- Taharet

Adsense kodları


Taharet

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
ecenur
Mon 10 May 2010, 03:53 pm GMT +0200
Hidaye Tercümesi Taharet

Abdestin Sünnetleri
Abdesti Bozan Şeyler


TAHARETLER ([1]) BAHSİ


(Cenab-ı Hak: -Ey iman etmiş olanlar, namaza kalkmak istedi­ğinizde, yüzünüzü ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayınız, başınızı mesnediniz ve topuklara kadar ayaklarınızı da» ([2]) buyurmuştur. Buna göre; abdestin farzlan -yüz, el ve ayaklann yıkanması ile ba­şın meshi olmak üzere- dörttür.) Yıkama yıkanan şeyin üzerinden suyu akıtmaktır. Mesih de meshedilen şeye eli dokundurmaktır. Yü­zün sının, saçın bitmeye başladığı yer ile çenenin altı ve iki kulak yumuşaklan arasında kalan miktardır. Çünkü kişi herhangi bir kim­se ile konuşmak istediği zaman yüzünün bu kısmı ile o kimseye yö­nelmiş olur.

Biz Hanefiler´e göre (Dirseklerle topuklar yıkanma hük­müne dahildirler.) Yani el ve ayaklar yıkanırken dirsek ve topuk­lar da onlarla birlikte yıkanmalıdır. Ancak î m a m Züfer (Ra-dıyallâhü anh) :

Orucu geceye kadar tamamlayınız.» ([3]) âyet-i kerimesinde gece nasıl orucun hükmüne dahil değilse, burada da dirseklerle topuk­lar yıkanma hükmüne dahil değillerdir- diyerek bu görüşe katılma­mıştır. Biz diyoruz ki:

Bu iki âyet arasında fark vardır. Zira oruç âyetinde eğer geceye kadar denmemiş olsaydı, yemek içmek ve cinsel ilişkide bulunmak­tan sakınmak demek olan orucu ne vakte kadar sürmenin gerektiği biiinmiyecekti. Çünkü kişi kısa bir süre için de bir şey yiyip içmez ve cinsel ilişkide, bulunmazsa, bunlardan sakınmış sayılır. Burada ise eğer dirseklere kadar ve topuklara kadar denmeseydi, ellerin omuzlara kadar ve ayaklann da kalçaya kadar yıkanmasının gerek­tiği anlamış olacaktı. Zira bazı istimallarda kol ve bacaklar «el- ve •ayak- kelimelerinin anlamı içine dahildirler.

(Baştan meshi gereken miktar perçem yeri kadardır, ki başın dörtte biridir.) Zira Muğire b. Şube (Radıyallâhü anh)´m rivayetine göre : Bir gün Peygamber Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Selîem) misafir bulunduğu bir köyün çöplüğünde küçük abdes-tini bozduktan sonra su isteyip abdest almış ve mestleriyle başmı mes£ lerken başından sadece perçemine elini sürmüştür. ([4]) Müc­mel .lan âyetin bir açıklaması mahiyetinde olan bu hadis, baştan sadece üç tane kılı meshetmenin yeterli olduğunu söyliyen I m a m -ı Şafii (Rahimehullah) ile -Başın hepsini meshetmek gerekir- di­yen î m a m Mâlik (Rahimehullah) ´m görüşlerine karşı bir delildir. Hanefi Fukahası arkadaşlarımızdan kimisi, İmam Ebü Hanife (Rahimehullah)´den -Başın meshi en az elin üç parmağı ile olabilir. Çünkü mesih, çoğunlukla elin parmaklan ile yapılır» diye söylediğini nakletmiştir,[5]



Abdestin Sünnetleri



1-
(Abdest almak istîyen kimsenin) -eğer uykudan kalkmış ise- elini kaba sokmadan Önce yıkaması sünnettir. Çünkü Peygam­ber Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) : «Her hangi biriniz uykudan uyandığı zaman, elini üç defa yıka­madan kaba daldırmasın. Zira (Uykuda iken) elinin, cesedinin nere­sine değdiğini bilemez.» ([6]) buyurmuştur. Hem de temizlik el ile ya­pıldığı için, temizlikte, önce elden başlamak daha uygundur. Abdest almaya başlamadan önce yıkanması sünnet olan, elin parmak uçla­rından bileğe kadar olan kısmıdır.

