- Takibe uğraması

Adsense kodları


Takibe uğraması

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sidretül münteha
Fri 17 September 2010, 04:16 pm GMT +0200
TAKİBE UĞRAMASI



55- İmam Mâlik´e Niçin Dayak Atıldı?:


İmam Mâlik her türlü isyandan ve ona teşvikten sakınmasına, fitnelerden uzak kalmasına rağmen, Abbasi Halifelerinden Ebu Cafer Mansur devrinde takibe uğramış, işkenceye maruz kalmıştır. Tarihçi­leri bunda ittifak halindedirler, ekserisi bunun 146 H. 763 ncü yılında olduğunu söyler, 147 H 767 yılında diyenler de vardır.[1] Bu takib sırasında kırbaçla döğdüler, kolu sakatlandı, omuzu çıktı, bu takibin sebebi hakkında birçok muhtelif rivayetler var, onlardan üçünü naklede­lim:

1- Zayıf bir rivayete göre, İmam Mâlik, Mut´a nikahı hakkında İbni Abbas´a muhalif olup bunu açıkça konuşuyordu ve mut´a nikahı haramdır, diyordu, Bu rivayeti Şezerât Min Zeheb kitabı şöyle nakleder: «Deniyor ki, Mâlik, Bağdad´a getirildi, kendisine: Mut´a nikahı hakkında ne dersin, diye soruldu. O, haramdır, dedi. Kendisine bunun helal olduğuna dair Abdullah İbni Abbas´ın kavli var, denildi. Buna karşılık olarak «Ondan başkasının sözü, Allah´ın kitabına daha uygundur» dedi ve haram olduğuna dair sözünde ısrar etti. Bunun üzerine öküz üze­rinde Bağdad içinde dolaştırıldı, yüzüne işkembe pisliği atarlardı. Eliyle yüzünden işkembeyi atar ve:

Ey Bağdad halkı, beni kim tanımıyorsa, tanısın, ben Mâlik b. Enes´im, muta nikahı caizdir diyeyim diye, görüyorsunuz bana neler yapıyorlar. Bunu ben söyleyemem; derdi. Bundan sonra Allah onun şanını yükseltti, namı her tarafa yayıldı.[2] Bu haberi mevsuk kimseler zikretmez, bundan başka bu, yaygın olan şu rivayete de aykırı, İmam Mâlik ömründe Bağdad´a ayak basmamıştır, Hicaz´dan başka bir üi-keye gitmemiştir.

Zaten haberin kendisi, onun akla aykırı olduğunu göstermektedir. Çünkü Şia´dan başka bütün fakihler mut´a nikahının batıl olduğunda birleşiktir. Ebû Hanife, Evzaî, onlardan önce gelip geçen fakihlerin hepsi de bu görüştedirler, Ehli Sünnet fukahası arasında onunbatit oldu­ğunda İcma´ı Ümmet vardır. Halife Ebû Cafer Mansur´un. hakkında İcma-ı Ümmet olan, böyle meşhur ve herkesçe maruf ittifaklı bir mes´ele hakkında İmam Mâlik gibi itibarlı ve değerli bir âüme bu tür ceza vermeyecek kadar aklı yok mu? Mut´a´nın caiz olduğunu Şia´nın İma-miyye kotu söyler. Halbuki Ebû Cafer Mansur onlara karşıdır, onları, rahatını bozan, uykusunu .kaçıran bir diken gibi görmektedir. O kadar aklı yok mu ki, aşağı gördüğü bir cemaatın görüşünün doğru olduğunu ilan ederek, İmam Mâlik gibi bir imama işkence yapıp umum fukahayı ve bütün müslümanları böyle kızdırsın. Ehli sünnetçe açıkça bilinen, bedihi olan bir mesele için böyle işkence yapmak umumi nefret uyandı­rır, çünki bu açik bir zulümdür, aşikare bir eziyettir. Ebû cafer bunu yapacak bir tip değildir.

