- Sizden Gelenler

Adsense kodları


Sizden Gelenler

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Thu 15 December 2011, 04:16 pm GMT +0200
Sizden Gelenler

Mart 2008 30.SAYI

Gün geçtikçe gelişiyor

Dergi çıktığından beri alıyorum çok başarılı buluyorum gün geçtikçe gelişiyor tebrik ederim.
Hüseyin Okur’un bu ayki yazısını önce güzel bulduğumu ifade etmek ve bu konu hakkındaki yorumlarımı iletmek istiyorum. Namazda tadil-i erkandan bahsedilmiş. “Yalnız hanımlar rükua az eğilir” cümlesini kullanmış hanımlar bunu eğilmez olarak anlıyor. Gördüklerime göre sadece başlarını eğiyorlar. Daha aydınlatıcı bir yazı yazarsanız sevinirim.

Erkan Karadayı / Kayseri

Aslında erkeklere de hitap ediyor

Şubat sayısı bize birçok eksikliklerimizi hatırlatıp öğretti. Hikmeti nedir bilemem lakin, hak ettiği yerde değil bu dergimiz tiraj olarak. Ben karar verdim inşallah bu sene en az 10 abone yapmayı kendime hedef seçtim. Bu dergi her eve girmeli. İleri ki yıllarda bunun gerçekleşeceğine inanıyorum. Arkadaşlarıma şunu tavsiye ettim: Aileyi biz okuyalım, bu dergi aslında erkeklere de hitap ediyor. Biz yanlış algılamışız; bu derginin bayanlar için çıktığı aklımızın köşesinde kalmış, ailenin “baba+anne+çocuklar” olduğunu unutmuşuz. Meselelerimizi, sizlerin pencerenizden görmek, yuvalarımızı cennete çevirmeye vesile olacaktır inşallah.

Bayram Koçdoğan / Kocaeli

“Gıybetin Kokusu Vardı” adlı yazıyı çok beğendim

Ben 23 yaşında, Semerkand Aile tutkunuyum. Beni Semerkand Aile ile ilk tanıştıran eşim oldu. İlk dergiyi evimize getirdiğinde sayfa sayfa, satır satır okumuştum. Derginizi çok beğeniyorum. 2 yaşında Muhammed Yunus adında bir oğlum var. Bu arada o da derginizin “küçük okuyucusu”, çocuk bölümünü onunla beraber okuyoruz. Bazen elimden tutuyor “Anne şen oku” diyor. Şuan kayınvalidemlerde kalıyorum. Eşim 2 aylığına iş için şehir dışına çıktı. İlk defa bu ayın dergisini onsuz okuyorum, o yüzden okurken çok duygulandım ve size yazmak istedim.

Önceki sayınızda “Gıybetin Kokusu Vardı” adlı yazıyı çok beğendim. Hele de “Televizyondaki kitlesel gıybet” başlığını çok dikkatli okudum. İnanın bazen bir konu insanın dikkatini çekiyor ve izliyoruz. Çevremde de izleyenler var fakat öyle bir şeyin gıybet olacağı hiç aklıma gelmemişti. Sizin sayenizde o tarz programları açmamaya dikkat ediyorum. Çevremdeki bir çok kişiyle de paylaştım. Sizlerden Allah razı olsun birçok konuda bizi aydınlatıyorsunuz.

Pınar Dinç / İstanbul


İzmir Pınarbaşı Semerkand Gençlik Kulübü adına

Biz İzmir Pınarbaşı Semerkand Gençlik Kulübü adına bu mektubu yazıyoruz. Bu kulüp sayesinde bölgedeki abonelerimiz arttı. Ayın başını iple çekiyoruz. Ama dergi bize ancak ayın ortasında ulaşıyor. Biz her ay şifreyi bulmamıza rağmen, son gönderme tarihine yetişemiyoruz. Bu konuda yardımcı olmanızı umuyoruz. Ben Pişmanım tiyatrosunun İzmir’de de sahne almasını istiyoruz. Bir ricamız var sizden Ben Pişmanım oyununun metinlerini bize yollar mısınız?

