- Şu canı cansız bırakma !

Adsense kodları


Şu canı cansız bırakma !

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
hafız_32
Fri 22 October 2010, 12:55 pm GMT +0200
640. Şu canı cansız bırakma! Bedenindeki canı bilmezlikten gelerek hayvanlar gibi cansız yaşama!

Mefulü, Mefa'îliin, Mef'ulü, Mefa'îlün 

(c. III, 1317)

• Şu yalancı beye bak! Süslü eğerini vurmuş, ata kurulmuş, gösteriş peşinde. Başına da altınlarla süslenmiş bir sarık sarmış.

• 0 kendini öyle güçlü görüyor ki ölümü bile inkar ediyor da; "Ecel neredeymiş, gelsin bakalım!" diye söylenip duruyor. Ölüm ise; "îşte ben buradayım!" diyor ve altı yönden ona koşup geliyor.

• Ecel ona der ki: "Ey eşek! Nerede o debdebe, nerede o şatafat, nerede o ihtişamlı yürüyüşün? Nerede o büyük burun, o kendini büyük görüşün? Nerede o kinin, nefretin?"

• "Nerede o etrafını alan güzeller, nerede zevk ve safa, o cümbüşler, o kuş tüyünden yatak, halıyı kilimi kimlere verdin? Şimdi yastığın da toprak, döşeğin de."

• Aşırı derecede yemeyi içmeyi bırak, uyuyup rahat etmeyi azalt! Gerçek dini ara da debdebeden, ihtişamdan, gösterişli merasimlerden uzak, ebedîliğe eriş!

• Ey ilahi! înciyi gübre içine düşürmüş zavallı, şu canı cansız bırakma! Bedenindeki canı bilmemezlikten gelip hayvanlar gibi cansız yaşama! Allah'ın verdiği şu ekmeği gübre haline sokma!

• Biz inci aramak için şu gübreliğe girmişiz, kapanmışız. Ey kendini gören, kendini beğenen, ey baş çekip gururlanan gafil! Sen de başını, belini bük de  inci ara!

• Allah erini görünce, insanlıkta bulun, ona yardım et, eziyete, sıkıntıya, belalara uğrayınca sabret, yüzünü !

• Ey beden! Benim bu sözlerim, kendimi kınamam içindir. Şiirin başında geçen bey de benim. Bilmiyorum ki ben, ne zamana kadar şundan bundan, iyiden kötüden bahsedip duracağım.

641 Sana selamlar olsun!

Mef'ülü, Mefa'îlün, Mefülü, Mefa'îlün 

(c. III, 1318 )

• Ey can! Her günün başlangıcında sana yüzlerce selam! Sevgilim söylerken de, susarken de sana esenlikler, selamlar olsun!

• Can bakımından baştanbaşa tertemizsin ama, beden bakımından tamamıyla gösterişten, hileden ibaretsin. Sen gülsün, dertlere devasın, dikenden sana esenlikler, selamlar olsun!

• Ben bir Türküm, sarhoşum. Türk gibi silah kuşandım, köye girdim, köy ağasına dedim ki: "Sana esenlikler, selamlar olsun"

• 0 elime bir kadeh şarap verdi ve dedi ki: "Bu tanınmış, sevilmiş emaneti iyi tut, aklını başına al, bunun kıymetini bil, sana esenlikler, selamlar olsun!"

• Ben deliyim, divaneyim. Halil îbrahim (a.s.) gibi ateşler içinde yandığım halde, durumdan şikayetçi değilim. Cehennemin kapıcısı Malik'e; "Sana esen-ikler, selamlar olsun!" derim.

• Dışarda iken herkese selamlar ediyorum, alem selamımla doldu. Sevgili ile mağraya girince de; "Sana esenlikler, selamlar olsun!" derim.

• Dünyada görünen bütün şekillerde, süretlerde büyük sanatkarlar tarafından ortaya konmuş bütün şaheserlerde onun sanatı var, herşey onun ilhamıyla vapılmıştır. Dolayısıyla onun eseridir. Ey yuvasında istirahata çekilmiş çalışkan karınca! Gecen hayırlı olsun, hoş geçsin. Ey yılan! Sana da esenlikler, selamlar  olsun'.

• Bütün yarattıklarını sevdiğin, onlara çeşitli ihsanlarda, lütuflarda bulunduğun gibi, yarattıkların, bütün varlıklar seni sevmekte ve tesbih etmektedirler. Davud (a.s.) tahtı üstünde; "Canım sana feda olsun!" der. Hallac-ı Mansur hazretleri de darağacında; "Sana esenlikler olsun, selamlar olsun Rabbim!" diye   seslenir.