2-
(Abdest almaya başlarken besmele çekmek.) Zira Peygam­ber Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) -Besmele çekmiyenin abdesti yoktur.- ([7]) buyurmuştur, ki bun­dan : -Abdestinin sevabı yoktur- mânası murattır. Abdest almaya başlarken besmele çekmenin sünnet olması K u d u r i´ nin be­yanına göredir. En doğrusu şudur ki, sünnet olmayıp müstahaptır. Sahih olan kavle göre istincadan da hem önce hem sonra besmele çekmek müstahaptır.

3-
(Ağıza Misvak sürmek.)Çünkü Peygamber Efendimiz (Sal­lallahü Aleyhi ve Sellem) hep misvak kullanırdı. ([8]) Şayet misvak yoksa kişinin parmaklarını dişlerine sürtmesiyle de sünnet yerine gelmiş olur. Çünkü Peygamber Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sel­lem) misvak olmadığı zaman öyle yapardı. ([9]) En doğrusu, misvak da sünnet değil, müstahaptır.

4-
( Ağız ve buruna su vermek.) Çünkü Peygamber Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) her abdest aldığında bunu yapardı. ([10]) Ağız ve buruna su vermenin keyfiyeti şöyledir:

Kişi önce ağızdan başlar ve üç defa ve her defasında avucuna yeniden su almak suretiyle ağzına su verip çalkaladıktan sonra bu sefer aynı şekilde burnuna vererek üç defa tekrarlar. Peygamber Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)´in abdest alırken hep böy­le yaptığı hikâye edilmektedir. ([11])

5-
Kulakları meshetmek.) Biz Hanef ilere göre kulak­ları başın suyu ile meshetmek sünnettir. Çünkü Peygamber Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem);«Kulaklar baştandır» ([12]) buyurmuştur. Yani kulaklar başın hükmüne tabidir­ler. Zira tabiidir ki kulaklar başın birer parçası değildir.

6-
(Sakalı oğuşturmak.) Zira Peygamber Efendimiz (Sallal­lahü» Aleyhi Sellem) abdest alırken, Cibril (Aleyhisselâm) ona sakalını oğuşturmasını söylemiştir. ([13]) Kimisi demiştir ki;

Sakal oğuşturmak yalnız îmam Ebû Yûsuf´a göre sünnettir, imam Ebû Hanife ile İmam Muhammed´ e göre ne sünnettir, ne de bidattir. Çünkü sünnet, farz olan bir şeyin eksikliğini, farz olduğu yerde tamamlamaktır. Sakalın içi ise, görünmediği için farzın yeri değildir,

7-
( Parmakların arasını oğuşturmak.) Zira Peygamber Efen­dimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :

«Parmaklarınızın arasını ovuşturun, kî Cehennem ateşî araları­na girmesin» ([14]) buyurmuştur.

8-
(Organları üçer defa yıkamak.) Çünkü bir gün Peygamber Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) abdest alırken, organlarını birer defa yıkadıktan sonra:

«Bu öyle bir abdesttir ki Allah, namazı onsuz kabul buyur­maz- ([15]), ikişer defa yıkadıktan sonra: «Bu, Allah´ın kendisine iki kat ecir verdiği kimsenin abdesti-dir» ([16]) ve üçer defa yıkadıktan sonra da:

-Bu benim ve benden önceki peygamberlerin abdestidir. Kim ki bundan fazla veya eksik yaparsa, ya sının aşmış, ya da kendine ya­zık etmiş olur. ([17]) buyurmuştur. Bundan ise, üçlemenin sünnet ol­duğu anlaşılır. Hadisteki korkutucu ve ağır ifade üçlemenin sün­net olduğunu inkâr edenler içindir.

9-
Abdest alan kimse için niyet etmek müstahaptır.) K u -d u r i her ne kadar müstahap demiş ise de biz Hanefi´ lere göre abdestte niyet sünnettir. îmam-ı Şafiî (Rahimehul-lah) : Teyemmümde niyet nasıl farz ise, abdest bir ibadet olduğu için onda da niyet farzdır, demiştir. Biz diyoruz ki: Niyetsiz olan abdestin, ibadet olması bakımından sevabı yoksa da onunla namaz kılmabilir. Çünkü abdest su ile alındığı için onun­la -niyet getirilmese de- temizlik hasıl olur. Teyemmüm ise öyle değildir. Çünkü teyemmüm toprakla edildiği ve toprakla temizlik ha­sıl olmadığı için, eğer niyet getirilmezse mânâsız birşey olur.

