- Taharet

Adsense kodları


Taharet

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
Gulinur
Thu 25 November 2010, 04:41 pm GMT +0200
BİRİNCİ BÖLÜM

TAHARET

A.SULAR VE AHKAMI

1. Suların Hükmü

Yüce Allah bir âyette şöyle buyurmaktadır: "Biz gökten ter-ytemiz su indirdik." (Furkan:25/48)

Maddi ve manevi pisliği gidermek için mutlak suyu kullanmak şarttır. Mutlak su, limon suyu gibi ek bir isimle değil de sadece "su" olarak anılan "tabii su" dur.

Sudan uzak durması mümkün olan çöven bitkisi gibi temiz bir şey suyun evsafım değiştirir ve bu değişiklik onu "tabii su" olmak­tan çıkarırsa böyle bir su temizdir, temizleyici değildir.

Sudan "su" olma niteliğini kaldırmayan değişim, suyun temiz­leyici özelliğine zarar vermez. Meselâ; suyun uzun bir süre bekleme­si sonucu yosun tutması, kükürt gibi bir maddenin suyun bulundu­ğu veya geçtiyi yolda olması sonucu ortaya çıkan değişim gibi. Keza suyun çevresinde bulunan ağaç veya katı yağın verdiği değişimin hükmü de böyledir. İçine kasten atılan toprakla vasfı değişen su, en zahir kavle göre temiz ve temizleyicidir.

 (Altın ve gümüş kaplar hariç, sıcak ülkelerde madeni kaplar­da) güneşte ısıtılan su ve abdestin farzında kullanılan su mekruh olan sudur. Abdestin sünnetinde kullanılan su ise, İmamın son kav­line göre temizleyici değildir denilmiştir. Kullanılmış su birikir ve -ilerde açıklanacağı üzere- kulleteyn miktarına ulaşırsa, en sahih kavle göre temizleyici su olur.

Kulleteyn miktarı kadar olan mutlak suya bir pislik karışırsa o su necis olmaz. Ancak suyun bir özelliği değişirse necis olur. Suda­ki değişiklik kendi kendine veya başka bir su ile giderilirse su temiz­lenmiş hale gelir.

Sudaki değişim, misk veya safran gibi bir madde ile keza en za­hir kavle göre, toprak veya kireç ile giderilirse su temizleyici olmaz.

Kulleteynden az olan suya bir pislik karışırsa su necis olur. Ne­cis suya her hangi bir su eklenir de kulleteyn ölçüsüne ulaşır ve özel­liğinde bir değişiklik olmazsa temizlenmiş olur. Aksi halde temizlen­miş olmaz. Zayıf kavle göre böyle bir su temizdir, temizleyici değildir.

Canlı iken bir organı koparıldığında akıcı kanı olmayan sinek veya sivrisinek gibi hayvanlar pis maddelerden istisna edilmiştir. Meşhur kavle göre, akıcı kam olmayan hayvanların, keza bir kavle göre, normal bir gözün göremeyeceği kadar az olan pisliğin düştüğü sıvı madde pis olmaz. Ben diyorum ki, bu sonuncu görüş ezher olandır. Allah daha iyi bilir.

Akarsuların hükmü, durgun suların hükmü gibidir. İmamın ilk kavline göre akarsuyun evsafı değişmedikçe necis olmaz.

Kulleteyn; en sahih kavle göre Bağdat ritlesi ile ortalama beş yüz ritle (221 litre) ağırlığmdadır.

Temiz veya pis bir nesne sebebiyle suda meydana gelen deği­şiklik; suyun renginde, tadında veya kokusunda

olur.

 

2. Temiz Suyun Keyfiyeti
 

Temiz ve pis suyu birbirinden ayırmak mümkün değilse, han­gisinin temiz olduğu hususunda görüş beyan edilir ve temiz olduğu zannedilen su ile temizlik yapılır. Zayıf kavle göre, temiz suyu bula­cağını kesin bilen kişinin kendi görüşüne göre bu sulardan birini se­çip kullanması caiz değildir.

En zahir kavle göre, temiz ve pis suyu birbirinden ayırma hu­susunda gözü görmeyen kişinin hükmü, gözü gören kişinin hükmü gibidir.

Su ile idrarı birbirinden ayırt edemeyen kişi, en sahih kavle göre bu konuda kendi görüşüne göre bir karar veremez. Bilakis iki­sini imha ederek teyemmüm eder.

Tabii su ile gül suyunu birbirinden ayırt edemeyen kişi, her bi­riyle bir defa abdest alır. Zayıf kavle göre ise, kendisi bir karar verir ve temiz zannettiği suyu kullanarak diğer suyu döker. Şayet dökmez de kararı değişirse, İmamın görüşüne göre ikinci kararı ile amel ede­mez. En sahih kavle göre, teyemmüm ederek namazını kılar ve son­ra kaza etmez. Şayet sözü geçerli olan bir kimse, suyun necis oldu­ğunu kendisine bildirir ve sebebini açıklarsa ona itimat eder veya kendisinin mensup olduğu mezhebe göre bir fakih açıklamada bulu­nursa fakihe itimat eder.

 

B. ALTIN VE GÜMÜŞ KAPLAR
 

Temiz olan kapları kullanmak caiz olup altın ve gümüş kapları kullanmak haramdır. Keza en sahih kavle göre, altın ve gümüş kap­ları süs için edinmek de haramdır.

En sahih kavle göre, altın veya gümüşle kaplanmış eşyayı kul­lanmak helâldir. Ancak eritilmesi durumunda kendisi ile kaplama yapılan madde, bir kıymet oluşturmayacak derecede az olmalıdır. En zahir kavle göre, yakut gibi değerli madenleri kullanmak caizdir.

Yaması büyük olup süs için olan altın veya gümüş kapları kul­lanmak haramdır. Kabın yaması küçük olup ihtiyaç miktarı kadar olursa kullanılması haram değildir. En sahih kavle göre, süs için küçük veya ihtiyaçtan dolayı büyük yama ile yamalanmış kabı kul­lanmak caizdir.

En sahih kavle göre, kullanım yerinde bulunan yamanın hükmü, kullanım yerinde olmayan yamanın hükmü gibidir.

