- Tâbi'în ve tebei tâbîîn devri

Adsense kodları


Tâbi'în ve tebei tâbîîn devri

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sidretül münteha
Mon 13 June 2011, 01:50 pm GMT +0200
Tâbi'în Ve Tebe-İ Tâbî'în Devri



Tabiîn devrine gelince büyük, orta yaşlı ve küçük tâbi'îlerin ha­dîslerin yazılmasına karşı oldukları hususunda birçok rivayetle karşı­laşırız. Bir müddet sonra da onların çoğunun bu mevzuda anlayışlı davrandıklarını, hadîslerin yazılmasına cevaz verdiklerim veya buna teşvik ettiklerini görürüz. Artık orta yaşlı tâbi'îler devrinde hadîslerin yazılması "resmî" bir iş durumuna gelmiştir. Bize sanki bu rivayet­lerde bir tezat varmış da, onlardan mevsuk bir târihî hüküm çıkarıl­ması mümkün değilmiş, gibi geliyor. Fakat mesele çok daha basittir; zîrâ Hulefây-ı râşidîn'i bu mevzuda menfî davranmaya götüren sebep ne ise, tâbi'îni hadîslerin yazılmasına karşı çıkaran sebep de odur. Bu sebep ortadan kalkınca herkes aynı şeyi söylemiş, fikir birliği etmiş, hadîslerin yazılmasının caiz olduğunu belirtmekle kalmamış hatta teşvik ve takviye etmişlerdir,

Hicrî I. yüzyılın sonuna kadar devam eden büyük tâbi'îler dev­rinde birçokları hadîslerin yazılmasına muhalefet etmiştir. 'Ubeyde b. 'Amr cs-Selmânî el-Murâdî (v. 72), İbrâhîm b. Yezîd et-Teymî (v. 92), Câbir b. Zeyd (v. 93), İbrâhîm b. Yezîd en-Nehacî (v. 96) bu. kanâattadır. Bunlar hadîsleri yazmayı gerektiren bir sebep görmü­yorlardı; hatta bir müddet önce Hulefây-ı râşidîn'in de bu işe yanaş­madıkları hakkındaki haberleri işitip duruyorlardı. Ne derece muttekî oldukları görülen bu kıymetli insanların, ashabın tesirinde kalarak onlara iştirak etmelerine şaşmamak lâzımdır. Yine onların kendilerine ebediyyen nisbet edilecek bir hata ve günâhtan kaçınmalarına da hayret etmemek lâzımdır. Nitekim İbrahim'in kendinden birşeyîer yazmakta olduğunu öğrenen 'Ubeyde, ona şöyle demişti: "Benden birşey yazarak ebedîleştirme![124] ibrahim'in de bu tavsiyeye uyduğunu ve "ondan sonra bir şey yazmadım" dediğini görüyoruz. [125]

Bu âlimlerin hadîslerin yazılmasına muhalefet etmelerine te'sîr eden bir sebep de şahsî fikirlerinin yayılmaya başlaması idi. Kendile­rinden hadîs yazanların, onun bir tarafına kendi fikirlerini de yazma­larından korkuyorlardı. Elimizde bunu gösteren bir hayli delil vardır. Bu meselenin büyük tâbi'îler devrindeki hâlini en iyi anlatan şu misâli zikredelim: Câbir b. Zeyd (v. 93)'e, senin fikirlerini yazıyorlar, dendi­ğinde bundan memnun olmadığını şu sözlerle ifâde etmişti: "Yazı­yorlar ama, yarın benim o fikirlerden dönmeyeceğim ne malum?!. [126]

