- Temiz Ve Temiz Şeyler

Adsense kodları


Temiz Ve Temiz Şeyler

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
seymanur K
Wed 10 August 2011, 11:20 am GMT +0200
TEMİZ VE TEMİZ ŞEYLER


Ebu Hureyre (r.a)’den rivayet edildi, rasulullah (s.a.v) buyurduki: Allah teala temizdir ancak temiz olanı kabul ede, Allah teala peygamberlere emrettiğini mü’minlere de emretti. Allah teala buyurduki: Ey peygamber! Temiz olan şeylerden yiyin; güzel işler yapın.

Ben sizin yaptıklarınızı hakkıyla bilmekteyim. (1) ve yine buyurduki:  Ey iman edener size verdiğimiz rızıklaran temiz olanlardan yiyin eğer  O’na ibadet ediyorsanız Allah’a şükredin (2) Sonra uzun sefer edip, saçı dağınık toz içinde, yiyeceği , içeceği, giyeceği haram ve haramla gıdalanmış bir adam zikretti, ellerini semaya kaldırmı, yarab yarab diyor, buna nasıl icabet olunsun” bunu Müslim rivayet etti

Bunu Müslîm Fudayl bin Merzuk’tan O’da Adiy bin sabit’ten, O’da Ebu Hazim’den O’da Ebu Hureyre’den tahric etti, ve Tirmizi ‘de tahriç eti ve hasendir garibtir dedi. Fudayl bin Merzuk orta halli güvenilirdir, Müslim Buharî dışında onun hadisini tahric etti.

Allah güzeldir sözü peygamber (s.a.v)’den rivayetle Sa’d bin ebi Vakkas’tanda rivayet edildi: Allah güzeldir güzeli sever, temizdir, temizi sever, cömerttir, cömertliği sever” (S: 181) Bunun Tirmîzi tahrci etti, isnadında söz vardır. (3)

 Manası: Allah teala ayıp ve tüm noksanlıklardan münezzeh ve mukaddistir, Allah teala buyurduki: Temiz kadınlar temiz erkeklere temiz erkeklerde temiz kadınlara yaraşır. Bu sonuncular (iftiracıların) söylediklerinden çok uzaktırla. 5) (4) Murad: Onlar çirkin şeylerin pisliğinden münezzehtirler. Ancak temiz olanı kabul eder” sözünün manası sadaka hadisinde varid oldu, lafzı da şudur: Bir kimse temiz kazançtan sadaka vermezse, Allah temiz dışındakini  kabul etmez.” (5) Yani Allah sadakadan ancak helal olanrı, temiz olanı kabul eder. Denildiki:

Şimdi hakkında konuştuğumuz hadistesi  Allah ancak temiz olanı kabul eder” sözü bundan daha ummumidir, o da amellerden riya, ucub gibi onu bozucu şeylerden temiz olmayan, malladan temiz ve helal olmayan kabul edilmez, temiz ile ameller, sözler ve inaçlar vasıflandırılır, bütün bunlar temiz ve pis diye ayrılırlar, bu Allah tealanın şu kavline girdiği de söylendi: (Çokluğu seni şaşırtsa da temiz ile pis bir olmaz) (6) Allah teala sözü temiz ve pis diye ayırdı, buyurdu ki:  (Allah bir misal getirdi: Güzel bir sözü güzel bir ağaca benzetti) (7) Kötü bir sözün misali kötü ağac benzer. (8) ve yine buyurdu ki: Ona güzel söz yükselir salih amelde onu yükseltir) (9) (S: 182) Peygamberi temiz şeyleri, helal pis şeyleri haram kılıyor diye vasfetti.

Buna itikad, sözler ve amellerinde girdiği söylendi, Allah teala mü’minleri şunu sözüyle temiz diye vasıfladı: Onlar öyle kimselerki melekler onları temizler olarak öldürür) (10) Melekler ölüm anında derki: Ey temiz nefis temiz cesedden çık, melekler, cennete girerken onlara selam verip derlerki: Siz temiz oldunuz. Hadiste variddirki: Mü’min Allah yolunda kardeşini ziyaret ettiği zaman melekler ona derki: Sen ve yürüyünten temiz, oldu, cennetten bir mekan edindim. (11)

___

(1) Mü’minun suresi, ayet: 51 (2) Bakara, ayet: 172 (3) Tirmizi Sa’d’den tahric etti ve güzel gördü, Süyuti’de başka bir yolla Ebu Zer’den tahric etti, senedinde Şehrbin Havşebvar, o zayftır.  (4) Nur suresi, ayet: 26 (5) Ebu Hureyreden Ahmed Buharî, Müslîm Tirmîzi, İbni Mace ve İbni Huzeyme tahric etti (6) Maide, ayet: 100 (7) İbrahim, ayet: 24 (7) İbrahim ayet: 26 (8) Fatır suresi, ayet: 10 (10) Nahl surei, ayet: 32 (11) Ebu Hureyreden Ahmed, Tirmizi, İbni Mace, İbni Hibban tahric etti, Tirmizi bu hadis hasen, garibtir dedi.