Ben diyorum ki; mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre, her hangi bir şart aranmaksızın altın yamalı kabı kullanmak haramdır. Allah daha iyi bilir. Yamanın büyüklüğü veya küçüklüğü örf ile bilinir.

 

C. ABDESTİ BOZAN ŞEYLER
 

Dört şey abdesti bozar:

1-  Meni haricinde ön veya arka mahreçten çıkan şey abdesti bozar. Ön veya arka mahreç kapalı olur da midenin alt kısmından bir kanal açılır ve oradan mutad olan bir şey çıkarsa, keza en zahir kavle göre, ön veya arka mahreçten kurtçuk gibi nadir olan bir şey çıkarsa abdest bozulur. En zahir kavle göre, her iki mahreç kapalı olur da midenin üst kısmından veya hizasından açılan kanaldan ve­ya her iki mahreç açık olup midenin alt kısmından açılan kanaldan çıkan şey abdesti bozmaz.

2- Delirmek. Baygınlık, sarhoşluk, uyku veya delilik gibi bir se­beple aklını yitiren kimsenin abdesti bozulur. Mütemekkin (kişinin inak'adını tam olarak sağlam bir yere koyup oturması) şeklinde olan uyku abdesti bozmaz.

3- Erkek ve kadının teninin (arada perde olmaksızın) birbirine değmesi. En zahir kavle göre mahrem olanların tenleri birbirine de-ğerse abdestleri bozulmaz. Dokunulanın hükmü, dokunanın hükmü gibidir. Küçük (cinsel açıdan arzu duyulan yaşa gelmemiş) çocuğa, saça, dişe ve tırnağa dokunmak en sahih kavle göre abdesti bozmaz.

4- Elin içi ile penis veya vaginaya dokunmak, keza imam'm son kavline göre, dübür halkasına dokunmak abdesti bozar. Hayvanın fercine dokunmak abdesti bozmaz.  En sahih kavle göre ölü ve küçüğün penisine, kesilmiş tenasül uzvun mahalline, felç olmuş pe­nise veya felç olmuş elle penise dokunmak abdesti bozar. Parmak uç­ları, araları veya yan tarafları ile dokunmak abdesti bozmaz. Elin içi ve parmak uçlarının smırı, avuç ve parmaklar üst üste geldiğinde görünmeyen kısımlardır.
 

1. Abdestsiz Kimseye Haram Olan Şeyler
 

Abdestsiz kişinin; namaz kılması, farz veya nafile tavaf yap­ması, Kur'an-ı Kerimi taşıması, yaprağına dokunması, keza en sa­hih kavle göre cildine, askısına ve içinde Kur'an bulunan kılıfa veya sandığa veya ders için Kur'an'm yazılı bulunduğu levhaya dokun­ması haramdır.

En sahih kavle göre, Kur'an'ı eşyalar ile birlikte taşıması, tef­sir kitaplarını ve üzerinde Kur'an yazılı parayı taşıması caiz olup, Kur'an sahifelerini çubukla çevirmesi caiz değildir.

En sahih kavle göre, (mümeyyiz) abdestsiz çocuğun (öğrenmek maksadı ile) Kur'anı eline alması caizdir. Ben diyorum ki en sahih kavle göre, abdestsiz olarak Kur'an'm yapraklarını bir çubuk ile çe­virmek caizdir. Irak alimlerinin görüşleri böyledir. Allah daha iyi bi­lir. .

Bir kimse, abdestli veya abdestsiz olduğunu kesin olarak bilir ve bunların aksinde şüpheye düşerse, kesin bildiği duruma göre ha­reket eder. Şayet abdestli veya abdestsiz olduğunu kesin olarak bilir de hangisinin önce vuku bulduğunu bilmiyorsa en sahih kavle göre, bir öncekinin zıddı ile amel eder. (Örneğin, bir kimse güneş doğduk­tan sonra hem abdest aldığını hem de abdestini bozduğunu biliyor­sa, fakat hangisinin önce vuku bulduğunu hatırlamıyorsa, en sahih kavle göre önce vuku bulanın zıddı ile amel eder. Yani, önce abdest aldığını hatırlıyorsa o anda abdestsiz, önce abdestini bozduğunu hatırlıyorsa o anda abdestli sayılır.)
 

2. Tuvalet Âdabı
 


Tuvalet âdabı şunlardır:

1- Sol ayak ile girmek ve sağ ayak ile çıkmak.

2- Allah isminin yazılı olduğu bir şeyi taşımamak.

3- Tuvalet ihtiyacını giderme esnasında ağırlığı sol tarafa ver­mek.

4- Tuvalet ihtiyacını giderme esnasında kıbleye karşı dönme­mek veya arka çevirmemek. Sahra gibi açık olan yerlerde kıbleye karşı durmak veya arka çevirmek haramdır.

5-  Sahrada, insanlardan uzaklaşarak tuvalet ihtiyacını gider­mek.

6- Durgun suda idrar yapmamak.

7- Hayvan ve haşarat deliklerine, rüzgar cihetine, halkın top­landığı yerlerde, meyveli ağacın altına ve yol üzerine tuvalet ihti­yacını gidermemek.

8- Zorunlu olmadıkça tuvalet ihtiyacını giderme esnasında ko­nuşmamak.

9- Hela dışında ihtiyacın giderildiği yerde su ile istinca yapmamak.

10- İdrardan istibra yapmak. (İstibra, çıkış yerinde idrarın ka­lan artığını mesela, bir-iki adımlık yürüyüşle çıkarmaktır.)

11- Helaya girerken:

.

3. İstinca Âdabı
 

İstinca; büyük veya küçük abdesti bozduktan sonra pisliğin ye­rini su veya taşla temizlemektir. İstincayı su veya taş ile yapmak va-cibtir. Taş ve suyu bir arada kullanmak daha iyidir. Katı, temiz, pis­liği söküp atan ve muhterem sayılmayan her şey taş hükmündedir. En zahir kavle göre, tabaklanmamış deriyi değil de tabaklanmış olanı istincada kullanmak caizdir.

Taş ile istinca yapabilmek için necasetin kurumamış, çıktığı yerin dışına yayılmamış ve dışardan bedene isabet etmemiş olması şarttır.