• Sana müştak olan, seni çok özleyen, senden hiçbir şey istemeksizin, hiçbir   şeyi arzu etmeksizin sana candan selam verir. îhtiyacı olan da çaresizlik  içinde: "Sana selamlar olsun!" der.

• Padişahlar merasimler tertip ederler; davullarla, bayraklarla sana selam verirler. Hastalar ızdıraplar içinde, ateşler içinde kurumuş ağızlarında dillerini zorluklarla oynatarak seni hatırlarlar, sana selamlar yollarlar.

• Can şarabını içince, meyhaneciye elbisemi rehin olarak verdim. Senin aşkınla mest olmuş biri beni görüp: "Sana selamlar olsun!" demesi üzerine ben  bütün varımdan, yoğumdan soyundum.

• Bu sene senin ay yüzünden öyle hoş, öyle mutlu ki, gurura kapılmış da geçen seneye yüzünü döndürüp: "Sana selamlar olsun!" diyemiyor.

• Senin mızrabının vuruşundan duyduğu zevkten ötürü feleğin çengi öyle kendinden geçmiş ki, her an başını çengin üstüne eğiyor da: "Ey tel!" diyor   "Sana esenlikler, sana selamlar olsun!"

 

642. Akıl, dîvane gönlü kendisi ile savaşta görünce dışarı fırladı.

Müfte'ilün, Müfte'ilün, Fa'ilün 

(c. III, 1332)

 

• Tövbe, topal ayakla sefere çıktı. Sabır da dar bir kuyunun içine baş aşağı düştü.

• Çeng, sesler çıkarmaya başlayınca, ben ve sakîden başka kimse kalmadı.

• Akıl, dîvane gönlü kendisi ile savaşta görünce, dışarı fırlayıp gitti.

• Aşk meyhanesinin sadrı, en yüksek yeri, yüksek makam hırsından, namdan şöhretten kendisini kurtaranlar içindir.

• Gönlünü dünya hırsından, düşünceden kurtarıp da onu rahata kavuşturan kimse, timsahın sırtını kendisine gemi yapar.

 

643. Akıl, aşka karşı şaşırır kalır, can ise abdallaşır.

Müfte'ilün, Müfte'ilün, Fa'ilat 

(c. III, 1331)

• Kimin gönlünde bu aşktan eser yoksa, o Allahın nazarında çer çöptür, taştır, topraktır.

"Esrar Dede merhum:

"Bir sînede kim nar-ı nnuhabbet eseri yok!
  Zulmettedir ol nür-ı Hüdadan haberi yok!"

(Bir gönülde sevgi ateşi, aşk yoksa, o gönül karanlıklarda kalmıştır. Allahın nurundan haberi yoktur!) diye söylemişlir.

• Aşk taşın gönlünden su fışkırtır. Aşk gönül aynasındaki tozu, toprağı giderir.

• Kafirlik Hakk'ın. "Celal" isminin tecellîsi gereği savaşmaya, insanları birbirine kırdırmaya geldi. îman ise Hakk'ın "Cemal" isminin tecellîsi gereği barışmaya, insanları birbirine sevdirmeye geldi. Fakat aşk, savaşı da, barışı da ateşe vermek için geldi.

• Aşk gönül denizinden baş kaldırır, ağzını açarsa, timsah gibi iki dünyayı da  yutuverir.

• Aşk arslan gibidir. Ne hîledir, ne de kurnazlıktır. 0 bazen tilkileşip, bazen   kaplanlaşmaz.

• Aşktan yardım üstüne yardım gelince, can kapkaranlık, dapdaracık bedenden kurtulur.

• Aşk daha başlangıçta bile baştan başa şaşkınlıktır, hayran olmaktır. Akıl  aşka karşı şaşırır kalır. Can ise abdallaşır.

• Ey seher rüzgarı! Benim gönlüm bende değil Tebriz'dedir. Daima eserek Şems hazretlerine bizim hizmetimizi bildir.

 

 
644. Karanlık gecenin zenci sakîsinin sunduğu görünmez uyku kadehi ile insanlar
 kendilerinden geçmişlerdir.

Fe'ulün, Fe'ulün, Pe'ülün, Fe'ul 

(c. 111, 1330)

• Ey güzel varlık! Durmadan, dinlenmeden şarap kadehini döndür, bizlere sun! Meclis kurulmuş, çeng çalmada, sazlar nağmelenmede, inlemede.

