- Tekfirde aşırı gidenler

Adsense kodları


Tekfirde aşırı gidenler

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafız_32
Wed 27 October 2010, 02:27 pm GMT +0200
TEKFİRDE AŞIRI GİDENLER VE ESERLERİ


Tekfirde aşırı gidenlerin okudukları ve kabul et­tikleri bazı eserlerdeki yanlış yorumlardan da bah­setmek istiyoruz. Söz konusu eserlerden birisi "Ce­halet Mazaret midir" adını taşıyan bir kitaptır. Ken­di görüşlerinin yayılması için şiddetle tavsiye edilen bu kitap -sayfa numarası verilmemiştir- bir yerde şunları anlatmaktadır. "Hudeybiye anlaşması esna­sında inen ayetten de anlıyoruz ki müslümanlar ve peygamber efendimiz Mekke'de kalan müslümanlara "müşrik" gözüyle bakmışlardır. Adı geçen kitap­tan özetleyerek buraya aldığımız bu görüş delil ola­rak Fetih Suresinin 24 ve 25. ayetlerine dayandırıl­maktadır. Adı geçen kitabın yazarına göre ve tekfir­de aşırı gidenlere göre bu ayetten de anlaşılmaktadır ki Darul-Harpte yaşayan müslümanlara müşrik gö­züyle bakılabilir-bakılmalıdır.

"Sizi onlara karşı muzaffer kıldıktan sonra Mekke'nin göbeğinden onların ellerini sizden, si­zin ellerinizi onlardan çeken odur. Allah yaptıkları­nızı hakkıyla görendir. İnkar edenler, sizi Mescid-i Haram'dan alıkoyanlar ve kurbanlarını tutarak ye­rine varmasına engel olanlar ise, işte o müşrikler­dir. Eğer, orada bilmeden kendilerini öldüreceğiniz, tanımadığınız mümin erkek ve mümin kadınlar ol­masaydı Allah savaşa engel olmazdı. Bu Allah'ın dilediğini rahmetine sokması içindir. Eğer mümin­ler ve kafirler ayrılmış olsalardı, onlardan kafir ol­duklarına çok acı bir şekilde azab ederdik." [30]

Bu ayeti yorumlayan yazar sahabe-i kiramın Mekke'de kalan müslümanlara kafir gözüyle baktı­ğını iddia ediyor. Oysa bu ayetten anlaşılan şudur. Mekke'de kalan müslümanlar eğer bir savaş meyda­na gelirse o savaş ortamında arada kalıp tanınmaya­bilir ve bu yüzden öldürülebilirler. Evet, bu öldürül­menin sebebi onların kafir "zannedilebilmesinden" dolayıdır. Yoksa ashab-ı kiram o müslümanları Mek­ke'de kaldılar diye kafir ilan edip öldürmeyecektir. Bir insanın kafir olduğunu zannetmek ayrıdır. Onun kafir olduğuna inanmak da ayrı bir durumdur. Zaten yüce Allah da ayette açıkça görüldüğü gibi Mekke'de, dar-ı harpte kalan müslümanları "mümin" olarak anlatmıyor mu? Bu yazarın bu konuda ne kadar sığ düşündüğünü ayet-i kerimeyi dikkatli okuyan her­kes anlayabilecektir. Yine ayet-i Kerime üzerinde iyice düşünülürse savaşa izin verilmemesinin sebebi de Mekke'de kalan müslümanların zarara uğrama­ması içindir. Ayrıca bu ayetin tefsiriyle ilgili bilgileri okuduğumuz zaman meseleyi daha açık anlayabili­yoruz. [31] Ayrıca tefsirlerde "fetret" durumundan ba­hisle "fetret ehli hakkında hüküm vermemiz çok zor­dur." denmektedir. Sözün burasında şöyle bir soru sormak gerekiyor bu yazara:

"Fetret dönemi ne demektir? Yüce Allah uyarıcı göndermediği hiçbir kavim bırakmadığı halde alim­ler neden Fetret dönemi diye bir dönem kabul etmiş­lerdir."

Bilindiği gibi alimlerden bazıları Hz. İsa ile Hz. Muhammed (A.S) arasındaki dönemi fetret dönemi olarak adlandırmışlardır. Alimlere göre bu fetret dö­neminde insanlar akıllarıyla Allah'a inanırlarsa bu kafidir. Bizim söylemek istediğimiz de şudur. Ma­dem alimler "Fetret dönemi" diye bir dönem kabul etmişlerse bunun sebebi o fetret ehlinin bazı konu­larda "mazur" sayılmalarının bir neticesi değil mi­dir?