En zahir kavle göre kan gibi nadir olan veya adet dışı yayılan, fakat dübür halkasını ve sünnet yerini aşmayan necaseti taş ile te­mizlemek caizdir. Taş ile istinca yapıldığında bir taşın üç tarafı ile de olsa, silinmenin en az üç defa olması vacibtir.

Pislik üç taş ile giderilemezse, dördüncü bir taşla temizlemek vacibtir. Taşları üç, beş, yedi ve dokuz... gibi tek sayılarda kullanmak sünnettir. Her bir taş ile necaset mahallinin tamamı temizlenmelidir. Zayıf kavle göre taşlar, necaset mahallinin her iki kenarına ve orta kısmına taksim edilmelidir. (Örneğin, bir taş mahallin sağ tarafı için, ikinci taş sol tarafı için ve üçüncü taş orta kısmı için kullanılır.)

İstinca yaparken sol eli kullanmak sünnettir. En zahir kavle göre kuru olan dışkı ve kurtçuk gibi necasetler için istinca yapmak vacib değildir.

 

4. Abdestin Farzları
 


Abdestin farzı altıdır:

1)Niyet. Küçük hades halini kaldırmaya veya abdestle yapıl­ması mubah olan Kur'an-ı Kerim'e dokunmak... gibi bir fiile veya abdestin farzlarını eda etmeye niyet etmek farzdır. En sahih kavle göre, idrarı tutamama gibi hades hali devam eden kişinin, hades ha­linin giderilmesine niyet etmeden sadece istibaheye (namaz kılma ruhsatım elde etmeye) niyet etmesi yeterlidir. "Namaz kılmayı mubah etmeye niyet ettim." demek gibi.

Bir kimse, serinlemek kasdı ile suya dalar ve muteber bir niyet söylerse, en sahih kavle göre abdesti sahihtir. Serinlemek niyetiyle suya dalar da Kur'an'ı okumak gibi kendisi için abdest almak sünnet olan bir işe niyet ederse, en sahih kavle göre abdesti sahih olmaz.

Niyetin yüzün ilk cüz'ü yıkanırken söylenmesi vacibtir. Zayıf kavle göre ise, niyeti yüzü yıkamadan önce yapılan bir sünnet (me­selâ mazmaza ve istinşak) ile birlikte söylemek yeterlidir. En sahih kavle göre, niyeti azalara dağıtarak (meselâ yüzü yıkarken; yüzüm­den hades halinin giderilmesine niyet ettim şeklinde) abdestin sonu­na kadar her uzuv için ayrı ayrı söylemek caizdir.

2)
Yüzü yıkamak: Yüzün uzunlamasına sınırı, çoğunlukla baş­taki saçın bulunduğu noktadan (alının üst kısmından) başlayıp, çe­ne kemiklerinin birleştikleri noktanın altına kadar devam eder. Her iki kulak arasında kalan kısım ile kakülün örttüğü alın kısmı bu sınıra dahildir. Keza en sahih kavle göre, kulak köklerinin üzerinde bulunan tüysüz beyaz kısım da yüzden sayılır. Alnın her iki ta­rafındaki beyazlık yüze tabi değildir. Bu iki beyazlık, alnın iki yanın­dan kafaya doğru çekilen iki beyazlıktır. Ben diyorum ki; kulak köklerinde bulunan tüysüz beyaz kısım yüzden sayılır. Alimlerin ço­ğu bu görüşün sahih olduğunu söylemişlerdir. Allah daha iyi bilir.

Kirpik, kaş, favori, bıyık, yanak tüyü ve alt dudağın kıllarını ve derisini yıkamak vacibtir. Zayıf kavle göre, kılı sık olan alt dudağın derisini yıkamak vacib değildir. Seyrek olan sakalı kirpiklerde oldu­ğu gibi derisiyle yıkamak vacibtir. Şayet sakal sık ise sadece dış kıs­mını yıkamak vacibtir. Bir kavle göre, yüzün hududunu aşan sakalı ve diğer kılları yıkamak vacib değildir.

3) Dirseklerle beraber elleri yıkamak Elinin bir kısmı kesilmiş olan kimsenin abdest alırken elinin geri kalan kısmını yıkaması va-cibtir. Şayet eli dirsekten kesilmiş ise, meşhur kavle göre pazı kemi­ğinin uç kısmını yıkaması vacibtir. Eli dirseğin üst kısmından kesil­miş ise, pazı kemiğini yıkaması sünnettir.

4) Başı mesh etmek:Mesh denebilecek kadar başın derisini ve­ya başın sınırını aşmayan bir kılı mesh etmek yeterlidir. En sahih kavle göre, mesh yerine başı yıkamak veya çekmeksizin eli kafaya koyup kaldırmak da mesh için yeterlidir.

5) Mafsal yumru kemikleriyle birlikte ayakları yıkamak.

6) Azaları belirtilen sıraya göre; önce yüzü, sonra elleri yıka­mak, başı mesh etmek ve daha sonra da ayakları yıkamak.

Abdestsiz bir kimse yıkanmak için suya dalar ve tertibi mümkün kılacak kadar beklerse, en sahih kavle göre abdesti sahih­tir. Suya dalıp hemen çıkarsa abdesti sahih olmaz. Ben diyorum ki; en sahih kavle göre suya dalarak beklemeden çıkanın abdesti sahih­tir. Allah daha iyi bilir.

 

5. Abdestin Sünnetleri
 


Abdestin sünnetleri şunlardır:

1- En sahih kavle göre, dişleri sert olan bir şeyle enlemesine misvaklamak sünnettir. Ancak misvak yerine parmağı kullanmak sünnet değildir. Namaz için ve ağız kokusu değiştiğinde misvak kul­lanmak çok sevaplidir. Misvakı her zaman kullanmak sünnet olup oruçlu kimsenin zevalden sonra kullanması mekruhtur.

2- Abdeste başlarken besmele çekmek. Besmele başlangıçta terk edilirse abdest esnasında çekilmelidir.

3- Elleri bileklere kadar yıkamak: Abdest alan kişi, ellerinin te­miz olduğunu kesin bilmiyorsa, ellerini yıkamadan su kabına batırıp yıkaması mekruhtur.