• Fakat bu meclis üzüm şarabı içenlerin meclisi değildir. Bu meclis ruhların rneclisi, sakîmiz de gayb aleminin sakîsi, meclistekiler gayb aleminin kokusunu almada, fakat bir renk görmemedeler.

• Sen bu meclise gel de bir katre kanda gönül sahrasını seyret 0 daracık   yerde uçsuz bucaksız bir sahra.

• Hakk'ın aşkı ile mest olmuş kişilere durmadan şarap sun! Çünkü orada kavga yoktur, sevgi vardır.

• Ezel meclisinde elest gününde, Allah, onlara öyle bir sevgi kadehi göstermiştir ki; onlar bu dünya güneşinin kadehini, yani üzüm suyu şarabının kadehini ellerine almayı ayıp bilirler, günah sayarlar.

• Sen diyorsun ki: "Elsiz şişesiz sunulan şarabı kim görmüştür? Böyle şarap olur mu?"

• Sen şu gece yarısında düşün, seyret de gör! Karanlık gecenin zenci   sakisinin sunduğu uyku kadehi ile insanlar sarhoş olmuşlar, kendilerinden geçmişler, yataklara serilmişler.

 

645. Düşünce ile gönül birbirlerine öfkeli oldukları  halde, beden şehrinde beraber kalıyorlar.

Mef'ulü, Mefa'îlün, Fe'ulün 

(c. III, 1324)

• Uykudan uyan kalk, çengi düzene koy! 0 ay yüzlü, gül renkli fitneyi yürüt!

• Aşk ne uyku bıraktı, ne sabır. Aşk ne nam bıraktı, ne de ar!

• Akıl binlerce hırkayı yırttı. Edep binlerce fersah uzaklara kaçtı.

• Düşünce ile gönül öfkeli oldukları  halde beden şehrinde beraber  kalıyorlar. Halbuki ay ve yıldızlar kıskançlıklarından ötürü birbirleri ile savaşa girdiler.

• Yıldız savaşa girmiş, ayrılığı yüzünden bu alem ona dar gelmeye başlamış.

* Ay diyor ki: "Onun güneşi olmadıktan sonra, ben neden boşuboşuna gökyüzünde solgun hüzünlü ışıklar yayarak gezip duracağım."

• Varlık pazarı onun akiki olamadıktan sonra, varsın harap olsun, taş üstüne  taş kalmasın.

• Ey binlerce ada, sana sahip, ey kadehi güzel aşk, binlerce fikir sahibine, hünerli kişilere fikir bağışlayan, hüner ihsan eden aşk! Bütün dünya sanatkarları senden ilham almada, senin tesirinle eserler ortaya koymaktadırlar. Bütün güzel şaheserlerin ortaya konulmasına sebep olan sensin.

 

646. Bütün kainat, bütün varlıklar gönlün mestidir.

Müfte'ilün, Mefa'îlun, Müfte'ilün, Mefu'îlün 

(c. III, 1336)
• Bir gece gönlün selamını almak arzusu ile kapısını çaldım. îçerden; "Kimdir o?" sesi geldi. "Kapıyı çalan senin gönlünün kölesidir!" dedim.

• 0 içerdeki ay yüzlünün nurunun şu'lesi; "Kapının aralığından yol üstüne, gönüle, göze düştü.

• Gönül mahallesi gönlün yüzünün dalga dalga nuru ile doldu. Her taraf nurlandı. Güneş ile ay, gönlün değersiz birer kadehi oldular.

• Gönülden bir haber gelince, gökyüzüne bir gürültü düştü. Varlık, kainat eline bir meşale aldı. Halk, duygularının zincirinden kurtuldu.

• Her tarafı göz kamaştıran, şaşılacak bir nur kapladı. Kürsü de, arş da gönlün nuru ile aydınlandı. Ruh gönlün selamını almak için kapısının önüne oturmuş, gönül damını gözlüyordu.

• Kalender, insan değildir. İşte sana kısa, özlü bir söz: 0 baştan başa bakıştır, görüştür. Gönül susarak konuşur.

• Bütün kainat, varlıklar, gönlün sarhoşu, gönlün ! Dokuz göğün konakları, gönle ancak iki adımlık yoldur.

647. Ey gönül! Canlar senin parıltından meydana gelmiş gölgelerdir.

Mefa'ilün, Fe'ilatün, Mefa'ilün, Fa'ilün 

(c. III, 1359)

• Ey gönül, ben o tertemiz yüze, o güzel yüze bakınca kendimden geçtim. Ona dedim ki: "Ne kadar da güzelsin! Sende ilahî bir güzellik var."