Bu zâtların kendilerinden birşey yazılmasına taraftar olmayışı, aralarında tedvine cevaz verenler bulunduğunu dolaylı olarak ifâde etmektedir. Hele şahsî görüşlerden âzâde olarak sâdece hadîs-i şerif­lerin yazılmasına hiç itiraz etmemişlerdir. Onları bu mevzuda muha­lefete sevk eden şey, hadîslerin yazılması keyfiyetidir. Prensip olarak bu âlimler, işin nazarî tarafına itiraz etmemişlerdir. Onların itirazını celbeden husus, tatbikat sırasında meydana çıkan amelî durumdur. Bütün bunlardan sonra, Sa'îd b. Cubeyr (v. 95) 'den hadîslerin yazıl­masına dair nakledilen ve aralarında tenakuz varmış gibi görünen iki söz bizi şaşırtmamalıdır. Sa'îd bir defasında îbnu Abbâs'ın hadîslerin yazılmasını yasak ederek: "Sizden öncekileri sapıtan şey kitaplardır[127]dediğini nakleder; başka bir defasında da yine îbnu Abbâs'ın: "îlmi en iyi muhafaza eden şey kitapdır[128] dediğini rivayet eder. îbnu Abbâs'ın yazı hakkındaki nehyi, kitaplardaki şahsî görüşleri; tavsiyesi ise Rasûl-i Ekrem'in hadîslerini muhafazayı hedef almaktadır. İşte bu yüzden Sa'îd b. Cubeyr, hadîsleri yazmakla kalmadı, kendini büs­bütün bu işe verdi ve dedi ki:

"Yolda ibnu Ömer ile İbnu Abbâs'ın arasında gider, her ikisinden de hadîs dinlerdim. Duyduğum hadîsleri binitin semerine kaydeder, indiğim zaman da temize çekerdim.[129]

Hadîs-i şerifleri yazmanın yasaklanması ile, şahsî görüşleri yaz­manın yasaklanması fikri arasındaki fark anlaşılmaya başlayınca, ikinci yüzyılın başında, orta yaşlı tâbirlerin birçoğu hadîsleri yazıya geçirmekte herhangi bir mahzur görmedikleri gibi, talebelerine de bu hususta izin verdiler. Nitekim Sa'îd b. el-Museyyeb (v. 105), hafıza­sının zayıflığından şikâyet eden Abdurrahman b. Harmele'nin hadîs­leri yazmasına müsâade etmiştir. [130] McrnV bir hadîsten mülhem olarak sahabe ve tâbi'în arasında nakledilegelen  Yaz­mak ilmi bağlamaktır[131] sözünü Şa'bî (v. 104) her zaman tekrar edera yazmanın faydalarına işaret ederek şöyle derdi: "Benden birşey duy­duğunuz zaman onu duvara bile olsa yazınız. [132] Bundan Şa'bî'nin. bâzı hadîsleri yazdığı' anlaşılıyor. Nitekim ölümünden sonra ferâiz ve yaralamalar mevzû(unda bir kitabı ele geçmiştir. [133] Mücâhit b. Cebr cl-Mekkî (v. 103), hadîs talihlerini odasına çıkarır, kitaplarım verir, onlar da istinsah ederlerdi. [134] (Atâ' b. Ebî Rabâh (v. 114) da hadîsleri yazar, başkalarının yazmasına da müsâade ederdi. [135] Katâde b. Di'âme es-Sedûsî (v. 118) bu mevzuda izin isteyenlere açıkça derdi ki:

''Allah Taâla bile (onların bilgisi Rabbı'nm katından yazılıdır. Rabb'ın şaşırmaz ve unutmaz), [136]âyetiyle kendinin bile yazdığım haber vermişken sen niye yaz mıy a çakmışsın. [137]

Öyle zannediyorum ki, muttekî halîfe Ömer b. Abdilazîz (v. 101), hadîs tedvinine başlanmasını resmî olarak emrettiği zaman âlimlerin görüşlerine mutlaka istinâd etmiştir; onlarla istişareden sonra -en azından - ekserisinin tasvibini alarak bu işe başlamıştır. [138] Hernekadar haberler, bilhassa zühd ve takvasına inanan muasırları tarafından çok sevildiği için Ömer b. Abdilazîz'in bu kararı yalnız basma aldığını gösteriyorsa da buna ihtimâl vermiyoruz.

