- Sorunlu mimari

Adsense kodları


Sorunlu mimari

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Wed 6 June 2012, 09:52 am GMT +0200
Sorunlu mimari
Mustafa Fuat ER • 55. Sayı / EDİTÖRÜN NOTU


2007 yapımı Yasak Bölge (La Zona) adlı film kayda değer bir kontrastla başlıyordu. Siyah bir jipin siyah camlarına yansıyan görüntüde steril ve lüks evler, mutlu ve huzurlu üç beş insan, parlak bir hayat tasviri akar. Sonra kamera bir kelebeğin peşine düşer. Bu rüya kentin devasa duvarları, tel örgüleri ve güvenlik kameralarının üzerinden geçerek bir gecekondu mahallesini gösterir. Sınırın bu yanının aksine buradaki mimari sıkışık ve çarpık, manzaranın tonu kirlidir. Fakat yönetmen Rodrigo Plá, modern kent mitinin öte yakasına bakmakla, aradaki ayrışmaya işaret etmekle kalmaz. Dev duvarlar, göğü inleten alarmlar ve özel kolluk kuvvetlerini odağına alarak kapalı yerleşmelerin mekânsal bir tasarımın ötesinde kendi içinde devletleşen bir yapıya dönüştüğünün de altını çizer.

Bu ay Mostar, yakınlara kadar haberdar olmadığımız, dolayısıyla Türkiye’de yeterince üzerinde durulmayan sözkonusu sorunlu ideal kent mitini kapağına taşıyor. Yusuf Civelek ve Tülin Vural Arslan geniş bir perspektifte konuyu analiz ettikleri yazılarında sayıları hızla artan, kalın duvarlarla kentsel hayattan yalıtılmış korumalı yerleşkelerin uzun vadede toplumsal hayata vereceği zararları sorguluyorlar. Meseleyle ilgili nadir Türkçe çalışmalardan olan İstanbul’da Kentsel Ayrışma: Mekânsal Dönüşümde Farklı Boyutlar (Bağlam, 2005) adlı kitabın editörlüğünü yapan Hatice Kurtuluş da dosyaya katkıda bulunan isimler arasında. Kurtuluş, “bütünleşmiş kentli nüfus” veya “bütünleşmiş kent” gibi modernite mitlerinin artık tamamen ayrıştığını belirtiyor: “Bu ayrışma, modern kapitalist kentte zaten gergin olan toplumsal bağları koparıyor ve sosyal çatışmayı genişletme riski taşıyor”. Köksal Alver, güvenlikli sitelerin değişik boyutlarının olduğunu, farklı disiplinlerin tartışmaya dâhil olması gerektiğini vurguluyor. Yine konunun uzmanlarından Candan Çınar ise İstanbul örneğinden yola çıkarak bu refah adacıklarının toplumsal statünün yeni göstergeleri olduğunu belirtiyor ve haklı olarak reklam sektörünün rolünü öne çıkarıyor.

Bildiğiniz gibi geçtiğimiz ay Türkiye gündemi “Kürt açılımı” konusuna odaklanmış vaziyetteydi. Bu sayıda Murat Yılmaz ve M. Mücahit Küçükyılmaz konuyu kendi üsluplarıyla köşelerinde değerlendiriyorlar. “Gündem”in ve söyleşinin odağında da Kürt açılımı var. Naci Bostancı, Kürt meselesinin “herkesi memnun ederek değil ama çoğunluğun muvafık bulduğu şekliyle” çözüleceğini, sürecin açıklanmasının kendi başına bir milat olduğunu vurguluyor. Mazhar Bağlı’ya göre ise mesele siyasal bir sorun olarak gözükmesine rağmen aslında ahlâkî bir sorun. İbrahim Baran’ın kendisiyle yaptığı söyleşide Ferhat Kentel de sorunun samimiyetle ilgili yanının güçlendirilmesi gerektiğini söylüyor.

Bu sayıda bir başka sorunlu mimari hakkında değerli bir eleştiriye de yer veriyoruz. Ahmet Murat, neredeyse “çağdaş camii tasarımı” konseptiyle özdeşleştirilen tartışmalı Şakirin Camii mimarisi üzerine önemli bir metin kaleme aldı. Ahmet Murat’ın yazısı, İslam metafiziğini hesaba katmayan bir camii tasarımının ayakları yere basmayan ve yersiz bir girişim olduğunu dikkate değer örneklerle ortaya koyuyor.

Önümüzdeki sayıda görüşmek dileğiyle…