saniyenur
Tue 4 October 2011, 08:34 pm GMT +0200
TEMİZLİK (TAHARET) BÖLÜMÜ
كِتَابُ الطَّهَارَةِ
-21 ﴿ دِبَاغُ الْأَدِيمِ طُهُورُهُ
“Derinin tabaklanması, onun temizlenmesidir”[1]
Bu hadis, bir rivayette ise şu şekilde gelmiştir: ﴿ أَيُّمَا إِهَابٍ دُبِغَ فَقَدْ طَهُرَ ﴾ “Hangi deri, tabaklanmışsa, temizlenmiş olur”[2]
Bir başka rivayette ise: ﴿ إِذَا دُبِغَ الْاِهَابِ فَقَدْ طَهُرَ ﴾ “Deri, tabaklandığı zaman, temizlenmiş olur”[3]
Bir diğer rivayette ise: ﴿ دِبَاغُ الْأَدِيمِ ذَكَاتُهُ ﴾ “Derinin tabaklanması, onun temizlenmesidir”[4]
Bu hadisin, bundan başka (farklı) lafızları daha vardır. (Bu hadis, şu yollardan gelmiştir:)
1. Abdullah ibn Abbâs[5]
2. Muğîre[6]
3. Enes[7]
4. Seleme ibnu'l-Muhabbik[8]
5. Hz. Aişe[9]
6. Ebu Ümâme[10]
7. Meymûne[11]
8. Ümmü Seleme[12]
9. Zeyneb bint Cahş
10. Zeyd b. Sâbit
11. Abdullah ibn Ömer
12. Câbir
13. Abdullah ibn Mes’ud[13]
14. Sevde[14] ve daha bir çokları
Dârekutnî (ö. 385/995), bu hadisi, bir çok yollardan çeşitli lafızlarla sahabeden rivayet edip sonra da şöyle der: “Bu hadislerin senedleri, sahihtir.”
Münâvî (ö. 1031/1622)’de “Teysîr”de belirttiğine göre; bu hadis, mütevatirdir.
Bu meselenin aslı, Tahâvî (ö. 321/933)’nin “Şerhu Meâni’l-Âsâr” adlı eserinde şöyle geçmektedir: “Resulullah (s.a.v)’den, ölmüş hayvanın derisini tabaklamak suretiyle temizlendiğini haber veren, manayı açıklayıcı, (geliş yolları) sahih ve mütevatir rivayetler gelmiştir.”
(Tahâvî, bu hadislerden bazısını senedleriyle birlikte nakledip daha sonra da devamla) şöyle der: “Ölmüş hayvanın derisini tabaklamak suretiyle temizlendiği hususundaki bu rivayetler, mütevatir olarak gelmiştir. Bu da, mananın, görünen yönüdür. Bu (rivayetler), bu rivayetlerin getirdiği (mana)nın aksini bize göstermeyen Abdullah b. Ukeym hadisinden[15] daha uygundur.”[16]
Fakat Suyûtî (ö. 911/1505) “el-Ezhâr”da bu hadisi anmamıştır.
-22 ﴿ إِنَّهُ صَلَّى اللَّه عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مَرَّ بِقَبْرَيْنِ يُعَذَّبَانِ. فَقَالَ: إِنَّهُمَا لَيُعَذَّبَانِ وَمَا يُعَذَّبَانِ فِي كَبِيرٍ. أَمَّا أَحَدُهُمَا فَكَانَ لَا يَسْتَتِرُ مِنَ الْبَوْلِ ﴾
“Resulullah (s.a.v) bir gün iki kabre uğrayıp:
‘Bu ikisi azab çekiyorlar. Fakat azabları, büyük bir günah hususunda değil’ buyurdu. Sonra da:
‘Birisi, idrar sıçramasına karşı korunmazdı’ buyurdu”[17]
Bir rivayette ise ﴿ لاَ يَسْتَنْزِه ﴾ُ “korunmazdı” ifadesi vardır.
Diğer bir rivayette ise ﴿ لاَ يَسْتَبْرِئُ ﴾ “uzaklaşmazdı” ifadesi vardır.
(Hadisin devamı şöyle:)
﴿ وَأَمَّا الْآخَرُ فَكَانَ يَمْشِي بِالنَّمِيمَةِ ﴾
“Diğeri ise söz getirip götürmede bulunurdu”
Başka bir rivayette ise bu ifadenin yerine ﴿ فَكَانَ يَأْكُلُ لُحُومَ النَّاسِ ﴾ “(Diğeri ise) insanların etlerini yiyordu” ifadesi vardır.
Bu hadis, sahih ve bir çok hadis kitabında, pek çok meşhur yollarla bir grup sahabeden gelmiştir. Bu sahabilerden bazısı şunlardır:
1. Ebu Bekre[18]
2. Hz. Aişe[19]
3. Ebu Hureyre[20]
4. Abdullah ibn Ömer[21]
5. Enes[22]
6. Ebu Ümâme[23]
7. Abdullah ibn Abbâs[24]
8. Ya’lâ b. Mürre[25]
9. Câbir[26]
10. Hz. Ali
Bu hadisin, mütevatir hadisler içerisinde sayılması, işte bundan dolayıdır. Fakat şimdi bu hadisi, mütevatir hadisler içerisinde sayan kimse görememekteyim.
* * *
-23 ﴿ سُئِلَ عَنِ الْبَحْر.ِ فَقَالَ: هُوَ الطَّهُورُ مَاؤُهُ الْحِلُّ مَيْتَتُهُ ﴾
“Hz. Peygamber (s.a.v)’e; deniz (suyunun temiz olup olmadığı) soruldu. O da şöyle buyurdu:
“Denizin suyu, (hem temiz ve hem de) temizleyici ve içinde öleni yemek, helaldir”[27]
Suyûtî (ö. 911/1505) “el-Ezhâr”da bu hadisi şu yollardan getirmiştir:
1. Ebu Hureyre[28]
2. Hz. Ali[29]
3. Câbir b. Abdullah[30]
4. Abdullah ibn Abbâs[31]
5. Abdullah ibn Amr[32]
6. Hz. Ebu Bekr es-Sıddîk[33]
7. Enes[34]
8. Abdullah ibn Ömer[35]
9. Abdullah el-Müdlecî[36]
10. el-Firâsî[37]
11. Süleyman b. Musa[38] (mürsel olarak)
12. Yahya b. Ebi Kesîr[39]
Toplam, 12 kişi.
(Derim ki:) Zürkânî (ö. 1122/1710) “Şerhu’l-Muvatta”da "Abdest almak için temizlenme” bab başlığında bu hadis ile ilgili olarak aynen şöyle der: “Bu hadis, İslam’ın temel esaslarından biridir; çünkü imamlar, bu hadisi, itirazsız bir şekilde kabul etmişlerdir. Fıkıhçılar da daha sonraki zamanlar da bu hadisi,ülkeden ülkeye dolaştırmışlardır.
Bu hadisi; Mâlikî mezhebinin büyük imamları, İmam Şâfiî, İmam Ahmed, dört sünen sahibi, Dârekutnî, Beyhakî, Hâkim ve daha bir çokları, bir çok yoldan rivayet etmiştir.
