reyyan
Wed 25 August 2010, 05:24 am GMT +0200
Suya Necaset Karışması
Su hem en iyi temizleyicidir, hem de mikropların barınıp çoğalması için en iyi ortamdır. Aynı zamanda kimyasal olayların en belli başlı maddelerinden biridir. Toprakaltı suları dışında diğerlerinin kullanılmadan önce ince kum, kil, toprak, tuz, mikrop ve asalaklardan temizlenmesi gerekir. Aksi halde bazı zararlı mikrop ve asalakların sindirim sistemine yerleşmesine imkân verilmiş olur ki bu insan sağlığını bozar.
İslâm Dini, ondört asır önce temizliği imânın yarısı olarak ilân ederken sudan yeterince yararlanmayı emretmiş ve necasetten uzak temiz su ile nezafetin sağlanmasını ibâdet saymıştır.
Ancak temiz ve necis su hakkında birçok rivayetler vardır ki, bunların önemli bir kısmı hükme mesned teşkil etmeyecek kadar zayıf ve muztariptir. O halde Hz. Peygamber’in (a.s.) temiz su, murdarsu ve bir suyun ne zaman ne ile murdar olabileceği hakkında söylediklerini çok iyi bilmek ve bu hadisler üzerinde ciddî bir araştırma yapmak gerekir. Aksi halde hem dini, hem O'nun Peygamberini küçük düşürmüş oluruz ki, bunun günâh ve vebali taşınmayacak kadar ağırdır. Buna bir misal vermemizde yarar vardır:
Ashab-ı Kirâm'dan Ebû Saîd el-Hudrî (r.a.)'den yapılan rivâyete göre, Büdâat kuyusundan abdest almak isteyen Resülüllah (a.s.) Efendimize bir adam, "Ya Resûlellah! Budâat kuyusundan abdest mi alıyorsun? O öyle bir kuyudur ki içine ay halinde kullanılan bez parçaları, köpek etleri ve kokmuş şeyler atılmaktadır..." Bunun üzerine Peygamber (a.s.): "Su temizdir, hiçbir şey onu necis (murdar) yapmaz" buyurmuştur.
Bu hadîs üzerinde durduğumuz zaman ilk nazarda ünlü muhaddîslerden Ahmed b. Hanbel’in, Ebû Davut'un ve Tirmizî'nin naklettiğini görürüz. Böylece sahih olduğu kanaati bizde doğar. Oysa gerçek hiç de öyle değildir. Çünkü muhaddis sahîh hadisleri toplarken zayıf hadîsleri, hattâ bazan uydurma hadisleri de toplamış olabiliyor. O günkü şartlar karşısında bazan ve nadiren kendi ölçülerine göre, zayıf bir hadisi sahîh, mevzu' (uydurma) bir hadisi zayıf tesbit edebilmişlerdir. O bakımdan pek kınanmazlar. Çünkü mevcut imkânları, şartları, rivayetleri dikkate alarak kendi bilgi çerçevesine göre bir sonuca varabilmişlerdir. Yukarıda mealini naklettiğimiz hadîs bunun örneklerinden sadece biridir.
Şöyleki: Bir yandan yapılan sahih ve ciddi tesbitlere göre, Peygamber (a.s.) Efendimiz:
"Sakın sizden biri durgun suya idrar yapıp sonra da o suda yıkanmasın!"
Diğer bir sahîh hadîste ise:
"Sakın sizden biri akmayan durgun suya idrar yapmasın, sonra o suda yıkanabilir."
Üçüncü bir hadîste ise,
"Sizden biriniz cünüp iken durgun suda yıkanmasın!"
Bu üç hadisi Buharî, Müslim ve Ebû Davut nakletmişlerdir. Cumhur bunların sahîh olduğunda müttefiktir. Çünkü bu mânada bazı kelime değişikliğiyle bir kaç rivayet daha tesbit edilmiştir ki onlar da şöyledir:
"Peygamberimiz (a.s.) durgun suya idrar yapmayı, sonra da o sudan abdest almayı yasakladı."
"Sizden biriniz durgun suya idrar yapmasın, sonra da o su ile gusletmesin.!"
