- Sünnetullahın Değişik Tecellileri

Adsense kodları


Sünnetullahın Değişik Tecellileri

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
saniyenur
Tue 24 January 2012, 10:01 pm GMT +0200
Sünnetullah'ın değişik tecellileri

Sünnetullah gereği helak edilen kavimler, daha önce de belirttiğimiz gibi Allah'ın ayetlerini inkar eden ve inkarlarında ısrar eden kavimlerdir. Herhangi bir ka­vim İlahi hükümler ile Allah'a kulluğa davet edilmesine ve Sünnetullah ile tehdit edilmesine rağmen inkarlarında devam ederlerse, kendilerine va'dolunan azap ile helak olmaktadırlar. Şayet Allah'ın ayetlerine iman ederlerse, helak olmayacaklar ve kurtuluş bulacakları beyan edil­mektedir. Nitekim Yunus (a.s.)'ın kavmi, bu konuya veri­len örneklerden bir tanesidir.

Sonunda ona iman ettiler, biz de kendilerini bir süreye kadar yararlandırdık. Saffat 148

Tabi ki bu durum, Allah'ın ayetlerine iman ettikleri zaman gerçekleşen bir durumdur. Allah'ın ayetlerini in­kar ettikleri zaman söz konusu Sünnetullah ile karşı karşıya gelmekteler ve kendilerine tanınan mühletin biti­minde Nuh, Ad, Semud, Lut ve Firavun kavmi gibi dünyevi bir azapla helak edilmektedirler.

Daveti gündeme getiren müslümanlar kavimlerine tanınan mühlet zarfında Rabbani davetlerine devam et­mekteler ve mühletin sonunda kendilerine bildirilen İlahi emir ile kavimlerinden ayrılarak, kavimlerini İlahi azap ile başbaşa bırakmaktadırlar.

İman eden kavmin kurtuluşuna ve inkar eden kav­min İlahi azap ile helak edileceğine dair verdiğimiz bu iki durum, kavimlerin genel yapısına göre belirlenmektedir, İlahi azap, ile helak edilen kavimler, Rabbani daveti ge­nelde inkar eden kavimlerdir. Bu k.vimlerde iman eden­ler, küçük bir azınlığı oluşturmaktadırlar. Her insanı ve her cemaati ancak güçleri nisbetince mükellef tutan Rabbimiz, azınlıktaki bu müslümanları savaş hükmüyle değil, hicret hükmüyle mükellef tutmakta ve bu müs­lümanlara hicret ederek, helak edilecek kavimlerinden ayrılmalarını emretmektedir.

Peki, Rabbani davet ile muhatap olan ve Sünnetullah ile tehdit edilen bir kavmin veya bir ülkenin, bir kısmı iman ederken diğer kısmı, inkarda ısrar ederse durum ne olur?

Ki bu durum, Resulullah (s.a.v.) efendimizin de yaşadığı bir du­rumdur. Bu durumda müslümanlara yüklenen mükellefiyetlerin ne oduğu ve olayların nasıl geliştiği siyer kitap­larında uzun bir şekilde açıklanmaktadır. Bilindiği gibi Mekke döneminde İlahi davet başlamış ve davete mu­hatap olan insanlar Sünnetullah ile tehdit edilmişti.

Davetin ilk günlerinde çeşitli zorluklarla ve tepkiler­le karşılaşan Resulullah (s.a.v.) Efendimize Yunus (a.s) dan örnek verilmiş ve aceleci olmaması emredilmişte:

Sen Rabbinin hükmüne sabret de balık sahibi (Yunus) gibi olma. Hani o, içi kahır dolu olarak çağrıda bulunmuştu. Eğer Rabbinden ona bir nimet erişmiş olmasaydı, kınanmış olarak çıplak bir yere atılacaktı. Kalem 48.49

Bu hükümle mükellef olan Rasulüllah (s.a.v.) sabır ve sebat ile hakkı anlatmaya devam etmiş ve hakkın anlaşılmasına engel olan cahili görüşlere, Rabbani ha­kikatlerle müdahale etmiştir. Akideyle ilgili meselelere ağırlık verilen bu dönemde tevhid akidesi netleşmiş, da­vete muhatap olan insanlar neyi kabul ettiklerini ve neyi reddettiklerini anlamışlardır. Bu dönemin yaşanmasıyla, Rasulüllah (s.a.v.) yeni bir hükümle muhatap olmak­tadır. Bildirilen bu yeni hüküm, dâha önce Kalem sure­sinde beyan edilen "Balık sahibi gibi olma." uyarısının kapsadığı dönemin bittiğine işaret etmektedir.

O halde sen, onlardan (inkar edenlerden) yüz çevir. Artık sen, kınanacak değilsin. Zariyat 54

Zikrettiğimiz bu hüküm ile Resulullah (s.a.v.)'e müşriklerden ve kafirlerden yüz çevirmesi emredilmekte­dir. Çünkü onlara anlatılması gereken meseleler an­latılmış ve onlar neyi inkar ettiklerini anlamışlardır. Artık bunların bırakılması ve kendilerine va'dedilen günlerine kadar terkedilmesi emredilmektedir.