4- Mazmaza ve istinşak yapmak: En zahir kavle göre mazma-za ve istinşakı ayrı ayrı yapmak daha faziletlidir. En iyi şekli ile şöyle yapılır: Önce bir avuçla üç defa ağza su verilir. Sonra tekrar bir avuç su alıp üç defa burna su vererek yukarıya doğru çekilir.

Mazmaza ve istinşakta mübalağa yapılmalıdır. Oruçlu kimse­nin mübalağa yapması ise mekruhtur. Ben diyorum ki; en zahir kav­le göre üç avuçla mazmaza ve istinşakı beraber yapmak daha fazilet­lidir. Meselâ; avuca su alarak avuçtaki suyun bir kısmı ile mazmaza yaptıktan sonra geri kalamyla istinşak yapılır. Bu işlem üç avuç su ile üçlenmelidir. Her avuç suyun yarısı ile mazmaza diğer yarısıyla da istinşak yapılır. Allah daha iyi bilir.

5- Mesh ve yıkamaları üçer defa yapmak: Mesh ve yıkamaların sayısında şüpheye düşen kimsenin kesin bildiğiyle amel etmesi va­cibtir.

6- Başın tümünü ve kulakların iç ve dışını ayrı ayrı su ile mesh etmek. Sarığı kaldırmak zor ise, farz olan mesh yapıldıktan sonra sarığın tamamım mesh etmek yeterlidir.

7-
Sık olan sakalı, el ve ayak parmaklarım hilâllemek.

8- Azaları yıkarken önce sağ sonra sol azayı yıkamak.

9-  Gurre ve tahcili uzatmak. (Gurre; yüzü farz olan kısımdan fazla olarak başm ön kısmından birazını daha yıkamaktır. Tahcil ise, kolları dirseklerden biraz daha yukarısı ile ayakları da mafsal yum­ru kemiklerinden biraz daha üst tarafları ile yıkamaktır.)

10- Muvalat: Bu abdest organlarından birinin suyu henüz ku­rumadan diğerini yıkamaktır, imam'in ilk kavline göre muvalat va­cibtir.

11- Başkasından yardım istememek.

12-  Elleri silkelememek. Keza en sahih kavle göre, ihtiyaç ol­madıkça abdest organlarını mendil veya benzeri bir şeyle kurulama­mak.

13- Abdestten sonra kıbleye yönelip elleri semaya kaldırarak

şu duayı okumak:

Abdest azalarını yıkarken okunan ve Muharrer adlı eserde zik­redilen duaları buraya almadım. Çünkü bu duaların aslı sahih hadis kitaplarında yoktur.
 

D. MESTLER ÜZERİNE MESH ETMEK
 

Ayaklara giyilmesinden sonra bir hades halinden itibaren ab-destte, mukim olanın bir gün bir gece, misafir olanın üç gün üç ge­ce mestler üzerine mesh etmesi caizdir. Mukim kişi, mesh ettikten sonra sefere çıkarsa veya durum bunun aksi olursa misafirin müddeti kadar bekleyemez.

Meshin sahih olmasının şartları şunlardır:

1 Mestleri abdesti tam aldıktan sonra giymek.
)
2) Mestlerin yıkanılması farz olan mahallin tümünü örtmesi.

3) Mestlerin temiz olması.

4)   Mestler,   misafirin  ihtiyaçlarını  gidermek  için  onlarla yürüyüp dolaşmaya dayanıklı olmalıdır. Zayıf kavle göre mestler he­lal olmalıdır.

En sahih kavle göre, suyun ayaklara ulaşmasına engel olma­yan dokuma mestleri mesh etmek caiz değildir. Mest üzerine giyil­miş ikinci bir mesti mesh etmek de en zahir kavle göre caiz değildir. En sahih kavle göre ön kısmı açık olup bağcıklarla bağlı olan mest­ler üzerine mesh etmek caizdir.

Mestin üstünü ve altım parmaklarla çizgiler halinde çekip mesh etmek sünnettir. Meshin, farz miktarı kadar olacak derecede olması yeterlidir. Mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre, mestin sa­dece altını ve topuk kısmını mesh etmekle farz yerine getirilmiş ol­maz. Ben diyorum ki, mestin kenarlarını mesh etmenin hükmü, mes­tin altını mesh etmenin hükmü gibidir. Allah daha iyi bilir.

Mesh müddetinin bitip bitmediğinden şüphe eden kimse artık mesh yapamaz. Cünüp olan kimsenin mestleri yeniden giymesi va-cibtir. Mestler üzerine mesh edip onları çıkaran kimse ayaklarını yıkamalıdır. Zayıf kavle göre ise yeniden abdest almalıdır.

 

E. GUSUL VE AHKAMI
 

Ölüm, hayız, nifas, keza en sahih kavle göre doğum, penisin başı veya sünnet kısmı kadarının ön veya arka organa girmesi, mu-tad olan veya olmayan yollardan çıkan meni yıkanmayı gerektirir. Meni şu üç şeyden biri ile bilinir: Fışkırarak çıkması; dışarıya çık­ması ile lezzet hasıl olması; yaş iken hamur kokusunu, kuru iken yumurta beyazının kokusunu vermesi. Bu vasıfları taşımayan meni, gusül etmeyi gerektirmez. Guslü gerektiren hususlarda kadının hükmü, erkeğin hükmü gibidir.

Abdesti olmayan kimseye haram olan şeyler, cünüp olan kim­seye de haramdır. Ayrıca cünüplünün caminin bir tarafından girip diğer tarafından çıkması değil de camide beklemesi haramdır. Kur'anı okuması da haramdır. Ancak Kur'an kastı olmaksızın Kur'andaki zikirleri okuması helaldir.

Gusül yapmanın en az şekli şöyledir: Farzın ilk cüzü ile birlik­te "Cünüplüğü kaldırmaya" veya gusül ile helal olacak bir fiile: "Na­mazın farzını helal kılmaya niyet ettim." gibi veya "Guslün farzını eda etmeye niyet ettim." şeklinde niyet edilir ve deri ile kılların tümü yıkanır. Ağza ve burna su vermek ise vacib değil sünnettir.