Cabir (r.a.) ile Ebû Hüreyre'den rivayet edilen bu iki hadîsi sahih kaynaklar alıp nakletmiştir.[55]
Yukarıdaki Budaâ kuyusuyla ilgili rivayeti bu hadîslerle karşılaştırdığımız takdirde çözümü zor bir tezat ile yüzyüze geliriz. Peygamber (a.s.) içine köpek etinden tutun da kadınların ayhallerinde kullandıkları bezlere kadar her türlü murdar şeylerin atıldığı durgun bir sudan abdest alır, kendisine bu hususta bilgi verilince de: "Su temizdir, hiçbir şe onu necis yapmaz." der ve sonra da "Sakın sizden biriniz durgun suya idrar yapıp sonra da o suda yıkanmasın veya abdest almasın!" der mi? Her sözü ve uyarısı ilme, medeniyete, ahlâk ve fazilete, temizlik ve nezahete ışık tutan ve Allah'tan alıp öylece konuşan bir Peygamber, böylesine bir tezada düşer mi? Elbette ki düşmez. Necm sûresinde belirtildiği gibi:
"Arkadaşınız (Muhammed) ne sapıttı, ne de azıttı. O kendi hevesine de uyarak söz söylemez. O, (nun söylediği) ancak kendisine vahyolunan bir vahiydir."
Gerçek bu olunca Büdaâ kuyusuyla ilgili hadîsi inceleyen ve sıhhat derecesini tesbite çalışan ilim adamları, bunun isnadında Ebû Süfyan Tarîf b. Şihab'ın bulunduğu, bu zatın zayıf ve metruk olduğunu ortaya çıkarmışlardır. "Şüphesiz ki hiçbir şey suyu necis yapmaz." mealindeki hadîsin râvilerinden Ebû Süfyan'ın hadis rivayetinde ne kadar zayıf, muallel ve metruk olduğu ortaya çıkınca, metinde ne gibi değişiklikler yapıldığı, nasıl bir tağyire uğradığı kendiliğinden anlaşılır. Aynı hadîsi Ahmed b. Hanbel ise mevkufen rivayet etmiştir ki, bu da hükme mesned teşkil etmez. Darekutnî ise sözü edilen hadisi şu değişik lafızlarla veya fazlalıkla nakletmiştir:
"Su temiz ve temizleyicidir, hiçbir şey onu necis yapmaz, ancak (içine düşen şey) onun kokusuna gâlib gelir veya tadını değiştirirse, o takdirde murdar olur."
Bu hadîsin isnadında Hadis îlmine göre metruk bir râvi vardır, o da Reşdin b. Sa'd'dir...[56]
İmam Nevevî bu hadîs hakkında şöyle demiştir:
"Muhaddîsler bu hadîsin zayıf olduğunda müttefiktirler."
İlim adamlarının ise, su az olsun çok olsun, içine düşen pislik onun rengini veya tadını, veya kokusunu değiştirirse, o necis kabul edilir, diye icmâı vardır. Nitekim İbn Abbas, Ebû Hüreyre, Hasan Basri, İbn Müseyyib, İkrime, Sevrî' Davut ez-Zahiri Nahaî, Cabir b. Zeyd, İmam Mâlik ve İmam Gazali de bu görüştedirler.
Bunlara karşı, az bir suya necaset karıştığı takdirde sözü edilen üç vasfından birini değiştirmese bile, yine o su murdar olur, diyenlerin başında İbn Ömer, Mücahid, İmam Şafii, İmam Ebû Hanîfe, İmam Hanbel ve İshak gelmektedir. Sahih ve isabetli olan da bu ikincilerin istihad ve görüşüdür. Buna birkaç örnek verelim: Az bir suya, akmayan durgun bir suya koli basili veya veba mikrobu ya da benzeri bulaşıcı bir hastalık doğuran mikrop girerse, o suyu kullanmak mutlak tehlike doğurur. Koli basili bilindiği gibi insan dışkısında bulunur ve ondan suya bir miktar karışmasıyla basiller en iyi vasata erişir. Durgun suya damlayan birkaç damla idrar onun renk, koku ve tadını değiştirmez, ama necis olduğu için suyu murdar yapar. İkinciler yukarıda naklettiğimiz, "durgun suya idrar yapmasın" hadîsine dayanmışlardır.