Mü’minin kalbi, dili, cesedi tamamı temizdir, kalbinden yerleşmiş olan iman temizdir, dilinde ortaya çıkan olan zikir temizdir, iman isminde dahil olan ve azalarında ortaya çıkan salih ameller temizdir, bütün bu temizleri Allah teala kabul eder. Mü’min için temiz amellerin oluştuğu en güzel şeyde, temiz yiyecektir, ve helaldan olmasıdır, eğer haram yerse amel bozulur, kabulüne engel olur, bunu kararlaştırdıktan sonra şöyle buyurdu: Allah ancak temiz olanı kabul eder, Allah peygamberlerine emrettiğini mü’minlere de emretti.

“Allah teala buyurdu ki: Ey peygamber temiz şeyleden yiyin ve iyi ameller işleyin ve  Ey iman edenler sizi verdiğimiz rızıklardan temiz olandan yiyin, eğer O’na ibadet ediyorsanız) ve Ey iman edenler size verdiğimiz rızıklardan temiz olarak yiyin eğer ona ibadet ediyorsanız) Bununla murad: Peygamberler ve ümmetleri salih amel işlemekle temiz ve helal yemekle emredilmiştir, yiycek hela oldukça salih amel kabul edilcektir, eğer yiycek helal değilse amel nasıl kabul edilsin ki, ondan sonra haramla birlikte dua nasıl kabul edilsin? Bu haram gıdalanmakla birlikte amellerin kabul edilmesinin uzak olduğuna misaldir.

Taberani İbni Abbas (r.a)’dan şöyle dediğini tahric etti: (S: 183) Şu ayet rasululhah (s.a.v)’in yanında okundu: Ey insanlar yeryüzündeki şeylerden helal ve temiz olarak yiyin) (1) Sa’d bin Ebi Vakkas ayağa kalktı ve Ey Allah’ın rasulü Allah’a beni duası kabul edilenlerden kılması için dua, et, dedi. Peygamber (s.a.v) buyurduki: Ey Sa’d yiyeceğini temiz tut duası kabul edilen olursun, Muhammed’in nefsi kudred elinde olana yemin ederim ki, kul karnına bir lokma haramı atarda Allah onun kırk gün amelini kabul etmez, hangi kulun eti haramdan yetişmişse ateş ona daa layıktır” (2)

İmam Ahmed’in müsnedinde İbni Ömer’in (r.a) şöyle dediği rivayet edildi: Kim içinde bir dirhem haram bulunan on dirheme bir elbise satın alsa, üzerinde olduğu müddetçe Allah onun namazını kabul etmeyecektir sonra iki parmağını iki kulağın indirdi ve  Eğer bunu rasullullah (s.a.v)’tan işitmemişsem ikisi de sağır olsun, dedi. (3)

Bunun manası Bezzar ve başkasının tahric ettiği, gerçekten zayıf bir isnatla Ali (r.a)’den rivayet edildi.

Taberani zayıflık bulunan bir isnadla Ebu Hureyre (r.a)’den tahric etti, peyamber (s.a.v) buyurdu ki: Adam temiz nafakayla hacı olarak evinden çıkar, ayağını bineğin eğerine koyar ve “Lebbeyk Allahümme Lebeyk” derse gökten bir çağırıcı: Sana Lebbeyk ve iki unutululuk olmasın, azığın haram, nafakan haram ve haccın da makbul değil diye çağırır. (4) (S: 184) Yine Ömer (r.a)’den buna yakın manada zayıf bir isnatla rivayet edildi.  Ebu Yahya el Kattat Müchidden, oda İbni Abbas (r.a’)dan şöyle dediğni rivayet etti: Allah karnıdan haram bulunan bir kişinin  namazını kabul etmez. (5)

Alimler haram malla hac eden ve haram elbiseyle namaz kılan kimsenin kendisinden hac ve namaz farzının kalkacağını hakkında ihtilaf ettiler. Bunda imam Ahmed’den iki rivayet var. Bu zikredilen hadisler harama bulaşmakla birilkte amelin kabul edilmeyeceğine işaret ediyor.

Fakat kabulle amelden razı olmak ve faillinin övülmesi, ve melekler arasında onunla övünülmesi muradıdır. Boyundan farzın düştüğü de kastedilmiş olabilir. Eğer murad birinci ve ikinci manadaki kabul ise, boyundan farzın düşmesine engel değildir. Efendiliğinden kaçan kölenin, kocası kendisine kızan kadının, lehine gelenin ve içki içenin namazının kırkgün kabul edilmeyeceği gibi, Allah en iyisini bilir-birinci ve ikinci mana ile kabülünün reddir, murad edilen budur, şu ayetten maksadı Allah iyisini bilir (Allah ancak müttakilerden kabul eder.) (6)

_____

(1) Bakara, ayet: 168 (2) Hafız Ebe Bekir bin Mirdeveyh tahric etti. İbni Kesir tefsiri 1/ 203 (3) Ahmed Bakiyye bin Velid yoluyla tahric etti, o müdellistir, o Osman bin Züfer’den Oda Haşim el Evkas’tan rivayet etti, Zehebi: o güvenilir değldir dedir dedi. (4) Taberani evsatta tahric etti, Heysemi dedi ki: Senedde Süleyman bin Davud el Yemani var, o zayıftır, (5) Hadis zayıftır, Ebu Yahya el Kattat rivayet etti, onun hadisi zayıftır, (6) Maide: 27

Bunun için bu ayetten dolayı selef müttakilerden olamayıp amellerinin kabul edilmeyenlerden olacaklarından korkarlardı.