Bu mevzuda rivayet edilen bütün haberler dikkâte alınırsa görü­lür ki Ömer b. Abdilazîz'i hadîs tedvinine zorlayan âmil, ilmin yok olup âlimlerin zeval bulması endişesidir; zîrâ Medine valisi Ebû Bekr b. Muharnmed b. Hazm'e yazdığı mektup da şöyle demektedir: "Rasûlullah (s.a.v.)' in hadîslerini, sünnetlerini, 'Amre'nin rivayetlerini araştır ve yaz; zîrâ ben ilmin yok olup âlimlerin de tükenmesinden korkuyorum. [139] Burada ismi geçen 'Amre, (Amre binti Abdirrahmân el-.\nsâriye'dir. Bâzi rivayetlerde onun isminin yanında Kasım b. Muhammed b. Ebî Bekir es-Siddîk (v. io7)'m ismi de geçer. Her ikisi de Hz. 'Â'işe'nin talebelerinden olup onun Rasûlullah (s.a.v.)'dan rivayet ettiği hadîsleri en iyi bilen kim­selerdi. Ebû Bekir b. Hazm, Ömer b. Abdilazîz'in verdiği vazifeyi îfâ etti; fakat büyük halîfe, valisinin yaptıklarım göremeden Rabbı'na kavuştu. [140]

Ömer b. Abdilazîz, Ibnu Hazm'e verdiği talimatı, bütün valilere yazıp memleketin her tarafına göndermişti.[141] Daha halîfe hayatta iken emrini ilk olarak yerine getirerek gayesini tahakkuk ettiren şahıs, Hi­caz ve Şam âlimi Muhammed b. Müslim b. Şihâb ez-Zührî el-Medenî (v. 124) olmuştu. Zührî hadîsleri halîfenin emrine uyarak bir kitapta toplamıştı. [142] Halîfe de bu kitap formalarım-her yana gönderiyordu. [143] Yaptığı işle iftihar ederek: "Bu ilmi benden önce kimse tedvin etme­mişti" demekte Zührî haklıdır. [144]

Tetkikin bu safhasına gelen araştırıcı, artık tedvîn aleyhindeki görüşün tamamen ortadan kalktığını ve bu asırda unutulmaya başla­dığını zanneder. Fakat çok geçmeden aynı sözleri, hattâ tedvine cevaz verip teşvik ve müdâfaa edenlerin ağzından bile tekrar duymaya başlar. Sanki tedvinciler bu işi kendileri başlatmamış da idarecilerin emir ve zoruyla bu işe katılmışcasına, araştırıcı onların pişmanlık sadâlanm duyacaktır. Zührî der ki:

"Emirler bizi zorlaymcaya kadar hadîslerin yazılmasını istemi­yorduk; sonra hiçbir müslümanı bu işten alıkoyaiırayacağımızı an­ladık. [145] Gerçekten de Zührî, hiçbir müslümanı birşey yazmaktan menetmemiştir. Hattâ tedvîn işine iyice giriştiği zamanlar duyduğu hadîsleri unutmak korkusule onu derhal ayakkabısının üstüne yaz­maktan kendini alamamıştıre. Şunu söylemek lâzımdır ki, hadîsleri yazmaya ve buna cevaz vermeye emirleri zorlayan âmillerden biri de, Rasul-i Ekrem'in hadîslerini, [146]uydurularak ona nisbet edilenlerden ayırmaktı. Zâten Zührî'nin belini büken de budur. Öfkesini tutmaya çalışarak Zührî şöyle diyordu:

"Şark tarafından tanımadığımız, bilmediğimiz hadîsler gelmeye başlamasaydı, ne bir hadîs yazar, ne de yazılmasına izin verirdim".[147]