10
- (Abdestin sünnetlerinden biri de başın hepsini bir kere meshetmektir.)îmam-ı Şafii (Allah rahmet eylesin) abdestin yıkanan uzuvlarına kıyas ederek, başın da üç kere ve her birin­de eli yeni bir su ile ıslatarak meshedilmesi sünnettir, demiştir. Biz her abdest almada üçleme yaptığı halde başını bir kez mesheden ve «Peygamber Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) böyle yapar­dı-, diyen Enes b. Mâlik (Radiyallâhü anhl´ın hadisine da­yanıyoruz. Kaldı ki farz olan, başı yıkamak değil, meshetmektir. Me­sih ise, tekrarlanırsa yıkamak olur. O halde "mestlerin meshinde na­sıl tekrar yoksa başın meshinde de tekrar yoktur. Her ne kadar -Pey­gamber Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) başını üç kez mes-hederdi- diye bir rivayet varsa da, o demek değildir ki her birinde elini yeni su ile ıslatırdı. Yeni su ile olmayınca -Hasan b. Zi­ya d ´in rivayetine göre- Allah rahmet eylesin im a m E b û H a n i f e ´ ye göre de üç kere meshetmek meşrudur.

11-
(Abdestin sünnetlerinden biri de, uzuvları, âyet-İ kerime­de geçen sıraya göre ve sağ uzuvları sol uzuvlardan Önce yıkamak­tır.) îmam-ı Şafii: -Âyet-i kerimede geçen sıraya göre uzuv­ları yıkamak farzdır. Çünkü Cenab-ı Hak (Azze ve Celle) :Namaz kılmak istediğiniz zaman abdest alın» buyurmuştur. Namaz kılma isteğinin abdest almadan önce olması ise, sırayı ge­rektirir demiştir.

Biz diyoruz ki: Âyette abdest uzuvları vav ile sıralanmıştır. Vav ise bütün lügatçilara göre mutlak cemi için olup ondan sıra anla­şılmamaktadır. Buna göre sıra abdest uzuvları arasında olmayıp sa­dece namaz kılma isteği ile abdest alma eylemi arasındadır. ([18]) Abdest alırken sağ uzuvları sol uzuvlardan önce yıkamak, hem bize, hem Imam-ı Şafii´ye göre üstün sevaplı bir sünnet­tir. Zira Peygamber Efendimiz {Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :

-Allah, her şeyde, hatta ayakkabı giyme ve saç taramada bile sağ­dan başlamayı sever» ([19]) buyurmuştur.[20]


Abdesti Bozan Şeyler


(İnsan bedeninde bulunan normal iki yoldan çıkan her şey ab-desti bozar.) Zira Cenâb-ı Hak, abdest almayı gerektiren durumları sıralarken -Veyahut eğer sizden biri ayakyolundan gelirse...» ([21]) diye buyurmuştur. Peygamber Efendi­miz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)de, kendisine abdesti bozan şeyîer nedir?» diye sorulduğunda: ´iki yoldan çıkan herşey» ([22]) diye cevap vermiştir. -Herşey- kelimesi ise, amm olup normal olan ve olmayan her şeye şâmildir. (Ağız dolusu kus­mak ve kişinin herhangi bir yerinden kan ile irinden birinin çıkma­sı da ´-eğer çıkan kan veya irin silinmesi âdet olmuş bir miktarda ise- abdesti bozarlar.) Imam-ı Şafii (Allah rahmet eyle­sin) Peygamber Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)´in kusup da abdest almadığına dair rivayete dayanarak ve -Bedende bulunan normal iki yoldan bir şey çıktığı zaman, yüz, el ve ayaklarımızı yıkamakla emrolunmamız taabbüdi ([23]) bir emirdir .O halde şeriatın emri hangi yer hakkında varid olmuş ise o yer üzerinde durmak lâzımdır, ki o da bedenin normal olan iki yoludur» diyerek, abdestin ne kusmakla ve ne de kan veya irinin -normal olan iki yol dışında- herhangi bir yerden çıkması ile bozulmadığı görüşüne kail olmuştur. Bizim de dayanağımız, Peygamber Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)´in:«Her akan kandan Ötürü abdest almak lâzım gelir- ([24]) ve; «Kim ki namaz içinde kusar veya burnundan kan gelirse, na­mazdan aynhp abdest alsın ve eğer konuşmamışsa namazının geri kısmını tamamlasın- ([25]) hadisleridir. Akli yönden de biz diyoruz ki:

Her ne kadar vücudun belli bir yerinden necis bir şeyin çıkma­sı ile, vücudun birtakım diğer yerlerini niçin yıkamak lâzım geldiği­ni bilemiyorsak da, kesin olarak bildiğimiz bir şey vardır. O da, ne­cis olan dışkı, sidik ve benzeri şeylerin çıkması ile abdestin bozulma­sıdır, îşte bu makul nedene binaen, kan, irin ve kusmuğu da yuka­rıda geçen şeylere kıyas edebiliriz. Zira bu iki grup şeyler necislik vasfında müşterektirler. Ancak şunu demek zorundayız ki: Vücut­tan çıkan kan, irin ve kusmuğun normal yollardan çıkan diğer pis­likler gibi olmayıp abdesti bozmaları için kan ve irinin çıktıkları yer­den akmaları ve kusmuğun da ağız dolusu kadar olması gerekmek­tedir. Zira mutad olan yollardan çıkan pislikler az da olsalar, esas yerlerinden ayrıldıkları için çıkmış sayılırlar. Bunların ise, vücut­tan çıkması ancak yerlerinden taşmaları ile gerçekleşmiş olur. Ak­si takdirde, yani deri veya kabuğun yırtılıp ve altındaki kan veya irinin sadece dıştan görünüp akmamaları halinde abdest bozulmaz. Çünkü bu durumda, necis olan bir şey vücuttan çıkmış olmuyor.

îmanı Züfer (Allah rahmet eylesin); -Mi­deden yemeğin ağıza gelmesi abdest bozucudur» ([26]) hadisindeki umuma dayanarak kusmuğun azı ile çoğu arasında ayınm yapmamıştır. îmam Züfer ayrıca mutad iki yoldan çıkan pislik­lere sathî bir kıyasta bulunarak vücuttan çıkan kan ile irinde akma­yı da şart koşmamıştır. Biz;

«Bir ild damla kandan dolayı, eğer akmazsa abdest alınmaz» ([27]) hadisi ile Hz. Ali (Radıyallâhü anhl´ın, abdesti bozan şeyle­ri sayarken -Veyahut eğer kişi ağız dolusu kusarsa» mealindeki sö­züne dayanıyor ve «İmam-ı Şafii1 nin hadisi aza, İmam Z ü f e r´ in hadisi de çoğa mahmuldür» diyerek deliller arasında taarruz yoktur, diyoruz. Vücudun mutad iki yolu ile diğer yerleri arasındaki farkı da yukarıda anlattık.

Kişinin bir kaç kez ve fakat azar azar kusması halinde, eğer he-pisi bir arada takdir edildiği zaman bir ağız dolusu kadar olursa, İmam Ebû Yûsuf´a göre eğer hepisi aynı oturuşta, İmam Muhammed´e göre de aynı bulantı neticesinde olursa ab­dest bozulur, yoksa bozulmaz.

Şunu da bilmek lâzımdır ki kan, irin ve kusmuk, az oldukları zaman abdesti bozmadıkları gibi, İmam Ebû Yûsuf´a gö­re necis de değildirler, ki sahih olan görüş budur. Zira abdesti boz­madıklarına göre hükmen necis olmamaları gerekir. Çünkü necis olan bir şeyin vücuttan çıkması halinde abdest bozulur.

(Kusma ile abdest bozulması, kusmuğun safra, yiyecek ve içe­cek olması haline mahsustur. Eğer bulantı neticesinde kusulan şey balgamdan başka bir şey olmazsa.)