2- Bu büyük fakihe işkence yapılmasına ikinci sebep olarak tarih­çiler şunu naklederler: İmam Mâlik, Hz. osman´ı Hz. Ali´den üstün tutardı. Hz. Ali yanlısı kimseler bunu Medine valisine müzevirlediler. Bu haberi de Medârik nakletmektedir, şöyle der: «İmam Mâlik, Hz. Os­man´ı, Hz. Ali´ye tercih ettiğinden dolayı döğüfdü. Ali taraftarları onu müzevirlediler, nihayet dayak attılar. İbni Bekir´e arkadaşlarına muhalif oldun, onlar: Biat mes´elesinden dolayı kırbaçlandı, diyorlar, dediler. Ben bunu arkadaşlarımdan daha iyi bilirim, dedi.[3]

Bu haber de meşhur olana ve râvinin arkadaşlarına da muhalif olmakla beraber, ayrıca ibarenin içinde onun batıl olduğunu gösteren şeyler vardır, zira o zaman Hz. Ali taraftarları, Halifeye ve Valiye kızgın ve karşı idiler, çünkü bu işkence 146 h. yılında oldu. Bu, Nefsi Zekiye denen Muhammed b. Abdullah´ın Medine´de.Abbasilere karşı ayakla­nıp öldürüldükten bir yıl sonraki yıldır. O zaman Ali taraftarlarının itibarı yoktu. Ebu Cafer gibi bir Halife o günlerde onların ağzına bakarak İmam Mâlik gibi bir fakihe eza ve cefa yapıp onlardan ötürü onu döver mi?

En meşhur olan üçüncü sebep ise şudur: İmam Mâlik şu hadis-i şerifi rivayet etmektedir: «Zorla yapılan talak, talak değildir.» Fitne peşinde koşanlar, bu hadis-i şerifi delil göstererek Ebû Cafer Mansur´a yapılan biat´ın batıl olduğunu yaymaya başladılar. Bu da tam Nefsi Zekiye Muhammed b. Abdullah b. Hasan´ın Medine´de Abba-silere karşı ayaklanması sırasına rastladı. Ebû Cafer Mansur onu bu hadis-i şerifi rivayet etmekten menetti. Denemek için bunu gizlice birine ondan sordurdu, o da bunu halkın önünde rivayet etti, bunun üzerinedayak attırdı.

Tarihçi îbni Cerîr Taberi´ye göre, İmam Mâlik bu hadis-i şerifi rivayet etmekle adeta Nefzi Zekiye Muhammed b. Abdullah´a biata teşvik verdiği bile rivayet olunur. Ona: Bizim boynumuzda Cafer Man­sur´un biati var, ona biat ettik, demişler, onlara: Siz bunu ikrah aitında, zorla yaptınız, ikrah ile biat olmaz, demiş. Bunun üzerine halk, Mâlik´in sözüne bakarak, Muhammed b. Abdullah´a biat etmişler ve bundan sonra İmam Mâlik evine çekilmiş...»[4]


56- İkrahla Talak Olmaz, Hadîsinin Rivayeti Mes´elesi:



Bizim tercihimize göre İmam Mâlik Nefsi Zekiye Muhammed b. Hasan´ın Medine´de Hükümete karşı ayaklandığı sırada bu rvadis-i şerifi rivayet etmesi yüzünden dayak yedi, kırbaçlandı. O bu hadisi nakile kimseyi teşvik etmiş değildi, kötü niyeti yoktu. Bizim kanımızca obu hadisi bir âlim olarak rivayet ediyor, insanlar ondan nakil yapıyordu. Halk bu hadisi rivayetle sanki onların Ebû Cafer Mansur´a yaptıkları biattan vazgeçmelerini,caiz görüyormuş anlamını çıkardılar, onu zor altında yaptıkları zannına düştüler, İmam Mâlik aleyhinde çalışan fitne­ciler bunu ters bildiler, Medine valisine bunu duyurdular. İşte bunun üzerine takibe uğradı. Nakil olunan haberlerde bunu gösteren ip uçları da var. İbni Abdül-Ber, İntika adlı eserinde der ki: «Mâlik İbni Enes sorgu için çağrıldı, kendisi dinlendi ve insanların onu çekemeyip buğza uğradığına dair sözü kabul olundu. Evet ona hased ettiler, ona bir çok şey isnad ettiler. Cafer İbni Süleyman, Medine Valisi olunca onu müze­virlediler, aleyhinde bulundular: Size yapılan bu biati, verilen andı hiçe sayıyor dediler, bu hususta Sabit İbni Ahnef´den ikrahla yapılan talâkın caiz olmadığına dair rivayet olunan hadisi delil gösteriyor, onunla amel ediyor, dediler.[5]

Bu rivayet gösteriyor ki, fitneciler, bu hadis-i şerifi rivayetinden dolayı İmam Mâlik´i isyana göstermişlerdir. Öyle anlaşılıyor ki, son zamanlarında din erbabından onun düşmanları türemişti. Gerek hava­sın, gerek avamın herkesin takdirini kazanmış olmasından dolayı onu çekemeyenler vardı, rakipleri vardı. Bana göre, bu belanın sebebi sa­dece o hadis-i şerifi rivayet etmesi değil, bunu fitnenin koptuğu bir sırada rivayet eylemesidir. İsyancılar da bu hadisi istismar etmişler, İmam Mâlik´in ilim ve fetvadaki mevkiinden faydalanarak, halkı isyana, ayaklanmaya teşvik etmişferdir. Ulemaya ve faziiet sahiplerini çeke­meyen bazı kötü kimseler, bunu fırsat bilerek İmam Mâlik aleyhinde bulunmuşlar, bundan dolayı hadisi rivayet etmesi yasaklanmıştır.


57- Fitneye Karışmamak İçin Evine Çekildiği:



Bu takibin sebebini bu tarzda göstermek, çoğunluğun sözüne uyguh düşmBktedir ve İmam Mâlik´in hayatı boyunca bilinen tutumuna da uyan, yakışan budur. Çünkü o hiçbir fitneye karışmadı. Devlete karşı isyana asla teşvik etmedi. Bunu yukarıda geçen sözlerimizle açıklığa kavuşturduk. Fakat şu da var ki o, aynı zamanda bir kimseyi memnun etmek, onun arzusuna uymak için, hadis-i şerifi rivayetten de kendini çekemez, bunu yapamaz, çünkü bu ona göre: İlmi saklamak olur. Haibuki İslam dininde ilmi saklamak, yasaktır, haramdır. O talebelerini ilmi yaymaya teşvik ediyor, gizlememelerini öğütlüyordu. Medârik ve diğer kaynaklar bunu söylerler.

Bu hadis-i şerifi rivayet mes´elesinde görüşler ayrılmıştır; onun görüşü başka, Halife ve Valilerin görüşleri daha başkadır. Valilerin ve onların arkalarında olan Ebû Cafer Mansur´a göre, bu hadisi söyle­mekte fitne vardır, bundan fitneye teşvik etmek çıkar. Onun için fitneci-, Ser bunu propaganda için kullandılar. İmam Mâlik ise iyi niyetle, bunu rivayet etmekle ilmi yaydığı görüşündedir, o bunun ötesinde bir şeye aldırmaz, ilimden başka birşey düşünmez. O, dersini fitne yuvası ol­maktan uzak tuttuğu gibi kendisini de Hz. Peygamberin hadis-i şerifini nakletmekten çekinmekten uzak tutar! İdarecileri hoşnud etmek için ilmi saklamaya gönlü razı olamaz.

