- Tercümesi 2

Adsense kodları


Tercümesi 2

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Sat 10 September 2011, 12:22 pm GMT +0200
Tercümesi 2:


40 - (39) Muaz bin Cebel (R.A.) den mervidir, demiştir. Resûlullah (S.A.V) bana buyurdu ki:

«Cennetin anahtarları, Lâiîâhe illallah - Allahdan başka ilâh yoktur. (diyerek) Şehâdet etmek (inanarak söylemek) tir.» Ahmed[151]

 

Tercümesi :
 

41 - (40) Osman (R.A) den mervidir, demiştir :

Nebiyyi Muhterem (S.A.V) in ashabından bir kısım erkekler, -Resûlül-lahın vefatı üzerine mahzun oldular, hatta bâzıları (bu dînin sona ermesi) vesvesesine kapıldılar. Osman (R.A) dedi :

—  Bende onlardan (dinin sona ermesi ve nurunun sönmesi vesvesesi­ne kapılanlardan) idim. Bir zaman ben otururken Ömer (R.A) yanıma uğradı ve selâm verdi. Fakat ben-Musîbetin şiddetinden-Onun selâmının farkında olmamışım. Bunun üzerine Ömer (R.A) beni Ebû Bekire (R.A) şikâyet etti. Sonra her ikisi benim yanıma geldiler ve beraber selâm verdiler (bende se­lâmlarını aldım).

—  Hemen Ebû Bekir dedi : Kardeşin Ömerin selâmını red ettirmeyen saik nedir?

—Bunun üzerine ben dedim ki : Ben onu işlemedim (yâni terk ettiğimi bilmiyorum).

—  Ömer (R.A) dedi : Evet, Vallahi işledi (yani, selâmımı almadı).

—  Osman (R.A), Dedimki : Vallahi senin bana uğrayıp selam verdiğini hatırlamıyorum, dedi.

—  Ebû Bekir (R.A Ömere) dedi: Osman tasdik olundu. (Ey Osman) seni o işi (selamı) anlamakdan büyük bir şey (vefatı nebî) meşgul etmiştir.

—  Bunun üzerine ben (Osman) : Evet (hakikat böylecedir), dedim.

—  Ebû Bekir (R.A), O büyük iş nedir? dedi.

—  Ben (Osman) : Allâhü teâla* bizim şu işden (Cehennemden) kurtulu­şumuzu sormazdan evvel nebisinin ruhunu kabzetti. dedim.

—  Ebû Bekir (R.A.) dedi.: ondan (Cehennemden kurtuluşdan) Ona (Re-sûiullâha) sordum.

sen ona (Cehnnemden kurtuluşa) daha lâyıksın (bu kurtuluş nedir?).

— Ebû Bekir (R.A) dedi : Dedim ki : Yâ Resûlellah! Bu işin kurtuluşu (Cehennemden kurtuluşu) nedir?[152]

«Ammime (yâni, Ebû talibe) aı-zettiğim de onun reddettiği kelimeyi, (kelime-i şehadet veya tevhîd-i) benden kabul eden kimsedir, işte o (kelime) o kimse için (Cehennemden) kurtuluştur.» [153]                        

 

İzahat
 

Vefatı nebiden mütevillid, ashabın arasında meydana gelen şaşkınhk-dan bir hali okumuş oluyoruz. Resûlüllahın

âhirete irtihâli ile dîninin söne­ceği veya dinin hükümlerinin terk edileceği vehmine kapılanlar arasında Hz. Osmanda bulunuyor.

Evet insan oğlu beşer şaşar, hele bilhassa çok acı musibet ve belalar, acılar karşısında yerli şaşkınlığa uğrar. Ne yaptığını ne yapacağını, ne söy­lediğini ve ne söyleyeceğini bilmez, şaşırır. Ölçü terazi olmadan rast gele bir şeyler yapar ve söyler. Doğru eğri veya zararlı karlı yönlerini inceleyemez, araştıramaz.

Hz. Osman (R.A) da, dînin sahip ve vâznnın Allâhü teâla olduğunu ve bu dînin hükümlerinin kıyamete kadar devam edeceğini bilir. Fakat Resulü'-lanın vefat musibeti onu perişan etmişti. Onun içinde Dînin nurunun sönece­ğini vehmetme hâli zuhur etmiştir. Dinin vâzı-ı Allâhü teâla dâim ve baki­dir ve dîninde kıyamete kadar baki kalacağını yüce Alla (c.c.) kitabı ilâhi­sinde çeşidli âyetleriyle beyan etmiştir.

Cümleden bir tanesi mealen şöyledir :

<'On!ar (müşrikler), Allanın nurunu (şeriatını) ağızlariyle (sözleriyle) söndürmek isteyorlar. Fakat kâfirler hoşlanmasalarda, ALLAH (c.c) muhak­kak nurunu tamamlamak istiyor.» Tevbe. sûresi, 32

Bu mevzuun daha geniş izahı, «İslama sokulan Bid'ad ve Hurafeler» adlı eserimizin birinci ve ikinci ciltlerinde zikredilmiştir. Ayrıoa hemen ilerde 42. Hadisi şerifin izahındada kısa bir açıklama yapılmıştır.

Yukardak okuduğumuz Hz. Osman (R.A) in hâli gibi musibet ve be­lâların cok çeşidleri vardır. İmtihan ve îkaz için vakî olan belalara uğrayan­ların kusurlarına, yanlışlıklarına ve hatta ihmallerine karşı kızmayıp adam­ların hallerinden anlayıp mazur görmek en isabetli yoldur.

Öyle ya bu ümmetin üçüncü derecede fazilet mertebesine yükselmiş ve en kamil îmana sahip olan bir zat, büyük musibetin karşısında şaşkın-'ığa uğrarsa, ondan derece ve mertebe itibarı ile her yönden aşağı olan kim­selerde bu hal, elbette daha şiddetli ve daha acaib şaşkınlıklar olabilir. Ce-nâbu hak bütün ümmeti muhammedi, belâ, musîbet, ibtila ve imtihanlar kar-

şısında, metanetli, sabır ve tahammül sahibi kişilerden olmaların! nasıb et­sin ve tahammül nisbeti güç olan veya hiç tahammül edemiyeaeğimiz felâ­ket, musibet ve belâları göstermesin, yükletmesin. Amin.

Şu â/Ptı kerimenin hükmünü her zaman dileriz :

«ALLAH bir kimseye ancak gücü yettiği kadar teklif eder yükler. Her ke­sin kazandığı hayrın sevabı, kendinedir. Ve yaptığı kötülüğün zararıda yine onadır. Ey Rabbimiz! Eğer unuttuk yahut kasdimiz olmadan haîa etmiş isek, bizi (bundan dolayı) hesaba çekme. Ey Rabbimiz! Bizden öncekilere yükîe-diğln musibetler gibi, bize ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Gücümüzün yet­mediği şeyi bize yükleme,»     Bakara sûresi, 286[154]




[151] Mustafa Uysal, İzahlı Mişkat El Mesabih Tercümesi, Uysal Yayınları 1/147.

[152] Ahmed bin Hanbel

[153] Mustafa Uysal, İzahlı Mişkat El Mesabih Tercümesi, Uysal Yayınları 1/148-149.

[154] Mustafa Uysal, İzahlı Mişkat El Mesabih Tercümesi, Uysal Yayınları 1/149-150.