- Sistematik Kelam 7.Ünite

Adsense kodları


Sistematik Kelam 7.Ünite

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
reyyan
Wed 4 July 2012, 03:28 pm GMT +0200
KADER VE KAZA          Hafta -7
   

Kader Terimi
Emeviler ve Abbasiler zamanında"Kader anlayışının" tevil edilmesi ve "iktidarı meşrulaştırma" çabası nedeniyle ortaya çıkmıştır. "Hatta bu dönemde "Kaza ve kaderi günahlara bahane gösterme / mesuliyeti inkâr etme islam toplumunun en büyük problemlerinden biri haline gelmiştir."
Sözlük Anlamı
Kader Arapça kökenli bir kelime olup, Türkçeye de aynı şekilde yerleşmiştir. Sözlükte,
gücü yetmek, planlamak, ölçü ile yapmak, bir şeyin şeklini ve niteliğini belirlemek,
kıymetini bilmek; rızkını daraltmak gibi manalara gelen kader, Allah'ın bütün nesne ve
olayları ezeli ilmiyle bilip belirlemesi diye tarif edilir (Yavuz, 2001:24:58) Ayrıca kader, Allah'ın "eşya hakkında hüküm vermesidir."

Kaderin Istılah Manası
Lügat manaları ayrı olsa da kaza ve kader kelimeleri terim olarak bir arada kullanılır.
Böylece kadere “Allah'ın kazadan takdir ettiği ve hükmettiği şey" deniler
Mâtüridî’ye Göre Istılahta Kader
Mâtüridî ve ona mensup olanlar, kaza ve kader kelimelerini, Eş’arî ve mensuplarının
verdiği manaların tersini veriyorlar. Onlara göre kaza varlıkların Allah tarafından
hikmet ve kemalle meydan getirilişidir. Kader Allah'ın ezeli olarak yaratıkların zararlı,
çirkin, iyi ve güzel niteliklerini bildiği ve tesbit ettiği ezeli takdir, hükm ve tahdittir
Eş’arî’ye Göre Istılahta Kader
Eş’arîye göre kader, Allah'ın eşyaya kadim iradesiyle tesbit buyurdugu şekilde icad etmesi veya başka bir ifadeyle Cenab-ı Allah'ın ezeli iradesinin belirli vakitlerde eşyaya taaluk etmesidir.
Bu manada kader, bütün nesne ve olayların kazaya uygun olarak yaratılması ve dış âlemde gerçeklik kazanmasıdır.
Mu’tezile’ye Göre Istılahta Kader
Mu'tezile ekolüne göre, "kullar fiillerinin meydana getiricisi ve yaratıcısıdır. Kulların kendi kazançları olan fiillerinde Allah Teâlâ’nın bir müdahalesi ve takdiri yoktur. şeklinde."Çünkü"insan irade sahibi hür bir faildir. İlahi inayetin kendisine bahşettiği hâdis kudretiyle bu fiilleri yapar".
 
"Mu’tezile'nin kanaatine göre kulların fiillerinde kazanın rolü Allah'ın ilminde önceden yazılmış olmasından ibarettir."
Kur'an-ı Kerim'de Kader
Kuran-ı Kerim’de "Kader" sözcüğü on bir yerde geçmekte ve tüm çağrışımlarıyla 'ölçü' anlamında kullanılmaktadır. Lakin türevleri olan kadr, mikdar, kudret, takdir, mukadderat gibi kelimeler birçok kez başka manalarda kullanılmıştır.           Kader "ölçü" demektir.
Kader kelimesi yukarıdaki manaya yakın bir anlamda başka ayetlerde "kararlaştırmak",
"takdir etmek", "sınır koymak" manalarında kullanılır ki, buna göre ölüm tam anlamıyla
bir kaderdir. Şöyle ki; "Aranızda ölümü biz karar kıldık"(el-Vakıa; 56/60)
 
    Kader kelimesi kimi zaman kıymet bilmek hüküm vermek anlamlarına da gelir: "Elbet onu kadir kıymet gecesinde biz indirdik"(el-Kadr 97/1) Yani kuran öyle bir gecede indirilmiştir ki, o gece "karar gecesi","hüküm gecesi","her şeye ölçü ve kıymet biçileceği gece" anlamındadır.
 
