- Talak-İla-Zıhar-Lian

Adsense kodları


Talak-İla-Zıhar-Lian

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
rabia
Thu 11 March 2010, 09:50 am GMT +0200
Talak-İla-Zıhar-Lian

Talakı ifade eden lafızlar sarih ve kinaye olmak üzere iki çeşittir.

Sarih: Bu lafızlar; talak, firak ve serah olmak üzere üç lafızdır. Bu üç kelimeden biri kullanıldığında boşama niyeti aranmaz, zahiri anlamıy­la iktifa edilir.

Kinaye: Talak manasını verdiği gibi başka manaya gelen lafızlarla olur. Kinaye talakta niyyet şarttır.

Lugatta talak, bağı çözmek, serbest bırakmaktır..

Istılahta ise, kadınla yapılan nikah akdini belirli lafızlarla ortadan kal­dırmaktır.

Talakın meşru oluşunun hikmeti: Evlilikte aslolan karı ile koca arasın­daki evlilik bağının devam etmesidir .Bu bağın devamını sağlamak, karı ile kocanın karşılıklı her iki tarafın hakkını garanti altına almak üzere Yü­ce Allah belirli vazifeler yüklemiştir. Ancak bu hak ve vazifeler bazan her iki taraf, bazan biri tarafından yerine getirilmemektedir. Bu nedenle aşırı geçimsizlik ve sıkıntıların oluşu büyük sorunlar meydana getirir. Bazan bütün çabalara rağmen uzlaşma yapmayabilir. İşte bu uzlaşmazlıklar ve geçimsizliklerin önüne geçmek için her iki tarafın haklarının sağlanması koşulu ile talak meşru kılınmıştır.

Talakın meşru oluşunun delili. Yüce Allah Kur´an-ı Kerim´de şöyle bu­yurmuştur:

"Ey Peygamber! Kadınları boşayacağınız zaman onların iddetlerini gözeterek boşayın ve iddeti de sayın. Rahvanız Allah´tan korkun." (Talak: 65/1)

Sarih ve kinai olmak üzere iki çeşit talak şekli vardır.

Sarih talak:

Sarih talak üç lafızdan ibarettir. Bunlar, talak, firak ve serahtır. Bu üç lafızdan hangisi kullanılırsa boşama niyeti aranmaksızın talak vaki olur. yani boşamaya niyet edilmezse de boşama olur. Bu kelimeler başka bir dildeki karşılığıyla ifade edilse yine boşama olur.

-Talak lafzı için, Allah (c.c.) şöyle buyurmuştur:

"Boşama iki defadır. Bundan sonrası ya iyilikle tutmak ya da güzel­likle salıvermektir.." (Bakara: 2/229)

-Firak lafzı için,

"İddet müddetlerini doldurduktan sonra onlara ya meşru ölçüler içerisinde (nikahınız altında) tutun veya onlardan meşru ölçülere göre ayrılın." (Talak: 66/2)

-Serah için,

"Kadınları boşadığınız ve onlar da bekleme müddetlerini bitirdikleri vakit ya onları iyilikle tutun yahut iyilikle bırakın." (Bakara: 2/231)

Yukarıdaki ayeti kerimelerin birincisinde talak, ikincisinde firak (ay­rılma), üçüncüsünde de serah (salmak) lafızları kullanılmıştır. Bu nedenle bu üç kelimede niyet aranmaksızın boşama vaki olur.

Kinai talak:

Kinai talak ise hem boşama hem de boşama dışındaki manalara gelen sözlerdir. Ancak kinai manada olan lafızlarda niyet şarttır.

Mesela bir kişi hanımına: ´Evimden çık.´, ´Ailenin yanına git.´, ´Benden uzaklaş.´ , ´Sen bana haramsın.´... gibi sözler kinaidir. Koca bu sözleri söylerken boşama niyeti varsa karısı ondan boş olur. Ama boşama değil de başka manayı kastederse karısı boş olmaz.

Kişi hanımına, ´Sen babanın evine git." ya da ´Ailenin yanına git.´ gibi sözler sarfedip, niyeti de boşamak ise kadın boşanır.

Bunun delili, Hz. Aişe (r.a.)´nın rivayet ettiği şu hadistir:

Cüven kızı Umeyye Resulullah´a nikah olunup huzuruna getirildiği ve Resulullah ona yaklaştığı zaman,

´Senden Allah´a sığınırım.´ dedi. Bunun üzerine Resulullah ona, "Sen şanı büyük olan Allah´a sığındın,artık aile­nin yanına git." [1] buyurdu.

Kişi hanımına aynı veya benzer sözleri ifade edip ama talakı (boşama­yı) kastetmiyorsa boşanmaz.

Buna da delil olan şa hadistir :Tebuk Gazvesi´ne katılmayan Ka´b bin Malik´e Hazreti Peygamber, hanımından ayrılması için Huzeyme´yi gön­derdiğinde; Ka´b bin Malik gelen haberciye (Huzeyme´ye) şöyle sordu:

-Karımı boşayacak mıyım yoksa ne yapacağım?

-Hayır boşama, ama ondan ayrı dur.

Bunun üzerine Ka´b:

´Haydi babanın evine git. Allah bu iş hakkında hükmünü verinceye ka­dar orada kal.´ [2] dedi.

Bu hadis boşama niyeti olmadan söylenen kinayi laffızlarla boşanma­nın tahakkuk etmeyeceğine delalet eder. Daha sonra Allah´u Teala Ka´b bin Malik ve arkadaşlarını affettiğini bildirince hanımını geri almıştır.