Zührî'nin bu görüşü o asırdaki âlimlerin ekserisinin görüşüdür. Rasûl-i Ekrem'in sözünün kaybolması korkusu gibi, ona başka sözler karışması endişesi de âlimlerin bâzan hadîslerin yazılmasına taraftar olmalarında, bâzan da muhalif kalmalarında iki mühim âmil olmuştur. Sa'îd b. el-Museyyeb ile Sadî'nin isimlerini hadîslerin yazılmasına taraftar olanlar arasında görmekle, onların bu işe muhalefet ettikleri hususundaki rivayetleri inkâr etmek mümkün değildir.[148] Mücâhid ve Katâde'nin durumu da böyledir. [149]Ömer b. Abdilazîz'in, Hz. 'Â'işe'ye ait ne kadar hadîs ve rivayet biliyorsa hepsini toplamakla görevlen­dirdiği Kasım b. Muhammed b. Ebî Bekir'in tedvîn aleyhtarı olduğu pek meşhurdur. [150] Cem1 ve tedvîn taraftarı olmayan nice şahıslardan hadîsleri işte böyle topladılar. Halka: "Hadîsleri de Kur'ân-ı Kerîm'-de olduğu gibi kâğıtlara yazmayınız[151] diye bağıran Dahhâk b. Mu-zâhim el-Hilâîî (v. 105), bu sözlerle, hadîs tedvini neticesinde meydana gelecek durumdan ne derece korktuklarını ifade ediyordu. Bununla beraber Dahhâk, endîşeye mahâî kalmadığını görünce, halka menâsik-i hac hakkındaki rivayetleri yazdırmıştı. [152]

Orta yaşlı tâbi'îler hadîs uyduranların îcâd ettikleri sözlerden sa­kındırıp dururken, tabiinin son tabakası, muhtelif fırka ve partileri takviye etmek maksadıyle uydurulmuş sözlerle karşılaştılar. Hadîs metinlerini bu pervasız insanların oyuncağı olmaktan korumak için de kendi asırlarında hadîs tedvinini geliştirip yaymaya koyuldular. Bu asırda yapılan tedvînİn özelliği, hadîslerin ekseriya sahabe ve tâ­birinin fetvâlanyle karışık bulunmasıdır. Nitekim Medîne imâmı Mâlik b. Enes (v. R g)'in Muvatta'ı böyledir.

İkinci yüzyılın başında, Etbâu't-tâbİ'în devrinde âlimler, sahabe ve tâbi'înin fetvalarından ârî, sadece sünnete tahsis edilmiş müsned eserler  meydana getirmeye  çalışmışlardır.  Bu  müsnedlerden ilkini te'lîf eden Ebû Davut et-Tayâlisî (v. 2O4)'dir. [153]Ahmed b- Hanbel (v. 24i)'in Müsned'i, bu müsnedlerin en yeterlisi ve en genişi olarak kabul edilmektedir. Ne var ki, Ahmed b. Hanbel H. 220 târihinden sonra vefat ettiği için Etbâu etbâi't-tâbi'înden sayılmaktadır.

Bâblara göre tasnif edilmiş olarak sırf sahîh hadîslerden meydana getirilmiş eserler, Buhârf nin çağdaşı olan etbâu etbâi't-tâbi'îler dev­rinden önce tedvîn edilmemiştir. Kütüb-i sitte de bu devirde meydana getirilmiştir. Kütüb-i sitte'yi ve müelliflerini (Buhârî, Müslim, Tirmizî, Ebû Dâvûd, Ibnu Mâce ve Nese'f yi "önemli rivayet kitapları" bölümünde inceliyeceğiz.