• Binlerce güneş, binlerce göz, binlerce çerağ senin kulundur, kölendir. Ey gönül! Canlar senin parıltından meydana gelmiş gölgelerdir.

• Ey gönül! Güzellik zamanla gelir geçer, sonu yoktur. Halbuki senin güzelliğin zamanı da aştı, sonu da aştı.

• Ey gönül! Periler, cinler önüne geldiler, sana hizmet etmek istediler. Melek de, yıldız da, gökyüzü de sana secde ediyorlar.

• Hangi gönülde senin kulun ve kölen olduğuna dair bir damga, bir işaret yok? Hangi dert, hangi gam vardır ki sen ona derman olmayasın?

• Ey gönül! Zevallı olmayan hazineler senin emrinde. Yokluk aleminde hangi hazine vardır ki senin olmasın?

• Ey gönül! Senin aşkınla yanıp yakılanlara bak! Onlardan yüz çevirme! çünkü bakışlarında yanıp yakılmayı gideren, ne gözler, ne devalar vardır.

 

648. Şu kara topraktan biten çiçeklerde onun güzelliğinin akisleri vardır.

Mefa'îlün. Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün 

(c. 111, 1339)

• Ey gönül! Ay yüzlü güzelim, lütuf üstüne lütuflarda bulunuyor. Bu yüzden bir yerde duramıyorum, kararsızım. Gönlüm ab-ı hayat kaynağında, bedenim lale bahçesinde.

• Ey gönül! Gel de gör! 0 bahçede her ağacın gölgesi altında gönülleri çeken ay yüzlü bir güzel, gül yanaklı sevimli bir dilber; oturmuş, padişahın yüzünü görmek için bekliyorlar.

• Ey gönül! 0 öyle bir padişah ki, ruh güzellerinin de, beden güzellerinin de kendi güzelliğinin aşkından sevda kıvılcımları düşürmüş.

• Ey gönül! 0 büyük yaratıcı, narın içindeki taneler gibi kullarının gönüllerine neşeler, ümitler doldurmuş.

• Ey gönül! Padişahın güzellere, kendi öz kadehi ile şarap sunduğu o halvette Ruhulemin bekçidir, Hızır da perdecidir.

• Ey gönül! Onun en değersiz kulu, o meclisten mest olarak çıkınca, artık o dünya malına, zenginliğe, mevkiye, şöhrete yukardan bakar, onlara hiç önem vermez.

• Ey gönül! Sen bu cihanı onun bahçesi olarak bil! Herkes, her varlık bu bahçede rızkını, nasibini bulmaktadır. Bu alemi de onun pek büyük bir mağarası say! Onun lütfu, ihsanı geldiği zaman seni o karanlık mağradan dışarı çıkarır.

• Çıkarır da "toprak-su-hava-ateş" birleşiği içinde sana ne gül bahçeleri,  reyhanları, türlü türlü şakayık çiçekleri, menekşeler, laleler hazırlar.

• Şu kara topraktan biten, başkaldıran çiçeklerde onun güzelliğinin akisleri vardır. Onların hepsi de onun lütfu ile bitmedeler. Sen burada topraktan çıkan mahsülleri yemekle meşgulsün. Sanki toprak yiyorsun. Halbuki senin rızkın göklerdedir. Ey gönül! Senin burada ne işin ?

• Ey gönül! 0 padişahlar padişahının aşkı ile el çırp, oyna! Onun bir öpücüğüne nail olabilirsen, dünyanın bütün belaları, bütün felaketleri def olur gider.

• Ey gönül! Şimdi ayağımda ayrılık ateşinden bir bağ var! Çok da zayıf düştüm. Ama sevgiliyi andığım zaman, onun aşkı ile mest olurum.

• Ey gönül! Onun aşk koparan şivesiyle ağlayıp inlemeye başlar, çeng gibi binlerce nağme çıkarırım.

 

649. Göklerden gelen ordunun saflar yaran saldınsı yüzünden,
beden şeytanlarının başları ezildi.

Müstef'ilün, Müstef'ilün, Müstef'ilün, Müstefilün

(c. III, 1333)

• Ey gönlü ihsan eden aziz varlık! Sen lütuflar sahibisin, ihsanlar sahibisin, gönüller avlıyorsun. Benim gönlüm senin yarattığın güzellikler ile huzura kavuşuyor.