İmam Ahmed burdaki müttakilerden soruldu, deki: Çok şeylerden korkar, helal olmayan şeye girmez.

Ebu Abdullah Saci ez Zahid deki ki: Amel beş hasletle tamam olur: Allah’ın marifetine iman, hakkın marifeti, ameli, Allah için ihlaslı yapmak, sünnet üzere amel ve helal yemekti, Eğer bunlardan biri olmazsa amel yükselmez. Sen eğersen Allah’ı bilir de hakkı bilmezsen faydalanamazsın, hakkı bilirde Allah’ı bilmezsen yine faydalanamazsın, Alah’ı ve hakkı bilip ameli ihlaslı yapmazsan faydalanamazsın, eğer Allahı’, hakkı bilir ve amelde ihlaslı olurda sünnet üzere olmazsan faydalanamazsın, (S: 185), dördü tamamlanır ve yiyecekte hela olmazsa yine faydalanamazsın. (1)

Vübeyh bin el Verd dedi ki: Karnına  girenin haram mı, yoksa helal mi olduğuna bakmadıkça şu direk gibi kıyamda durursan sana hiç bir fayda vermez. (2)

 Haram malla sadakaya gelince o makbul değildi, sahihi müslimde İbni Ömer (r.a)’den peygamber (s.a.v)’in şöyle buyurduğunu rivayet edildi: Allah taharetsiz namazı, ganimetten çalınan maldan da sadakayı kabul etmez.

Sahihaynde Ebu Hureyre (r.a)’den peygamber (s.a.v)’in şöyle buyurduğu rivayet ediliyor. Kul temiz malla sadaka verirse Allah ancak temiz olanı kabul eder. Rahman onu sağ eliyle alır.

İmam Ahmed’in müsnedinde İbni Mesud (r.a)’dan peygamber (s.a.v)’in şöyle buyurduğu rivayet edildi: Bir kul haramdan mal kazansa infak etse, kendisine beraketli kılınmaz, sadaka verse kendisinden kabul edilmez, onu gerisinde (miras) bıraksa ancak ona cehenneme yazık olur, Allah kötüyü kötü ile yok etmez, fakat kötüyü iyi ile yok eder, muhakkak pis pisi gidermez.(3)

 Derrac’tan Oda İbni Huceyre’den Oda Ebu Hureyre,’den oda peygamber (s.a.v)’in şöyle buyurduğunu rivayet etti: (S:186) Kim haram mal kazanırda sadaka verirse onun için bir sevap yoktur, meşakkati (günahı da) onun üzerinedir.”

Bunu ibni Hibban sahihinde tahric etti. (4), Bunu bazası Ebu Hureyre’ye mevkuf olarak rivayet etti.

 Kasım bin Muheymira’nın mürselerinde peygamber (s.a.v)’in şöyle buyurduğu rivayet edildi: Kim günahtan bir mal kazanır ve onunla yakınlarını gözetler veya sadaka verse veya onun Allah  yolunda harcarsa, Allah onların hepsini toplar sonra kendisiyle birlikte ateşe atar.(5)

 Ebud Derda ve Yezid bin Merysere’den helal olmayan bir mal kazanıp sadaka verenin yetimin malından alıpta  dula elbise giydiren gibi gördükleri rivayet edildi. (6)

 İbni Abbas’a zulmeden ve haram mal alan, sonra tevbe edip o mal ile hac edip, köle azad eden adamın durumu soruldu, dedi ki: Pis, pise keffaret olmaz.

Aynı şekilde İbni Mesud’de dedki: Pis, pise keffaret olmaz, fakat temiz pis olana keffaret olur. (7) Hasan Basrî dedi ki: Ey miskine acıyarak sadaka, veren zulmettiğine acı.

Bilki haram malla sadaka iki şekille olur.

Birincisi: İhanet eden veya gasp edenin kendi nefsine harcaması, bu hadislerde murad eilen de budur, o kabul edilmez, yani ona sevap verilmez, bilakis başkasının malını izinsiz kullandığnıdan dolayı günahkar olur, mal sahibi de niyet ve kast etmediği için sevab alamaz.

Alimlerden bir topluluk böyle dedi, ashabımızdan İbni Ukayl onlardandır. Abdurrazzak’ın kitabında Zeyd bin Ahnes el Huzai’nin Said Müseyyeb’e şöyle sorduğu rivayet edilir: Yitik

__________

(Ebu Nuaym hilyede tahric etti 9/310 (2) Ebu Nuaym hilyede tahric etti, 8/ 154 (3) Ahmed ve Bezzar ibni Musuddan tahric etti, Ahmed’in senedinde sabah bin Muhammed var, o zayıftır, Bezzarın senedinde Heysemi dedi ki: Bilmediklerim var. İbni Hacer, Hepsi biliniyor, afet sadece zikredilen Sabah bin Muhammed dedi, dedi (4) Hadisin isnadı sahihtir. (5) Hadis mürseldir, Mizzi ve Zehebi zikretti. (6) Ahmed zühd kitabında zikretti.

