hafiza aise
Mon 25 April 2011, 10:39 am GMT +0200
Teslimiyet ve Anlaşma
Her bir kalenin fethiyle birlikte elde edilen ganimetler ve yakalanan esirler vardı. Ancak hala savaşçılar teslim olmuyorlardı. Zaman zaman savaşın devam ettiği bir sırada, Gazzal adında birisi kalelerin birisinden çıkıp Efendimiz'in yanına geldi. Bazı bilgiler karşılığında kendisi ve ailesi adına em an istiyordu:
- Ya Eba'l-Kasım! Sen, bir ay bile bu kaleyi kuşatacak olsan, orayı elde edemez, fethedip de içine giremezsin! Onların yer altında su kanalları var ve geceleri gidip oradan su alır; ihtiyaçlarını giderirler. Sonra da gelir ve kalelerine sığınarak Senden korunurlar; eğer Sen, onların bu su yollarını kesersen, işte o zaman susuzluktan bağıra bağıra helak olurlar!
Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellern), daha öncekilerde olduğu gibi Gazzal'e de eman vermiş, onun verdiği bilgiler ışığında ashabım yönlerıdirerek Hayberlilerin su yolunu da kesmişti. Gerçekten de sonuç, Gazzal'in dediği gibiydi; su ile irtibatlarının kesildiğini görünce çılgına döndüler. Zira bu, onların hayatla bağlantılarının kesilmesi anlamına geliyordu.
Bu arada Resülullah'ın emriyle mancınık da kullanılmaya başlanmıştı. Hayberlilerin kendi yapımı olan bu alet şimdi, onlara taş yağdırıyordu. Bu hengamede Efendimiz'in üzerine de bir ok isabet etmiş, elbisesine takılmıştı. O da, yerden bir avuç kum alıp Hayberliler tarafına savurdu. Hayberliler deprem olmuş da yere yığılmışçasına sarsılıp yere serilmeye başladılar.
Vatih ve Sülalim kaleleri de kuşatılıp Hayberliler tamamen kıskaca alınınca, artık yok olacaklarını anlamış ve teslim olma kararı almışlardı. Kinane İbn Ebi'l-Hukayk, Şemmah adında bir adamını göndererek Efendimiz'le konuşmak istediğini bildirdi. Efendimiz de onun dileğine:
- Olur, şeklinde karşılık verdi. Bunun üzerine Kinane, yanına aldığı adamlarıyla birlikte Efendimiz'in huzuruna geldiler; perişan bir halleri vardı. Sanki işin başından beri yaptıklarının farkına varmış gibiydiler. Verilecek her hükme rıza göstermekle birlikte canlarını kurtarmanın peşine düşmüşlerdi; onun için Efendimiz'e bir anlaşma teklif ediyorlardı.
Bunca meşakkat ve sıkıntıdan sonra kalelerini fethettiği halde Allah Resfılii (saIlallahu aleyhi ve sellern), yine de bu tekliflere sıcak bakmış ve mağlup ettiği adamlarla bir anlaşma yapmıştı. Bu anlaşmaya göre:
ı. Kalelerde çarpışan Yahudilerin kanları dökülmeyecek,
2. Yahudilerin çoluk çocukları kendilerine bırakılacak; Hayber'den ve Hayber arazilerinden, çocuklarıyla birlikte gitmelerine müsaade edilecek,
3. Giderken yanlarında, bir hayvan yükünden fazla eşya götürmeyecekler; menkul ve gayr-i menkul bütün mallarıyla askeri araç ve gereçleriyle, -üzerlerindekiler hariç- kalelerde stokladıkları kumaşları Efendimiz'e bırakılacaklar,
4. Resülullah' a bırakılması gereken herhangi bir şey gizlenip saklanmayacak; gizleme teşebbüsünde bulunanlar da, sözü edilen em an ve himaye taahhüdünden hariç tutulacaktı.
Bilhassa liderleri konumundaki Kinane İbn Ebi'l-Hukayk, bu maddelere sadık kalacaklarına dair yeminler ediyordu. Onların genel yapılarını çok iyi bilen Allah Resülü (sallallahu aleyhi ve sellern):
- Eğer sizler, ganimet mallarından Bana teslim etmeniz gerektiği halde bazılarını gizleyip de Bana teslime yanaşmayacak olursanız, o zaman Allah ve Resülü'nün himaye ve taahhüdünden uzak kalırsınız, diye yeniden uyarma lüzumu hissediyordu. Tabii ki buna, sonucunu gördüğü halde muhataplarını kurtarmak için hatırlatma da denilebilirdi.
Aynı zamanda o gün, belli başlı konularda yeni hükümler geliyordu; buna göre artık ehli eşeklerin eti yenmeyecek, taksim edilmeden önce ganimet mallarına el uzatılmayacak, kesici dişi olan her yırtıcı hayvanın eti haram kabul edilecek ve aynı zamanda esir alınan kadınlara da dokunulmayacaktı.