Biri çıkıp da şöyle diyebilir: İbni Cerir Taberî tasrih ediyor ki, İmam Mâlik Muhammed b. Abdullah b. Hasan´a biat etmeleri için halka fetva vermiş, Ebû Cafer Mansur´a yaptıJkları biatin zor altında olduğunu, hükümsüz sayıldığını söylemiş. İbni Cerir Taberi´nin ise tarihte yüksek yeri var.

Bizim görüşümüz böyledir: İbni Cerir Taberî, hadis-i şerifi rivayet etmesini böyle anlamıştır veya o, hadis-i şerifi izah ederken: İkrahla yapılan her biat ve yemirtin batıl olduğunu söylemiştir. Bu da şüphesiz ki, netice itibariyle Ebû Cafer Mansur´a yapılan biatin batıl olduğu, başkasına yapılanın da cevazı anlamına gelir. Hadis-i şerifi rivayet ve nakil etmekten şüphesiz bu fetva çıkar.

Üzerinde durulması gereken mes´ele şudur: İmam Mâlik Devlet´e karşı çıkmaya teşvik etti mi? Fitnenin içine girdi mi? Şüphesiz ki buna cevap: Hayırdır, o böyle bir şey yapmamıştır. İbni Cerir Taberi´nin kendi sözü de buna delildir. O: «Mâlik evine çekildi, kapandı» diyor. Demek İmam Mâlik fitneye karışmamak için insanlarla ilgiyi kesti, evine çekildi.


58-İmam Mâlik´i Kim Kırbaçlattı, Vali mi, Halife mî?:



Özet olarak diyebiliriz ki, ne olursa olsun, onun takibe uğramasının sebebi, Hz. Hasan´ın torunu Nefsi Zekiye Muhammed b. Abdullah´ın ayaklanması sırasında bu hadis-i şerifi rivayet etmiştir. Hariciler bu hadisi istismar etmişler, aleyhinde olanlar onu müzevirlemişler, Nefsi Zekiye Muhammed´in 145 H. 762 H. yılında öldürülmesinden sonra 146 H. yılında Mâlik takibe uğramış, kendisine dayak atılmıştır.

Ortada diğer bir mes´ele daha kalıyor. Bu büyük imamı hapis edip kırbaçlatan kimdir. Râvilerin çoğu, bunu yapanın Medine Valisi Cafer b. Süleyman olduğunu söyler ve fakat bu iş acaba Halife Cafer Mansur´un emir ve teşvikiyle miydi? Yoksa Valinin kendiliğinden yaptığı bir şey miydi? Çoğunluk, Medârik kitabındaki nakillere dayanarak bunu, Ebû Cafer Mansur´un haberi olmaksızın Medine Valisi Cafer yapmıştır kanı­sında. Çünki bu iş fitneden sonra idi. Fitnenin kökü kazınmıştı. İbni Abdülber, İntika adlı eserinde, İbni Zekvan´dan naklen der ki: Ebû Cafer Mansur buhadisin rivayetini yasakladı. Onu rivayet edip etmeyeceğini denemek için birine bunu sordurdu, o da rivayet etti. (Demek Halife onun peşindeymiş.)

Bu haberin tümünden anlaşılan şudur: Zahirde bu işin yani bu belanın büyük sorumluluğunu taşıyan validir. Zahiri görünüşe göre, o bu işi, belki de yaranmak için, kendiliğinden yapmıştır. Ancak biz dahi Halife Ebû Cafer Mansur´un bilgisi ve rızası ile bunun yapıldığını da

reddedemeyiz, o Hafife ki, ülkesi dahilinde olanları, özellikle büyüklerin yaptıkları herşeyi bilirdi. O ki, Mâlik´in evinin içinde olup bitenlere vakıftı. Nasıl ki, kızı açlıktan ağladığı zaman, komşular sesini duymasın diye, el değirmeni taşını çevirmesini, hizmetçisine emrettiğini bile bilirdi. Elbet bu olaylardan da habersiz değildi. Fakat siyaset oyunu böyledir, yapı­lan işin vebalini bazı insanlar yüklenir, sorumlulara beraet fırsatı verir. "


