- Tamam evde kaldık ama niye

Adsense kodları


Tamam evde kaldık ama niye

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Wed 22 August 2012, 02:07 pm GMT +0200

TAMAM EVDE KALDIK! AMA BİR SORUN; NİYE?

Mayıs 2012 80.SAYI

Ayşenur USLU


Sevgili okuyucularım, bu ay birçoğumuzu ilgilendiren toplumsal bir yaraya neşter atacağız. Hatırlarsınız geçtiğimiz aylarda dergimizde ideal evlenme yaşı ile ilgili bir konu incelenmiş, epey de rağbet görmüştü. Bizler ise köşemizde bu ideal yaşı geçirmiş kitleyi irdeleyeceğiz.

Her şey olduğu gibi evlenmek de kader kısmettir. Bazıları bu kısmete ya geç nail olur ya da olamaz. Burada kimsenin söyleyeceği söz yoktur, ne de olsa takdir-i ilahidir. Ama bu yıllarda yaşanılan bazı toplumsal baskılar artık komik bir hal alarak bir çok genci canından bezdirmiştir. 

OKUL BİTMİYOR Kİ EVLENELİM

Yaşadığımız dönem ve gerekleri istemeseniz de sizin evlenme yaşınızı geciktiriyor. Okullar geç bitiyor, yüksek diplomalar almak yıllar gerektiriyor, iş zor bulunuyor, ailelerin evlilikte sorumluluğunu azaltıp harcamalara destek olmak için para biriktirmek zaman alıyor, erkekler için üstüne bir de askerlik ekleniyor dolayısıyla evlenme işi ertelene ertelene yaş geçiyor.

Bir üst kuşak olan annelerimizin döneminde evliliklerin en gecikmişi yirmili yaşların başında olduğundan, şimdilerde elli yaş üstü olan kitleye bugünlerin “otuzlu yaşlarında ancak vakti gelen evliliği” anlatmak epey zordur. Kaldı ki biraz da müşkülpesentseniz -ki evlilik ciddi bir müessese olduğundan seçici davranmak ince eleyip sık dokumak gerekir- bu yaş kırklı rakamlara çıkmaktadır.

Evlenmemişlik yurt genelinde halk arasında “evde kalmak” olarak, kuzey bölgelerimizde “küle kalmak” olarak dillendirilse de bunun bir başka boyutu da “evden gitmemek” şeklinde pekala olabilir.

EN GÜZEL GÜLÜ ARAMA HİKAYESİ

Evlenmemiş insanlar için işin işten geçtiği yaşı belirleyen bir üst kurul yoktur. Kabaca bir genelleme yapacak olursak bayanlarda evlenmemek seçememekten, erkekte ise seçilememekten kaynaklanır. Armudun sapı, üzümün çöpü mekanizmasını da eklersek işler çok daha çıkmaza girer. Bu sebeptendir ki evlenme yaşını geçirmekte olan her Türk gencine önlem olarak “gül bahçesinde en güzel gülü seçmeye çalışırken en kötü güle kalan gencin hikayesi” binlerce kez anlatılmıştır ve anlatılmaya da devam edilecektir.

Söz konusu ibretlik hikaye ilk duyulduğunda evlenme işini geciktiren gencimize iyi bir ders verir. İkinci anlatılışında gence “Tamam ama nasıl yapacağım?” dedirtir. Üçüncü anlatışında gençte “Bitse de gitsek” etkisi oluşturur. Dördüncü anlatılışında gencin içinden “Allahım kurtar beni bu hikayeden!” nidaları atmasına neden olur.

Ancak her şeye rağmen genç insan, bu hikayeyi anlatan kişinin şevkini kırmamak adına ilk kez dinliyormuş gibi yapar. Hatta yüzüne “Çok haklısınız” ifadesini yapıştırır. Bu sayede zavallı genç insanımızın tiyatral yetenekleri gelişir. Gencin, bıkkınlıkla karışmış sinir tepkilerini başarıyla kontrol etmesi de takdire şayandır ayrıca.

EVDE KALMAK PİLAVIN YANMASINA BENZER

Dediğimiz gibi gerçekten hiç evlenmeme durumu da hasıl olabilir. Ama bu durum aniden olmaz, merhale merhale gerçekleşir. Bunu pilav pişirmeye benzetebiliriz. Pilavın dibi aniden yanmaz, yavaş yavaş dibi tutmaya başlar sonrasında da kapkara olur. Genç insan da bir anda evde kalmaz, yavaş yavaş yaş geçtikçe evde kaldığını anlar. Şöyle ki; normal şartlarda hiç sene kaybı olmadan master dahil olmak üzere okulunu bitirmiş olan bir hanımefendi ya da beyefendi yirmi beş yaşında sadece mezundur ve evlilik çağı henüz gelmiştir. İş bulmanın ve kalıcı olarak işini belirlemenin de eklenmesiyle yaş yirmi sekiz olur ve evliliğin gecikmesi için ilk evre gerçekleşir. Pilava vurursak biraz dibi sararsa da yenilebilir kıvamdadır.

Şimdiki yaşam şartları sebebiyle tüm düğün harcamalarını ailesine yüklemek istemeyen genç evlenmek için para biriktirmek yoluna gidecektir. Yeni mezun ve bir kaç yıllık tecrübesi olan bir gencin alacağı maaşın ortalaması bellidir. Gencimiz maaşı yüksek olmadığından günlük yaşam harcamalarının yanı sıra kenara para ayırmayı düşünecektir. Böylece bir dört yıl da bu sürecek ve yaş otuz iki olacaktır ki bu da evlenememenin ikinci evresidir. Yine pilava vurursak dibi kızarmıştır, çok kimse yemese de kızarmış halini sevenler de vardır.

Artık iş gencin(!) evleneceği muhteremi seçmesine gelmiştir ki burada artık yaş sınırı, zaman kavramı gibi unsurlar kalmaz. Ucu açık bir süreçtir bu. Yeri gelir gencin karşıdakine içi ısınmaz, yeri gelir karşı taraf bizimkini istemez, yeri gelir işin içine anneler girer, olmadı her şey yolundayken birden karar değişir. İşte bu sürecin sınırı yoktur. Pilava endekslersek artık pilav kurtarılmaz haldedir.

Yine bize ayrılan köşenin sonuna geldik. Bir dahaki ay evlilik çağına henüz gelmiş bir gencin toplumsal baskı ile evlenemedi diye korkutulması ve panikleyen gencin şuursuz hareketleri ile, gerçekten evlenmemiş insanların olağan tepkilerini inceleyeceğiz.

Yarış atı gibi koştururlar,
Okullara, kurslara, sınavlara,
Sonra geç kalınca yuva kurmaya,
Başlarlar “evde kaldın” diye viyaklamaya…