- Siyasetname kültüründe Nizamü’l-mülk

Adsense kodları


Siyasetname kültüründe Nizamü’l-mülk

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Sat 11 August 2012, 03:10 pm GMT +0200
Siyasetname kültüründe Nizamü’l-mülk ve eseri
Kadir CANATAN • 87. Sayı / DOSYA YAZILARI


Tarihe “Nizamü’l-mülk” olarak bilinen olan Hasan b. Ali b. İshak, onuncu yüzyılın ortalarından itibaren İran ve Mezopotamya’yı fethederek, buraya yerleşen ve onbirinci yüzyılın ortalarında gücünün doruğuna ulaşan Selçuklu Devleti’ne vezirlik yapmış büyük bir devlet ve siyaset adamı. Miladî 1018 yılında Tus şehrinde doğdu ve gençliğinde iyi bir eğitim aldı. Bazı rivayetlere göre döneminin göze çarpan iki ünlü şahsiyeti olan İran’ın büyük şairi, bilgini Ömer Hayyam ve Bâtınî tarikatının kurucusu Hasan b. Sabah ile birlikte eğitim gördü.

Vezirden sultana öğütler
Bir ilim ve siyaset adamı olan Nizamü’l-mülk’ün günümüze kadar gelen en önemli yapıtı şüphesiz ki, Siyasetname. Bu yapıt, sadece onun fikirlerini anlamak için değil, aynı zamanda döneminin özelliklerini de yansıtması itibariyle hâlâ tarihçiler ve siyaset bilimciler için önemli bir kaynak. Bu önemli yapıta dayalı olarak onun devlet ve siyaset konusundaki görüşlerine geçmeden önce, Siyasetname hakkında bazı genel bilgiler vermek gerekiyor.

Siyasetname, İslam dünyasında dönemin halife ve padişahları başta olmak üzere ileri gelen devlet ve ilim adamlarının yol göstermek ve tavsiyelerde bulunmak amacıyla yazılan pratik siyasetbilim türündeki yapıtlar geleneğinin önemli bir halkası. Bu anlamda Siyasetname, sadece yazarının konuyla ilgili teorik tasarımlarını içeren bir yapıt değil. Aynı zamanda pratik amaçlar için kaleme alınmış.

Büyük Vezir, Siyasetname’yi Sultan Melikşah’ın isteği üzerine yazdı. Melikşah, vezirlerinden ülkeyi en iyi şekilde idare etmesi, din ve dünya işlerinde gerekli tedbirlerin alınması, kendi hayat kurallarını, siyasi ve dinî davranışlarını dayandırabileceği bir kitap yazmalarını istedi. Kısacası Siyasetname; bu talebe cevap olarak ortaya çıktı.

Siyasetname’nin, kendisinden önce mevcut olan bir geleneğin devamı olmakla birlikte, onlardan ayrılan yönleri de bulunuyor. Yapıtta, sultana sadece öğüt ve tavsiyeler verilmekle kalınmamış, sisteme önemli katkıda bulunabilecek ciddi teklifler de getirilmiş. Başka bir deyişle, “olması gereken”ler hakkında somut, pratik ve uygulanabilir önlemler önerilmiş. Ayrıca yapıt, dönemin devlet ve bürokrasi yapısı, yöneten-yönetilen ilişkisini ve muhalif söylemleri de yansıyor. Bu yönüyle, şüphesiz ki yapıtın tarihsel bir değeri bulunuyor.

Gayet sade ve akıcı bir üslupla kaleme alınmış olan Siyasetname, içerik olarak devletin işleyiş biçimi, bürokrasideki aksaklıklar ve alınması gereken tedbirler, siyasi kurumlar ve rütbeler yanında, yönetim ve halk arasındaki ilişkiler ile yönetime muhalefet eden hareketler üzerinde yoğunlaşıyor. Yapıtın son bölümünde bildirildiği gibi; bu kitap öğüt, hikmet, atasözleri, Kur’an yorumu, Peygamberin sözleri, diğer peygamberlerin hikâyeleri, adil padişahların hikâyeleri ve tarihî bilgiler üzerine kurulmuş ve bu kaynaklardan mümkün olduğunca yararlanılmış. Ancak çalışma, pratik amaçlara yönelik olduğundan kesinlikle bilimsel ve sistematik özelliklere sahip değil.

Büyük Vezir, kitabı tamamladığı sırada, Melikşah’ın arkasından Bağdat’a gidiyordu. Başına bir şey gelir endişesiyle kitabı padişaha vermek üzere özel kâtip Muhammed Mağribî’ye emanet etti. Mağribi, Bâtınî ayaklanmalarının yatışıp devletin kuvvet kazanmasıyla birlikte, bu kitabı Melikşah’a ulaştırdı. Bu tarihin, orta zamanların ünlü İslam düşünürü İmam Gazali’nin vefat tarihi olan miladî 1111 yılından önce olduğu muhakkak. Zira Gazali, bu kitaptan haberdar olup kendisi de bundan yararlanmış. Netice olarak Siyasetname, son şeklini 1098–1111 yılları arasında almış.