Gusül yapmanın en iyi şekli ise şöyledir: Önce vücudun üzerin­de pislik varsa giderilir. Sonra abdest alınır. Bir kavle göre ayaklar en sonda yıkanır. Sonra vücudun kıvrım yerleri yıkanır. Daha sonra başa su dökerek saçlar hilâllamr. Bundan sonra önce sağ tarafa son­ra da sol tarafa su dökülür, vücut ovulur ve her organ üçer defa yıkanır.

Hayız veya nifastan yıkanan kadın, vaginasma misk veya ben­zeri güzel bir koku sürmelidir. Abdestin aksine guslü yenilemek (gusül üzerine gusül almak) sünnet değildir.

Abdestte kullanılan suyun bir müd'den (675 gramdan), gusülde kullanılan suyun ise, bir sa'dan (2751 veya 2700 gramdan) aşağı olmaması sünnettir. Gusülde kullanılan suyun fazlası için bir sınır yoktur.

Gusül etmek isteyen kişinin üzerinde bir necaset varsa, önce necaseti yıkamalı ve sonra gusül etmelidir. Hem gusül hem de necaset için bir defa yıkanmak yeterli değildir. Keza abdestte de hüküm böyledir. Ben diyorum ki; en sahih kavle göre necaset ve gusül için bir yıkanma yeterlidir. Allah daha iyi bilir.

Bir kimse cünüplük ve cuma için birlikte niyet ederek yıkanır­sa, bu yıkanma her ikisi için yeterlidir. Eğer birine niyet ederek yıkanırsa, niyet ettiğine sayılır. Ben diyorum ki; bir kimseye önce hades hali vaki olur da sonra cünüp olursa veya önce cünüp olur da sonra hades hali vaki olursa, mezhep alimlerince kabul edilen riva­yete göre, bir yıkanma her ikisi için yeterli olur. Allah daha iyi bilir.

 

F. PİSLİĞİN GİDERİLMESİ
 

Aklı gideren her sıvı madde necistir. Köpek, domuz ve bunların kendi eşleri ile veya başka cinsten bir hayvanla çiftleşmeleri sonucu doğan yavruları necistir.

İnsan, balık ve çekirge ölüsü hariç, kanı akıcı olmasa bile her canlının ölüsü necistir.

Kan, irin ve yaradan çıkan su, mideden çıkan kusmuk, insan ile hayvan idrarı ve dışkısı, mezi, vedi, keza en sahih kavle göre in­sandan başka diğer canlıların menisi necistir. Ben diyorum ki; en sa­hih kavle göre köpek, domuz ve yavrularının dışında kalan can­lıların menisi temizdir. Allah daha iyi bilir.

İnsan dışında eti yenmeyen canlıların sütü necistir. Canlıdan koparılan parça onun meytesi hükmündedir. Eti yenen hayvanlar­dan koparılan yün, tüy, kıl ve kanatlar temizdir. En sahih kavle göre, temiz bir hayvandan olması kaydı ile alaka (pıhtılaşmış kan), mud-ğa (bir çiğnem et) ve vaginadaki rutubet necis değildir. İdrar ve do­muz gibi aslı necis olan şeyler temizlenemezler. Ancak şarap kendi­liğinden sirkeye dönüşürse temiz olur. Keza en sahih kavle göre, şa­rap güneşten gölgeye veya gölgeden güneşe nakledilerek sirkeye dönüşürse temiz olur. Şayet içine bir şey atmak suretiyle şarap sir­keye dönüşürse temiz hale gelmiş olmaz.

Ölüm nedeniyle necis olan derinin dış kısmı, keza meşhur kav­le göre iç kısmı tabakla temizlenir.

Tabak; güneş ve toprakla değil, yakıcı olan bir madde ile derideki rutubet, et ve tüy gibi fazlalıkları giderip temizlemektir. En sa­hih kavle göre, Tabaklama esnasında suyu kullanmak gerekmez. Tabaklanmış deri, necis elbise hükmünde olup sonradan su ile yıkanmalıdır.

Köpeğin dokunup necis ettiği nesne, bir defası toprakla olmak üzere yedi defa su ile yıkanmalıdır. En zahir kavle göre, toprağın bizzat kullanılması şarttır. Necaset açısından domuzun hükmü köpeğin hükmü gibidir. En sahih kavle göre, necis toprak veya sirke gibi sıvı bir maddeyi içine çekmiş olan toprak temizlikte kul­lanılmaz.

Sütten başka bir şeyle beslenmeyen erkek çocuğun idrarı ile pislenmiş yer, üzerine su serpmekle temizlenir. Köpek ve çocuğun necaseti dışında kalan ve aynî olmayan pislikle kirlenmiş yerin üze­rinden su akıtmak yeterlidir. Pislik aynî ise, tadının giderilmesi va-cibtir. Giderilmesi zor olan renk veya kokunun kalması zarar ver­mez. Kokunun giderilmesi hakkında bir kavil vardır. (Yani kokuyu gidermek şarttır.) Ben diyorum ki en sahih kavle göre; beraber ka­lan tat ve kokunun zararı vardır. Allah daha iyi bilir.

Pisliği gidermede kullanılan su az ise, pisliğin üzerinden akıp gitmesi şarttır. En sahih kavle göre necasetin bulaştığı yeri sıkmak şart değildir. En zahir kavle göre, ğusalenin (temizlikte kullanılan su) evsafı değişmeksizin ve ölçüsünde azalma olmaksızın necaset mahallinden ayrılırsa, ğusale ve pislenmiş yer temiz sayılır.

Su dışındaki sıvı bir madde necis olursa temizlenemez. Zayıf kavle göre, necis olan yağ yıkanarak temizlenir.

 

G. TEYEMMÜM
 

Abdestsiz veya cünüp olan kimse bazı sebeplerden dolayı te­yemmüm edebilir:

1) Suyun bulunmaması: Seferde olan kimse suyun olmadığını kesin olarak bilirse, araştırma yapmaksızın teyemmüm edebilir. Bu­lunabileceği hususunda tereddütlü ise, eşyasını kontrol etmeli ve kafiledeki arkadaşlarından suyu araştırmalıdır. Bulunduğu arazi düz ise, dört bir yanma bakmalı ve suyu arama ihtiyacını duyarsa, düz arazide normal bir gözün kesebildiği mesafe kadar gidip dönmelidir. Bu mesafede suyu bulamazsa teyemmüm eder. Şayet olduğu yerde ikinci bir vakte kadar beklerse, bulabileceği ümidiyle suyu tekrar araması en sahih kavle göre vacibtir.