Rivayet asrından sonra gelenlerin yaptığı iş, meşhur sahîh hadîs kitaplarını tehzîb, şerh ve ihtisar etmek olmuştur. Nitekim .Ebû Ab-diîiâh el-Humeydî (v. 448), Sahîheyn'i müsned metoduna göre tertib etmiştir. Sonra Ebû's-Sa'âdât Mübarek b. el-Esîr (v. 606), Kütüb-i sitte'yi bâblarma göre tertib etmiştir. Daha sonra Nûreddîn Alî el-Heysemî (v. 807), Mecma'u'z-zevâ'id'ine Kütüb-i sitte dışında kalan meşhur musannafları almıştır. [154] Ve nihayet Suyûtî (v. 911), Kutub-i sitte, on müsned ve bunun gibi elliden fazla eseri el-Câmicu'l-kebîr adiyle anılan Cem'ul-cevâmi'inde toplamıştır. [155]

İşte hadîs-i nebevi, böylece yazılmış ve zâbtedilmiş olarak bize gelinceye kadar birçok merhaleler geçirmiştir. Modern matbaacılık da bu muazzam îslâmî mirasın neşrine yardım etmiştir.[156]


[124] Câmi'u beyâni'l-'ilm, c. I, s. 67; Takyîdu'l-'ilm, s. 46. 'Ubeyde, biraz önce bahsi geçen 'Ubeyde b. 'Ainr es-Selmânî el-Murâdî'dir. Öleceği zaman bütün ki­taplarını getirtmiş, imha etmiş ve "bunların, benden sonra kıymetini bilmeyecek­lerin  ve yerinde  kullanmayacakların  eline  geçmesinden korkuyorum"  demiştir. Tabakâtu İbni Sa'd, c. VI, s. 63; Câmi'u beyâni'l-'ilm. c. I, s. 67. İbrâhîm ise, İDrâhîm b. Yezîd en-Neha'î'dir. İbrâhîm et-Teymî'nin hadîslerin yazılmasına karşı olduğunu görmek için bk. Sunenu'd-Dârimî, c. I, s. 22; Câbir b. Zeyd'in muhalefeti için d? bk. Câmi'u beyâni'l-'ilm, c. II, s. 31.

[125] Takyîdu'l-'ilm, s. 60.

[126] Câmi'u beyâni'l-'ilm, c. II, s. 31. Dr. Yûsuf el-'Aş'm bu mevzûdaki sözleri için bk. Takyîdu'l-'ilm mukaddemesi, s. 20.

[127] Takyîdu'I-'ilm. s. 43; bu mealdeki diğer bir haber için bk. Câmi'u beyâni'l-'ilm, c. I, s. 65.

[128] Takyîdu'l-'ilm, s. 9,2.

[129] Takyîdu'l-'ilm, s. 103; Câmi'u beyâni'l-'iim, c. I, s. 72. Şu hâle göre Kesîr b. Eflah (v. 63)'ın "Zeyd b. Sâbit'den hadîs yazardık" (Takyîdu'l-'ilm, s. 102) sözüyle, Zeyd b. Sâbit'in rivayet ettiği hadîs yazmayı yasak eden rivayetin arasını te'lîf etmemiz mümkündür (bk. bu bahsin baş tarafları).

[130] Câmi'u beyânı'I-1 ilm, c. I, s. 73; Takyîdu'l-'ilm, s. 99.

[131] Takyîdu'l-'ilm, s. gg. Bu mevzuda meşhur olan hadîs şudur: İlmi yazarak tesbit ediniz".

[132] Takyîdu'l-'ilm, s.  100.

[133] Târîhu Bağdâd, c. XI, s. 232.

[134] Bk. Sunenu'd-Dârimîj c. I, s. 128; Takyîdu'l-'ilm, s, 105. Yine Sunenu'd-Dârimî, c. I, s. 121 de Mucâhid'in hadîslerin kâğıtlara yazılmasını hoş görmediği rivayet edilmektedir.

[135] Kâdî 'Iyâz, el-llmâ', v. 27 a; Sünen u'd-Dârimî, c. I, s. 125.

[136] Tâhâ sûresi, âyet 52.

[137] Takyîdu'I-'iim, s. 103; Dârimî, Sünen, c. I, s. 120 de ayrıca onun yazmayı uygun görmediğini de rivayet etmektedir.

