- Tek çocuklar mı sorunlu yoksa aileler mi

Adsense kodları


Tek çocuklar mı sorunlu yoksa aileler mi

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Wed 16 May 2012, 10:28 am GMT +0200
TEK ÇOCUKLAR MI SORUNLU YOKSA AİLELER Mİ?

Kasım 2011 74.SAYI

Genç nüfusunun fazlalığıyla övünen bir ülkeyiz ancak bundan 50 yıl sonrası için durum aynı olmayabilir. Özellikle büyük şehirlerde çekirdek ailelerde çocuk sayısı gün be gün azalıyor. Evliliklerin gayesi bile değişim gösteriyor. Eskiden evlenme, çocuk sahibi olma ve kadının evde çocuklarına bakmasıyla eşdeğer kabul edilirdi. Günümüz evliliklerindeyse amaç, çok çocuk sahibi olmaktansa bir ya da iki çocukla yetinip ekonomik ve fiziksel açıdan daha rahat bir yaşantı sürdürme yönünde bir farklılaşma gösteriyor.

NEDEN TEK ÇOCUK?

Eğitim oranları arttıkça genç kızlar çalışma hayatında daha çok yer almak istiyor. Bu durum çocuk sayısını bire bir etkiliyor. Haliyle, bundan neredeyse 100 yıl öncesinin Batılı ailelerinde yerleşmiş çekirdek aile tipi ve az çocuk modeli bizim için de normal bir tablo halini alma yolunda. Şu bir gerçek ki, çalışan ve eğitim seviyesi yüksek olan bir kadının sahip olduğu çocuk sayısı ile çalışmayan ve eğitim düzeyi daha düşük bir annenin doğurduğu çocuk sayısı arasındaki farklar gün geçtikçe büyüyor.

Tek çocuk tercihinin daha birçok nedeni var: Ailenin yaşadığı ekonomik sıkıntı tek çocukla yetinmek istemenin en önemli etkenlerden biri. Anne babanın ileri yaşta olması, ikinci çocuğa engel sağlık sorunlarının varlığı, eşler arasındaki geçimsizlik, eşlerin kariyer beklentileri, kendilerine daha çok vakit ayırma istekleri, çocuğu maddi olarak daha iyi şartlarda büyütme amacı tek çocuk tercihinde etkili oluyor.

TEK ÇOCUK SORUNLU MUDUR?

Aileler kimi zaman sağlık ve yaş gibi zorunlu sebeplerden kimi zaman da kişisel tedirginliklerden dolayı tek çocukla yetinmek durumunda kalıyor. Buna göre de bir hayat çiziyor kendine. Ancak başka ailelerin tek çocuklarla ilgili tutum ve önyargıları tek çocuklu aileleri üzücü boyuta ulaşabiliyor. Mesela tek çocuğun olumsuz davranışlarının tümü onun kişiliğine yahut ailenin disiplin tutumuna değil de sadece tek çocuk olmasına bağlanıyor. Tek çocuklar üzerinde yapışmış bir etiket gibi duran ön yargılar ise malumunuz: “Tek çocuk değil mi, şımartılmış, bencil, paylaşmayı bilmiyor ve sorumsuz yetişmiş…” Toplumdaki bu olumsuz yargı diğer toplumlarda da aynı şekilde bir sıkıntıyı yüzeye çıkarıyor: Hakikaten sorun tek çocuk olmaktan mı kaynaklanıyor? Bu soru araştırmacıları harekete geçirmiş durumda. Çünkü dünyanın gidişatı tek çocuk ve tek çocuklu olmak zorunda kalma çizgisinde ilerliyor.
Time dergisinde yayınlanan bir araştırma konuyu ayrıntılı bir şekilde ele alıyor. “Tek çocuk efsanesinin” sonunun geldiğini yazıyor. Tek çocuğu olan aileleri rahatlatan ve onlara çocuklarını nasıl yetiştirmeleri gerektiği konusunda yardımcı olan araştırmada, Teksas Üniversitesi’nden psikoloji ve sosyoloji profesörü Toni Falbo, tek çocukların çok çocuklu ailelerin çocuklarından farklı olmadığını, söylendiği gibi şımarık, yalnız ve bencil olduğunu gösteren net bir bulguya ulaşmadıklarını söylüyor.

Ailelerin büyük çoğunluğu maddi durumları ister iyi isterse kötü seviyede olsun her türlü imkanlarını onların kullanımlarına veriyorlar. Diğer bir araştırmacı Carl Pickhardt’a göre tek çocukların anne ve babalarından daha çok ilgi görmeleri, onların şımarık ve bencil olduklarını kanıtlamıyor. Yapılan diğer araştırmalarla da tek çocukların sorunlu olmadıkları, fakat çevrenin aile üzerindeki ikinci bir çocuk sahibi olma konusunda olumsuz baskının pek çok aile üzerinde kaygı ve suçluluk duygusu oluşmasına sebep olduğu sonucuna ulaşılmış. Uzmanlara göre tek çocuğa sahip olmak illa sorunlu bir çocuğa sahip olmak anlamına gelmiyor.