İbn Huzeyme, İbn Hibbân, İbn Mende ve daha bir çokları da, bu hadisin, sahih olduğunu söylemişlerdir.
Tirmizî de dedi ki: ‘Bu hadis, hasen-sahihtir.’
Buhârî’ye, bu hadisin sahih olup olmadığı meselesi soruldu. O da: -‘Bu, sahih bir hadistir’ diye cevap verdi.” (Zürkânî’nin sözü burada bitmektedir.)
* * *
-24 ﴿ لَا يَقْبَلُ اللَّهُ صَلَاةً بِغَيْرِ طُهُورٍ وَلَا صَدَقَةً وَلَا غُلُولَ ﴾
“Allah, temizlik yapılmadan (Abdestsiz, gusülsüz ve teyemmümsüz hiçbir) namazı ve ganimet çalıntısı (maldan da hiçbir) sadakayı kabul etmez”
Suyûtî (ö. 911/1505) “el-Ezhâr”da bu hadisi şu yollardan getirmiştir:
1. Abdullah ibn Ömer[40]
2. Üsâme b. Umeyr[41]
3. Enes[42]
4. Ebu Bekre[43]
5. Zübeyr b. Avâm[44]
6. Abdullah ibn Mes’ud[45]
7. İmrân b. Husayn[46]
8. Ebu Saîd el-Hudrî[47]
9. Ebu Hureyre[48]
10. Hasan b. Ali[49]
11. Hasan[50] (el-Basrî’den mürsel olarak)
12. Ebu Kılâbe[51]
13. Hz. Ömer[52]
14. Abdullah ibn Mes’ud[53] (mevkuf olarak)
Toplam, 14 kişi.
-25 ﴿ لاَ وُضُوءَ لِمَنْ لَمْ يَذْكُرِ اسْمَ اللهِ عَلَيْهِ ﴾
“(Abdest alırken) Allah’ın ismini anmayan (= besmele çekmeyen) kimsenin abdesti yoktur”
Suyûtî (ö. 911/1505) “el-Ezhâr”da bu hadisi şu yollardan getirmiştir:
1. Saîd b. Zeyd[54]
2. Ebu Saîd el-Hudrî[55]
3. Ebu Hureyre[56]
4. Ebu Sebre[57]
5. Sehl b. Sa’d[58]
6. Hz. Aişe[59]
7. Hz. Ali[60]
8. Ümmü Sebre[61]
9. Enes[62]
Toplam, 9 kişi.
(Derim ki:) Bu konuda rivayet edilen hadislerden birisi şöyledir:
﴿ مَنْ تَوَضَّأَ وَذَكَرَ اسْمَ اللّهِ عَلَيْهِ طَهُوراً لجَمِيعِ بَدَنِهِ وَمَنْ تَوَضَّأَ وَلَمْ يَذْكُرِ اسْمَ اللّهِ عَلَيْهِ كَانَ طَهُوراً لِأَعْضَاءِ الْوُضُوءِ ﴾
“Kim abdest alıp ardından da Allah’ın ismini anarsa, onun, bütün bedeni için bir temizlik olur. Kim de abdest alıp ardından da Allah’ın ismini anmazsa, bu abdest sadece onun abdest (alırken yıkadığı) organları için bir temizlik olur”
Bu hadisi, Dârekutnî (ö.385/995) ile Beyhakî (ö. 458/1066) rivayet etmiştir.
Ebu’ş-Şeyh (ö. 369/979)’de, bu hadisi, Ebu Hureyre yolundan zayıf bir senedle rivayet etmiştir.
Dârekutnî (ö.385/995) ile Beyhakî (ö. 458/1066), bu hadisin, Abdullah ibn Mes’ud yolundan zayıf olduğunu söylemişlerdir.
Yine Dârekutnî (ö.385/995) ile Beyhakî (ö. 458/1066), bu hadisin, ikinci defa Abdullah ibn Ömer yolundan zayıf olduğunu söylemiştir
Râfi’ (ö. 623/1225)'de, abdest alırken, besmele çekmenin vacip olmadığına dair bu hadisi delil getirmiştir.
Ebu Ubeyd (ö. 224/839) ise “Kitabu’t-Tuhûr”da bu hadisi nakletmiştir.
Hafız İbn Hacer (ö. 852/1447)de “Tahrîcu Ehâdisi’r-Râfi’”de belirttiğine göre; asıl hadis, Ebu Hureyre yolundan gelen hadistir.
(Daha sonra İbn Hacer) derki: “Bu konuda Ebu Saîd el-Hudrî,
10. Saîd b. Zeyd, Hz. Aişe, Sehl b. Sa’d, Ebu Sebre, Ümmü Sebre, Hz. Ali ile Enes’ten de rivayetler gelmiştir.
Daha sonra İbn Hacer, bunların rivayet ettikleri hadisleri nakletmiş ve bu hadislerin geliş yolları ile bunların içerisinde zayıf yoldan gelen hadisleri de aktarmıştır.
Daha sonra İbn Hacer, sözünün sonuna doğru şöyle der: “Ortaya çıkan sonuç şu dur: (Şimdiye kadar naklettiğimiz) hadislerin toplamıyla, (hadisin) kuvvetli olduğu anlaşılmaktadır. Bu durum ise, hadisin, bir aslının bulunduğunu göstermektedir.”
Ebu Bekr b. Ebi Şeybe (ö. 235/849)’de derki: “Hz. Peygamber (s.a.v)’in, bu hadisi söylediği sabittir.”
Bezzâr (ö. 292/904)’da derki: “Fakat bu hadis, açıklanıp manası da şöyle olmalıdır: ‘(Abdest alırken) Allah’ın ismini anmayan kimsenin abdestinin fazileti yoktur’ (denilir). Fakat ‘(abdest alırken) Allah’ın ismini anmayan kimsenin abdesti olmaz’ denilemez.”
Nevevî (ö.676/1277)’de “Ezkâr”da derki: “(Abdest alırken) besmele çekme hususunda zayıf hadisler gelmiştir.”
İmam Ahmed (ö. 241/855)’in de şöyle söylediği sabittir: “Abdest alırken besmele çekme hususunda sabit (sağlam) bir hadisin bulunduğunu bilmiyorum.”
Hafız İbn Hacer (ö. 852/1447)’de “Tahrîcu Ehâdisi’r-Râfi’”de derki: “(Hadisin sabit olup olmadığı hususunda İmam Ahmed’in) bilgisinin olmayışı, (hadisin) sabit olmadığı anlamına gelmez. Bunun bir derece altına (inildiği zaman); (hadisin) sabit oluşu, sıhhatli olma olasılığını meydana getirir. (Hadisin) sabit olmamasından ise, zayıf bile olmadığı anlamı çıkmaz. Dolayısıyla da hüküm yok olmaz. Bunun bir derece altında; (hadisin) bir yoldan sabit olmayışı, sabitliğin, herkesten olmadığı anlamı çıkmaz.”
Daha sonra Hafız İbn Hacer, abdest alırken, besmele çekme hususunda gelen hadisleri naklettikten sonra şöyle der:
“Ebu’l-Feth el-Ya’merî dedi ki: ‘Abdest alırken, besmele çekme hususunda gelen hadisler; ya (mana bakımından) anlaşılır, (fakat rivayet bakımından) sahih değildir yada (rivayet bakımından) sahih, (fakat mana bakımından) anlaşılır değildir.’