Talak, mevcut bulunan nikah hallerini sona erdirmektir.

Allahu Teala´nın en sevmediği boşamadır. Daha sonra büyük sorunlar çıkabileceği ihtimaliyle boşama caiz görülmüştür. Bilmek gerekir ki hak, her zaman Allah´ın yanında saklıdır.

Sarih boşama, boşama manasına gelip başka bir anlam taşımayan keli­melerdir. Bunlar boşamak, ayrılmak ve salmak kelimeleridir.

Şu halde bir kimse karısına ´Seni boşadım´ veya ´Senden ayrı oldum´ ya da ´Seni saldım´ dese niyeti ne olursa olsun karısı ondan boşanır.

Kinayi boşama, hem boşama hem de başka mana taşıyan sözlerden bi­riyle yapılan boşama muamelesidir.

Bir kimse hanımına ´Sen bana haramsın´ veya ´Babanın evine git´ ya da ´Benden uzaklaş´ gibi sözler sarfederse niyeti boşama ise karısı boşa­nır, değilse boşanmaz.

Kadın talakta iki kısımdır: Bunlar, Sünni ve Bidî olup hayız gören ka­dınlar için yapılan talak şekillendir.

Sünni Talak

Tuhur (hayız ve nifas dışındaki temizlik) halinde ve münasebet vaki olmadan evvel yapılan talaktır.

Bidi Talak:

Hayız halinde veya içinde münasebet bulunmuş tuhur halinde vaki olan talaktır. Vaki oluyorsa da haramdır.

Ayrıca sunni ve bid´i olmayan dört talak daha vardır:

1. Küçük yaştaki kadının

2. Yaşlılıktan dolayı doğurmayan kadının

3. Hamile olan kadının.

4. Kendisiyle münasebette bulunulmamış hul´ yapan kadının boşan­ması. [3]

Sunni Talak

Herhangi bir sebeple koca karısını boşamak istediği zamanı onun te­mizlik halini bekler. Yani hayız halinden temizlendikten sonra onunla cin­sel ilişkide bulunmadan yaptığı boşanma şeklidir ki sünnette en uygunu olan budur. Zaten sunni ismi de hurdan gelmektedir. Kocanın bu durumda bir veya iki talakla boşaması sünnettir. Bundan sonra iddet süresi dolma­dan pişmanlık duyarsa tekrar karı kalan talaklarla nikah altına alınabilir. [4]

Bid´i Talak

Hayız halinde veya hayız hali bittikten sonra temizlik devresine girer­ken cinsel ilişkide bulunduktan sonra yapılan boşamalıdır.

Bu boşanma şekli geçerli olmakla beraber, haram bir uygulamadır. Çünkü bu boşanma şekli geçerli olmakla beraber, haram bir uygulamadır. Bu boşanma şeklinde kadının aleyhine iddet süresinin uzamasına sebebi­yet vardır.

Temizlik süresinde cinsel ilişkide bulunduktan sonra yapılan boşama­nın haram oluşu sebebine gelince, kadının hamile çıkma ihtimali olabilir ki hamilelikte de kadının boşanması istenmemekte ve onun aleyhine ol­maktadır.

Allahu Teala şöyle buyurmuştur:

"Ey Peygamber! kadınları boşaya­cağınızda onları (temizleme) vakitlerinde (ve münasebette bulunmadan) boşayın ve iddetini sayın. Rabbiniz olan Allah´tan korkun." (Talak: 66/1)

Kadın hayızlı iken boşanırsa iddet süresi uzar. Kadın cinsi münasebet­ten sonra boşanırsa o zaman hamile olma ihtimali oluşur. Hamilelik ha­linde boşanan kadın için pişmanlık olur.

Abdullah İbni Ömer (r.anhuma) Rasulallah (s.a.v) zamanında karısını hayız halinde boşadı. Ömer ibnul Hattab, oğlunun bu boşamasının hük­münü Rasulallah´a sordu. Rasulallah (s.a.v) O´na şöyle buyurdu:

"Oğlun Abdullah´a söyle karısına dönsün, sonra kadın temizleninceye kadar bıraksın. Sonra kadın tekrar adetini görüp tekrar temizleninceye kadar da (onunla birlikte yaşasın) ikinci adetinden temizlendikten sonra-cinsi münasebette bulunmaksızın- boşasın. İşte kadının bu iki kirlenmesi ve temizlenmesi zamanı, erkeklerin kadınları boşamaları için aziz ve celil olan Allah´ın emrettiği iddet müddetidir." [5]

Üçüncü ber talak şekli de sunni ve bidi olmayan boşamadır: Bu da ergenlik çağma gelmeyen küçük kadın, hayizdan kesilen yaşlı kadın, hamile olan kadının ve kendisiyle cinsi münasebetle bulunulma­mış hul´ yapan kadın için yapılan boşamadır. Bunların boşanmaları ne sunni ne de bidi boşanmadır. Yapılması caiz olan bir boşamadır. Çünkü küçük ve yaşlı kadının iddet süresi ay hesabı, hamile kadının iddet süresi ise doğum yapması iledir. [6]

Talakın Sayıları

Hür erkek için üç talak, köle için iki talak vardır.

Talaktan sonra hemen yapılan istisna ve talakı herhangi bir sıfata ve şarta bağlamak sahihtir.

Nikah kıyılmadan önce vaki olan talak geçerli değildir.

Dört kişinin talakı geçerli olmaz. Bunlar, çocuk, deli, uykuda olan ve zorlanandır.