Yolcu, ihtiyacı için ulaşacağı suyu biîir, canına ve malına bir za­rarın gelmeyeceğinden emin ise gidip suyu alması vacibtir. Suyun bulunduğu yer belirtilen mesafeden daha uzakta ise teyemmüm eder. Namazın son vaktinde suyu bulacağına emin ise, vaktin sonu­na kadar beklemesi daha iyidir. Son vakitte suya kavuşacağını zan­nederse, en zahir kavle göre acele edip teyemmüm etmesi daha iyi­dir. Bulduğu su abdest için yeterli değilse en zahir kavle göre, önce mevcut suyu kullanır ve geri kalan organlar için teyemmüm eder.

Bulması halinde yolcunun suyu misli fiyatına satın alması va­cibtir. Ancak parası borcunu kapatacak kadar olur veya yol masrafı için veya değerli bir hayvanın azığı için paraya ihtiyacı varsa suyu satın alması gerekmez.

Kendisine su hibe edilir veya suyu çekmek için kendisine bir kova emanet olarak verilirse, en sahih kavle göre kabul etmesi va­cibtir. Ama su parası hibe edilirse kabul etmesi vacib değildir.

Yolcu, suyu eşyaları arasında unutur veya kaybederse araştırdıktan sonra bulamazsa teyemmüm eder. En zahir kavle göre sonra namazını kaza eder. Eşyalarını kafilesi arasında kaybedenin namazını kaza etmesi gerekmez.

2) Gelecekte değerli bir mal haline gelse bile, bir hayvanın ih­tiyacını karşılamak için suya ihtiyaç duymak.

3) Kişinin suyu kullanması halinde bir organının faydasım kayb etmekten korktuğu hastalık. Keza yarasının iyileşmesinin gecikme­sinden veya açıkta olan el ve yüz  gibi bir organında çirkin bir görünüm meydana gelmesinden korkarsa, en zahir kavle göre suyu kullanmaz teyemmüm eder. Şiddetli soğuğun hükmü de hastalığın hükmü gibidir. Bir kimse üzerinde sargı olmayan yaralı bir organında suyu kullanamazsa teyemmüm etmesi vacib olup mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre, sağlam kısmımda yıkaması vacibtir.

Cünüplü kimse, teyemmüm edip sağlam organını yıkarsa sırayı takip etmesi gerekmez.

Abdestsiz   olan  kimsenin  yaralı  organı  yıkadığı  vakit,   ar-

kasından teyemmüm etmesi en sahih kavle göre şarttır. Abdest or­ganlarından iki tanesi yaralı ise, iki teyemmüm gerekir. Yaralı organ sarılı ve sargıyı çıkarmak zor ise, sağlam olan kısmı yıkar ve yu­karıda geçtiği gibi teyemmüm eder. Bununla birlikte yaranın tümünü su ile mesh etmesi vacibtir. Zayıf kavle göre, yaralı organın bir kısmını su ile mesh eder.

İkinci bir farz için teyemmüm eden kişinin ilk abdesti veya te­yemmümü bozulmamışsa cünüplü olan azaları tekrar yıkaması ve­ya mesh etmesi gerekmez. Abdesti bozulmuşsa, yaralı organdan sonraki organları yıkaması gerekir. Zayıf kavle göre, her iki halde de (cünüplülük ve abdestsizlik halinde) abdesti yemlemesi lazımdır. Bir başka zayıf kavle göre ise, kendisinde hades hali vuku bulan kimse­nin hükmü, cünüp olanın hükmü gibidir. Ben diyorum ki, sonuncu kavil en sahih olan kavildir. Allah daha iyi bilir.

 

Teyemmümün Şartları Ve Rükünleri
 


Teyemmümün iki şartı vardır;

1) Temiz olan toprakla teyemmüm etmek. Tedavide kullanılan toprakla ve içerisinde toz bulunan kum ile teyemmüm yapmak caiz­dir. Maden (neft), ufaltılmış saksı, un gibi bir şeyle karışık olan top­rakla teyemmüm yapmak caiz değildir. Zayıf kavle göre içerisindeki nesne az olan toprağı kullanmak caizdir. En sahih kavle göre, kul­lanılmış toprak ile teyemmüm etmek caiz değildir. Kullanılmış top­rak, teyemmüm edilirken organ üzerinde kalan topraktır. Keza en sahih kavle göre organ üzerinden yere düşen toprak da kullanılmış toprak hükmündedir.

2) Toprağı teyemmüm organlarına nakletmeyi kastetmek. Şayet rüzgar bir kimsenin eline ve yüzüne toprağı savurur, o da niyet ede­rek teyemmüm yaparsa, bu caiz olmaz. İzin veren kimseye te­yemmüm aldırmak caizdir. Zayıf kavle göre, izin veren kimseye te­yemmüm aldırmanın caiz olması için bir mazeretin bulunması şarttır. Teyemmümün rükünleri ise şunlardır:

1) Toprağı yüz ve kollara sürmek. Yüzdeki toprağı kollara sürmek veya bunun aksini yapmak en sahih kavle göre yeterlidir.

2) Niyet etmek. Niyet edilirken namazı mubah kılmaya niyet

edilmelidir. Hades halinin giderilmesine niyet edilmez. En sahih kav­le göre teyemmümün farzım eda etmeye niyet etmek yeterli olmaz.

Niyeti toprağı yüze nakletmeye bitişik söylemek vacibtir. Keza niyetin yüzün bir kısmını mesh edinceye kadar devam etmesi de en sahih kavle göre vacibtir.

Bir kimse: "Farz ve nafile namaz kılmayı mubah kılmaya niyet ettim." derse, böyle bir teyemmümle her iki namazı kılması mu­bahtır. Sadece farz namaza niyet ederse, mezhep alimlerhıce kabul edilen rivayete göre, hem farz namazı hem nafile namazı kılabilir. Sadece nafileye veya namaza niyet ederse, mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre farz namazları değil, yalnız nafile olan namaz­ları kılabilir.