(7) Bezzar, Taberani Evsatta, ibni Mesud’dan merfu olarak tahric etti.

Bir mal buldum ona sadaka vereyim mi? (S: 187), Dedi ki: Sen de mal sahibi de sevab alamazsınız. (1) Herhalde kasdı gerekli olan malın tarifinden önce yapılan sadakadır Sultan veya bazı vekilleri beytül maldan hak ettiği malı alsa ve ondan sadaka verse, veya köle azad etse, veya mescit yaptırsa, İbni Ömer’den nakledildiğine göre gasbettiğini malı sadaka veren gibidir. Aynı şekilde Basra emiri Abdullah bin Amir ölüm halindeyken insanlar yanında toplanmış, iyiliğinden ve ihsanından dolayı kendisine övüyorlardı, ibni Ömer ise susmuştu,  Ondan konuşmasını istedi, ve bunun üzerine ona hadis rivayet etti: Allah ganimet malından kaçırılandan sadaka kabul etmez sonra ona dedi ki: Ve sende Basra’da görevlisin (2). Ese’d bin Musa Vera kitabında Fudayl bin İyad’dan oda Mansur bintemimbin Mesleme’den rivayetle dedik: İbni Amir Abdullah bin Ömer’e dedi ki: Şu düzlük yaptığımız tepeleri akıttığımız pınarları gördün mü, bizim için bunlarda sevap varmı? İbni Ömer: Sen pisin pise asla keffaret olmadığını bilmedin mi?!, dedi.

Bize Abdurrahman bin Ziyad Ebu Malih’ten rivayetle, anlattı, oda Meymun bin mihran’ın şöyledediğini anlattı: İbni Ömer kendisine köle azad etmek hakkında soru soran İbni Amer’e dedi ki: senin misalin hacının develerini çalıp onunla Allah yolunda cihad edenin durumu gibidir, hak ondan kabul edilir mi?

Tavus ve Vüheyb binel Verd gibi takvada şiddetli  olan bir grup bu gibi kuralların çıkarttıkları şeylerden faydalanmaktan sakınıyorlardı. İmam Ahmed ise onların genelin menfaatine yönelik, mescidler, köprüler ve fabrikalar gibi şeylere ruhsat verdi, bunlara fey malından savaşsız alınan mal) harcanır, ancak kesin olarakaksız gümrük ve gasb edildiği kesin olan şeyler müstesnadır, o zaman haram mala yapılmış şeyden sakınılır, her halde ibni Ömerin itirazı da onların beytülmaldan kendi nefisleri için alıp sonradan kendilerinden sadaka gibi vermelerinedir, bu gasba benziyor, kralların mescid bina ettirmelerine alimlerin itiraz etmesi de bunun gibidir.

Ebul Fereç İbnil Cevzi dedi ki: (S: 188) Sultanlar veya emirlerden haram veya hela kazanıpta sonra bununla kaleler veya mescitler yaptıranlar var mıdır? Diye önceki alimlerden bazısına sorulduğunu gördüm. Harcayanın kalbinin hoş olmasını gerektirecek fetva verdi, 5 gibilerin sahip olmadığı malda yaptığı harcamada kendileri için bir nevi simsarlık olduğunu söylediler, çünkü onlar gasbp olunmuşların şahıslarını bilmiyor ki onlara geri iade etsin.

Deki ki: Bendedim ki: Fetva verenlerin durumu ne acaiptir, şeriatın usulüne bilmiyorlar. Önce harcayanın haline bakılmalı:

1- Eğer sultansa beytülmaldan çıkardığı malın harcanağı yerler biliniyor, onun haklıları nasıl engellenebilir, ve onu nasıl okul vekale yapımında kullanabilir?

2- Eğer emir veya sultan naiblerinden ise gerekli olanı beytül mala vermesi gerekir, eğer mal haram veya gasp ise her tasarruf haramdır, vacip olan alınana veya varislerine verilmesidir, eğer bilinmezse beytülmala genel menfaatler veya zekat için verilir

Onun sözü kendi zamanındaki fayde hakkı olanlara haklarını vermeyen ve ihtiyaç olmayan  beli bir kesimi özel kılarak medreseler ve kalelleler yaptırıp kendi nefislerine niseteden sultanlar hakkındadı, faydan hak sahiplerine haklarını verip sonrada insanların muhtaç oldukları mescit okul gibi şeyleri yaparsa caizidir. Beytül maldan kendisi için mal alsa sonra  onu kendine nismet ederek ihtiyaç duyurulan okul veya cami yaptırsa, gasbedipte gasbettiği kimseye sadaka veya hibe olarak veren kimseye zıt olarak bu yaptığıyla zimmeti temize çıkarmı çıkmaz mı? Bütün bunlar israfsız ve lüksüz ihtiyaç durumunda söz konusudur.

 Ömer bin Abdul Aziz beytül maldan mescidin tamirini emretti, ve yarılan kısmı geçmelerini yasakladı ve dedi ki: Ben Allah’ın malından binalar için hak bulamadım. Ondan şöyledediği rivayet edildi: Beytül mallarına zarar verecek şeye müslümanların ihtiyacı yoktur.