Yasemin, Pınar, Özlem, Sibel, Aysel, Pakize, Hülya, Derya, Ayşegül, Semra, Denizay, Derya B., Cemile (grubumuz)

Bir yıl aradan sonra…

Uzun zaman sonra sizlerle tekrar beraber olmanın heyecan ve mutluluğu içerisindeyim. Ve şunu çok iyi anladım ki “Sizsiz Olmuyor.” Dergi ilk çıktığından beri aboneydim. Sonra 1 yıla yakındır aboneliğimi kesmiştim ve ocakta tekrar abone oldum. Şükür Rabbime ki kavuştum dergime. O bir yıllık zaman zarfında çok şeyler yaşadım, dergiden ayrıldım. Kendim abone değildim. Ama zaman zaman ya tek sayı alıp ya da abonelerden alıp okuyordum ve zaman kısıtlığından da size içimi dökemedim.

Semra Avcı / Hatay

Amatör Kalemler

Şanslı gör kendini

Ulaşabildin mi, bir deniz kıyısına,
Boşaltmaya uygun bir şekilde,
Yaklaş, yaklaşabildiğin kadar..
Yasladın mı gözlerini,
Bir vapurun direğine,
Açılır ufkun birden bire..
Uçsuz bucaksız denizler gibi..
Genişleyen o ufkun içerisinde,
Küçücük kalır keder yeis
Unutursun her şeyi
Boşalan gemiler gibi
Ummana kapılıp gider yüreğin
İNAN…

Rahime Deveci


kalp doktoru

Kalp hastasıydı. Ne kadar da genç ve ne kadar hayat doluydu halbuki. Ama öylesine hastaydı ki kalbi, etrafındaki herkes çaresiz kalıyordu bu hastalık karşısında. Acı dolu gözlerle bakıp, dua ediyorlardı bu gence sadece. Büyük, çok büyük, işinin ustası bir doktora ihtiyacı vardı bu gencin. Çünkü her geçen gün daha da sarıyordu bu hastalık kalbini. Sanki bir kırkayak yerleşmişti vücuduna. Başı kalbinde, ayakları da tüm vücudunda dolaşmaktaydı sanki.

İlk başlarda çok kötü değildi durumu; hastalık yalnız kalbindeydi. Ve ağrıları onu biraz sinirli, biraz kırıcı yapıyordu. Fakat gün geçtikçe hastalık vücudunu sarmaya başladı. Önce kalbinin yukarısı, sonra sağ yanı ve en sonunda da başını sardı. Ağrılar iki kaşının arasına saplanınca hele, insanlar onu tanıyamaz hale geliyordu. Bu haldeyken her şeyi kıskanıyor, herkese bağırıyordu genç. “Hastasın” denildiğinde de; bunu kabul etmiyor, “hayır” diyerek yalan söylüyordu üstelik.
     
Halbuki bu hastalığa anne ve babası da yakalanmıştı zamanında. Çok iyi bir doktora tedavi olmuş, biraz olsun iyileşmişlerdi. Hala da tedavileri sürüyordu esasında.

Oğlunun durumunun giderek ciddileştiğini anlayan babası, tüm itirazlarına rağmen onu doktoruna götürdü bir gün. Genç, beklemediği bir muayenehaneyle karşılaşmış, çok şaşırmıştı. Bu doktor şimdiye kadar gördüklerine hiç benzemiyordu. Koca odada birçok hasta vardı. Tebessümüyle odayı aydınlatan doktor önce hastalara bakmış ve şöyle seslenmişti onlara: “Verdiğim tedaviye sürekli uyanlar sağa, ara sıra uyanlar ortaya, henüz tedaviye başlamayanlar ise sola geçsin.” Sonra diğer doktorlar gibi reçete yazıp gitmemiş, ilacın önemini ve kullanım şeklini anlatmıştı hastalara. Sürekli kullanmalarını tavsiye etmiş ve yine odayı aydınlatan bir tebessümle ayrılmıştı yanlarından.

Şaşkın genç hiç zaman kaybetmeden başladı ilaca. Öyle hayran olmuştu ki doktora, ilaca başlamamak elde değildi. Önce kalbine uyguladı ilacı doktorunun tavsiyesi üzere. Günde 5000 mg alıyordu ilk başlarda. Diğer doktorların verdiği dozdan çok daha yüksekti bu doz; ama iyi geldi gence. Sonra da diğer ağrıyan yerlerine uyguladı ilacı… Şimdi ise eli iki kaşının ortasında kendine ilaç veriyor bu genç. Ve kimse bilmiyor ilacın dozunu, doktoru hariç…

İzmirli Gönül Dostu…

Bilal GÜLER