îmam Ebû Hanife ile îmam Muhammed´e göre (abdest bozulmaz.) îmam Ebû Yûsuf ise:-Eğer ağız dolusu kadar olursa balgam da olsa bozulur demiş­tir. Bu görüş ayrılığı balgamın kanndan gelmesi halindedir. Baştan inen. balgam ile abdestin bozulmadığmda görüş ayrılığı yoktur. Çün­kü baş, necaset yeri değildir. İmam Ebû Yûsuf: -Kann­dan gelen balgam necis yerden geldiği için necistir ve ağız dolusu kadar olduğu zaman çok olan bir necis vücuttan çıkmış olur- de­miştir. İmam-ı Âzam ile îmam Muh^mmed ise: -Balgam kaygan bir madde olduğu için, içine necaset giremez. Ancak az miktarda ona bulaşır. Kendisi çok da olsa, ona bulaşan ne­caset az olduğu için, onun çıkması ile abdest bozulmaz- demişler­dir.

(Kusmuğun kan pıhtısı olması halinde de, abdestin bozulması için ağız dolusu kadar olması şarttır. Çünkü bu durumda olan kus­muk, siyah ve yanık bir kan olup safra gibi midenin oluşturduğu bir maddedir.) Kusmuk sıvı bir kan da olsa, İmam Muhammed´e göre yine böyledir. İmam Muhammed, bunu da kusmu­ğun diğer çeşitlerine hamletmiştir. Fakat İ m a-m-ı Âzam ile İmam Ebû Yûsuf: «Sıvı kan az da olsa, eğer kendiliğin­den akıp gelirse onunla abdest bozulur. Zira mide kan yeri olma­dığı için bu kan, içteki bir çıbandan gelmektedir- demişlerdir.

(Eğer kan) başın içinden (akıp burnun yumuşağına kadar iner­se, ittifak ile abdest bozulur.) Zira kan yıkanması gerekli yere ka­dar indiği için kesin olarak vücuttan çıkmış sayılır.

(Yatarak, ya da yaslanarak veyahut, çekildiği takdirde yere dü­şeceği bir şekilde herhangi bir şeye dayanarak uyuyan kimsenin ab-desti bozulur.) Çünkü yatarak uyku, vücut mafsallarını gevşetir. Bu durumda olan kimsenin yellenmesi heran için mümkündür. Olması heran için mümkün olan bir şey de olmuş sayılır. Yaslanarak uyu­yan kimse de, makadı yerden kalkık olduğu için uyanıklık halin­deki kendini tutabilme gücünü yitirir. Bir şeye dayanarak uyuyan kimsenin de mafsalları, o derecede gevşektir ki, dayandığı şey yanın­dan çekilirse yere düşecektir. Fakat ayakta, yahut oturarak, ya da rükû veya secdede uyuyan kimsenin abdesti -sahih olan kavle gö­re- bozulmaz. Zira bu durumlarda olan uyku ile, kişinin mafsal­larında tam bir gevşeme olmaz. Ne kadar olsa, yine kendini tuta­bilir. Nitekim uyuduğu halde yere düşmemesi bunu gösterir. Bunun kaynağı da Peygamber Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ´in Ayakta, yahut oturarak, ya da rükû veya secdede uyuyan kim­seye abdest almak gerekmez. Abdest yenilemek, ancak yatarak uyu­yan kimseye gerekir.» ([28]) hadis-i şerifidir.

(Kafayı oynatmak veyahut baygın düşüp kendinden geçmek de abdesti bozar.) Zira şuursuzluğun vücut gevşemesi üzerindeki etki­si, yatarak uyumaktan daha çoktur. Baygınlıkla bütün durumlarda abdest bozulur. Onun -uykuda olduğu gibi- müstesna bir durumu yoktur. Her ne kadar kıyas, uyku ile de bütün durumlarda abdestin bozulmasını gerektiriyorsa da, baygınlığın vücut üzerindeki olum­suz etkisi daha çok olduğundan uyku ona kıyas edilemez. (Rükû ve"secdeli olan namazlarda sesli gülmekle de abdest bo­zulur.) Fakat kıyas bozulmamasını gerektirir, ki İmam-ı Şa­fii bu görüştedir. Zira sesli gülen kimsenin vücudundan necis bir şey çıkmış olmaz. Nitekim namazın dışında ve cenaze namazı ile ti­lâvet secdesinde gülen kimsenin abdesti bozulmuyor. Ancak biz Pey­gamber Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :

«Bana bakın, içinizden kim sesli olarak güldü ise, abdest alıp na­mazı yeniden kılsın.- ([29]) hadisine dayanıyoruz. Çünkü bunca As? hap ve tabiin tarafından uygulanan ve Ebû Müsâ el-Eş´arl gibi tanınmış bir Sahabî tarafından rivayet olunan böyle bir hadis dururken kıyas yapılamaz. Hadis mutlak namaz hakkında vârid ol­duğu ve mutlak namaz dendiği zaman da rükû ve secdeleri bulu­nan namaz anlaşıldığı için bu hüküm yalnız bu namaza verilmiştir. Sesli gülmek, hem gülen ve hem de gülenin yanında duran kimse tarafından işitilen gülüştür. Bayağı gülmek ise yalnız gülen tarafın­dan işitilir. Bayağı gülmekle abdest bozulmaz. Fakat -söylendiğine göre- namaz bozulur.

Kişiden, solucan ve tenya gibi parazitlerin düşmesiyle de abdest bozulur.) Zira parazit bizatihi necis değilse de, pislik içinden gel­diği için üzerinde necaset bulunur ve o necaset her ne kadar az ise de, normal yoldan çıktığı için yele benzer. Yel nasıl pisliğe bulaşıp necis olduğu için çıkması ile abdest bozuluyorsa, bu da böyledir. Fa­kat kadının ferci ile erkeğin zekerinden çıkan yel, necis yerden gel­mediği için abdesti bozmaz. Hatta eğer kadın, ferci ile makadı ara­sındaki hail yırtılıp iki menfezi birleşirse, yellendiği zaman yelin, makadmdan çıkmış olabilmesi ihtimaline binaen abdest alması müs-tehaptır.

(Eğer yaranın kabuğu sıyrılıp altından su veya benzeri bir şey çıkarsa, eğer kenarlara dağıtırsa abdest bozulur, dağıtmazsa bozul­maz.) Çünkü yaradan çıkan su necistir. Zira kan pişmekle irinle,şir. İrin de pise pise nihayet suya dönüşür. İma´m Züfer´e göre her iki durumda da abdest bozulur. İmam-ı Şafiî´ye göre de her iki durumda da bozulmaz. Bu da eğer kendiliğinden çı­karsa böyledir. Eğer kişinin sıkması ile olursa, dağılsa bile bozul­maz. Çünkü bu durumda -Allah bilir- vücuttan necis bir şey çık­mış olmuyor, çıkarılmış olur.[30]





--------------------------------------------------------------------------------

[1] «Taharet´İn» sözlük anlamı temizliktir. Fıkıh İstılahında ise -abdest, gusül ve teyemmüm gibi- birtakım hükmi pisliklerden temizlenme ameliyelerine de denildiği için, müellif bunların hepsini kastederek «Taharetler» diye çoğul olarak kullanmıştır.

[2] Maide, 6

[3] Bakara, 187

[4] Muğire b. Şube tarafından rivayet ohman ve aslında İki hadis olup mü­ellif tarafından birleştirilen bu hadisin d&vamıza delil olan son kısmı Müslim´de kayıtlı bulunmaktadır. (Mestlerin Mesih Babı) C. 1, S. 134

Nasb-ürraye C. 1, S. 1

[5] Şeyhü´l-Îslâm Burhanüddîn Ebu´l-Hasan Ali b. Ebû Bekir Merginânî, Hidaye Tercümesi, Kahraman Yayınları: 1/21-22.

[6] Buhari (abdest) 26, (Bed-ülhalk) 11, Müslim (Taharet) 87, 78. Ebû Dâ-vud (Taharet) 50, Tirmizi (Taharet) 19, Nesai (Taharet) 72, tbn-1 Mâce (Taharet) 40, 112, Dârimİ (Abdest) 78, Muvatta1 (Taharet) 9, İmam Ahmed´in Müsned´i 2/241, 253, 265

[7] Ebü Dâvud (Taharet) 48, Tirmizi (Taharet) 20, İbn-i Mâce (Taharet) 41, Dârimİ (Abdest) 25, îmam Ahmed´in Müsned´i 2/418. 3/41. 4/70, 5/382, 6/382

