- Suç Sübut Bulup Had Gerektiğinde

Adsense kodları


Suç Sübut Bulup Had Gerektiğinde

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
neslinur
Fri 30 July 2010, 05:05 pm GMT +0200
Suç Sübut Bulup Had Gerektiğinde Artık Suçlunun Bağışlanması İçin Şefaatçi Olmak Dinen Yasaklanmıştır
 

Haddi gerektiren bir suç işlenip hakim veya yetkili zat huzurunda sübut bulunca, artık gereken ceza mutlaka uygulanır. Suçlunun affedil­mesi için herhangi bir kimsenin aracı olması kesinlikle yasaktır ve günahtır. Çünkü islam ülkesi adaletle ve adaletteki eşitlikle ayakta du­rur, haklar ancak tarafsız davranıp aracı ve şefaatçi kabul etmeyen ha­kimlerle korunur ve ülke genelinde güven ve huzur te'sis edilebilir.

Kanunlar, hadlar birer örümcek ağı haline getirilip kuvvetli sinek­lerin onu delip geçtiği, zayıf sineklerin takılıp kaldığı adi ve tutarsız bir uygulama alanına sokulduğu takdirde mülkün temeli büyük bir sarsıntı geçirmeye başlar ve yıkılıp yok olmaya yüz tutar.

Başta Rasulüllah efendimiz (s.a.v.) olmak üzere dört halife dev­rinde ve sonra da Büyük Selçuklular ve Osmanlılar zamanında adlî mekanizmanın tarafsız, sağlıklı ve güven verici işlemesi için büyük özen gösterilmiştir. Osmanlılar devrinde en büyük davalar üç günde sıradan davalar günü birlik neticeye bağlanmıştır.

Kamu ahlakını tahrip eden, aile yuvasını zedeleyip huzursuzluk doğuran, insan haklarına tecavüzü mubah sayan, kan gütmey körükleyen ve islam kardeşliğini, islam birlik ve dirliğini bozup dağıtar suçlar sübut bulduğu takdirde suçlu mütecavizin cezalandırılınamas .için aracı olan, şefaatçi bulunan kimse her şeyden önce işlenen suç\ tasvip etmekte, suçlulara cesaret vermekte, kanun ve müeyyideleri] caydırıcılığını dumura uğratmakta ve o yüzden büyük günal işlemektedir.

Bunun için Cenab-ı Hak, Kur'an-ı Kerim1 de, Hududullah'ı uygulanmasında merhamet ve acıma duygusuna mağlup olmamami2 emretmektedir: "Zina eden erkek ve zina eden kadından her b rine (bekar iseler) yüz değnek vurun. Eğer Allah'a ve ahire gününe inanıyorsanız Allah'ın dininde (O'nun koyduğu hükün" leri uygulamada) bunlardan yana bir şefkat ve acıma duygus sizi tutmasın ve nıü'minlerden bir topluluk da onlar hakkınd uygulanan azaba şahid ve hazır olsunlar." [353]

Zira cezayı uygulamaktan maksat, kamu güven ve huzurun sağlamak, ahlakî değerleri ayakta tutup yaşatmak, caydırıcı bir ha\ oluşturmak ve müessir bir ibret tablosu sergilemektir. [354]

 

Îlgili Hadisler
 

Ebu Hüreyre den (r.a.) yapılan rivayete göre, Rasuliillah efendi­miz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

"Yeryüzünde amel edilip uygulanan bir had (ceza) yeryüzünde yaşayanlar için kırk sabah yağmur yağmasından hayırlıdır." [355]

Diğer bir rivayette "otuz gün..." denilmiştir. Ahmed b. Hanbel bu iki ifade arasında tereddüt geçirmiştir.

İbn Ömer'den (r.a.) yapılan rivayete göre, Peygamber efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

"Kimin şefaati, Allah'ın hududundan bir hadd (suça karşılık olan cezanın) uygulanmasına engel olursa, o, Allah'ın emrinde Allah'a karşı zıt bir tavır takınmış olur." [356]

 

İlim Adamlarının Görüş ve İstidlalleri
 

Müctehidler dahil ilim adamlarının hemen hepsi, suçlu hakimin huzuruna çıkarıldıktan sonra onun affedilmesi için aracı olmanın, şefaatçi bulunmanın caiz olmadığında müttefiktirler. Ama suçlu henüz hakim huzuruna çıkarılıp mahkeme edilmeden önce davacıyla onun arasını bulup anlaşmalarını ve davalının affedilmesi için davacı duru­munda olanlar nezdinde şefaatçi olmanın caiz olduğuna kail olanlar çoğunluktadır. Yeter ki işlenen suç kamu düzenini, genel ahlakı ve ai­leyi bozup tahrip etmesin. Aksi halde mütecaviz için hakimin huzuruna çıkarılmadan önce de şefaatçi olmak doğru değildir.

