- Terk bidati

Adsense kodları


Terk bidati

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sidretül münteha
Sat 4 June 2011, 03:36 pm GMT +0200
Terk Bid'ati


Bid'atin tarifinde üzerinde durulacak noktalardan birisi de şudur: Tarifte, bid'atin dinde sonradan ortaya konulan bir yol olduğu söylenilmişti. Tarifteki bu ifadenin genel anlamı içerisine fiilî bid'atler girdiği gibi, terkî bid'atler de girer. Bid'at bazan terk edilen şeyi bizzat haram kılarak meydana gelir. Veya haram kılmaksızın meydana gelir. Meselâ fiil şer'an helal olabilir ve insan bu helali kendisine haram kılar ya da o fiili yapmamayı kasteder.
Bu terk ediş, ya şer'an muteber olan, kabul edilen bir şey sebebiyle olur veya başka bir şey sebebiyle olur. Şer'an kabul edilen bir şey sebebiyle terk edilmişse bunda bir sakınca yoktur. Bunun manası ya terki caiz olan bir şeyi terk etmiştir veya terki matlup olan bir şeyi terk etmiştir, demektir. Mesela bir kimse vücuduna, aklına veya dinine zararı olması ya da benzeri bir şey sebebiyle herhangi bir yiyeceği kendisine haram kılarsa onu terk etmesinin bir sakıncası yoktur. Hatta tedavi olmak bir hasta için farzdır görüşünde olursak, o zaman (tedavi için bile olsa) o yiyeceği terk etmek mat­luptur, tedavi olmak mubahtır dersek, o zaman terk de mubah olur.
Bu, zararlı şeylere karşı perhize karar vermekle ilgili bir hüküm­dür. Bunun delili/dayanağı Hz. Peygamber'in (s.a) şu hadisidir:
"Ey gençler topluluğu! Sizden evlenmeye gücü yeten evlensin. Çünkü evlilik gözü harama bakmaktan daha iyi sakındırır ve iffeti daha iyi korur. Evlenmeye gücü yetmeyen ise oruç tutsun. Çünkü oruç onun için bir kalkandır.”[13]
Oruç gençlerin şehvetini kırar ve onları şehvetin baskısından kurtarır. Yoksa Allah korusun zinaya düşüp helak olabilirler.
Zararsız olan bir şeyin zararlı olacağından korkarak onu terk etmek de böyledir. Bu takva sahiplerinin vasıflarındandır. Mesela harama düşmekten sakınmak, dinini ve iffetini korumak için bir kimsenin şüpheli şeyleri terk etmesi gibi.
Terk, bunun dışında başka bir şey sebebiyle olursa bu ya dindarlık maksadıyle yapılan bir terktir veya değildir. Dindarlık mâksadıyle değilse, terk eden, o fiili kendisine haram kılmakla ve terke karar vermekle abesle iştigal etmiştir. Bu terke bid'at ismi de verilemez. Çünkü bid'ate âdetler de dahildir diyenlerin yaptığı bid'at tanımına da, âdetler dahil değildir diyenlerin bid'at tanımına da, bu terk fiili girmez. Fakat terk eden kişi bu terk edişiyle ya da Allah'ın helal kıldığı bir şeyin haramlığına itikat edişiyle Allah'a âsi durumuna düşmüş olur.
Dindarlık maksadıyle bir şeyi terk etmeye gelince her iki görüşe göre de bu, dinde bid'at çıkarmak anlamına gelir. Çünkü biz bir şeyi yapmayı şer'an caiz olarak kabul ettiğimizde onu kasıtlı olarak terk etmek Şâriin helal kılma hükmüne[14] aykırı olur. Bunun benzeri hakkında şu âyet nazil olmuştur:
"Ey iman edenler! Allah'ın size helâl kıldığı iyi ve temiz şeyleri (Siz kendinize) haram kılmayın ve sınırı aşmayın. Allah sınırı aşanları sevmez."[15]
Allah Teala bu ayette önce helali haram yapmayı yasaklıyor, sonra da bunun Allah'ın sevmediği bir haddi aşma olduğunu bildiriyor.
Bu ayetin açıklaması inşaallah ileride gelecektir.
Çünkü bazı sahabiler kendilerine gece uykusunu, bazıları gün­düz yemeyi, bazıları kadınlara yaklaşmayı haram kılmayı, diğer bazıları da kadınları terk konusunda daha da ileri giderek kendile­rini hadımlaştırmayı düşünmüşlerdi. Buna benzer düşünceler hak­kında Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurdu:
"Kim benim sünnetimden yüz çevirirse benden değildir."
O halde şer'i bir mazereti olmaksızın Allah'ın helâl kıldığı bir şeyi almaktan kendisini engelleyen herkes Hz. Peygamberin (s.a) sünnetinin dışına çıkmış demektir. Sünnet dışı bir şeyi dindarlık maksadıyle yapan kimse ise bid'atçinin ta kendisidir.   '
Vacip veya mendup olarak şer'an yapılması matlup olan şeyleri terk eden kimse bid'atçi olarak isimlendirilir mi, isimlendirilmez mi? diye sorulacak olursa, buna cevaben denilir ki:
Matlup olan (yapılması istenilen) şeyleri terk edenler iki kısımdır:
Birincisi, dindarlık maksadı gütmeksizin, ya tembelliğinden veya ihmalinden ya da benzeri nefsi sebeplerden dolayı terk etmektir, Bu kısım emre muhalefetle ilgili bir durumdur; eğer vacibi terk etmişse ve cüz'i olarak terk ediyorsa masiyet değildir, külli olarak terk ediyorsa usul-i fıkıhta açıklandığı üzere o da bir ma'siyettir.[16]
İkincisi dindarlık maksadıyle terk etmekdir. Bunlar Allah'ın meşru kıldığının zıddı ile dindarlık yapmaya kalkıştıkları için terkleri de bid'at kabilindendir. Bunun örneği ibâhilerdir. Onlar, bir kimsenin dindarlıkta belirledikleri mertebeye ulaştığı zaman dini yükümlülüklerden kurtulduğunu iddia ederler.
O halde bid'at tarifinde geçen "şer'i olana benzemek üzere ortaya konulan yol" tabiri fiili bid'atleri içine aldığı gibi terki bid'atleri de içine alır. Çünkü şer'i yol da terkî ve fiilî diye kısımlara ayrılır. (Yani şeriatte terk edilmesi emredilen şeyler olduğu gibi, yapılması emre­dilen şeyler de vardır.)
Biz ister terk de bir fiildir diyelim, isterse terk bir fiil değildir diyelim, durum değişmez. Çünkü usul-ü fıkıhta her iki görüş de zikredilmiştir.
Bid'at tarifi, terki kapsamına aldığı gibi, bunun zıddını da alır.
O da üç kısımdır:
İtikat kısmı, söz kısmı, fiil kısmı.
Özet olarak şer'i hitapla ilgili olan her şey, bid'atle de ilgilidir.[17]