[8] Bu konuda birçok hadisler mevcut olup biri, Buhari ile Müslim´in Hu-zeyfe (R.A.)´dan «peygamber Efendimiz fSA.V.) geceleri kalkarken ağzına misvak sürerdi» mealinde rivayet ettikleri hadistir. Müslim ayrıca Hz. Aişe (R.A.)´den de «Peygamber Efendimiz (S.A.V.), her eve geldiğinde yaptığı ilk iş ağzına misvak sür­mekti» mealinde bir hadis rivayet etmiştir. Ebü Dâvud da Hz. Aise (R-A.)´dan «Peygamber Efendimiz (S.A.V.) -gece olsun şündiiz olsun- her uykudan kalktı­ğında, abdest almadan önce ağzına misvak sürerdi» mealinde bir hadis naklet-miştir. (Nasb-ürraye C. 1, S. 8)

[9] Gariptir. el-Muğni C. 1, S. 37´de Enes b. Mâlik (R.A.)´dan gelen munkatl bir hadis olduğu zikredilmektedir. (Nasb-ürraye C. 1, S. 8

[10] Peygamber Efendimiz´in nasıl abdest aldığını rivayet eden yirmi bir Sa-hablnln hepsi Peygamber Efendimizin abdest alırken ağız ve burnuna su verdi­ğini söylemişlerdir. Bu Sahabilerden Abdullah îbn-i Zeyd´in hadisini Evimme-i Sit-te"nin her altısı da kaydetmişlerdir. Nasb-ürraye C. 1, S. 10

[11] İmara Ahmedln Müsned´i C. S. 369

[12] Ebû Davud (Taharet) 51, Tirmizl (Taharet) 29, îbn-1 Mâce (Taharet) 53

[13] îbn-i Ebl Şeybe (İmam Ebû Hanife´nin Mezhebine Aykın Hadisler Babı

[14] Bu lafızla gariptir. Darekutnl, Ebû Hüreyre (R-A.)´dan «Peygamber Efendimiz: «parmaklanmam arasım ovan H kıyamet günü, aralarında Cenâh-ı Al­lah ateş sokmasın» buyurdu» seklinde rivayet etmiştir.Nasb-ürraye C. 1, S., 26

[15]Bu lafızla gariptir. Abdullah îbn-i Ömer, Übey b. Ka"b, Zeyd tbn-i Sabit ve Ebû Hüreyre (R-A.)´ra rivayet ettikleri bu hadisin sonunda «Kim ki bundan fazla veya eksik yaparsa, sının açmış veya kendine yazık etmiş olur» ziyadesi yoktur. Bu ziyade ancak bir başka hadisin sonunda vardır.

Nasb-ürraye C. 1, S, 27

[16]Bu lafızla gariptir. Abdullah îbn-i Ömer, Übey b. Ka"b, Zeyd tbn-i Sabit ve Ebû Hüreyre (R-A.)´ra rivayet ettikleri bu hadisin sonunda «Kim ki bundan fazla veya eksik yaparsa, sının açmış veya kendine yazık etmiş olur» ziyadesi yoktur. Bu ziyade ancak bir başka hadisin sonunda vardır. Nasb-ürraye C. 1, S, 27

[17]Bu lafızla gariptir. Abdullah îbn-i Ömer, Übey b. Ka"b, Zeyd tbn-i Sabit ve Ebû Hüreyre (R-A.)´ra rivayet ettikleri bu hadisin sonunda «Kim ki bundan fazla veya eksik yaparsa, sının açmış veya kendine yazık etmiş olur» ziyadesi yoktur. Bu ziyade ancak bir başka hadisin sonunda vardır. Nasb-ürraye C. 1, S, 27

[18] Müellif her ne kadar böyle söylüyorsa da İmam-ı Şafii, abdestte terti­bin farziyetini ne «Vava´dan, ne de namaz kılma isteğinin abdest almadan önce olmasından çıkarmıştır. Zira «Vavn´m mutlak cemi için olup ondan tertip an­laşılmadığı, herkesçe bilinen bir şeydir. Halis bir Arap olan ve Arap dilinin bü­tün inceliklerini çok iyi bilen İmam-ı Şafiî de bunu biliyordu. Namaz kılma is­teği ile abdest alma eylemi arasındaki tertip de tabii olup onunla, abdest uzuv­larının tertibi arasında hiç bir ilişki yoktur. Şayet abdest ters bir şekilde dahi alınsa, yine de namaz kılma isteği abdest almaktan öncedir. Bu da açık bir şey­dir. Fıkh-i Şafii kitaplarının açıklamasına göre, İmam-ı Şafii tertibin famyetini âyetin nazmından çıkarmıştır. Zira âyette üç uzvun yıkanması, birinin de mes­hedilmesi em re dilmektedir. Meshi emredilen uzvun, yıkanması emredilen uzuv­lar arasında zikredilmesi, bunların sıra ile yapılması gerektiğine işarettir. Yoksa «Yüzünüzü, dirseklere kadar ellerinizi ve topuklara kadar ayaklarınızı yıkayınız ve´başınızı mesnediniz» Duyurulacaktı ki o zaman, belagata daha uygun düşerdi.

