sidretül münteha
Mon 16 May 2011, 03:50 pm GMT +0200
I. BİRDEN FAZLA KONU İHTİVA EDEN KUR'ÂN İLİMLERİ ÇALIŞMALARI
A- Ulumu'l Kur'an'ın Tarihçesi Ve Tanımı
A- Tarihçesi:
A- Ulumu'l Kur'an'ın Tarihçesi Ve Tanımı
A- Tarihçesi:
Kur'ân, çok zengin mânâları ve değişik konuları ihtiva ederek Arapça nazil oldu. Mânâsını anlamak, onu hayata geçirmek, verdiği mesajı iyi anlayıp başkasına da götürebilmek ve nihayet bu değerli serveti gelecek nesillere aktarmak bütün mü'minlerin aslî görevlerinden biridir. Sahabe ve onlardan sonra gelenler bu işin tamamen farkında idiler. Zira müminlerin dünya ve ahiret saadetini temin eden hususlar, hayatlarını düzenleyen kanunlar, bireysel davranışlarını ve sosyal ilişkilerini tanzim eden hukukî ve ahlakî normlar, başka toplum ve devletlerle münasebetlerini belirleyen ilkeler, Allah ile insan arasındaki rububiyet ve ubudiyet kurallarını tesbit eden esaslar, Allah'ın yüceliğini gösteren kainattaki çeşitli tablolar, insanlığa istikamet veren çok yüce mesajlar, Hz. Peygamber (s.a.v.)'in mücadelesini, tebliğini, ümmet içerisindeki konumunu dile getiren beyanlar, kıyamet gününün tablolarını, cennet nimetlerini ve cehennem azabını hatırlatan ilahî buyruklar bu yüce kitapta yer almaktadır.[19]
Bu mânâ zenginliğinin yanısıra, Kur'an'ın üslûbu, aksamı, emsali, nasih-mensuhu, delaleti, hitabı, belagatı, muhkem-müteşabihi, esbab-ı nüzulü, kıraatleri v.b. muhtevasıyla ilgili onlarca ilim kolu daha. vardır.
Sahabe, halis Arap oldukları için Kur'ân'ı genelde anlıyorlardı.[20] Ancak daha sonra gelen nesillerin durumu farklıydı.
İşte gelecek nesillerin, muhteva ve üslûp yönünden bu kadar zengin bir kitabı anlayabilmeleri ve içeriğindeki hususları net bir şekilde izah edebilmeleri için gerekli olan bilgi dallarının, ilmî disiplinlerin kurulması gerekiyordu. Fazla geçmeden Kur'ân ile ilgili ilimler kurulmaya başladı. Ancak H. I. yy. ile II. yy.'ın ilk yarısına kadar İslâm alimleri bu tür bilgileri çoğunlukla rivayet yoluyla birbirlerine aktarmakta idiler.[21]
Gün geçtikçe Kur'ân'la ilgili daha değişik yeni bilgi dalları ortaya çıkıyordu. Günümüze kadar da bu devam etmektedir, işte aynı hedefe yönelik ve aralarında kuvvetli bir birliğin bulunduğu bu ilim dallarını bir isim altında toplamak gerekiyordu. Nihayet bu ilim dalları Ulumu'l-Kur'ân adı altında toplandı. Ulumu'l-Kur'ân teriminin ne zaman ortaya çıktığına gelince; önce şunu kaydetmemiz gerekir: Takriben H. II. asrın ikinci çeyreğinde Kur'ân İlimleri'nin ilk nüvesini teşkil eden tefsir,[22] hadis mecmualarının bir babı olarak telif dönemine girdi. [23]