İbnu’s-Salâh’da dedi ki: ‘Hasen hadisle sabit olan bir mesele, (bu konuda gelen) hadislerin bir araya gelmesiyle de sabit olur.’ “(İbn Hacer’in sözü burada bitmektedir.)
Münzirî (ö. 656/1258)’de “Terğîb”de bu hadisi Ebu Hureyre yolu ile Saîd b. Zeyd yolundan naklettikten sonra şöyle der: “Bu hadislerin hiç birisi, bu konuda söylenen sözlerden zarar görebilecek nitelikte değildir.”
Daha sonra Münzirî derki: “Her ne kadar bu konuda söylenen sözler, bu hadislere zarar verebilecek nitelik de değilse bile, bu konuda hadisler gelmiştir; çünkü bu hadisler, geliş yollarının çok olması sebebiyle birbirini desteklemekte ve kuvvet kazanmaktadır.”
Gördüğünüz gibi, Suyûtî (ö. 911/1505) –Allah ona rahmet eylesin- bu konuda aşırıya kaçıp hadisi, mütevatir hadisler içerisinde saymıştır. Yine de doğruyu en iyi bilen Allah’tır.
* * *
-26 ﴿ فِعْل السِّوَاكِ وَالْحَثّ عَلَيْهِ فِي الْوُضُوءِ وَغَيْرِهِ ﴾
“Abdest alırken yada bir başka durumda, misvak kullanma ve misvak kullanmayı teşvik etme”[63] ile ilgili hadisler
Abdest alırken yada bir başka durumda misvak kullanma ve misvak kullanma ile ilgili hadisler, sahabenin büyük bir kısmından rivayet edilmiştir:
1. Huzeyfe[64]
2. Abdullah ibn Abbâs[65]
3. Fadl b. Abbâs
4. Hz. Aişe[66]
5. Ebu Hureyre[67]
6. Ebu Eyyûb[68]
7. Ammâr b. Yâsir[69]
8. Ümmü Seleme[70]
9. Ebu’d-Derdâ’[71]
10. Ebu Ümâme[72]
11. Sehl b. Sa’d
12. Cübeyr b. Mut’im
13. Ebu’t-Tufeyl
14. Enes b. Mâlik[73]
15. Muttalib b. Abdullah
16. Ebu Saîd el-Hudrî [74]
17. Abdullah ibn Ömer
18. Câbir
19. Hz. Ali
20. Vâsile b. el-Eska’
21. Râfi’ b. Hadîc
22. Âmir b. Rebîa
23. Abdullah ibn Amr
24. Abbâs
25. Ebu Musa el-Eş’arî
26. Abdullah ibn Mes’ud
27. Ebu Hayre es-Sabbâhî
28. Muâz b. Cebel
29. Zeyd b. Hâlid el-Cühenî
30. Mihrâz
31. Temâm ibn Abbâs ve daha bir çokları
Bu hadisi; İmam Mâlik (ö. 179/795) “Muvatta”da Ma’n b. İsa ile bir çoğu yolundan yaptığı rivayette, İmam Şâfiî (ö. 204/819) ise “Müsned”de, Beyhakî (ö. 458/1066)’de “Sünen” adlı eserinde ve daha bir çokları, Ebu Hureyre yolundan merfu’ olarak şöyle rivayet etmiştir:
﴿ لَوْلاَ أَنْ أَشُقَّ عَلَى أُمَّتِي لَأَمَرْتُهُمْ بِالسِّوَاكِ مَعَ كُلِّ وُضُوءٍ ﴾
“Ümmetime zorluk vermeyecek olsaydım, her abdest almada, onlara, misvak kullanmalarını emrederdim”
Münzirî (ö. 656/1258), Ebu Hureyre yolundan gelen bu hadisi, İmam Ahmed ile İbn Huzeyme’nin “Sahîh” adlı kitabına dayandırmıştır.
İbn Hibbân (ö. 354/965)’da “Sahîh” adlı eserinde, bu hadisi, şu lafızla rivayet etmiştir:
﴿ مَعَ الْوُضُوءِ عِنْدَ كُلِّ صَلاَةٍ ﴾
“Her namaz için abdest almalarını…”
(Suyûtî’de) “Câmi”de,[75] (Ebu Hureyre yolundan gelen) bu hadisin, bir lafzını, İmam Ahmed ile Nesâî’ye (şu lafızla) dayandırmıştır:
﴿ لَوْلاَ أَنْ أَشُقَّ عَلَى أُمَّتِي لَأَمَرْتُهُمْ عِنْدَ كُلِّ صَلاَةٍ بِوُضُوءٍ وَمَعَ كُلِّ وُضُوء بِسِوَاكٍ ﴾
“Ümmetime zorluk vermeyecek olsaydım, her namaz için abdest almalarını ve her abdest alırken de misvak kullanmalarını onlara emrederdim”
(“Câmi”nin şarihi Münâvî’de) “Teysîr”de derki: “Bu hadisin senedi, sahihtir.”
Münzirî (ö. 656/1258)’de, bu hadisi, bu lafızla İmam Ahmed’e dayandırdıktan sonra, bu hadisin, hasen senedle rivayet edildiğini söylemiştir.
Suyûtî (ö. 911/1505) “Câmi”de,[76] bu hadisi, Ebu Hureyre yolundan Hâkim’in “Müstedrek” adlı eseri ile Beyhakî’nin “Sünen” adlı eserine (şu lafızla) dayandırmıştır:
﴿ لَوْلاَ أَنْ أَشُقَّ عَلَى أُمَّتِي لَفَرَضْتُ عَلَيْهِمْ السِّوَاكَ مَعَ الْوُضُوءِ وَلَأَخَّرْتُ صَلاَةَ الْعِشَاءِ الأَخِيرَةِ إِلَى نِصْفِ الَّليْلِ ﴾
“Ümmetime zorluk vermeyecek olsaydım, her abdest almalarında, misvak kullanmalarını, onlara, farz kılardım. Yatsı namazını da, gecenin son üçte birine (1/3) kadar ertelerdim.”
(Münâvî’de) “Teysîr”de derki: “Bu hadisin senedi, sahihtir. Nevevî ‘de, İbnu’s-Salâh gibi, bu hadisin, münker bir hadis olduğunu söylemişler ve bu hadisin kusurlu yönlerini söylemişlerdir.”
Zürkânî (ö. 1122/1710)’de “Şerhu’l-Muvatta”da derki: “Hâkim dedi ki: ‘Bu hadis, Buhârî ile Müslim’in şartlarına göre, sahihtir. Bunun bir illeti (sakıncalı yönü) yoktur.’”
(Zürkânî’nin sözü burada bitmektedir.)
(İmam Mâlik) “Muvatta”da, bu hadisi, Ebu Hureyre’den[77] mevkuf olarak şöyle rivayet etmiştir:
﴿ لَوْلاَ أَنْ يَشُقَّ عَلَى أُمَّتِهِ لَأَمَرَهُمْ بِالسِّوَاكِ مَعَ كُلِّ وُضُوءٍ ﴾
“Resulullah (s.a.v), ümmetine zorluk vereceğinden korkmasaydı, her abdest alışlarında, onlara, misvak kullanmalarını emrederdi”
Taberânî (ö. 360/970)’de, ”Evsat”da, bu hadisi, (belli) bir senedle rivayet etmiştir.