TEK ÇOCUKLU AİLELER ÇEVRENİN BASKISINDAN RAHATSIZ

Psikolog Vuslat Sağlam, bir şekilde tek çocukla yetinmek zorunda kalan ailelerin aslında diğer ailelerden farklı olmadıklarını, ailede hiçbir sorun yaşanmasa da çevreden aileye karşı hep bir ikinci çocuk beklentisi olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Sürekli ‘Tek çocuk sorunlu olur, niye bir çocuk daha yapmıyorsunuz? İleride pişman olursunuz’ gibi olumsuz söz ve yaklaşımlar tek çocuklu aileleri bazen ciddi bunalımlara sokabiliyor.

Kardeşle büyüyen çocuklara nazaran tek çocukların sosyal ve duygusal gelişiminde bazı sorunlar yaşadığı düşüncesi aileler üzerinde yoğun bir baskı oluşturmaktadır. Hatta bazı araştırmalar bu baskının anne babaları çocuk yetiştirme konusunda yanlış davranışlara (her istediğini yapmak gibi) götürdüğünü söylemektedir.”

“Çocuğun sergilediği her problemli davranış çoğu zaman tek çocuk olmasına bağlanmaktadır. Ancak hangi yaşta olursa olsun bazen çocukta ciddi psikolojik rahatsızlıklar olabiliyor, fakat bu gerçek tüm belirtilerini göstermesine rağmen hem aile hem de çevre tarafından ‘sorunlu tek çocuk’ olgusuna bağlandığı için perde arkasında kalabiliyor. Ancak bir uzman gözüyle çocuk incelendiğinde eğer aile isterse, çocuğun psikolojik rahatsızlığı ortaya çıkabiliyor” diyen psikolog Sağlam bu konudaki görüşlerine şöyle devam ediyor: “Bize psikolojik yardım için başvuran aileler arasında en sık karşılaştığımız yanlış tutumlar, serbest (gevşek) anne baba tutumlarıdır. Bu yetiştirme modelinde, sınırlar kesin çizgilerle belirlenmiyor, kurallar konulmuyor, çocuk her istediğini elde edebiliyor. Böylece çocuk, ‘Kurallar benim için değil başkaları içindir’ mesajını alarak şüphesiz gelecekte toplumsal kurallara uymakta problem yaşayacak ve yaşatacaktır. İnsan ilişkilerinde bencil, saygı göstermeyi öğrenememiş bir birey olacaktır.”

TEK ÇOCUK BÜYÜTEN AİLELER PANİK YAPMAMALI

Tek çocuk olmayla ilgili sorunların azaltılmasında, hatta ortadan kaldırılmasında anne babanın tutumlarının çok önemli olduğunu vurgulayan psikolog Vuslat Sağlam, “Çocuğun tek olmasından çok, çocuğun aile tarafından nasıl yetiştirildiği daha önceliklidir. Ailelerin çocuk büyütürken çoğunlukla bilgi eksikliğinden doğan yanlış davranış modellerini sergilemeleri, günümüzde aileleri ve toplumu, tek çocuğun getirdiği sıkıntılardan daha fazlasının beklediğinin göstergesidir. Çocuklarımızı kişilik sahibi, ailesini ve insanlığı seven, kendi haklarını korurken başkalarının haklarına da saygı gösteren, özgüveni gelişmiş, çevresiyle barışık birer birey olarak yetiştirmek anne babaların elindedir. Çocukların sevgi, şefkat kadar sağlıklı toplum yaşantısına ihtiyacı vardır. Aileler, tek çocuğa sahip olmanın olumsuzluklarıyla vakit geçirmek yerine bu durumun olumlu yanlarından haberdar olup çocuklarıyla daha uyumlu ve güzel anlar yaşayabilirler” tavsiyesinde bulunuyor.

ÇOCUĞUN SOSYALLEŞMESİ İÇİN UYGUN ORTAM HAZIRLANMALI


Kardeşi olan çocukların sorunlarından farklı olarak tek çocukta, kardeş özlemi, anne babanın sevgisini paylaşmayı bilmemesi, oyun arkadaşlarının azlığı gibi sıkıntılar görülmektedir. Çocuğun yalnızlık duygusu en aza indirilebilir ailelerin bilinçli yaklaşımıyla. Mesela yaşına uygun yuva, anaokulu ya da oyun gruplarına gönderilerek çocuğun sosyal ve duygusal gelişimine yardımcı olunabilir. Çocuklar paylaşmayı, karşıdakini dinlemeyi, sabretmeyi, kurala uymanın önemini ve bir gruba ait olma duygusunun verdiği güveni en etkili kendi akranlarıyla yaşadığı deneyimlerde öğrenebilir.

