- Tasavvuf İlminin Doğuşu ve Gelişimi

Adsense kodları


Tasavvuf İlminin Doğuşu ve Gelişimi

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
GizEmLi_yAzaR
Tue 11 December 2007, 03:30 am GMT +0200
Tasavvufun amelî-hâlî ve temel esasları itibariyle, vahyin gelişiyle birlikte, bizzat Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem tarafından hayata geçirildiği, önceki bölümde belirtilmişti. Özellikle Mekke devri, daha çok dini-ahlakî prensiplerin yer aldığı bir rûhî olgunluk kazanma dönemi olmuş ve sahabe-i kiram; bu usûl üzere, bütün ümmetin mürşid-i kamili, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem tarafından yetiştirilmiştir.
Tasavvufun müstakil bir ilim olmaya başlaması ise diğer temel İslâmî ilimler olan; Fıkıh, Tefsir, Akaid ve Hadiste olduğu gibi asr-ı saadetten iki-üç asır sonradır. Aynı şekilde, bu ilimler de esasları itibariyle, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem zamanında mevcut olmakla beraber, henüz ihtiyaç hissedilmediğinden tedvîn edilmemiş, düzenli birer ilim dalı olarak ortaya konulmamıştır.
Tasavvuf ve diğer İslâmi ilimlerin bir ihtiyaç haline gelmesi, sahabe-i kiram ve tabiînden sonraki dönemlerde, dinin aslından uzaklaşılması sebebiyledir. Resulullah sallallahu aleyhi ve                  sellem'in tebliğ ettiği hakikî din nuru gizlenip, itikatta sapıklıklar, fikirler arasında ihtilaf vaki olmaya başladı. Cehalet insanlara galebe çalınca; eski adet, gelenek ve görenekleri ibadetlerle karışır, bazen de onların yerini alır hale geldi.
İnsanlar kendi hak bildiği yolda gitmeye ve dünyaya çokça meyletmeye başladı. Dini hükümler ve kurallar, esasları yönünden ikinci plana itilerek, ayetler ve hadisler siyasi veya şahsî amaçlarla indî yorumlara tabî tutulmaya başlandı. Yalnız bir topluluk, salih ameller işlemek, ıssız yerlerde uzlete çekilerek zikir ve ibadetle uğraşmak yolunu seçti.
Sonraları zaviyeler, tekkeler ve hânkahlar inşa edilince; arı-duru kulluk mücadelelerini daha sistemli bir şekilde sürdürmeye koyuldular. Salih amellere devam ve tashih-i itikad sonucunda; güzel haller meydana gelmeye, saf zihinler ve cilalı gönüller,  marifet-i ilahiyi almaya, yudum yudum tatmaya başladı. Böylece taklidî imandan, tahkiki imana geçtiler.
İmam Kuşeyrî kuddise sırruh’un "Risale"si gibi tarihî kaynaklara göre, ilk tekke Suriye'nin Remle şehrinde bulunan Ebû Hâşim Tekkesidir. İlk defa Sûfî ismini alan da bu zattır. (ö. 150/767)
Ardından Sufiyye mesleğine ilk hareket veren şahıs; Süfyân-ı Sevrî kuddise sırruh hazretleridir.  Râbiatü'l-Adeviyye, Şeybetü'r-Râî o devrin feyiz pınarlarındandır. Sonraki asırda, tasavvufun yayılmasına en çok hizmetleri geçen zatlardan ikisi; Zinnun-i Mısrî (ö. 245/859) ve Bayezid-i Bestâmî'dir.
İşte tasavvuf ilmi böyle bir ortamda, önceleri Evliyaullah'ın sözleri ve hallerinin anlatımından ibaretken; sonraları Cüneyd-i Bağdadî kuddise sırruh (ö. 279/908) gibi zatlarında eser vermesiyle düzenli bir ilim haline gelmeye başladı. Aslında, zahir ilimlerde eser verilmesi bir ilmin olgunluğuna delil olabilmekteyse de, tasavvuf ilmi gibi manevi bir sahada asıl delil, yine tasavvuf üstadlarının kendi hal ve idraklarıdır, kavrayışlarıdır.
Yani, nasıl fıkıh sahasında; Kur'an-ı Kerim ve hadisten sonra fâkih alimlerin ilmî mülahaza ve görüşleri, bizim için amel yapılabilecek sağlam bir görüş oluşturuyor ve onların bu zahîrî içtihadlarına tabi oluyorsak; aynı şekilde manevî-ruhî hayatımızda da esası Kur'an ve Sünnet'le sabit olan, zikir, fikir, nefis tezkiye ve muhasebesi, râbıta, hatme (zikir meclisi) gibi batınî mesele-lerde de manevî görüş ve içtihad sahibi olan tasavvuf büyüklerine, mürşid-i kamillere tabi olmalı, onları taklit etmeliyiz.
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, dört büyük halife olan Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali radıyallahu anhüm'e ayrı ayrı zikirler telkin etmiş, ancak bunlardan ikisi yaygınlık kazanmıştır.
Hz. Ebu Bekir radıyallahu anh Efendimizden neşet eden tarik, Sıddıkiyye ismi ve "hafî" (gizli) zikri ile vasıflanırken; Hz. Ali radıyallahu anh Efendimizden de "cehri" (açıktan) zikir ile vasıflanan tarikatlar ortaya çıkmıştır.
Bu iki ana koldan ayrılan tarikatlar ise yukarıda izah ettiğimiz sebeplerden dolayı, farklı tatbik şekilleri kazanmıştır. Bazı mürşid-i kamiller, yeni bir usul vaz etmeyip kendilerinden önceki üstadının mesleğini devam ettirmişlerdir.