Münzirî (ö. 656/1258)’de derki: “Bu hadis, Hz. Ali’den merfu’ olarak ilk lafzıyla hasendir.”
İbn Hibbân (ö. 354/965)’da, “Sahîh” adlı eserinde, bu hadisi, Hz. Aişe’den merfu’ olarak şöyle rivayet etmiştir:
﴿ لَوْلاَ أَنْ أَشُقَّ عَلَى أُمَّتِي لَأَمَرْتُهُمْ بِالسِّوَاكِ مَعَ الْوُضُوءِ عِنْدَ كُلِّ صَلاَةٍ ﴾
“Ümmetime zorluk vermeyecek olsaydım, her namaz için abdest alırken, onlara, misvak kullanmalarını emrederdim”
İbn Ebi Şeybe (ö. 235/849)’de, (bu hadisi,) Hassân ibn Atiyye’den merfu’ olarak şöyle rivayet etmiştir:
﴿ اَلَْوُضُوءُ شَطْرُ الإِيمَانِ وَالسِّوَاكُ شَطْرُ الْوُضُوءِ ﴾
“Abdest, imanın yarısıdır. Misvak da, abdestin yarısıdır”
Bu konuda daha geniş bilgi için Hafız İbn Hacer (ö. 852/1447)’in, “Tahrîcu Ehâdisi Şerhi’l-Kebîr li’r-Râfiî” adlı eserinin, ‘Misvak Kullanma Bab’ına başvurabilirsiniz.
(Yine bu konu ile ilgili olarak) Suyûtî (ö. 911/1505)’nin ”Dürrü’l-Mensûr” adlı tefsirinde ﴿ وَإِذِ ابْتَلَى إِبْرَاهِيمَ رَبِّهِ بِكَلِمَاتٍ فَأَتَمَّهُنَّ ﴾ “Bir zamanlar Rabbi, İbrahim’i, bir takım kelimelerle sınamıştı da, İbrahim, bunları tam olarak yerine getirmişti.” (Bakara: 2/124) ayetinin açıklamasına bakabilirsiniz.
* * *
-27 ﴿ صِفَة الْوُضُوءِ النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ﴾
“Hz. Peygamber (s.a.v)’in abdest alış şekli” ile ilgili hadisler
Hz. Peygamber (s.a.v)’in abdest alış şeklini anlatan hadislerin hepsin de, “ağza su alma” (=mazmaza) ile “burna su çekme” (=istinşak) geçmektedir.
Yine bu hadislerin bir çoğunda, ilk önce, üçer defa elleri yıkama geçmektedir.
Zeylaî (ö. 762/1360) “Tahrîcu Ehâdisi’l-Hidâye”de Hz. Peygamber (s.a.v)’in abdest alış şekli ile ilgili hadislerin 20 kişiden rivayet edildiğini aynen şöyle anlatmaktadır:
“Derim ki: Hadis alimleri, Hz. Peygamber (s.a.v)’in abdest alış şeklini 20 sahabeden rivayet etmişlerdir. (Bunlar, şunlardır:)
1. Abdullah b. Zeyd b. Âsım[78]
2. Hz. Osman[79]
3. Abdullah ibn Abbâs[80]
4. Muğîre b. Şu’be[81]
5. Hz. Ali[82]
6. Mikdam b. Ma’dikerb[83]
7. Rebî’ bint. Muavviz[84]
8. Ebu Mâlik el-Eş’arî[85]
9. Ebu Hureyre[86]
10. Ebu Bekre[87]
11. Vâil b. Hucr[88]
12. Nüfeyr b. Cübeyr el-Kindî[89]
13. Ebu Ümâme[90]
14. Hz. Aişe[91]
15. Enes[92]
16. Ka’b ibn Amr el-Yâmî[93]
17. Ebu Eyyûb el-Ensârî[94]
18. Abdullah ibn Ebi Evfâ[95]
19. Berâ b. Âzib[96]
20. Ebu Kâhil[97]
Bunlar, (rivayet ettikleri) hadislerin hepsinin içerisinde, “ağza su alma” (=mazmaza) ile “burna su çekmeyi” (=istinşak) anmışlardır.” (Zeylaî’nin sözü burada bitmektedir.)
Bu konuda daha geniş bilgi için Zeylaî’nin bu kitabına bakabilirsiniz.
Zeylaî, hem bu hadisleri ve hem de bu hadislerin tahriclerini belirtmiştir. Ayrıca bu hadislerin tahrici meselesinde ilavelerde bulunmuştur.
21. Abdullah b. Üneys[98]
Bu hadis ise, Taberânî (ö. 360/970)’nin “Mu’cemu’l-Evsat” adlı eserinde geçmektedir.
İbn Hacer (ö. 852/1447) ise “Tahrîcu Ehâsisi’l-Hidâye”de, Zeylaî’nin, Hz. Peygamber (s.a.v)’in abdest alış şekli ile ilgili hadisler hususunda söylemiş olduğu sözü özetlemiştir. Gerekli bilgi için İbn Hacer’in bu kitabına bakabilirsiniz.
İbnü’l-Hümâm (ö. 861/1457)’ın “Fethü’l-Kadîr” adlı eserinde Hz. Peygamber (s.a.v)’in abdest alış şeklini, fiil ve söz yönünden anlatanların hepsi, 22 kişidir. İbnü’l-Hümâm, daha önce ismi geçen sahabilerin hepsini de anmıştır. Ayrıca
22. Amr b. Şuayb, babasından, o da atasından –bu da, Abdullah İbn Amr b.el-Âs’tır-[99] yaptığı rivayeti de ilave etmiştir.
Daha geniş bilgi için bu kitaba başvurabilirsiniz.
* * *
-27 ﴿ إِنَّهُ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَانَ يُحَلِّلُ لِحْيَتَهُ ﴾
“Hz. Peygamber (s.a.v) -abdest alırken- sakalının arasına suyu iyice geçirirdi”
Suyûtî (ö. 911/1505) “el-Ezhâr”da bu hadisi şu yollardan getirmiştir:
1. Enes b. Mâlik[100]
2. Hz. Osman[101]
3. Hz. Ali[102]
4. Ammâr b. Yâsir[103]
5. Ebu Eyyûb el-Ensârî[104]
6. Hz. Aişe[105]
7. Abdullah ibn Ebi Evfâ[106]
8. Abdullah ibn Abbâs[107]
9. Abdullah in Ömer[108]
10. Ebu Ümâme[109]
11. Ebu’d-Derdâ’
12. Ümmü Seleme[110]
13. Câbir b. Abdullah[111]
14. Cerîr[112]
15. Cübeyr b. Nüfeyr[113] (mürsel olarak)
Toplam, 15 kişi.
(Derim ki:) İbn Hacer (ö. 852/1447) “Tahrîcu Ehâdisi Şerhi’l-Kebîr li’r-Râfi’”de, bu hadisi, Hz. Osman yolundan ankledip sonra da der ki: “Hâkim, bu hadisin şahitlerini; Enes, Aişe, Ali ile Ammâr’dan getirmiştir.