Buna bir misal verelim; Ashab-ı Kiram'dan Zübeyr b. Avvam (r.a.) hırsızlık yapan bir adama rastladı. Durumu pek iyi değildi. Şikayet edilmemesi için malı çalınan adam nezdinde onun affedilmesi için şefaatçi oldu. Davacı olmak isteyen adam ise:

-Hayır, önce hakimin huzuruna çıkmalı, ondan sonra onun için şefaat edilmeli" diyerek şikayetçi olmak istediğini belirtti. Hz. Zübeyr ona:

- "Olay hakime intikal ettikten sonra artık Allah şefaatçiye de hakkında şefaat edilen kişiye de lanet eder" diye cevap verdi. [357]

Nitekim bu konuda tbn Abdilberr diyor ki: "Haddi gerektiren bir suç sultana intikal ettirilince artık sultanın suçlu hakkında had uygula­ması vacib olur. Bunda icma' vardır." [358]

 

Tahliller ve Rivayetler
 

908  nolu Ebu Hüreyre hadisini aynı zamanda Taberani el-Ev-sat'ta,  İbn  Abbas'dan  (r.a.)  merfuan  şu  lafızla  tahric  etmiştir: "Yeryüzünde hakkıyla uygulanan bir had (ceza), kırk sabah yağmurundan daha uygun, daha paklayıcıdır."

Ancak Ebu Hüreyre hadisinin isnadında Cerir b. Yezid b. Cerir bulunuyor ki, bu zat zayıf ve münkerü'i-hadis olarak bilinir. Nitekim Ebu Zür'a onun münkerü'l-hadis olduğuna dikkat çekmiştir. Bu an­latımdan maksat, zayıf bir ravinin sika (güvenilir) raviye muhalif ola­rak yaptığı rivayettir. [359]

T,aberani'nin îbn Abbas'dan rivayet ettiği hadisin isnadında ise Zureykb. Sâhb bulunuyor. Pek maruf bir ravi olmadığı söylenmektedir. Bununla beraber iki hadis ve bu babda rivayet edilen diğer hadisler bi-raraya gelince kuvvet kazanmaktadır.

909 nolu İbn Ömer hadisini aynı zamanda Hakim tahric edip sa-hihlemiştir. Ayrıca îbn Ebi Şeybe de başka bir vecihle bu hadisi tahric etmiş ve sahih olduğunu belirtmiştir.

Buna benzer bir diğer hadisi Taberani el-Evsat'ta Ebu Hürey­re'den (r.a.) merfuan rivayet etmiş bulunuyor. Ancak bu rivayette şu ifade kullanılmıştır: "Şefaatçi olan kimse Allah'ın mülkünde Allah'a zıt bir tavır takınmıştır."

Ebu Hüreyre hadisinde gereken haddin uygulamaya konul­masında, yerine getirilmesinde birçok faydaların bulunduğuna ve bu hususta teşvikin uygun olacağına delalet vardır.

Nitekim sübut bulan bir suçun cezalandırılma işi yetkili makama intikal edince artık ne o makamın affetme yetkisi vardır, ne de birinin aracı olup şefaatte bulunması caizdir. Rasulüllah (s.a.v.) efendimiz bu önemli meseleye parmak basarak şöyle uyarıda bulunmuştur;

"Ey insanlar! Sizden öncekiler (daha çok şundan dolayı he­lak (yok) olup silinmişlerdir: Kendilerinden bir şerîf (ileri gelen kişi) hırsızlık yaptığında onu kendi haline bırakıp (cezalan­dırmamı şiar dır). Zayıf (sıradan bir insan) hırsızlık edince onun hakkında had (ceza) uygulamışlardır." [360]

İbn Ömer hadisi ise, suçu sübut bulan bir adamın affedilmesi için aracı olmanın hakim veya yetkili makam nezdinde şefaatçi bulunmanın haram olduğuna delalet etmekte ve böyle hususlarda aracı olanlara engel olunmasına işarette bulunulmaktadır.