Kader, plan-proje, düzen ve nizam anlamlarına da gelebilmektedir:
"Biz her şeyi bir plana göre yarattık" (el-Kamer 54/49)
"Geceyi ve gündüzü Allah planlar" (el-Müzzemmil 73/20)
Ayrıca tayin etmek manasında da kullanılır:
"Ay içinde sonunda kuru bir hurma dalına döneceği konaklar tayin etmişizdir" Öte yandan insanın bir sıvıyla başlayıp çeşitli evrelerden geçerek mükemmel bir yaratık haline gelmesi de kader olarak adlandırılır:
Klasik kelamın ön kabulleriyle mana verilen ayetlerden biri olan Ahzab suresinin
38.ayetinde de kader "Allah'ın sünneti", "eşyanın kanunu", "kevni yasa" anlamlarında
kullanılmıştır. Hz. Zeyneb ile evlenmekten çekinen Rasulullah'a bu konudaki İlahi yasa,
yani evlenme konusunda ki Allah'ın kaderi hatırlatılıyor ve bu kadere karşı gelmemesi
ihtar edilerek deniliyor ki:"Allah'ın işi, ölçülüp tartılmış bir kaderdir"
Hadislerde Kader
Hz. Peygamber, kati ve açık ifadelerle kaderi ispat etmiş ve Müslümanların ona inanmaları gerektiğini ortaya koymuştur.
 
İnsanların fiilleri Allah’ın ilmi gereği değil de, Allah insanların öyle işleyeceklerini
bildiği için meydana gelmektedir. Allah’ın insanların ne yapacaklarını bilmesinin fiiller
üzerinde herhangi bir etkisi yoktur (Harputi, 1335: 245-256). Hadislerde üzerinde
durulması gereken nokta hadislerin yalnız kaderi ispat eden konularda gelmesi, fakat
insanın fiil ve hareketlerinde hür, kendi fiillerinin yaratıcısı olduğu görüşüne hemen
hemen hiç temas etmemesidir.

KADER VE KAZA
Ölçü, miktar, bir şeyi belirli bir ölçüye göre tanzim etmek ve belirlemek anlamlarına
gelen kader terimi, Allah’ın ezelden ebede kadar olmuş ve olacak her şeyi bütün ayrıntılarıyla ve boyutlarıyla, zaman ve mekân tayini içerisinde bilmesi ve bilgi doğrultusunda gerçekleşmesidir. Buna göre kader öncelikle Allah’ın ilim sıfatına yöneliktir.
Kaza ise, emir, hüküm ve yerine getirme anlamında olup, Allah’ın ezeli ilmiyle takdir
ettiği olay ve nesneleri, o bilgi doğrultusunda gerçekliğe dönüştürmesi ve yaratmasıdır.
Buna göre kader, plan ve program olup, kaza da, bu plan ve programın gerçekleştirilmesi ve uygulanmasıdır. Bu tanım Mâtürîdilerin görüşleri doğrultusundadır.
Eş’arîlere göre kaza, Allah’ın varlıkları ezelde bilmesi ve takdir etmesidir. Buna göre
kaza, Mâtürîdilerin kader tanımıyla uyuşmaktadır. Kader ise, ilahi ilimde takdir edilen
her şeyin vakti gelince, kutsal irade doğrultusunda kudret sahasına çıkarılması, yani
yaratılmasıdır. Eş’arîlerin bu yaklaşımı, Mâtürîdilerin kaza anlayışıyla bağdaşmaktadır.
 
Kader ve kaza inancı, Allah’ın sübuti sıfatlarıyla alakalı bir konudur.
Kader inancı muhteva olarak Kur’an’ın pek çok yerinde işlenmekle birlikte, iman esaslarının topluca ve peş peşe sıralandığı yerlerde ayrı bir iman unsuru olarak zikredilmemiştir. Fakat dolaylı olarak birçok ayette ve bu arada Allah’ın ilmini, iradesini, kudretini ve yaratıcılığını bildiren ayetlerde zikredilmektedir.

İNSANIN FİİLLERİ
İnsan fiilleri, bizzat kendi iradesiyle gerçekleştirdikleri ile istem dışı oluşturdukları olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Bunların ilkine “ihtiyari fiiller”, ikincisine ise “ızdırari fiiller” denmektedir. Izdırari fiiller, nefes alma, kalp atışı, kan dolaşımı, doğum yeri ve cinsiyet gibi fiziksel eylemlerden oluşmaktadır. Beynimizin yönlendirmesi ve irademizin etkisiyle oluşan eylemler ise, ihtiyari fiiller kategorisine girmektedir.