Belki bazı alimler gasbedenin başkasının malını kullanmanın mal sahibinin iznine bağlı olduğunu söylediler, eğer icazet verirse caizdir dediler. (S: 189) Ashabımızdan bazısı

_______

(1) Bunu Abdurrazzak musannefinde zikretti. (2) Hadis sahihtir, tahric az önce geçti, Tirmîzi , İbni Mace ve Müslim ibni Ömer’den tahric etti.

Ahmedden rivayetle hiyaye ettiler ki: Kim zekatını gasbedilmiş maldan çıkarsa sonra mal sahibi icazet verse caiz olur ve zekat ondan düşer.

İbni Ebid Dünya imam Ahmed’den rivayetle tahric etti ki: Birisi başkasının kölesini bedelini ödemeyi üstlenerek azad ederse sonra sahibi icazet verirse caiz olur, azad etmesi geçerli olur, bu ise Ahmed’in ifadesine zıttır.

 Hanefilerden hikaye edildi ki: Birisi bir koyun gasbetse ve temettu veya kıran hacı için kesse sahibi de icazet verse ona caiz olur.

İkinci vecih: Gasp edenin gasp ediliş malı kullanımından: Sahibine veya varislerine vermekten aciz olduğu zaman sahibi adına sadaka vermesidir, bu alimlerin çoğunluğuna göre caizdi, Malik, Ebu Hanife ve Ahmed onlardandır. İbni Abdil Ber dedi ki: Zühriy, Sevri, Malik, Evzai ve Leys dedi ki: Ordu dağılmış ve onlara ulaşamamışsa ganimet malından kaçıran adam beşte birini imama verir geri kalanı sadaka  verir, bu Ubade bin Samit, Muaviye ve Haseni Basri’den de rivayet edildi, bu ibni Mesud ve İbni abbasını da mezhebine  benziyor, onlarda sahibi bilinmeyen malın sadada verilmesi görüşündeler. dedi ki: Yitik mal tarif edildikten sonra ve sahibinin bilinememesi durumuda sadaka verilesinin  caiz olduğuna icma ettiler, sahibi gelirse sevab veya bedelinin kendisine geri ödenilmesi arasında muhayyer bıraktılar, gasp edilen de böyledir.

Malikbin Dinar’dan şöyle dediği rivayet edildi: Ata bin Ebi Rabah’a yanında haram bal bulunan ve sahibini bilmeyen bir adamın bundan kurtulmasını istediğini sordum, dedi ki: Sahibinin yerine sadaka veri, bu onun yerine caizdir demiyorum. Malik dedi ki: Atanın bu sözü benim için ağırlığınca altından daha sevimlidir: Süfyan bir kavimden gasp edilmiş bir şey satın alan hakkında: onlara geri verir, eğer buna gücü yetmezse malın tamamını saraka verir ve ana parasını da almaz dedi, aynı şekilde bir şey satıp ta parasından şüphelenen birisi hakkında da kıymetini sadaka verir dedi, İbnil Mübarek ona muhalefet etti ve dedi ki: Özellikle karı sadaka verir Ahmed dedi ki: Karı sadaka verir, aynı şekilde babasından muamelesinden hoşlanmadığı birisine sattığı maldan varis kalan hakkında da  karını sadaka verir geri kalanı alır dedi.

(S: 190) Sahabeden bir gruptan buna yakın   rivayet edildi, bazıları: Ömer bin Hatab ve Abdullah bin Yezid el Ensari (r.a)dir. Haram mallar hakkında Şafii’den meşur olan: Hak sahibi ortaya çıkıncaya kadar muhafaza edilir. Fudayl bin İyad sahipleri bilinmeyen haram mallar hakkında telef edilip denize atılacağı ve sadaka verilmeyeceği görüşündedir ve dedi ki: Allah’a ancak temiz olanla yaklaşılır.

Sahih olan onunla sadaka verileceğidir, çünkü malı tef edip zayi etmek yasaklanmıştır onu daima bekletmekte telef olmaya maruz bırakmıktır, sadaka vermek kendi kazancından değil ki pis şeyle, Allah’a yaklaşma olsun, o ancak dünyada faydalanması imkansız olduğu için ahirette faydalanması için sahibi yerine sadakadır.

Sonra uzun sefer edip, saçı dağınık toz içinde, yiyeceği, içeceği, giyeceği harama ve haramla gıdalanmış bir adam zikretti, ellerini semaya kaldırmış, ya rab yarab diyor buna nasıl icabet olunsun” Bu kelamda peygamber (s.a.v) duanın adabına ve kabul olmasını gerektiren sebeplerine ve kabulüne engel olan şeylere işaret etmiştir, duanın kabulüne gerektiren sebebleri dört olarak zikretmiştir:

Birincisi: Uzun sefer, sefer yalnızca duanın kabulünü gerektirir, Ebu Hureyre (r.a) hadisinde olduğu gibi peygamber (s.a.v) buyurdu: Üç dua şüphesiz müstecaptır: Mazlumun duası, yolcunun duası ve babanın çocuğuna olan duası” (1) Bunu Ebu Davud, İbni Mace ve Tirmîzi taric etti, bunun benzeri ibni Mesuddan da rivayet edildi.