Bu dönemde tefsirin öncüleri arasında şu simaları zikredebiliriz. Yezid b. Harun es-Sülemi (ö. 117/735), Şube b. Haccac (ö. 160/777), Mukatil b. Süleyman (ö. 150/767), Veki' b. el-Cerrah (ö. 197/812), Süfyan b. Uyeyne (ö. 198/813) Abdurrezzak b. Hammam es Sağanî (ö. 211/826) v.b.[24]
Tefsirin tam ve müstakil olarak yazıldığı dönemin öncüleri olarak da şu simaları kaydedebiliriz: İbnu Maceh (ö. 273/885), Muhammed b. Cerir et-Tabarî (ö. 310/922), Ebu Bekr b. el-Mûnzir en- Nisaburî (ö. 318/930) v.b.[25]
Tefsirin bu gelişmesine paralel Ulumu'l Kur'ân'ın diğer dallarında da müstakil kitaplar yazıldı. Esbabı nüzulde Buharî'nin şeyhi Ali b. el-Medini (ö. 234/843); kıraatte el-Hasan el-Basrî (ö. 110/728); ğaribu'l-Kur'ân'da Ebu Ubeyde (ö. 209/824); fedailinde Ebu Ubeyde (ö. 224/839); nasih ve mensuhta Ebu Ubeyd el-Kasim b. Sellam (ö. 230/839); muşkil ve mecazda Abdullah İbnu Kuteybe (ö. 276/889); İ'cazda Muhammed b. Yezid el-Vasitî (ö. 306/918); i'rabda Muhammed b. Said el-Hufi (ö. 340/951); emsalda. Ebu'l-Hasan el-Maverdî (ö. 450/1058); aksamda Îbnu Kayyim (ö. 751/1350) ve cedelde Necmeddin et-Tufî (ö. 716/1316) v.b. müstakil eserler yazmışlar.[26]
Özet olarak sunduğumuz bu malumattan iki husus anlaşılmaktadır:
a) Ulumu'l Kur'ân'ın tedvinine başlanıldığı ilk yıllarda konuların müstakil kitab halinde yazılmasına önem verildiği
b) Ulumu'l Kur'ân ifadesinin bu günkü şekliyle tedvinin başladığı yıllarda olmadığıdır.
Tedvinin başladığı H. I. asırdan üçüncü asra kadar Ulumu'l-Kur'ân terimine rastlanmamaktadır. Ancak Muhammed b. Halef el-Merzuban'ın (ö. 309/921) yazdığı el-Havi fi Ulumi'l-Kur'ân adlı kitabıyla bu terimi kullandığını görmekteyiz.[27]
Daha erken bir tarihte İmam Şafii'nin Harun er-Reşid'le karşılaştığında Ulumu'l-Kur'ân terimini şifahî olarak kullandığı rivayet edilmektedir.[28] Ancak Dr. Adnan Zerzur bu olaya şüpheyle bakmaktadır.[29] Durum ne olursa olsun bu terimin H. üçüncü asırda kullanıldığını adı geçen kitabın isminden anlamamız mümkündür.[30]
[19] Bkz. Zerzur, a.g.e., s. 13-15.
[20] es-Salih, a.g.e, s.119; er-Rumî a.g.e., s. 36-37.
[21] ez-Zerkanî. I, 23, Mustafa Zeyd, en-Nashu fi'l-Kur'âni'l-Kerim, el-Mansura, 1987, I, 307; es-Salih, a.g.e., s. 120.
[22] er-Rumî, a.g.e., s. 41.
[23] A.g.e, s, 40.
[24] ez-Zerkanî, I, 396; es-Salih, a.g.e., s, 121; Ebu Şehbe, a.g.e., s, 31; er- Rumî, a.g.e., s, 40.
[25] Ebu Şehbe, a.g.e., s. 31; Zerzur; a.g.e., s. 406; er-Rumî, a.g.e, s. 41.
[26] ez-Zerkanî, I. 24-25; es-Salih, a.g.e., S. 121-124; Ebu Şehbe, a.g.e., S. 31-32; er-Rumî a.g.e., s. 40-44.
[27] es- Salih, a.g.e., s. 122; er-Rumi", a.g.e. s. 45.
[28] ez-Zerkanî, I. 26; es- Salih, a.g.e. s. 123-124.
[29] Bkz. Zerzur, a.g.e. 125-126.
[30] Doç. Dr. Halil Çiçek, 20. Asırda Kur’an İlimleri Çalışmaları, Timaş Yayınları: 23-26.