Talak ile ilgili Allah-u Teala şöyle buyurmaktadır:

" Boşama iki defadır, (ondan sonrası) ya iyilikle tutmak, ya da güzel­likle salmaktır." (Bakara: 2/229)

Yani ondan sonra geri dönme mümkün olan boşama iki defadır.

Resulullah (s.a.v.):

"Helaller içerisinde Allah´a en sevimsiz olanı boşamadır." [7] buyur­maktadır."

Talakı sıfata bağlamakla sıfatlar tahakkuk ettiğinde talak vaki olur. Mesela kişi karısına, ´Yağmur yağdığı zaman boşsun.´ demesi gibi sıfatla­rın tahakkuk edilmesi ile karısı boş olur.

Talakı şarta bağlamakla da o şart tahakkuk ettiğinde yine talak vaki olur. Bunun da misali, mesela kişinin karısına,´ Eğer evden çıkarsan boş­sun.´ gibi şartlı lafızlarla o işin tahakkuku halinde yine karısı boşanır.

Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

"Müslüman şartlarının yanındadır" [8]

Nikah akdinden önce yapılan boşama geçersizdir.

Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

"Nikahtan önce talak ol­maz." [9]

Başka bir hadiste Rasulallah (s.a.v)

"İnsanoğlunun sahip olmadığı bir şeyi nezretme, malik olmadığı bir köleyi azat etme ve malik olmadığı (ni­kahlamadığı) bir kadını boşama hakkı yoktur" [10]

Baliğ olmayan çocuğun, aklı başında olmayan delinin ve uykuda olan kişinin talaklarının sahih olmadığını Peygamberimiz (s.a.v) bize şöyle bildirmiştir:

"Üç kişiden kalem kaldırmıştır, Uyanıncaya kadar uyuyan kişiden, bu­luğ çağına erene kadar çocuktan ve akıllanana kadar deliden." [11]

Zorlanan kişinin de boşanması caiz değildir.

Peygamberimiz (s.a.v):

"Zorlama altında ne boşama geçerlidir. Ne de köle ve cariyeyi azat etmek." [12]

Boşama şu dört halde olur:

1) Vacib olan boşama:

Muti olan kimseye vaciptir. Yani, dört aydan fazla eşiyle münasebette bulunmayacağına dair yemin edendir. Dönmediği takdirde onu boşaması gerekir. Ayrıca karı-koca arasında anlaşmazlık bulunup ta?yin edilen ha­kemler boşanmalarında maslahat olacağına hükmetmeleri durumunda va­cip olan bir boşama şeklidir.

2) Müstehab olan boşamadır ki, "Sünni" olarak da isimlendirilir: Kocanın, karısının haklarında kusurlu olması yahud kadının iffetli ol­maması durumunda olup kendisinde cinsi münasebetin yapıldığı temizlik dönemidir. Bu dönemden önceki hayız müddetinde de cima olmamış ol­malıdır.

3) Haram olan boşamadır ki, buna ´Bid´i boşama´ da denir: Kadının hayızlı olduğu bir sırada yahut temiz olup, o temizlik döne­minde onunla ilişkide bulunmuşsa veya o temizlik döneminden önceki hayız döneminde ilişkide bulunduğu halde vaki olan boşamadır.

4) Mekruh olan boşamadır:

Yukarıdaki durumların dışındaki boşama durumudur.

Talak´ın rükünleri şunlardır:

1) Boşayan:

Boşayanın koca olması, baliğ olması, akıllı olması ve boşama süresin­de serbest olması şarttır. Koca olmayanın boşaması sahih değildir. Ayrıca çocuğun, delirme ve bayılma gibi kişinin mazur sayılacağı aklının başın­da olmama durumu ve haksız yere zorlananın boşaması sahih değildir.

Mazereti olmadan aklı zail olan, mesela zaruret olmaksızın sarhoş edi­ci bir şey içine gelince, onun boşaması geçerlidir.

2) Kast:

Bilerek boşama lafzını kendi manasında kullanmaktadır. Şayet başka­sının sözünü naklediyorsa, mesela, "Falan kişi karım boştur, dedi." der yahut bilmeden dili sürçerse, veya başka dilde "Boşama" lafzını kullanıp manasını bilmiyorsa, boşama vaki´ olmaz. Lakin kasdının bu olmadığını reddetmesi, ancak söylediğine delalet eden bir karine ile kabul edilir.

Mesela adı "Tarık" olan bir kadına ´´Talik" der ve:

"Benim kasdım onu çağırmak idi, lakin dilim sürçtü ve ´Tarık´ diyece­ğime ´Tâlık´ dedim" demesi gibi.

Yahut "Tallâktuki" deyip "Dilim sürçtü, ´Talebtuki´ diyecektim", de­mesi gibi.

İşte bu gibi durumlarda, karinenin mevcudiyetinden dolayı kocanın id­diası kabul edilir. Ama şaka olarak yahud karısı karanlıkta olup, onu ya­bancı biri sanarak böyle bir şey diyecek olursa, boşama vaki´ olur. Çünkü şaka ve onun yabancı biri olduğunu sanma, boşama lafzını başka tarafa çekmeye yeterli değildir. Böyle bir durumda, "Ben, başka bir şeyi kasdettim" diyemez.

3) Zevce:

Velevki ric´iyye ve asli iddeti bittikten sonra muaşerette bulunulan ol­sun: o da zevce hükmündedir. İddet konusunda bunu daha genişçe anlata­cağız.

