- Taklit Ve Taklit Dışı Konular

Adsense kodları


Taklit Ve Taklit Dışı Konular

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
saniyenur
Mon 13 August 2012, 02:20 pm GMT +0200
Taklit Ve Taklit Dışı Konular

Ümmet ya da en azından büyük çoğunluğu, tedvîn edilmiş ve kitaplara işlenmiş durumda olan dört mezhebin taklidinin caiz olduğu ko­nusunda, ta günümüze kadar görüşbirliği hâlinde olagelmiştir. Bunda elbette ki, büyük faydalar vardır. Özellikle, himmetlerin ger­çekten azaldığı, nefislerin heva ve hevesler peşinde koşar hâle geldiği, herkesin kendi gö­rüşünden başkasını beğenmez olduğu günü­müzde bu mezheplerin ayrı bir önemi vardır. İbni Hazm (ö. 456/1064): "Taklit haramdır; hiçbir kimsenin, delilsiz Rasûlullah'ın dı­şında başka birinin görüşünü alması helâl de­ğildir..." diyerek şu ayetleri delil olarak kul­lanır:

"(Ey insanlar) Rabbinizden size indirilene uyun ve O'ndan başka dostlara uymayın (ve­ya: O'ndan başka dostlar aramayın)..." (7: 3)

"Onlara: 'Allah'ın indirdiğine uyun!' dense, 'Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz(yol)a uyarız!' derler..." 2: 170).

Kur'ân-ı Kerîm insana Hakkı izlemesi gerek­tiğini hatırlatmaktadır:

"Onlar ki, sözü dinlerler ve onun en güzeline uyarlar. İşte o Allah'ın kendilerini doğru yola ilettiği kimselerdir ve onlar gerçek akıl sahip­leridir." (39: 18).

"...Bir şeyde ihtilâfa düşerseniz, eğer Allah'a ve âhîret gününe iman ediyorsanız, onu Allah'a ve Rasûle götürün..." (4: 59).

Bütün ashab ve tabiîn icmâ hâlinde, bir kim­senin gerek kendilerinden ve gerekse önceki­lerden birinin görüşüne yönelerek tümüyle onu almasını, başka bîr şeye bakmamasını ca­iz görmemişler ve kendileri de böyle bir dav­ranışa girmemişlerdir. Kur'ân ve Hadis var­ken bunun dışında çözüm aramak inancın sı­nırlarım aşmaktır. Böyle bir durumdan Al­lah'a sığınırız.

İbni Hazm'ın taklidin haram olduğu hakkın­daki bu sözleri ancak şu vasıftaki insanlar için geçerli olabilir:

a- Tek bir meselede bile olsa, kendisinde bir tür içtihad kudreti olan kimse; b) Veya Rasûlullah'ın kesin olarak bir şeyi emret­miş veya yasaklamış olduğunu ve o konuda neshin bulunmadığını bilen kimse. Tabii ki, bu sonuca hadisleri araştırmak, konuyla ilgili muhalif-muvafık bütün sözleri toplamak ve neshedici bir delilin olmadığına vâkıf olmak­la, ya da ilimde üstün payeye ulaşmış âlimlerden büyük bir çoğunluğun öyle dü­şündüklerini, muhalif durumda olanların ise, kıyas ya da istinbata tutunduklarını görmesiy­le veya başka bîr yolla olur.

Böyle bir durumda Rasûlullah'ın hadisine muhalefet etmenin sebebi, ya gizli bir nifak ya da açık bir hamakatten başka bir şey ol­maz.

İzz b. Abdisselâm'm işaret etmek istediği şey işte budur: "İnsanı hayretten hayrete düşüren şeylerden biri de mukallid fakihlerin tavrıdır. Onlar, imamlarının görüşünün hiçbir şekilde savunulamayacak şekilde zayıf olduğunu an­larlar; buna rağmen Kitap, Sünnet ve sahih kıyasın desteklediği görüşleri terkederler de illâ kendi imamlarının mezhebini büyük bir taassupla taklit ederler. Dahası, taklit ettikleri imamı savunarak Kitap ve Sünnetin açık delâletini reddetmek için çareler ararlar; uzak sakat teviller yaparlar."