Yolculuk ne zaman uzun olursa icabete daha yakın olur, çünkü bunda nefsin kırılma vatandan gariblik ve meşakkata katlanma vardır, kırıklık duanın kabulünün en büyük sebeblerindendir.

 

________

(1) Bunu Ahmed, Buharî edeb’te, Ebu Davud ve Tirmîzi tahric etti.

İkincisi: Giyside ve görünüşte tozlanma ve saç dağınıklığıyla bir dağınıklığın oluşu, buda yine peygamber (s.a.v)’den meşhur olan hadise göre duanın kabulünün sebeblerindendir: (S: 191) Nice saçı dağınık, tozlu elbisei, eski kapılardan kovulmuş vardır ki, eğer Allah’a yemin etse Allah onun yeminin doğru çıkarır. (1) Peygamber (s.a.v) yağmur duasına çıkınca eski elbiseyle mütevazi olarak ve niyaz ederek çıktı. (2) Mutarrif bin Abdullah’ın kardeşinin oğlu hapsedildi en eski elbiselerini giydi ve eline bir  aldı, ona bu nedir? denilince, Rabbime zillet gösteriyorum beki beni kardeşimin oğlu için şefaatçi yapar, dedi. (3) Üçüncüsü: Elleri semaya kaldırmak, bunun vesilesiyle duanın kabulü ümid edilen adabtandır.

Selman (r.a)’dan rivayet edilen hadiste peygamber (s.a.v) buyurduki: Allah hayalıdır, cömertir, adam iki elini kaldırdığı zaman boş sıfır olarak çevirmekten haya eder. Bunun imam Ahmed, Ebu Davud, Tirmizi, ve İbni Mace tahric etti. Buna benzer Enes ve Cabir’de de rivayet edildi.

 Peygamber (s.a.v) yağmur duasında iki elini koltuk altının beyazı görünene kadar kaldırıyordu. (4) Bedir savaşı günü ellerini müşriklere karşı zafer dilemek için kaldırdı hatta ridası iki omuzundan düştü. (5)

 Peygamber (sav)’in duada ellerini kaldırışı hakkında çeşitli rivayetler edildi, bazıları: (S: 192) Sadece şehadet parmağıyla işaret ediyoru, ondan bunu minber üzerinde yaptığı rivayet edildi (6), bunu bineğine binince deyaptı. (7)

Alimlerden bir grup namazda konut dualarında şehadet parmağıyla işaret ediyordu, Evzai, Said bin Abdul Aziz, İshak bin Raheveyn onlardandır. İbni Abbas ve başkası dedi ki: İşte bu duada ihlastır. İbni Sirin dedi ki: Allah’ı övdüğün zaman bir parmaınla işaret et” Yine onlardan: Peygamber (s.a.v) ellerini kaldırdı elinin dış tarafını kıbleye iç tarafını yüzüne doğru çevirdi. (8)

 Bu sıfat peygamber (s.a.v)’den yağmur duasında rivayet edildi (9) bazısı bu şekil üzere kaldırmayı yağmur duasından müstehap gördü, Cevzecani onlardandır. Seleften bazısı daki: Bu şeklide üzere kaldırmak tazarrudur yakarış.Yine bunun aksi rivayet edildi, yine bu peygamber (s.a.v)’den yağmur duasında rivayet edildi (10) Seleften bir topluluğun böyle dua ettiği rivayet edildi, İbni Ömer, İbni Abbas ve Ebu Hureyre (r.a) onlardandır.

Peygamber (s.a.v)’den sığındığı zaman bu şekilde yaptığı rivayet edildi. (11)

 (S: 193) Yine onlardan iki elini kaldırdı, iki avcunu semaya elinin arka kısımlarını yere doğru kıldı.

Allah tealadan isteyişte bu şekilde isteme hakkında bir çok hadis variddir.

İbni Ömer, Ebu Hureyre ve İbni Sirin’den bu duanın Allah’tan bir şey istemek için olduğunu rivayet edildi.

Yine onlardan: Bunun aksi, oda elleri ters çevirip arka tarafını göğe, iç kısmını yere doğru yapmaktır.

Müslimin sahihinde Enes (r.a)’den peygamber (s.a.v)’in yağmur duası yapıp ellerini üstüyle semaya işaret ettiği rivayet edildi.

 Bunu imam Ahmedde tahric etti, lafzı şudur: İki elini açtı iki elinin sırtını göğe doğru kıldı.

____________

(1) Müslim, İbni Hibban, Hakim ve Ebu Nuaym Ebu Hureyre (r.a)’dan tahric etti, sahihtir. (2) Ahmed, Ebu Davud, Tirmizi tahric etti ve doğruladı. (3) Zehebi ve ibni Asakir tarihinde rivayet etti. (4) Müttefak aleyhl, Ahmed Buharî ve Müslim Enes’den tahric etti. (5) Hadis sahihtir, Müslîm, İbni Hibban ve Tirmîzi İbni Abas (r.a)’dan tahric etti. (6) Hadis sahihtir, Ahmed, Müslim, Nesaî ve Ebu Davud tahric etti, İbni Hibban doğruladı.(7) Müslim tahriç etti. (8) Beyheki, ibni ebi Şeybe Abdurrazzak tahric etti. (9) Hadisi Buharî, Müslim  ve İmam Ahmed Enes bin Malik’ten tahric ette (10) Müslim Enes (r.a)’den tahric etti (11) Ahmed bunu mürsel olarak Saib b. Hallad ensariden oda babasından rivayet etti, isnadında ibni Lehia var, zayıftır heysemi isnadı güzeldi, dedi.