Derim ki: Yine bu konudaki hadis; Ümmü Seleme, Ebu Eyyûb el-Ensârî, Ebu Ümâme, Abdullah in Ömer, Câbir b. Abdullah, Cerîr, Abdullah ibn Ebi Evfâ, Abdullah ibn Abbâs, Abdullah ibn Akbere ile Ebu’d-Derdâ’dan da rivayet edilmiştir.
(Daha sonra İbn Hacer, bunlardan gelen hadisleri nakledip devamla da) der ki: Bu konudaki mürsel hadisi, Saîd b. Mansûr; Velîd’den, o da Saîd b. Sinân’dan, o da Ebi’z-Zâhiriyye’den, o da Cübeyr b. Nüfeyr’den şöyle rivayet etmiştir:
﴿ كَانَ رَسُولُ اللّهِ صَلَّى اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِذَا تَوَضَّأَ خَلَّلَ أَصَابِعَهُ وَلِحْيَتَهُ وَكُلُّ أَصْحَابِهِ إِذَا تَوَضَّئُوا خَلَّلُوا لُِحَاهُمْ ﴾
“Resulullah (s.a.v), abdest aldığı zaman, parmaklarının ve sakalının arasına suyu iyice geçirirdi. Onun bütün sahabileri de, abdest aldıklarında, sakallarının arasına suyu iyice geçirirlerdi.” (İbn Hacer’in sözü burada bitmektedir.)
Bazıları da, Suyûtî (ö. 911/1505)’nin, (“el-Ezhâr” da) ismini andıklarına şunu da ilave etmişlerdir:
16. Abdullah b. Akbere
Zeylaî (ö. 762/1360), “Tahrîcu Ehâdisi’l-Hidâye” adlı eserinde, bunlara, şunları da eklemiştir:
17. Ka’b b. Amr el-Yâmî
18. Ebu Bekre
Böylece (hadisi rivayet edenlerin) sayısı, 18’e ulaşmış olmaktadır.
* * *
-28 ﴿ اَلْأُذُنَانِ مِنَ الرَّأْسِ ﴾
“Kulaklar, baş(ın meshine dahil)dir”[114]
Kulaklar için ayrıca su almaya ihtiyaç olmayıp mesh edilirler, ayrıca yıkanmazlar demektir.
Tirmizî (ö.279/892), bu hadisi şu yoldan getirmiştir:
1. Ebu Ümâme[115]
İbn Hacer (ö. 852/1447) “Tahrîcu Ehâdisi’l-Hidâye”de derki: “Bu konuda bu hadis,şu yollardan da gelmiştir:
2. Abdullah ibn Zeyd[116]
3. Abdullah ibn Abbâs[117]
4. Ebu Hureyre[118]
5. Ebu Musa el-Eş’arî[119]
6. Abdullah ibn Ömer[120]
7. Enes[121]
8. Hz. Aişe” (İbn Hacer’in sözü burada bitmektedir.)
Bazıları, bunlara, şunları da ilave etmişlerdir:
9. Câbir b. Abdullah
10. Semure b. Cündub
11. Süleyman b. Musa (mürsel olarak)
Tirmizî (ö.279/892), “Ebu Ümâme Hadisi” hakkında derki: “Bu hadisin senedi, o kadar sağlam değildir.”
İbn Dakîk el-Îd (ö. 702/1302) “İmâm”da derki: “Bize göre, bu hadis, hasendie.”
Zeylaî (ö. 762/1360)’de “Tahrîcu Ehâdisi’l-Hidâye”de Abdullah ibn Zeyd Hadisi hakkında derki: “Bu hadis, (senedi) muttasıl olma ve ravileri sika olma bakımından bu konuda senedi en ideal olanıdır.”
Bir çok hadisçi derki: “Bu hadisin, Süveyd b. Saîd yolundan geleni hariç, (diğer yollardan gelenlerin) herhangi bir illetli yönü yoktur.”
Müslim (ö. 261/875) ise Süveyd b. Saîd yolundan hadis rivayet etmiştir.
Beyhakî (ö. 458/1066)’nin bu konudaki sözü ise şöyledir: “Bu konudaki, tartışma birbirine karışmıştır.”
İbnü’l-Kattân (ö. 189/813), Abdullah ibn Abbâs Hadisi hakkında derki: “Bu hadisin senedi, sahihtir. Ravileri de, sikadır.”
Dârekutnî (ö. 385/995) isebu hadisin, karışıklık sebebiyle illetli olduğunu söylemiştir; çünkü İbn Cüreyc, bu hadisi, dönüp dolaştırıp bir defasında Atâ’ yoluyla Abdullah ibn Abbâs’tan ve diğer bir defasında ise Süleyman b. Musa yoluyla Hz. Peygamber (s.a.v)’den mürsel olarak rivayet etmiştir.
Bir çok hadisçi de derki: “Bu durum, hadisin değerini zedelememektedir; çünkü İbn Cüreyc’in, bu hadisi, birinci ve ikinci bir şekilde işitmiş olmasını engel teşkil etmemektedir.
Bununla birlikte İbn Hazm (ö. 456/1063)’ın, “Bu hadisin bütün senedleri, zayıftır” sözü; Abdülhakk’ın, “Bu hadisin senedlerinden hiç birisi sahih değildir” sözü ile Beyhakî (ö. 458/1066)’nin “Hilâfiyât” adlı eserinde, “Bu hadis, bir çok senedlerle rivayet edilmiş olup bunların senedleri, illetlidir” sözü, (az önce bu hadis ile ilgili yukarıda geçen görüşleri) reddetmektedir.
Bu konuda daha geniş bilgi için Şeyh Abdurrauf el-Münâ
vî (ö. 1031/1622)’nin “Feyzu’l-Kadîr” ile Kemâl ibnü’l-Hümâm (ö. 861/1457)’ın “Fethü’l-Kadîr” adlı eserine bakabilirsiniz.
Her ne kadar bu hadisi, şimdi, mütevatir hadisler içerisinde sayanlar bulunmasada, mütevatir hadisler içerisinde sayılması olasılığından ötürü, bu hadisi, burada getirdim.
Ayrıca Tahâvî (ö. 321/933)’nin, “Şerhu Meâni’l-Âsâr” adlı eserinde, bu konu ile ilgili ﴿ أَنَّ الْأُذُنَيْنِ مِنَ الرَّأْسِ يَمْسَحُ مُقَدَّمَهُمَا وَمُؤَخَّرَهُمَا مَعَ الرَّأْسِ ﴾ “Kulaklar, baştandır. (Çünkü Peygamber,) başın önünden başlayıp gerisine doğru ellerini götürüp iki kulağını da mesh ediyor” hadisi ile bunun, Hz. Peygamber (s.a.v)’in eyleminden olduğunu gösteren hadisleri naklettikten sonra şöyle söylediğini gördüm:
“Ebu Ca’fer dedi ki: Bu hadisler; başın önünden başlayıp kulakların arkasına doğru elleri götürmek suretiyle iki kulağı mesh etmenin hükmünü belirtmektedir. Bununla ilgili rivayetler, tevatürdür. Bunun aksini gösteren rivayetler ise tevatür değildir.”