• Ey iki alemin de kendisine kul, köle olduğu üstün varlık! Biz senin ikramınla diriyiz. Ey adının verdiği hayatla gönlün adına can olan, onu dirilten aziz varlık!

• Gönül, bedenin etrafında bir halka oldu, onu sardı. Gönlüm bedenimin hırkasını giydi. Sonunda her ikisi de sende gark oldu. Ey gönle lütuflarda bulunan güzel!

• Ey gönül deryasının incisi! Senin karşında, canın da, gönlün de ne önemi var? Gönül geceleri seninle aydınlıktır; gönlün gündüzleri de seninle mutludur.

• "Akl-ı küll"ün dergahından davul sesleri geliyor. "Şimdi gönlün fermanı hüküm sürmededir." deniyor. Ötelerden gökyüzü ordusu gelmede.

"Akl-ı küll: Allahın kudretinden ilk önce ortaya çıkan akıl. Buna Hz nuru da denilir.

• 0 ordunun kılıç vuruşundan, padişahın düşmanlarını öldürüşünden ötürü, ovalar kanla doldu, yollarda kan akıyor.

• Gök ordusunun saflar yaran saldırısı yüzünden beden şeytanlarının başları ezildi. Padişahın namına hutbe okunmaya başlandı. Dîvan gönlün fermanları ile doldu.

 

650. Ben can'ın boynunu bağladım, sevgilinin kapısına götürdüm de; "Bu, aşk suçlusudur;
sakın bunun suçunu bağışlama!" dedim.

Müfte'ilün, Müfte'ilün, Müfte'ilün, Müfte'ilün 

(c. III, 1335)

• "Bu gönül evinde bulunan kimdir?" diye gece yarısı bağırdım. Bir ses; "îşte benim!" dedi. "Sen kimsin?" dedim. "Ay'ın da, güneşin de yüzümü görüp utandıkları güzel benim!" dedi.

• Bana; "Neden bu gönül evi böyle çeşitli şekillerle, hayallerle dolu?" dedi,. "Ey ay yüzüne dünya güzelinin bile hayran kaldığı, haset ettiği dilber!" dedim. "0 gördüğün şekillerin, hayallerin hepsi de oraya senden aksetmiş."

• "Peki!" dedi. "Şu benim ciğerimin kanına bulanmış olan şekil de nedir?" "Bu" dedim, "Benim şeklim. Gönlü yaralı, ayağı beden balçığına saplanmış bu değersiz kulunun şekli."

• Ben can'ın boynunu bağladım, sevgilinin kapısına götürdüm de; "Bu, aşk suçlusudur, sakın bunun suçunu bağışlama!" dedim.

• Sevgili bana bir ip ucu verdi. "Bu aşk ipidir. Ucu fıtnelerle, hilelerle doludur. Bunu tut, çek, ben de çekeyim. Hem çek, hem de koparma!" dedi.


Rüveyha
Sat 15 March 2014, 03:20 pm GMT +0200
Nefsimizi acımasızca böyle ikaz etmeli..İnciyi arayan, aradığını bulan, dünya sevgisinden uzak yaşayan kullardan oluruz umarım..

yagmur_7-c
Sat 15 March 2014, 04:22 pm GMT +0200
SELAMÜNALEYKÜM;
• Ey can! Her günün başlangıcında sana yüzlerce selam! Sevgilim söylerken de, susarken de sana esenlikler, selamlar olsun!

• Can bakımından baştan başa tertemizsin ama, beden bakımından tamamıyla gösterişten, hileden ibaretsin. Sen gülsün, dertlere devasın, dikenden sana esenlikler, selamlar olsun!

EY DÜNYA YANLIŞ VEYA DOĞRU OLAAARAK SANA VE ALLAHA SELAM OLSUN...
Peygamber efendimiz (SALLAHU ALEYHİ ve sellem ) selam olsun..

gulbaharaktay
Sat 15 March 2014, 04:36 pm GMT +0200
SELAMÜNALEYKÜM;
• Ey can! Her günün başlangıcında sana yüzlerce selam! Sevgilim söylerken de, susarken de sana esenlikler, selamlar olsun!

• Can bakımından baştan başa tertemizsin ama, beden bakımından tamamıyla gösterişten, hileden ibaretsin. Sen gülsün, dertlere devasın, dikenden sana esenlikler, selamlar olsun!

EY DÜNYA YANLIŞ VEYA DOĞRU OLAAARAK SANA VE ALLAHA SELAM OLSUN...
Peygamber efendimiz (SALLAHU ALEYHİ ve sellem ) selam olsun..