Sozkonusu eserin bir başka özelliği de, açıkça tekfir ettiği birçok yazarı kaynak olarak göstermesi­dir. Bu tutum bizce dürüst bir tutum değildir. Yani siz bir insanı müşrik kabul edeceksiniz sonra onun görüşlerini itikadı konularda mesned yapacaksınız. Bu tarz bir anlatımın neresi doğrudur? Herhalde böyle davranan bu yazar kendisinin yeterince ikna edici olduğuna kendisi de inanmamıştır da müşrik ilan ettiği yazarlara da sığınmıştır.

"Davetçinin Tefsiri" adlı eserdeki bazı noktalara da değinmek istiyoruz. Söz konusu tefsirin ehl-i ki­tabı anlatan ciltlerinde günümüz cahili toplumları (yani müminle müşriğin karışık olduğu toplumlar) mürted toplum olarak görülmektedir. Bu tefsire gö­re mesela Almanya, Amerika Ehl-i Kitap, Ortado­ğu'daki birçok halkında müslümanlar olan ülkeler de mürteddir. Halbuki Seyyid Kutub da Fizılal'de günümüz toplumları mürted yerine, Ehli Kitab'a benzeyen toplumlar olarak anlatmaktadır. [32] Yine Mevdudî gibi bir alimin de günümüz Ortadoğu Asya toplumlarının bazılarına mürted gözüyle baktığını kim iddia edebilir? Bu konuyla ilgili olarak tekfirde aşırı gidenlerin çok ilginç söylemler savunduklarını da duymaktayız.

İnanmak istemediğimiz bu duyumlardan birisi tekfirde aşırı gidenlerin İsrail Yahudilerini -ehl-i ki­tap oldukları için- Filistinlilere karşı adeta destekle­dikleridir. Sebebi gayet basit? Çünkü onlara göre Ya­hudiler Ehl-i Kitap, Filistinliler ise müşriktir. Dola­yısıyla Kur'an'a ve sünnete göre müşriklerin yanın­da Ehl-i Kitap daha iyi ayrıcalıklara sahiptir?! Ateş olmayan yerden duman çıkmaz misali, -tekfir cema­atinden bazıları böyle bir söylemi savunmadıklarını söylüyorlarsa da- bu söylemi savunduklarını-savunabileceklerini onların mantığından hareket ettiği­miz zaman hiç de anlamsız bulmuyoruz. Yine onların mantığına göre anlamsız olmayan bir başka konu da şudur. Şimdi günümüzde, yaşadığımız toplum dar-ı harptir. Dolayısıyla tekfir cemaatine göre herkes bu­rada kafirdir.  Herkese  kafir  gözüyle bakmalıyız. Çünkü nasıl ki Dar-ı İslam'da herkese müslüman gö­züyle bakılıyorsa dar-ı harpte de herkese kafir gö­züyle bakılmalıdır. Çünkü dar-ı harpte yönetim ka­firlerin elindedir, İşte çıkış noktası bu olunca -diye­lim ki- bizim yaşadığımız toplumda idare müslümanların eline geçerse o zaman bu toplumdaki her­kese "müslüman" gözüyle mi bakmak gerekiyor! Bu ne kadar tutarlı bir görüş değil mi?!... Halbuki dar-ı İslamdâ, insanlara müslüman muamelesi yapmak, tüm ordaki insanları "müslüman-mümin" kabul et­mek anlamında değildir. Yani Medine dar-ı İslamdır ve orda münafıklara da Yahudilere de aynı haklar verilmiştir ama onlar İslam devletinde yaşıyorlar di­ye onlara müslüman gözüyle bakılmamıştır. Müslü­man muamelesi yapmanın sebebi ise hareket fıkhıyla, şartlarla ilgili bir konudur. Ayrıca İslamda "eman" meselesi vardır. Bir kafir şehadet getirip müslümanların korumasını isteyebilir ve bu du­rumda o kafir yine eskisi gibidir ve müslüman sayıl­maz. Tekfirde aşırı gidenlerin kendi aralarında düş­tükleri ihtilaflı konulardan birisi de budur. Kendile­ri arasında tartışma konusu olan birçok mesele daha vardır ki onları bu çalışmada anmak istemiyoruz., dahası bu tartışmalı konuları burada anmak adeta mide bulandıracaktır. [33]

[30] Fetih: 48/24-25.

[31] Bkz. Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, Akçağ Yay. c. 6, s. 499.

[32] Seyyid Kutub, Fİzilâl'il-Kur’an, Hikmet Yay. c. 7, s. 277.

[33] Hüseyin Yunus, Tekfir Meselesi, Ahenk Yayınevi: 49-53.