- Tercümesi

Adsense kodları


Tercümesi

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Sat 10 September 2011, 02:11 pm GMT +0200
Tercümesi :


18 - (17) Ubâde ibni Essamit (R.A) den mervidir, demiştir : Resûlüllah (S.A.V) etrafında ashabından bir takım kişilere buyurduki : «(Ey cemâat!) hiçbir şeyi Aliâha şenik koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina  etmemek,  evladınızı  öldürmemek,  kendinizden     uydurduğunuz şey-lerEe hiç kimseye iftira etmemek ve meşru olan bir şeye karşı isyan etme­mek üzere bana bîat ediniz.

—  Binâenaleyh eğer sizlerden bir kimse, bu saydıklarımı yerine geti­rirse, onun ecir ve ssvâbı AÜâhü teâiânm üzerinedir. Ve bir kimse, bu say-tiikianmdan  birini  (haramı)     işlerse,    dünyada  o işlediği  şeyin cezasını görür. Dünyada ikab olunursa, işte o (ikab) onun günâhına keffârettir.

—  Ve eğer içinizden birinin işlediği bir suçu cenâbu hak örterde dün­yada cezasını görmezse, onun işi (Cezası veya afvi) Aliâha aittir, Cenâbu hak onu dilerse afveder, dilerse azâb eder.[99]

—  Ashabı kiramda : Bizde bu şartlar üzerine bîat ettik (dediler).» [100]

 

İzahat
 

Râvi kimdir?

Hz. Ubâde (R.A), medine-i Münevvereli ashabı kiramdan, Mekke-i mü-kerremeye iman edip bîata gelenlerdendir. Birinci, ikinci ve üçüncü akabe bîadlarında bulunmuştur,

Bedir ve diğer muharebelerin hepsinde hazır bulunan çok temiz bir sa-hâbî idi.

Hz. Ömer (R.A), hilâfeti zamanında bu zatı şama hakim ve muallim ta-Yin etmişti. Humusda ikâmet etti. Sonra füistine nakli mekan ettiler ve ora-

da ramle veya beyti makdis de yetmiş iki (72) yaşında iken otuz dörî (34) hicri senesi vefat etmiştir. Allah ondan razı oisun. Pek çok sahabe ve tabi­in bu zattan hadis rivayet etmişlerdir.

Hadisi şerifde, Resulü Ekrem efendimiz sahabesinden bir gurubuna sözlü muahedede bulunarak «Alfana hiç bıîr şeyi şerik koşmamalarını, hırsız-hkda bulunmamalarını, zina yapmamalarını, evtad'cnnı (çeşidili nedenler-ie) öldürmemelerini, kendileri tarafından uyudurulan İftiraiarEa bühtanda bu­lunmamalarını ve maruf (iyi, hayır) olan şeylerde Allaha isyan etmemeleri­ni» beyan buyurmuştur.

a) Allaha şirk, celî ve hafî olmak üzere ikiye ayrılır.

Şirki celî : Puta, ateşe, ölüye, diriye, heykele, resim ve cisimlere tapın­ma şeklidir. Bu tapışda bulunan müşrikleri Allahü teâla asla afv etmez. Cehennemde ebedidirler.

Kur'anı kerimde şöyle buyurulmuştur :

«Muhakkaktı Allah, kendine şerik (ortak koşanları,) bağışlamaz.»

Ve şirkin en büyük çirk ve zulüm olduğu şu âyetlerde beyan edilmiş­tir  :

«Bir vakit lukman, oğluna öğüt vererek şöyle demiştir :

— Ey oğulcağızim! Allaha ortak koşma, Çünkü Allaha ortak koşmak (şirk) çok büyük bir zulümdür»                                        Lukman sûresi, 13

Bu hükümlerde okuduğumuz üzere hakiki kul, hic bir şeyi Allaha or­tak koşmaz ve-koşmaya çalışmaz. Aynı zamanda Allaha ortak koşmayı em­reden, âmir ve baba anada olsa itaat etmez ve öyle kişilerin sözlerine ku­lak vermez.

Bir âyeti kerime meali şöyledir :

«Şayet ana ve baban bilmediğin (hiç kıymet vermediğin put ve emsalin­den ve şirkden ibaret olan) bir şeyi bana ortak koşman ,için seni zorlarlar-sa, bu takdirde onlara itaat etme.»   Lukman sûresi, 14

Evet Akıllı insan, hiç bir faide ve zarar sağlamıyan ve sağlamıyacak olan putlara, heykel ve resimlere kiymet vermez ve tapmaz. Onların hu­zurunda saygıda durup onlardan bir şeyler beklemez. Esasen o put bir kişi ise, ölümden kendini kurtaramıyan zavallı ve aciz bir yaratık olduğunu bilir. Asla tapmaz.