Su az değil de çok olursa, o takdirde müctehid imamların hemen hepsi sözünü ettiğimiz üç vasıftan birinin değişmesini dikkate alarak görüş ve ictihadlarını belirlemişlerdir. Bunun sebebi açıktır:
İslâm çağlara, ülkelere, milletlere, medeniyetlere seslenen ve bunların mutlak surette önünde yürüyen Allah'ın son dini ve son mesajıdır. Ona girenler yalnız şehirlerde, bayındır yerlerde oturanlar değil, arzın her bucağında, köyde kentte, dağda, ovada ve çölde oturanlar da vardır. Özellikle çölde pek az su bulunur, o da rengi ve bazan kokusu değişmiş olur. Yeter ki bu değişme harici bir pislikten dolayı olmasın. Orada yaşayanlar ister istemez onu kullanmak zorundadırlar. İslâm Dini çok suya düşen bir pislik onun üç vasfından birini değiştirmezse -müctehid imamlardan bazısının farklı görüş ve ictihadları olsa bile- murdar sayılmayacağına cevaz verdiği gibi, suyun bu vasıflarından bir veya ikisinin necis olmayan bir sebeble değiştirmesiyle murdar olmayacağını ibâdette (abdest, gusül gibi dini kurallara bağlı olan şeylerde) kullanılmasında bir sakınca olmadığını bildirmiştir. Çünkü o değişme suyun bulunduğu yataktan kaynaklanmakta, bir bakıma suyun tabiatını almaktadır. Yeterki insan ve hayvan sağlığına zararlı olmasın...
Nitekim Müslümanlar Medine'ye hicret ettiklerinde sıtma haslığına yakalandılar ve bu salgın halini aldı. Araştırdılar, sebeb olarak Bathan su birikintisinden akıp gelen sudan kullanmalarını gördüler ve bu sebeble onun önüne bir sed çekip kullanılmasını yasakladılar. Çok geçmeden sıtma ortadan kalktı. Hz. Aişe (r.a.) vâlîdemiz o sudan söz ederken şöyle demiştir:
"Gerçekten Bathan’dan rengi değişik bir su akıyordu..."[57]
İslâmî hükümler celb-i menafi', def’i mefaside yönelik bir özellik taşımaktadır. İnsana zarar veren hemen her şeyi ya haram, ya da mekruh; fayda sağlayan şeyi helâl ve mübah saymıştır. Suyun günlük hayatımızın kopmaz bir parçası olduğuna bakılırsa, dinimizin bu konuyla çok yakından ve de alabildiğine hassas ölçülerle ilgilenmesi tabiidir. Ancak mevcut rivayetler üzerinde bilimsel ölçüde durup sıhhatlisini zayıfından ve uydurmasından ayırd etmek şarttır.
Suya pislik karışmasıyla ilgili bu geniş açıklamadan sonra asıl hükme mesned teşkil eden hadîsi naklediyoruz:
Ebû Hüreyre (r.a.)'den yapılan rivayete göre, diyor ki: Resûlüllah (a.s.) Efendimiz şöyle buyurdu: "Sizden biri akmayan durgun suya bevl (idrar) etmesin; sonra o suda (ihtiyaç duyar da) yıkanır."[58]
Tirmizî'nin tesbit ettiği lafz ise "Sonra o sudan abdest alır..." Diğerinin tesbit ve nakli ise, "Sonra o suda (ihtiyaç duyar da) yıkanır." şeklindedir.
Hadîs-i Şerifin açık delaletinden şu hükümler anlaşılmaktadır:
1- Su az olsun çok olsun ona idrar etmek (küçük abdesti onda bozmak) dinen yasaktır.
2- Dinin bu yasağı tahrim ifade eder.
3- İçine idrar ve dolayısıyla dışkı ya da benzeri bir necaset karışan sudan abdest almak ve gusletmek caiz değildir.