Siyasetname’ye eleştiriler
Siyasetname ve yazarı, sonraki dönemlerde pek çok övgü yanında, bazı eleştirilere de uğramış. Özellikle mezhepsel açıdan katı davranmak ve olaylara bağlı bulunduğu Şafiî mezhebinin penceresinden bakmakla suçlanmış. Gerçekten de Nizamü’l-mülk, Ehl-i Sünnet dışında kalan akımları ve anlayışları şiddetle eleştiriyor. Ancak bu durum sadece Nizamü’l-mülk gibi bir devlet adamının değil, pek çok tarihçinin de paylaştığı bir bilimsel yaklaşım.

Siyasetname’nin yansıttığı tarihî gerçeklerden biri de, yükseliş döneminde bulunan bir devletin içinde bulunduğu çürüme ve yabancılaşmaya ilişkin sorunlar. Bu anlamda Siyasetname, bu sıkıntı ve aksaklıklara çözüm getiren bir siyasal ve idarî öneriler paketi olarak da okunabilir. Nizamü’l-mülk’ün bu eserini hayatının geç vakitlerine doğru yazdığı dikkate alınırsa, kitabın pratikten gelen bir devlet adamının birikim ve tecrübelerini de yansıttığı açık.

Siyasetname’nin orijinal dili Farsça. 51 bölümden (fasıldan) oluşuyor. Kimi bölümler çok kısa, kimileri ise orta uzunlukta. Özel kâtip Muhammed Mağribi’nin verdiği bilgilere göre, kitap önce 39 bölüm olarak yazılmış, ancak anlaşılmasının güç olacağı endişesiyle, buna 11 bölüm daha eklenmiş ve kimi bölümlere de ilaveler yapılmış. Sonradan eklenen bölümlerde, Nizamü’l-mülk muhalif hareketler üzerinde duruyor.

Nizamü’l-mülk’e göre devlet
Siyasetname’de dile getirilen önemli meseleler ve görüşler şu şekilde özetlenebilir: Her şeyden önce Nizamü’l-mülk, kendi çağının gerekliliklerine ve zihniyetine uygun olarak “güçlü” bir devlet tasarlıyor, böyle güçlü bir devleti kurmanın yolunun ise, “âdil” ve “dindar” bir padişah ile iyi işleyen bir sivil ve askerî bürokrasiden geçtiğine inanıyor. Padişah, devletin ve ülkenin çıkarlarını koruyabilmesi için iyi bilgi kaynaklarına sahip olmalı ve bürokrasinin dizginlerini elinde tutmalı. Devlet, öncelikli olarak ülkede güven ve huzuru sağlamalı, ayrıca bunu ayakta tutabilmek için ülkeyi baştanbaşa imar etmeli.

Nizamü’l-mülk’ün zihnindeki devlet, sadece güçlü bir devlet değil, aynı zamanda “paternalist” bir devlet. Yani ona göre padişah ya da devlet, “halkın babası”. Baba, çocuklarına hizmet etmek; çocuklar ise babaya itaat etmekle yükümlüler. Bu bağlamda devlet, aynı zamanda halk için bir “ekmek ve iş kapısı”. Eğer devlet ve padişah, halkın beklentilerine cevap veremezse, itibarı sarsılır ve neticede zor durumlara düşer.

Devlet yönetimi konusunda eski devlet geleneklerine sıkı sıkıya bağlı olan Nizamü’l-mülk, siyasete katılım konusunda da bu gelenekleri adım adım izliyor. Ona göre başta kadınlar olmak üzere halk tümüyle siyasetin dışında tutulmalı. Halk, sadece şikâyetlerini saraya bildirmeli ve bunun sonucunu beklemeli. Halkın saraya ulaşması hiçbir şekilde engellenmemeli. Padişah, sadece ileri gelen devlet adamlarına ve âlimlere danışmalı. Zira bu kesimler, din ve devlet işlerinden anlayan bilgili, görgülü ve uzman kişiler. Devlete ve padişaha muhalif güçler ise, her ne şekilde olursa olsun ezilmeli ve faaliyetleri durdurulmalı.

Son olarak din ve devlet, Nizamü’l-mülk’e göre “iki kardeş” gibiler. Padişah, dinî yasaları ve kuralları çok iyi bilmeli. Zira dini bilmek, daha âdil ve isabetli kararlar almaya yardımcı olur. Bu tavsiyelerine rağmen Nizamü’l-mülk, din ve gelenek arasındaki çelişkili durumlarda, bazı eski geleneklere boyun eğmekten kurtulamamış. Onun bu konudaki tutumunu anlamak için, zamanında devletin bir geçiş dönemi yaşadığını bilmek gerekiyor.

Özetle, Nizamü’l-mülk; güçlü, paternalist ve dinle uyumlu bir devlet ve siyaset anlayışına sahip. Bu anlayış, bir bakıma geleneksel devlet ve siyasete değin yaklaşımları da önemli ölçüde yansıtıyor. Türk devlet geleneğine damgasını vurmuş olan Nizamü’l-mülk’ün devlet zihniyetinin izlerinin bugün de siyasal kültürümüzde ve geleneğimizde bulunup bulunmadığı ayrıca araştırılmalı.