KÜLLİ-CÜZ’İ İRADE ve ISTITAAT
Ehl-i sünnet mezhebinin temsilcileri olan Eş’arî ve Mâtürîdilere göre insanın kendisine
özgü bir iradesi vardır. Ancak Eş’arîlere göre bu irade, Allah’ın her şeye hakim olan
iradesinin kontrolü altındadır. Mâtürîdileri göre ise, ezeli irade sahibi olan Allah, bu
iradenin tasarrufunu tamamen kulun kendisine vermiştir. Eş’arîlere göre ise, insanda
“bil-kuvve” yani fiile dönüşmemiş tarzında bir irade bulunmaktadır.
 
Eş’arîler insandaki iradeye “külli irade” demişlerdir. Bu ise Allah tarafından kula verilmiş olan, yapıp yapmamaya yönelik bir seçme yeteneğidir. Cüz’i irade ise, külli iradenin, iki taraftan birine aktif biçimde yönelmesinden (bil-fiil irade) ibarettir. Buna göre önce külli irade (istemek) harekete geçer, ardından cüz-i irade devreye girer (yönelmek) ve irade-i ilahiyeye Tevfik ederse onu yaratır, yani fiil gerçekleşir.
 
Mâtürîdiler bu cüz-i iradeye “azm-i musammem” yani kesinleşmiş karar, ihtiyar ve kasıt, yönelme adını vermektedirler.
 
Yukarıda her şeyin yaratıcısının Allah olduğu söylenmişti. Ancak bu kulun tercihiyle
bağlantılı olan bir yaratmadır. Bunda yüce yaratıcı için bir zorunluluk yoktur. Buna göre
fiili seçmek (kesb) kula, bunu yaratmak (halk) da Allah’a aittir. Allah burada hikmet,
ilim ve adaleti doğrultusunda bir yaratma gerçekleştirmektedir. Bütün bunlar, O’nun evrende uyguladığı adetullah ve sünnetullah ve tabiat kanunlarının kuralları doğrultusunda uygulanmaktadır. Mu’tezile ve Mâtürîdilere göre bu kurallar topluluğu yine Allah’ın iradesiyle gerçekleşmektedir. Kul, eylemlerinde ilahi bir baskı ve zorlama (cebr) altında değildir. Ancak tamamen hür ve serbest de değildir.
Bunun yanında mutlak cebri ifade eden ayetler de mevcuttur.
Cehm b. Safvan’ın (ö. 128/745) öncülüğünü çektiği rivayet edilen Cebriyye mezhebine
göre, insanda hiçbir şekilde özgür irade bulunmamaktadır. O, Allah tarafından önceden
takdir edilmiş plan ve program çerçevesinde hareket etmek zorundadır.
Mu’tezileye göre ise, insan hürdür. İnsanlar eylemlerini Allah’ın kendisine vermiş
olduğu yaratma kudretiyle yaratır. Bu fiillerin gerçekleşmesinde yaratıcının müdahelesi
yoktur. Zira kulun eylemlerini Allah yaratmış olsaydı, onları sorgulamaması gerekirdi.
Kelami bir terim olarak istitaat, taat ve itaat kökünden gelip, güç, kuvvet ve takat anlamındadır. Mu’tezileye göre istitaat, fiilden önce bulunur ve buna “istitaat kable’lfiil” denilir. Ancak bu fiilin gerçekleşmesi anında da mevcuttur. Böylece fiil gerçekleşir.
 
Ehl-i sünnet’e göre ise istitaat fiille birlikte bulunur ve buna “istitaat ma’a’lfiil” denir. Burada dikkat edilmesi gereken husus, Mu’tezilenin kulun bizzat kendisine bir yetkinlik vermesi, Ehl-i sünnet’in ise bu yetkinlikten kulu mahrum bırakmasıdır.