[13] Buhari, K. Savm, B. Savm limen hâfe alâ nefsihi el-uzbete, h.no: 1905. Müslim, K. Nikah. B. Kavli'n-Nebiyyi "Menistedâa'l-Bâete.... h.no: 5065, 5066. Abdullah Ibn Messıd rivayeti. Müslim, K.Nikah, B. Îstihbabi'n-Nikah limen takat ileyhi Nefsuhu, b.no: 1400. Nesei, K. Nikah, B. el-Hassu ale'n-Nikah 6/56. Ebû Davud, K. Nikah, B. et-Tahriz ale'n- Nikah h.no:2046. Ibn Mâce, K. Nikah, B.fadli'n-Nikah, h.no: 1845. Ahmed, Müsned, h.no: 3092, 4023, 4112, birinci cilt ve Abdullah ibn Mesud rivayeti.
[14] Müellif, bir şeyi helal veya haram yapma yetkisinin sadece Allah Tela'ya ait olduğunu bildiriyor. Bu sebeple helâl olan bir şeyi sevmediği için terk ederse bunda bir sakınca yoktur. Fakat helal olduğu halde onu haram sayarak terk ederse bu, Allah'a karşı gelme olayıdır, sınırı aşmadır. Ayet de buna şehadet etmektedir.
[15] Mâide: 87
[16] Şâtıbi'ye güre bir fiil cüz' itibariyle (tek tek) mendup ise, kül olarak (bütün olarak) vacip olur. Cami ve mescitlerde ezan okunması, cemaatle namaz kılınması, umre ziyareti ve revatip sünnetler gibi sünnetler cüz itibariyle mendupturlar. Ancak bunlar toptan terk olundukları zaman, terkedenin dinini yaralar. Görüyorsunuz ki ezan İslamın bir şiarıdır, dolayısıyle onu toptan terk eden bir şehir halkıyle savaşılır. Cemaate iştirak de aynı şekildedir. Sürekli olarak cemaati terk eden kimse günahkar olur. Çünkü Hz. Peygamber (S.A): "Bir kimse üç günden fazla cemaati terk ederse kalbi mühürlenir" buyurmuştur. (-Çeviren- Bk. Şâtibî, el-Muvafakat, Çev. Dr. Mehmet Erdoğan, C.I, a.123. İz yayıncılık 1990.)
[17] İmam Şatıbi, el-İ’tisam Kitap Dünyası Yayınları: 1/54-56.