasırı bulunan Kâ´bi´yi bizzat adım adım takip etti, bütün eserlerini nakzetti; görüşlerini çürüttü: Mu´tezile Mezhebi´nin ileri sürdüğü fikir ve görüşlerini cevaplandırmak ve çürütmek gayesi üe şu eserleri yazdı: «Beyan-ı Vehm´il-Mu´tezile, Reddi´l-Usul´il-Hamse U. Ebî Muhammed El-Bahîîî.» Kâ´bi´nin görüş ve eserini nakzetmek için de : «Reddu Evâiî´il-Edille Li´l-Kâ*bi», «Redd´u Tehzîb´il - Cedel Ldl´kâbi» ve «Reddu Vaîd-Ü Füssâk Li-1 Ka´bi», eserlerini telif etmiştir.
Yine Rafızi ve Karamiti´erin[29] görüşlerini çürüttü, fikirlerini red ve nakzetti. Hatta bu hususda, «Er-Reddu Âla-Usul´il-Karamite», ve «Red-du-kitab´U-îmame Li Ba´z-ır-Revafiz» ismindeki eserleri yazdı. Usul´ül Fıkıh hakkındaki eserleri ise; «Me´haz-Üş-ŞerâiV ve «Kitab´ül-Cedel» ismindeki kitaplardır. İmam´ı Mâturîdî Fıkıhda eserler yazdığı gibi tefsir ve Kelâm sahasında da Ehli Sünnet metodu üzerinde eserler yazmıştır. Tefsir hakkındaki yazdığı kitaba: «Te´vîlât-u Ehli Sünnet» yahut «Et-Te´vîlât´ül Mâturîdîye Fi Beyanı UsuTi-Ehl´is-Sünnet´i ve Uşul´it-Tevhid» ismini vermiştir. Hacı Halife bu kitabı anlatırken şöyle diyor: «O, eşi benzer buluninıyan bir kitaptır. Hatta îlmi Kelâm´da kendisinden önce yazılan kitaplardan hiç biri onun emsali olamaz.»[30] Bununla beraber mü-fessîrler hakkında yazan tarihçiler bu büyük imamı ihmal ederek ondan bahsetmezler. Yine Hacı Halife şöyle anlatıyor: «Bu kitap, diğer kitaplarından daha kolay anlaşılıyor. Bunun içindir ki, Mâturîdî âlimleri bu kitapdan istifade etmişlerdir. Bu kitaba çok büyük itimat etmişlerdir.» Gerçek şudur ki, «Et-Te´vîlât» ismindeki kitap, «Et-Tevhid» kitabından daha açık-seçik ve anlaşılması kolaydır. Bu kitapda âyetin tefsirini çok açık ve kolay anlaşılır şekilde yazmıştır. Bu âyetin tefsirinden meselâ Fahreddin-Er-Râsî tefsirinde yaptığı gibi bizi teferruatın derinliğine daldırmaksızm her istifade edilen husus çıkartabilmektedir.[31] Bu tefsir, İmam´ı Mâturîdî´nin lügat, dil ilimlerinde ve diğer bilimlerde geniş bir kültüre sahip olduğuna şehadet eder. Ne güzel bir tesadüftür ki, bize kitab´ül-Mekâlât ve Kitâb´üt-Tevhîd korunup ulaştığı gibi bu tefsir de korunmuştur.[32] Diğer kitapları ise hepsi zayi7 olmuştur. Yanlışlıkla kendisine Fıkh´ül - Ekber ve El-lbâne, Akîdet´ül - Mâturîdiyye şerhleri is-nad edilir.[33]
2 — Mâturîdî-Eş´arf.
Eş´arî´nin Mâturîdî´den Fazla Tutulması :
Taşköprüzade şöyle diyor: «Şu husus iyi bilinsin ki Ehlîi-Sünnet vel-cemaatm kelâm ilminde reisi iki kişidir. Bunlardan biri Hanefi mezhebinden, diğeri ise Şafiî´dir. Hanefî mezhebinden olan Îmamül-Hedy Ebu Mansur Muhammed bin Mahmud El-Mâturîdî´dir. Şafiî olan diğer ise müslüm ani arın akaidini öğrenmekte üstün çaba harcayan, îslâm dini potasında eriyen, Peygamberlerin efendisi olan Muhammed Aleyhısselam´m sünnetini yaymakta elinden geleni geri koymayan, kelâmcılarm imamı Ehli Sünnet vel Cemaat´ın Reisi ve Şeyh´i olan Ebül-Hasan El-Esari El-Basrî´dir.[34]
Musîihuddin Mustafa El-Kestelî´nin, Taftazani´nin «Akâid-i Nesefiy-yc» şerhine yaptığı haşiyede şunları okuyoruz: «Horasan, Irak, Şam ve bir çok ülkelerde bulunan ve Ehli-sünnetden olmaları ile şöhret bulanlar, Eb´ül-Hasan, Ali bin İsmail bin Salim bin Salim, ismail bin Abdullah bin Bilâl. Ebu burde bin Ebiimısa, El-E§´arî´nin mezhebinden dalardır. Ebu Musa El-Eş´arî Resulüllah Aleyhisselam´ın sahabelerincai-dir... Mavera´ün-Nahir ülkelerinde ise Ebû Mansur El-Mâturîdî´nin nes-hebinden bulunan Maturîdîler görülmektedir. Ebû Mansur Mâturîdi Sû Nasr El-îyazî´nin talebesidir. Ebû Nasr ise imamı Ebû Hanife´nin -cebesi Muhammed bin El-Hasan Eşşeybânî´nin talebesi Ebû Süleyman £-Cûzcânî´nin talebesi bulunan Ebû Bekr El-Cûzcani´nin talebesidir.[35]