Konuyla ilgili müctehid imamların istidlal, ihticac ve ictihadları:
a) İmam Şafii'ye göre, su iki kulleye ulaşırsa, içine düşen necaset renk, koku ve tad gibi vasıflarından birini değiştirmediği takdirle onu murdar yapmaz. (Kulleyle ilgili hadîslerin muztarip olduğunu daha önce belirtmiştik).
b) İmam Nevevi'ye göre, dinin bu yasağı bazı sular hakkında tahrîm, bazısı hakkında kerahet ifâde eder, su çok olup akar durumda ise, içine dökülen idrar onu haram yapmaz. Bununla beraber o sudan sakınmak evlâdır. Az olup akar vaziyette ise, Şafii'lerden bir cemaat onu mekruh saymıştır; ama muhtar olan kavle göre o da haramdır. Çünkü idrar onu kirletip murdar yapmıştır. Hem erbabı tahkika ve usûlculara göre, yasak tahrîmi gerektirir.[59]
c) Hanefîlere göre, çok suya bu gibi necis şeyin karışması, onun üç vasfından birini değiştirmediği takdirde necis olmaz. Az suya gelince, karışan pislik az olsun çok olsun, onun vasıflarını değiştirsin değiştirmesin mutlaka necis olur.[60]
d) İmam Mâlik'e göre, temiz su necasetin karışmasıyla murdar olmaz, ancak ona karışan necaset üç vasfından birini değiştirirse, o takdirde murdar yapar.[61] Ona göre buradaki yasak tahrimi değil, keraheti ifade eder.
e) Zeydî mezhebine bağlı olan ilim adamları, yukarıdaki hadisin zahirine bakarak, durgun su az olsun çok olsun içine idrar karıştığı takdirde gusletmek mekruhtur, demişler ve böylece konuyla ilgili yasağı kerahete hamletmişlerdir.[62]
Hadisin zahirinden, su az olsun çok olsun durgun olduğu takdirde, içine idrar ve benzeri bir necis karışırsa murdar olur ve o su ile abdest alınmaz, gusledilmez. Oysa göl ve deniz de durgun su kapsamına girmektedir. Bunlara bir miktar necasetin karışmasıyla murdar olacakları söylenemez. O halde hadîsi zahirinden çıkarıp tahsis ve takyid etmek gerekir. Bunun için de sözü edilen konuyla ilgili başka bir hadîsin bulunup bulunmadığı araştırılır. Gerçi bununla ilgili iki hadis rivayet edilmiştir, ama biri muzdarip, diğeri de metruk belirlendiğinden onları tahsis ve takyide mesned almak istemiyoruz. Hadîste gelen "el-Ma" kelimesi üzerinde durduğumuzda bazı ipuçları elde etmemiz kolaylaşıyor: Oradaki "elif-lâm" istiğrak için değil, ya ahd-i zihnî, ya da ahd-i harici içindir, yani umum ifade etmiyor, ya zihinde tasarlanan az miktardaki durgun sular, ya da zihin haricinde bilinen ve belirlenen bazı durgun sularla ilgili bir anlam taşıyor.
Dinin bu yasağı tahrim mi, kerahet mi ifâde ediyor? Müctehid imamların ictihad ve görüşleri farklıdır. Günün gelişen ilmi karşısında, yani suya karışan bir pisliğin ne gibi mikroplar taşıdığı, insan sağlığını olumsuz yönde nasıl etkilediği gerçeği önünde, tahrîm ifade ettiği daha uygun gelmektedir. İdrarda fazla zararlı mikroplar yoksa da dışkı da bol miktarda koli basili vardır ve sağlığa mutlaka zararlıdır.
Bu durumda içine idrar, dışkı ve benzeri bir pislik karışan durgun su ile abdest almak veya gusletmek caiz değildir.
Çıkarılan Hükümler:
1- İçine idrar ve benzeri bir pislik karışan durgun su, rengi, tadı ve kokusu değişmiyecek kadar çok büyük olursa, (göl ve deniz gibi) murdar olmaz. Onunla hem abdest alınır, hem gusledilir.
2- İçine idrar ve benzeri bir pislik karışan durgun su az miktarda olursa, (Şâfiîlerin belirlediği gibi, iki kulleden az olursa) mutlaka murdar olur.
3- İçine idrar ve benzeri bir pislik karışan durgun su, az olsun çok olsun bu yüzden rengi veya kokusu veya tadı değişirse, o ela murdar olur.
4- Murdar olan bir su haram mı, yoksa mekruh mu sayılır? Bu hususta müctehid imamların ve ilim adamlarının ictihad ve görüşleri farklıdır.