Şirk ve putpereslik hakkında Kur'anı kerimde pek çok hâdise ve jbret alınacak kıssalar vardır. En başda gelen ve gayet açık olanı, İbrahim Aleyhis selamın putları kırıp en büyüğünün boynuna kırdığı aleti koyup sonra müş­riklere «Mademki bu sizin AIEahınızdır. Bunlara yapılanı size anlatsın.» Gibi ifadelerle müşrikleri rezil ve mahcup etmesi hâli, cok ve çok acaibdir.

Bu kıssayı okumak isteyen kardeşlerimize Enbiya sûresinin, 57-70. Ayeti kerimelerini ve ya meal ve izahlarını okumalarını tavsiye ederiz.

Şirki hafi: Açıkdan şirk olmayıb, gizli şekilde olan şirktirki, bu amel küf­re varmamakla beraber ahirette, işlenen iyiliklerin mükâfatı, sahibine veril­meyeceği', kim ve ne maksadla yapıldı ise onlardan ecirlerin İstenmesi hu susunda halikı zülcelâl, kime beğendirmeye çalışıldı ise, onlara göndere­ceği şer'î hükümlerde beyan edilmiştir. İşte bu amelin adına, «Riya denir.

RİYA : Ahiret ameli ile {dünya menfeatını arzu etmektir. Yani, ahiret ameli olan ibâdet, hayır hasenat, iyilikler ve her çeşit ahiret amelini işleyen kişi, gösteriş ve başkalarına beğendirme veya başkalarının yanında öğün-me maksadına matuf işlenen amellerdir ki, görünüşde ahiret ameli iken, bir dünyalığa kavuşmak maksadına bağlı olması hasebi ile dünya amelidir.

Namaz, niyaz, teşbih, tehlil, evrad, ezkar, hayru hasenat ve her çeşit ahiret amellerini sırf «iyi adam» desinler, insanların yanında iyi görünmek maksadı ile gösteriş olarak yaparlarsa, işte bu adamların yapdıkları amel­ler, katıksız «Riya» dır ki, bu şekildeki ameller, Münafık huylu insanlarda da­ha çok görülür.

Riya ile amel edenlerin halleri, hiçde iyi değildir. Kur'anı kerimde ve hadîsi şerifler de bu zavallıların perişan halleri açık açık beyan edilmiştir.

Bir ayeti keriymede şöyle buyurulmuştur :

«Şiddetli azab (nifak maksadı İle) o namaz kıîanlaraki, Onlar, namaz­larından gaHEcLİrter. Onlar, (namazları ile insanlara) gösteriş yaparlar.» Maun sûresi, 4-6

Diğer ayeti kerîme meali :

«Bu sekebEe her kim Rabbisine kavuşmayı arzu ederse, sâiih bir antet iştesin ve Rabbssjne yapdığı ibâdete (Riya ile) hiç bir şeyi ortak koşmasın.» Kehf sûresi, 110

Bir hadîsi nebevîde de şöyle buyurulmuştur: «S[zin fiçin en çok korktuğum şey, şirki asğar : Küçük şirktir.

—  Ashabı kiram dediier ki ; Ya Resûfellah! O şirki asğar : Küçük şirk nedir?

—  ResûEüHah (S.A.V) : Riyadır ki, Hak tealâ insanları amellerine karşt-Uk cezalandıracağı zaman (Ahirette) riyakarlara : Dünyada gösteriş yapdı-ğmız kimselere gidin, onların yanında bjir mükâfat butabilecekmisiniz? bu-Vuracakttr, dedi.» [101]                                                             

Riya hakkında geniş malûmat, ilerdeki ciltlerde bahsî mahsûsunda ge­rçektir. Ayrıca kısada olsa, yukarda birinci ve ikinci hadîsi şeriflerin İzah kısmında bir nebze bahsedilmiştir.

b)  Hırsızlık yapmakda, islamda en kötü amel ve hareketlerdendir. Hırsızlık: Başka bir kimsenin malını gizlice alıp kaçmaktır. Böyle hır­sızlığı yapanların cezaî müeyyidelerle cezalandırılması lazımdır.

«Erkek hırsızla kadın hırsızın, yaptıkları hırsızlığa karşıhk, ASlahoan bir azab /olmak üzere (sağ) Eslerini kesin.»                             Mâide sûresi, 38

c) İslamın haram kıldığı ve Adem Aleyhisselâmdan Muhammed Aley-hisselama kadar bütün dinlerde yasaklanan zina, Şer'i nikah bulunmayan ve nikahlanma izni Şer'isi olmayan kadın ile erkeğin cinsi    münasebetde hulunulan gayri meşru fiildir.