 

selsebil
Tue 7 July 2009, 12:46 pm GMT +0200

Yani, nasıl fıkıh sahasında; Kur'an-ı Kerim ve hadisten sonra fâkih alimlerin ilmî mülahaza ve görüşleri, bizim için amel yapılabilecek sağlam bir görüş oluşturuyor ve onların bu zahîrî içtihadlarına tabi oluyorsak; aynı şekilde manevî-ruhî hayatımızda da esası Kur'an ve Sünnet'le sabit olan, zikir, fikir, nefis tezkiye ve muhasebesi, râbıta, hatme (zikir meclisi) gibi batınî mesele-lerde de manevî görüş ve içtihad sahibi olan tasavvuf büyüklerine, mürşid-i kamillere tabi olmalı, onları taklit etmeliyiz.

Güzel ve açıklayıcı bir örnek olmuş Allah razı olsun paylaşım için +rep

hafizvuslat
Sat 14 November 2009, 06:35 pm GMT +0200
Uymak,taklit etmek,nefsimize cok zor gelen seylerdir.Ama yilmamaliyiz,daima ugrasmaliyiz,nefsimiz ile savasimizda dogru insanlarla beraber olmaliyiz.Tarikat ehli olanlar ile,nefsini koreltmeye calisan muminler ile dostluk kurmaliyiz.
Mursidimize ruhaniyetimizi teslim edebilmeliyiz...

Allah razi olsun,Hocam cok guzel bir sekilde aciklamissiniz.
Ahirette Rabbim ecrinikat kat olarak versin insallah.
Sevgi ve Dua ile...

sumeyye
Wed 3 February 2010, 03:22 pm GMT +0200
Esselamu aleykum Rabbim (c.c.) razi olsun bazi sorulara açiklayici bir konu olmus.Allah'a emanet olunuz.

derya
Thu 11 February 2010, 02:33 pm GMT +0200
Allah bizlere günümüzün Râbiatü'l-Adeviyye' lerinden olmayı nasip etsin.
Allah razı olsun hocam

Sems
Tue 23 February 2010, 10:26 pm GMT +0200
Allah razı olsun hocam Hiç bilmediğim bilgiler di ve çok açıklayıcı bir şekilde yazıldığı için iyice anlamı oldum...

Canani
Sat 2 July 2011, 11:04 pm GMT +0200
Ne güzel bi payşaım örneklendirmler müthişş...Rabbim razı olsun..Rabbim hakkyla aşkla Allah dostlarına muhabbet duyanlardan eylsin..Rabbim ilim dünyası ailesinde ki güzel kardeşleimn yüzü suyu hürmetine kabul buyursun dularımı amin amin amin..

ehlidunya
Mon 26 September 2011, 06:56 pm GMT +0200
Tasavvuf vahyin gelişiyle birlikte, bizzat Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem tarafından hayata geçirildiği ve bu

ilmin alimlerinide bizzatihi efendimiz yetiştirdiğini ve bu ilmin efendimiz zamanından 3 asır sonra ihitiyaca binaen düzenli

ilim dalı haline geldiği ilk medresesinin suriyede remlede kurulduğu sufilik makamının ilk yeri olduğu hz.ali ra sesli (cehri)

hz ebubekir gizli (hafi) zikrin bahşedildiği bu yola başkoymalıyız bu ilimle ilimlenmeliyiz inşaallah hocam paylaşımınız

çok değerli allah razı olsun

ceren
Thu 4 December 2014, 11:08 pm GMT +0200
Aleykümselam.Tasavvuf Hz.Muhammedin peygamber oluşu ile başlamıştır.Ve tasavvuf insanın kalbini,ruhunu Allah ile besleyen bir ilimdir.Rabbim razı olsun paylaşımdan hocam
...

didemikto8d
Wed 18 March 2015, 02:51 pm GMT +0200
tasavvuf çoğu dın adamları tarafındabelirlediği gibi bizler ıçinde önemlidir bence tasavvuf her muslumanını bılmesi gerektiği kesindir tasavvuf allaha inanmak veguvenmektir allaha inanan herkes tasavvuf edendir

Bilal2009
Tue 28 July 2015, 02:09 am GMT +0200
Ve aleykümüsselam ve rahmetüllah,  Tasavvuf kalpler dünyaya meyledince çıkmaya başlamıştır. Zaten tasavvufun amacı da kalpte Allah'tan ( celle celaluhu ) hiçbir sevginin kalmamasidir.   

mevlüde06
Tue 28 July 2015, 01:31 pm GMT +0200
Ve aleykumusselam ve rahmetullah.
Rabbim mürşidi kamillerle,tarikat ehli zatlarla birlikte olup onlarin feyz ve bereketinden nasiplenenlerden eylesin  insaallah.Allah razi olsun hocm.cok guzel,faydali bilgiler

Yehma
Thu 11 October 2018, 08:15 am GMT +0200
Aslında peygamber efendimiz döneminde tasavvuf ve diğer ilimlerin hepsinin ta kendisi efendimizdi. Artı Bir ilim diye ortaya çıkmadı hiçbişey lakin Peygamber efendimiz vefat edince durumlar değişmeye başladı. Yen yeni durumlar ve sorular, sorunlar çıkmaya başladı. İslamı ilimler bu nedenlerden dolayı ihtiyace binaen oluşmaya başladı. Tasavvufun oluşması ise fıkıh,kelam, tefsir, hadiste 2-3asır sonradır.