Su hem en iyi temizleyicidir, hem de mikropların barınıp çoğalması için en iyi ortamdır. Aynı zamanda kimyasal olayların en belli başlı maddelerinden biridir. Toprakaltı suları dışında diğerlerinin kullanılmadan önce ince kum, kil, toprak, tuz, mikrop ve asalaklardan temizlenmesi gerekir. Aksi halde bazı zararlı mikrop ve asalakların sindirim sistemine yerleşmesine imkân verilmiş olur ki bu insan sağlığını bozar.
İslâm Dini, ondört asır önce temizliği imânın yarısı olarak ilân ederken sudan yeterince yararlanmayı emretmiş ve necasetten uzak temiz su ile nezafetin sağlanmasını ibâdet saymıştır.
Ancak temiz ve necis su hakkında birçok rivayetler vardır ki, bunların önemli bir kısmı hükme mesned teşkil etmeyecek kadar zayıf ve muztariptir. O halde Hz. Peygamber’in (a.s.) temiz su, murdarsu ve bir suyun ne zaman ne ile murdar olabileceği hakkında söylediklerini çok iyi bilmek ve bu hadisler üzerinde ciddî bir araştırma yapmak gerekir. Aksi halde hem dini, hem O'nun Peygamberini küçük düşürmüş oluruz ki, bunun günâh ve vebali taşınmayacak kadar ağırdır. Buna bir misal vermemizde yarar vardır:
Ashab-ı Kirâm'dan Ebû Saîd el-Hudrî (r.a.)'den yapılan rivâyete göre, Büdâat kuyusundan abdest almak isteyen Resülüllah (a.s.) Efendimize bir adam, "Ya Resûlellah! Budâat kuyusundan abdest mi alıyorsun? O öyle bir kuyudur ki içine ay halinde kullanılan bez parçaları, köpek etleri ve kokmuş şeyler atılmaktadır..." Bunun üzerine Peygamber (a.s.): "Su temizdir, hiçbir şey onu necis (murdar) yapmaz" buyurmuştur.
Bu hadîs üzerinde durduğumuz zaman ilk nazarda ünlü muhaddîslerden Ahmed b. Hanbel’in, Ebû Davut'un ve Tirmizî'nin naklettiğini görürüz. Böylece sahih olduğu kanaati bizde doğar. Oysa gerçek hiç de öyle değildir. Çünkü muhaddis sahîh hadisleri toplarken zayıf hadîsleri, hattâ bazan uydurma hadisleri de toplamış olabiliyor. O günkü şartlar karşısında bazan ve nadiren kendi ölçülerine göre, zayıf bir hadisi sahîh, mevzu' (uydurma) bir hadisi zayıf tesbit edebilmişlerdir. O bakımdan pek kınanmazlar. Çünkü mevcut imkânları, şartları, rivayetleri dikkate alarak kendi bilgi çerçevesine göre bir sonuca varabilmişlerdir. Yukarıda mealini naklettiğimiz hadîs bunun örneklerinden sadece biridir.
Şöyleki: Bir yandan yapılan sahih ve ciddi tesbitlere göre, Peygamber (a.s.) Efendimiz:
"Sakın sizden biri durgun suya idrar yapıp sonra da o suda yıkanmasın!"
Diğer bir sahîh hadîste ise:
"Sakın sizden biri akmayan durgun suya idrar yapmasın, sonra o suda yıkanabilir."
Üçüncü bir hadîste ise,
"Sizden biriniz cünüp iken durgun suda yıkanmasın!"
Bu üç hadisi Buharî, Müslim ve Ebû Davut nakletmişlerdir. Cumhur bunların sahîh olduğunda müttefiktir. Çünkü bu mânada bazı kelime değişikliğiyle bir kaç rivayet daha tesbit edilmiştir ki onlar da şöyledir:
"Peygamberimiz (a.s.) durgun suya idrar yapmayı, sonra da o sudan abdest almayı yasakladı."
"Sizden biriniz durgun suya idrar yapmasın, sonra da o su ile gusletmesin.!"