3) Önce yüzü, sonra dirseklerle birlikte her iki eli mesh etmek.

Toprağı yüzdeki hafif tüylerin bittiği yere kadar ulaştırmak, en sahih kavle göre toprağı organlara naklederken organlar arası sıraya uymak vacib değildir. Bir kimse ellerini toprağa vurup sağ eliyle yüzünü ve sol eliyle de sağ kolunu mesh ederse caizdir.

Teyemmüme başlarken besmele çekmek ve elleri iki defa top­rağa vurmak sünnettir. Ben diyorum ki; İmamın görüşüne göre elle­ri iki defa toprağa vurmak vacibtir. Her ne kadar bir bez veya ben­zeri bir şeyi bir defa toprağa vurarak onunla teyemmüm etmek mümkün ise de hüküm böyledir. Allah daha iyi bilir.

Teyemmüm alırken önce sağ eli mesh etmek, yüzü mesh eder­ken üst taraftan başlamak ve tozu üfürerek azaltmak sünnettir. Te­yemmümde muvalatm hükmü abdestteki muvalatın hükmü gibidir. Ben diyorum ki; gusülde de muvalatm hükmü böyledir. İlk vuruşta parmakları ayırarak elleri toprağa vurmak sünnettir. İkinci vuruşta parmaktaki yüzüğü çıkarmak vacibtir. Allah daha iyi bilir.

Bir kimse su yokluğu sebebiyle teyemmüm eder ve namazda değilken su bulursa teyemmümü bozulur. Susuzluk gibi bir mani yoksa veya kişi namazda olur da namazını sonradan kaza etmesi ge­rekirse, meşhur kavle göre teyemmümü bozulur. Kaza etmesi gerek­mezse teyemmümü bozulmaz. Zayıf kavle göre ise kılınan namaz nafile ise teyemmüm bozulur. En sahih kavle göre, kaza etmesi ge­rekmeyen namazı kesip abdest alması daha iyidir. Namaz nafile olup iki rekâtlık ise teyemmümü bozulur, ikiden fazla rekâta niyet etmiş­se, namazını tamamlar.

Bir teyemmüm ile bir farz ve istenen miktarda nafile namaz kümabilir. En zahir kavle göre, nezr edilen namazın hükmü de farz olan namazın hükmü gibidir. En sahih kavle göre bir teyemmüm ile bir farz ve birkaç cenaze namazı kılmak caizdir.

Bir kinişe beş vakit namazdan birini unutur da vakti çıkarsa, bir teyemmüm ile her beş vakit namazı kaza etmelidir. İsterse iki defa teyemmüm eder ve ilk teyemümle arka arkaya olan dört na­mazı kılar. İkinci teyemmümle ilk kıldığı namazların dışında dört rekatlı bir namazı kaza eder. Unuttuğu namazlar ayrı ise, iki te­yemümle beş vakit namazı iki defa kaza eder.

Farz namazın vakti girmeden teyemmüm yapılmaz. Keza en sahih kavle göre, revâtib ve bayram namazı gibi vakitleri belli olan nafile namazlar için de vakitleri girmeden teyemmüm yapılmaz.

Su veya toprak bulamayan kimse, İmamın son kavline göre, -vakte hürmeten- farz namazını abdestsiz de olsa kılar ve sonradan iade eder. Su bulamayan mukim kimse, teyemmüm ederek namazını kılar ve sonradan kaza eder. Su bulamayan yolcu ise, namazını te­yemmüm ile kılar ve sonradan kaza etmez. En sahih kavle göre, yol­culuğunda asi olan kimse ve en zahir kavle göre, şiddetli soğuk se­bebiyle teyemmüm eden kimse, sonradan namazını kaza eder.

Abdestin tüm azalarında veya sarılı olmayan yaralı organda suyu kullanamayan kimse, teyemmümle kıldığı namazı sonradan kaza etmez. Ancak yarasından fazla kan akıyorsa kaza eder. Yara ab­dest üzere sarılmış ise, en zahir kavle göre kaza etmez. Abdest üze­re sarılmamışsa (yara ister teyemmüm ister abdest azalarında ol­sun.) abdest esnasında sargıyı açmak vacibtir. Sargıyı açmak sakın­calı ise üzeri mesh edilir ve meşhur kavle göre namaz kaza edilir.
 

H. KADINLARIN ÖZEL HALLERİ
 

1. Hayız (Aybaşı Hali)
 


Hayız hali en erken dokuz yaşında başlar. Hayzın en az süresi bir gün ve bir gecedir. Bu süre ister art arda olsun, ister ayrı ayrı sürelerin toplamı ile meydana gelsin aynı hükmü ifade eder. En faz­la süresi ise gecesi ile birlikte on beş gündür. İki hayız arasındaki te­mizlik müddetinin en azı on beş gün olup en fazla müddeti için bir sınır yoktur.

Cünüplü olana haram olan şeyler, hayızlı olan kadına da ha­ramdır. Hayızlı kadının mescidi kirletme korkusu varsa, mescidin bir tarafından girip diğer tarafından çıkması da haramdır. Hayızlı kadının oruç tutması haram olup, tutamadığı farz oruçları sonradan kaza et­mesi ise vacibtir. Ancak farz namazları kaza etmesi vacib değildir.

Erkeğin hayızlı olan karısının göbeği ile diz kapağı arasındaki kısmı ile oynaşması -şehvetsiz olsa bile- haramdır. Zayıf kavle göre, cinsel ilişki hariç erkeğin hayız halindeki karısı ile oynaşması haram değildir.

Hayızlı kadın, kanaması kesilince oruç tutmak ve boşanma ha­riç, gusül yapmadan haram kılman diğer işleri yapamaz.