Mülk-i yemin ile kendisiyle ilişkide bulunulan bundan hariçtir. Ona boşama düşmez.

4) Velayet:

Yani boşanan kadının, boşama esnasında boşayanın karısı yahut onun hükmünde olmasıdır. Yabancı birine yahut muallak veya yerine gelmiş bain talakla boşanmış olana "Boşsun" demenin bir anlamı yoktur. Bu du­rumdaki birine "Boşsun" yahut "Seninle evlendiğim takdirde boşsun" di­yecek olsa, bu hükmü olmayan bir laftan ibarettir.

Bu kişi: "Hangi kadınla evlenecek olsam o, benden boştur" derse du­rum yine budur. Çünkü henüz velayet hakkı yoktur.

5) Siga´ya gelince, ayrılığa delalet eden lafızdan ibaret olup iki nevi­dir. Bunlar sarih ve kinayi boşamadır.

Sarih: Boşanmadan başka bir manaya gelmeyen ve dolayısıyla bo­şanmanın vukuu için niyyete ihtiyaç duymayan lafızdır. Ancak zorlanan kimse bundan hariçtir. Onun için niyyet önemlidir.

Kinaye: Hem boşamaya ve hem de başka manaya gelen ve niyyete ihtiyaç duyan lafızdır. Kişi boşamaya niyyet eder ama, telaffuz etmezse yahud boşama lafzını fısıldar ama, kulakları normal duyuyor olduğu hal­de kendisi bile duymayacak kadar sessiz söylerse, boşama vaki´ olmaz.

Sarih boşama üç lafızdır:

Talak (boşama), firak (ayrılma) ve serah (salıverip serbest bırakma) ile bunlardan türeyen kelimelerdir.

Tallaktuki (seni boşadım), enti talikun (sen boşsun), ya mutallaka (ey boşanan) farraktuki (senden ayrıldım), enti mufarikatun (sen ayrısın), serrahtuki (seni salıverdim), enti musarrahatun (salıverilmişsin) lafızları gi­bi.

Şayet koca, "Benim için boşama vaciptir" ya da "Bana boşama düşer" der ve susarsa, bu, sarih boşamadır. Yine, "Allah, seni benden boşattı" di­yecek olursa sarih boşama olur.

Kinayenin lafızları çoktur:

"Artık evli değilsin", "Benden uzaksın." "Defol babanın evine git" "Aramızda bir bağ kalmamıştır", "Seni kendime haram kıldım," "Başının çaresine bak", "Haydi git artık", "Benim artık sana ihtiyacım yok.´Vs.

Bu sözleri kullanırken niyeti boşama ise, boşama vaki´ olur. Ama niyetinde boşama yoksa, vaki´ olmaz. Çünkü burada boşama kasdı yoktur.

Hür olan kocanın üç defa boşama hakkı vardır. Velev ki karısı bir ca­riye olsun. Kölenin ise, karısı hür bir kadın olsun cariye olsun yine iki bo­şama hakkı vardır. Çünkü talakta kocaya itibar edilir. Nitekim, "Boşama erkeklere ve iddet de kadınlara aittir."

Allahu Teala şöyle buyurmuştur:

"Nikah bağı erkeğin elindedir" (Bakara: 2/237)

Sahih görüşe göre, boşamaları cem´etmek haram değildir ve geçerlidir. Üç boşamayı bir sözle söylemenin yahut tek mecliste üçünü söylemenin sadece bir ric´i boşama olacağını söylemek ise, hem Kitab´a, hem sünne­tin sarihine ve hem de icma-ı ümmete muhaliftir. Onun için dört mezhe­bin alimleri, hakim bu şekilde fetva verdiği takdirde, hükmünün bozula­cağını açıkça beyan etmiştir.

Boşamada istisna sahihtir. İstisna, "İlla" (ancak, hariç...) ve benzeri is­tisna edatlarıyla boşamalardan birini veya ikisini hariç tutmaktır.

İstisnanın sahih olabilmesi için beş şart vardır:

1) Yemin ile onu ifade etmesi.

2) Sözünü bitirmeden önce istisnaya niyyet etmesi.

3) Onunla yeminin hükmünü kaldırmayı kasdetmesi.

4) En azından kendisi duyacak kadar sesini yükseltmesi.,

5) İstisna edilenin kendisinden istisna yapılanı kapsayacak şekilde ol­maması.

Nefes alacak kadar susmadan daha uzun bir müddet geçtikten sonra is­tisna yapılırsa, istisna yapılmamış olur. Nefes almak için, sesin kesilmesi yahut kendisini yakalayan bir öksürük için susar ve hemen ardından söy­lerse zarar vermez. Yemin ettikten sonra ona niyyet eder yahut ona hiç ni­yet etmemişse istisna olmaz. Yine onunla yeminin hükmünü kaldırmayı kasdetmez, onunla telaffuz etmez veya telaffuz edip kendisi bile duyma­yacak kadar sessiz söyler yahud istisna edilen kendisinden istisna yapıla­nı kapsıyorsa zarar verir.

Mesela, "Seni, üç talak hariç üç defa boşadım" derse üç talakla bo­şanmış olur. [13]

Ric´i Talak

Bir kişi karısını bir veya iki talak ile boşarsa bu durumdaki kadın iddeti bitmeden önce kocası onu geri alabilir.

Eğer iddet bitmiş ise kocası yeni bir nikah akdi ile karı kocasına helal olur ve kadının geri kalan talakları ile beraber olurlar.