Cabir (r.a.) ile Ebû Hüreyre'den rivayet edilen bu iki hadîsi sahih kaynaklar alıp nakletmiştir.[55]
Yukarıdaki Budaâ kuyusuyla ilgili rivayeti bu hadîslerle karşılaştırdığımız takdirde çözümü zor bir tezat ile yüzyüze geliriz. Peygamber (a.s.) içine köpek etinden tutun da kadınların ayhallerinde kullandıkları bezlere kadar her türlü murdar şeylerin atıldığı durgun bir sudan abdest alır, kendisine bu hususta bilgi verilince de: "Su temizdir, hiçbir şe onu necis yapmaz." der ve sonra da "Sakın sizden biriniz durgun suya idrar yapıp sonra da o suda yıkanmasın veya abdest almasın!" der mi? Her sözü ve uyarısı ilme, medeniyete, ahlâk ve fazilete, temizlik ve nezahete ışık tutan ve Allah'tan alıp öylece konuşan bir Peygamber, böylesine bir tezada düşer mi? Elbette ki düşmez. Necm sûresinde belirtildiği gibi:
"Arkadaşınız (Muhammed) ne sapıttı, ne de azıttı. O kendi hevesine de uyarak söz söylemez. O, (nun söylediği) ancak kendisine vahyolunan bir vahiydir."
Gerçek bu olunca Büdaâ kuyusuyla ilgili hadîsi inceleyen ve sıhhat derecesini tesbite çalışan ilim adamları, bunun isnadında Ebû Süfyan Tarîf b. Şihab'ın bulunduğu, bu zatın zayıf ve metruk olduğunu ortaya çıkarmışlardır. "Şüphesiz ki hiçbir şey suyu necis yapmaz." mealindeki hadîsin râvilerinden Ebû Süfyan'ın hadis rivayetinde ne kadar zayıf, muallel ve metruk olduğu ortaya çıkınca, metinde ne gibi değişiklikler yapıldığı, nasıl bir tağyire uğradığı kendiliğinden anlaşılır. Aynı hadîsi Ahmed b. Hanbel ise mevkufen rivayet etmiştir ki, bu da hükme mesned teşkil etmez. Darekutnî ise sözü edilen hadisi şu değişik lafızlarla veya fazlalıkla nakletmiştir:
"Su temiz ve temizleyicidir, hiçbir şey onu necis yapmaz, ancak (içine düşen şey) onun kokusuna gâlib gelir veya tadını değiştirirse, o takdirde murdar olur."
Bu hadîsin isnadında Hadis îlmine göre metruk bir râvi vardır, o da Reşdin b. Sa'd'dir...[56]
İmam Nevevî bu hadîs hakkında şöyle demiştir:
"Muhaddîsler bu hadîsin zayıf olduğunda müttefiktirler."
İlim adamlarının ise, su az olsun çok olsun, içine düşen pislik onun rengini veya tadını, veya kokusunu değiştirirse, o necis kabul edilir, diye icmâı vardır. Nitekim İbn Abbas, Ebû Hüreyre, Hasan Basri, İbn Müseyyib, İkrime, Sevrî' Davut ez-Zahiri Nahaî, Cabir b. Zeyd, İmam Mâlik ve İmam Gazali de bu görüştedirler.
Bunlara karşı, az bir suya necaset karıştığı takdirde sözü edilen üç vasfından birini değiştirmese bile, yine o su murdar olur, diyenlerin başında İbn Ömer, Mücahid, İmam Şafii, İmam Ebû Hanîfe, İmam Hanbel ve İshak gelmektedir. Sahih ve isabetli olan da bu ikincilerin istihad ve görüşüdür. Buna birkaç örnek verelim: Az bir suya, akmayan durgun bir suya koli basili veya veba mikrobu ya da benzeri bulaşıcı bir hastalık doğuran mikrop girerse, o suyu kullanmak mutlak tehlike doğurur. Koli basili bilindiği gibi insan dışkısında bulunur ve ondan suya bir miktar karışmasıyla basiller en iyi vasata erişir. Durgun suya damlayan birkaç damla idrar onun renk, koku ve tadını değiştirmez, ama necis olduğu için suyu murdar yapar. İkinciler yukarıda naklettiğimiz, "durgun suya idrar yapmasın" hadîsine dayanmışlardır.