Bunu Ebu Davud da tahric etti, lafzı şudur: Peygamber (s.a.v) şu şekilde yağmur duası yaptı iki elini uzattı, avuç işlerini yere doğru çevirdi.

İmam Ahmed Ebu Sadi Hudri’den şöyle dediğini tahric etti. Peygamber (s.a.v) arafatta vakfedeyken şöyle dua ediyordu: İki elini meme hizasına kaldırdı ve avuçlarının içini yere doğru kıldı.

Hammad bin Seleme de peygamber (s.a.v)’in Arafatta ellerini kaldırışını böyle vasfeti.

İbni Sirinden rivayet edildiki: İşte bu sınanmandır.

Dördüncüsü: Ruhubiyetini tekrarlayarak Allah’a ısrar etmek, buda duanın icabetinin istendiği şeylerin en büyüğündendir.

(S: 194) Bezzar Ayşe (r.a)’den merfu olarak tahric etti. Kul Ya Rab deyince, Allah: Lebbeyk kulum, iste sana verilecek der.

Taberani ve başkası Sa’d Bin Harice’den tahric etti, bir kavim peygamber (s.a.v)’e yağmur kıtlığını şikayet etti. “Binekler üstüne diz üstü çökün Ya Rab, ya Rab, diyeniz” buyurdu. Şehadet parmağını göğe kaldırır kendilerine yağmur yağdırıldı, hatta yağmurun durması hoşlarını gitti. (1)

Müsned ve başkasında Fadl bin Abbas (r.a)’dan peygamber (s.a.v)’in şöyle buyurduğu rivayet edildi: Namaz ikişer ikişerdir, her iki rekatla bir teşehhüddür, tazarru ve huşudur, tezellüldür, el kaldırmadı, duada elleri rabbine kaldırıp yüzünü ona dönüp: Ya Rab, ya Rab demendir, kimi bunu yapmaz o (namaz) noksandır. (2)

 

Yezid er Rakkaşi Enes’ten merfu olarak rivayet ettiki: Hangi bir kul ya Rab, ya Rab’ya Rab dese Rabbi ona lebbeyk (buyur) lebbeyk der. (3)

 Ebud Derdave İbni Abbas (ra)’dan Allah’ın en büyük isminin: Rabbi, Rabbi olduğunu söyledikleri rivayet edildi. (4)

(S: 195) Ata’dan şöyle didiği rivayet edildi: Kul üç defa Ya Rab ya Rab derse Allah ona bakar bunu Hasan’a zikretti ve siz kuran okumuyor musunuz?, dedi sonra şu ayeti okudu: Onlar, ayakta dururken otururken, yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derinderin düşünürler (ve şöyle derler) Rabbimiz! Sen bunları boşuna yaratmadın. Seni tesbih ederiz. Bizi cehennem azabından  koru. Ey Rabbimiz! Doğrusu sen kimi cehenneme koyarsan artık onu rüsvay etmişsindir. Zalimlerin hiç yardımcıları yoktu. Ey Rabbimiz! Gerçek şu ki biz rabbinize inanın! diye imana çağıran bir davetçiyi peygamberi, kuranı ) işittik hemen iman etik. Artık bizi günahlarımızı bağışla,  kötülüklerimizi, ört, ruhumuzu iyilerle  beraber al, ey Rabbimiz!. Rabimiz! Bize peygamberlerin vasıtasıyla vadettikelrini de ikram et ve kıyamet gününde bizi rezil rüsvay etme; şüphesiz sen vaadinden caymazsın!) (5)

 Kim Kur’andaki duaları düşünürse çoğunlukla Rab ismiyle açıldığını görür, Allah tealanın şu kavli gibi: Ey Rabbimiz! Bize dünyada da ahirete de iyilik ver ve bizi cehennem azabından koru!) (6) Ve Rabbimiz! Unutursak veya hataya düşersek bizi sorumlu tutma. Ey rabbimiz! bize gücümüzün yetmediği işlerde yükleme. Bize affet ! Bizi bağışla! Bize acı! Sen bizim mevlamızsın. Kafirler topluluğuna karşı bize yardım et.) (7) ve Rabbimiz ! Bizi hidayete erdikten sonra kaplerimizi eğriltme!) (8) Buna benzer kuranda çoktur.

Malik ve Süfyan duada ey efendim diyen hakkında soruldu: Dedilerki: Ya Rab, der Malik şunu ekledi: Peygamberin dualarında dedikleri gibi.

Duanin icabetine engel olan şeylere geçince: Peygamber (s.a.v) yemekte, içmede, elbisede ve gıdalanmakta haramda ileri gitmektir, bu manada İbni Abbas hadisinde daha önce geçti.