Bu durumdaki kadın (başka bir evlilik geçirmiş olsa bile) baki kalan talakla geri alınır. [14]

Baîn Talak

Erkek üç talakla karısını boşarsa ancak şu beş şart ile tekrar nikahlanması helal olur:

1. İddetinin bitmiş olması.

2. Başkası tarafından meşru bir nikah ile nikahlanmış olması.

3. İkinci kocanın onunla (tam ve inzalli) cinsi temasta bulunmuş olma­sı.

4. İkinci kocası tarafından (sahih bir boşanma) ile boşanmış olması.

5. Bu boşanmadan da iddetinin bitmiş olması. [15]

Ric'i Talak

Erkek karısını bir veya iki talakla boşarsa iddet süresi bitmeden onu tekrar nikahı altına alabilir. Buna ric´i talak denir.

Delili. Yüce Allah Kur´an-ı Kerim´de şöyle buyurur.

"Eğer kocalar barışmak isterlerse, bu durumda boşanmış kadınları tekrar almaya hak sahibidirler." (Bakara: 2/228)

Bir veya iki talakla karısını boşayan koca iddet süresi dolmadan pişmanlık duymasıyla artık ikinci bir nikah yapmaya gerek olmadan karısına dönebilir.

Kocanın iddet süresinde bulunan karısına. ´Seni nikahıma iade ettim´ demesiyle karısı kendisine dönmüş olur. Burda iki şahit tutması sünnettir.

Karısını bu şekilde nikahına alan koca kalan talak veya talaklarla nikahına almış olur. Yani karısını bir talakla boşamışsa kalan iki talakıyla, iki talakala boşamışsa kalan bir talakıyla nikahı devam eder.

Eğer iddet tamamlandıktan sonra karısını nikahına almak isterse o zaman kadının rızası şarttır. Yani kadın razı olursa yeni bir nikah akdiyle nikahlanır. Kadın istemezse arlık olmaz. [16]

Bain Talak

Bir kimse karısını üç talakla boşarsa artık yeni bir nikahla da onunla bir araya gelmesi, karı-koca olması caiz değildir. Buna da bain talak denir Bu iki eş artık tamamen birbirleriunden ayrılmış olurlar. İddet süresi bittikten sonra kadın isterse başka bir erkekle evlenebilir.

Üç talakla birbirinden ayrılan koca ile karının tekrar evlenebilmeleri için şu şartlar gereklidir.

1- Kadının iddet süresinin bitmesi.

2- Başka bir erkekle nikahlanması ve bu erkeğin onunla cinsi münase­bette bulunması.

3- İkinci koca olan bu erkeğin de onu boşaması.

4- İkinci kocanın boşamasından sonra iddet süresinin geçmesi. [17]

[1] Buhari, 4955.

[2] Buhari, 4156, Müslim, 2796.

[3] Kadı Ebu Şuca, Ğayetül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 457-460.

[4] Kadı Ebu Şuca, Ğayetül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 460.

[5] Buhari, 4953; Müslim, 1471.

[6] Kadı Ebu Şuca?, Ğayet?ül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 461.

[7] Ebu Davud, 2178; İbni Mace, 2018.

[8] İbni Mace, 2045.

[9] Hakim, 2/205.

[10] Tirmizi, 1181, Ebu Davud, 2190.

[11] Ebu Davud, 4403.

[12] EbuDavud, 2193.

[13] Kadı Ebu Şuca, Ğayetül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 462-466.

[14] Kadı Ebu Şuca, Ğayetül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 467.

[15] Kadı Ebu Şuca, Ğayetül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 467.

[16] Kadı Ebu Şuca, Ğayetül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 468.

[17] Kadı Ebu Şuca, Ğayetül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 468.

rabia
Thu 11 March 2010, 09:54 am GMT +0200
İLA

Koca mutlak surette süresiz veya dört aydan fazla olmak üzere karısıy­la cinsi temasta bulunmayacağına yemin ederse ila etmiş olur. Bu durum­daki kocaya dört aya kadar mühlet tanınır. Sonra cinsi temasta bulunarak keffaret vermek; ya da karısını boşamaktan birini seçecektir. Eğer bunlar­dan hiç birine yanaşmazsa hakim, bir talakla kadının boşanmasına karar verir. [1]

İla (Karısına Yaklaşmama Yemini)

Üç mesele vardır ki talaka (boşamaya) benzemektedir.

Bunlar; ila, zihar ve liandır.

İla, karısıyla cinsi münasebette bulunabilecek durumda olan ve boşa­ması sahih olan bir kimsenin karısıyla mutlak olarak veya dört aydan da­ha fazla cinsi ilişkide bulunmayacağına dair yemin etmesidir.

Allah Teala şöyle buyurmaktadır:

"Kadınlarına yaklaşmamaya yemin edenler dört ay beklerler. Eğer (bu müddet içinde) kadınlarına dönerlerse şüphesiz Allah çokça bağışlayan ve esirgeyendir." (Bakara: 2/226)

Hz. Ali (k.v.) şöyle buyurmuştur: "Koca hanımına ila yaparsa (hanımı­na yaklaşmamaya yemin ederse) dört ay geçse dahi talakı düşmez. Ama ya karısına döner ya da boşar. [2]

Îla, eziyyet verdiğinden dolayı haramdır. [3]

İlanın Rükünleri

İlanın rükünleri şunlardır:

1- Koca.

2- Zevce.

3- Kendisiyle yemin edilen, kendisi üzerine yemin edilen şey (cinsi münasebet).