Su az değil de çok olursa, o takdirde müctehid imamların hemen hepsi sözünü ettiğimiz üç vasıftan birinin değişmesini dikkate alarak görüş ve ictihadlarını belirlemişlerdir. Bunun sebebi açıktır:
İslâm çağlara, ülkelere, milletlere, medeniyetlere seslenen ve bunların mutlak surette önünde yürüyen Allah'ın son dini ve son mesajıdır. Ona girenler yalnız şehirlerde, bayındır yerlerde oturanlar değil, arzın her bucağında, köyde kentte, dağda, ovada ve çölde oturanlar da vardır. Özellikle çölde pek az su bulunur, o da rengi ve bazan kokusu değişmiş olur. Yeter ki bu değişme harici bir pislikten dolayı olmasın. Orada yaşayanlar ister istemez onu kullanmak zorundadırlar. İslâm Dini çok suya düşen bir pislik onun üç vasfından birini değiştirmezse -müctehid imamlardan bazısının farklı görüş ve ictihadları olsa bile- murdar sayılmayacağına cevaz verdiği gibi, suyun bu vasıflarından bir veya ikisinin necis olmayan bir sebeble değiştirmesiyle murdar olmayacağını ibâdette (abdest, gusül gibi dini kurallara bağlı olan şeylerde) kullanılmasında bir sakınca olmadığını bildirmiştir. Çünkü o değişme suyun bulunduğu yataktan kaynaklanmakta, bir bakıma suyun tabiatını almaktadır. Yeterki insan ve hayvan sağlığına zararlı olmasın...
Nitekim Müslümanlar Medine'ye hicret ettiklerinde sıtma haslığına yakalandılar ve bu salgın halini aldı. Araştırdılar, sebeb olarak Bathan su birikintisinden akıp gelen sudan kullanmalarını gördüler ve bu sebeble onun önüne bir sed çekip kullanılmasını yasakladılar. Çok geçmeden sıtma ortadan kalktı. Hz. Aişe (r.a.) vâlîdemiz o sudan söz ederken şöyle demiştir:
"Gerçekten Bathan’dan rengi değişik bir su akıyordu..."[57]
İslâmî hükümler celb-i menafi', def’i mefaside yönelik bir özellik taşımaktadır. İnsana zarar veren hemen her şeyi ya haram, ya da mekruh; fayda sağlayan şeyi helâl ve mübah saymıştır. Suyun günlük hayatımızın kopmaz bir parçası olduğuna bakılırsa, dinimizin bu konuyla çok yakından ve de alabildiğine hassas ölçülerle ilgilenmesi tabiidir. Ancak mevcut rivayetler üzerinde bilimsel ölçüde durup sıhhatlisini zayıfından ve uydurmasından ayırd etmek şarttır.
Suya pislik karışmasıyla ilgili bu geniş açıklamadan sonra asıl hükme mesned teşkil eden hadîsi naklediyoruz:
Ebû Hüreyre (r.a.)'den yapılan rivayete göre, diyor ki: Resûlüllah (a.s.) Efendimiz şöyle buyurdu: "Sizden biri akmayan durgun suya bevl (idrar) etmesin; sonra o suda (ihtiyaç duyar da) yıkanır."[58]
Tirmizî'nin tesbit ettiği lafz ise "Sonra o sudan abdest alır..." Diğerinin tesbit ve nakli ise, "Sonra o suda (ihtiyaç duyar da) yıkanır." şeklindedir.
Hadîs-i Şerifin açık delaletinden şu hükümler anlaşılmaktadır:
1- Su az olsun çok olsun ona idrar etmek (küçük abdesti onda bozmak) dinen yasaktır.
2- Dinin bu yasağı tahrim ifade eder.
3- İçine idrar ve dolayısıyla dışkı ya da benzeri bir necaset karışan sudan abdest almak ve gusletmek caiz değildir.