_______

(1)

 Zayıftır. Taberani Bezzar, Buhari tarihinde tahric etti. (2) Senedi zayıftır. Ahmed ve Tirmizi Fadl’den tahric etti. (3) Sahihtir. (4) Mevkuftur. İbni Ebi Şeybe Ve  Ebu Hatim tahric etti. (5) Ali İmran: 191-194 (6) Bakara: 201 (7) Bakara: 286 (8)  Ali İmran: 8

Peygamber (s.a.v) Sa’da buyurduki: Yiyeceğiniz temiz tut duası müstecap olan olursun. Helal yemek, içmek giymek ve gıdalanmak duanın icabetini gerektiren sebeptir. İkrime bin Ammar rivayet etti, dekiki: Bize Esfar anlattı, deki: (S: 196) Sa’d bin Ebi Vakkas’a denildi ki: Rasulullah’ın (s.a.v) ashabının arasında nasıl senin duan müstecap olur? Dedi ki: Ağzıma aldığım lokmanın nerden gelip nerden çıktığını biliyorum. Vehb bin Münebbih’ten şöyle dediği rivayet edildi: Kimin, Allah’ın duasını kabul etmesi hoşuna giderse yiyeceğini temiz  tutsun. Sehl bin Abdullah’tan şöyle dediği rivayet edildi: Kim kırk gün helal yerse duası müstecap olur.”

 Yusuf bin Esbat’tan şöyle dediği rivayet edildi: Bize kulun yiyeceği haram olursa duasının göklerden hapsedileceğ i ulaştı.

Peygamber (s.a.v)’in: Ona nasıl icabet edilsin” sözü sorudur, şaşkınlık ve kabulünün uzaklığını bildirmek için kullanılmıştır, icabetin imkansız oluşu ve tamamen engel olacağı hususunda açık değildir, bundan şu sonuç çıkar: Haramda ileri gidip onunla gıdalanmak icabete engeller olanlar cümlesindendir, bu engeli engel olmaktan engelleyecek bir şey bulunabiir, aynı şekide fiili haramları işlemek ve farzları tekk etmekte icabete mani olabilir, hadisi şerifte olduğu gibi: İyiliği emretme, kötülükten yasaklamayı terk etek hayırlıların duasının kabulüne engeldi taat fiilleri duanı icabetini gerekli kılar. (1)

Bunun için mağarada kaya üzerlerine kapananlar Allah için ihlaslı yaptıkları salih amellerle tevessül yapınca ve onlarla Allah’a dua edince duaları kabul edildi. (2)

 (S: 197) Vebh bin Münebbih dedi ki: Amelsiz dua edenin misali yaysız atış yapan gibidir.” (3)

Yine ondan şöyle dediği rivayet edildi: Salih amel duayı ulaştırır” Sonra Allah tealannı şu kavlini okudu: Ona güzel kelime yükselir ve salih amel onu yükseltir) (4) Ömer bin Hattab (r.a)’tan şöyle dediği rivayet edildi: Allah’ın haram kıldığından sakınmakla dua ve tesbih  kabul edilir.

Ebu Zer (r.a)’den şöyle dediği rivayet edildi: Yemeğe tuzun yettiği gibi duada da iyilik yeter. (5)

Muhammed bin Vasi’dedi ki: Az bir takvayla birlikte dua yeter. Süfyan’a denildiki: Allah’a dua etsin? dedik: Günahları terk etmek duadır. Leys dedi ki: Musa (a.s) İki elini kaldırmış gayretle Allah’tan istekte bulunanbir adam gördü, ve dedi ki: Ya Rabbi kulun sana kendisine merhamet edinceye kadar sana dua etti, sen merhametlilerinen merhametlisin, onun (adamın) haceti husunuda ne yaptın, Allah teala: Ey Musa,o benim hakıma bakıncaya kadar elini kopuncaya kadar kaldısa bile onun ihtiyacına bakmam, buyurdu.

Taberani zayıf bir isnadla İbni Abbas (r.a)’tan manası merfu olarak tahric etti. Malik binh Dinar dedik: İsrail oğularına birbela geldi, bir çıkış aradılar. Allah teala onların peygamberine onlaraşunu haber vermesini vahyetti: Sizyüksek yerere pis bedenlerle  çıkıyorsunuz, siz kan akıttığınız ve evlerinizi haramlarla doldurduğunuz avuçlar bana  açıyorsunuz, şimdi benim gazabım sizin üzerinize şiddetli oldu ve benden ancak uzaklaşmanız ziyadeleşecekti, buyurdu, Selefin bazısı dedi ki: İcabeti yavaşlatma,onun yolları masiyetlerle kapatılmıştır,ş şairlerin bazısı bu manayı almış ve demişki:

Her sıkıntıda ilaha dua ediyoruz sonra sıkıntılar gidince onu unutuyoruz

duaya nasıl icabet ümit ediyoruz icabetin yolunu günahlarla kapattık.

______

(1) Ahmed, Bezzar, İbni Mace, İbni Hibban sahihinde Ayşe (ra)dan tahric etti. (2) Buhari, Müslim  İbni Hibban Abdullah bin Ömer’den tahric etti. (3) Ebu Nuaym hilyede Abdullah bin Mübarek’ten, Oda Vehb bin Münebbihten rivayet etti. (4) Fatır suresi ayet: 10 (5) Abdullah bin Ahmed babasından rivayet etti.