4- Müddet.

5- Siga.

Şayet hanımıyla mutlak olarak veya dört ay cinsi münasebette bulun­mamayı boşama, azad etme, adak adama veya Allah´a veya O´nun sıfatla­rından birine yemin etmeye ta´lik edecek olsa, ila´ yapmış olur.

İla´ yapan hür olsun, köle olsun kendisine dört ay mühlet verilir. Bu müddet dolduktan sonra hakim, onu iki şey arasında serbest bırakır: Ya hanımıyla cinsel ilişkide bulunup karı-koca olmaya devam edecek veya onu boşayacaktır. Şayet karısına dönecek olursa, Allah´a veya muteber yeminlerle yemin etmişse, yemin keffaretini vermesi gerekir gerekir.

Şayet ila´yı bir şeye ta´lik etmişse, kendisine ta´lik yaptığı şey ne ise, o vaki´ olur. Boşama üzerine idiyse boşama, azad etme üzere idiyse azad et­me vs. gerekir. Şayet namaz veya herhangi bir şey adamış idiyse, o adadı­ğını yerine getirmesi gerekir.

Eğer hem karısına dönüp onunla cinsi münasebette bulunmaktan ve hem de onu boşamaktan imtina´ ederse, hakim onun namına bir ric´i ta­lakla karısını ondan boşar. [4]

[1] Kadı Ebu Şuca, Ğayetül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 469.

[2] El- Muvatta´-İmam Malik, 2/556.

[3] Kadı Ebu Şuca, Ğayetül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 469-470.

[4] Kadı Ebu Şuca, Ğayetül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 470.

ZİHAR

Zihar kişinin karısına, ´sen benim anamın sırtı gibisin´ demesidir. Kişi karısına böyle dese ve ondan sonra eşinden ayrılması sözkonusu olma­mışsa söylediğinden geri dönmüş olur. Bu durumdaki bir erkek ziharı ta­lakla takviye etmediğini ileri sürerse kendisine keffaret lazım gelir.

Keffaretler sırasıyla şunlardır:

1. Mü´min, verimli ve çalışmasına engel olacak herhangi bir kusuru bulunmayan bir köleyi azat etmek.

2. Buna gücü yetmezse aralıksız iki ay oruç tutmak.

3. Buna da gücü yetmezse her birine birer avuç keffaret verip altmış fakiri doyurmak.

Kefaret vermedikçe karısıyla cinsi temasta bulunması helal olmaz.

Zihar, kocanın karısını kendisine mahrem olan bir kadına benzetmesidir. İslam alimlerinin icmaıyla bu şekildeki sözler haramdır.

Delil şu ayeti kerimedir:

"İçinizden zihar yapanların kadınları onların anaları değildir. Onların anaları ancak kendilerini doğuran kadınlardır Şüphesiz onlar çirkin bir laf ve yalan söylüyorlar. Kuskusuz Allah affedi­cidir, bağıslayıcıdır. Kadınlardan zihâr ile ayrılmak isteyip de sonra de­diklerini geri alacaklar (için) birbiriyle cinsi temas etmeden evvel, bir kö­leyi hürriyete kavuşturmaları gerekir..." (Mücâdele: 58/2-3)

Böyle bir davranışta bulunmak büyük günahlardandır. Çünkü Yüce Al­lah Kur´an-ı Kerim´de şöyle buyurmakladır:

"...şüphe yok ki onlar, her hâlde çirkin ve yalan bir laf söylüyorlar." (Mücadele: 58/2) [1]

Ziharın Rükünleri

1- Zihar yapan: Şartı, boşanması sahih olan bir koca olmasıdır. Koca olmayanın zihâr yapması sahih değildir. Onun ne yabancı biri ve ne de efendinin ziharı olur. Şayet bir efendi, cariyesine, "Sen bana annemin sır­tı gibisin" derse, zihâr sahîh olmaz. Deli, çocuk ve mükrehin (zorlanan kimsenin) zihârı da sahîh değildir.

2- Kendisine zîhar yapılan: Şartı; hür olsun, câriye olsun velevki ric´atla olsun zevce olmasıdır. Yabancı bir kadından, hul´ yapmış biri bile olsa sahîh değildir.

3- Kendisine benzetilen: Şartı, zihar yapan için mahrem bir kadının bütününü yahut görünen bir kısmı olmasıdır. Mahrem olması, nesepten olabileceği gibi süt ve akrabalıktan dolayı da olabilir. Annesi, kızkardeşi, soyundan olan kızı, babasının veya annesinin sütannesi ve kendisinin do­ğumundan önce babasının nikahlamış olduğu analığı gibi.

Bir kişi karısına; "Sen bana babam gibisin" veya "Oğlumun karısı gi­bisin" diyecek olsa zihar olmaz.

4- Siga: Siganın şartı ise, sarih olarak veya kinaye yoluyla ziharı ifade eden lafızdır.

Sarih olanı; hanımının tümünü veya başını veya elini veyahut benzeri zahir organlarından birini, yukarıda saydıklarımız mahremlerinden biri­nin sırtına veya eline veya ayağına ya da buna benzer manevi bir değer ifade etmeyen zahir organlarından birine benzetmesidir.

Kinaye olanı ise;

"Sen anam gibisin veya kızkardeşim gibisin" veya "Onun gözü yahut başı gibisin" demesi ya da manevi bir değer ifade eden zahir organların­dan birine benzetmesidir. Şayet bunlarla ziharı kasdetmişse, zihar gerçek­leşmiş olur. Ama kasdı zihar değilse, hiçbir şey gerektirmez.