Konuyla ilgili müctehid imamların istidlal, ihticac ve ictihadları:
a) İmam Şafii'ye göre, su iki kulleye ulaşırsa, içine düşen necaset renk, koku ve tad gibi vasıflarından birini değiştirmediği takdirle onu murdar yapmaz. (Kulleyle ilgili hadîslerin muztarip olduğunu daha önce belirtmiştik).
b) İmam Nevevi'ye göre, dinin bu yasağı bazı sular hakkında tahrîm, bazısı hakkında kerahet ifâde eder, su çok olup akar durumda ise, içine dökülen idrar onu haram yapmaz. Bununla beraber o sudan sakınmak evlâdır. Az olup akar vaziyette ise, Şafii'lerden bir cemaat onu mekruh saymıştır; ama muhtar olan kavle göre o da haramdır. Çünkü idrar onu kirletip murdar yapmıştır. Hem erbabı tahkika ve usûlculara göre, yasak tahrîmi gerektirir.[59]
c) Hanefîlere göre, çok suya bu gibi necis şeyin karışması, onun üç vasfından birini değiştirmediği takdirde necis olmaz. Az suya gelince, karışan pislik az olsun çok olsun, onun vasıflarını değiştirsin değiştirmesin mutlaka necis olur.[60]
d) İmam Mâlik'e göre, temiz su necasetin karışmasıyla murdar olmaz, ancak ona karışan necaset üç vasfından birini değiştirirse, o takdirde murdar yapar.[61] Ona göre buradaki yasak tahrimi değil, keraheti ifade eder.
e) Zeydî mezhebine bağlı olan ilim adamları, yukarıdaki hadisin zahirine bakarak, durgun su az olsun çok olsun içine idrar karıştığı takdirde gusletmek mekruhtur, demişler ve böylece konuyla ilgili yasağı kerahete hamletmişlerdir.[62]
Hadisin zahirinden, su az olsun çok olsun durgun olduğu takdirde, içine idrar ve benzeri bir necis karışırsa murdar olur ve o su ile abdest alınmaz, gusledilmez. Oysa göl ve deniz de durgun su kapsamına girmektedir. Bunlara bir miktar necasetin karışmasıyla murdar olacakları söylenemez. O halde hadîsi zahirinden çıkarıp tahsis ve takyid etmek gerekir. Bunun için de sözü edilen konuyla ilgili başka bir hadîsin bulunup bulunmadığı araştırılır. Gerçi bununla ilgili iki hadis rivayet edilmiştir, ama biri muzdarip, diğeri de metruk belirlendiğinden onları tahsis ve takyide mesned almak istemiyoruz. Hadîste gelen "el-Ma" kelimesi üzerinde durduğumuzda bazı ipuçları elde etmemiz kolaylaşıyor: Oradaki "elif-lâm" istiğrak için değil, ya ahd-i zihnî, ya da ahd-i harici içindir, yani umum ifade etmiyor, ya zihinde tasarlanan az miktardaki durgun sular, ya da zihin haricinde bilinen ve belirlenen bazı durgun sularla ilgili bir anlam taşıyor.
Dinin bu yasağı tahrim mi, kerahet mi ifâde ediyor? Müctehid imamların ictihad ve görüşleri farklıdır. Günün gelişen ilmi karşısında, yani suya karışan bir pisliğin ne gibi mikroplar taşıdığı, insan sağlığını olumsuz yönde nasıl etkilediği gerçeği önünde, tahrîm ifade ettiği daha uygun gelmektedir. İdrarda fazla zararlı mikroplar yoksa da dışkı da bol miktarda koli basili vardır ve sağlığa mutlaka zararlıdır.
Bu durumda içine idrar, dışkı ve benzeri bir pislik karışan durgun su ile abdest almak veya gusletmek caiz değildir.
Çıkarılan Hükümler:
1- İçine idrar ve benzeri bir pislik karışan durgun su, rengi, tadı ve kokusu değişmiyecek kadar çok büyük olursa, (göl ve deniz gibi) murdar olmaz. Onunla hem abdest alınır, hem gusledilir.
2- İçine idrar ve benzeri bir pislik karışan durgun su az miktarda olursa, (Şâfiîlerin belirlediği gibi, iki kulleden az olursa) mutlaka murdar olur.
3- İçine idrar ve benzeri bir pislik karışan durgun su, az olsun çok olsun bu yüzden rengi veya kokusu veya tadı değişirse, o ela murdar olur.
4- Murdar olan bir su haram mı, yoksa mekruh mu sayılır? Bu hususta müctehid imamların ve ilim adamlarının ictihad ve görüşleri farklıdır.