59- Ebû Cafer Mansur´un Mâlik´ten Özür Dilemesi, ve Mes´elenîn Kapanması:


Öyle anlaşılıyor ki, Medine halkı, imamlarına ve fakihlerine böyle kötü muamele yapıldığını görünce, Abbasilere ve Valilerine gücendifer, kızdılar. Çünki işkence haksız yere yapılmıştı, Mâlik mazlumdu. O hiçbir zaman fitneye teşvik etmemişti, asi ve bâgı değildi. Fetva vermek, dinin hükmünü beyan etmekten öte bir şey yapmamıştı. Gerek işkenceden önce, gerek ondan sonra tutumunu bırakmadı, fitne ve isyana hep karşı çıktı. Yaraları alışıp düzeldikten sonra yine dersine devam etti. Dersinde fitneye çağırmadı, fesada teşvik etmedi, sadece ilim yaydı. Bu da halkın idarecilere karşı olan kinini arttırdı. Baştakiler, yaptiklarının acısını duy­maya başladılar, özellikle dâhi Ebû Cafer Mansur hatasını anladı. Fırsat elindeydi, çünki zahire göre o ne dayak atandı, ne de bunu emir edendi. Buna razı da değildi. Onun için hac için Hicaz´a geldiğinde bir elçi göndererek, İmam Mâlik´ten özür diledi, onunla görüşmek istedi.

Ebû Cafer´in ona saygısını, Mâlik´in de hoşgörüsünü görmek için haberi Mâlik´in dilinden dinleyelim:

«Ebû Cafer´in yanma girince,bana şöyle dedi: Vallah, olan o işi ne emrettim, ne de haberim var, sen aralarında bulundukça Haremeyn halkı hayır içindedir. Sen onların ezasının emânısın. Allah senin sa­yende onlardan baskıyı kaldırdı, sen olmasân onlar çabucak fitneye kapılır. İşkence yapanın Medine´den Irak´a getirilmesini, dar bir yere hapsini emrettim. Sana yaptıklarının kat kat fazlası cezayı ona yapaca­ğım» Bunun üzerine: Allah Emlrül-Mü´minin´e sıhat ve afiyet versin, makamını yüce kılsın, Hz. Peygamber Aleyhisselama karabeti ve size yakınlığı dolayıstyle ben onu bağışladım, dedim. Halife de: Allah sizi de af ve mağfiret buyursun, dedi.»[6]

Bu durum, İmam Mâlik´in büyüklüğünü, hoş görüsünü gösterir, kötülüğe karşı iyilik er kişinin işidir. Ayrıca Halife Ebû Cafer Mansur´un özür dilemede ne kadar nazik davrandığına da bir delildir. Çünki o, İmam Mâlik´in tesirini biliyordu. Sonra O Mâlik´in umumi tutumundan onun fitneye asla teşvik etmediğini, halkı kışkırtmadığını anlamıştı. Ha­ricilere ne yüz vermiş, ne de onlardan yana olmuştur. Onun için o, Hicaz. halkı için bir teminat gibiydi. Fitneye teşvik şöyle dursun, bilakis engel oluyor, onları önlüyordu. Fitneye çok mütemayil olanlar, İmam Mâlik´e uyarak bundan vazgeçiyorlardı. Böylece İmam Mâlik, fitneyi ve fitneci­leri önlüyordu. Bunu bilen Mansur, «Sen Hicaz için bir teminatsın, dedi ve onu takdir etti.


[1] Kadı, Medârik, 296

[2] Şezaratün Min Zeheb, C. 1, S. 290

[3] Kadı, Medârik, 269 72

[4] İbni Kesir, Tarihi, C. 15, S. 84

[5] İbni Abdülber, İnkıta, S. 44

[6] Kadı İyâd, Medârik, S. 293