"İnsanlar, belli bir insana bağlı olmaksızın ulemâdan her önlerine gelene sormakta idiler ve kimse bunu yadırgamazdı. Şu mezhepler ve mutaassıpları ortaya çıkıncaya kadar du­rum böylece devam etti. Şimdilerde artık kişi, görüşü delillerden uzak olsa bile, imamını -sanki gönderilmiş masum bir peygamber gi­bi- büyük bir taassupla taklit etmektedir. Bu haktan ayrılma, doğrudan uzaklaşmadır; aklı başında hiçbir kimse böylesi bir duruma razı olamaz."

İmam Ebû Şâme (ö. 665/1207) de şöyle de­mektedir: "Fıkıhla uğraşan kimsenin, tek bir imamın mezhebiyle yetinmemesi ve her meselede Kitap ve muhkem sünnetin delâletine en yakın olan görüşün sahih olacağına İnanması gerekir. Geçmiş temel ilimleri iyice tah­sil etmiş bir kimse için bu, hiç de zor değildir. O taassuptan uzak kalmalı, sonradan ortaya çıkmış ihtilaflı konulara dalmamalıdır. Çünkü bunlar zamanı öldürmekten, zihni karıştır­maktan başka bir fayda sağlamaz. İmam Şafiî'nin, insanlara hem kendisini hem de baş­kalarım taklit etmeyi yasakladığı sahih olarak bilinmektedir."

İmam Şafiî'nin talebesi olan el-Müzenî (ö. 264/877), Muhtasar adlı eserinin başında şöyle demiştir: "Bu kitabı, İmam Şafiî'nin il­minden özetledim." Kısaca şöyle diyor: "Fay­dalanmak isteyenlerin istifadesine yaklaştır­dım. Bununla birlikte ben, İmam Şafiî'nin, gerek kendisinin ve gerekse başkalarının tak­lit edilmesini yasakladığını, bundan maksadı­nın da, herkesin kendi dinî hayatında bizzat düşünmesi ve ihtiyatlı davranmasını öğren­mesi olduğunu bildirmek isterim."

İbni Hazm ve İzz b. Abdisselâm, belli bir fakihi taklit eden ve onun asla yanılmazlığına, her dediğinin behemehal doğru olduğuna ina­nan, imamının içtihadına aykırı bir delil orta­ya çıksa bile onu terketme düşüncesine asla yer vermeyen avamdan kimseleri uyarmakta­dır. Tirmizî'nin rivayet etmiş olduğu şu hadis bu mânayı ifade etmektedir Adiyy b. Hatem şöyle anlatır: Rasûlullah'ı şu ayeti okurken işittim: "Onlar hahamlarını ve rahiplerini Al­lah'tan ayrı rabler edindiler..." (9: 31). Sonra şöye buyurdu: "Elbette onlar, âlim ve rahiple­re tapınmıyorlardı; ancak onlar bir şeyi kendi­lerine helâl kıldıklarında, onlar da onu kendi­lerine helâl sayıyorlar; bir şeyi haram kıldık­larında da, onu haram biliyorlardı."

Benzer şekilde, meselâ bir hanefînin, şâfiî bir fakihten -ya da tersi- fetva sormasını caiz görmeyen veya bir hanefînin namaz kılarken şâfiî bir imama uymasını caiz görmeyen kişi,-ilk asırların icmaına muhalefet etmiş, sahabe ve tabiîne ters düşmüş olur.


8c nazlı
Mon 23 March 2015, 02:25 pm GMT +0200
kitaplara işlenmiş durumda olan dört mezhebin taklidinin caiz olduğu konusunda, ta günümüze kadar görüşbirliği hâlinde olagelmiştir.şimdiki zamanlardada taklitler ve taklit dışı şeyler çoktur.