Zinanın haramlığını nâtık ilâhi hüküm meali :

«Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o (zina),, pek çirkin ve kötü bir yoldur.»İsrâ sûresi, 32

Diğer âyeti kerime meâü :

«(Bekar olupda) zina eden kadınla zina eden erkeğin her birine yüzer değnek vurun. Alîaha ve âhireî gününe inanıyorsanız, bunlara AKahın dini hususunda (emri ilâhiyi yerine getirmekde) merhametiniz tutmasın. Mümin­lerden bir toplulukda bunların ceza tatbikinde şâhid (hazır) olsun.» Nur sûresi, 2

Bu âyeti kerimede izah edildiği üzere zina eden erkek ve kadınlardan hiç birine, merhamet edip afv edilemiyeceğini gayet acık bir ifade ile beyan etmektedir. Hükmü ilahi böyle iken hem islamdan bahsedip, nemde hırsız­ları, katil ve canileri afv edenleri ve bu afv edenleri tasvip edenler, en azından büyük cürüm işleyen ve papazların yolunu-takip eden zalimlerdir. Kendilerini Allahın üstünde gören ve görmeye, göstermeye çalışan hainler­dir.

Allanın «Afv etmeyin» diyerek kötülüğü işleyenlerin cezalarının tatbik ve infazını emir buyurması, açık ve seçiktir. Kesinlikle anlaşılan böyle hü-kümieri infaz etmek, gerçek mümin ve amirlerin vazifesidir. Aksini icra edenler veya bu fenalıkları himaye edenler zulmü alkışlayan, zâlimi seven, dîne  söven  alçaklardır.

Hırsız ve zânilerin cezalan ile ilgili geniş malumat, fıkıh kitaplarında mezkurdur. Bilhassa bizim tercüme ve izahını yaptığımız, «Mültekâ tercü­mesi» adlı eserimizin ikinci cildinde uzun uzun beyan edilmiştir.

d)  Evlatları öldürmekde, cehalet devrinde çeşidli Dedenlerle yapılmak­ta   idi.

Meselâ; Bir kısmı kız çocuklarını kendileri için zül kabul ederlerdi. Bu sebeble yeni doğan kız çocuklarını diri diri toprağa gömerlerdi. Diğer bir kısım eahiilerde rızık korkusundan dolayı çocuklarını öldürürlerdi.

İşte buna benzer sebeblerle çocuklarını öldürmemeleri için Resulü Ek­rem efendimiz müslüman cemaatdan sözlü ahd alıyor ve kendilerine ev­latlarını öldürmemelerini tavsiye ediyor.

Bu husus Kur'anı kerimde şöyle zikredilmiştir :

«Fakirlik korkusu ile (cahiiiyyet devrinde olduğu gibi) çocuklarınızı öl­dürmeyin. Onlarada sizede rızkı biz (Azimüşşan) veririz. Muhakkak ki onları öldürmek, çok büyük bıîr günahdır.» İsrâ sûresi, 31

Çocukları öldürme keyfiyeti, şimdi birde ana rahminde henüz doğma­mış çocukları ilaç vesaire ile düşürerek öldürenlerde zuhur etmiştir. Bu hu­susun haram ve caiz olmayan yönleri ile cevaz cihetlerini «Mültekâ tercü­mesi» adlı eserimizin birinci cildinin «köleyi nikahlama babı» adı altında genişçe zikrettiğimizi hatırlatırız,

e)   Çeşidli yalan ve uydurmalarla iftira ve bühtanda buiunmakda en şeni kötülüklerden olduğu için Resûlüllah (S.A.V)   efendimiz ahd ve biat ederek yapmamalarını  beyan ediyor.

Bu iftira ve bühtan, bir kadının kötülüğünü görmeden zan ile töhmette bırakılması, keza bir erkek hakkında da çeşidli yön ve şüphelerle iftiraya gitmek gibi hallerde  kötü  hareketlerdir.