Ahmed Meylani

[19] Sıhah-i Sitte´nin hepisi Hz. Aişe (R.A.)´dan:BuharI Sahife 29 (Nama2) 47, (Afime) 5 Müslim Sahife 132 (Taharet) 66, 67 Nesel, Sahife 72 (Taharet) 89, (Gusül) 17, (Zinet) 8, 62 İbn-i Mâce, Sahife 33 (Taharet) 42

TirmİzI Cilt 1, Sahife 78 (Cuma) 75

[20] Şeyhü´l-Îslâm Burhanüddîn Ebu´l-Hasan Ali b. Ebû Bekir Merginânî, Hidaye Tercümesi, Kahraman Yayınları: 1/22-27.

[21] Mâide, 6

[22] Gariptir

[23] Hikmeti bilinmeyen şer´I hükme taabbüdi denir, ki konumuz olan me­sele o kabildendir. Zira kaza-yı hacet eden kimsenin sbdest alma mükellefiyeti, sebebi bilinmeyen bîr hükümdür. Çünkü bu kimsenin mutad olan iki yolundan necasetin çıkması ile yüz, el ve ayaklarına ne oluyor ki, bunları yıkamakla mü­kellef tutulur.. Bunun İçin böyle hükümlere taabbüdi denir ve taabbüdi olan bir hükme -fukahanin ittifakı île- başka bir şey kıyas edilemez. Çünkü kıyas sebebe dayanır. Taabbüdi hükmün sebebi ise meçhuldür. Mütercim : Ahmed Meylani

[24] Darekutnî Sahife 57, Nasb-ürraye C. 1, S. 37

[25] Razl, Hz. Aişe (R.A.)´dan : Ibn-i Mâce : (Yanda bırakılan namazı tamamlama babında

[26] Darekutnî Sahife 57, Nasb-ürraye C. 1, S. 43

[27] ) Darekutiü Nasb-ürraye C. 1, S. 44

[28] Bu lâfızla gariptir. Ebû Davud (uyumaktan dolayı abdest alma babı), Tirmizl jraam Ahmed, Darekutnl ve Beyhakl, Abdullah İbn-i Abbas (R.A.)´dan şu şekilde rivayet etmişlerdir. «Peygamber Efendimiz (S.A.V.) secdede iken nyumuştu. O derecede ki fcor-luyordu bile. Sonra kalkıp namazına devam etti. Ona :

-Yâ ResülaUalı, sen uyumuştun, dedim. Bana:

-Abdest almak ancak uzanarak yatan kimseye lâzım gelir. Çünkü kişi aza-nınca mafsalları gevşer, diye cevap verdi.» Nasb-ürrayfi C. 1, S. 44

[29] îmam Ebü Hanife"nin birçok Ashabtan naklettiği bu hadisi, aynca Bey-hakl ve Darekutnl de kitaplanmn birçok yerlerinde çeşitli ifadelerle ve değişik As­habtan rivayet etmişlerdir.

Nasb-ürraye C. 1, S. 47

[30] Şeyhü´l-Îslâm Burhanüddîn Ebu´l-Hasan Ali b. Ebû Bekir Merginânî, Hidaye Tercümesi, Kahraman Yayınları: 1/27-32.

ceren
Sun 14 June 2015, 06:06 pm GMT +0200
Esselamu aleyküm.Rabbim razı olsun paylaşımdan kardeşim.Abdestin sünnetleri,nasıl alındığı ve abdesti bozan şeyleri tekrardan öğrenmiş olduk.Rabbim dikkat etmeyi nasip etsin...