Zihar yapan kime zihardan sonra dönmekle kendine keffâret gerekir.

Ric´îyye olmadan bir zevceye yapılan zihardan dönüş, zihardan sonra şer´an ondan ayrılması mümkün olacak kadar zaman geçmeden onu geri almasıdır. "Seni boşadım" diyecek kadar geçmeden geri dönerse, zihar­dan dönmüş olur.

Hemen ardından delirir veya bayılır veya dilsiz olur ve anlaşılır bir işareti bulunmaz ya da ikisini veya birinin ölümüyle yahut ta kocanın ve­ya kadının kusurundan dolayı nikâhlarının fesholunmasiyla yahut koca­nın veya kadının dinden çıkarak nikahlarının feshiyle yahut ta baîn bir boşama veya ric´î bir boşama olup ric´at etmemesiyle aralarında ayrılma sözkonusu olursa, bu durumların hepsinden geri dönemez. Çünkü ilk üç durumda ayrılma mazeretinden dolayı, ölüm ayrılığında imsakin geçmiş olmasından dolayı ve geri kalan durumlarda ise, yokluğundan dolayı geri dönülemez.

Zihar yapılan ve hayızlı olan kadın için geri dönüş, ancak kanının ke­silmesinden sonra yukarıda zikredilen tutma ile olur. Kanı kesilmeden önce tutmak olmaz. Çünkü hayızlı olduğu müddetçe şer´ân ayrılma imkâ­nı yoktur. Talakın hükümlerinde olduğu gibi, hayızlı iken boşamak ha­ramdır.

Karısına, "Sen bana annemin sırtı gibisin" demesi, artık onu zevce olarak tutmamasını gerektirir. Şayet onu zevce olarak tutuyorsa sözünden dönmüş ve ona muhalefet etmiştir.

Muvakkat olmayan ziharda ric´îyye olan zevce için geri dönüş, ister onu zihardan önce ve ister sonra boşamış olsun, ona ric´at edebilir.

Vakitle ta´lik edilen zihardan dönüş, ancak kendisiyle kayıtladığı vakit­te cinsi ilişkide bulunmakla hasıl olur. Yine, mekan ile kayıtlı olan zihar­da, ancak o mekanda cinsi ilişkide bulunmakla dönüş hasıl olur.

Zihar yapıp dönen kişi keffâret vermeden ve muvakkat ziharda da müddet bitmeden karısından hayızlı olduğu zamanki halı ile istifade et­mesi haramdır. Onun için göbek ile dizler arasındaki yerlerine dokunması haramdır. Yine ziharı bir mekanla kayıtlayan, o mekandan ayrılmadıkça yahut keffâret vermedikçe zikredilen yararlanmada bulunması haramdır. [2]

[1] Kadı Ebu Şuca, Ğayetül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 471-472.

[2] Kadı Ebu Şuca, Ğayetül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 472-473.

LiÂN

Erkek karısını zina ile suçladığında kendisine kazf (iftira) haddi lazım gelir. Ancak şahit göstermekle veya camide minber üzerinde cemaat ve hakim huzurunda şöyle ilan yapmakla kazf cezasından kurtulur:

"Allah´ı şahit tutarım ki karım falanca adama isnad ettiğim zinada bu­lunmuştur" ve; "bu çocuğun zinadan olup, benden olmadığını iddia edi­yorum ve doğru söylüyorum." Bu ifadeyi dört defa tekrarlar.

Beşincide hakim ona nasihatta bulunur. Daha sonra beşinci sözünde şöyle der: "Eğer yalan söyleyenlerden isem Allah´ın la´neti üzerime ol­sun."

İbni Abbas´tan şöyle rivayet edilmiştir: Hilal bin Umeyye, karısının Şerik bin Şemha ile zina ettiğini Hz. Peygamberin huzurunda söyledi.

Rasulullah kendisine:

"Ya şahit gösterirsin veya sırtına had vurula­cak" buyurdu. Hilal: ´Ey Allah´ın Resulü. Sizden biriniz ailesi üzerinde bir erkek görürse şahit mi arayacak?´ dedi.

Rasulullah, "Ya şahit veya sırtına had vurulacak" dedi. Bunun üzer­ine Hilal, ´Seni hak peygamber olarak gönderen Allah´a yemin ederim ki muhakkak doğru söyledim. Elbette Allah benim hakkımda sırtımı haddan kurtaracak bir hüküm indirecektir´ dedi. Bunun üzerine Lian hükmünü bindiren şu ayet nazil oldu:

"Eşlerine zina isnat ettikleri halde kendilerinden başkası şahit olma­yan ..." (Nur: 24/6-7)

Karısına zina isnat eden Hilal bin Umeyye seksen değnek olan had ce­zasından kurtulmuş oldu.

Sehl bin Said El-Ensari (r.a.)´dan rivayete edildiğine göre ensardan bir kişi Allah resulüne gelerek şöyle dedi:

"-Ey Allah´ın Resulü, bir kimse karısını zina ederken görse zina edeni öldürmesi gerekir mi? Değilse ne yapmalı?

Bunun üzerine Allah Resulü şöyle buyurdu:

"Seninle karın hakkında Kur´an inmiştir." Daha sonra karı ile koca mescitte lanetleştiler. Ben de buna şahit oldum." [1]

Sehl bin Said (r.a.) den başka bir rivayete göre o kişi karısını Resulullah´ın huzurunda üç talakla boşadı. Resulullah talakın vuku oluşunu ka­bul etti. [2]

Karısına zina isnadında bulunan kişi lian için gerekli yemini yaptıktan sonra, karısına da aynen yemin hakkı düşer.