KESB
Eş’arîler, insanda bulunan cüz’i iradeyi yaratılmış ve ilahi iradeye bağlı kabul etmelerinden dolayı ikinci derecede bir cebre düşmekle suçlanmışlardır. Buna “Cebr-i mutavassıt” denmiştir.
Mâtürîdilere de, kula mutlak irade (tefviz-i mutlak) veren Mu’tezile’ye yakın bir anlayış ortaya koymaları nedeniyle “tefviz-i mutavassıt” denmiştir. Mâtürîdilere göre insanda fiillerin meydana gelmesinde etkin olan bir kudret vardır. Şöyle ki, insanda iki türlü irade vardır. İlki, külli iradedir. Allah tarafından kula verilmiş¸tercih aracı kabul edilen seçme yeteneğidir. İkincisi ise, cüz’i irade olup, külli iradenin iki ve daha fazla alternatiften birisine yönelmesidir (temayül). Bu cüz’i irade bir hal olup, zihnin dışında somut bir varlığı yoktur. Harici bir varlığı olmadığı için de yaratılmış değildir. Mâtürîdiler, irade hürriyeti konusunda Mu’tezile’ye yakın bir görüş bildirmekle birlikte, fiillerin Allah tarafından yaratıldığını kabul etmek suretiyle onlardan ayrılır ve bu anlayışla Eş’arîlerle paralel düşünürler.

GENEL DEĞERLENDİRME
Kelamcılar, Allah’ın insanların ve fiillerinin (efâl-i ibâd) yaratıcısı olduğunu belirten
âyeti (es-Sâffât 37/96) delil göstererek, yaratmanın sadece Allah’a ait olduğunu,
kulların fiillerinin ise sadece “kesb” olarak nitelendirilebileceğini söylerler. Melek, cin
ve insanların yaratılmış varlıklar olduğunu, Allah’tan bağımsız bir fiil meydana
getirmediklerini belirten alimler, insanlara nispet edilen fiillerin mecazî anlamda
olduğunu kaydetmektedirler.
Dua ve istiâze konusunda Mu’tezile, ondan bir menfaat beklenilmemesini ve duanın
kulluk için gerekli bir ibadet olduğu görüşündedir.

ŞİA’NIN KADER ANLAYIŞI
Kader konusunda İmam Cafer’in görüşünü “cebir ve tefviz arasındaki orta yol” şeklinde özetlemek mümkündür. O, cebir ve tefvizin her ikisinin de İmamiyye tarafından reddedildiğini savunmuştur. Kader konusunu yorumlarken cebir ve tefviz arasında orta bir yorum geliştiren Cafer es-Sadık.ın üzerinde durduğu önemli bir konu fiilin kula aidiyeti durumudur. Fiilin kula ait olup olmadığını anlamak sorumlu olup olmadığını belirlemede esastır. Kişi eğer yaptığından dolayı övülebiliyor ya da kınanabiliyorsa, o fiil kişiye aittir.
 

elifbenal7a
Sat 27 September 2014, 07:30 pm GMT +0200
Bilgilerden dolayı çok teşekkürler :) ;)

bahrişan 8/b
Wed 8 October 2014, 12:43 pm GMT +0200
güzel konu hazırlanmış emeği geçen herkese allah razı olsun

metin7/c
Thu 9 October 2014, 12:33 pm GMT +0200
Bence kader ve kazan anlami ile cok guzel bi sekilde telavuz edilerek yazilmis hazirliyan hicanin elerine saglik

selinay 7b
Mon 5 October 2015, 08:59 pm GMT +0200
Selamun Aleykum
Ölçü , miktar , bir şeyi   belirli bir ölçüye göre  tanzim etmek ve belirlemek anlamlarına gelen " kader " terimi  , Allah'ın ezelden ebede  kadar olmuş ve olacak her şeyi  bütün ayrıntalarıyla  ve boyutlarıyla , zaman  ve mekan tayini içerisinde bilmesi ve bilgi doğrultusunda gerçekleşmesidir. Buna göre burada anlıyoruz ki Allah herşeyi  belirli bir ölçü ve plana  göre yaratmıştır. Kimse bunun aksini soyleyemez.

Allah razı olsun.

ceren
Mon 5 October 2015, 09:09 pm GMT +0200
Aleykümselam.Rabbim razı olsun bilgilerden dolayı.Rabbim her şeyi belli bir ölme ve düzene göre yaratmıştır.Ve her şeyin de belli bir zamanı vardır.Kaza ve kader de ona göre oluşmuştur.Rabbim inanan ve buna göre yaşayan kullardan eylesin bizleri inşallah...

melda 6D
Sat 10 October 2015, 12:04 pm GMT +0200
Selamün aleyküm. Allah c.c her şeyi bir ölçüye göre yaratmıştır. Bizler dua ederiz ama isteğimizin gerçekleşmesi için çabalamamız fiili dua olur. Rabbim hakkımızda hayırlısını eylesin.