sumeyye
Wed 14 September 2011, 11:50 am GMT +0200
I- Sünnet Terimi, Kullanılışı Ve Tanımı
Sünnet terimi, daha Hz. Peygamber hayatta iken, sözlük ve ıstılah anlamıyla kullanılagelen bir terim olarak, Irak fukahasına ve özellikle Hanefi imamlarına hiç te yabancı olmayan bir kavramdır. Daha önce verdiğimiz örneklerde de görüldüğü gibi, sık sık Peygamberin sünnetinden söz edilmekte, "Peygamber (s.a.v.)'den bize ulaştığına göre" denilerek ondan nakledilen hadislere atıfta bulunulmaktadır. Schacht, Iraklılar arasında Peygamberin sünneti tabirini ilk kullananın Hasan Basrî olduğunu ve bu kavramın, ilk olarak ona atfedilen bir akaid risalesinde görüldüğünü belirtmektedir.[671] Sünnet tabirini, bizzat kendisine izafe ederek kullanan Hz. Peyganıber'in hadislerine bakılırsa [672] bu tabirin daha önce de kullanıldığını kabul etmek gerekir. Ancak tarihi sıraya göre ilk önce neş'et etmiş bulunan Hanefi fıkıh ekolü imamlarının, bu tabiri diğer mezhep imamlarından daha önce biliyor ve kullanıyor olmaları gayet tabii ve şüphesizdir.
Serahsi’nin belirttiğine göre, Hanefılerde sünnet, "Rasulûllah (s.a.v.)'ın ve ondan sonra sahabenin takip ettikleri yoldur". Şafiî ise sünnetten, sadece Hz. Peygamber'in yolunu ve sünnetini kasdeder.[673] Serahsî, sünnet teriminin sadece Hz. Peygamber'e hasredilemiyeceğini izah ederken, "men senne sünneten haseneten..." hadisini [674] delil getirir ve selefin, Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer'in takip ettikleri yola da sünnet ismini verdiklerini ve bey'atı, "sünnetü'l-umareyn" (Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer'in sünneti) üzere aldıklarını kaydeder. Daha sonra:
"Size, benim ve benden sonraki râşid halifelerin sünnetine uymak düşer. Buna sımsıkı sarılın." [675]hadisini zikrederek, "şayet bu sabit ise deriz ki, sünnetin hükmü, iîtibadır. Delille sabit olmuştur ki Peygamber (s.a.v.), kavlen ve fiilen, din yolunda sülük ettiği hususlarda tabi olunandır. Kendisinden sonra sahabe de böyledir" demiştir.[676]
Serahsî mutlak manada, sünnete tabi olmanın, farz ve vacip manasım taşımadığını, ancak Bayram Namazı, ezan, kamet, cemaatle namaz gibi dinin alâmetlerinden sayılan sünnetlerin vacip derecesinde olduklarını belirtir.[677] Ona göre Teravih namazı, sahabenin sünnetidir. Çünkü bunu Peygamber (s.a.v.) sürekli kılmamış, fakat sahabe aksatmadan devam etmiştir. Dolayısıyla bunu kılan, mendup işlemiş olur, terkeden de kınanır. Fakat bu kınama, Peygamber (s.a.v.)'in devam ettiği bir ameli terkedene yapılan kınamadan daha hafiftir. Çünkü Peygamber (s.a.v.)'in sünneti, sahabenin sünnetinden daha kuvvetlidir.[678]
"Bu, bize göredir" diyen Serahsî, Şafiî ashabının ise sünnet deyince, peygamber (s.a.v.)'in devam ettiği nafileyi kasdettiklerini, sahabenin devam ettiği nafilenin ise onlara göre sünnet olmadığını, çünkü onların sahabe kavlini hüccet saymadıkları gibi fiillerini de sünnet olarak kabul etmediklerini kaydeder ve şöyle devam eder:
"Bize göre sahabe kavli hüccettir ve fiilleri de sünnettir. Çünkü bu, Cenab-ı Hakk'ın:
"Andolsun ki Allah'ın Resulü sizin için güzel bir örnektir" [679] kavline göre, ihyasıyla emrolunduğumuz bir yoldur".[680]
[671] Joseph Schacht, Tiıe Origins Of Muhaminadan Jurisprudence, 74.
[672] Örnek olarak şu hadis alınabilir: "...femen rağibe an sünneti feleyse minnî". Hadisin tamamı içinbkz. Buharı. Nikah, I.
[673] Serahsî, Usul, I, 113-114; Pezdevî, Usul, II, 308.
[674] Müslim, İlim, 15; Dârimî, I, 130. Dr. İsmail Hakkı Ünal, İmam Ebu Hanife'nin Hadis Anlayışı Ve Hanefi Mezhebinin Hadis Metodu, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: 126
[675] Darimî, 1,45. Dr. İsmail Hakkı Ünal, İmam Ebu Hanife'nin Hadis Anlayışı Ve Hanefi Mezhebinin Hadis Metodu, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: 126
[676] Serahsî, Usul, 1, 114.
[677] Age., I, 114.
[678] Serahsî, Usul, I, 114.
[679] Ahzab, 21.
[680] Serahsî, Usul, I, 114. Dr. İsmail Hakkı Ünal, İmam Ebu Hanife'nin Hadis Anlayışı Ve Hanefi Mezhebinin Hadis Metodu, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: 126-127