Onları; çarpılacakları günlerine kavuşuncaya ka­dar bırak. Tur 45

Onları bırak, kendilerine va'dedilen günlerine kavuşuncaya kadar dalıp-oynasınlar, oyalansınlar. Mearic 42

Daha sonra Mekke dönemini sona erdiren Hicret olayı ile karşılaşıyoruz. Elbetteki bu hicret olayını, diğer

hicret olaylarıyla aynı düzlemde değerlendirmemek ge­rekir. Mesela Habeşistan'a hicret olayında zulüm ve işkence nedeniyle hicret edenlere izin verilmiş fakat bu­nun yanısıra tevhidi hareketin merkezi olan Mekke'de kalarak mücadeleye devam edenler daha büyük ecirler­le müjdelenmiştir. Medine'ye hicret olayında ise hicret edenler müjdelenmekte, dünyevi endişelerle hicretten ic­tinap edenler yerilmektedir. Çünkü Medine'ye hicret olayında müminler ile kafirlerin saflarının ayrılması ve müminlerin, kuvvetlerini bir yerde teksif etmeleri söz ko­nusudur, İlahi davete muhatap olan ve Sünnetullah ile tehdit edilen insanlar, müminler ve kafirler olmak üzere ikiye bölünmüş ve şanı yüce Rabbimiz, kafirleri mü'minlerin eliyle cezalandırmayı murad etmiştir.

Onlarla savaşınız ki, Allah onları sizin ellerinizle azaplandırsm, hor ve aşağılık kılsın, onlara karşı size zafer versin ve mü'minler zümresinin göğüslerini fe­rahlandırsın. Tevbe 14

Nitekim Bedir savaşı başlamazdan evvel, Rabbimiz müminleri ve kafirleri birbirlerinin gözünde az göster­miştir. Savaş başladıktan sopra ise müminler kafirleri az görmeye devam ederken, kafirler müminleri çok gör­meye başlamışlar ve korku ile yılgınlığa düşmüşlerdir. Dikkat edilirse savaş öncesi durum ile savaş başladık­tan sonraki durum değişmektedir. Şanı yüce Rabbimiz, bunun nedenini şöyle beyan ediyor.

Karşılaştığınız zaman, Allah mukadder olan emri yerine getirmek için onlan sizin gözlerinizde az gösteriyor, sizi de onların gözlerinde azaltıyordu. (Bütün) İşler Allah'a döndürülür. Enfal 44

Allah dileseydi, elbetteki onları müminlerin eliyle değil de bizzat kendisi helak ederdi, İlahi azaba müstehak olan kafirlerin, müminlerin elleriyle de ceza­landırılması, Allah'ın lutfu İle belli bir güce erişen müminler için bir imtihan vesilesi olmaktadır.

Eğer Allah dilesiydi (siz savaşmadan da) onlar­dan intikam alıverirdi. Ancak (savaşı emretmesi) sizi birbirinizle imtihan etmesi içindir. Muhammed 4

Nitekim Allah'a kulluğa davet edilen, Sünnetullah ile tehdit edilen ve Resulullah (s.a.v.)'in bedduası ile azaba müstehak olan kafirler, Bedir'de müminlerin eliyle helak edilmişlerdir. Tabi ki müminlerin eliyle gerçekleşti­rilen bu azap, kafirlere vadedilen nihai azap değildir. Çünkü en büyük dünyevi helak olan kıyamet, bütün insanlara gönderilen ve son peygamber  olan Resulullah (s.a.v.)'in ve onun yolunu izleyen müslümanların gündeme getirecekleri Rabbani mesajı inkar edecek olan dünya kafirlerinin üzerine kopacağı günü beklemektedir.

Andolsun Firavun kavmine de uyanlar geldi. Onlar bizim ayetlerimizin hepsini yalanladılar. Biz de onlan çok kuvvetli ve kudretli olanın yakalayışıyla, yakalayıverdik.

Sizin kafirleriniz onlaradan hayırlı mı? Yoksa ki­taplarda sizin için bir beraat mi var?

Yoksa onlar: "Biz birbirleriyle yardımlaşıp-öcünü alan bir toplumuz" mu diyorlar?'

Yakında o toplum bozguna uğratılacak ve arka­larını dönüp kaçacaklardır. Daha doğrusu onlara asıl vadolunan kıyamet saatidir.

O kıyamet saatinin azabı ve dehşeti) daha belalı ve daha acıdır. Kamer 41.46



Bilal2009
Wed 14 August 2019, 01:49 pm GMT +0200
Esselamu aleyküm Rabbim bizleri imanı tam kullarından eylesin Rabbim paylaşım için razı olsun

ceren
Wed 14 August 2019, 02:03 pm GMT +0200
Esselamu aleykum. Rabbim razı olsun bilgilerden kardeşim. ..

Sevgi.
Thu 15 August 2019, 07:24 am GMT +0200
Bilgiler için Allah sizlerden razı olsun kardeşim

gulsahkilicaslan
Thu 15 August 2019, 09:39 am GMT +0200
Esselamu aleykum. Rabbim razı olsun bilgilerden kardeşim. ..