* * *
-29 ﴿ وَيْلٌ لِلْأَعْقَابِ مِنَ النَّارِ ﴾
“Ökçelerin, ateşte vay haline!”[122]
Suyûtî (ö. 911/1505) “el-Ezhâr”da bu hadisi şu yollrdan getirmiştir:
1. Abdullah ibn Amr[123]
2. Ebu Hureyre[124]
3. Hz. Aişe[125]
4. Câbir b. Abdullah[126]
5. Abdullah b. Hâris b. Cüz’ ez-Zebîdî[127]
6. Muaykib[128]
7. Ebu Ümâme el-Bâhilî[129]
8. Ebu Ümâme’nin kardeşi[130]
9. Ebu Zerr[131]
Toplam, 9 kişi.
(Derim ki:) Yine bu hadis, şu yollardan da gelmiştir:
10. Hâlid b. Velîd[132]
11. Amr ibnu'l-Âs[133]
12. Yezîd b. Ebi Süfyân[134]
13. Şurahbil b. Hasene[135]
Şeyh Abdurrauf el-Münâvî (ö. 1031/1622) “Şerhu Câmii’s-Sağîr”de ve (Muhibbullah ibn Abdişşekür’de) “Müsellemetu’s-Sübût fi’l-Usûl” adlı kitabın şarihi, bu hadisin, mütevatir olduğunu söylemiştir.
Devamla derki: Bu hadisi, adaletli oldukları kesin bilinen 12 sahabi rivayet etmiştir. Bunların çoğu, Rıdvan Bey’atına katılan sahabilerdir.”
İbn Abdilberr (ö. 463/1071)’de derki: “Bu hadis, bir grup sahabeden gelmiştir. Bu hadislerin sened yönünden en sıhhatli olanı, 3 tanedir. Bunlar, 1. Ebu Hureyre,[136] 2. Abdullah ibn Amr,[137] 3. Abdullah b. Hâris b. Cüz’ ez-Zebîdî.[138]
Ayrıca Hz. Aişe’den gelen bir hadis daha vardır. Fakat bu hadis, Medine (‘ye doğru yola çıkmışken) söylenmiş olup hasendir.”
İbn Abdilberr’in sözünde geçen ilk hadis, Buhârî ile Müslim’in Sahîh’lerinde geçmektedir. Üçüncü hadis ise; İmam Ahmed, Dârekutnî, Taberânî ile Hâkim’in yanında şu lafızla gelmiştir:
﴿ وَيْلٌ لِلْأَعْقَابِ وَبُطُونِ الْأَقْدَامِ مِنَ النَّارِ ﴾
“Ökçelerin ve ayak çukurlarının, ateşteki vay haline!”
(Münâvî’nin) “Teysîr” adlı eserinde de geçtiği üzere, bu hadisin senedi, sahihtir.
Dördüncüsü ise, Hz. Aişe Hadisi[139] olup bu da, Muvatta ile Müslim’de geçmektedir.
* * *
-30 ﴿ غُسْل الرِّجْلَيْنِ ﴾
“Abdest alırken ayakları yıkama” ile ilgili hadisler
Hz. Peygamber (s.a.v)’in abdest alış şeklini anlatanlar, (abdest alırken ayakları yıkanılacağı hususunda) anlaşma sağlamışlardır. Bunların isimleri, daha önce Hz. Peygamber (s.a.v)’in abdest alış şekli ile ilgili bahiste geçmişti. Ayrıca bunlara, şunlarda ilave edilebilir:
23. Hz. Ömer[140]
24. Abdullah ibn Ömer[141]
25. Übey b. Ka’b[142]
26. Muâviye [143]
27. Muâz b. Cebel[144]
28. Ebu Râfi’[145]
29. Câbir b. Abdullah[146]
30. Temîm b. Gaziyye el-Ensârî[147]
31. Ebu’d-Derdâ’[148]
32. Ümmü Seleme[149]
33. Ammâr b. Yasîr[150]
34. Zeyd b. Sâbit
Kemal ibnü’l-Hümâm (ö. 861/1456) “Tahrîr” adlı eserinde anlattığına göre; abdest alma sırasında ayakları yıkama ilgili hadisler, Hz. Peygamber (s.a.v)’den, mütevatir olarak gelmiştir. Hz. Peygamber (s.a.v)’in abdest alış şeklini anlatanlar, (abdest alırken ayakları yıkanılacağı hususunda) anlaşma sağlamışlardır. Bunu anlatanların sayısı, 30’a ulaşmıştır.
“Tahrîr”in şarihi[151] İbn Emîrü’l- Hâcc (ö. 879/1474)’da derki: “Aksine Hz. Peygamber (s.a.v)’in abdest alırken ayakları yıkadığı hususunu anlatanların sayısı, 30’u geçmektedir.. Musannifin, bu meseleyi anlatanların 22 kişi olduğu ile ilgili söylediği söze uydum. Bunların bir kısmı, (Musannifin) “Fethü’l-Kadîr” adlı eserinde bulunmaktadır.”
Daha sonra İbn Emîr, bunların isimlerini belirtmiş ve bunların rivayet ettikleri hadisleri tahric edenleri de kaydetmiştir.
(Devamla da) derki: “Bu hadisi rivayet eden 22 kişiye ek olarak, -yukarıda da geçtiği üzere- 12 kişi daha ilave edilmiştir.”
(Yine sözüne devamla) derki: “Böylece bu hadisi rivayet edenlerin toplam sayısı, 34’e ulaşmış olmaktadır. Araştırma yapan kimse, bu konuda daha fazla bilgiler bulabilir.” (İbn Emîrü’l- Hâcc’ın sözü burada bitmektedir.)
Bu konuda daha geniş bilgi için İbn Emîrü’l- Hâcc’ın, bu kitabının, üçüncü cüz’ünün baş taraflarına bakabilirsiniz.
Sehâvî (ö. 902/1496) “Fethu’l-Muğîs” adlı eserinde abdest alırken ayakları yıkama ile ilgili Hz. Peygamber (s.a.v)’den rivayet olunan hadisleri naklettikten sonra Şeyh Ebu İshâk eş-Şîrâzî’nin şöyle söylediğini belirtir:
“Bu hadislerin, ‘ahad haberler’ olduğu söylenemez; çünkü rivayet olunan bu hadisler, bir araya getirildiğinde, ‘manevî tevatürü’ oluşturmaktadır.”
(Sehâvî sözüne devamla) derki: “Yine aynı şekilde bir çok kimse; Hz. Ali’nin kahramanlığı, Hâtem et-Tâî’nin cömertliği ve Deccâl’in gelişini anlatan haberler gibi, bunu da, ‘manevî tevatür’ içerisinde saymıştır.” (Sehâvî’nin sözü burada bitmektedir.)
(Şeyh Muhibbullah b. Abduşşekur’un) “Müsellemetu’s-Sübût” adlı eserinde geçtiği üzere; İbnü’l-Cevzî derki: “Mütevatir hadisler, pek çok olup epey bir yekuna ulaşmıştır.”
Daha sonra İbnü’l-Cevzî, bu mütevatir hadisler içerisinde, “Abdest alırken ayakları yıkama ile ilgili hadisi” de saymıştır.