Zübeydi ise şöyle diyor: «Ehli Sünnet ve Cemaat diye söylendiği jî-kitde bunlarla Eş´arîler ile Maturîdîler kastolunmaktadır.»[36]
Bu zikrettiğimiz metinlerin bize Eş´arî ile Mâturîdî´nin her ika is ehli sünnet vel-Cemaate isim olduklarını açıklamasına rağmen devamlı olarak Mâturîdî´nin namının düşürülmesi Eş´arî´nin ise Selefin gidşat ve sünnetten inhiraf eden mubtedilerin zıddına kıyam ederek İslâm akaidini müdafaa ettiğinden kendisine islâmm bayrağı adı verilerek ön pi-na alındığı görülmektedir.[37]Oysaki Mâturîdî, Ehli Sünnet vel-Cemaac mezhebini koruma hususundaki çalışmaları ve yardımları ile Eş´srTâa daha önce kendini göstermiştir.[38] Nitekim îmamı Mâturîdî, Ehli Sömet vel-Cemaat mezhebi üzerine yetişmiş ve aynı halde irtihal etmiştir. Bl-buki, Eş´arî Mu´tezile mezhebinden olarak yetişmiş ve kırk yağma E&ar bu hali devam etmiştir.[39]
îmam-ı Mâturîdî´nin az tanınması, şöhretinin fazla yayılmama w dolayısıyle taraftarının az olması tarihçilerden bir çoğunun ve bkEt fisini yazanların kendisini ihmal etmelerinden ileri gelmektedir.
Meselâ; Mâturîdî´den enaz elli sene sonra vefat eden (379 H-´K» M.) îbni Nedim, ehli sünnetin Mısır´da îmamı ve Hanefîlerin reiâs^i-lan[40]aynı zamanda Mâturîdî´nin muasırı bulunan 321 H./933 M. yM& vefat eden îmam´ı Tahavi´yi[41] ve îmam´ı Es´arî´yi[42]eserlerinde zftrtfap halde îmam´ı Mâturîd´den bahsetmez. Îbni Hıllikân[43], îbn´ül-îmad, Essa-fedi ve «fevat´ül Vefiyyât» eseri´nin sahibi, Mâturîdî´nin biyografisi hakkında bir şey yazmazlar. Hatta İbni Haldun, Mukaddime´sinin Kelâm ilminden bahseden bölümünde Mâturîdî´den hiç bahsetmez. îmam-ı Mâturîdî tefsir yazanların bayraktarları içinde bulunmasına, rağmen Celâled-din Suyûti «Tabakatül Müfessirin» nâm kitabında Mâturîdî´yi hiç anmamıştır. Bu hususa, onun «Te´vilat´ül-Kur´an» veyahut «Tevilat´ü ehlis -Sünne»[44] ismi verilen Tefsir-i Kebîr-i şahit olmaktadır.
Ne gariptir ki, bizzat îmam-ı Mâturîdî´nin talebeleri hiç bir maksada binaen olmasa da, bu meyilleri yaygın bir hale getirmeğe katılmışlardır. Çünkü, Hanefîler yazdıkları tarihî ve biyografi eserlerinde imamlarını istenilen şekilde yazmamışlardır. Hatta araştırıcılar, bü kaynaklarda imam-ı Mâturîdî´nin hayatından basit ve kısaca malûmat bulabilirler.[45] Biz eğer bu basit ve kısa malûmatlar ile Şafiî´lerin kitaplarındaki Eş´arî hakkında[46] yazdıklarını mukayese edersek Şafiîlerin kendi imamlarına vermiş oldukları önemle, Hanefîlerin imamları hakkındaki basit davranışlarını hemen anlarız.
Hatta bu iş, Tarih ve Tercüme-i hal yazanların hareketlerinde kalmayıp îmam-ı Mâturîdî ve Akidesine yardım etme çabasında bulunanlara büe sirayet etmiştir. Meselâ îmânı Ömer En-Nesefî, El-Akaid´ün-Ne-esfiyye adındaki kitabında Mâturîdî´den hiç bahsetmemiştir.44 Şimdi bizim Mâturîdîye´nin taraftarlarının azaltılmasına, «Eş´arî´nin ondan ön plânda tutulmasının sebebleri nedir» diye sormamız kalmıştır. Bu hususlar için eğer sebep aranılacak olursa Mâturîdî´nin, o vakitte İslâm âlemi´-nin merkezi olan Irak´tan çok uzakta bulunan Mavera ´ün-Nehir ülkelerinde yaşaması, Es´arî´nin de Irak´da yaşaması ve mezhebinin duyulup yayılmasından başka bir sebeb yoktur; Bu durum, açıkça bilinen bir gerçektir. [47]