 

2.  İstihaze (Özür Kanı)
 

Istihaze, idrarı tutamama özrü gibi daimi olan bir abdestsizlik halidir. Istihaze kam, oruç tutmaya ve namaz kılmaya mani değildir. Müstehaze kadın önce akıntı yerini yıkar ve bir bezle bağlar. Namaz vakti girince abdest alır ve acele ederek namazını eda eder. Akıntı yerini bağlamak ve cemaatı beklemek gibi namazın maslahatı için abdest ve namazın arasına giren gecikmenin zararı olmaz. En sahih kavle göre, namazın maslahatı için olmayan bir gecikmenin zararı vardır. Müstehaze olan kadının her bir farz için yeni bir abdest al­ması vacibtir. Keza en sahih kavle göre, her abdest alışta sargı bez­lerini yenilemesi de vacibtir.

Müstehaze kadın, abdest aldıktan sonra adeti olmadığı halde kanı kesilir ve tekrar başlarsa veya adetine binaen kanı bir müddet durur da kanın kesilmesi ile tekrar başlaması arasında geçen zaman abdest alacak ve namazı kılacak kadar geniş bir zaman ise, yeniden abdest alması vacibtir.
 

3. Hayız Kanı Ve Hükmü
 

Bir kadınının hayzın en erken yaşında görmekte olduğu kan on beş günü aşmazsa geçen sürenin tümü hayız süresidir. Sarı ve bulanık renkte olan kan, hayzın en fazla süresi olan on beş güniı aş­sa bile, en sahih kavle göre hayız kanıdır. Kan hayzın en fazla müddeti olan on beş günlük süreyi aşarsa, kadın şu hallerin birinde bulunur:

1) Mübtedie ve mümeyyize kadın: Bu adet görmeye yeni baş­lamış kuvvetli (siyah) kan ile zayıf (kırmızı) kanı birbirinden ayırt edebilen kadındır. Zayıf olan kan istihaze, kuvvetli olan kan ise hayız kanıdır. Fakat kuvvetli olan kanın, hayzın en az müddetinden noksan süreli olmaması ve en fazla müddeti aşmaması şarttır. Zayıf olan kanın da temizliğin en az müddeti olan on beş günden noksan süreli olmaması ve akışın da art arda olması şarttır.

2) Mübtedie fakat mümeyyize olmayan kadın: Bu, kuvvetli kan ile   zayıf kanı  birbirinden   ayırt  edebilecek  durumda  olmayan kadındır. Kanm tek bir renkte (siyah veya kırmızı) aktığını görür ve­ya kanları birbirinden ayırt etme şartlarını yitirmiş ise en zahir kav­le göre, hayız müddeti bir gün bir gecedir. Temizlik müddeti ise yir­mi dokuz gündür.

3) Mü'tade kadın: Bu daha önce hayız ve temizlik müddetini görmüş kadındır. Hayız ve temizlik müddeti, adetinin miktarına ve vaktine göre olur. Sözgelimi adeti ayda beş gün hayız görmek ise, ge­ri kalan yirmi beş gün temizlik halidir. En sahih kavle göre, kadın bir defa hayız kanı görmekle adeti sabit olur. En sahih kavle göre mü'tade mümeyyize olan kadının hayız ve temizlik hali, adetine göre değil de temyizle (kuvvetli ile zayıf kanı birbirinden ayırt et­mekle) sabit olur. Bir kadın sözgelimi her ayın ilk beş gününde hayız hali görüyorsa, yirmi beş gün temizlik hali olarak adet edinmiştir. Şayet müstehaze olur ve ayın ilk on gününde kuvvetli kanı, geri ka­lan günlerde ise zayıf kanı görürse, kuvvetli kan hayız kanıdır.

4) Mütehayyire: Bu, adet görmüş fakat kuvvetli kan ile zayıf kanı bir birinden ayırt edemeyen, adetinin vakit ve miktarını unu­tan kadındır. Bir kavle göre mütehayyire kadının adeti, mübtedie kadının adeti gibidir. Yani hayzın süresi bir gün bir gecedir. Temiz­lik süresi ise yirmi dokuz gündür. Meşhur kavle göre mütehayyire kadının ihtiyatlı davranması vacibtir. Yani kocasının kendisi ile cin­sel  ilişkide  bulunması,   Kur'ân'a  dokunması  ve namaz   dışında

Kur'ân'ı okuması haramdır. Mütehayyire kadın, farz namazlarını devamlı kılmalıdır. Keza en sahih kavle göre nafile namazları da kılabilir. Ancak vakit girdikten sonra her farz namaz için gusül et­melidir. Zira kanın kesilmiş olma ihtimali vardır.

Mütehayyire kadının, geçireceği sürenin temizlik süresi ola­cağı ihtimali olduğundan ramazan orucunu tutması lazımdır. Bu ih­timalden dolayı ramazan ayından sonra da tam bir ay oruç tutar. Böylece her bir aydan on dört gün olmak üzere toplam yirmi sekiz gün oruç tutmuş olur. Sonra bir ayın on sekizinci günün başından üç gün ve sonundan üç gün olmak üzere altı gün oruç tutar. Böyle­ce geriye kalan iki günü kaza etmiş olur. Bir gün oruç tutmakla bir günü kaza etmesi de mümkündür. Bunun için bir ayın birinci, üçüncü ve on yedinci günlerini oruçla geçirerek kazaya kalan bir günü telafi etmiş olur.

Mütehayyire kadın adetinin bir kısmını unutmuş ise, kesin bil­diği ile amel eder.

Mütehayyire, geçireceği sürenin temizlik veya hayız süresi ol­ması ihtimali bulunduğundan; cinsi ilişki hususunda hayızlı kadının tabi olduğu hükümlere tabidir. İbadet konusunda ise, temiz olan kadın gibi davranır. Şayet kanının kesilme ihtimali varsa, her farz namaz için gusül etmesi vacibtir. En zahir kavle göre, hayzm en az süresi içerisinde hamile veya temiz kadından akan kan hayız kanıdır.

 

4. Nifas (Lohusalik)
 


Doğum yapan kadının vaginasmdan doğumdan biraz sonra akan kandır. En az süresi bir anlıktır. En fazla süresi altmış, ortala­ma süresi kırk gündür. Hayızlı kadına haram olan şeyler nifaslı kadın için de haramdır. Hayız kanının en fazla süresi on beş günden fazla olabileceği gibi, nifas kanı da altmış günden fazla olabilir. Ni­fas süresi altmış günden fazla olan kadın, ibadet ve diğer hususlar­da özürlü kadın gibi davranır.