(Buhârî şarihi Kastallânî’de) “İrşâdu’s-Sârî”de, ‘Kitabu’l-Vudû’ (=Abdest Bölümü’)nün ‘Bâbu Gusli’r-Ricleyn’ (=Ayakları Yıkama Bab’ın)da şöyle der:
“Hz. Peygamber (s.a.v)’in abdest alış şekli içerisinde, ayaklarını yıkadığı hususunda ondan gelen haberler, tevatürdür. Zaten ayakları yıkama, Allah’ın emridir.[152] Yine ayakları yıkamanın Allah’ın emri olduğu meselesi, İbn Huzeyme’den rivayet olunan Amr b. Abese hadisinde şöyle geçmektedir:
﴿ ثُمَّ يَغْسِلُ قَدَمَيْهِ كَمَا أَمَرَهُ اللّهُ تَعَالَى ﴾
“Ayrıca Hz. Peygamber (s.a.v), Yüce Allah’ın emrettiği gibi, ayaklarını yıkıyordu”
Hz. Peygamber (s.a.v)’in, ayaklarını mesh ettiğine dair Hz. Ali, Abdullah ibn Abbâs ile Enes’ten gelen rivayete gelince, Hz. Peygamber (s.a.v)’in, bundan geri döndüğü, yine bu sahabilerden gelmiştir.” (Kastallânî’nin sözü burada bitmektedir.)
Zürkânî (ö. 1122/1710)’nin “Şerhu’l-Muvatta” adlı eserinin ‘Kitabu’t-Tahâret’ (=Temizlik Bölümü’n)de, bunun bir benzeri geçmektedir.
Hafız İbn Hacer (ö. 852/1447)’in “Fethu’l-Bârî” adlı eserinde bu konun aslı aynen şöyle geçmektedir: “Hz. Peygamber (s.a.v)’in abdest alış şekli içerisinde, ayaklarını yıkadığı hususunda yine O’ndan gelen haberler, tevatürdür. Zaten ayakları yıkama meselesi, Allah’ın açık bir emridir; çünkü ayakları yıkamanın Allah’ın emri olduğu meselesi, İbn Huzeyme ile bir çok kimsenin, ‘Abdest Almanın Fazilet’ (Fadlu’l-Vüdû’) bahsinde, uzunca bir şekilde Amr b. Abese’den rivayet ettiği hadis şu şekilde geçmektedir:
﴿ ثُمَّ يَغْسِلُ قَدَمَيْهِ كَمَا أَمَرَهُ اللّهُ ﴾
“Ayrıca Hz. Peygamber (s.a.v), Yüce Allah’ın emrettiği gibi, ayaklarını yıkıyordu”
Hz. Peygamber (s.a.v)’in, ayaklarını mesh ettiği meselesi, Hz. Ali, Abdullah ibn Abbâs ile Enes dışında hiçbir sahabeden gelmemiştir. Fakat Hz. Peygamber (s.a.v)’in, (sonradan) ayakları mesh etme meselesinden geri döndüğü, yine bu sahabilerden gelmiştir.”
Abdurrahman ibn Ebi Leylâ’da dedi ki: ‘Resulullah (s.a.v)’in sahabileri, abdest alırken ayakların yıkanılacağı hususunda icma’ etmiştir.’ (Bu rivayeti, Saîd b. Mansûr rivayet etmiştir.)
Tahâvî ile İbn Hazm’da, abdest alırken ayakları mesh etmenin mensuh olduğunu iddia etmiştir.” (İbn Hacer’in sözü burada bitmektedir.)
“Tahkîku’l-Mübânî ve Kifayetü’t-Tâlibi’r-Rabbânî”de "Abdest Alırken Ayakları Yıkama" ile ilgili bahisde aynen şöyle denilir:
“Müfhim” adlı eserin sahibi Kurtubî (dedi ki:) “(Ayakların yıkanılması mı? Yoksa mesh edilmesi mi gerektiği hususunda şöyle) denilmesi gerekir: Yüce Allah’ın buyruğunda geçen[153] ﴿ وَأَرْجُلِكُمْ ﴾ “Ayaklarınız” kelimesinin bir önceki ﴿ بِرُؤُسِكُمْ ﴾ “Başlarınız” kelimesine atfedilerek cerli okunması, ‘Ayaklarda mestlerin bulunması halinde ayakların mesh edilmesidir. Biz, bu kaydı, ‘Ayaklarda mestler bulunmaması halinde, Resulullah (s.a.v)’in, ayaklarını mesh ettiğinin sahih olmadığını’ yine O’nun eyleminden (öğrendiğimizden ötürü) koyduk. (Bu konuda) Resulullah (s.a.v)’den gelen rivayetler, ayakları yıkamanın, mütevatir olduğunu göstermektedir. Zaten Hz. Peygamber (s.a.v), bu konuda neyin üzerine mesh edileceği halini de belirtmiştir.”
* * *
-31 ﴿ اَلَْمَسْح عَلَى الْخُفَّيْنِ ﴾
“Mestler üzerine mesh etme” ile ilgili hadisler
Suyûtî (ö. 911/1505) “el-Ezhâr”da bu hadisi şu yollardan getirmiştir:
1. Muğîre b. Şu’be[154]
2. Hz. Ömer[155]
3. Hz. Ali[156]
4. Sa’d b. Ebi Vakkâs[157]
5. Bilâl[158]
6. Büreyde[159]
7. Cerîr el-Becelî[160]
8. Huzeyfe[161]
9. Amr b. Ümeyye ed-Damrî[162]
10. Ubey b. İmâre[163]
11. Evs b. Ebi Evs es-Sakafî[164]
12. Huzeyme b. Sâbit[165]
13. Safvân b. Assâl[166]
14. Câbir b. Abdullah[167]
15. Ebu Bekre[168]
16. Enes[169]
17. Sehl b. Sa’d es-Sâadî[170]
18. Avf b. Mâlik el-Eşcaî[171]
19. Hz. Aişe[172]
20. Meymûne[173]
21. Sevbân[174]
22. Ebu Eyyûb el-Ensârî[175]
23. Ebu Hureyre[176]
24. Üsâme b. Zeyd[177]
25. Üsâme b. Şerîk[178]
26. Câbir b. Semure[179]
27. Rabîa b. Ka’b el-Eslemî[180]
28. Şerîd[181]
29. Ubâde ibnu's-Sâmit[182]
30. Abdullah b. Revaha[183]
31. Abdullah ibn Abbâs[184]
32. Abdullah ibn Ömer[185]
33. Abdullah ibn Mes’ud[186]
34. Abdurrahman ibn Hasene[187]
35. İsme[188]
36. Amr b. Hazm[189]
37. Müslim[190] (Avsece’nin babası)
38. Ma’kil b. Yesâr[191]
39. Ya’lâ b. Mürre[192]
40. Ebu Umâme el-Bâhilî[193]
41. Ebu Berze el-Eslemî[194]
42. Ebu Saîd el-Hudrî[195]
43. Ebu Talha[196]
44. Şebîb b. Gâlib[197]
45. Zeyd b. Hureym[198]
46. Dahhâk[199] (mürsel olarak)
Toplam, 46 kişi.