Safvan b. Ümeyye'nin (r.a.) üstlüğünü çalan kimseyi Rasulüllah'ın (s.a.v.) huzuruna çıkardılar. Sonra Hz. Safvan o adama acıyarak affe­dilmesi için Rasulüllah'ın (s.a.v.) nezdinde şefaatçi oldu. Bunun üzerine Rasulüllah (s.a.v.) SafVan'a: "Hırsızı benim huzuruma çıkarmadan önce affetseydin ya..." buyurarak artık bu durumda onun affedilmesinin caiz olmayacağını bildirmiştir.

Bu rivayeti Ebu Davud tahric etmiş, Hakim de sahihlemiştir.

Yine sahih bir hadiste efendimiz şöyle buyurmuştur: "Aranızdaki hududu karşılıklı hoşgörüyle bağışlayıp (anlaşarak çözün). Bana intikal eden bir had elbette gerekli olur (uygulamam gerekir)." [361]

 

Çıkarılan Hükümler
 

1- Haddi gerektiren suç sübut bulunca artık gereken ceza affedil-meyip uygulanır.

2- Hakime veya yetkili kılman makam ve zata intikal edip haddi gerektiren bir suçun affedilmesi ve haddin uygulanmaması için şefaat edilmez.

3- Hakime intikal edip haddi gerektiren bir suçun affedilmesi için hakime başvurup şefaatte bulunmak haramdır, büyük günahtır.

4- Hakim kendisine intikal ettirilen bir suçluyu artık affetme yet­kisine sahip değildir. Gereken haddi uygulaması vaciptir. Aksi halde günahkâr olur ve muahaza edilir.

5- Haddi gerektiren suç ve suçlu hakime intikal ettirilmeden suçlunun affedilmesi için bazı şahısların aracı olup şefaatte bulunma­ları caizdir.

6- Kamu düzenini, genel ahlakı, aile yapısını ve dinî inançları tahribe yönelik olmayan ve fakat haddi gerektiren bir suçu davaciyla da­valının kendi aralarında karşılıklı hoşgörüyle sonuca bağlayıp barıştan yana, aftan yana davranmalarında bir sakınca yoktur.       

7- Ziraatçinin,  kaynakların,  mer'a,  bağ  ve  bahçenin  nisan yağmuruna olan ihtiyacı ne ise, adalete teslim edilip haddi gerektiren bir suçtan dolayı cezanın uygulanması da bir ülkeye o nisbette hayat, denge ve düzen sağlar.

8- Suçlu hakkında verilen cezanın uygulanmasında duygusal dav­ranmakta, şefkat ve merhamete gelip cezanın geri bırakılmasını arzu etmekte kerahet vardır.

9-  Hiç kimse Allah'tan ve O'nun Rasulünden daha merhametli, daha şefkatli ve bağışlayıcı değildir. O bakımdan Allah ve Rasulü cani, mütecaviz, zâni, bâği ve benzeri suçlular hakkında ceza olarak ne tak­dir etmişlerse, hakim ve yetkili makamın onu uygulaması gereklidir. Aksi halde görevini kötüye kullanmış sayılır.

10- Suçlunun suçu sübut bulup ondan dolayı hakkında uygulanarı cezanın, onu ahiret azabından koruyan bir keffaret olabilir.

11- Suçlu cezaya çarptırıldıktan sonra işlediği suçtan dolayı tevbe ve istiğfar edip ciddi bir pişmanlık duyarsa, şüphesiz ki Allah j(c.c) çoi bağışlayan ve çok merhamet edendir.

12- Haddi gerektiren bir suçtan dolayı nedamet duyup jtevbe ve istiğfarda bulunması  onu haddin uygulanmasından  kurtaramaz işlediği günahtan kurtarabilir. [362]

ceren
Sun 17 February 2019, 05:33 pm GMT +0200
Esselamu aleykum. Rabbim razı olsun paylasimdan kardeşim. ..

Bilal2009
Sun 17 February 2019, 09:52 pm GMT +0200
Ve aleykümüsselam Rabbim paylaşım için razı olsun

Sevgi.
Mon 18 February 2019, 02:14 am GMT +0200
Aleyküm Selam. Bilgiler için Allah razı olsun