[138] Ekserisinin  tasvibi" dedik5 zîrâ  bâzı âlimler tedvine   razı olmadıklarını Ömer b. Abdilazîz'in yüzüne karşı söylemişlerdir.   Kendinden rivayet edildiğine göre, Ubeydullah b. Abdillâh (v. 106), Ömer b. Abdilazîz'in huzuruna girdiği za­man halîfenin etrafında birşey ler yazıldığını görüyor. Kalkıp gideceği zaman Ömer b. Abdilazîz ona hitaben: "yapmakta olduğumuz işe ne dersin?" diye soruyor. Ubeydullah, "hangi İşten bahsediyorsun?" dediği zaman halîfe: "Demin söyledik­lerimi yazdırdım" diye mukabele ediyor. Bu defa Ubeydullah: "Hani nerede?" diye soruyor ve kâğıt getirildiği zaman eline alıp yırtıyor (Bk. Takyîdu'l-'ilaı, s. 45).

[139] İbnu Sa'd, et-Tabakât, c, II/2, s: 134.

[140] Muhammed Abdulazîz el-Hûlî, Miftâhu's-sünne, s. 20 (üçüncü baskı).

[141] er-Risâletu*I-mustatxafe, s. 4.

[142] Aynı eser, aynı yer.

[143] Câmi'u beyâni'l-'ilm, c. I, s. 76.

[144] Risâlctu'1-mustatrafe, s. 4,

[145] îbnu Sa'd. Tabakât, c. II/3, s. 13;,. el-Kâsım b. Sellâm'm   Kitâbu'l-emvâl, (s. 578, Mısır, I353)'inde halîfelerden sadece Ömer b. Abdiiazîz'in ismi zikredil­mektedir, bunun için ayrıca bk. Câmi'u beyânı3l-'ilm. c. I, s. 76.

[146] T-zkiratu'1-huffâz, c. I, s.   103; Takyîdu'l-'ilm, s.   107.  Zühri'den   intikâl eden -Hatîbu'l-Bağdâdî'nin   300  hadîsi  ihtiva   ettiğini  söylediği- sahîfe,  onun muazzam ilmini yazdığı birçok sahîfelerden sâdece bir örnektir (Bk. Târîhu Bağdâd, c. XIV, s. 87).   

[147] Takyîdu'l-'ilm, s.   108.

[148] Sa'îd  b. el-Müseyyeb'in kitabet aleyhindeki görüşü için bk.   Tezkiratu'l-huffâz, c. I. s. 105; Şâ'bî'nin aleyhteki görüşü için de bk. el-Muhaddisu'1-fâsıl, c. IV, s". 5 a.

[149] Mücâhid'in   hadîslerin  kâğıtlara  yazılmaması hususundaki fikri    için   bk. SunenuM-Dârimî, c. I, s. 121. Yine Stınenu'd-Dârimî, c. I, s. 128 de  Mücâhid'in hadisleri yazmadaki gayretine dâir rivayetler bulunduğunu söylemiştik. Katâde'nin kitabet aleyhindeki görüşü için de bk. Sunenu'd-Dârimî, c. I, s. 120.

[150] Bk. Câmi'u beyâni'l-'ilm, c. I, s. 68; Takyîdu'l-'ilm, s. 46.

[151] Takyîdu'l-'ilm, s. 47.

[152] Câmi'u beyâni'l-'ilm, c. I, s. 72.

[153] Bu müsned, Haydarâbâd'da 1321 senesinde basılmıştır.

[154] Husâmeddin el-Kudsî, bu eseri 1352 senesir.de neşretmiştir.

[155] Bk. Zahiriye kütüphanesi, hadîs nr.   196, CemVl-cevâmi' nıij sâdece 3. cildi mevcuttur.

[156] Dr. Subhi es-Sâlih, Hadis İlimleri ve Hadîs Istılahları, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: 32-38.