İbni Abbas´tan şöyle rivayet edilmişlir: "Hilal bin Umeyye karısına zi­na isnad etti ve Resulullah´a gelerek şehadette bulundu. ´Hazreti Pey­gamber ona ,

´Allah ikinizden birinin kesinlikle yalancı olduğunu biliyor. Aranızda yemininizden dönen yok mu?´ dedi. İbni Ömer´in rivayetinde Hazreti Peygamber bunu üç defa tekrar etti. Sonra kadın kalkıp kabul et­ti." [3]

Ebu Hureyre (r.a.) şöyle rivayet eder: Lian ayeti nazil olduğu vakit Re­sulullah (s.a.v.)´nin şöyle buyurduğunu işittim:

"Hangi kadın bir kavmin içine kendilerinden olmayan bir çocuğu so­karsa Allah ona hiç bir zaman rahmet nazarıyla bakmaz. Allah onu cen­netine koymaz. Hangi erkek te çocuğun yüzüne baka baka (kendisinden olduğunu bildiği halde) onun kendisine ait olduğunu inkar etse, Allah onu rahmetinden mahrum eder." [4]

Erkeğin liânından şu beş hüküm ortaya çıkar:

1. Erkekten kazf haddinin sakıt olması.

2. Kadına zina haddinin lazım gelmesi.

3. Aralarında karı-kocalık bağının kesilmesi.

4. Aradaki çocuğun kocadan düşmesi.

5. Liana uğrayan kadının koca için ebediyyen haram olması.

Eğer kadın da söz konusu lianı yaparsa ondan da zina haddi sakıt olur.

Kadın lian yaparken şöyle der:

"Şu adamın bana atfettiği zina suçlamasında yalancılardan olduğuna Allah´ı şahid kılarım."

Bu sözü dört defa tekrarlar.

Kadı´nın nasihatından sonra beşinci defa olarak şöyle der:

"Bu adam doğru söyleyenlerden ise Allah´ın gazabı üzerimde olsun."

Karşılıklı lianda bulunan karı ile kocadan her ikisi birbirine ebediyyen haram olurlar.

İbni Ömer (r.a.) şöyle demiştir: "Hazreti Peygamber bir adam ile ka­rısının karşılıklı lianını idare ettiğini gördüm. O kişi bu kadının çocuğu da benden değildir´ dedi Peygamber onların arasını ayırdı, çocuğu annesi­nin nesebine iltihak etti." [5]

Başka bir rivayette Hazreti Peygamber onlara şöyle buyurdu:

"Sizin hesabınız Allah´a aittir. Biriniz mutlaka yalancıdır. Artık sen bu kadınla bir araya gelemezsin.Yeni bir nikah akdi olsa dahi artık sen bir daha bu kadına dönüp evlenemezsin." [6]

Kadının da Han yapabileceğini Kur´an-ı Kerim şu ayeti kerime ile bil­dirmiştir:

"Kadın (ise) dört defa Allah adına yemin ederek kocasının kesinlikle yalan söyleyenlerden olduğuna şahitlik etmesi cezayı kendisinden uzak­laştırır. Besinci yemini, eğer kocası doğru söyleyenlerden ise Allah´ın ga­zabının kendisi üzerine olmasını dilemesidir. (Bu takdirde zina cezasından kurtulur.)" (Nur: 24/8- 9)

İbni Ömer´den şöyle rivayet edilmiştir: "Bir kişi Hazreti Peygambere gelerek,

-Ey Allah´ın Resulü, biriniz karısını zina ederken görürse onun ne yap­ması gerekir? Konuşursa büyük bir meseleyi söylemiş, susarsa büyük bir meselenin üzerinden sükut etmiş olacak, dedi. Hazreti Peygamber sustu, kendisine cevap vermedi. Adam o günden sonra tekrar Resulullah´a gele­rek,

-Gerçek şu ki sana sorduğum duruma kendim düşmüş bulunuyorum, dedi. Bunun üzerine Allahu Teala lian ayetlerini nazil etti. Hazreti Pey­gamber o adamı çağırdı ona bu ayetleri okudu. Kendisine nasihatta bulu­narak dünya azabının ahiret azabından ehven olduğunu bildirdi. Adam. ´Hayır seni hak ile gönderene yemin ederim ki o kadına karşı yalan söy­lemedim´ dedi. Bundan sonra Hazreti Peygamber önce erkekten başladı. O da kendisinin gerçekten doğrulardan olduğuna dair Allah´a yemin ede­rek ´Yalan söylüyor isem Allah´ın laneti üzerime olsun´ dedi. Sonra Haz­reti Peygamber kadına döndü ve kadın, erkeğin gerçekten yalancılardan olduğuna dair Allah´a dört defa yemin etti ve beşincisinde şayet o erkek doğrulardan ise Allah´ın gazabının kendisi üzerine olmasını diledi. Sonra Hazreti Peygamber onları ayırdı."[7]

[1] Buhari, 5003; Müslim, 1492.

[2] Ebu Davud, 2250.

[3] Buhari, 5001.

[4] Ebu Davud, 2263.

[5] Buhari, 5009, Müslim, 1494.

[6] Buhari, 5006.

[7] Buhari, 5014.

Kadı Ebu Şuca, Ğayetül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 474-477.