Uzun yıllar okul öncesi çocuklarla çalışmış, özel bir anaokulunda idareci olan eğitimci Gülsüm Çoban, çocuğun kişilik gelişiminde “ailelerin yaklaşımları ve çevresel faktörlerin” çocuk sayısının tek ya da çok olmasından daha etkili olduğunu belirtiyor. “Özellikle küçük çocuklar, ikinci bir kardeş konusunda sürekli şu şekilde yönlendirilmemeli: ‘Kardeşin olursa onu seversin’, ‘Kardeşin olursa onunla oynarsın, canın sıkılmaz’,‘ Kardeşin olursa sen abi/abla olursun’ gibi geleceğe ait belki gerçekleşemeyecek planlar yaptırılması ve zamanla gelmeyen ikinci kardeşin açtığı büyük boşluğun bir türlü dolduramaması çocuklarda geleceğe ait güven hissini yaralayabilir. Ailelerin çocuklarına belki hiçbir zaman kardeşleri olamayacağı mesajını uygun bir dille vermeleri ve aile içinde çocukla ‘iletişim kurmak’ adına bu konuda sürekli onunla konuşulmaması gerekir” diyen Çoban, tek çocuğa sahip olan ailelerin aynı yaş grubu çocuğu olan ailelerle bir araya gelmeye, park veya başka oyun alanlarına götürüp çocuğa müdahale etmeden uzaktan onu izlemeye, oyun gruplarıyla ya da haftanın bazı günlerinde anaokuluna götürmeye özen göstermelerinin çocuğun kişilik gelişimi ve sosyal becerileri kazanmasında faydalı bir yol olacağını belirtiyor.

SORUN VARSA ÇOCUKTAN DEĞİL AİLEDEN KAYNAKLANIYOR


Eğitimci Gülsüm Çoban anaokulunda yaşadığı bir deneyimini şöyle anlatıyor: “Okulumuzda beş yaş grubu öğrencisi olan İlayda ailesinin tek çocuğuydu. İlayda yaş grubunun gerektirdiği zihinsel ve psikomotor becerileri kazanmış zeki bir çocuktu. Annesi okulumuzun bir başka biriminde çalışıyor olduğu için kendisiyle sıkça görüşebiliyorduk. Çocuk istediği her şeyi annesine rahatça yaptırabiliyordu. Okulda arkadaşlarıyla gün içerisinde yaşadığı bazı diyaloglarda, rahatsız olduğu şeylerde sessiz kalmayı tercih ediyor. Fakat bunları annesine akşamları öfke nöbetiyle ağlayarak, bağırarak anlatıyordu. Ertesi gün anne üzgün bir şekilde kızının aslında ne yapmak istediğini bize uzun uzun izah etmeye çalışıyordu. Anne için zor bir dururumdu. Okuldaki psikolojik danışmanımız, İlayda ve annesine yardımcı olmaya başladı. Anne artık kızının şikayetlerini dinleyip kendince çözüm bulmak yerine, çocuğa arkadaşlarıyla beraber sorunları kendi aralarında çözmeleri gerektiği mesajını uygun bir dille söyledi. Böylece çocuk problemleri kendi başına çözebilecek, sosyal yaşamda uyumlu olabilme becerilerini kazanma yönünde çaba harcayacak ve yaşamının ileriki aşamalarında mutlu bir birey olmaya çalışacaktır.”

TEK ÇOCUKLU AİLELERE TAVSİYELER
PSİKOLOG VUSLAT SAĞLAM


Öncelikle anne babalar, ailede sevgi, huzur, güven ve sağlıklı iletişimin olduğu dengeli bir yaşam tarzını kurmaya çalışmalılar. Aileler tek çocuk sahibi oldukları için sürekli bir eksiklik ve çocuklarını kaybetme kaygısı duymamalılar.
Çocuğun çocuk olduğunu unutmadan yaşına uygun davranmasına izin vermek gerekir.

• Ailenin davranış-disiplin kuralları çocuğun yaşına uygun ve standart olmalı ki çocuğun isteklerinin bu kurallar çerçevesinde yerine getirilmesine dikkat edilmeli.

• Çocuğa sabretmeyi öğretmek için onun her istediğini hemen yerine getirmemek gerekir.

• Yaşıtlarıyla aynı ortamda bulunması için ailenin gayret etmesi çocuğun paylaşmayı, tartışma, küsme-barışma ve sorunları kendi başına çözebilmeyi öğrenmesinde etkili bir yoldur.

• Ailenin belirlediği seçenekler içinden seçim hakkı vererek tüm kararları onun keyfine bırakmamak gerekir.

• Samimi ve iyi bir iletişim bağı kurmak, belli sınırlarda söz hakkı vermek, kendini ifade edebilmesi özgüven oluşumunu ve daha sonraki yıllarda ikili ilişkilerde daha az sıkıntı yaşamasını sağlar.

• Çocuk üzerinde her konuda korumacı davranışlarda aşırıya kaçmamak, kendi başına başarmasına hatta hata yapmasına izin vermek kişisel gelişimine yardımcı olur.

• Ailelerin çocuğa sevgiyi her şartta vermeye hazır oldukları ve gelecekle ilgili umutlarını ona bağlamadıkları mesajını uygun bir dille vermeleri çocuğun psikolojik açıdan rahatlamasına yardımcı olur.

Hülya BALÇIN