(Derim ki:) Hafız İbn Hacer (ö. 852(1447) “Tahrîcu Ehâdisi’l-Hidâye”de bu hadisleri, bu sayı denginde nakletmiştir. Ayrıca Suyûtî (ö. 911/1505)’nin “el-Ezhâr”da nakletmediği (bazı) hdisleri(n ravilerini) de kaydetmiştir:
47. Hz. Ebu Bekr es-Sıddîk[200]
48. Selmân[201]
49. Abdullah b. Müslim b. Yesâr’ın dedesi Yesâr
50. Ümmü Es’ade el-Ensâriyye
51. Hâlid b. Urfuta
52. Abdurrahman b. Bilâl
53. Amr b. Bilâl[202]
54. Berâ’ b. Âzib[203]
55. Mâlik b. Sa’d[204]
56. Mâlik ibn Rabîa es-Selûlî Ebu Meryem
57. Ebu Zerr el-Gıfârî
Görüldüğü üzere, 46’ya, 11 daha isim eklemekle, bu hadisi rivayet eden ravilerin sayısı, 57’yi bulmuştur. Bu tarz, daha önce ﴿ مَنْ كَذَبَ عَلَيَّ ﴾ “Kim söylemediğim bir sözü bana atfederse...” Hadisi ile ilgili bahiste geçmişti.
Cennetle müjdelenen 10 kişinin, “Mestler üzerine mesh etme Hadisi” ni de rivayet edenler içerisinde bulundukları birazdan gelecektir. Yalnız bu ravilerin bir kısmının ismi, burada geçmemektedir.
58. Hz. Osman
59. Talha b. Ubeydullah
60. Saîd b. Zeyd
61. Zübeyr b. Avâm
62. Abdurrahman b. Avf
63. Ebu Ubeyde b. Cerrâh
Görüldüğü üzere 57’ye 6 tane daha isim eklemekle, bu hadisleri rivayet edenlerin sayısı, 63’ü bulmuştur.
Kemal ibnü’l-Hümâm (ö. 861/1456) “Fethu’l-Kadîr” adlı eserinde bu hadisi rivayet ednlerin içerisinde, şunları da saymıştır:
64. Ebu Musa el-Eş’arî
65. Amr ibnu'l-Âs
66. Abdullah b. Harîs b. Cüz’
Görüldüğü üzere 63’e 3 tane daha isim eklemekle, bu hadisleri rivayet edenlerin sayısı, 66’yı bulmuştur.
Bezzâr (ö. 292/904)’ın kaydettiğine göre; (bu konuda) Muğîre b. Şu’be’den gelen hadis, 60 kadar yoldan rivayet edilmiştir.
İbn Mende, bunlardan 45’inin ismini anmıştır.
İmam Ahmed (ö. 241/855), “Mestler üzerine mesh etme hadisi” hususunda, merfu’ ve mevkuf olarak 40 tane hadisin bulunduğunu söylemiştir.
İbn Ebi Hâtim (ö. 327/938)’de, bu konuda 41 tane hadisin bulunduğunu söylemiştir.
İbnAbdilberr (ö. 463/1071)’de, “İstizkâr”da, derki: “Mestler üzerine mesh etme” ile igili hadisi, Hz. Peygamber (s.a.v)’den, 40 kadar sahabe rivayet etmiştir.
İbnü’l-Münzîr (ö. 309, 310, 318/921, 922, 930), Hasen el-Basrî’nin şöyle söylediğini nakletmiştir: “Resulullah (s.a.v)’in, ‘Mestler üzerine mesh ettiğini’, onun sahabilerinden 70 kişi bana haber vermiştir.”
Ebu’l-Kasım ibn Mende (ö. 470/1070), “Tezkîre” adlı eserinde, bu hadisi, rivayet edenlerin isimlerini kaydettiğine göre; (bunların isimleri,) 80 sahabiye ulaşmıştır.
Tirmizî (ö. 279/892) bunlardan bir topluluğu, Beyhakî (458/1066)’de “Sünen” adlı eserinde (bunlardan) bir topluluğu, İbn Abdilberr (ö. 463/1071)’de (bunlardan) bir topluluğu ve Kemal ibnü’l-Hümâm (ö. 861/1456)’da “Fethu’l-Kadîr” adlı eserinde (bunlardan) bir topluluğu anmıştır.
Sehâvî (ö. 902/1496)’de “Fethu’l-Muğîs”de, bu hadisi nakleden sahabeden bazı hafız ravileri toplamış ve bunların sayıları, böylece 80 kişiyi geçmiştir.
Bir grup hadis hafızı, “Mestler üzerine mesh etme” ile igili hadislerin, mütevatir olduğunu belirtmiştir. Bunlardan birisi olan İbn Abdilberr (ö. 463/1071)’in ifadesine göre; “Mestler üzerine mesh etme” ile igili hadisi, Hz. Peygamber (s.a.v)’den, 40 kadar sahabe rivayet etmiştir.
İmam Ahmed (ö. 241/855)’de, bu hususu şöyle belirtir: “’Mestler üzerine mesh etme’ hususunda kalbimde oluşan şey, merfu’ ve mevkûf olarak, Hz. Peygamber (s.a.v)’in sahabesinden 40 hadisin rivayet edilmiş olmasıdır.” (Sehâvî’nin sözü burada bitmektedir.)
(İbn Hacer’de) “Fethu’l-Bârî”de derki: “Bir grup hadis hafızı, ‘Mestler üzerine mesh etme’ (ile ilgili hadislerin) mütevatir olduğunu belirtmiştir. Bazı alimler de, bu hadisin ravilerini toplayıp (bunların sayısı,) 80 kişiyi geçmiştir. Bunların içerisinde, Cennetle müjdelenen 10 kişi de bulunmaktadır.
İbn Ebi Şeybe (ö. 235/849) ve daha bir çoğu da, Hasen el-Basrî’nin şöyle söylediğini nakletmiştir: “’Mestler üzerine mesh etme’ ile ilgili hadisi, sahabeden, 70 kişi bana haber vermiştir.” (İbn Hacerin sözü burada bitmektedir.)
Zürkânî(ö.1122/1710)’de “Şerhu’l-Muvatta’”da bunun bir benzerini söylemiştir.
(Münâvî’de) “Feyzu’l-Kadîr”de derki: “‘Mestler üzerine mesh etme’ ile ilgili hadisler, tevatüre ulaşmıştır. Hatta Kemal ibnü’l-Hümâm’da dedi ki: Ebu Hanîfe derki: ’Mestler üzerine mesh etme’ hakkında, bana, gündüzün aydınlığı gibi rivayetlerin gelmesi sebebiyle, mestler üzerine mesh etmenin caiz olduğuna hükmettim.’
Yine Ebu Hanîfe derki: ‘Mestler üzerine mesh etmeyi (uygun) görmeyen kimsenin, küfre düşmesinden korkarım; çünkü bu konuda gelen rivayetler, tevatür mesabesindedir.’ “ (Münâvî’nin sözü burada bitmektedir.)
Sa’d (ö. 792/1389)’da “Şerhu Akâidi’n-Nesefî”de derki: “Kerhî dedi ki: ‘‘Mestler üzerine mesh etmeyi (uygun) görmeyen kimsenin, küfre düşmesinden korkarım; çünkü bu konuda gelen riv