Cahiiiyyet devrinde bir kadın, her hangi bir yitik çocuğu veya çaldığı çocuğu getirir kocasına «işte bu çocuk benim» diyerek iddia ve isnadlarla kocasını  kandırmaya  çalışırdı.                                                                         

İşte bu ve emsali mantık dışı uydurma ve yalanlarla bühtanda bulun/ mak adam öldürmekten daha kötü bir fenalıktır.                                       

f)  Mâruf ve iyi olan şeylerde isyan etmek ise, ilâhi emirleri yapmayıp ihmal etmek, doğru işleri terk etmek, güzel ahlak yolunu bırakıp kötü ah­lakı  rehber  edinmektir.                                                                               

Yukarda madde madde sayılan ahd nameye uyanların ecrü mükafa­tının Allaha ait bir hak ve lütuf olacağı, şayet bu fenalıkları işleyerek ahd-nâme biati bozanlar olursa, o kimselerinde dünyada bir ıkap ve cözâya carpmayıp azabı ilâhi görülmeyip Settarûluyup olan Allahü teâla o a/yıplan setrederse, böyle kişilerin hükmüde Allaha aittir. Dilerse âhirette af// eder dilerse ıkap eder.

Şirk hakkındaki kesin hüküm ise, yukarda beyan edildiği üzâre ilahi afv yoktur. Ebedi azaba müstehaklık vardır.                               

Bu hadîsi şerifde şu mealdaki âyeti kerimeye işaret vardır :

«Ey peygamber! Mümin kadınlar, Allâha hiç bir şeyi ortak koşmama­ları, hırsızlık yapmamaları, zina etmemeleri, evladlarını (kız çocuklarını) öldürmemeleri, elleri ve ayakları arasında (yani zina yoluyla bil? çocuk do-ğurub kocalarına nisbet ederek) iftira düzüp getirmemeleri, (emredeceğini her h'angi bir iyilik hususunda sana asi olmamaları sortiyle; sana biat et­meğe gelddiklerinde, bîatlarını kabul et. Onlar için Allahdan jrnagfiret iste-Viver. Zira Allah çok yarılğayıcı ve çok esirgeyicidir.» Mümieftıne sûresi, 12

Bu âyeti kerîme, mekke-i mükerremenin fethinde nazil olmuştur. Re­sulü Ekrem efendimiz erkeklerle bîatı, el sıkmak suretiyle ydpmışdır. Ka­dınlarla ise, söz almak ve sözleşme suretiyle bîat etmiştir.

Yani kadınlarla, el tutma ve vücutlarına dokunma olmadan âyeti kerime de beyan edilen hükümleri tebliğ edip söz ile bîat etmiştir. Bu şekildeki hük­mün tebliği, yabancı kadınla erkeğin ellerini tutmalarının haram oluşun dandır. [102]

 

Tercümesi :

 

19 - (18) Ebû saîd-i el Hudrî (R.A) den rivayet edilmiştir, demiştir. «Bir kurban veya Ramazan bayramında Resûlüllah (S.A.V) efendimiz yakımıza namazgaha çıktı. Kadınların yanından geçti ve (onlara) :

«Ey kadınlar! Sadaka veriniz. Zira bana Cehennem halkı gösteril­di, ^gördüğümün) çoğu sizler (siz kadınlar) idiniz.» buyurdu :

(Kadınlarda) : «Yâ Resûlüllah (S.A.V) Neden?» diyerek sordular. (Resûlüllah S.A.V. de) :

— «Çünkü siz (ona buna) çokça lanet eder ve kocalarınıza karşı küf-rânı n\îmet gösterirsiniz.

Lcâib şeydirki, kendini zabdeden akıllı ve dîninde) mazbut kimsenin aklını sizin (aklınız) kadar eksik akıllı ve eksik dinli hiç kimsenin gelebildiği­ni görmedim.» buyurdu.

— (Kadınlar) ; «Aklımızın ve dînimizin eksikliği nedir?  Yâ Resûlellâh» dediler.   

osûlüllah S.A.V) : «Kadının şehâdeti, erkeğin şehâdetinin yarısı değilmidir'i;» diye sordu.

—  (Kadınlar) : «Evet» dediler.

—  (Resûlüllah A.S.A de) :

—  «İşte bu akim noksanlığından, ve (Kadın), hayız zamanında namaz ve oruç tutmaz değiEmi?» buyurdular.

—  (Kadınlarda)  : «Evet» dediler.[103]

—  (Resûlüllah S.A.V)  :

—  «Eşte buda (Kadının) dîninin noksanlığındandır.» buyurdu. [104]




[99] Buhâri, Müslim

[100] Mustafa Uysal, İzahlı Mişkat El Mesabih Tercümesi, Uysal Yayınları 1/113.

[101] Ahmet Bin Hanbel

[102] Mustafa Uysal, İzahlı Mişkat El Mesabih Tercümesi, Uysal Yayınları 1/113-118.

[103] Buhâri, Müslim

[104] Mustafa Uysal, İzahlı Mişkat El Mesabih Tercümesi, Uysal Yayınları 1/118-119.